Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (778)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 28.07.2015 22:49:27

`ŞEYTANDAN ve SİYASETTEN` ALLAH`A SIĞINIRIM


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
``ŞEYTANDAN ve SİYASETTEN´´
ALLAH`A SIĞINIRIM
ÜstadBediüzzaman siyaset için ibret alınması gereken sözlerle siyasetten çekilişini şöye anlatıyordu. Siyaseti ``Bir zaman, tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, dinine bağlı bir âlim, siyasi düşüncesine ters düşen başka salih bir âlimi, tekfir derecesinde (yani kâfir olmakla) suçladı. Kendi fikrinde olan bir münafığı da, hürmet göstererek övdü. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, yani ``şeytandan ve siyasetten Allah`a sığınırım´´ dedim, o zamandan beri siyasî hayattan çekildim.`` Demekteydi. İman, vicdan ve adalet anlayışı işte böyle olmalıydı.
Bediüzzaman, siyasetten değil, şeytanlaşmış siyasetten çekilmiş; iyiye kötü, kötüye iyi diyen, yalana ve talana teslim olmuş bir siyasetten Allah`a sığınmıştır.
Siyaset, aslına bakarsanız peygamber sanatı ve peygamber mesleğidir. Öyleyse onu Peygamber imanlı, peygamber ahlaklı, peygamber sabırlı, peygamber şefkatli, peygamber adaletli, peygamber usüllü ve peygamber üsluplu insanlar yapmalıdır. Değilseler, kendilerini böyle olmaya zorlamalıdırlar. Çünkü bu iman ve üsluba sahip olmayanlar, siyaset yaparlarsa -maddeten başarılı olsalar da manen- hem kendilerine ve hem de ümmete çok zarar verirler ve vermişlerdir. Böylelerinin ahiretteki azap ve acılarını tahmin etmekse mümkün değildir.
-SİYASETÇİ NEDEN PEYGAMBER AHLAKLI OLMALIDIR?
-Çünkü Peygamber ahlaklı siyasetçi, adaletli olur; adaletinden sadece inananlar değil, inanmayanlar dahi memnun olur, huzur bulur. Peygamber ahlaklı siyasetçi halimdir, selimdir, şefkatlidir. Herkes onun şefkatinden merhametinden nasibini alır. Mütebessimdir, üslubu tatlıdır. Dövene elsiz, sövene dilsizdir.
Peygamber ahlaklı siyasetçiye dost-düşman herkes güvenir. Çünkü o emindir. Zarar vermez, haksızlık yapmaz. Ayrım gözetmez. Kayırmacılık yapmaz. Kendisine karşı yanlış yapanları da affeder. Affıyla da gönülleri fetheder.
Peygamber ahlaklı siyasetçi: Hırsızlığı yapan en yakınım da olsa, hatta Hz. Peygamber`in ifadesiyle söyleyelim; ``Muhammed`in kızı Fatma dahi olsa onun da elini keserdim´´ diyecek kadar adil, hukuk adamı ve hakperest bir insandır. Bediüzzaman, işte böyle bir siyasetin peşinde idi.
Bediüzzaman`ın siyasetten çekilmesi, bir hicrettir. Siyasetin şerrinden kurtulmak ve siyaseti şerden kurtarmak niyyetiyle siyasetten hicret etmiştir. Tıpkı Mekke`yi kurtarmak için Mekke`den hicret eden Hz. Peygamber gibi. (sav).
Ona göre temiz siyaset, ancak güzel ahlakla ve peygamber ahlakıyla icra edilebilirdi. Güzel ahlak da ancak kâmil ve hakiki iman sahiplerinde bulunurdu.
İşte bu kâmil imanı, insana kazandırmak için Üstad Nursî, ``zaman imanı kurtarma zamanıdır´´ diyerek bütün mesaisini insanların imanını kurtarmaya tahsis etmiştir.O, çok iyi anlamıştı ki, iman kurtarılırsa her şey kurtarılmış olur; ahlak da, hukuk da, siyaset de. Bu gün yaşanan olumsuzluklar, işlenen cinayetler, revaç bulan ahlaksızlık ve haksızlık, ona göre,``za`f-ı diyanetin=dindarlığın zayıflamasının ve ``hakiki imandan yoksun kalışın´´ sonucuydu.
Hz. PEYGAMBER`İN SİYASETİ VE BEDİÜZZAMAN
Hz. Peygamber (sav), baş olayım, başkan olayım, yönetimi ele geçireyim düşüncesiyle yola çıkmadı. Hatta Mekke`nin başı ve başkanı olmak için müşriklerden teklif geldi. Hz. Peygamber kabul etmedi. Çünkü onun davası bu değildi. İnsanlık ahlaksızlık içinde bocalarken, herkes birbirini yerken siz dünyanın sultanı da olsanız kaç para eder?Peygamber`in davasına hizmeti düşünen ihlaslı hiç bir harekette böyle bir sevda yoktur.
Peygamerimizin davası, Onun davası, imanı ve güzel ahlakı hâkim kılmaktı. O bu davasında samimi olduğu içindir ki Allah, ona başarılar ikram eyledi. 23 sene gibi kısa zamanda şirk, yerini tevhide; küfür, yerini imana; cehennem gibi bir hayat, yerini cennet gibi bir hayata bıraktı. Hz. Peygamber`in siyasetinden, yani güzel, adil, doğru-dürüst yönetiminden düşmanları bile nasibini aldı.Hepsi imana geldiler ve dost oldular.
Yalnız Peygamber, çoban Peygamber, dayanılmaz işkencelere maruz peygamber, sabırlı peygamber, sürgün Peygamber, aile reisi Peygamber, imam ve hatip Peygamber, öğretmen Peygamber, hâkim Peygamber, avukat Peygamber, Savcı Peygamber, tüccar Peygamber, kaymakam Peygamber, şehremin Peygamber, komutan Peygamber, hâkim Peygamber, diplomat Peygamber, başbakan Peygamber, Cumhurbaşkanı Peygamber. Ve nihayet en güçlü olduğu zaman da bile intikam peşinde koşmayan, affeden, affıyla da gönülleri fetheden Peygamber&8230;
Başlangıçtan sona kadar, aşağıdan zirveye kadar olan bu yürüyüşte Hz.Peygamber`in istikamet çizgisi hiç değişmedi. Emin geldi, emin gitti. Çünkü o, Üstad Nursî`nin ifadesiyle ``ibtida ile intihayı yani başlangıçla-sonucu birleştirmişti.´´
Yani dünya hayatına nasıl malsız-mülksüz başladıysa, dünyadan giderken deyine öyle malsız-mülksüz gitti. O, kendisini hep bu dünyada, bir ağacın gölgesinde istirahat için oturan bir yolcu gibi gördü. Koyduğu kurallar, başlangıçta ne kadar mükemmel idiyse, bu gün de o kurallar yine o kadar mükemmeldir. Zirvelere tırmanması, onu tevazudan ve dürüstlükten uzaklaştıramadı, asırların geçmesi de Onun koyduğu kuralları, kanunları eskitemedi.
Hz. Peygamberin bu hayat ve siyaset çizgisinde tâ başından sonuna kadar, hakiki iman, güzel ahlak, hukuk ve adalete bağlılık, dürüstlük ve emanete riayetin fevkalade örneklerini görüyoruz.
Bediüzzaman`ın derdi de bu idi. Peygamber imanlı ve peygamber ahlaklı olmak ve o ayarda insan yetiştirmekti. Hakiki siyaset de bu idi zaten.
Kendisi de Peygamberimizin hayatına benzer bir hayat yaşadı. 80 küsur senelik dünya hayatında sahip olduğu şeyler ve ahirete giderken dünyada bıraktığı mal-mülk, bir dağarcığa veya bir heybeye sığacak kadardı.``Ben dünya yükümü bir elimle kaldırabilirim.´´ diyordu. Kendisini bu dünyada misafir biliyor ve:``Misafir getirmediği şeye gönlünü bağlamaz.´´ sözüyle de dünyaya yatırım yapanları ve ahireti unutanları uyarıyordu. Günümüzde hiçbir devlette ve bilhassa Türkiyede bu anlayışı hakim kılan ve bu gerçeklere dayalı siyaset yapan insanların olduğunu söylemek asla mümkün değildir. Böyle düşünenler olsa bile sesinin çıkması ve etkili olmasıda mümkün değil. Günümüzde benlik, makam, menfaat, şan, şöhret talan, yalan çamuruna batanları milletçe yıllardır seyrediyoruz. Bunlarınki bana göre siyaset değil fırsatların ihanetleri, ve ihanet fırsatlarının arayış mücadeleleridir. Allah islah etsin . vatana ve bu millete yazık oluyor. Yani: Bizde ise SİYASET= İHANET olmuştur.
28-TEMMUZ-2015-ALANYA
Kaynak: Nursî, Said, Mektubat, 22. Mektup, 4. Vecih.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.