Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (400)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 17.07.2021 12:05:02

Vefât yıldönümünde Seyyid Abdülkadir Geylânı Hazretleri (17 Temmuz 1166)

Vefât yıldönümünde Seyyid Abdülkadir Geylânı Hazretleri (17 Temmuz 1166)
17 Temmuz 2021



Bağdat Büyükelçiliğimizde Büyükelçimiz Derya Bey’in ikram ettiği kahveleri içerken bir taraftanda sorması üzerine gece yarısı giderek ziyâret ettiğimiz Gavs-ı Geylânî (k.s.) Hazretlerini anlatıyorum.

Külliyesinde bulunan Dört Mezhep Mihrabında namaz kıldığımızı, özel hücresini (çilehânesini) bizim için açarak ecdâdımızın kendisine hürmeten gönderdikleri kıymetli hediyeleri bizlere tek tek anlattıklarını, üstelik birde vakfın bastırdığı Kur’an-ı Kerim’lerden hediye eden külliyenin şeyhi ve vakfın başkanından bahsediyorum.

Büyükelçimiz, Irak’a özgürlük getireceğini iddia ederek ülkeye çöken ABD’nin işgâli altındaki Bağdat’ta gece sokağa çıkmanın tehlikelerinden bahsederek bir daha hava karardıktan sonra sokağa çıkmamamız gerektiğini tembih ederek büyük bir âlicenâplık gösteriyorlar.

İşte huşû ve hudû içerisinde ziyâret ederek feyz aldığımız bu büyük Allah (c.c.) dostu Seyyid Abdulkadir Geylâni Hazretleri (k.s.), Büyük Selçuklu Sultânı Alparslan’ın oğlu Sultân Melikşâh zamanında Selçuklu Başkenti İsfahan iken, 1077 yılında Hazar’ın Güney batısında Geylân’da Selçuklu topraklarında dünyaya teşrif ettiler. Anne ve baba tarafından Seyyid’di.

Küçük yaşta babasını kaybedince annesi tarafından büyütüldü. Serpilmeye başladığı sıralardı. Çalışmak için gittiği tarlada başına geçtiği saban’ı çeken öküzün “Abdülkadir sen bu işler için yaratılmadın, çiftçilik senin işin değil” dediğini duydu, korkuyla eve kaçtı. Sonra ilim için yollara düştü. Ver elini Bağdat..

1095 yılının son ayında Selçuklu Vezirlerinden Nizamülmülk’ün yaptırdığı Bağdat’ta ki Nizâmiye Medresesine iki arkadaşıyla birlikte, dört yıl boyunca Baş Müderrislik yapan ve Abbasi Halifesi ile Selçuklu Sultanları arasında elçilik görevide üstlenen Hüccetü’l İslâm İmam Gazâlî Hazretlerinin yerine yeni atanan Başmüderris Yusuf Hemedâni Hazretlerini (k.s.) ziyârete gitmeye karar verdi.

Ancak arkadaşlarının Yusuf Hemedâni Hazretlerini imtihan için soru hazırladıklarını öğrenince onlara “Sizler bir âlimi imtihan etmek için sorular hazırladığınızı söylüyorsunuz, bir âlimi ve Allah (c.c.) dostunu imtihan etmek hâşâ bizim işimiz değildir, çünkü âlimler peygamberin vârisleridir. Ben yalnız ve yalnız Allah için O’ndan istifâde etmek istiyorum” diyerek niyetini açıkça ortaya koymuştu.

Nihayet öyle oldu. Medreseye vardıklarında Yusuf Hemedâni Hazretleri derste idi. Odasında beklediler. Baş müderris dersi bitirip odasına girince onlara kısa bir nazar ettikten sonra, “Ey İbn-i Saka demek beni imtihan etmek için sorular hazırladın öylemi? Soruların şudur, cevaplarıda bunlardır” dedikten sonra, “Ancak sende küfür alâmeti görüyorum, küfür üzere öleceksin” diye ilâve etti. Ortalık buz kesmişti.

Diğerine döndü, “Abdullah, demek sende bana zor sorular hazırladın cevaplarını söylüyorum iyi dinle” dedikten sonra açıklamalarını yaptı. Fakat O’nada “Sendede münâfıklık alâmeti görüyorum” buyurdu.

Son olarak genç Abdülkâdir’e döndü ve “Ey Abdülkâdir, Allah (c.c.) niyetini kabûl etsin. Sende büyük bir mâneviyat görüyorum, öyle zaman gelecekki Bağdat kürsülerinden on binler seni dinleyecek. Hatta bir gün vaaz ederken vecd halinde; ayaklarım zamanın bütün velilerinin boyunları üzerindedir” diyeceksin diye sözlerini tamamladı.

Aradan yıllar geçti. Büyük Âlim, Mürşid-i Kâmil ve Abdülhâlık Gûcdevânî ile Hoca Ahmed Yesevî Hazretlerinin şeyhleri olan (her ikisi de O’ndan halifelik aldılar) türbesi Türkmenistan’ın Merv Şehrinde bulunan Yusuf Hemedâni Hazretlerinin söyledikleri bir bir çıktı. (İbn-i Saka küfür üzeri, Abdullah ise münafıklık alâmeti üzerinde iken ilerleyen yıllarda öldüler. Abdülkadir ise büyük bir âlim ve evliyâ olarak kürsüde vaaz ederken vecd içinde “ayaklarım bütün velilerin boyunları üzerindedir” sözünü söyler. Bunu işiten zamanın evliyaları boyunlarını uzatırlar.)

Seyyid Abdülkadir Geylânî Hazretleri; yıllarca çölde bir kale yıkıntısının köşesinde girdiği riyâzeti tamamlamak üzere idiki Şeyh Ebû Said Mahzûmi yanına uğradı ve kararlı bir şekilde “Benimle gel” dedi ve yürüdü. Ancak Abdülkadir Geylânî Hazretleri yerinden kımıldamadı.

Bunun üzerine ertesi gün Ebulabbas Hızır Aleyhisselam yanına geldi. Tam karşısında durdu “Kalk Ebû Said’in evine git” diye seslendi. Bu, iliklerine kadar işleyen sese karşı koyamadı. Kalktı Ebû Said’in evine gitti. Ebû Said kapıda bekliyordu. “Hızır söylemeden gelmedin şöyle buyur” dedikten sonra önceden hazırladığı yemeği eliyle lokma lokma yedirdi, sonrada yine eliyle Abdulkadir Geylânî Hazretlerine tâ Şeyh Ebû Bekir Şibli’den silsile yoluyla gelen hırkayı giydirdi.

Abdülkadir Geylânî Hazretleri hırkayı giyerek Şeyh’lik makâmına geçeli çok olmamıştı, bir gece Peygamber Efendimiz’in ağzına yedi defa üflemesiyle birlikte Bağdat’ta pazartesi, salı ve cuma günleri sohbetlere başladı. 40 yıl boyunca devam eden bu sohbetlerde, zâhiri ve bâtınî olmak üzere tam 12 ilim üzere verdiği dersleri binlerce insanla birlikte 400 âlim takip eder, izdihamdan birbirlerinin sırtında not alırlardı.

Kendisi zâten fıkıh ve hadis âlimi idi. Birgün huzurunda okunan Kur’an-ı Kerîm’in 40 ayrı tefsirini yaptı. Âlimler dâhil 11’inden fazlasını anlayan olmadı. Sonra, tefsir ve te’vili burada bırakıyorum şimdi sıra Kelime-i Tevhid’e geldi diyerek buyurdu “LÂ İLÂHE İLLALLAH.”

Sözünü henüz bitirmişti. Cemaat büyük bir cezbe hâlinde kendinden geçti ve bu hâl üzerindeyken toplu halde dakikalarca Kelime-i Tevhid’i haykırdılar. Bugün dâhi Kadirî Dergâhlarında Kelime-i Tevhid okunan zikir halkalarında Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin bağlıları o gün bu gündür aynı vecd ve cezbeyle kendilerinden geçerler.

17 Temmuz 1166’da dünyasını değiştirdiğinde ardında, kendisini Kadirî diye tarif eden Hindistan’dan, Endülüs’e sayısı milyonlara ulaşan seveni kalmıştı. Hanbeli Mezhebine mensuptu. Bunu özellikle seçmiş sayıları gittikçe azalan Hanbeli Mezhebi mensupları yeryüzünden eksilmesin istemişti. Kendisi bu mezhebe geçince özellikle Afrika’da sayıları oldukça arttı.

Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylânî Hazretleri (k.s.) için zamanın büyük şeyhleri Şeyh Hammad Debbas, şeyh Sadaka Bağdadî, Şeyh Seyfeddin Abdülvehhab, Şeyh Abdurrahman Tafsuncî, Şeyh Ebû Amr Sarifîni gibi Allah Dostları onlarca yaşanmış menkıbe anlatmışlardır. Makâmları Âli olsun.

Bu büyüklerin hürmetine Rabbim devletimizi, milletimizi, ülkemizi ve inananları korusun. Onların izinden ayırmasın inşaallah..(Bu yazı Yeniakit gazetesinde yayımlanmıştır)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.