Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (767)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Em. General Ahmet YAVUZ - (Ziyaretci) 17.03.2022 15:08:19

6`lı mutabakat

6`lı mutabakat
Mart 17, 2022
Altı parti bir araya gelerek Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem (GPS)`e geçişe ilişkin bir program açıkladı. Hayırlı olsun.

Hayırlı olmasına hayırlı olsun da hayırlı olacağı konusunda derin kaygılar taşıyorum. Bunlara temas edeceğim ama önce bir gözlemimi paylaşmam gerek..

Türk siyasi hayatı epeydir bir altüst oluş yaşıyor. Bunun en uç noktasını GPS birlikteliğinde görüyoruz.

İttihat ve Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası eksenindeki tarihi bölünmüşlük Cumhuriyet döneminde de bir ölçüde sürdü.

Esasında 12 Eylül 1980 öncesinden itibaren ama esas olarak darbe sonrası bu iki ana akım arasında bir kucaklaşma yaşandı. En son MHP`nin Cumhur İttifakı`nın bir parçası haline gelmesiyle günümüz Hürriyet ve İtilaf Fırkası olan AKP, önemli bir İttihat ve Terakki Fırkası parçasını içine aldı. Ya da yapışma yaşandı. Şimdi de AKP`nin içinden çıkan birkaç parça CHP`nin eteğine sarıldı ama kendi özlerini koruyarak, hatta CHP`yi de kendilerine benzeterek... Bu savı ileri sürmemin sebebi 1921 Anayasası`na yapılan göndermedir.

Öncelikle belirtelim ki 1921 Anayasası GPS için referans olmaktan çok uzaktır. Çünkü 1921 AY`de kuvvetler ayrılığı değil kuvvetler birliği vardı. Hem de en koyusundan... Peki 1921`i çekici kılan nedir? 1924 Anayasası ile getirilen üç kavramın yokluğu: Türk kimliği, üniter yapı ve laiklik.

HDP`nin referansı da 1921 Anayasası`dır. HDP`nin bugün dillendirdiği talepler 1921 AY`de illerin özerkliğine ilişkin yazılanların çok ötesinde olmasına rağmen, onların güncel taleplerinin bir basamağına karşılık gelmektedir. Demek ki esas mesele üniter yapının değiştirilmesidir ve bu, işbirliğinin esasını oluşturmaktadır.

Bu yaklaşıma AKP`nin de destek vermesi beklenmelidir. Nitekim Külliye`nin has adamlarından Mehmet Uçum`un 2017 Halk Oylaması öncesinde yaptığı açıklamalar orta yerdedir ve her şeyi açıklamaktadır: "Kurtuluşa evet, Kuruluşa hayır."

Zaten AKP Cumhuriyet`i yeterince erozyona uğratmıştır ve aslından geriye ortada pek bir şey bırakmamıştır. 20 yılda kendi ruhuna uygun yeni bir Cumhuriyet kurdu. Belki de içine almak zorunda kaldığı MHP yüzünden daha ileri gidemedi. Atatürk`ün kurduğu Cumhuriyet önemli ölçüde değişti, dönüştü.

İlginç bir şekilde Mehmet Uçum`un yukardaki söylemine MHP sessiz kalmıştı. Demek ki oluşacak yeni parlamento Cumhuriyet`in ilke ve değerlerini benimsemek yerine onu revize etmekle meşgul olacak!

Bu durum kaygı vericidir. Çünkü işin kolayı tercih edilmektedir. Mutabakat sahipleri kendilerince tanımladıkları "Kürt sorununu" 1921 Anayasası ruhuyla çözeceklerini varsaymaktadırlar. Bu varsayımın tutarlılığı tartışmalı olmaktan öte hayata geçmesi geleceğimiz açısından zararlıdır.

Elbette özgür iradeyle oluşmuş meclisler sorun çözme hakkına sahiptir. Ama bizim meclisimiz acaba özgür iradeyle mi oluşmaktadır ya da oluşacaktır? Millet İttifakı temsilcileri her ağızlarını açtıklarında "demokrasi" diye bağırıyor. Çok iyi bir talep. Ama hiçbir partinin içinde demokrasinin işlemediği anlaşılıyor. İktidar bloğunda ise demokrasi, sadece "milli irade" söyleminden ibarettir. Ülkede ifade özgürlüğü kullanılmama düzeyine inmiştir. Bu yapıdan demokrasi çıkmaz. Yeni yapının da demokrasi getirmesi ihtimali düşüktür.

Ancak şu tayin edici hususun da altını çizmeyi göz ardı etmek istemem: Siyasi iktidarın kavgasız gürültüsüz biçimde sandıkta değiştirilmesi ülkenin en öncelikli ve önemli ihtiyacıdır. "Sonrasına bakılır" düşüncesi, makul olmakla birlikte bazı tehlikeleri içinde barındırmaktadır.

AKP`nin uygulamaları yüzünden Atatürk politikalarının her geçen gün toplum nezdinde daha çok kabul gördüğü ve özlendiği, karşılaşılan sorunların çözüm anahtarı olarak görüldüğü bir ortam oluşmuştur. CHP bu ortamı kendine çıkış noktası olarak görmek yerine tam tersine yönelmiştir.

6`lı mutabakatın ekonomi programını bilmiyoruz. Sezgilerimiz Babacan politikalarının benimseneceğini işaret ediyor. Davutoğlu politikalarıyla Suriye sorunu çözülemez. Sığınmacı sorunu da... Yenilerini eklemek olasıdır.

Laiklik olmadan bilim olmaz. Bilim olmadan üretim olmaz. Demokrasi olmaz. Laiklik kimilerinin anladığı gibi türban meselesine ilişkin tavırdan ibaret değildir. Bizatihi egemenliğin kaynağına ilişkindir. Yasaların dogmalara göre değil, aklın ve bilimin ışığında yapılmasının aynı zamanda bütün inançların garantörüdür. Mevcut Diyanet yapısı ve tarikatların örgütlü hali laikliğe dolaysıyla halkın egemenliğini kullanmasına aykırıdır. Açıklamalarda bunlara ilişkin mevcuttan farklı yaklaşılacağına dair kesin bir teminat yoktur.

TSK`nın yeniden yapılanmasına ilişkin doyurucu bir açıklama göremedim. Yargının yeniden yapılandırılmasına çözüm sadece HSK`nın yapısının değiştirilmesinden ibaret kılınmış. Üniversitelerde nitelik kaybı öylesine büyük ki belki çoğunu kapatmak gerekecek düzeyde. Oysa her üç kurumun da liyakat temelli olarak yeniden yapılandırılması zorunluluğu var. Atılacak adımlar belli değil!

Çevremizde yaşanan etnikçi ve mezhepçi yaklaşımlar toplumları hatta ülkeleri bölmüş ve kaosa sürüklemiştir.

Ulus devletin herkesi kanun önünde eşitleyen, toplumsal sözleşmeyi baş tacı yapan, devleti hukukun üstünlüğüne göre işleten, herkesi iş sahibi ve üretken yapmayı, ülke kaynaklarını ekonomik akılla kullanmayı programlayan bir yapıya yönelmedikten sonra hiçbir sorun çözülemez.

Etnik kökenler, dinsel ve mezhepsel aidiyetler saygındır. Hatta kutsaldır. Ancak hepimizi ortak kılan siyasi Türk kimliğine, üniter ve laik yapıya saygı duymak koşuluyla...

Sorunlar özgür tartışma ortamı yaratılarak ve hukuki güvenceler sağlanarak çözülür. Ancak zora başvuranın karşısında hukuk içinde kalınarak aynı şekilde karşılık vermek mecburiyeti vardır. Her sorunun da hemen çözülme olanağı yoktur. Bazı sorunlarla yaşamasını bilmek gerekir.

Bir hatırlatmayla bitirelim. Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti`nin ileri gelenlerini eleştirirken şu ana fikri ileri sürmekteydi: "Sadece II. Meşrutiyet`i getirmek yetmez; geleceği düzenleyecek tutarlı bir programa ihtiyaç vardır, vb." Haklı çıktı.

Sadece GPS ile bir yere varılamaz zira o bir araçtır. Amaç ise ülkenin güvenliğini sağlamak, halkın refahını artırmak ve özgürlükleri korumaktır. Bunun için örnek alınması gereken Anayasa 1921 değil, 1924 ve 1961`in kuvvetler ayrılığını, özerk üniversiteyi ve bilim kurullarını, hukuk devletini ve DPT`yi getiren bölümleri olmalıdır. Beka böyle sağlanır.

Ahmet Yavuz



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.