Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (776)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasetçiler nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
İSMAİL HAKKI KAR - (Ziyaretci) 8.01.2010 11:41:07

SİYASETÇİLERE TAVSİYELER 10

SİYASETÇİLERE TAVSİYELER 10


Merhaba sevgili dostlarım!

Çok eski yıllarda televizyonlarda bir reklam filmi vardı. Her izlediğimde, konudaki espriye gülerdim. Biz bankanın ismini ``x´´ olarak değiştirelim. İki adam yolda karşılaşırlar. Biri diğerine:

- X bank`a mı gidiyorsun?
- Hayır, X bank`a gidiyorum.
- Haaa.. ben de X bank`a diyorsun zannetmiştim. Reklam böylece uzayıp gider.

Bu reklam filmindeki iki yaşlı adam karakterlerinin duyma problemi var. Yani sağlık yönünden geçerli bir mazerete sahipler. Pekâlâ, böyle bir sağlık sorunu olmayan bizlere ne demeliyiz? Son derece iyi duymamıza rağmen, acaba dinlediklerimizi ne kadar sağlıklı değerlendiriyoruz? Meclis gündeminde söz alan konuşmacıları, daha konuşmanın girizgâhında hakaretlerle durdurmaya çalışan siyasetçiler görmüşsünüzdür. Bunu siyasilerin eğitimlerinde dile getirip meslektaşlarınızdan bir cevap aradığımda: ``- Hocam muhalefet değil mi.. ağzından çıkacak sözde bir hayır aranır mı?! Onu en başta susturacaksın ki, toplumu etkileyip bizim politikalarımızı halka yanlış aktarmasın.´´ dedi. Oysa hoşgörüyle yaklaşamadıklarımıza hiç olmazsa tahammül gösteren bir anlayışa ulaşmadan bir yere varmamız, sadece bir hayalden ibaret kalır. Hatırladınız değil mi? Hani bir sloganımız vardı; ``Sevgi tercih, saygı mecburiyettir.´´ Önyargılarımızı bir kenara koyarak anlamak için dinlemeliyiz. Tüm bilge kişiler böyle davranmış, çevresinden sempati kazanmışlardır.

Oysa içimizden bazıları, böyle yapmanın yanlışlığına inanarak, kehanette bulunuyor ve karşı tarafı dinlemeye pek istekli olmuyor. Ama söz sırası kendisine geldiğinde son derece dikkatlice dinlenmeyi bekliyor. Neden böyle davranıyor? Kim bilir.. davranışların, ona misilleme davranışlarını doğurduğunu unutuyor. Ne dersiniz? İnsanoğlu ektiğinden başkasını biçme hülyasından ne zaman kurtulacak?

Geçenlerde bir gruba eğitim veriyorum. Eğitim başlayalı 10 dakika oldu olmadı, bir arkadaş: `` Hocam ne anlatacağını biliyorum. Ama bunlar bizim işimize yaramaz. Hayat kitaplarda yazdığı gibi değil.. kusura bakma!!´´ dedi. Yani bir kehanette bulundu. İsabetli tahmin etmesi ne kadar mümkündür, takdiri size bırakıyorum. Tıpkı bu yazıların başlığına bakıp, sadece siyasetçilere özel olduğu kehanetine varan bazı okurlarımız gibi. Bunlarda biri, 7. makaleden sonra işin aslını anlayınca daha önce okumadan sildiklerini tekrar bizden istedi. Menajerimin aktardığından biliyorum, defalarca özür dilemiş. Ve bir tespitte bulunmuş; `` Kendi kendime hayıflanıyorum. Ben ne kadar önyargılıymışım!´´ Aslında sevgili dostum birçok insanı temsilen bu sözü söyledi. Dinlemeden, okumadan bir karara varmak, yargısız infaz değil de nedir? İçimize bazıları, dinlemeden şıp diye anlıyor, kararını jet hızıyla veriyor. Sonrası mı? Bazen telafisi mümkün olmayan sonuçlar, üzüntüler, gerilimler, kalp kırmalar&8230; Oysa dinlemeden anlamak, anlamadan bilmek mümkün değil. Bunu ne zaman anlayacağız?!

Bir önceki yazımda bahsetmiştim. Etkin dinlememize engel olan faktörleri sizinle paylaşmıştık. Bunlar elimizde olan ve olmayan temel sebepleri kapsıyordu. İlave olarak, karşımızdaki insanın kültür, örf ve adetlerine, eğitim düzeyini anlamaya çalışarak bir empatik reflekse sahip olmalıyız. Kişiyi öylece kabul edip, onu baskı altına almamalıyız. Bilakis anlattıklarına yoğunlaşmalıyız. Her insanda bir cevher var. Mesela kimi zaman daum sendromu olan, otistik, spastik engelli kişileri dinlerken muhteşem düşünceler aktardığına şahit olmuşumdur. Galiba bunu unuttuğumuz zamanlar oluyor. Oysa her insanda nice cevherler gizlidir. Aşağıda aktaracağım bazı kriterleri uygularsak, bize verilen mesaj içindeki duygu ve düşünceleri daha iyi anlayabiliriz. Kimi zaman sabrımızı zorlayarak bu kuralları uyguladığımızda, yaşam kalitemizi ne kadar kaliteli hale getirdiğini şaşırarak gözlemleyeceğiz. Pekâlâ, nedir bu kurallar? Haydi, şimdi onlara bir göz atalım.

- Gülümsememize dikkat etmeliyiz. Ancak samimi ve içtenlikle gülümsemeliyiz. Bu karşımızdakinin olumsuz duygularını azaltır. Yapılan araştırmalar insanoğlunun tam 250.000 civarında farklı yüz ifadesi kullanabildiğini ortaya koymuştur. Daha önceki yazıda belirtmiştim; biz farkında olalım &8211; olmayalım, bedenimiz konuşuyor. Ama bizim kontrolümüzde olursa, bize sağlayacağı avantajları tahmin bile edemezsiniz. Gülümsemek, insanlığın elindeki en güçlü iletişim tılsımıdır. Dale Carnegie, İnsanları etkilemek için en önemli araç, ``gülümsemek´´ tir diyor.

- Göz teması kurmalıyız. Konuşanın göz bebeklerinin içine bakın. Böylece konuşan kişiyle ilgilendiğimizi hissettiririz. İnsanlar kulakları ile dinler ama karşı taraf bunu bizim bakışlarımızdan anlar. Ancak bu bakış çok uzun süre devam etmemelidir. Fazlası rahatsız edici olur. Özellikle karşı cins için çok dikkatli davranmalıyız.

- Duruşumuza dikkat etmeliyiz. Vücudunuz hafif öne eğik, el ve ayaklarınızı kenetlemeden, rahat bir pozisyonda, başımız yana çok hafif eğik şekilde dinlemeliyiz. Bu herkeste sempati uyandıran bir duruştur. Bilirsiniz; insanlar arası ilişkilerinin 60`ı, beden dilidir.

- Konuşan kişiye olan mesafemizi ayarlamalıyız. Dinlediğimiz kişi sayısı, bize olan duygusal yakınlığı ve konuya göre, aranızdaki mesafeyi belirlemeliyiz. Birebir görüşmelerde 1 metreyi aşmamaya özen göstermeliyiz.

- Yeterli vaktimiz yoksa ertelemeliyiz. Rahat dinleyemeyeceğin için, verilen birçok mesajı anlayamayız. Bunun yerine (özellikle kritik konularda) randevulaşmalıyız. Ayaküstü, kapı önünde v.s çoğu kere bir işe yoğunlaşmak için hareket halinde olur, muhatabımıza yoğunlaşamayız. Belki selamlaşır, hal hatır sorarız. Bu da nezaket gereği olan kısa bir seremonilerdir.

Dostlarım; dinlemek, ciddi bir iştir ve sanattır. Siz hiç aceleye getirilip öğrenilen, icra edilen bir sanat dalı gördünüz mü? Ben de görmedim.

- Dikkat dağıtıcı şeylerden kaçınmalıyız Bu kişiye ve konuya ilgi gösterdiğinizin işaretidir. İnsanı aşağılamak, sadece söz söyleyerek olmaz. Dinlerken başka şeyle ilgilenmek de karşındakini aşağılamaktır. Belki bunun farkında olmayız. İstemeden yaparız. Ama masum hatalar bile sonucu değiştirmeye yetmiyor. Buna kalemle oynamak, kravatımızı belirgin bir şekilde düzeltmek gibi örnekler verebiliriz.

- Fiziksel temas sağlamalıyız. Gerektikçe, (özellikle diyalog olumsuz seyir almışsa) bunu yapmalıyız. Böylelikle karşımızdakinin negatif düşüncelerini azaltmış oluruz. Bu duygu ve düşünce pekiştirici bir eylemdir. Dokunmak, duygusal yakınlık sağlar.

- Samimi ve sıcakkanlı olmalıyız. Bu durum, bizim karşı tarafça sempatik görünmenize ve reddedilme ihtimalini azaltır. Bu konuda Mark Twain ``Kişi, insanları kalbiyle anlar. Gözleri ya da zekâsı ile değil.´´ diyerek bize anlamlı bir mesaj veriyor.

- Doğal davranmalıyız. Aşırı göz kontağı, jest ve mimik kullanımı, baş sallama, karşı tarafı oldukça rahatsız eder. Kimileri, doğallığı ukalalık olarak algılıyor. Oysa doğallık, özgüven ve mülayimlik ortası bir şeydir. Abartıya kaçmadan saygılı olmaktır.

- Kendi Konuşmamızı sınırlamalıyız. Aynı anda hem konuşup, hem dinleyemeyiz. Az konuşup, çoğunlukla dinlemeliyiz. Yapılan araştılar, İnsanların konuşma hızının tam dört katı dinleme hızına sahip olduğunu göstermiştir. Ancak biz genellikle, bunu karşı tarafı alt etmek için ya da başka konuları düşünerek harcıyoruz.

- Söz kesmemeliyiz. Bu bilinçsizce yapılsa bile, insana karşı yapılan en ağır hakarettir. Bir başka ifadeyle söz kesmek, kişiye atılan sıkı bir yumruktan farklı değildir.

- Not almalıyız. Unutmamak, söz sırası bize geldiğinde kullanmak için not tutmalıyız. Ancak, her şeyi yazmamalıyız, seçici davranmalıyız. Yoksa diyalogdan koparız. Dante, ``Not alan, iyi dinler.´´ sözüyle bize dinlemenin ana mantığını anlatmaktadır. Ya da bunun tam zıddını Shakspeare ``Yakalandığım dinlememe hastalığı, not tutmama hastalığıdır.´´ sözüyle ne güzel açıklıyor. İtiraf etmeliyim ki, açık oturumlarda not alma siyasiler açısından sıklıkla başvurulan bir usul olmasına rağmen, bir panel veya konferansta aynı hassasiyeti pek göremiyorum. Sizin bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum.

Sevgili dostlar, dilersiniz geri kalan kısmına sonraki yazımızda devam ederiz. Bu arada Facebook sayfamızı açtık. Zaman zaman, Facebook ve kesifyolculari@hotmail.com adresinden çevrimiçi sohbet etme fırsatı bulacağız. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sağlıcakla kalın.

İsmail Hakkı Kar
İnsan İlişkileri Ustası


``Bu yazı, mahalli idareler seçimleri arifesinde yazılmıştır.´´


(devam edecek)



İletişim:
www.edimer.net
bilgi@edimer.net
kesifyolculugu@gmail.com



Not: Grup eğitimlerimiz için kayıtlarımız yakında başlıyor. Talepleriniz için bilgi@edimer.net adresine mail gönderebilirsiniz. Eğitimlerini tamamlayan arkadaşların sertifikalarını düzenlenen türenle kendilerine takdim edeceğiz.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.