TÜRK KÜLTÜR COĞRAFYASINDA `YAĞMUR DUASI` -2-
Elazığ`da Çömçe Gelin, Millo Potik adını alır. Millo, mollanın yerel telaffuz şeklidir. Burada yağmur duasına çıkacak olan gençler, evlerden topladıkları yiyeceklerle birlikte yörenin en yüksek yeri olan Harput Kalesi`ne giderler. Orada yaktıkları ateşin etrafında halka oluştururlar. Yağmur duasını garip giysili birisi yaptırır (muhtemelen elbiseleri ters giysili) Cemaat toplu halde onun dediklerini tekrarlar ve âmin derler. (V. Tanyıldız, ``Millo Topik Ne İster´´, Elazığ Kültür ve Tanıtma vakfı dergisi, 1998, S.1, Sh. 27)
Yağmur duasını idare edenin; Şeyh, Seyit, Molla veya Hoca olması, Molla`nın Mulla, Millo veya Mula şeklini almış olması halkın değişebilen konuşma dili farklılığını gösterir. Halkın kültür dili ile halk kültürünün dili şüphesiz aynı şey değillerdir. Yağmur duaları bize halk kültürü dili itibariyle aynı lisanı konuştuğumuzu göstermektedir. Bunun için aynı kültürlü halklarız ve bunun için bu kültürden olan halklar, ortak kültür coğrafyası oluştururlar. Bu zenginlikteki her türlü kültürel verinin varisi ve sahibi bu coğrafyanın insanıdır. Yağmur duasının kültür dilinde yetkili olan birisinin idaresinde kuraklık karşısında yağmuru verecek olana yalvarmak ve yalvarmanın şekli vardır. Dilin ortak olan karakteri burasındadır. Ortak konuşma veya yazı diline girmiş olan kelimelerin kökenleri konusu ayrı bir husustur.
Bitlis ve çevresinde yağmur alaylarındaki Çömçe Gelin, &8216;Cemce Gelin` şekline dönüşmüştür. Bu yörede cemce, kepçe karşılığında kullanılmaktadır. Ev ev dolaşan çocuklar,
Cemce Gelin cem ister, Allah`tan yağmur ister. Verene oğlan ister, Vermeyene kız ister.
Gibi, temennili çocuk ilahileri okurlar. Kapısı çalınan evlerden istedikleri çocuklara verilmeden evvel, adet olduğu üzere çocukların üzeri serpilen su ile onlar ıslatılırlar. İstenilen cem, evlerden toplanılan yiyeceklerin birlikte yenilme toplantısı mıdır, onu bilemeyiz ancak, halk inançlarında erkek çocuğunun daha itibarlı ve makbul olduğu düşüncesinden hareketle, bu tespitte de bir duanın olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Dedem Korkut`un Destanında da oğlu ve kızı olanlar otağlarına göre ayrılmışlardır.
Âmin Alayları türünden inanç ve uygulamalar, Türk kültürlü halkların genelinde ve hayatın çeşitli dönemlerinde, Anadolu`da ve Türkmenistan`da ramazanlarda yapılanlarda da bir anlamda farklı değildir. Keza Azerbaycan`da Ramazan ayında &8216;Pay Tapma` yapılır ve çocuklar ilahiler okuyarak evlerden yiyecek hediye toplarlar; bu esnada,
Yukarıda bir ay var Ucu kızıl yay var Peygamberin socağında/sancağında Bize düşen bir pay var. Az verenin kızı olsun Çok verenin oğlu olsun Kapınızda toy olsun Âmin amin amin, denir.
Bir halk alkışına göre de,
Sıcak ise gölge ver, Soğuksa sıcak et Koyunun kuzunun Var olsun Anan bacı Sağ olsun, denir.
Bu duada yağmur ve güneş Allah`tan istenirken, kendileri için bu duada bulunulanların da anasının bacısının sağ olması istenilmektedir. Dua ederek talepte bulunan, dua edilerek talepte bulunulan ve kendisine dua edilen taraflar vardır. Yağmur alaylarında üzerine su dökülen çömçe gelin yağmurun kendisinden istenileni değil, yağmur için duaları ile aracı olandır. Rahmeti vermesi beklenilen Mutlak Olan`dır. Tespitlerdeki Got/God veya Godi`dir. Giderek bu isim yerini Allah inancına bırakmıştır. Bu noktada God`un bir dönem veya İngilizcede olduğu gibi dillerden bir dilde anlamı Allah mı idi? Pay Tapma folklorik çocuk duasında peygamberin sancağı altında olmak arzulanırken &8216;ucu kızıl yay` ile kastedilen Gök kuşağı veya Ebem Kuşağı idi.
Guba-Gonah kentinin Azerbaycan Türkleri yağmur duası için Baba Dağı`ndaki Ocak`tan getirilmiş kutsal olduğuna inanılan 7 taşı delip bunlara ip geçirirler. Annesinin ilk kız çocuğu bunları bir akarsuya sarkıtır ve ipin diğer ucunu kıyıdaki fındık veya karaağaç türünden bir ağaca bağlar. Taşlar suyun içinde iken şu deyiş okunur;
Dağ başım Yaş başım Yaş oldu Üst başım Suda daşım Gıda daşım Baba daşım
Bu deyişteki &8216;Gıda` ile &8216;Godi` nin bir bağlantısı var mı dır? Böylesi bir inanç etimolojisine gidilebilir mi? Etimoloji çok sağlıklı malzeme üzerinde çalışmayı gerektirirken, inanç etimolojisi daha fazla hassasiyeti gerektirmektedir. Taş kültü, dağ kültü ile ocak ve baba kültünün su kültü ile bir beraberlik oluşturdukları söylenebilir mi?
Kuzey Azerbaycan`da yağmur uzun süre yağmayıp kuraklık olunca, toprağı su ile yoğurup tandırda pişirip sonra da suya atıp şunları söylerler;
Ay can ay can toprağım Odda az yan toprağım İndi yağış yağacak Sen düş ıslan toprağım
Yandı toprağ kupkuru Suya saldım dupduru Yağ yapmışam çohlu yağ Çöller oldu kupkuru (Yaşar Kalafat, ``Keleki`de Dört Gün Üç Gece ve Nahcıvan Halk İnançları´´, Türk Dünyası Araştırmaları, İstanbul 1996, Sh. 1&8211;22)
Gürcistan`ın Borçalı bölgesindeki Karapapah Türklerindeki yağmur duası ile Kars`ta yapılanlar tamamen aynıdırlar,
Godu Godu`yu gördün mü? Godu`ya selam verdin mi? Godu buradan geçende Kırmızı don geydin mi? Yağ yağmur,
Şeklinde söylenilen duadaki Godu, bazen Godi diye de geçer.
Yağmur Duası`nın mahiyetini biraz daha netleştirmek ve Godi kelimesinin etimolojisine katkıda bulunmak adına Dedem Korkut coğrafyasının ana dili Türkçe olan halklarından Karaçay-Malkar`dan da örnekler verilebilir.. Karaçay Malkar Türklerinde 22&8211;25 Mart günlerinde &8216;Totur Ayı` uygulamaları yapılır. Burada Yeni Gün/Nevruz Bayramı değişik isimlerle bilinir. Bu aya Gollu, Gutan, Soban Toyu, Tegri Toy, Hordar, Erireg gibi adlar da verilmiştir. Bu dönemde Allah`tan bolluk ve bereket dilenir. Bunlardan en değerlisi Golu`dur. Bu bayramda halk iç içe dokuz halka oluşturur. Köyden saygın bir yaşlı eline boza veya şıra alır, daha sonra Şıbızga diye bilinen kaval ile davul eşliğinde Gollu Müziği çalınır, ellerle tempo tutulur. Bundan sonra sağa sola hareketlerle Gollu Duası yapılır.
Gollu duası;
Oyra Gollu, sen bereketli elli Oyra Gollu, sen tahıl gönüllü, Oyra Gollu sen güzel sözlü, Oyra Gollu sen sarı kürklü Oyra Gollu sen bereketli elli, şeklindedir.
Gollu`yu memnun etmek için at yarışları, güreşler, güzellik seçimleri, nişancılık, halat çekme, yağlı ipe tırmanma sporları yapılırdı.
Gollu dansını ilk önce yaşlılar oynarlardı, sonra kurbanlar kesilir, tarlalar için dualar edilir, dileklerde bulunulurdu., Soban Toyunda ilahiler okunur, tarlaların kutsal ruhu Davle`den dilekte bulunulurdu.;
O, Davle tarla, tarla Ustalığı çok Davle Öküzlerimi koş Davle Bir taneyi bin et, Buzun taşı ufala
Tarlayı ilk sürecek ekinler süslenip onlara dua edilirdi. Soban Toyu`nun duaları Dedem Korkut`ta olduğu gibi alkış olarak bilinirdi.
Baharımız yağmurlu olsun Sonbaharımız güneşli olsun Kışımız karlı olsun Ağıllarda hayvanlar olsun Kovanlar balı olsun, denirdi.
Öküzlerin böğürmelerine göre, yazın nasıl geçeceği tahmin edilmeye çalışılırdı. Tahılın iyesi için, Altın Hardar Dansı yapılırdı. Bayramıma 3 gün sürerdi. (Hamit Malkonduyev, ``Karaçay Malkar Türklerinde Nevruz Bayramı´´, Nevruz, Ankara 1995, Sh. 189&8211;191)
Gollu bu tespitte adeta kendisine bir takın yardımcı güçlerin de yardımcı olduğu etkin bir iyedir. Yağmur öncelikli bereket içerikli fonksiyonları olmakta ve mevsim başında da merasimleri yapılabilmektedir. Onun hayrını celbede bilmek adına çeşitli sportif faaliyetler gösterilebilmektedir. Onun duası duasının bestelenmiş şekli ve belki de bir anlamda ibadet olabilen dini dansları vardır. Yaşlı ve itibarlı şahsı burada da görmekteyiz. Halka sayısının 9 olması da benzerleri itibariyle bir ortak karakterdir.
Güney Türkistan, Kuzey Afganistan Türk kültür coğrafyasında yağmur duası/yağmur namazı mutlaka açık havada ve meskûn alanların dışında yapılır, kılınır. Yarma pişirilir. Yarma mahalle veya köy mescidinde pişirilmesi şartı vardır. Pişirilen yarma yemeği toplu halde yenir. Toplu halde yenilen yemeklerde, yoksullar da yedirilmiş olacağından bir saçı boyutu vardır. Bu bölgede de namaz şeklinde yapılan yağmur duasının yanı sıra folklorik dua da yapılır. Yağmur Gelini burada yerini erkeğe bırakmıştır. Bu iş için seçilen 6&8211;15 yaşlarındaki erkek çocuk da, âdete yağmur damadı olmuştur. Bu cinsiyet tercihinde ataerkillik veya anaerkillik etken midir? Yoksa bölgede o yaşlardaki kız çocuğunun dolaştırılması uygun mu bulunmamıştır, bunu pek bilemiyoruz. Seçilen ve muhakkak yetim olması gereken bu çocuğun ismi &8216;Şirala` dır. Belki Aslan Ali veya ala Aslan`dır. Alla/Allahın Aslanı anlamına da gelebilen Şirala`nın boynuna bir kuşak bağlanır. Bu atkı veya kuşağın bir ucunu çocuklardan birisi tutar ve çocuklar kapı kapı dolaşarak,
Şir geldi ala geldi Yağmur da ala geldi Deh kanga(çiftçi) Huda verdi Hannat dı evi köyü
Gibi parçalar okurlar. Ev halkı Şirala`nın üzerine su dökerler. Çocuklar evlerden pul/para alırlar ve daha sonra;
Komusgudik Kurgalap Buda nedik Yorgalap Azır gelsin başımıza Devlet gelsin karşımıza,
Derler ve toplanan yiyecekleri kültür coğrafyasının sair yerlerinde olduğu gibi birlikte yerler, paylaşırlar.
Bu yöredeki bir diğer uygulama da ``Çavlı/Kızek´´ inancıdır. Bu uygulama için bir yetim kız bulunur. Onun başına süzgeç tutulur. Bu süzgecin içinde pamuk vardır. Bir grup kız çocuğu da bezden bebek yaparlar ve kızlardan oluşan grup böylece evleri dolaşılır. Bu esnada dolaşılan evlerden süzgece su dökülür, pamuktan sızan sular yağmur gibi damlarlar. Böylece yağmurun yağacağına inanılır. Dolaşan kızlar dolaşma esnasında ev halkına;
Çavlı kızek nasak suda Abe veren dava sıda Cımcık gede tuşne suda Yetim aka güşne sıda,
Derler. Batı Türkistan`dan Anadolu ve Azerbaycan`daki kalburun yerini güney Türkistan Kuzey Afganistan`da yerini süzgeç almıştır. Her ikisi de deliklidir ve üzerlerinden su dökülünce altta geçirirler. Her iki kesimde de yapma bebek dolaştırılır.
Şirala ve Çavlı Kızak uygulamalarında seçilen çocukların özellikle yetim olmalarına dikkat edilmiş olması, evvelce de belirtildiği gibi amaç, acıma hissine hitap etmektir. Bu, kuzuların meleştirilmelerinin başka bir uygulama şeklidir. (Yaşar Kalafat, Afganistan Türkleri, Özbekler-Türkmenler-Hazaralar-Afşarlar-Kazaklar ve Karşılaştırmalı Halk İnançları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1994) Borçalı`nın Karapapah Türklerinde sağdıç ve soldıç yetim olan kimseden seçilmez. Yetime dula, kısıra, adeta Allah`ın cezalandırdığı kimse gözüyle bakılır.(Yaşar Kalafat, Balkanlardan Uluğ Türkistan`a Türk Halk İnançları II, Berikan yayınları, Ankara, 2007, sh. 85) Yağmur duası Türk kültürlü halklarda bir kültür kotudur. Batı Türk Kültür coğrafyası ile Doğu Türk kültür coğrafyasında konuşulan dilde farklılıklar görülebilse bile, inanç ve uygulama aynıdır.(Ş. Elçi, ``Çömçe Gelin´´, Türk Folklor Araştırmaları, 1968 S.225, sh. 4718) Eski inançlar üzerine giydirilmiş olan Muhammedi İslam giysisi de farklılık göstermemektedir.
Yada taşı ile sadece yağmur şeklinde yağışa değil, kara ve fırtınaya da müdahale edilebiliyordu. Buradan hareketle, diğer yağış türlerine de kısa değinmek uygun olabilir. Akşehir`de yağış dolu olarak yağdığında, dolunun durup, zararın artmaması için ailenin ilk çocuğu, &8216;ben annemin ilkiyim derelerde tilkiyim` der. (Ahmet Uğur, Akkışla, Ankara, 1980, s.38) Kars`ta ise aynı amaçla bu durumdaki çocuklar kapının veya camın önünde durup &8216;ben anamım ilkiyem/ilkiyim ağzı kara tilkiyem` derler. Karanın Türk kültürlü halkların halk inançlarında olumsuzu, uğursuzu, yası, istenilmeyeni de temsil ettiği bilinirken &8216;Ağzı Kara Tilki`nin mistik bir boyutu olmalı. Ayrıca su-dere faktörü bu tespitte de devreye girmektedir. Halk inançlarında kişioğlu`nun bizzat kendisinden kaynaklanan bir etkinliği de vardır. Ailenin ilk çocuğu olmak, buluğ çağına girmemiş olmak, dul olmamak, kısır olmamak, haizli olmamak, kırkı çıkmış olmak, erkek olmak gibi, nefsi temiz olmak, yetimlik gibi haller kişiye özel kuvve kazandırdığı inancı vardır. Mesela yağmur için toplanmış olup dereye sarkıtılacak olan taşları, &8216;harama uçkur açmamış` bir kimse besmele ile sarkıtmalıdır.
Samsun ve çevresinde yağış dolu olarak yağınca, dolunun durması için saç ayağı ters olacak tarzda kapının önüne konulur. Bu uygulama sağanak halinde yağan ve sele yol açabileceğine inanılan yağmurlar için de yapılır. Saç ayağı, hem demir ve hem de od/ocak kültü ile ilişkilendirilmektedir. Ters motifi burada da karşımıza çıkmaktadır. Bingöl`de dolu yağdığında, dolunun önüne, dışarıya bir demir parçası atılır böylece dolunun durup yağmura dönüşeceğine veya tamamen kesileceğine inanılır. Borçalı`da dolu yağdığı zaman durması için ezan çekilir/okunur.
Sivas yöresinde `Kar yılı var yılı` denir. Karın bereket simgesi olduğu bilhassa kışlık ekini yorgan gibi örtüp, koruyup, beslediğine inanılır. Ayrıca &8216;Bir baş bir karlı dağ oldu` ve &8216;Allah dağına göre kar verir` gibi Batıni yönü üzerinde de durulabilecek sözler vardır. Yine bu yörede ilkbaharda kaba yel çıkmayıp karı eritmekte gecikmiş ise, kara ölü muamelesi yapılır, cenazesi kılınır ve bu uygulama &8216;Kar Cenazesi` olarak bilinir. Kar kefene sarılır, Cuma namazından sonra niyet edilip cenazesi kılınıp defnedilir. Bu uygulama davulla zurna ile kaba yele karşı çıkmaktan daha az külfetlidir. Bir dönemler Sivas`ta yaşanan &8216;Sel Seyri` eğlencesini bir çocukluğumuzda Kars`ta kar sularının erimesi mevsiminden biliyoruz. Bu uygulamalar Nogay Türk kültür coğrafyasında da yaşamaktadır (Yaşar Kalafat, ``Karşılaştırmalı Nogay &8211; Türk Halk İnançları´´ Avrasya Etüdleri 2006 S. 29&8211;30, Sh. 225&8211;22). Sivas sözlü kültüründe;
Karakarga kuşumuz Havuç şalgam aşımız Kar küremek işimiz, şeklinde esprili ifadeler vardır. (Vehbi Cem Aşkun, Sivas Folkloru I-II, 1000 Temel Eser, Sivas 2006, Sh.246&8211;248)
|