Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (767)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Gn:Selim Ozubek - (Ziyaretci) 25.09.2012 19:37:47

Yeni CHP PKK`nın kucağında

Nur Bostancıoğlu
Yeni CHP PKK`nın kucağında




Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Hükümetle PKK
arasında imzalandığını iddia ettiği Oslo mutabakatını açıkladı. Haluk Koç`a göre; Hükümet PKK`ya karşı operasyonların durdurulması için talimat vermiş, PKK da bu güvenceyle rahat rahat hareket etmişti. Diğer taraftan Oslo Mutabakatı ile PKK
isteklerinin Anayasa`ya yerleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Böylece CHP, bu çıkışıyla artan şiddet ve şehit cenazeleri üzerinden Hükümeti sıkıştıracak bir hamle yapmıştı.



Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Hükümetle PKK arasında imzalandığını iddia ettiği Oslo mutabakatını açıkladı. Haluk Koç`a göre; Hükümet PKK`ya karşı operasyonların durdurulması için talimat vermiş, PKK da bu güvenceyle rahat rahat hareket etmişti. Diğer taraftan Oslo Mutabakatı ile PKK isteklerinin Anayasa`ya yerleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Böylece CHP, bu çıkışıyla artan şiddet ve şehit cenazeleri üzerinden Hükümeti sıkıştıracak bir hamle yapmıştı.

İyi de, bu mutabakatın açıklanmasından kısa bir süre önce, Sezgin Tanrıkulu liderliğinde, bir kısım "aydın" ile birlikte "Kürt Sorunu Zirvesi"ni toplayan aynı CHP değil miydi? Kısa bir süre önce derken kimse bu süreyi bir yıl, iki yıl olarak değerlendirmesin. Bu zirve yalnızca bir hafta önce toplanmıştı.

CHP`nin yeni Kürt açılımı:
"Kürt sorunu zirvesi"

PKK`ya yakınlığı ile tanınan Sezgin Tanrıkulu dışında kimler yoktu ki zirvede? Mesele Kürt sorunu olunca memlekette başka adam yokmuş gibi isimlerini duymaktan bıktığımız aydınlar yani Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Mithat Sancar, Osman Kavala, Fuat Keyman, Turgut Tarhanlı, Bekir Ağırdır, Altan Öymen gibi isimler ve Gülseren Onanç, Burhan Şenatalar, Rıza Türmen, Alaattin Yüksel gibi partililer.

Bu kadar adamın ortak kanaati ise Habur ve Oslo süreçlerinin yaşandığı dönemdeki Baykal politikalarının yanlışlığı idi. Bunlara göre Kürt sorunu açısından tarihi bir fırsat kaçırılmıştı. Eğer o dönem CHP yönetiminde Baykalcılar değil de, Kılıçdaroğlu ekibi yer alsaydı, bu fırsatlar kaçmayacaktı. Kürt sorununun içine CHP aktif olarak girmeli, Oslo ve Habur süreci yeniden canlandırılmalıydı.

Bir hafta önce Oslo ve Habur süreçlerini canlandırmaya çalışan CHP, bir hafta sonra Oslo sürecini eleştiren CHP.

Sizce CHP`nin AKP`yi Oslo süreci üzerinden eleştirme hakkı var mı?

CHP, AKP ve BDP ile nasıl bir Anayasa yapacak?

Yok, çünkü AKP ile birlikte Anayasa değiştirme masasına oturan CHP`nin ta kendisidir. Bu yeni bir Anayasa değil, Türkiye`yi bölecek olan bir Anayasadır.

CHP bu süreçte sadece AKP ile birlikte değil, BDP ile de birlikte hareket etmektedir. PKK`lılarla BDP`lilerin kucaklaşma görüntülerininden sonra, dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiğinde CHP`nin aldığı tutum ibret vericidir. CHP`liler dokunulmazlıklar kalkarsa Anayasa çalışmaları durur diye, BDP`lilerin cezalandırılmasına karşı çıkmıştır.

Bu tavırdan sonra CHP`nin AKP`yi Oslo`da Anayasa için Kürt tarafına söz verdiği için eleştirmesi sizce de tutarsızlık değil midir?

CHP ve BDP Meclis`in toplanması için birlikte ısrar ediyor!

CHP`nin AKP`yi bölücülük üzerinden eleştirmeye bizce hakkı yoktur. Milletçe PKK`yakarşı operasyonlara kilitlendiğimiz şu dönemde Meclis`te BDP`nin de katılacağı toplantılar yapalım diye tutturması ciddi bir hatadır.

Üstelik Meclis`in toplanması için BDP ile birlikte ısrar etmektedir. BDP için bu istek normaldir çünkü Türk Ordusu`nun artan operasyonları karşılığında iyice köşeye sıkışmıştır ve Hükümetin sona erdirdiği müzakere sürecinin yeniden başlamasına ihtiyacı vardır.

Peki CHP`ye ne olmaktadır?

CHP`nin yaptığı köşeye sıkışan terör örgütü için yeni bir Oslo süreci hazırlamak değil de nedir?

Herkes soruyor: Kılıçdaroğlu`nun çizgisi ne?

Peki Kılıçdaroğlu`nun çizgisi nedir?

Basındaki kalemler bu soruyu sormakta, yaşananları sadece bir tutarsızlık olarak açıklayarak bunların her kesimden oy almaya yönelik ucuz politikalar olarak eleştirmektdirler.

Denilmektedir ki, Yeni CHP Haluk Koç gibi isimlerle ulusalcıların oylarını; Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün gibi isimlerle Kürtlerin oylarını; Menderes`in mezarını ziyaret gibi etkinliklerle merkez sağın oylarını almaya çalışmaktadır. Bu yorumlar bir anlamıyla doğrudur ve CHP`nin hiç bir kesime yaranamamasıyla sonuçlanacaktır.

Bekir Coşkun geçen haftaki yazısında "Topluma şirin gözükmeye çalışıyorsunuz, bu gereksiz, siz zaten şirin bir insansınız... Siyasi duruşunuz yanlış, yüzeysel, cılız, tembel, laf ola, tutarsız, ürkek, kolay" diyerek son kez Kılıçdaroğlu`nu uyardığını söylemiş ve bu şekilde CHP`nin kaybedeceğini yazmış.

Bu tespitler son derece doğru olmakla birlikte, ulusalcı kesimlerin tehlikenin farkında olmadığını da göstermektedir. Bu politikalar sadece her kesime şirin gözükme kaygısıyla yapılmamaktadır.

Aksi taktirde geçtiğimiz genel seçimlerde Sezgin Tanrıkulu`nun Kürtlerden oy almak amacıyla Diyarbakır`dan aday gösterilmesi gerekirdi ki bu yapılmamış, aksine İstanbul`dan ulusalcıların oylarıyla seçtirilmiştir. Yine Kılıçdaroğlu`nun Menderes`in mezarına Gürsel Tekin ve Sezgin Tanrıkulu gibi isimlerle katılarak merkez sağdan oy alması mümkün gözükmemektedir, aksine tepki alacağı ortadadır. Demek ki ortada başka başka hesaplar vardır.

Kılıçdaroğlu`na soruluyor: Kürtler özgürlük savaşçısı mı?

Olur olmaz her konuda yerli yersiz açıklamalar yapan Kılıçdaroğlu tek bir konuda suskunluğunu korumaktadır. Kendisine ısrarla sorulmasına rağmen bu konuda açıklama yapamamaktadır. Böylece CHP`nin başına neden paraşütle indirilmiş gibi getirildiği ortaya çıkmaktadır. Kılıçdaroğlu`nun başkan yardımcısı olduğu Sosyalist Enternasyonal`in sonuç bildirgesinde Filistin ve Kürt özgürlük mücadelesi aynı kefede değerlendirilmiştir. Kılıçdaroğlu ise bu bildirgeye imza atmıştır.

Yani İsrail`in Filistin topraklarını işgal etmesi gibi, Türkiye de Kürtlerin topraklarını işgal etmiştir. Filistinliler nasıl topraklarını savunmak için bir özgürlük mücadelesi veriyorsa Kürtler de aynı şekilde özgürlük savaşçısıdır.

Diyelim ki Kılıçdaroğlu bu metne bilmeden imza attı. O halde olay duyulduktan sonra neden Sosyalist Enternasyonal`i eleştiren tek bir açıklama yapılmadı. Yapılmadı çünkü karşımızdaki zihniyet, kimse iyi niyetli olmasın, bölücü bir zihniyettir. Bu zihniyet Hüseyin Aygün`ün PKK`lılarca misafir edilmesinden sonra da sözcüklere dökülmüştü. Teröristleri "iyi arkadaşlar" olarak gösteren zihniyetle, teröristleri özgürlük savaşçısı olarak gösteren zihniyet belliki birbirinden farklı değildir.

Şehit cenazeleri siyasi malzeme yapılmamalı!

Maalesef Türkiye`de siyaset, iktidarıyla ve muhalefetiyle düzeysiz bir söz düellosuna dönüşmüş durumdadır. Böyle olunca milli meselelerde toplumu bir arada tutan değerler yıpranmakta, yapay kutuplaşmalar birlik ve beraberliğimizi bozmaktadır. Özellikle yaşadığımız günler biz Türkler için son derece zor günlerdir.

Neredeyse her gün şehit cenazeleri gelmektedir. İçteki ve dıştaki tüm düşmanlarımız varlığımıza karşı birleşmiş durumdadır. PKK`lı teröristler ilk defa bu kadar geniş bir uluslarası güçler koalisyonu tarafından desteklenmektedir.

Böylesi bir durumda sırf iktidarı eleştirmek için şehit cenazelerini siyasi malzeme yapmak ayıptır. PKK`yı açıktan destekleyen Suriye ile bir olmak, savaşta düşmanı desteklemektir ki bunun adı ihanettir.

Siyasi partilerin sırf iktidara gelmek için birbirlerine karşı yürüttükleri propagandalar belli bir sınırı geçmemelidir. Bu sınır devletin bütünlüğüdür. Çünkü iktidarlar gelip geçici, devlet bâkidir. Muhalefetteki bir parti bir gün iktidara gelebilir ancak yıpranmış bir devletin ve yıpranmış bir ordunun bu yeni iktidara da bir faydası olmayacaktır.

Tıpkı Kıbrıs Barış Harekatı`nda olduğu gibi milletçe PKK`ya ve dış destekçilerine karşı birleşmek zorundayız. Türkiye milletçe Ordusunun arkasında olmalıdır ki bu kara günler atlatılsın.

Türk Ordusu, ne AKP`nin ne de CHP`nin ordusudur. AKP`nin iktidara geldiğinden beri Ordu`ya karşı yürüttüğü savaşın aynısını bugün CHP yürütmektedir ki bu politikaların yalnızca düşmanlarımızı güçlendirdiği ortadadır.

CHP`nin sürüklendiği yer PKK kucağı

TÜRKSOLU olarak AKP`nin açılım politikalarını en sert bir biçimde eleştiren hareket olduk. O zamanlar CHP ve diğer muhalefet güçleri yanımızda değildi. O günlerden bu günlere CHP`nin ve AKP`nin Kürt açılımı konusunda birirleriyle yarışmasıyla geldik. Sonuç ortada.

Ancak geldiğimiz nokta, tüm liberal yazarların AKP`yi devletçi ve milliyetçi politikalara savrulmakla eleştirdiği bir aşama. PKK`nın kendi yayın oranlarında tek düşman hedef olarak AKP`yi gösterdiği bir aşama. AKP`nin PKK`yla verdiği mücadelede kaçınılmaz olarak geldiği nokta elbetteki milliyetçilikten başka bir yer olmayacaktı. Habur rezaleti yaşandığında gerekli tepkileri vermeyen muhalefetin, iktidar bu politikalardan vazgeçtiğinde Oslo üzerinden ortalığı ayağı kaldırmasının millete ve devlete faydası yoktur.

Süreci doğru okumak sırf iktidar eleştirisi olsun diye PKK ile aynı cepheye düşmemek gerekli. Nitekim CHP`nin ve bir kısım ulusalcı muhalefetin sürüklendiği yer tam da burasıdır: O yer PKK kucağıdır.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.