Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Tarım konuları
Ülkemizde tarımın durumu nedir ve nasıl olmalıdır? (57)
Tarım ile ilgili diğer konular (90)


Tarım - Ülkemizde tarımın durumu nedir ve nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Cumali ÜNALDI - (Ziyaretci) 22.04.2011 10:32:07

LAİKLİK Mİ TEHLİKEDE, TARIM MI?

LAİKLİK Mİ TEHLİKEDE,TARIM MI?

1.
Uzun süredir söylemek istediğim bir şey var...
Bizim ülkemizde ``tarım´´ denildiğinde,belki bitkisel üretim,belki kırsal yaşam,belki de sadece buğday ekip biçmek anlaşılır, ne yazık ki...
Bu nedenle,kabinelerde en zayıf bakanların tarım bakanları oluşu hep alıştığımız bir görüntüdür.Kabinenin en güçlü,en parlak bakanları ekonomiden ulaştırmaya kadar bir yerlere düşünülür de,tarım bakanlığı,tek genel müdürlüklü devlet bakanlığı muamelesi görür nedense.
İşte bu yüzden de Türkiye ``az gider,uz gider ama sonuçta bir arpa boyu yol gider´´.

Bizim ülkemizde Cumhurbaşkanlarının,Başbakanların,Meclis Başkanlarının,iktidarda da olsa,muhalefette de olsa parti başkanlarının,hiçbir zaman tarım(politikaları) danışmanları olmamıştır.
Neden olsun ki?Altı üstü ``her yıl üretilen yaklaşık yirmi milyon ton buğday´´a tekabül eder bu bakanlık zannedilir de ondan.
Gerçekten öyle mi?


Tarım denildiğinde, gerice ülkelerin tamamında olduğu gibi buğday üretimini,ya da kırsal yaşamı anlarsanız öyle.
Bir de meseleye bilimin ışığında bakmak mümkün.
Önce tarımın tarifinde ve kapsamında anlaşalım.
Sadece bitkisel ve hayvansal üretim,sadece ormancılık,sadece kırsal sanayii,sadece gıda veya sadece çevre;hiçbiri de tek başına tarım değildir.
Bunları çok aşan,tamamını birlikte düşüneceğimiz bir şeyin adı olmalıdır günümüzde ``tarım´´.
Türkiye gibi toprağın ve suyun sorunlu olduğu,her yıl erozyonla yitirilen toprağın koskoca Avrupa kıtasının yitirdiğinin dört katı olan bir ülkenin tarıma bakışı farklı olmalıdır.
Ormancılık faaliyetinin GSMH içindeki yerinin 1 (0,8) bile olmadığı bir ülkenin tarıma bakışı farklı olmalıdır.
Gıda denetiminin olmadığı;ilaç kalıntısı,hormon kullanımı,GDO`lu ürün konularının hiçbir kritere tabi olmadığı,hemen hemen hiçbir denetimden geçmediği bir ülkenin tarıma bakışı farklı olmalıdır.
Adı tarım ülkesi olmasına rağmen ``birimden verim´´de dünya ortalamasının altında olan,tarımla uğraşan nüfusun ürettiği tarımsal değerin GSMH içindeki yeri uçurum olan,bir vilayeti kadar olan ülkelerden daha az tarımsal değer üreten,buğdaydan mercimeğe ,etten pirince kadar ihtiyacı olan çoğu şeyi dışsatımla tedariklemek durumunda kalan,buna karşılık 4 milyon hektar tarım arazisini her yıl nadasa bırakan,çeşitli nedenlerle 2.5 milyon hektar tarım arazisini terkeden,10 milyon hektar civarında ``rezerv arazi´´ olabilecek toprağını değerlendirmeyen,ülkeler kadar toprağını ``hazine arazisi´´ adı altında atıl bırakan,tarım bölgeleri zannedilen köylerin,ihtiyarların fil mezarlığına dönüştüğü bir ülkedir ne yazık ki Türkiye.
Böyle bıçaksırtında bir ülkenin,tarıma bakışının en azından AB ülkeleri,ABD veya Brezilya kadar dikkatle düşünülmüş,çok kapsamlı olması,tarımın çok ciddiye alınması gerekir değil mi?
Bu soruya rahatlıkla ``Hayır´´ diyoruz,iktidardaki parti olsun,muhalefettekiler olsun,milletvekilliği adaylığının gündemde olduğu şu günlerde,dansözden futbolcuya,ergenekoncudan türkücüye kadar ``şişirilmiş bir köpük olan aday´´ların peşine düşmüşlerdir de,bu ülkenin temel sorunu olan tarıma bilimsel bakan,tarım politikaları ile ilgilenen kişilerden -görünen odur ki-kollektif bir bilinçle uzak durup,tarıma siyaset yolunu kapatmayı tercih etmişlerdir.
Halbuki iktidar partisinin dış politika ayağı,yıllarca ``stratejik derinlik´´ ile ilgili olarak büyük rüyalar gören bir ekibin elinde(prof.Dr.A.Davutoğlu),büyük ve emperyal bir oluşa hazırlanmaktadır.Ekonomi ayağı genç olmasına rağmen ne yapacağını çok iyi bilen bilen ve bildiğini dikkatle uygulayan bir bakanın(A.Babacan) inisiyatifiyle kaostan kurtulma yolundadır,mesela ulaştırmada bile hedeflerini doğru koymuş ve bundan sapmamaya çalışan bir ekip(B.Yıldırım) sözkonusudur.
Türkiye`nin dünyaya söylediği her sözde bu ve benzeri kişilerin,altyapısı dikkatle düşünülmüş ve uygulaması bir felsefe üzerine oturtulmuş gayretlerinin payı vardır.
Ne yazık ki tarım,felsefesizdir.Necip Fazıl`ın bazı taklitçi şairler için söylediği gibi,doğru düşünülmüş bir uygulama yerine,kuyruğuna basıldıkça havlayan köpek örneği gibidir tarım.Fındıkçı isyan ederse fındık sorunu olduğu hatırlanır,pirinç piyasadan çekilirse çeltik surununun varlığı bilinir,et fiyatları yükseldikçe hayvancılığın sorun olduğunun farkına varılır.
Oysa ki tarım birbirine açılan kapılar gibi sağlam bir biçimde birbirine alakalandırılan toprak,su,istihdam,artı değer ekleme ve dışsatıma göre üretme,gıda güvenliği ve sürdürülebilir çevre gibi her konuyu ihata edecek bir güvenli ve sağlam duruşla ele alınmalıdır.
Sağlam bir ekonomik altyapı oluşturacak tarım,sacayağının eksik ayağıdır.Tarım politikaları birbirini etkileyen mikadonun çöpleri gibi doğru yerleştirilmedikçe ve dikkatle uygulanmadıkça,üç ayağı olması gereken ve yere ancak o zaman muhkem oturacak olan sacayağının,bir ayağı eksik kalacak ve her an devrilme tehlikesi taşıyacaktır.
Bilinmelidir ki,toprak ve suyun doğru kullanımı,bitkisel ve hayvansal üretimle orman yönetimini düzenleyecektir.Uygulanacak kırsal sanayii ekonomi ile birlikte ağırlıklı olarak istihdam sorununa nefes aldıracaktır,bütün bunlar tarladan sofraya kadar gıdayı denetim altına alacak,sonuç olarak da çevre hoyratça talan edilmeyecek,aksine korunacaktır.
Eğer bir balon en zayıf yerinden patlayacaksa, Türkiye için bu yer tarımdır ve güçlendirilmesi gerekirken,ne yazık ki siyaseten zayıflatılmıştır.
AK Parti,iktidara geldiği 2002`den beri tarımla ilgili ciddi bir başlangıç yapmış olsaydı,aradan geçen 9 yılda tarım,orman,gıda ve çevrede önemli bir merhale katedilirdi.Ne yazık ki başlamadığı gibi,başlayabilme umudu da vermemektedir.
Bu ülke bunun sonuçlarını görecektir,umulur ki bir daha belini doğrultamayacak kadar ağır tahribat yaşamasın.
Suyun ve toprağın,kısacası insanın hor ve hakir görüldüğü her ülke,ağır bedeller ödemiştir.Örnek isteyenler,geçmişten bugüne tarih kitaplarına baksınlar.
2.
Oysa ki Türkiye,tarımla ekonomik sıçrama yapabilir,bugün yaşadığı Güneydoğu kaosu,istihdam sorunu,gıda güvenliği ve çevre de dahil birçok sorununu çözecek kıvamı yakalar;önce bölgesinde,sonra da dünyada,hatırı sayılır bir noktaya ulaşabilir.
Nasıl mı?
Bilinen bir şey var.Bu ülkenin yüzölçümü 78 milyon hektar,ortalama yükseklik de bin metrenin üstündedir,eğim fazladır yani.Bu ülkenin tarım yapılabilen toprağının miktarı 26 milyon hektardır.Bunun da 4 milyon hektarı ancak sulanabilmektedir.
3 milyon civarındaki tarımsal işletme ortalama 60 dekar büyüklüğünde ve 4 parçadır.Ekonomik tarım yapılması mümkün değildir.
Bu ülke mevcut toprağını rantabl değerlendirmeli,suyunu mutlaka damlama gibi ekonomik yöntemlerle kullanıp,sulama modülünü düşürerek,suladığı alanı yükseltmelidir.Aksi halde su kaynaklarının 75`e yakınını kullanan tarımın geleceği kararacaktır.
Bu ülke mutlaka optimal tarım işletmesi büyüklüğünü,bölgelere göre tespit edip,arazi mülkiyet rejimini değiştirerek bölünmemesini sağlamalıdır.
Bu ülke,genç insanlarını eğitip,onları toprakla bilimsel olarak uğraşacak bir konuma getirmelidir.
Bu ülke mutlaka yeni tarım alanları oluşturmalı(toprak rezervi),eğimli alanlar teraslanarak bölgelere göre değişik meyve ormanları kurulmalı,elde edilen ürünler hiçbir zaman ham satılmamalı,kırsal sanayi tesislerinde işlenip,artı değer eklenerek ve istihdam kazanılarak,dünyanın istediği kalitede ve kolay satılabilen ihraç ürünlerine dönüştürebilmelidir.
Bu ülke,mutlaka bitkisel üretimi 25`lere çekip,hayvansal üretimi 75`lere çıkarmalı;hayvansal üretimin,bitkisel üretimin değerinden 5 kat daha karlı olduğunun bilincinde olmalıdır.
Bu ülkeyi yönetenler ve yönetecek olanlar,ayrıca bu ülkede yönetilecek olanlar bilmelidir ki tarımın sorunlarını çözmeden bu ülkenin sorunlarını çözmek mümkün değildir.Yine bu ülkede İslam toprak ve su hukuku ile;Bizans,Selçuklu,Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi tarım politikaları doğru okunmalı ve buradan çıkarılacak derslerle, geleceğe ışık tutacak bir uygulama gerçekleştirilmelidir.
Bu ülke,toprağı,suyu ve insanı ciddiye almalıdır ki;ciddiye alınsın.
Bu ülke,öncelikle tarımın sorunlarını çözerek bir dünya devleti olabilir ancak.Çünki;tarım her zaman fıçının en altındaki deliktir,kapatılmadan fıçı su tutmaz.

3.
Bir masal vardı çocukken bize anlatılan:Atın önünde et,itin önünde ot vardır,her ikisi de ölmek üzeredir.Masalın kahramanı gelir,atın önündeki eti ite,itin önündeki otu da ata verir ve her ikisini de ölümden kurtarır.
İşte Türkiye`nin tarım yönetimindeki temel meselesi budur.
4.
Sahil şeridindeki sorunu bilerek en sona bıraktım.
Zannediliyor ki,sahil şeridinde(Ege ve Akdeniz Bölgeleri) laik hassasiyet yüksek olduğundan,insanlar, hayat tarzlarına müdahale endişesi taşıdığından,o bölgelerde iktidara verilen oylar düşüktür.
Bir şey dikkatlerden kaçırılıyor.
En son yapılan tarım sayımının değerlerini doğru yorumlamalıyız.Oradaki rakamlara baktığımızda,sahil şeridinin en çok suni gübre kullandığını,en çok tarımsal ilaç kullandığını,en çok makinalı tarım yaptığını,en çok örtüaltı tarımı yaptığını,en çok turfandacılık yaptığını;yani tarıma sermaye ve emek yatırdığını, karşılığını almayı da umutla beklediğini görmekteyiz.Belki de en önemlisi,bu bölgede bir yılda iki,hatta üç ürün alınabilmesidir.Bu nedenle bu bölgenin tarımdan beklentileri her zaman çok yüksek olmuştur.Hayat standardı bakımından da diğer bölgelere göre çok farklıdır.Girdilerinin (mazot,gübre,ilaç,tohum) fiyatı sürekli artan,elde ettiği ürün değeriyle karlı bir ekonomik faaliyet yapamayan,girdilerdeki her artıştan en çok etkilenen entansif tarım yapan bu bölgelerde yaşayanlar,tarımdaki gidişattan en çabuk etkilenmişlerdir.
Bu etkilenim,modern tarıma yaklaşabilen diğer bölgelere de sırayla sıçrayacak;bu ateş,sorunlar oluşturarak,ya da mevcut sorunları daha da belirginleştirerek hızla büyüyecektir.

Elde ettikleri,beklentisini karşılamadığında,çiftçi de en kestirme yoldan tepkisini gösterecektir.
Türkiye`de yıllardır uygulanan tarım politikası(zlığı)nı protesto etmek için,elindeki tek imkanı olan oyunu kullanacaktır.
Siyasetle iştigal edenler,rakamları doğru okumadığında,kendi gelecekleriyle birlikte çoğu zaman bir ülkeyi de akılalmaz sıkıntılara sokmaktadırlar.Yaşadığımız günler,bunun en canlı örneğidir.


Hepinizin çok iyi bildiği bir atasözünün tam zamanı:Tedbirli olmak,sorun yaşandığında çare aramak değildir.Tedbirli olmak,sorunu yaşamadan önce çare üretmektir.
Bu da iktidar ve muhalefet partilerini yönetenlerle,bu partilerin siyasetleriyle yönetilen halkın,yani sonuç olarak herkesin kulağına küpe olacak netlikte bir vurgudur.






Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.