Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Serap Yeşiltuna.Gön:Selim Özübek - (Ziyaretci) 11.03.2012 13:15:00

NEVRUZ KÜRTLERİN DEĞİL TÜRKLERİN BAYRAMI

Gön:Selim ÖZÜBEK

Serap Yeşiltuna
Nevruz Kürtlerin değil Türklerin Bayramı


Sahte tarih, sahte dil, sahte bayram

Bu yazıyı okumaya başladığınızda Kürtler yine o tehdit dolu Nevruz kutlamalarından birini gerçekleştirmiş olacak. Bu yılı "çözüm Nevruzu" ilan ettiler. Muhtemelen yaktıkları nefret ateşinin üzerinden "Öcalan`a özgürlük" sloganlarıyla atlayarak "ayaklanma" çağrıları yapacak ve Türkiye`nin pek çok yerini de kan gölüne çevirecekler.

Ve çok büyük tarihsel çarpıtmayla yapacaklar bunu, Nevruz Kürt bayramıdır uydurmasıyla.

Öyle bir uydurmadır ki bu, en az olmayan dilleri kadar sahte, olmayan tarihleri kadar köksüzdür.

Bir "Kürt mitolojisi" yaratmışlardır Demirci Kava adında.

Efsane, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde geçer iddiaya göre. Nefret ve kötülük zehriyle dolu zalim kral Dahhak, tüm halkına zulüm etmektedir. Öyle kötüdür ki, zamanla beynindeki nefret bir ura dönüşür. Doktorlar acılarının bitmesi için yaralarına genç ve çocukların beyinlerini sürmesini önerirler. Böylece Kürtlerin yaşadığı bu coğrafyada(?) aylarca süren bir katliam başlar. Her gün zorla anne babalarından alınan iki gencin beyni Dahhak`a teslim edilir. Bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş Kava adındaki bir demirci de artık bu zulme dayanamaz ve direniş örgütler. Halk ateşler yakarak saraya yürür ya da Kava çekiç darbeleriyle kralı öldürür. Türlü türlü versiyonu vardır efsanenin. Bir iddiaya göre de her gün gençlerden birinin beyni yerine bir koyun beyni sunulur krala ve kurtarılan bu gençler dağlarda saklanır, gün gelir Kava dağları delerek bu gençleri kurtarır. Bu tarih de 21 Mart`a rastlar.

İddialarına göre de bu, Kürtlerin kurtuluş efsanesidir

Oysa her şeyiyle öyle tutarsız ve öyle çalıntıdır ki bu efsane.

Ne Kava`nın kim olduğunu bilen vardır, ne nerede yaşadığını, ne de ne zaman yaşadığını. Bazıları Şehname`ye dayandırır, bazıları Şerefname`ye bazıları da İran`ın dini kitabı Avesta`ya. Ama bunların hiç birinde bir tutarlılık yoktur.

Ancak neye benzediği ve nereden çalıntı olduğu çok açıktır.

Bahsedilen kişinin Göktürk yazıtlarında adı Gave olarak geçen Bilge Tonyukuk olduğu söylenir. Göktürklerde de vezirlerin ünvanının Demirci olarak anıldığı.

Türklerin Türeyiş destanını okuyun, Ergenekon destanını sonra, dağları delme mitini gözden geçirin, şöyle bir Türk tarihini gözünüzün önüne getirin, sonrada bakın bakalım neymiş "Demirci Kava efsanesi". Hiç de işin içinden çıkılmaz değildir.

Kürtler her şeyi olduğu gibi bunu da Türk tarihinden aşırmışlardır. Ancak olmayan milletin tarihi ya da dili olmayacağı gibi bayramı da olmayacaktır.

Nevruz, Türklerin Ergenekon`dan çıkış günüdür

Nevruz çok çok eski bir Türk bayramıdır. Sözcük anlamı "Yeni Gün" demektir. Yani yılın ilk günü.

Türkler, tabiata dönük ve ona bir o kadar bağlı ve bir o kadar saygılı yaşamlarının sonucu olarak, tabiatın dirildiği yani baharın geldiği bu ilk günü, binlerce yıldır, yılbaşı olarak kutlarlar.

Bulunduğu tüm coğrafyalarda, karşı karşıya kaldığı tüm düşmanlarına meydan okuyan Türkler, doğa karşısındaki acizliğinin farkındadır ve ona boyun eğer. Nevruz böylesine bir boyun eğişin de ifadesidir.

Mançurya`dan Balkanlara kadar Türklerin yaşadığı her yerde, Sünnisinden Alevisine, Bektaşisinden Hıristiyanına, Yahudisine tüm Türklerin ortak bayramıdır Nevruz.

Ve kullandıkları tüm takvimlerde yılın başı hep Mart ayıdır. Yıl, doğanın dirilişiyle başlar çünkü.

Ancak Nevruz sadece doğanın dirilişini ifade etmez. Aynı zamanda Türklerin Ergenekon`dan çıkışını da ifade eder, çünkü bu da 21 Mart`a denk gelmektedir.

Doğanın dirilişi ve Türklerin dirilişi iç içe geçmiştir ve tüm Türk devletlerinde demir dövme törenleriyle kutlanmıştır yüzyıllarca bu nedenle.

İslâmiyetten sonra bile önemini yitirmeden bugünlere gelmesinin nedeni budur. Ergenekon`da sıkışıp kalmışken demir madenini eritip yol açmışlar, soylarını geniş topraklara vadilere yaymışlardır. Nevruz Türkler için tarihseldir ve kökleri vardır.

Ve elbette bir felsefesi!

Her şeyden öte bir bayramdır ve bayram felsefesiyle kutlanır.

Anadolu`nun her yerinde hala büyük ateşler yakılır ve üzerinden atlanır. Ateş kutsaldır ve kötülüklerden arınmanın simgesidir. Aynı zamanda kardeşliği ve barışı temsil eder.

Doğa kendini nasıl yeniler ve arındırırsa, bir milletin de arınmasının ifadesidir.

Nevruz, Türklerin efsanelerinde vardır, yazıtlarında vardır, tarihinde vardır.

Şiirlerinde vardır, müziğinde vardır, kabile adlarında hatta kişi adlarında vardır.

Nevruz makamıyla şarkı söyleyip, Nevruzziyeler yazan bir millete, çocuklarına Nevruz adını koyup, sevdiğine Nevruz çiçeği hediye eden bir millete tutup da bu senin bayramın olamaz demek pek bir abes kaçmaktadır!

Kürtlerin doğası Nevruz`a uymuyor

Şimdi Nevruz`un kendilerine ait olduğunu iddia eden Kürtlere şöyle bir kez daha bakalım. Kutladıkları Nevruz mu değil mi diye.

Yaktıkları bir nefret ateşidir her şeyden önce. Her yıl Türk devletine ve Türk milletine küfrederek, Apo posterleri ve sloganlarıyla savaş çığlıkları atarlar ki, felsefesini anlamadıkları ortadadır. Lastik yakıp üzerinden atladıkları ateş, arındırmadığı gibi kirli bir ateştir. Bugüne kadar yaktıkları arabaların, molotofladıkları otobüslerin, yaktıkları çocuklarımızın nefret dolu bir ifadesidir.

Kürtler, doğaya meydan okumaktadırlar. Doğa şimdiye kadar millet olamayıp devlet kuramayan bir topluluğa bundan sonra da bu imkanı vermeyecektir. Bunun farkında olmayarak zaten büyük bir isyan içindedirler. Bir arada yaşadıkları tüm topluluklara da isyan ederek bir inkar içindedirler ki, bu da barış ve kardeşliğe son derece aykırıdır. İstedikleri kadar barış ve kardeşlik sloganı atsınlar, sahtedir.

Çalıntı efsanelerinden yola çıkarak bir direniş öyküsü yaratmaya çalışırlar ki, orada bile karşılarına Türkler çıkar. Emperyalistlerle el ele kol kola sözde bir direniş örgütleyen Kürtler, çaldıkları Demirci Kava`yı bile anlayamamıştır. Türkler, bileklerinin gücüyle çıkmıştır Ergenekon`dan, Çinlilerden aldıkları silahlarla değil.

Üstelik Türkler, Kürtlerce zalim kral Dahhak`a benzetilen Türkler, yıllarca açtıkları kucağın bedelini ödemektedirler bir yandan ve bu nefret çığlıklarını hiç de hak etmemişlerdir.

İşte böylesine bir Nevroz`dur Kürtlerinki. Hastalıklı bir ruh hali.

Dostla düşmanın karıştığı, bayramla nefretin karıştığı, tarihle masalın karıştığı bir ruh hali.

En güzeli, eğer gerçekten arınmak istiyorlarsa, bu yıl gerçekten kardeşlikse istedikleri, barışsa, yapmaları gereken ABD`ye karşı çıkıp Türk`e biat etmeleridir.

Bu yılı çözüm Nevruz`u ilan edeceklerine başlangıç Nevruz`u ilan edip teslim olsunlar.

Türk töresinde affetmek vardır, boyun eğene sahip çıkmak vardır.

Eğer gerçekten arınmaksa istedikleri, doğaya boyun eğmekse, eğsinler ve kardeşçe yaşayalım.

Yok eğer Apo`ya özgürlükse, ayrı bayrak ayrı dilse, Amerikan ittifakıysa istedikleri, buyursunlar meydan okusunlar doğaya.

Dağları delmiş bir millete, 16 devlet kurmuş bir millete, gözlerinin içine içine baka baka pervasızca tehdit savurmak, onu ancak biraz daha uyandırmak olur.

Belki de bir mesaj olur Türklere.

Ergenekon`u ve Nevruz`u hatırlatmış, bir avuç nüfusuyla korku salmaya çalışırken, yekpare bir Türk gücü yaratmış olur!



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.