Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (776)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 11.06.2015 10:46:57

MEMLEKETİN AHI GİTMİŞ VAHI KALMIŞ

MEMLEKETİN AHI GİTMİŞ VAHI KALMIŞ



Batıcı-lâik burjuvazi, gelecek çıkarlarını ABD ve AB önderliğinde Batı emperyalizmiyle bütünleşmede görüyordu.
Doğu ve Güneydoğu illerinde ekonomi alanında faaliyet gösteren bir grup işadamı ve sanayici, Kürdistan coğrafyasında yaşayan halkların birliği, ekonomik ve sosyal kalkınmada bölgesel ve sektörel potansiyelleri en iyi şekilde değerlendirmek, Kürt sermayesinin küresel rekabet düzeyinde sahada yer alması amacıyla bölge kaynaklarından pay istiyordu.


İki grup da karşılarında kendilerini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan İslamcıların kurduğu ve Türkiye`deki sermaye birikimini rejimin mantık ve yapısı dışında, demokratik olmayan yollarla gerçekleştiren AKP iktidarını buldular.
AKP İslam dünyasına yönelik ekonomik bütünleşme, uluslararası politikada İslami devletler ittifakı peşinde olan bir sermaye ve bu anlayış doğrultusunda oluşturulan bir devlet inşa etti...


Türkiye, AKP iktidarları sürecinde bir yaşam tarzı, ideoloji ve zihniyet dünyasına ait bir ayrışmadan çok ekonomik ve politik tercihlerle ilgili bir ayrışmaya uğradı.
Kendi çıkarlarını din kisvesi altında ifade eden bir sermaye kesimi, diğer sermaye kesimlerini stratejik olarak farklı tercihler izlemeye zorladı.
Doğrusu, AKP iktidarı Ortadoğu ve AB` ye ilişkin politikalarda gerilimler yaşıyordu ama kurduğu taktiksel işbirliği ile radikal İslam`ı durdurmak isteyen ABD`nin kendisiyle ılımlı bir ilişki sürdürmesine neden olabiliyordu!


Emperyalizm karşısında kendini güncelleyemeyen, bu yüzden demokratikleşemeyen ve tıkanan Türkiye Cumhuriyeti`nin Kemalist temelleri erozyona uğradı.
İslam ülkelerine yayılmacı felsefede istihbarat, emniyet, yargı, merkezi, yerel, özerk idareler, üniversiteler, medya ve TSK üzerinden yeni bir devlet ve yeni bir bürokrasi oluşturuldu.
Recep Tayyip Erdoğan`ın 12. cumhurbaşkanı seçilmesiyle Atatürk`ün Cumhuriyeti`nden tamamen boşanıldı ve Yeni Türkiye kuruldu.


Bu sırada, ekonomik büyümenin kısa dönemli sermaye girişleri ile beslenen dış borçlanmaya dayandığı gerçeği kendini gösterdi.
Dışarıdan yeni borçlar bulundukça tüketim ve yatırım artıyor, ulusal gelir büyüyordu ama Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısı küresel piyasalarda şampiyon olmuştu.
Ekonomik büyümenin sürdürebilmesinin yeni borç bulunmasına ya da sermaye girişlerine bağlı olduğu, aksi halde Türkiye`yi büyük bir ekonomik krizin beklediği anlaşıldı...


7 Haziran seçimleri "Güçlü Cumhurbaşkanı, Güçlü Başbakan ve Güçlü Kabine" üçlemesi bir tarafa,
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın, Türkiye`yi bir zaman Selçuklu`nun, Osmanlı`nın egemen olduğu İslam toplumlarındaki siyasal kültürün kadim kurumları ve kültürel kodları yönünde değişiminden yana olan politikalarında sona geldiğini gösterdi.


Osmanlı zımnî sözleşmesini bir demokrasi kuramı haline getirmek, Osmanlı liberalizminin felsefi dayanaklarını sürdürmek, İslami lehçenin siyasallaşma ve örgütlenme potansiyelini arttırmak, sosyal seferbercilikle İslamcı kodları bütünleştirmeci, giderek Osmanlı Devletinin yıkılması ve halifeliğin kaldırılmasıyla başsız ve karmakarışık kaldığı düşünülen İslam ülkelerinin, ümmetçi anlayışla güçlü kentler üzerinden devletler konfederasyonu oluşturmak hedefi,


Giderek Türkiye`nin mevcut bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye 1.Meclisinin Misak-ı Milli`si
&8203;ni&8203;
değil,

&8203;Ondan verilen ödünlerle Türkiye Cumhuriyeti`nin İstiklali Hukukunu rencide eden,


&8203;
son Osmanlı Mebusan Meclisi`nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak`ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli çerçevesinde,
Farklı kimliklerin ve farklı inançların bir ulus devletle değil Ortadoğu`da devletler konfederasyonu sistemi içinde bir arada yaşayabilecekleri,
Bu suretle bölgenin ekonomik kaynakları su, tarım toprağı ve petrolün araştırma-üretim aşamasında kullanımında egemen olunacağı hayali
&8203; de&8203;
tükendi
&8203; ki;&8203;


&8203;Bu bir ülkenin başına gelebilecek en önemli felakettir&8203;.



Şimdi yeni Türkiye; toplumsal hayatın ve kültürün bir kesiminde tarikatlar,cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla dini ritüellerin yaşandığı, fakat din siyasetinin yapılmayacağı bir lâik anlayışa çekilecektir.
HDP ile Kürtler toplumsal hayat, siyaset ve kültürde statüleşecek, demokrasinin insan hakları, ifade özgürlüğü, azınlık hakları, serbest seçimler ilkesi doğrultusunda özgür siyaset yapabilecektir.

&8203;Güya
Devlet, böyle bir toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutmak üzere kendini olanca hızıyla revize edecektir
&8203;!



Ama devletin bu dengeyi sağlaması, AKP ile koalisyona katılacak bir diğer siyasi partiyle birlikte, İslamcıların sermaye birikimlerini rejimin mantık ve yapısı dışında ve demokratik olmayan yollarla nasıl gerçekleştirdikleri sorusuna bir yanıt teşkil etmeyecektir.
Mesele AKP tipi sosyal devletin nasıl oluşturulduğu, yatırım ve ihale dinamikleri, vergi sisteminin nasıl işlediği
&8203;,apartman dairelerindeki paraların kaynağı &8203;
öğrenilemeyecektir.
Bu ve benzeri meraklar AKP`nin kırmızı çizgilerine çarpacaktır.


O halde, devlet etliye-sütlüye dokunulmadan, sıradan kimi yolsuzluklar, usulsüzlükler, rüşvet, irtikap, casusluk ve paralel yapı gibi Ceza Yargılama Yasası hükümleri ve ilkelerini gözardı eden keyfiyetlerden sözde ama alâ-ı valâ ile arındırılacaktır.
Bu sırada koalisyona ortak olan diğer siyasi parti, yeni devlette AKP`ciliğin kazan-kazan politikasıyla hemhâl edilerek ehlileştirilecektir.


Türkiye toplumunun bütününe nüfuz eden, hep daha fazla kâr adına devreye sokulan disipliner tekniklerin getirdiği belirsizlik ve risklerin oluşturduğu,
Genel ahlakın bağlayıcılık gücünün azaltan, toplumsal hayatı belirsizlik ve sömürü sarmalına hapseden yoksullukla, "eh, işte mücadele ediliyor" görüntüsü verilecektir.



&8203;İşte h
içbir ilkesi ve duruşu ve başarısı olmayan YCHP
&8203;,

&8203; 60 yıllık başarısızlıklarını, son olarak &8203;
seçim başarısızlığını ve
&8203;tüm b
u sıfatlarını saklamak üzere böylesi bir koalisyonda göreve çoktan hazır olduğunu hissettiriyor.
YCHP daha ötesine
&8203; de&8203;
razıdır; AKP`nin istihbaratı, güvenliği, yargısı ve bürokrasisi ile kuşatılmış ve hiçbir zaman kozmik odalarına giremeyeceği Yeni Türkiye devletinde azınlık iktidarı bile kurabileceğini açıklıyor!


&8203;&8203;


11.6.2015


















Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.