Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (400)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Bedrettin KELEŞTİMUR - (Ziyaretci) 24.08.2020 11:25:33

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMAN OĞLUNU ANARKEN

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMAN OĞLUNU ANARKEN

Bedrettin KELEŞTİMUR

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ile ilk hafızalara,

``Malazgirt Destanı´´ gelecektir. O, &8216;Destanlarımızın Efendisidir`

O, en sevdiği Ay içerisinde Hakk`a yürüyecektir (21 Ağustos 1992)

Ağustos Ayının Türk milli hayatında apayrı bir yeri ve çehresi vardır.

Türk zaferlerimiz, kati neticeleriyle millet hayatımızda yepyeni
ufuklar açacaktır.

Bunlar içerisinde;

26 Ağustos 1071`de Malazgirt..

27 Ağustos 1389`da Kosova..

11 Ağustos 1473`de Otlukbeli...

23 Ağustos 1514`de Çaldıran..

24 Ağustos 1516`da Mercidabık..

26 Ağustos 1526`da Mohaç..

4 Ağustos 1578`de Vadis Seyl..

30 Ağustos 1922`de Başkumandanlık..

Dikkat edilirse 8 büyük savaş..

Cihan Tarihinin mukadderatında rol oynayan 8 büyük Tarihi Zafer, bu ay
içerisinde kazanılmıştır.

Bir tarihçi şöyle der; ``Türk`ten başka Japon Denizinden Atlas Okyanusuna,

Sibirya`dan Habeşistan`a kadar aynı anda sesini duyurmuş, bu muazzam
arz kıtasında

80`den fazla devlet kurmuş bir millet gösterilemez..´´

Bir büyük tarih!.. Bir büyük coğrafya!.. Cihanşümul bir hakimiyet!..

Bunların hepsini bir araya getiren şairin tefekkür dünyasında hiç
dolaştınız mı?..

İşte böylesine derin bir ufuklu bir şair; Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu!.

Bu millet haklı olarak; mısraların ahenginde saf ve duru bir dille;
&8216;kendisini bulduğu&8230;`

Yer ve zaman kaydıyla ilim ve hikmet pınarlarından beslendiğini
görmekle bahtiyar olmaktadır.

Tarih yapmak ayrı bir hadise, tarih yazmak ise en zor olana talip olmaktır.

Hele şiirin o sihirli atmosferinde bu milletin &8216;hayatını dillendirmek`

Her babayiğidin harcı olmasa gerek! Niyazi Yıldırım böyle bir yüreğe
sahip dava adamıdır&8230;

Prof. Dr. Bahaettin Ögel`i bilirsiniz?

Elazığ`ın bağrından çıkan, dokuz cilt halinde evlerimize kazandırdığı;

Türk Kültür Tarihi ile ilim dünyası yakından tanımaktadır.

Böylesine devasa kültürü en ince ayrıntılarına kadar içinde sindiren
şahsiyet olarak

Niyazi Yıldırım Bey`i görürüz!

Nihal Atsız!.. Türk`ün tarihi romanını öylesine güçlü bir üslupla yazmıştır ki;

Sizleri tarihin yaşayan seyrine bir anda götürür&8230;

Niyazi Bey, şiirlerinde bu güçlü romana, &8216;mısralarıyla can vermiştir&8230;`

Evet! 1929 yılında Elazığ`ın Ağın İlçesinde dünyaya gelen,

Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlk Öğrenimini doğduğu
İlçede yapar.

Sonra, Akçadağ Öğretmen Okulunun yolunu tutar&8230;

Buradan mezun olduktan sonra meslek hayatının en verimli yıllara
Elazığ`da geçer&8230;

Fikret Memişoğlu ve dönemin Edebiyat camiası ile birlikte kültür-sanat,

Ve edebiyat faaliyetlerinin içerisinde aktif olarak yer alır.

Fırat Dergisinde edebi denemeleri ve şiirleri yayınlanır.

İlk eserlerini Elazığ`da yayınlanmakta olan Elazığ ve Turan
Gazetelerinde verirler.

Bu yıllar Elazığ`ın Kültür-Sanat ve Edebiyatta &8216;altın çağıdır..`

Günümüze ışık tutacak önemli eserler bu dönemde kazandırılmıştır.

&8216;Çaydaçıra` o yıllarda halk oyunlarında dünya birinciliğini alan
efsunlu bir oyun..

Usta şair, halk arasında &8216;mum dansı` olarak bilinen bu oyunu
mısralarında öylesine canlı tutmuştur ki, oyunun ritmiyle şiirin
ahengi bir noktada birleşmiştir.

``Konsun şamdanlara mum, olsun ergenler sıra

İnsin davula tokmak, başlasın Çaydaçıra..



Bunlar bu yerin sesi, bu göğün gürlemesi

Mayası aşk ateştir. Belki sarmaz herkesi

Bir vuruşu tokmağın yetişir coşmamıza

Bir tel sesi çok bile, köpürüp taşmamıza..´´

Ağın dedik! Şairde, bu şirin ilçe bitme tükenme bilmeyen bir aşk ocağıdır.

&8216;mahalli kültürüne` olan ilgisi gurbet yıllarında da doğduğu yerlere
özlem ve hasret tutkusuyla bir ömür boyu sürmüştür

Ağın için yazdığı şiirinde bu sevgiyi ve hasreti mısralarda gezinerek
görmeniz mümkün;

Bunca güzel sevdik, fakat hiçbiri

Ağın dedikleri yâr gibi değil.

Çok meyve devşirdik bağdan bahçeden,

Onun bağrındaki nar gibi değil.



Gönül yeşilinden aldı muradı

Dil sesinkine eş lezzet aradı

Cem`in camındaki şarabın tadı

Al yanağındaki ter gibi değil.!´´

1970 sonrasında, Yayımlar Genel Müdürlüğü görevi ile birlikte Devlet
Kitapları Müdürlüğünde bulunur. Bu teşkilatı yeni baştan organize
eder.

Çocuklara yönelik; &8216;Yavru Türk` dergisini bakanlık denetiminde düzenli
şekilde 1974 yıllarına kadar yayınlamaya başlar.

Daha sonra Türk Müziği Konservatuarı Genel Sekreterliği görevinde bulunur.

Emekli olduktan sonra, Türk Edebiyatı Dergisi Yazı İşleri Müdürlüğü/
Türkiye Gazetesi Kültür-Sanat Yönetmenliği/ Doğu Türkistan`ın Sesi
Dergisinin editörlüğünü yapar

1992 yılında hakkın rahmetine yürümüştür, bu koca insan!..

O güzel insan eserlerinin önsözüne;

``Şol gökleri kaldıranın

Donatarak dolduranın

``Ol´´ deyince olduranın

Doksan dokuz adı ile..´´ Besmele çekerek başlamayı ihmal etmemiştir.

İman ve İslam atlası üzerinde yoğrulan şu mübarek aziz vatan
coğrafyasının bütün dertleriyle hemhal olmasını bilmiş bir çile/ bir
dert/ yeri geldiğinde bir öfke insanıdır!.

Bu coğrafyayı son asrımızda büyük bir zevk, büyük bir rikkat, büyük
bir itina ile dopdolu anlatmıştır&8230;

Onun eserlerini okudukça, bu coğrafyayı daha iyi
tanıyoruz&8230;`Tarihimizle buluşuyor`

Kendi kimliğimizle, desen ve çizgilerimizle ayağa kalkıyoruz..

Kendi ana kaynaklarımızdan besleniyoruz.

``Vatan oğul.. Bayrak oğul.. Devlet oğul.. Can oğul..

Sevmek nedir bunu bilen aşıklara Bismillah



Gazi oğul, şehit oğul, iman oğul, din oğul..

Ak döşünden kan fışkıran deşiklere Bismillah



Düşte gördüm kanlı başın Peygamberin dizinde

Ocaklara, eşiklere, beşiklere Bismillah..´´

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu 28 yıl önce aramızdan ayrılmış, Hakk`a yürümüştü.

Anadolu`nun bağrından çıkan bir Alperendi..

Alp er Tunga`nın iki bin yıl sonra gelen soluğuydu..

Yunus`un dili, Mevlana`nın engin ufku, Sinan`ın eli, Itri`nin sesiydi..

Maziyle hemhal olmuş, onun tefekkürüyle gönül gözleri açılmış,
soframıza şiirin ziyafetini getirmiştir. Hayatı, &8216;mücadele`
yapraklarının katmerli acılarıyla dolu..

Nasıl ki Elazığ`da 1960`lı yıllarda Fikret Memişoğlu ile birlikte bir
büyük edebi hareketi başlatmış; edebiyatın birçok sahalarında nefis
eserlerin verilmesine hizmet etmişse,

Elazığ`dan İstanbul`a gidişleri ve orayı kendilerine mekan tutmaları
şairin hayatında yeni bir dönemin başlamasına vesile olacaktı..

1970`li yıllarda yayın hayatına başlayan Türk Edebiyatı Dergisi
rahmetli Ahmet Kabaklı`nın öncülüğünde bir büyük misyon
üstleniyordu..

O misyon hareketinin içerisinde Niyazi Yıldırım, Necip Fazıl, Arif
Nihat Asya, Osman Yüksel Serdengeçti gibi şiirin ve sanatın zirve
isimleri/ ustaları bir araya gelmişlerdi..

Hatıralarımın ve hafızamın canlı tutulmasında şairlerimiz o kadar
mukaddes bir görev yapmışlar ki, tabir yerinde ise mısra mısra tarihi
yaşatanlar da, bizlere sevdirenler de onlardır!

``Sakarya´´ ``Bursa`da Zaman´´ ``Kaldırımlar´´ ``Akıncılar´´ ``Han Duvarları´´ ``
Malazgirt Marşı´´ tarihimin altın sayfalarının nurdan tasvirleridir!..

``Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman`ım..´´ sözü şairde
hayatının bir parçası olmuştur..

``Hicret´´ şiirinde Allah`ın Resulünün Mekke`den Medine`ye göç edişini;
mısralara o kadar canlı/içten/ihlaslı tasvirlerle anlatıyor ki, bir
mukaddes hareketi yürekten gelen bir seda ile yaşatıyor..

``Güvercin yuvası, örümcek ağı

Böyle şey gördün mü ey Sevr Dağı?

Hayretin yeri yok ibret vaktidir.´´ (Hicret 1)



``Mekke kıvranırken içinde ye`sin

Medine zevkinde ilahi sesin

Yeryüzü Fatiha, gökyüzü Yâ-sin,

Ay Sûre-i Nur.´´ (Hicret 11)

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Türk Dünyasının bütün acılarını/
sevinçlerini, bilumum hatıraları omuzlarında hissetmiştir.

Derin kültürüyle bezenen şiirlerinde bir seyyah-ı fakir gibi kendi
gönül coğrafyanızda sizleri dolaştırır.. Kızıl İmparatorluğu yıkan
Afgan Mücahidinin verdiği mücadele o kadar tatlı anlatılır ki,

``Bu savaş/Ekmek-Aş/ Kavgası değil...

İnsanlığın gurur,

İslâmlığın şuur kavgasıdır.

Zulme-Komünizme karşı, Müslümanlığın/

Nûr kavgasıdır.´´

``Moskof tanklarına göğüs gerende

Ali duruşlu

Düşman saflarına hamle kılanda

Hamza vuruşlu/ Ezan okuyanda

Bilal çehreli

Namaza duranda

hilâl çehreli

Ak donlu yiğit

Sahâbi meşrepli

Saf kanlı mücahit...´´

Doğu Türkistan davası şairin hamiyetli mücadelesinin en meşakkatli
sayfaları arasında yerini alır.. &8216;Doğu Türkistan`ın Sesi` dergisinin
yayın editörlüğünü büyük bir zevkle üstlenir..

Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayınlanan bu derginin amacı bir
haklı davayı bütün dünyaya insaf çağrıları içerisinde çağırmaktır..

``Derler ki, güzellikte Eşsizdir Van şehrimiz.

Buhara &8216;İlm-i Hadis` Kaşgar, &8216;Divan` şehrimiz`

Türklüğün mahşerini taşıyan medeniyetlerin beşiği olarak adlandırılan
Ata Yurda bizleri mısralarıyla götüren şairimiz,

``Yer sofrasında sessiz bekleyiş..

Kaşgar`dayız... bir Ramazan vaktidir.

Fergana düzüne çoktan indi gün...

İdgâh câmiinde ezan vaktidir.



Ezan`ın adı var sedâsı tutsak

Allahuekber`in nidası tutsak..

İbâdetler mevcut; edâsı tutsak...

Kanımın içine sızan vaktidir.´´

İçimizdeki sızı mısralarda yankılandıkça öfkemiz büyür..

Bir dava ilmek ilmek örülerek yarınlara yürür..

Gözler, mısraların derin büyüsü içerisinde tarihi dünü ve bugünüyle
bizlere resmeder!..

Şairimiz şiiri öylesine güçlü, öylesine veciz bir üslupla tasvir ve
tarif eder ki,

``Şiir; dikenlikte laleye benzer

Ne fıkraya, ne makaleye benzer.

Şair; vatan içre kaleye benzer

AT uşaklığında görmez kârını

Korur milletinin itibârını.´´

Evet!.. Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu`nun şiire ve
sanata getirdiği arifane bir tarifin ötesinde; kendi hayatıyla
bütünüyle örtüşen bir teraziyi önümüze getiriyor;

Milletin itibarı için mücadele etmek!..

Ruh ve gönül zenginliğini bir ahenk çerçevesinde paylaşma kültürü!..

Böyle bir kültürün verdiği edeple, yakından tanıdığımız,

Sofralarında misafir olduğumuz, ramazan ayının sıcaklığında birlikte
iftar ederek,

saf tuttuğumuz bir güzel insanı rahmetle anıyorum.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.