Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (496)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 27.01.2015 19:24:59

TÜRK`Ü SEVEN TÜRKÜ SÖYLER

MUSTAFA METE İSLAMOĞLU
YAZIYOR
TÜRK`Ü SEVEN
TÜRKÜ SÖYLER


``GESİ BAĞLARI´´ Benim canım memleketim ``KAYSERİ`NİN bir nevi İSTİKLAL MARŞI´´ dır. Geçenlerde bir TV. De; bu eser hakkında haber dinledim. Güya ``GESİ BAĞLARI´´ Kayseri türküsü değilmiş şu şaçmalığa bir bakın. Aranje ettiler. Türkülerimiz aranje oldu, şarkılarımız aranje oldu, yiyip içtiklerimiz aranje oldu ve biz milletçe aranje olduk. Yani değiştik. Ve türkülerimizi kaybettik. ``gesi Kayserinin bir bölgesi ve çok eski mesire yerlerinden bağlık bahçelik bir yerdir. Bu türküde oraya gelin giden bir garibin doğaçlama olarak ağzından dökülenlerin günümüze kadar kalanlarının bazılarıdır. ``GESİ BAĞLARI´´ Türküsü 137 kubledir. Fakat iki yada üç kublesi bilinmektedir. Bağ komşumuz Rahmerli ``Emmi´´nin sazından 3 saat çalınıp söylenen bu eser sadece Kayseriye aittir. Bu eserin aslı bir ağıttır. Ahmet Gazi Ayhan ve diğerleri aslını biraz değişikliğe ugrattılar.
``TÜRK`Ü SEVEN TÜRKÜ SÖYLER´´
Acaba hayatımızdan türküler bu denli eksilmeseydi, her şey eskisi gibi olur muydu? Bu sorunun cevabıda soru? Bağlarda, yaz aylarının öğleden sonraları çok uzun olur! Sessizlik çöker her yere, güneş kavurur. Sarı, kehribar bir hüzün yayılır etrafa, piyasadan el ayak çekilir, sokaklar, serin bir gölgelik bulup altına sığınmak için başıboş dolaşan köpeklere kalır. Bir karasinek vızıldar, dolanır, sonra uyuklamakta olan adamın eline konar, adam elini güçlükle sallar, sinek konduğu yerden kalkar. Avluda yel esmez, kavak ağaçlarının yaprakları hışırtısız, koyu bir yalnızlık içinde zaman, sanki gökyüzünün bir yerine yapışmış da orada çıkmaz bir leke olmuş gibi, kaskatı kesilir.

Sinek uyandırdı ya uyuklayan adamı, adamın eli ister istemez radyonun düğmesine gider. Bedia Akartürk`ün söylediği türküyü yarısından yakalar: ya gesi bağları yada oyun havası veua bir türkü gelir radyodan. ``Gayri dayanamam ben bu hasrete/Ya beni de götür ya sen de gitme...´´ Taşrada hiçbir yere gidilmez. Bütün yollar yalnızlığa çıkar, zaten şairden desturla ``yol bir yere gitmez´´, bir yere giden sensin. Kader seni her şeyinle bağlamışsa bu koyu yalnızlığa, sana kalan çıkılmamış yolculuğa çıkmaktır artık. Karşıda bir dağ var. Çocukluğundan beri o dağın ardını merak etmişsin, sonra kanatan zamanlara ayak basınca varmışsın bir gün o dağın başına, bir de bakmışsın ki tam karşında çıktığın o dağ kadar görkemli, o dağ kadar haşmetli bir başka dağ... Merak ettiğin her dağın arkasında, merakını biraz daha büyütecek daha büyük bir dağ vardır. Silsile silsile... Bu mahşeri sıcakta doruklarında beyaz bir leke gibi duruyor hâlâ bir parça kar. Buradan bakınca ulaşılmaz, sana çocukluğun kadar uzak.

``Şu yüce dağları duman kaplamış / Yine gurbetten kara haber var / Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış / Çimenler üstünde gözyaşı var´´

Ali Ekber Çiçek`in sesine hiçbir şey karışmaz. Saf, pür bir inan sesi... Yaylalarda uyanılan serin seher vaktini düşürdü aklına adamın türkü. Otlara, çiçeklere o gözyaşına benzer kırağı düşer, dağdan kopan serin bir yel, çiğin üstünden geçer, yüzüne vurur. Ama nafile, nerede o serinlik... Radyoda ``İstekler´´ programı var. Hep aynı saatte, hiç şaşmaz. Çok uzaktan, alttan alta Ahmet Kaya`nın mı, Müslüm Gürses`in mi olduğu pek seçilmeyen bir yakın zaman sesi, bambaşka bir türküye dönüşür. İkisi iç içe geçer, dağın ardına duyulan merak, dağda kar olma isteğine dönüşür.

``Şu dağlarda kar olsaydım / Simsiyah duman olsaydım / Yine sever miydin beni? / Sahipsiz mezar olsaydım´´

Oysa evin arkasındaki mezarlıktaki bütün mezarların birer sahibi var. Sahipsiz mezarlar sonra girdi hayatımıza. Sürükleyip cesetleri sahipsiz mezarlara attılar bir zamanlar. Öldürülüp sahipsiz bir mezara atılan çocuklarının çetelesini tutamaz oldu analar. Biz ki ölülerimizi, kendimizden çok severiz. Mezar başında ettiğimiz dualar kimin içindir dersiniz? Mezarda yatan için mi, yoksa bir süre sonra mezara girecek olan kendimiz için mi yalvarırız yaratana? Müslüman mezarlığının huzur verici, serin gölgeliklerini özlemeyen var mı buz gibi bir limonata hafifliğini aradığımız o yaz öğleden sonralarında. Mezarlıkta yeşermiş yaban otlarını ayıklamak, sürgün vermiş çiçeklere su vermek, sevdiklerine bilmedikleri hikâyeler anlatmak... Gece ise mezarlıkta her daim bir ışık yanar. Kimisi evliyanın saçtığı nurdur der, kimisi kutsal kelamdan sevdiğini mahrum bırakmamak için elinde mukaddes kitapla oraya gitmiş bir sevgilinin yaktığı kandil... Yakınından geçerken mezarlığın mutlaka bir ıslık düşer diline, o ıslık zamanla bir türkünün dizelerine dönüşür.

&8216;Yüce dağ başında yanar bir ışık Düşmüşem derdine olmuşam âşık`

Nurettin Güler`den alınma Sivas ellerinin çok eski bir türküsüdür. Herkese, ama herkese çocukluğunu hatırlatır. Radyodan yayılan hüznün sesidir biraz da. Her çocukluk, büyüyüp çocukluğunu özleyenlerin damağında bir türkü tadı bırakır. Yalnızca çocukluğun bir anayurdu olmasına hiç mi hiç şaşırtmaz insanoğlunu; bunu kabullenmeyen hiç kimse yok. Çocukluktan gençliğe geçiş, bir anlamda cennetten kovulmaktır. Şehvet denilen dürtü yüreğine düşünce insanın, artık cennetten kovulmuş demek. Artık sevda türküleri ``istekler´´ listesinin en başında yer alır. ``Deli gönül hangi dala konacağını´´ bilemez, ``ormanların gümbürtüsü başına vurur.´´ ``Ölürüm sevdiğim zahirim sensin / Evvelim sen oldun ahirim sensin.´´ Bu aşamadan sonra artık ``aşka hudut çizilmiyor´´, ``zehir olan kadehine doldur beni´´ dersin.

O yaz öğleden sonrasında zamanın donduğu, sineğin eline konduğu anda, artık sıradaki türkünün ``Pencereden kar geliyor´´ olmasını arzularsın. Çünkü artık ``sermayesi derdi, serveti âhıdır,´´ insanın. ``Bir yanı yaprak dökmüş, bir yanı bahar bahçe´´ hâlâ. Artık, ``Lokman hekim gelse yaram azdırır, yaramı sarmaya yar kendi gelsin.´´

Çok uzun bir süreden hayatımızdan türküler azaldı. İstekler programı bitti, sustu yurttan sesler... Eteklerinden tutmak için uzandı bazıları, televizyonlarda türkü starlar yaratmaya kalkıştı. Olmadı... Şehir ışıkları çoktan yutmuştu yıldızları. Kafanı kaldırsan şehrin göğünde çok az yıldıza rastlarsın artık. Yıldızlar ıssız yerlere çekildi. Hayatımızın en koyu yalnızlığına, en ulaşılması güç yerine... Sığınmak istediğimiz uzak dağ köylerinde artık yıldızlar. Bizim yansıttığımız ışık henüz oralara ulaşmadı. O yüzden türkü starlar yetişmiyor artık şehirlerde, o yanık sesler hatıralarımızın en hüzünlü sayfalarında yerini aldı. Değerli kardeşim çocukluk arkadaşım Kayseri`nin medarı iftiharı büyük yorumcu Sayın Recep ALEMDAR`I ve onun okuduğu Kayseri türkülerini dinlemeye hasret kaldık. Âşık Mahsunu Şerif öldü. Neşet Ertaş yürüdü, sesinden vurdular İbrahim Tatlıses`i, Müslüm Gürses kalbine yenildi. Nida Tüfekçi söylemiyor artık, Muhlis Akarsu`yu yaktılar Sivas`ta, Celal Güzelses rahmete kavuştu, Mükerrem Ertaş zaten çoktan beri yoktu. Kaya sürgün yedi. Atakan Çelik`in, Abdullah Papur`un, Hale Gür`ün, Muazzez Türing`in, Sesigüzel`in, Bedri Ayseli`nin sesi kısık sanki.

``Yurttan sesler´´ çoğalsa, küfür yerine hakaret yerine hoyratlara sığınsak... Soluksuz kalmış hayatımıza tekrar uzun hava girse, gönül tekrar havalansa... İşte o zaman, her şey eskisi gibi olsa dersiniz? Ama nafile... geçmişten mısralarda dolaştık ve geçmiş günleri Türkülerle yad ettik. Keşke eskiye dönüş olsa.


27 Ocak 201
Alanya


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.