Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (776)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Özcan PEHLİVANOĞLU - (Ziyaretci) 20.12.2013 16:28:11

DEVLETİN RANTI DENİZ !

DEVLETİN RANTI DENİZ !



Günlük sohbetlerde ``devlet malı´´, ``saçı bitmemiş yetim hakkı´´, ``Beyt-ül Mal´´ gibi kavramlaştırdığımız toplumsal hazineden ibaret zenginliğimiz için çok sık kullandığımız yakışıksız bir deyim vardır ``Devletin malı deniz, yemeyen domuz´´ gibi...

Bu deyimi, taşıdığı anlamı ve bunu uygulayanları hiç ama hiç sevmem!..

Devletin malını deniz gören ve bunu yemeye niyetlenen domuzlar, tarihte ``dörtlü ittifak´´ olarak adlandırılan bir dayanışmayı sergilerler.

Bu ``dörtlü ittifak´´dediğimiz insan grupları birlikte hareket ettiği halde çoğu zaman bir araya gelmez. Hatta birbirlerine karşıymış gibi tavır alırlar. Her biri ayrı bir gruptur. Kendi içlerinde müthiş çatışmalar olur ama oyun kuralına göre oynandığında fazla gürültü çıkarmazlar. Ortak çıkarları söz konusu olduğunda, kolaylıkla bir araya gelip, birlikte hareket ederler.

Bu gruplardan ilki için; yağmayı, rüşveti, yolsuzluğu bizzat doğrudan gerçekleştirenlerdir diyebiliriz. Karşımıza kimi zaman; işadamı, müteahhit, sanayici, esnaf, çiftçi yada şirket, dernek, vakıf, kooperatif gibi yasal kimlikli, gerçek ve tüzel kişiler olarak çıkarlar.

İkinci grupta ``mafya´´ sözcüğü ile niteleyebileceğimiz tipler vardır. Bunlar bazen yağma, rüşvet, yolsuzluk gibi işleri doğrudan kendi gerçekleştirir. Elde ettikleri yerleri kendi işletir, kiralar veya satarlar. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir nokta da; bunların kimi zamanda birinci grupta yer alanları örgütlemesi ve elde edilen ranttan kendi payını almakla yetinmesidir. Çalışma yöntemleri açısından terör örgütlerini ve bazı dinsel yapılarıda bu grupta görebiliriz.

Üçüncü grup, politikacılardan oluşur. Uzmanların görüşüne göre; politikacıların bilgisi ve isteği dışında devlet malına türlü adlarla el uzatılması, ufak tefek bireysel olaylar dışında neredeyse imkansızdır. Politikacıların bu tavırlarına etki eden nedenlerin başında ise; partililere çıkar sağlama, ideolojik bağlantılı kuruluşların gelişip kökleşmesi için zemin hazırlama, partiye geri dönüşüm sağlayacak işadamlarına rant yaratarak partiyi iktidarda tutma sayılabilir.

Politikacıların; yolsuzluk, rüşvet ve yağma gibi olaylar karşısındaki tavırları, genellikle ilginç olmuştur. Bunları karşı taraf yaparken kendilerini çok namuslu, dürüst, vatansever ötekileri ise hırsız, soyguncu nitelemek gibi... Roller değişince, söylemler aynı kalmış ama söyleyenler yer değiştirmiştir.

Dördüncü grup ise bürokratlardır. Bunlar genellikle, emir makamında oturan, üst düzey bürokratlardır. Bürokrasi de bir yere gelebilmek için ya baştan beri politikanın içinde olmak yada politikacıya ilerisi için umut vermek gerekir. Bu kişiler yetkili makama geldiğinde, artık politikacı ile işbirliği yapmak zorundadır. Çünkü göreve; ehliyet ve liyakat esası ile gelmemiştir. Bu sebeple, bürokrasinin bahsettiğimiz kesiminin görevi; yolsuzluk, rüşvet ve yağmaya kılıf uydurmak hatta gerekirse planlamaktır.

Saydığımız bu dört grubun ortak noktalarından biri, maddi veya politik çıkar diğeri ise yasa tanımazlıktır.

Bütün bu yazdıklarımız; Türkiye`nin yüzyıllar boyunca karşı karşıya kaldığı gerçeklerden yalnızca birisidir.

Türk Milleti; yüzyıllardır milli ve manevi değerleri kullanılarak aldatılmıştır. İçinde yaşadığımız bu dönem de yaşanılanlarda ibret almamız gereken hadiselerdir.

Yanlışlıkları yapanlardan ziyade, bu yanlışlıkları türlü kılıflarla mazeret üreterek hoş görenlerin, yaptıkları asla kabul edilemez. Bir çıbanı patlatır cerahatı akıtabilirsiniz ancak çıban üreten hastalık daha bir çok çıbanların oluşumuna neden olur. ``Benim hırsızım iyidir´´ anlayışı hastalıklı bir zihniyetin ifadesidir. Hele kendisine dini referans vererek siyaset yapan veya din adına konuşanların ``gelişmenin rantı olur´´ iddiası, mütedeyyin insanları aldatma ve kandırmadan öte bir şey değildir.

Yolsuzlukların, rüşvetin ve yağmanın üstünün kapatılmaması için tek çözüm; halkın kendi malı olan devletin malına ve dolayısıyla istikbaline sahip çıkmasıdır. Gelin bunlara; devlet malının yenilemeyeceğini ve kursaklarında bırakacağımızı hep birlikte gösterelim...



Özcan PEHLİVANOĞLU

ozcanpehlivanoglu@yahoo.com

https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.