Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (776)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasetçiler nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
İSMAİL HAKKI KAR - (Ziyaretci) 12.03.2010 00:33:04

SİYASETÇİLERE TAVSİYELER 13

SİYASETÇİLERE TAVSİYELER &8211; 13 (Aktif Konuşma Teknikleri)


``İyi bir konuşmacı, başkalarının konuştuğunda
sıkıcı gelen bir konuyu, cazip hale getirip
herkesin dinlemesini sağlayandır kişidir.´´

Marcus Cicero

Merhaba sevgili dostlarım!

Bir önceki yazımda da bahsetmiştim; bana günlük olarak çok e mail gelir. Çoğunluğu spam alarak tabir edilen, iradem dışında ve büyük çoğunluğu gruplardan gelen iletilerdir. Doğrusu şikâyetçi de değilim. Çünkü bu e mailler sayesinde ne kadar çok şey öğrendiğimi anlatamam size. Tamamını okusam, akşamı ederim her halde. Ama mutlaka hepsine bir göz gezdiririm. Eğer öyle olsa, nasıl bu kadar farklı ve çok bilgiye sahip olabilirim? Evet, hepsini sonuna kadar okuyamıyorum. Fakat bana fayda vereceğine inandığım e postaları sonu kadar okurum. Hiçbirine önyargılı değilim. Allah kutsal kitabımızın birçok yerinde bize ``zan´´ dan sakınmamız yönünde tavsiyeler ve emirler veriyor.

Bu günkü ifadesiyle önyargı, biz insanoğlunun en büyük düşmanıdır. Çünkü bu durum, insan bilincini kör eder. Peşin hükümlü olur insan. Sağlıklı düşünebildiği şeyler her geçen gün azalır. Çevrenizde sabit fikirli olarak gördüğünüz ne kadar tanıdığınız insan varsa, mutlaka bu hastalıktan nasibini almış insandırlar. Araştırın ve sonuçları benimle paylaşın.. buna çok memnun olurum.

Sırası gelmişken, yeni açtığımız Facebook hesabımızın mail adresini yanlış yazmışım, hepinizden özür dileyerek düzeltiyorum: kesifyolcugu2@gmail.com. Bu adresi ekleyerek ``notlar´´ kısmından tüm eski makalelerime ulaşabilirsiniz. Siz dostlarımdan fırsat buldukça kesifyolculari@hotmail.com adresinde bir msn oluşturduk. Burada canlı sohbetler yapıyoruz.

Neden böyle bir girizgâh yaptığımı merak ediyor musunuz? Şunun için; maillerin birçoğu gruplardan, tartışma portallarından geliyor. Karşılıklı görüş beyan eden katılımcılar, fikirlerini kabul etmeyenlere ağza alınmayacak öyle hakaretler ediyorlar ki, insanın dudağı uçukluyor. Bu bir bana zamanlar jandarmamızın dipçik zoruyla millete mutlu olmanın gereğini anlatan bir videoyu hatırlattı. Birçoğunuza gelmiştir o video. Hani namlunun ucuyla halka mutlu olmayı dayatıyordu. Sizce bu uygulamanın olumlu sonuç alması mümkün mü?.. sanmıyorum.

Tıpkı bu anlamsız uygulama gibi, fikrimizi beyan ederken buna karşı çıkacak kimselerin olabileceğini neden hesaba katmayız? Hâlbuki bu çok normal bir hadisedir. Her insanın bir düşüncesi var. Farklılık endişe verici bir şey değildir. Tam tersi, zenginliktir. Bir de üstüne üstlük bunu yapanlar kültürlü kesimden olunca, işin rengi daha da değişiyor. Buna çok içerliyorum. Çünkü bir toplumu ileri götürecek insanların daha bir esnek, daha bir müsamahakâr olması gerekiyor. Sizce de öyle değil mi?

Söz bunun gibi konulara gelince, eğitimlerimde kullandığım ve çok sevdiğim bir sloganım var: ``Sevgi tercih, saygı mecburiyettir´´ Bunu asla unutmamalıyız. Çünkü davranışlar, davranışları doğruyor. Hiç kimsenin bizim fikirlerimizi kabul etme mecburiyeti yok. Neden bunu kabullenemiyoruz? Çok sesliliğe neden alışamıyoruz. Gerçekten bizim gibi birçok ırk, din, dile mensup geçmişe sahip imparatorluk varislerine yakışmıyor bu durum. Eğer interneti veya başka iletişim araçlarını kullanıyorsak, çok sesliliğe, aykırı fikirlere hoşgörü, yapamıyorsak tahammül göstermeyi becerebilmeliyiz. Bir arkadaşımdan duymuştum, zaman zaman bu satırlarda sizlerle paylaşmışımdır: ``Kabakların çakışmasından çekirdek, fikirlerin çakışmasından hakikat çıkar´´. Aslında bu atasözümüz her şeyi özetliyor mu?.

Yazdıklarımla sizlere yüz yüze eğitimlerde olduğu kadar verimli olamasam da, elimden geldiğince anlaşılır olacağım. Çok az insan normal olarak konuştuğunda verdiği etkiyi yazı dilinde aktarabilir. Bu çok özel kabiliyettir. Doğru yanlış.. ben böyle inanıyorum.

Ama İstanbul`da olanlar, başlattığımız grup seminerlerini kaçırmasınlar, tavsiye ediyorum. Çünkü inanmadığım, hayatımda test etmediğim bir şeyi asla sizinle paylaşmıyorum. Doğru da değil zaten. Seminer bitiminde bizden sertifikasını alanlar için tatmin garantisi vermemizin sebebi de budur.

Konuşmanın etkin olması için yapmamız gerekenleri ele almaya devam edelim;

&8212; Anlayışlı ve alçak gönüllü olmalıyız. Bu tutum bizim statü ve pozisyonunuza bir olumsuzluk getirmez. Bilakis daha anlaşılır kılar. Dale Carnegie diyor ki; ``İnsanların dertleriyle ilgilen ve konuşmalarında samimi ol.´´ Ama burada bir ölçüyü Sevgili İsmet Özel ağabeyin sözüyle hatırlatmam gerek; ``Tevazu, haddini bilmektir.´´ diyor. Aşırısı zillet, olmayanı kibirden başka bir şey değildir. Atalarımız kibirli ve özellikle öfkeli kişiler için: ``Ateş olsan, cürümün kadar yer yakarsın!´´ diyerek adeta onlara haddini bildirmişlerdir.

Bazen ``kerameti kendinden menkul´´ zannedenlerimiz çıkabilir. Oysa insanoğlu bazı boyutlarıyla ne kadar acizdir! Kalbini istediğinde durdurabilen var mı? Sözüm meclisten dışarı, tuvalet ihtiyacını bile bir süreden sonra tutabiliyor muyuz? Bu kadar acizken, nasıl bu kadar kibirli olabiliyoruz! Doğrusu bunu anlamakta zorlanabiliyorum. Kibir, gerçekleri örten bir perdedir. Onun var olduğu yerde hakikatler bizden uzaktır.

&8212; Herkese eşit davranmalıyız. Dinleyenlerin bize karşı kültür, mekân, ekonomik durum, düşüncelerine saygı göstermeliyiz. Hatalarını yüzüne vurmamalıyız. Herkesin içinde bir cevher gizli olduğun asla unutmamalıyız. Herkes saygıyı hak eder. Bizim göstereceğimiz adilane yaklaşım, mutlaka bize misliyle döner. Tabi bazı püf noktaları atlamazsak..

Statü, makam bize sadece iş yapmak için tanınmış fırsattır. Bir devlet başkanıyla sıradan insanın farkı, sadece görev icabı olan ayrıcalıktır. Günümüzde bir kısım insanlar bunu unutarak, kendilerini toplumdan soyutluyorlar. Sonunda konuşmalarını dikkatli ve samimice dinlemeyenlerden yakınıyorlar. Ne kadar büyük bir çelişki!

&8212; Konuya ilgi duymalıyız. Bunun için kendimizi motive etmeliyiz. Özellikle de hoşumuza gitmeyen durumlarda daha hassas olmalıyız. Bakın Marcus Cicero ne diyor; ``İyi bir konuşmacı, başkalarının konuştuğunda sıkıcı gelen bir konuyu, cazip hale getirip herkesin dinlemesini sağlayandır kişidir.´´ Bizim istek ve heyecan duymadığımız bir konuşma, nasıl olurda dinleyeler tarafında pür dikkat dinlenir? Böyle bir durumda konuşmaktan vazgeçmek, en doğru olan davranış olur.

&8212; Yeterli bilgiye sahip olmalıyız. Konu hakkında bildiğimiz kadar konuşmalıyız. Bunun için yeterli bilgiye sahip olmalıyız. Bilmediklerimiz bir şey sorulursa bunu ifade etmeliyiz. Çevrenizde sadece gündemde kalmak, dikkat çekmek için konuşa insanlara rastlamışsınızdır. Bir süre sonra ne kadar komik duruma düştüklerine de şahit olmuşsunuzdur. Geçmiş zamanlardan bir gün, dostumun dükkânına ziyarete gitmiştim. Arkadaşım bildiğim bir konuda bana bir soru sormuştu. Orada olan başka bir misafir, ben konuşurken davetsiz ve nezaketsiz bir şekilde lafa girdi ve ahkâm kesmeye başladı. Ben ve oradakiler şaşırmıştık. Sessiz kalıp, ne olacağını görmeyi yeğledim. Ama bir iki cümle sonra alakasız ve yanlış ifadeler duyunca, kibarca bu konudaki bilgi ve dayandığı kaynakları sordum. Duyduğum gerekçe; ``bence böyledir´´ ifadesiydi. Duyduklarım beni hayli şaşırttı. Konuştukları yanlış olduğu gibi, konuyla alakalı uzaktan yakında bir bilgisi de yoktu. Arkadaşım onu tatlı sert şekilde susturdu. Sonradan öğrendim ki, bu arkadaş her açılan mevzuda benzer tutum sergilermiş. Bunun yüzünden sert tartışmalara, hatta kavgalara dahi girdiği olurmuş.

Konuşmak, yolculuğa benzer; nasıl yolculuğa çıkmadan önce hazırlık yapıyorsak, konuşmadan önce de hazırlık yapmamız gerekir. Eğer konuşacaksak, bildiğimiz konuları seçmeliyiz. Bilmediğimiz konularda fikir yürütmemeliyiz. Bir filozofun dediği gibi, bunu sadece ``ahmaklar´´ yapar.

&8212; Dinleyenin seviyesine uymalıyız. Onun anlayacağı üslupla kendini ifade etmeliyiz. Dinlenin, anlayacağı ifadeler kullanmalıyız. Çok hızlı ya da çok yavaş konuşmamalıyız. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde; ``İnsanların aklına göre hitap ediniz.´´ buyrulmaktadır. Buradaki akıl, sadece bildiğimiz ``IQ´´ değildir. Muhatabımızın genel kültürü, örf ve gelenekleri de bunun içine girer. Richard Wagner ``Güzel konuşma, herkesin anlayabileceği dille yapılandır.´´ diyor.

&8212; Doyurucu açıklama yapmalıyız. Konuyu izah edici, bilgilendirici açıklamalar yapmalı, ancak uzatmamalıyız. Çünkü ayrıntı ve tekrar bıktırır. Victor Gabon; ``Söz, ilaç gibidir. Azı tedavi eder, çoğu öldürür.´´ yorumu da buna işaret ediyor. Alexandre Dumas ise ``Uzun konuşma, bizi ana fikirden uzaklaştırır.´´ sözü ile bize az ve öz konuşmanın yararını vurguluyor.

&8212; İkna edici olmalıyız. Bunu sağlamak için daima, insanların en çok güvendiği 3. şahıslardan yardım alabiliriz. Bizi dinleyenin bu referansa itirazı, asla kendi fikrimize olduğu kadar şiddetli olmaz. Hepimiz yaşamışızdır; satıcılara bir ürünün kalitesini sorduğumuzda, aldığınız cevap hep 3. şahıstandır. Bize ``Efendim şimdiye kadar hiç şikâyet almadık.´´ derler. Her şeye rağmen kabul etmeliyiz ki, ne olursa olsun son karar yine dinleyenlerindir. Asla dinleyene kabul etmesi için ``imada´´ bile bulunmamalıyız. İkna etmek için asla baskı kurmamayı A. K. Robertson çok güzel açıklıyor; ``Bir kimsenin inanç sistemi ya da tercihlerini, o kimsenin izni olmaksızın değiştirmek nerede ise imkânsızdır.´´

Bir sonraki yazımızda itirazla nasıl başa çıkacağımıza değiniriz. Sizlerin burada yazılanlara ilave edeceğiniz ilginç teknikler varsa, bunları benimle paylaşmanız çok hoş olur. Zaten burada yazdıklarımın bir kısmı, eğitimlerimde sizlerden dinlediğim şeyler. Hayatımda işe yaradığına inandığım uygulamalar. Faydasını gördüğüm, Yararlı olduğuna kanaat getirdiğim bilgiler. Umarım sizlerin de yaşamına katkı sağlarlar.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarken, geride bıraktığımız kutlu doğum haftasında Peygamber Efendimizin o güzelim hayatını okumaya, sözlerini kana kana içercesine özümsemeye davet ediyorum. Sağlık, esenlik ve huzurlu bir yaşam diliyorum.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.