Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10785
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2273) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3428) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Sevil ÖZPINAR - (Ziyaretci) 26.06.2016 21:54:49

TÜRK TÖRESİ ve TÜRK TARİHİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER (13)



Sevil ÖZPINAR
YAZIYOR
TÜRK TÖRESİ ve TÜRK TARİHİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER
( 13 )

___ Urmiye Avşarları ___

Urmiye havalisinde Avşarlann yerleşmesi, galiba Abbas I. zamanına tesadüf ediyor. Gerçi 1917`de Han Perviz Han Kasımlu tarafından te`lif edilerek Nikitine tarafından bazı ilaveler ile hulasaten tercüme edilmiş olan eserde Avşarların buraya, Timur ile beraber, 802`de geldikleri iddia olunursa da, bunun hiçbir tarih esası yoktur. Bizim bildiğimize göre, ilk defa Abbas I.`in büyük emirleri arasında Urmiye hakimi Kelb-i Ali Sultan`ın adı geçmektedir ki, bu, İnanlu oymağına mensup Kasım Han`ın oğludur. Bu Kasım Han, Abbas`ın ilk saltanat yıllarında Kirmanşah havalisinde Osmanlılara karşı hudut muhafazası hizmetinde bulunan inanlu Avşarlarının reisi olup, 1012`de, Osmanlılar ile harpte, büyük yararlıklar göstermiş, 1032`de han unvanı ile Musul valiliğine tayin edilmiş ve bir az sonra, burada baş gösteren ta`un sebebi ile, aşireti ile beraber, Urmiye, Sayın-kale ve Sulduz taraflarına yerleşmişti (ayn. esr.). 1037`de Urmiye hakimi bulunan Kelb-i Ali Han`dan sonra, burada Avşarlardan muhtelif valilere tesadüf ediyoruz. Bunlardan Hudadad Beg Kasımlu, 1119`da ilk defa beylerbeyi unvanını aldı. Nadir Şah emirlerinden olup, sonradan 1161-1162 yıllarında Fars vali ve serdarlığında bulunan Feth Ali Han Araşlu, Urmiye civarına yerleşerek, 1173`te Tebriz ve Maraga havalisini de hükmü altına aldı ise de, 1177`de katledildi. Bunun Cihangir Han ve Muhammed Reşid Beg adlı iki oğlunu 1193`te İsfahan da görüyoruz.

Nikitine`in tercüme ettiği vakayiname, bundan sonraki hanların isimlerini sıralamakta ve devirlerindeki hadiseler hakkında kısa malumat vermektedir. Bu hanların Kasımlu oymağına mensup olduğunu ilave ederken, bu oymağın, yukarıda adı geçen Kasım Han İnanlu`nun ismini almış yeni bir teşekkül olduğunu da söyleyelim. Urmiye Avşarları, o civardaki Kürt aşiretleri ile daimi mücadelelerde bulunmuşlar ve Sünni Osmanlılara karşı Şii İran sülalelerinin hudut bekçiliği vazifesini görmüşlerdir.

e. Netice.

İran Avşarları hakkındaki bu tarihi izahattan sonra, eski ve yeni şark ve garp seyyahlarının bunlar hakkındaki müşahedelerinin hulasasını, onların bugünkü coğrafi vaziyetlerini ve ne gibi oymaklara bölündüklerini en umumi çizgileri ile tespit edelim. İptida Selçuklular zamanında İran`a gelmeye başlayarak, kısmen burada yerleşen ve kısmen de İran garbındaki memleketlere giden Avşar oymaklarının İran içinde nerelere yerleştiklerini yukarıda görmüştük. Bugünkü Afganistan sahasında tesadüf edilen Avşarlardan bir kısmının, Abbas I. tarafından Horasan`dan Andhu`ya nakledildiğini, diğer bir kısmının da, Nadir Şah zamanındaki hareketler esnasında, şair bazı kızılbaş zümreleri ile beraber, buraya geldiğini de buna ilave edebiliriz.

Chevalier Chardin`in meşhur seyahatnamesinin yeni bir tab`ını yapan L. Langles, uzun müddet Tebriz`de oturmuş olan Joannin`in verdiği malumata dayanarak, XIX. asır başlarında İran`daki göçebe Türk kabilelerinin 416.000 nüfuslu 41 oymağa ayrılmış olduğunu, bunlardan Kaçarların 40.000, Avşarların ise, 88.000 nüfusa malik olduklarını söylemektedir. Bu istatistik malumatı Ritter, Reclus ve Fr. Spiegel taraflarından tekrar edilmişse de, bu rakamı daha doğru olarak, aile, yani çadır sayısı gibi göstermişlerdir.

Aynı kaynağa dayanılarak, bunların dağılışı hakkında da şu malumat vardır:

Urmiye`de 25.000, Hamse`de (Zengan`dan Sultani`ye ve Sayınkale`ye kadar) 10.000, Kazvin`de de 5.000, Hemedan`da 7.000, Rey ve Tahran`da 7.000, Huzistan da 10.000, Kirman`da 6.000, Horasan`da 8.000, Fars`ta 5.000 ve Mazenderan`da 5.000 çadır. Yine bu devirde P. Am. Jaubert, Avşarların Selmas, Urmiye, Tebriz`de, Kazvin, Sultaniye, Zengan, Kum ve Kaşan civarlarında, Irak-ı Acem`de, Horasan`da Damgan ve Meşhed havalisinde yaşadıklarını söylemektedir. XIX. asır başında meşhur bir şark seyyahı, Avşarların muhtelif oymaklara ayrılmış büyük bir Türkmen şubesi olduğunu ve Anadolu`dakilerin sünni olup, 30.000 hane kadar bulunduğunu söyledikten sonra, Azerbaycan, Fars, Irak, Kirman, Horasan, Huzistan, Irak-ı Arap havalisinde, şia-i imamiye mezhebine mensup, 200.000 çadır halkı "Tabaristan, Zabulistan, Kabil, Keşmir, Hindistan ve Turan`da 100.000 çadır halkı" Avşar bulunduğunu kaydediyorsa da bunun mübalağalı bulunduğu ve tırnak içine aldığımız kısmın da tamamiyle uydurma olduğu meydandadır.

XII-XIX. asırlar zarfında İran`da Avşarların faaliyetine sahne olan yerlerin bir çoğunda, bugün de onların bakiyelerine tesadüf edilmektedir; msl. Fars`taki İlat-ı Hamse arasında 5.000 aileden mürekkep Inanlular, bir Avşar oymağı olup, 1295`ten beri göçebeliği bırakmışlar ve ziraatle iştigale başlamışlardır. Bunların muhtelif şubeleri (ocakları) arasında bir de Avşar-uşağı oymağı bulunmaktadır. Mes`ud Kayhan, Coğrafya-yi mufassal-i İran, Tahran, 1310/1311 (hicri-şemsi), II, 86; bu Inanlulardan bir kısmına bugün Erdebil, Miskin ve bilhassa Save ve Kazvin etrafında tesadüf olunur. Kuh-Giluya`da bugün Akaceri namı altında toplanan oymaklar arasında Avşar oymağına tesadüf edildiği gibi (ayn. esr., s. 90; Fars-name-i Nasıri, II, 270), yine bugün Mamasani`de yaşayan iller arasındaki Begeş taifesi de bir Avşar oymağının bakiyesidir. Huzistan`da, eski Avşar hakimiyetinin bir hatırası olarak, yalnız Gündüzlülerin küçük bir parçası kalmıştır ki, Şuşter`de ve Dizful ırmağı kenarında yaşarlar.

Asıllarının Türk olduğunu unutmayan ve gerek antropolojik vasıfları, gerek bazı adetleri ile diğer Huzistan halkından tamamiyle ayrılan bu Gündüzlülerden bir kısmı başka taraflara muhaceret etmiş olup, 1286`da yalnız 140 çadırdan ibaret bulunuyorlardı. Kirman`daki iller arasında 5.000 çadırlık bir Avşar kabilesi bulunduğu gibi (ayn. esr., s. 92, 253 v.d burada hala Türkçe konuşan bazı küçük Türk zümreleri daha vardır), Save, Zarand ve Kazvin etrafında da göçebe Avşarlara tesadüf olunur. Urmiye ve havalisi ise, hala kesif Avşar oymaklarının bakiyeleri ile meskun bulunmaktadır. Vaktiyle İran`a tabi olan bugünkü Azerbaycan cumhuriyetinde Şuşa kazasına tabi Avşar-kendi, vaktiyle burada Avşarların yerleştiğini göstermektedir (Mehmed Hasan Baharlu, Azerbaycan, Baku, 1921, s. 73; müellifin Avşarları Kayılardan sayması ve Nadir Şah zamanında buraya gelmiş göstermesi tamamiyle esassızdır). Bugünkü İran`da Türkçe bölük adını taşıyan idari taksimattan bazıları hala Avşar adını sakladığı gibi, Hamse`nin cenub-i garbisindeki Avşar dağlan da bu büyük ilin ismini taşımaktadır.

Tarihi kaynaklara nazaran, İran Avşarlarının ayrılmış oldukları muhtelif oymaklar şunlardır:

Kırklu (Kırhlu), Papalu, Celayir, Köse-ahmedlü, Gündüzlü, inanlu, Araşlu, Alplu, İmirlü, Bereşlü (Ahmed Kasravi`ye göre; bk. bibliyografya).

Nikitine`in makalesinde ise, şu isimler verilmektedir:

Şamlu, Usalu, Kasımlu, Imanlu (inanlu, Inallu), Araşlu, Gündüzlü, Begeşlu, Kuh-Gilulu. Burada adı geçen Şalumlular, Safevi devrinde büyük rol oynamış, mühim bir Kızılbaş kabilesinin adı olduğu cihetle, bunları esasen Avşarlardan saymak doğru değildir; ancak, muahhar devirlerde, Şamlulara mensup bir zümrenin Avşar oymakları arasına katılmış olduğunu kabul etmek daha doğrudur. Celayirler için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Türk kabile teşkilatında buna benzer birçok misaller gösterilebilir. Nitekim bir az evvel bazı Avşar bakiyelerinin başka kabile teşkilatı içine girdiğini görmüştük. Mir`atu`l-buldan el-Nasıri`de, bir de Zencan civarındaki Avşar şahsevenlerinden Bedirlü, Kör-hasanlu ve Tevhidlülerden bahsedilmektedir. Oskar Mann, Avşar oymakları olarak, Kasımlu, Araşlu, Köse-ahmedlü, Kutulu (?), Tekelü, inanlu, Begeşlü, Kırklu, Imırlu (Irlü şeklinde yazılan bu ismi bu yolda tashih etmelidir), Gündüzlü. Bunlardan Tekelüler, tıpkı Şamlular gibi, Safeviler devrinde büyük rol oynamış bir kabilenin adıdır; Imırlar 24 Oğuz boyundan birinin adı olup, muhtelif parçaları Horasan`dan Anadolu`ya kadar geniş sahalara yayılmıştır; bu iki büyük kabileye mensup bazı zümrelerin Avşar ili içine girdikleri, bu isimlerden anlaşılıyor. Bugün Hazar cenubundaki memleketlerde rastladığımız Usanlular ise, Usallu Usalu`lardan başka bir şey değildir ve Avşar oymaklarından-dır, İran Azerbaycan`ındaki Avşarlar hakkında Evliya Çelebi bir az malumat vermekte ve Erdebil hakimi Avşarlı Ebu`l-Feth Han ile, kuvvetli bir Avşar kabilesinin başında bulunan Avşarlı sultandan bahsetmektedir; yine o, bir kısım Avşarların yazın Demavend yaylasına çıktıklarını ve vergilerini Rey hakimine verdiklerini söyler.

İran Avşarları, bugün kısmen yarı göçebe, yani yaylak ve kışlaklara malik, iller halinde yaşamakta, kısmen de toprağa yerleşmiş bulunmaktadır. Evliya Çelebi, daha XVII. asırda, Tebriz civarında bir Avşar-kendi`nden bahsettiği gibi, Tebriz halkı arasında da şehirde yerleşmiş Avşarlar bulunduğunu söyler . Mama fih, yalnız Tebriz de değil, Avşarların yaşadıkları sahalardaki şair şehirler halkı arasında da Avşarlann bulunduğu kat`iyetle söylenebilir. Bugün ziraat, hayvan yetiştirmek ve halıcılık ile geçinen ve umumiyetle şii mezhebinde bulunan İran Avşarları, eskiden beri cüret ve cesaretleri ile şöhret kazanmışlardır. Bunların içinden yalnız kumandanlar ve idare adamları değil, Abbas I.`in kitapçısı şair ve müellif Sadiki, XVIII. asrın tanınmış şairi Tarzi gibi, yalnız Farsça değil, Türkçe de yazmış müellifler ve sanatkarlar da yetişmiştir. Bugünkü İran musikisinde Afşari (Avşari) adını taşıyan hususi bir makam vardır ki (Ali Naki Han Veziri, Dustur-ı tar, Berlin, s. 120; Reşid i Yasami, Edebiyat-ı mu`asır, Tahran, 1316, s. 104), isminden de anlaşıldığı gibi, Avşarların hususi musikisinden alınmıştır. İran Avşarlarının örf ve adetleri, İran`daki şair göçebe Türk illerinden pek farklı olmadığından, bu hususta I. Malcolm`un verdiği umumi malumattan istifade olunabilir .

V. Suriye ve Anadolu Avşarları. İran`ı geçerek, Elcezire, Suriye ve A-nadoiu sahalarını fetheden Selçuk orduları ile beraber, muhtelif boylara mensup, kesif Oğuz aşiretlerinin geldikleri ve bunların bilhassa hudut mıntıkalannı muhafazaya memur edildiği şüphesizdir. Daha XI. asırdan başlayarak, bilhassa Zengi ailesinin saltanatı esnasında, XII. asırda büyük bir mücadele sahası olan Suriye ve Halep`te birçok Türkmen aşiretleri yerleşti. Gerek onların maiyetlerinde, gerek varisleri olan Eyyubiler ve Memlukler zamanında bu Türkmenlerin mühim askeri hizmetlerde bulunduklarını, haçlılara, Kıbrıs ve küçük Ermenistan krallıklarına ve Moğollara karşı harplerde ordu için büyük bir kuvvet kaynağı teşkil ettiklerini biliyoruz. Bu memleketler muahharen Osmanlı imparatorluğuna ilhak edildikten sonra da, bu aşiretlerin, "Halep Türkmenleri" ve "Yeni-il Türkmenleri" gibi isimler altında, hemen hemen eski yerlerinde görmekteyiz.

XII.-XV. asırlara ait zengin tarihi kaymaklar sayesinde, "Şam Türkmenleri" ve "Halep Türkmenleri" gibi umumi isimler altında bahsedilen bu aşiretlerin adları, muhtelif devirlerdeki reisleri, bunların tesis ettikleri bazı yeni kasaba ve köyler, eski merkezlerde kurulan yeni Türkmen mahalleleri hakkında, oldukça malumatımız vardır, Arap ekseriyeti arasına yerleştirilmiş bazı Türk zümrelerinin, muhtelif amiller tesiri ile, daha XIII. asır başlarında bile Araplaşmış ve dillerini unutmuş olduklarını biliyoruz (Yakut el-Hamavi, Mu`cemu`l-buldarı, II, 185; Memluk devleti teşkilatında Suriye Türkmenlerinin ehemmiyeti ve mevkii hakkında tafsilat için bk G. de Mombynes, La Syrie a l`epoque des Mamelouks, Paris, 1923). XIV. asır Mısır kaynaklarında, msl. Kalkaşandi`de, Avşarlardan, Halep Türkmenleri arasında bahsedildiğini görüyoruz (bk. Subhu`l-a`sa). XV. asırda Gazze`den Diyarbekir`e kadar yayılmış olan ve bazıları Suriye sahillerinde hudut bekçiliği vazifesi gören muhtelif Türk kabileleri arasında, Avşarlardan başka Inallu (inanlu) ve Gündüzlülerin de adları geçmektedir (tarihi kaynaklarda, bazen yanlış bir şekilde yazılan bu kabile isimlerinin doğru şekillerini tespit etmek, hususi bir tetkike muhtaçtır. Msl. Ch. Schefer, bir makalesinde, bu isimleri yanlış olarak kaydetmiştir; bk. Archives de l`Orient latin, II, Paris, 1884, s. 92). XVI. asırda meşhur Kutb-ı Mekki [b. bk.] Tizin kasabasından sonra Gündüzlü isminde bir köyüne uğradığını kaydeder ki, burası, Avşar kabilesinin oymaklarından olan Gündüzlüler tarafından iskan edildiği cihetle, bu ismi almıştır. Ebu`l-Mehasin b. Tagribirdi, 812 vak`alarmdan bahsederken, emir Muhammed b. Kutbegi isminde bir Avşar reisinden bahsettiği gibi, 820, 821 ve 825 yıllarında da bunlar ile Inalluların ve Bayatların bazı hareketlerini anlatmaktadır.
DEVAMI 14. BÖLÜMDE





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.