Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (400)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 29.05.2022 06:02:13

Nizâm-ı Cedîd Ordusunun lağv edilmesi (28 Mayıs 1807)

Nizâm-ı Cedîd Ordusunun lağv edilmesi (28 Mayıs 1807)


28 Mayıs 2022

Halit Kanak İletişim:


Osmanlı Coğrafyasında elem ve korkuya neden olarak bir devre damgasını vuran “Patrona Halil” ayaklanmasından 77 yıl sonra ortaya çıkarak, daha vahim neticeler doğuran Kabakçı ihtilâlinden üç gün sonra Osmanlı’nın en modern ordusu, kurucusu III. Selim Hân tarafından lağv edildiğinde takvimler 28 Mayıs 1807’yi gösteriyordu.

Sultân III. Selim Hân’ı bu karara sürükleyen gelişmeler şöyle olmuştu. Son Alman ve Rus savaşında büyük sıkıntı çeken Sultân, 9 Ocak 1792 Yaş Antlaşmasının hemen ardından başta ordunun disiplin altına alınması İçin devletin bütün kurumlarını kapsayan bir ıslahat hareketine girişti. Bunu devletin ölüm-kalım meselesi olarak görüyordu ve durum gerçekten öyleydi.

Fakat ülkelerini hâlâ; gelişen ve güçlenen Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya Devletleri karşısında abartarak ve öğünerek çok üstün gören halk ile devlet adamlarının çoğu radikal ıslahata karşıydılar. Az sayıda devlet adamı ise inandıkları İçin değil, yaranmak için padişahın kararını benimsemiş gibi gözüküyorlardı.

Buna rağmen III. Selim Hân 24 Şubat 1793’te ülke içinde büyük yenilikleri başlatarak Nizâm-ı Cedîd’i ilân etti. Önce 12 bin kişilik modern piyâde birlikleri kurulma kararı alınarak, ilk Nizâm-ı Cedîd askeri oluşturuldu. Ardından, modern topçu, humbaracı, lağımcı, arabacı birlikleri kurulmaya başlandı.

Devletin diğer kurumlarının da yeniden yapılandırılması anlamında başlatılan Nizâm-ı Cedîd hareketi, önemli reformlar gerçekleştirmiş olmakla beraber, memnun olmayan bir yeniçeri ve ulemâ kesiminin de ortaya çıkmasına vesile olmuştu.

Hele de Nizâm-ı Cedîd’in Rumeli’de de uygulanması teşebbüsü, âyan takımının genel direnişiyle karşılaşınca başarısızlıkla sonuçlandı.

Rus savaşı sebebiyle ordunun 12 Nisan 1807 tarihinde İstanbul’dan hareketinden kısa bir süre sonra, Sadâret Kaymakamı Köse Musa Paşa’nın kışkırtmasıyla, İstanbul Boğazını korumakla görevli yeniçeri yamakları isyan ettiler. Başlarına da Kastamonulu Kabakçı Mustafa diye birini geçirdiler.


Askere; yeni elbiselerden dolayı gâvur diyecek kadar ileri giden büyük bir ilmiye sınıfını da arkasına aldılar. III. Selim Hân tarafından büyük şefkat gören Veliaht Şehzâde IV. Mustafa ile Şeyhülislâm Ataullah Efendi’nin teşvikiyle harekete geçen yamaklar, Boğaz Nâzırı ve eski dışişleri bakanlarından Mahmut Râif Efendiyi parçaladılar.

Yetmedi, komutanları olan Halil Ağa’yı da parçaladıktan sonra Büyükdere’de toplanarak Köse Musa Paşa’dan emir beklemeye başladılar.

Musa Paşa önce; Rus Savaşına katılmayan ve İstanbul’u korumakla görevli Nizâm-ı Cedîd askerlerine kışlalarından çıkmamaları talimâtını verdi. Sonra, kurtarıcı edâsıyla Selim Hân’a dönerek, çapulcuları tepelemek için Bostancı’lar yeter diyerek kirli oyununa devam etti.

Öyle ki, III. Selim isyanın gelişmesiyle ilgili olarak kendisine verilen yanıltıcı bilgilerle aldatılmaktaydı. Kabataş’a ulaşan âsiler, kendilerini imha etmek isteyen topçubaşının yine Musa Paşa tarafından engellenmesiyle Sultânahmet meydanına kadar geldiler.


Bu arada sayıları, ayak takımının katılımıyla 10 bini bulan âsiler, Köse Musa Paşa’nın kendilerine ilettiği listeyi Topkapı Sarayına yolladılar. İçinde Nizâm-ı Cedîd’in önde gelen kişilerinin adları bulunan liste idamları istenmek üzere III. Selim’e geldiğinde, etrafındaki hâinlerin yanıltmasıyla emrindeki Nizâm-ı Cedîd askerini kullanma fırsatı bulamayan III. Selim tarafından onaylandı.

Yine kendisine birtakım telkinlerle, aynı gün yâni 28 Mayıs 1807’de Nizâm-ı Cedîd’i lağv ettirdiler. Bu da isyanın bastırılmasına yetmedi. İsyanı hazırlayan Köse Musa Paşa ile Şeyhülislâm Topal Ataullah Efendi, tahtında kalırsa kendilerini temizleyeceklerine inandıkları 18 yıl, 1 ay, 22 gündür koca imparatorluğu yöneten Selim Hân’ı hazırladıkları fetvâ ile tahtından indirdiler.

Baştan beri isyanı destekleyen, III. Selim’e ve Nizâm-ı Cedîd’e karşı her işte rol oynayan IV. Mustafa tahta geçirildi. İsyan bu şekilde sonuçlandıktan sonra sadâret kaymakamı, şeyhülislâm, kazaskerler ile Kabakçı Mustafa dahil olmak üzere bütün ocak yöneticileri kendilerinden bu isyan sebebiyle hesap sorulmayacağına dair bir senet istedi.

31 Mayıs’ta, “hüccet-i şer‘iyye” adlı senet tanzim edilerek kendilerine verildi. Ancak, III. Selim’i tekrar tahta geçirmek üzere harekete geçen Alemdar Mustafa Paşa’nın müdâhalesinde III. Selim şehid edildiyse de zorbaların tamamı temizlendi ve 28 Temmuz 1808’de II. Mahmud’un tahta çıkarılması sağlandı. (II. Mahmud 1826’da, savaş meydanlarından kaçan, zorbalık yapıp etrafa korku salan, çarşı pazardan haraç toplayan yeniçerileri kışlalarıyla birlikte tarihe gömmüştür.)

II. Mahmud’un tahta çıkarılmasından on beş gün önce Alemdar Mustafa Paşa’nın 80 kadar süvariyle yolladığı Pınarhisar âyanı Ali Ağa, şehit ettikleri Mahmud Raif Efendi’nin yerine kendisini Boğaz Nâzırı ilân eden Kabakçı Mustafa’yı Sarıyer’de ortadan kaldırdı.

Böylelikle, devletin çağın gelişmelerine ayak uyduracak bir şekilde kendini ıslah etme gibi bir büyük fırsatı önleyen bu isyan, büyük bedeller ödenmesine rağmen söndürülmüş oldu. Allah (c.c.) devletimize ve milletimize zevâl vermesin inşaallah..


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.