Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10786
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2274) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3428) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (499)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Sevil ÖZPINAR - (Ziyaretci) 22.06.2016 22:48:56

TÜRK TÖRESİ ve TÜRK TARİHİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER (6)





Sevil ÖZPINAR
YAZIYOR
TÜRK TÖRESİ ve TÜRK TARİHİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER
( 6 )

XVII. ve XIX. Yüzyıllarda Avşarlar


Bu bahiste yalnız Haleb Türkmenleri Avşarları`nın torunları söz konusu edilecektir. Ana boyun asıl kalıntısı olan bu Avşarlar`ın da, İran`a giden boydaşları gibi, kuvvetli bir birlik duygusuna sahip bulundukları görülüyor. Bu sebeble, türlü amillere rağmen, onlar Fırka-i İslahiyye gelinceye kadar güçlü ve mağrur bir oymak olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

1102 (1691) yılında Rakka bölgesine iskanları emredilen Türkmenler arasında bazı Avşar oymakları da görülmektedir. Bunlar Boz-Ulus`un eski yurdunda kalmış olan kısmına bağlı Avşarlar ile Yeni-İl`e mensub Avşar oymakları idiler. Ancak Boz-Ulus kalıntısına (Boz-Ulus mandesi) bağlı Avşarlar`ın Rakka`da yerleşmiş olduklarına dair bir kayda sahip değiliz. Buna karşılık Yeni-İl`e bağlı Avşar ve torunlarının Rakka bölgesindeki Teli-Şammar ve Teli-Zivan (?) çevresinde yerleştirildiklerini biliyoruz. Rakka bölgesinde sonradan Avşar Bucağı denilen yer, bunların yerleştirildikleri yöre olmalıdır. Yeni-İle bağlı olduğunu söylediğimiz Avşar ve torunları oymağı Haleb Türkmeni Avşarları`ndan mı yoksa Dulkadırlı (İmanlu Afşarı)`dan mı idiler, kesin olarak bilinemiyor, Fakat birincilere yani Haleb Türkmenlerine mensup olmaları muhtemeldir. Bir de 1104 (1693) tarihinde Hama ve Humus sancaklarında yerleştirilen oymaklar arasında Kara-Avşar ile Genceli Avşarı oymakları görülüyor. Bu sonuncusu Azerbaycan`daki Gence`den geldiği için, bu adı almış olabilir. Yerleştirilen bu Avşar oymaklarının nüfuslarının fazla olmadığı anlaşılıyor.

Bu bahisin asıl konusunu teşkil eden Haleb Türkmenlerine mensup, kalabalık Avşar oymağına gelince, bu oymak, daha önce söylendiği gibi, Receblü Afşarı, Kara-Gündüzlü Afşarı ve Bahrili Afşarı ve diğerleri olmak üzere 4-5 obaya ayrılmış olup, bunların en ünlüsü Receblü Afşarı idi. Receblü Afşarının ekseriyetle Köpekli Avşarı`ndan geldiği anlaşılıyor. Bu Avşarlar`ın XVIII. yüzyıldan İtibaren kışlamak için Haleb dolaylarını bırakıp Çukur-Ova`ya inmeğe başladıkları anlaşılıyor.

Bu Avşarlar ilk zamanlarda Rakka bölgesinde yerleşmek gibi, bir talihsizlikle karşılaşmadılar. Onlar devleti Zamantı çayı kıyılarında yerleşeceklerine inandırmış idiler; halbuki yerleşmek şöyle dursun orada sessiz bir şekilde de yaşamıyorlardı. Onlar sık sık komşu oymaklar ve köylerin hayvanlarını sürüyorlardı ki, buna kovgun denilmektedir; bazan da tüccar kafilelerinin önüne de çıkıyorlardı. Avşarlar bu işleri o kadar sık ve yaygın hale getirdiler ki, nihayet 1115 (1703) yılından az önce Rakka`ya sürüldüler ise de1 fazla kalmayıp oradan kaçtılar. Fakat onların, yine yaylaklarında rahat durmadıklarından 1124 (1712)`de tekrar Rakka`ya gönderilmelerine karar verildi2. 1141 (1728-1729) tarihinde devletin Receblü Afşarı`nın Zamantı yöresinde yerleşmesine yeniden razı olduğu anlaşılıyor3. Fakat onlar eskisi gibi kovgunlar yaptıkları ve soygunlarda bulundukları için 1143 (1730) yılında yeniden Rakka`ya sürüldüler ise de, az bir müddet sonra oradan yine kaçtılar; hatta yağmacılık ve soygunculuk hareketlerinde daha da ileri gittiler. Öyle ki onların ileri gelenlerinden çoğunun idam edilmelerine karar verildi (1155=1742)s. Fakat bu kararın ne derecede yerine getirildiğim bilemiyoruz. Bilinen husus Avşarların Rakka iskanından kurtuldukları ve Çukur-Ova`ya inip çıkmağa başladıklarıdır. Hatta 1167 (1754) tarihli bir vesikada Avşarlar`ın Tecirli ile birlikte Zeynebli ve Boz-Doğanlara hücum ederek 80.000 kuruşluk davarlarını, at ve develerini yağmaladıkları, ileri gelenlerden Kara-Ne-bi-Oğlu ile 15 kişiyi öldürdükleri bildiriliyor.

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında çıkan harbler sebebi ile devletin Anadolu`daki idaresi daha çok gevşek ve daha zayıf bir duruma düşmüştü. Bunun sonucunda her yerde irili ufaklı derebeği aileleri türedi, Avşar ve onun gibi büyük ve kuvvetli olan oymaklar da daha serbest hareket etmeğe başladılar. Avşarlara artık gün doğmuş, kendi bakımlarından mutlu günleri başlamıştı. Kayseri-Elbistan-Malatya yolu yazın onların kontrolü altında idi. 1838 yılında Avşarlar posta tatarlarına saldırmışlar, yolcuları soymuşlar ve bir köy de basmışlardı. Avşarlar bu hareketleri ile öyle bir korku yaratmışlardı ki Malatya`ya gitmek isteyen müstakbel Alman feld mareşali Moltke`ye, yolun Avşarlar yüzünden, kuvvetli bir muhafız birliği olmadan geçilemiyecek derecede emniyetsiz bulunduğu söylenmişti. 1262-1263 (1846-1847) yıllarına ait vesikalarda Avşarların Kuzu-Gudenli oymağı ile birlikte Kayseri bölgesinde sık sık yağmacılık hareketlerinde bulunduklarından bahsedilir.

Avşarlar, işaret edildiği gibi, yazın Zamantı Çayı kıyılarında, kışın da Çukur-Ova`da Ceyhan`ın sol kıyısında yaşıyorlardı. Her iki yurdlarında da kovgunlar yapılıyor, ticaret kafileleri soyuluyor. Diğer oymaklar ile savaşılıyor ve derebeğlerin mücadelelerine katılmıyordu. Bu gün dahi onların torunları arasında bunlara dair hatıralar anlatılır ve bu devir Avşar`ın "al-vur devri" adıyla anılır. Bu devir onların en mutlu günlerini meydana getirir. Anası tarafından Avşarlar`a mensup bulunan büyük şair Dadal-Oğlu`nun en güzel şiirlerinden bir kaçı bu oymağa aittir. Bu şiirlerden birinde Avşar yiğitleri ile Cadı-Oğlu ve adamları arasındaki vuruşma anlatılmaktadır ki, bu manzume bugün de onlar arasında makamla okunur. Cadı-Oğlu`na gelince, bu şahıs da tanınmış bir aileden İdi. Bu aile şimdi Gemerek`te oturmaktadır. Yine hatıralarda Cingöz-Oğlu lakablı, kervan soygunculuğu yapan bir Avşar yiğidinden de bahsedilir. Cingöz-Oğlu, Kör-Oğlu gibi, şair bir hayduttu. Hatta söylendiğine göre, Maraş valisi Abdurrahman Paşa`nın elinden şairliği sayesinde kurtulmuştur. Son Avşar obalarından birinin onun adını taşıması, Cingöz-Oğlu`nun aynı zamanda alelade bir şahıs olmadığını da gösteriyor. Avşarlar`ın Boz-Oktaki Pehlivanlı oymağı ile de vakit vakit vuruştukları görülüyor. Hatta bu vuruşmalardan birinde. Pehlivanlı beylerinden abidin Beğ öldürülüyor ve Hasan Beğ de yaralanıyor. Fakat Tomarza`daki Ermeni piskoposunun Mol-tke`ye söylediği gibi, Avşarlar da baştan başa haydutlardan mürekkep bir oymak değil idiler. Aralarındaki ipsiz ve sapsızlar kendi oymak halkının da düşmanı olup onlar tarafından da takip olunuyorlardı.

Cevdet Paşa`da Avşar ve Sırkıntılı oymakları hakkında:

"bunlarda dahi hırsızlık adeti var ise de Kürdlere nisbetle pek ehven ve ehl-i ırz ademlerdir", demektedir. Cevdet Paşa`nın işaret ettiği Kürdler Lek-Vanik Ekradı olup bunlar Hacılar, Kırıntılı, Ak-Baş, Kızıl-Koyunlu gibi kendisine tabi obalar ile Rakka`ya iskan edilen oymaklardan İdi; sonraları Rakka`daki yerleştirildiği yerden kaçıp Avşar`ın arkasına takılarak Kayseri taraflarına gelmiş ve Avşar ile birlikte Çukurova`ya inip çıkmaya başlamıştı.

Yukarıda adı geçen obalardan Hacılar, Kırıntılı, Ak-Baş ve Kızıl Koyunlu`nun Lek-Vanik oymağına sonradan bağlandığı anlaşılıyor. Bunlar, adlarının da gösterdiği gibi, halis Türk olup, bugün onların torunları baba ve dedeleri gibi sadece Türkçe konuşmakta ve başka bir kavim ile hiç bir ilgileri ve hatıraları bulunmamaktadır; mezhebleri de Hanefidir.

Avşarlar 1273 (1856) yılında tekrar yerleştirilmeğe çalışıldı ise de yine de başarısızlığa uğranıldı. O zamanlar büyük beyleri olarak başlarında Çerkez Beğ ile İsmail Beğ bulunuyordu". Bundan 4 yıl önce onlar Boz-Doğanlar ile yeniden bir savaşa tutuşmuşlardı. Avşarlar 1273 yılında devlet tarafından yaylak yurtlarında yerleştirilmek teşebbüsüne direnmekle son fırsatı da ellerinden kaçırmış oldular. Gerçekten 1282 (1865) yılında Fırka-i islahiyye onları yaylak veya kışlaklarından birinde yerleşmeğe mecbur edince Av-şarlar, Tecirli ve Cerid oymaklarının aksine olarak, yaylaklarında yerleşmek istemişler ve bu da Fırka-i islahiyye`nin ileri gelenlerince kabul edilmişti. Fakat bu esnada Uzun Yayla`ya Kafkasya`dan muhacir olarak gelen Çerkesler yerleştirilmekte idi. Bu yüzden Avşarlar`ın yurtlarından önemli kısmını kaydettikleri söylenir. Bununla beraber bu konunun araştırılması gerektiği hususuna kimse itiraz etmiyor. Avşarlar perişan oldular ve mühim bir kısmı dağlık, verimsiz ve dar topraklarda yerleşmek mecburiyetinde kaldılar; ağıtlarında da anlatılan, sıkıntılı ve hüzün verici bir yaşayışın mahkumu oldular. Bununla beraber Avşarlar güler yüzlü, iyimser ve hayatiyet dolu ve İran`daki soydaşları gibi sakin ve terbiyeli adamlardır. Sorulduğunda, gülümseyerek "Avşar`ın al-vur devrine" ait kovgunlardan ve vuruşmalardan bahsederler. Kadınlarının çalışkanlığı karşısında derin bir takdir hissi duymamak mümkün değildir. Ünlü Avşar kilimlerini de bu dinlenme nedir bilmeyen Avşar kadınları dokurlar.
DEVAMI 7. BÖLÜMDE




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.