Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (776)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Ali SERDENGEÇTİ - (Ziyaretci) 13.12.2020 13:31:55

AÇILIŞININ 100. YILINDA TBBMM VE MANİSA`DA SİYASİ HAYAT/ ALİ SERDENGEÇTİ

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurettin GÜLMEZ hocamızın başkanlığında TBMM`nin 100. Yılı Anısına "AÇILIŞININ 100. YILINDA TBBMM VE MANİSA`DA SİYASİ HAYAT" başlıklı çalışma kitabı hazırlanmıştır. Bu kitap ile ilgili olarak Manisa`nın şimdiki ve geçmiş dönem milletvekillerine 15 soru yöneltilmiştir. Bu sorulara tarafımdan verilen cevaplar da bu kitapta yer almıştır. Bu soruları ve verdiğim cevapları bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

RÖPORTAJ SORULARI ve CEVAPLARIM

1- Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Ben yaklaşık iki aylıkken ailem 1961 yılında Balkanlardan Türkiye’ye göç etmiş ve Turgutlu’ya yerleşmiştir. İlk, orta ve Teknik Lise eğitimimi Turgutlu’da tamamladım. G.Ü. Teknik Eğitim Fakültesi Makine Bölümü 1983 yılı mezunu olup, aynı alanda aynı üniversitede Yüksek Lisansımı da tamamladım. 5 yıl kadar askerlik görevim (18 ay Topçu Ast. Teğmen) dâhil Teknik Lise Meslek Dersleri Öğretmenliği yaptım. Daha sonra Ulaştırma Bakanlığında Uzmanlık görevindeyken iki defa Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nden Milletvekilliği Genel Seçimlerine katıldım. 1995 yılı seçimlerinde Manisa’dan seçilmiş olmama rağmen partim ülke geneli barajını (10) aşamadığından mazbatamı alamadım. 1999 yılı seçimlerinde yeniden aday olup, MHP’den Manisa Milletvekili oldum.

Sivil Toplum Kuruluşları (STK) yaşamım: Milletvekili seçilmeden önce ortaokul yıllarımdan itibaren siyasete ilgim arttı ve o yıllarda Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerine dâhil oldum. Lise yılları sonrasında derneğin Turgutlu Şubesinin Yönetimlerinde bulundum. İş hayatına atıldıktan sonra mesleki olarak ulusal boyuttaki Teknik Öğretmenler Derneği (TÖD) Genel Sekreterliği, Teknik Eğitim Vakfı (TEKEV) Mütevelli Heyeti Üyeliği ve Yöneticiliği ile uluslararası Türkiye-Bulgaristan Dostluk Derneği Başkanlığında bulundum. Ankara’da ilk olarak Manisalılar Derneğinin kuruluş çalışmalarını TÖD Lokali ortamında başlattım ve kuruluşuna zemin hazırladım. Milletvekilliği seçilmem sonrasında bu sorumluluklarıma ilave olarak uluslararası Balkan Politik Kulübü (BPC) Üyeliği ve Türk Dünyası Parlamenterler Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği görevleri sorumluluklarıma ilave oldu. Bu faaliyetlerime yaşamımın bir parçası olarak devam etmekteyim.

2- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Çanakkale Savaşında taraflardan toplamda 500 bin (çoğunluğu Türkler olan) civarında can kaybı olmuştur. Devlet ve millet dayanmanın son noktasına kadar katlanmış, 15’lilerin bile şehit olduğu bir savaş yaşanmış, Çanakkale düşmanlar tarafından geçilememiştir. Oysa daha sonra 1918 de padişahın bir imzasıyla aynı düşmanın gemileri ve askerleri aynı boğazdan elini kolunu sallayarak geçip İstanbul ve Osmanlı Devleti’nin yönetimini ele geçirmiştir. İşte böylesi bir karanlık devirde Anadolu’daki olası Türk ayaklanmalarının alt yapısını bozmak üzere atanacak müfettişliğe, akıl oyunlarıyla kendinin görevlendirilmesini başaran Mustafa Kemal Anadolu’ya müfettiş olarak geçerek, tam tersi bir tavırla “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır!” demiştir. Bu şartlarda istiklalin sağlanması için tek ve en doğru yol milletin temsilcilerinden oluşan bir meclisin kurulması olmuştur. Bu meclis niyet edildiği gibi kurulmuş, nihayetinde Türk Tarihinde ilk defa tapusu Türk Milletine ait (padişahlık idaresinde irade ve mülk padişahındır) ve Türk adını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.

Bundan dolayı TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, Türk iradesinin ve Cumhuriyet rejiminin teminatıdır.

3- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasının, Milli Mücadele’nin kazanılmasında etkisi var mıdır?

TBMM’nin teşekkülü Milli Mücadele’nin kazanılmasının, bağımsız Türk devleti’nin kurulmasının ve Cumhuriyet Rejiminin temelidir. Her ilden gelen temsilcilerin katılımıyla kurulan Milletin Meclisi (TBMM), Milli Mücadelenin Türk Milleti’nin azim ve iradesi haline gelmesine vesile olmuştur. Olası zorluklar karşısında yılgınlığa düşebileceklerin olabileceğinden dolayı birliğin dağılmasının önüne geçilmiş, birlikten kuvvet doğmuş ve ümitsizlik bertaraf edilmiştir. Türk Milleti bu kurumun sağladığı dayanışma kudretiyle aç ve yetim kalmayı göze alarak, kararlı bir mücadelenin içine girebilmiştir. Aynı zamanda düşmanlara karşı yapılan savaşlarda Türk Milleti’nin mücadelesine uluslararası alanda da meşruluk kazandırmıştır.

4- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti için önemli midir? Neden?

Tabi ki hayatiyet noktasında önemi vardır. Daha milli mücadelenin başlangıcında Atatürk ve arkadaşlarının kafasında rejimi Cumhuriyet olan bağımsız bir Türk Devleti’nin kurulması kararlılığı vardır. Meclissiz Cumhuriyet olamaz. Cumhuriyet demek halkın kendi kendini yönetmesi demektir. TBMM Cumhuriyetin ve Türk Milleti’nin iradesinin yasal ve tek egemen gücüdür.

5- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin getirdiği kazanımlar nelerdir?

TBMM’nin varlığı demokratik ve laik Cumhuriyeti, Cumhuriyette milletimizin insanca ve kanunlar önünde eşit birer fert olmasını sağlamıştır. Millet iradesinin tamamının temsil imkânı bulduğu tek kurumdur. Ayrıca TBMM devletimizin bekasını sağlayan, enerjisi eksilmeyen ve insanın yaradılış gayesine hizmet eden (iradenin devredilmediği) tek kurumdur.

6- Siyasete neden ilgi duyuyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyada sözü geçen etkili bir devlet olabilmesi;
Cumhuriyetin, bağımsızlığın, milletin bütünlüğü ve refahının temeli olan hukuk ve demokrasinin üstünlüğünün korunabilmesi;
Ahlaklı devlet idaresinin oluşturulmasında hâkim güç olan millet iradesi temsil noktasının, siyasi iktidarların elinde olması sebebiyle; doğruluğuna ve taraftarlarının samimiyetine inandığım bir partide görevler alarak devletim ve milletim adına inandığım idealleri hayata geçirebilmek için siyasete ilgi duydum.

7- Neden Milliyetçi Hareket Partisi’ni siyaset yeri olarak seçtiniz?

Atatürk Cumhuriyetin ilanının 10. Yılındaki nutkunda “Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diyor. Diğer bir ifade ile de bu devlet, Türk’ün iradesi ile kurulmuştur demektedir. Bu manada devleti kuran irade ve resmi ideoloji “Türk Milliyetçiliği” ideolojisidir. Bu ideolojiye parti program ve tüzüğünde yer veren ve bu hususta her türlü fedakâr tavrı sergileyen tek parti Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Diğer partilerin yöneticilerinin bu hususta açıktan bir tavrına şahit olmak mümkün olmamıştır. Böyle bir tavırları olmadığı gibi Türk Egemenliğine ortak koşan bazı taraftarlarına, hak veren davranışlarına da zaman zaman şahit olunmuştur. Hatta bu partilerin yöneticileri bölücülerle ters düşmeme stratejisi izlerken devletimizin resmi ideolojisi olan Türk Milliyetçiliğini ayaklar atına alabileceğini ilan edebilmişlerdir. MHP, Türk Milliyetçiliği ve Egemenliği konusundaki samimiyetini 12.EYLÜL.1980 öncesi, milletimizin milli ve manevi değerlerini ve de devletimizin bağımsızlığını tehdit eden Sovyet Rusya güdümlü sosyalist harekete karşı fikir ve aksiyon mücadelesinde, Atatürk’ün Türk Gençliğine hitabındaki emrine uyan tek siyasi organizasyon olduğunu da ispatlamıştır. Ayrıca MHP’nin Kurucu Genel Başkanı Rahmetli Alparslan TÜRKEŞ ifadelerinde “MHP’nin hedefi, ahlaklı bir devlet idaresi kurarak, milletimizin fakirlik kaderini yenmektir” diyordu. Onun genel başkanlığı döneminde (1980 öncesi) yapılan hükumet ortaklığında, gümrüklerdeki rüşvet ve yolsuzluk söylentilerinin ayyukta olduğu bir dönemde bu kurumumuz, MHP sorumluluğunda kısa sürede hizaya getirilmiş, bu yakışıksız söylentiler çok kısa bir sürede (bıçak keser gibi) ortadan kaldırılmış, tüm vatandaşlarımızın takdiri kazanılmıştır.

12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası “MHP üye ve taraftarları” memleket meselelerine sahip çıkmada her türlü zorluğa katlanabildiklerini göstermişlerdir. Bu davranışlarını da veciz bir sözle “VATANIM HA EKMEĞİNİ YEMİŞİM, HA UĞRUNA ÖLMÜŞÜM” diye ifade etmişlerdir. MHP Türk siyasetinde bir okuldur. MHP milli ve manevi konularda taraftarlarını bilgilendirerek, vatanımızın, cumhuriyetimizin ve milletimizin bütünlüğünü tehdit edecek her türlü fikir ve fiillere karşı onları eğitmektedir. Fikirleri MHP’nin idealleriyle örtüşmeyen hatta karşısında olan bazı entelektüeller bile, bu samimiyeti takdir etmekten kendilerini alamayıp “İyi ki MHP ve MHP’liler var” diyebilmişlerdir.

Tüm bu gerçekler benim MHP’de siyaset yapmama sebep olan nedenlerdir.

8- Siyasete atılırken hedefiniz neydi?

Benim delikanlılık yıllarımda, idealist gençlerin siyasete adım atmaları demek ölümü göze almaları demekti. Siyasete ilgi duyduğum yıllar, siyasi hareketlerin şiddet noktasında zirvede olduğu yıllardı. Özellikle yetmişli yılların ikinci yarısında ölümcül olaylar tavan yapmıştı. Birdenbire kendimi ölümcül hadiselerin içinde buldum. Birçok kavganın taraflarından biri oldum. Birçok defa da gözaltında geçen günlerim oldu.

Siyasete dâhil olmamda gayem;
Türk gençliğinin Sovyet Rusya ve Kızıl Çin güdümündeki sosyalist ve de tüm emperyal akımlardan uzak kalmasını, “NE AMERİKA, NE RUSYA, NE ÇİN, HERŞEY MİLLİYETÇİ TÜRKİYE İÇİN” çizgisinde bir anlayışın Türk Gençliği tarafından benimsenmesini sağlamak,
Devletin bağımsızlığını ve de milletinin bütünlüğünü korumak,
Ahlaklı bir devlet idaresinin kurulmasına ve Türk Milletinin fakirlik kaderinin yenilmesine katkıda bulunmak,
Rusya, Çin, İran ve Irak tarafından esir edilmiş Türklerin bağımsızlıklarını kazanmalarına, onların Türkiye Cumhuriyeti Devleti modelinde devlet/devletler kurmalarına destek vermek,
Geçmişte ABD’de kurulan devletler birliği gibi ve son altmış yıldır da Avrupa Devletleri tarafından kurulmaya çalışılan Avrupa Devletler Birliği (AB) gibi bir Türk Devletler Birliğinin (TURAN’ın) kurulmasında rol almak,

9- Seçim süresince seçmenlerinize neler vadettiniz?

1) Seçmenlerimin problemlerini amansızca takip edeceğimi,
2) Manisa tarım ürünleri Katma Değer Büyüklüğü açısından ülkemizin birinci vilayetidir. Bu sebeple Manisa coğrafyasının orta noktası olan Gölmarmara ve Salihli Karayolunun uygun bölümüne (Ahmetli ilçemizin kuzey tarafına) Kargo uçaklarının inip-kalkabileceği bir havalimanının yapılması,
3) Soma-Kırkağaç-Akhisar-Saruhanlı-Manisa merkez- Turgutlu-Ahmetli-Salihli-Alaşehir-Sarıgöl hattında gündüz yolcu taşıyan bir Metro yapılması, geceleri de bu hatlardaki ilçelerin çöplerinin belediyelerce tek bir noktada toplanması ve bu çöplerden ayrıca enerji üretiminin sağlanması (ki bu düşüncelerimin hala Manisa için uygun bir proje olduğunu düşünüyorum) böylece hızla kalkınan temiz bir vilayetin oluşması fikrine hayatiyet kazandırılması,
4) 1990’lı yıllarda ÖSYM sınavlarında “Alan Uygulaması” vardı. Lise mezunlarının okuduğu liseye göre alanları ve gidebilecekleri fakülteler de tanımlanmıştı. Şayet bir öğrenci, tanımlanan alanlardan, alanına göre tercih yaparsa diğer aynı alanda olmayan liselilere göre daha düşük puanla o fakülteye girebiliyordu. Ancak Teknik Liselilerin alanı tanımında bir adaletsizlik söz konusu idi. Örneğin Teknik Lise Elektrik Bölümü öğrencisi için Mühendislik Fakültesi Elektrik Bölümü onun alanı sayılmıyordu. Bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması mücadelesi,

sözlerini vermiştim.

10- Vadettiklerinizi yerine getirebildiniz mi?

1) Ben iş hayatım gereği Ankara’da ikamet etmekteydim. STK’lar da aktif görevlerde bulunmamdan dolayı yeterince siyasi çevrem vardı. Vekillik öncesi Manisa bölgesinden bana intikal eden arkadaş ve hemşerilerimin meselelerini hararetle takip etmekteydim. Milletvekili seçilince bu hususta yaşadığım tek değişiklik milletvekilliği öncesi problemin muhatabı resmi makamlardan arz ederek hemşerilerime yardımcı olmaya çalışırken, milletvekili olduktan sonra rica eder oldum. Vekillik döneminde kişi sayısı açısından en çok yaptığımız hizmet de bu idi.
2) Havalimanı konusunda dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Enis ÖKSÜZ beyefendi ile görüşmelerde bulundum. Anılan bölgede yer, rüzgâr ve çevre etüdü çalışmaları yapıldı. Ancak Şubat 2001’de önceki hükumetlerin bankalar üzerinden oluşturduğu görev zararları neticesinde ortaya çıkan ekonomik kriz nedeniyle, çalışmalarımız durdu.
3) Manisa’nın ilçelerini de kapsayan metro ve çöp projesini dönemin valisi Sayın Muzaffer ECEMİŞ beyefendiyle de defalarca gündeme aldık ancak 2001 Ekonomik Krizi her projenin yolunu kesmekteydi. Tut ki savaş isteyen komutanlarına Napolyon “Barut var mı?” Diye sorar, komutanlar “Yok” deyince Napolyon “O zaman savaş da yok” demesi gibi. Birde o günkü şartlarda bu projenin yerel olarak üstlenilmesi söz konusu olmayıp, merkezi hükumetçe yapılması gerekiyordu. Kriz tüm hayallere noktayı koymuştu. Bugün bu projenin hayatiyet bulması daha kolay bir husustur. Çünkü bu günkü belediyecilik kanunu, bu gibi projelere imkân tanımaktadır.
4) TBMM’de yasalaşan kanun tekliflerinin istisnalar hariç neredeyse tamamına yakını, Bakanlıklarınca hazırlanan kanun teklifleridir. İstisna olanlar da Hükumeti oluşturan parti/partilerin milletvekillerince teklif edilenlerdir. Muhalefet milletvekillerinin hazırladıkları kanun teklifleri, ihtiyaca cevap verecek olsa da reddedilir. Yerine, aynı manada fakat söylem farklılığıyla iktidar tarafından yeni bir kanun teklifi gündeme getirilir. Bu uygulama uzun yıllardan bu yana (ki hala öyle) maalesef devam etmektedir. Tabi ki bu yaklaşımlar TBMM’de olmaması gereken fiillerdir. Bu ortamda MHP grubu milletvekilleri içinde dönemimizde yanılmıyorsam ilk şahsi kanun teklifini hazırlayan milletvekili, ben oldum. 26.MAYIS.2000 tarihinde ÖSYM’nin Alan Uygulaması Kanunu ile ilgi değişiklik kanun teklifini hazırlayıp TBMM Başkanlığına sundum. Bu teklifim öğrenci ve velilerinden büyük destek gördü. TBMM Başkanlığına veliler tarafından 10 binlerce mektup, telgraf ve faks geldi. Teklifim Milli Eğitim Komisyonu’nda gündeme alındı. O günkü hükumet 3 siyasi parti tarafından kurulmuştu. YÖK Başkanı ANAP’ın bürokratı olmasından dolayı ANAP’lı Komisyon Üyeleri, statükocu davrandı. DSP üyeleri de teklifimin tam olarak hangi manaya geldiğini anlayamadan İmam Hatip Liselilerin önünü açma olarak algılayıp karşı çıktı. Oysa İmam Hatip Liselilerin İlahiyat Fakültelerine gidebilmeleri, zaten alanı içinde değerlendiriliyordu ve bu uygulamada da bir haksızlık yoktu. Ancak Teknik Liseliler, bu manada tam bir hukuksuzlukla karşı karşıya idi. Çünkü Teknik Lise öğrencileri, bölümüyle alakalı Mühendislik Fakültesini tercih ettiğinde, alanı sayılmıyordu. Buna rağmen ortaklarımızın aymazlığı devam ettiğinden teklifim komisyondan çıkıp kanunlaşamadı.

Ancak bunların dışında benim Sanayi ve Enerji Komisyonu Kâtip Üyesi olamam ve dönemin Sanayi Bakanı İzmir Milletvekili Sayın Kenan Tanrıkulu’nun da partilim ve arkadaşım olmasından dolayı, Akhisar Organize Sanayi Bölgesi (OSB)’nin ve Kula Küçük Sanayi Sitesi (KSS)’nin temelden itibaren açılışına kadar tüm devlet desteklerinin sağlanmasında birinci dereceden rol aldım. Diğer destekler de ziyadesiyle yapıldı. Hatta 2001 Krizinin akabinde hükumet tarafından tüm yeni projeler ve ödenekleri iptal edilmişti. Buna rağmen Ahmetli KSS sitesinin ihtiyaç duyduğu kredi, tek olarak bakanlığın yatırım listesinde yer almıştı. Ayrıca Turgutlu ve Salihli OSB’lerinin tüm talepleri de eksiksiz karşılanmıştır.
Hükumet tarafından Tarım ürünlerinde (pamuk, üzüm, zeytin ve zeytinyağı) taban fiyatlarının ilanından önce bölge illeri milletvekillerinin desteklerini de organize ederek, Sanayi Bakanlığına raporlar hazırlayıp o dönemde adı geçen tarım ürünlerinde çiftçimizin beklentisi altında bir fiyatın açıklanmasına fırsat vermedim. O dönem ilimiz ziraat odaları başkanları, tarımsal faaliyetlerimde en yakın çalışma arkadaşlarım idi.

11- Türkiye’de ve Manisa’da siyasetin durumunu nasıl görüyorsunuz?

Ülkemizde hükumet sisteminin değişmiş olmasından dolayı siyasetin en önemli makamlarından olan milletvekilli adaylığı tespiti, önceki dönemde zaten parti genel başkanlarının iki dudağı arasındayken, yeni dönemde onların azı dişleri arasında öğütülür hale gelmiştir. Vatandaşın istediği kişilerin milletvekili adayı yapılması yerine, genel başkana kul noktasında sadakat gösterebilecek kişilere yol veren bir sürece girilmiştir. Eski sistemde partiler, koalisyonları seçim sonrası hükumet kurabilmek için yaparlarken yeni düzende, seçimin galibi olabilmek için seçim öncesi koalisyon yapar oldular. Seçim öncesi kamplaşma telaşında olan parti genel başkanlarınca ön seçim veya bölge insanlarının milletvekili tercih talepleri “eşyanın tabiatına aykırı bir hal” imiş gibi algı oluşturulmuştur. Dolayısıyla gelinen noktadaki siyaset arenasında para harcayabilecek kişiler il başkanlıklarına, milletvekilliği ve belediye başkan adaylıklarına atanır olmuşlardır. Yeterlilik, siyaset gündeminin çok uzağına düşmüştür. Bu uygulama, ülkemizin tüm illeri ve de Manisa için aynı durumdadır. Parti içi muhalefet, en hafif suçlamayla partiye ihanet sayılmakta, yerel iktidar partisi ya da hükümet partisi mensupları parti içi muhalefeti yaparlarsa da düpedüz vatan hainliği noktasına görülmektedirler. Artık “krallar kurban ister” faslındayız.

12- Siyaseti neden bıraktınız?

Siyasette “Siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur” diye bir söz vardır. Şu an siyasette rağbet edilecek bir varlığım yoksa ve kalabalıklarca fark edilemiyorsam, bunun nedeni günlük siyasi konularda partimin merkez yönetimi ile görüş ayrılığımın olmasıdır. Ben Atatürk’ün dediği gibi “Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar” sözündeki azim, enerji ve heyecandayım. Ayrıca siyaset yapmak için makama ihtiyaç yoktur. Her şartta memleket ve millet için sivil kuruluşlar aracılığı ile yapılabilecek pek çok siyasi faaliyetler, mevcuttur. Bu tarz çalışmalarım, hız kesmeden devam etmektedir. Ülkemizin gerçeğinde çoğu insan 60’ına kadar para kazanma, 60’ından sonra da itibar kazanma (bazıları milletvekili olma) derdine kapılmaktadır. Oysa ben daha bu yıl 59 yaşına girdim. Benim farklılığım, aktif siyasetin içinde idealistçe olmam ve –nereden olursa olsun, milletvekili olmalıyım- düşüncesinde olmamam ayrıca inandıklarım gereği dik durmamdır.
Tut ki, Büyük Türk Hakanlarından biri olan Çİçi Yabgu’nun 700 kişilik askeriyle birlikte, 70 bin kişilik Çin ordusuna karşı savaşa tutuşmasından önce Çin Hükümdarının kendisine teslim olmasını söylediğinde, onun “Daha savaşacak birçok askerim varken ne diye teslim olacakmışım” dediği gibi bende –Muhtaç olduğum kuvvet damarlarımdaki kanda mevcut iken ne diye köşeme çekilecekmişim- diyorum.

Türk Egemenliği bekasının söz konusu olduğu bir ortamda siyaseti bırakmam söz konusu olamaz.

“DEĞİŞEN ŞARTLAR, DEĞİŞMEYEN VAZİFE”.

13- Şimdi ne yapıyorsunuz?

Gözlerim açık ve yumruklarım sıkı vaziyette kurucusu, yöneticisi ya da üyesi olduğum STK’nda, ideallerime uygun faaliyetlere destek vermeye devam etmekteyim.

14- Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?

Yine siyaset arenasında kalmayı ve şartlara göre ideallerime, dolayısıyla devletime ve milletime faydalı hizmetler yapmayı düşünüyorum. MHP’de, istişareyi esas alarak, partinin temel politikalarının belirlendiği bir yönetim anlayışının hâkim olduğu atmosferde, aktif siyasetin içerisinde olmayı düşünüyorum. Bu atmosferin oluşabilmesi için her türlü katkıya her daim hazırım.

15- Gençlere siyaseti tavsiye eder misiniz?

Elbette tavsiye ediyorum.
Ancak;
Fırsat buldukça kitap, gazete ve dergi (magazin haberleri dâhil) okumalarını,
Öğrencilik yıllarında önce derslerinde başarılı olmalarını, sonra okullarındaki sosyal faaliyetlerde görevler alarak insanlarla koordineli çalışma ortamını tanımalarını,
Eğitim sonrası hangi mesleği icra ederlerse etsinler o meslek ile ilgili Oda ve Mesleki kuruluşlarda yönetici olarak görev alıp, meslek alanındaki problem ve onların çareleri hakkında bilgi sahibi olmalarını,
Dünyadaki diğer devlet ve milletler ile Türk tarihi ve dinler (başta İslam) tarihi hakkında, en az yeter seviyede, bilgi sahibi olmalarını,
Dünya ve ülkemizdeki günlük siyasi gelişmeleri yakından takip etmelerini,
Memleket meselelerinin çözümü noktasında idealleri varsa, siyasete atılmayı tercih etmelerini; idealist değillerse, bu yolda başlarına gelebilecek olası zorlukların çekilecek yükler olmadığını,
Siyasi ikbal için asla inanmadıkları bir konuda inanmış gibi davranmamalarını,
Siyaseti millete ve devlete etkili hizmet etme makamlarına giden yol olarak görmelerini, bu yolda şahsi menfaatlerine uygunda olsa bir usulsüzlüğe ve adaletsizliğe geçit vermemelerini,
Yalnız kalsalar da doğruluğu terk etmemelerini,
En önemlisi de “Her ne pahasına olursa olsun milletin kendilerine tevcih ettiği iradeyi hiç kimseye teslim etmemelerini”,

Tavsiye ediyorum.

“BÜTÜN KARANLIKLAR SENİNLE AYDINLANACAK GENÇ ARKADAŞ”

12.Eylül.1980 öncesi başımdan geçen bir hadiseyi genç arkadaşlarımla da paylaşmak istiyorum.

Şubat.1978 tarihinde ben 17 yaşındaydım. Bir akşam dört arkadaş evlere dağılmak için Turgutlu Büyük Ülkü Derneğinden çıktığımızda, derneğimizin bulunduğu sokağın komünist militanlarca tutulduğunu bilemediğimizden bina kapısı çıkışında bir kısmıyla burun buruna geldik. Onların bize saldırmasıyla kısa bir arbede yaşadık. Biz dördümüz, tabiri caizse yakayı kaptırmadan binanın çıkış kapısından içeri girip, demir kapıyı kapattık. Ardından derneğimiz her taraftan kurşun yağmuruna tutuldu. Ortam sakinleşince polisler derneğimizi bastı ve biz dört arkadaşı gözaltına aldı. Onlardan da yanılmıyorsam yedi kişiyi gözaltına almışlar. O geceyi nezarethanede geçirdik. Ertesi gün polis karakolunda ifadelerimiz alınmaya başlandı. Benden önce iki arkadaşımın ifadesi alındı ve onlar ifadelerinde siyasi görüş açısından sağcı olarak nitelendirildiler. Oysa o günlerde Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden (ÜOD) derneğimize bir “Tamim” ve ABD emperyalizmini eleştiren “Amerikan Emperyalizmi” adında bir de kitap gelmişti. Tamimde biz ülkücülerin sağcı ya da solcu olmadığımız, doğrudan doğruya devletimizin kurucu iradesi olan “Türk Milliyetçisi olduğumuz” ifade edilmekteydi. Ama ifadesi alınan arkadaşlarım o psikoloji ortamında bu esası atlamışlardı. Oysa benim için bu durumun dikkate alınması çok önemliydi. Benim ifademe geçildiğinde, ifademi alacak polis memuru kimlik bilgilerimi yazarken, siyasi görüşüme sağcı yazınca ben, itiraz ettim. “Ben sağcı değil, ülkücüyüm” dedim. O polis memuru sinirlenerek yerinden kalkıp, bana “sen bizimle dalga mı geçiyorsun” diyerek bağırmaya ve beni tartaklamaya başladı. Bu gürültü üzerine olsa gerek İlçe Emniyet Amiri (şimdi rahmetli) Sayın Eriş KIZILDAĞ, oda kapısından içeri girip “”ne oluyor burada?” diye sordu. O polis memuru da toparlanarak “Efendim bu çocuk ülkücüymüş ama sağcı değilim diyerek bizimle dalga geçiyor.” dedi. Emniyet Amiri bana bakıp “Sen necisin oğlum, bir de bana anlat” dedi. Ben de “Efendim, Atatürk sağcı mıydı, değildi. Solcu muydu, hiç değildi. Atatürk doğrudan Türk Milliyetçisiydi. Bugün gençlik hareketleri içinde Türk Milliyetçiliğini ülkücü hareket savunduğu için ben de ülkücüyüm” dedim. Bunun üzerine Emniyet Amiri biraz düşündükten sonra polise “siz bu çocuğu anlayamamışsınız” dedi. Bana dönerek de “Oğlum ifadene Türk Milliyetçisi yazdıramam. Ancak milliyetçi görüşe mensuptur diye yazdırabilirim” dedi. Ben de “Olur efendim” dedim. Bunun üzerine polis memuru Emniyet Amirine “Amirim bunlar hâkim karşısına çıkacaklar. Şayet mahkeme bu çocuğu tutuklarsa onu cezaevinde sağcılar koğuşuna mı, yoksa solcular koğuşuna mı koyacağız?” dedi. Bu söz üzerine Emniyet Amiri bana “Oğlum böyle bir durumda hangi koğuşta kalmak istersin?” dedi. Ben “Kavgamız solcularla olduğu için şimdilik sağcılar koğuşunda kalabilirim” dedim. Sonuçta mağdur taraf olmamızdan ve kanuna aykırı bir durumumuzun bulunmamasından dolayı mahkeme tarafından serbest bırakıldık.

Aradan tam 18 yıl geçtikten sonra -o çocuk olan ben- 1999 Milletvekilliği Genel Seçimlerinde Manisa’dan MHP Milletvekili seçildim. Milletvekilliğimin ilk aylarında (yanılmıyorsam Haziran.1999’da) bir sabah odamın kapısı açıldı ve bir baş, kapı aralığından içeri doğru uzandı. Eskiden birden çok kez muhatap olduğum simayı hemen hatırladım ve “Eriş Bey” dedim. O da bana samimi bir eda ile “Aferin lan hatırladın” dedi. Milletvekili seçilmemden dolayı beni ziyarete geldiğini söyledi. Yanında da benim yaşlarımda bir bayan (kızı) vardı. Kısaca o günlerden bu ziyaret gününe kadar neler yaşadıklarımızı özet olarak konuştuk. Yine bir ara birlikte geldiği kızına şakayla “Kızım bu vekilini görüyor musun, ben kendisini Turgutlu sokaklarında iki defa kovalamıştım. O da benden kaçmıştı.” dedi. Ben de kızına dönüp “Hanımefendi o zaman roller değişikti, herkes rolünü oynuyordu” dedim. Fakat söz dönüp dolaşıp benim geçmişteki karakol ifademe geldi. Rahmetli KIZILDAĞ bana dönerek “Vekilim ben o gün senden Atatürk’ün solcu olmadığını, ülkücülerin de sağcı olmadıklarını öğrendim, daha sonra da yeri geldiğinde bu bilgiyi çevreme aktardım.” dedi. Ben o an bir kez daha fikriyatımdan ve o günkü davranışımdan kendi kendime gururlandım. Rahmetli KIZILDAĞ’ın Turgutlu’da görev yaptığı dönemde devletin idareci kadroları, sol hareketin elindeydi. Fakat kendileri siyasi taraftarlıktan uzak, tam bir devlet adamı çizgisinde görev yapmıştır. Bizlerin (Turgutlu ülkücülerinin) de onun şahsına muhalif davranışlarımız olmamıştır. Allah ondan razı olsun. Mekânının cennet olmasını dilerim.

“GÜNÜN CILIZ DALLARI,
BEĞENMİYOR KÖKLERİ.
DİNLENSEYDİ MAZİMİZ,
FETH EDERDİK GÖKLERİ.”



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.