Yeni yılda koronavirüs salgını kontrol altına alınabilecek mi?
Yeni yılda koronavirüs salgını kontrol altına alınabilecek mi? 05 Ocak 2022
Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com
Dünyayı esir alan Covid 19 ve Omicron varyantı koronavirüs ile meşakkatli ve yorucu mücadelenin üçüncü yılına girmiş olduk.
Dünya Sağlık Örgütü, Omicron’un çok daha hızlı yayılan bir varyant olarak ortaya çıkmasıyla birlikte dünya genelinde yeni yılın ilk günlerinde yeni vaka sayısında hızlı bir artış olduğuna dikkat çekti.
Dünya genelinde birçok ülkede Omicron varyantının yeniden etkili olmaya başlamasında toplu yeni yıl kutlamalarının etkisi olduğu tahmin ediliyor.
Bu durum dünya genelinde pek çok ülkenin, daha önceden planlanan birçok toplu etkinliğin iptal edilmesine neden oldu.
Geçen iki yılda salgının sebep olduğu ve hayatımızı derinden etkileyen acı dolu olaylar, insanların yaşama şevkini, moral ve motivasyonu ile kendilerine olan güvenini sarsmıştı.
2022’de normalleşmeye başlanacağı beklentisi vaka sayısında daha yılın başında rekor seviyede yükseliş göstermesi umutları boşa çıkaracağından korkuluyor.
Şu ana kadar çeşitli ülkelerin bilim laboratuvarlarının ürettikleri aşılar ve ilaçlar, ne yazık ki salgını kontrol altına alabilmiş değil.
Diğer yandan koronavirüs ile mücadelede ülkelerin birbirlerini suçlamaları ve bulunan aşıların güçsüzlüğü konusundaki tartışmaların hâlâ devam ediyor olması sağlık konusunda dünyada yaşanan tökezlemenin 2022’de de devam edeceğini gösteriyor.
Geniş çapta yayılma gücü olan bu salgını önleyebilme adına ülkeler aralarındaki anlaşmazlıklarını bir kenara iterek, ortak bir mücadeleyi başlatacakları yönünde hiçbir emare maalesef mevcut değil.
Bu nedenle tüm dünyanın ve insanlığın ortak sorunu olan koronavirüs salgını binlerce uçuş iptal edildiği için havaalanlarının işlerin aksamasına, okulların kapanması ve fabrikaların çalışmalarının azalmasına sebep olmaktadır.
Hayatın her alanını olumsuz etkileyen bu olumsuzluklarla birlikte insan ölüyor ve milyonlarca hasta sayısı zaman zaman azalsa da kaybolmadığı hatta son zamanlarda yeniden tırmanışa geçmesi yeni önlemlerin alınmasına sebep olmaktadır.
Teknolojik gelişim, günlüklerin dijitalleştirilmesine rağmen etkileyici bir aşının bulunamaması Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede kapanma veya karantinaya girme gibi uygulamalara başvurmak zorunda kaldı, kalıyor.
•
Bir de karşı tepki olarak dünyanın her yerinde ortaya çıkan bir kesim var. Onlar bilimi inkar ediyor, komplo teorilerine sarılarak devletin aldığı tedbir kararlarına uymamakta ısrar ediyorlar. Ayrıca bu kesim, aşı olmazlar ve “olmayın” kampanyasıyla önlemleri yok sayarlar, karantinaya girmeyi ve maske takmayı reddediyorlar.
Bu kesim yanlışta ısrar etmekle sadece kendi yaşamlarını değil, aynı zamanda çevrelerindeki diğer insanların hayatını; kısacası ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri üstünlük yani güç kavgası nedeniyle bir ortak mücadele başlatılamadığı için bu salgının insanlığı nereye götüreceği bilinmiyor.
Bütün bu olumsuzluklar “virüsle birlikte yaşamaya alışmak zorundayız” anlayışını beraberinde getirdi.
Bu anlayış beyaz bayrak göstermek anlamına gelmez. Virüsün varlığını kabullenip bilakis onunla savaşmak, ancak onunla savaşırken de hayatı yaşamaya devam etmektir kast edilen.
Zira insanın tahmin etmesi zor olan mücadele ve bazı direniş metotlarını zamanla öğrenir.
Elbette Covid-19 gibi bir virüs belasına uyum sağlamayı ve bununla bir arada yaşamayı kabul etmek, kolay bir şey değildir.
Sıkıcı, yorucu ve bıktırıcı olduğu kadar omuzlarımızdaki hayatın yüklerini de artırdıkça artırıyor.
Ancak her şeye rağmen hayat devam ettiği gerçeği dikkate alınmalı, umuda tutunma, hayatta kalma içgüdüsü ile ümitvar olmaktan başka bir çaremiz yok.
Virüs bazen eskisi kadar güçlü olmasa da aramızda olduğu her an yeniden depreşebileceği unutulmamalı ve tedbirler elden bırakılmamalıdır.
|