YÖNETENLER NASIL OLMALIDIR?
YÖNETENLER NASIL OLMALIDIR? -Rıza Müftüoğlu-
Yönetenler nasıl olmalıdır konusunda çok şey yazmak, çok madde sıralamak mümkündür. Ancak bu konuda dört kıstas çok önemlidir. 1-Yöneticilerin adaletli olması. 2-Yöneticilerin yönettiği halkı sevmesi. 3-Yöneticilerin çok çalışkan olması. 4-Yöneticilerin halkın refahını sağlaması. Çalışkan olmayan, hatta çok çalışkan olmayan bir yönetici hangi vasıfları taşırsa taşısın, topluma yararlı olması mümkün değildir. Bu tür yöneticiler sadece kötü yöneticilerle kıyasta bir kaç yönden örnek gösterilebilirler.Bundan öte toplum ve millet açısından bir değeri olamaz. Zaten her işte başarılı olmak için çalışmak en başta gelir. Halkı sevmeyen bir yöneticisi ise iyi işler, yararlı işler yapamaz. Halkı kalkındıramaz, refaha kavuşturamaz. Halkını sevmeyen çok da çalışamaz. Halkını sevmeyen adaletli de davranamaz. Yönetimde çok önemli konu olan üç konu; ``adalet´´ ``refah´´ ve ``çok çalışma´´ bir bakıma halkı sevmenin neticesidir diyebiliriz. ``Adalet´´ kavramı ``inanç´´la ilişkilendiriliyor olsa da ve bu ilişkilendirme doğru bulunsa da halkı sevmeyenin sadece ``Vicdan´´a ``Allah korkusu´´na dayalı olarak adaleti gerçekleştirmesi zordur. Başka bir ifadeyle ``Hakk`ı´´ seven halkı da sever. Böyle olunca halkı sevmeyenin ``Allah korkusu´´ duygusu da tartışılır. Özetle halkı sevmek, hiçbir ayırım yapmaksızın halkı sevmek adaletli yönetim için de çok çalışmak için de önemli unsur olmaktadır. Halkı sevmek;milliyetçi olmak ise sözle olmaz. Elbette ki halkı seviyorum, milletimi seviyorum demek çok önemlidir. Bir bakıma da bir bağlayıcılıktır ama bu sözü söylemek kafi değildir. Halkı sevmek adaletli olmak, onun için çok çalışmak, halkla yakın olmak demektir. Halka yukardan bakmamam demektir. Halkın sorunlarını dinleyebilmek ve bunları bilmek demektir. Halkın inançlarına ve değerlerine saygı demektir. Halkı cahil görmemek, varolan bilgisizliğini de onu incitmeden belli yollarla giderebilmektir. Halkın eğitimini ehil ellerle sağlamaktır. Ve halkı sevmek terli bir köylüyle kucaklaşabilmektir. Adalet yöneticilerin en başta gelen görevleridir. İslamiyet, yöneticilere iki yükümlülük verir. Birincisi adalet, ikincisi ise toplumsal fayda. Adaletli olmayan bir yöneticinin halka hizmet ettiğini söylemek mümkün değildir. Adaletsiz bir yönetici sadece bir kesimi ihya eder ve en azından bu ihya ile diğer kesimlere zulmeder. Çünkü adaletsizlik zulümdür. Yüce peygamberimiz bir hadisinde ``Bir ülke küfürle yıkılmayabilir ama zulümle yıkılır´´ buyurmuştur. Onun içindir ki bir yöneticide önce aranan vasıf dindar olması değil adaletli olması, çok bilgili ve çalışkan olması yani iyi bir yönetici olmasıdır. Bir yönetici hem ehil hem de dindar olursa ne olur? Çok iyi olur ve dört dörtlük olur. Ama ilk şart iyi bir yönetici olmasıdır. Yöneticilerin dördüncü görevi ise yönettikleri toplumun refah seviyesini yükseltmesidir. Gayretlerinin önemli bir bölümünü buna ayırmasıdır. Çünkü halkın refahı bir yönetici için temel görevlerdendir ve ayrıca zenginleştirilmeyen bir toplumun problemleri giderek artar ve bu toplumun yönetilmesi giderek zorlaşır. Şimdi bu dört kıstası önümüze alıp ülkeyi yönetenlerin her kademesindekileri değerlendirmemiz mümkün olabilir.Eğer bu ölçülere uymayanlar olursa daha iyisini aramamız şarttır. Çünkü topal veya aksak da olsa elimizde bir demokrasi gücü vardır. Bu gücü kullanmamız her dönem mümkündür. Aksi takdirde kötü yöneticilerin iyiyi aramayan yandaşları ya da muarızları haline geliriz. Mevcudu kötü görüp iyiyi aramamak hiçbir netice doğurmaz ve ayrıca bir bakıma mevcut yönetimin yandaşları olabilmek için fırsat kollamak anlamına gelir.
|