93 yıl sonra
Ömer Özkaya omerozkaya@gunes.com 24 Eylül 2017
93 yıl sonra Bundan 93 yıl önce, Türkiye`den koparılmış, İngilizlerce işgal edilmiş Musul`un geleceğini bir çözüme bağlamak üzere Milletler Cemiyeti`nce kurulan (30 Eylül 1924) komisyon, Londra ve Ankara`dan sonra Musul`a gelmişti (27 Ocak 1925). Türk delegasyonu başkan yardımcısı Cevat Paşa`yı üniforması ile gören Musul halkı galeyana gelmiş, Paşa`nın elini-yüzünü öpmek isteyenler izdihama sebep olmuştu. İtiş-kakış bir anda yürüyüşe dönüştü, Musul, ``Yaşasın Türkiye´´ sloganlarıyla inliyordu. Komisyon, çalışmalarını tamamlayıp, raporunu Milletler Cemiyeti`ne, eski adıyla Cemiyet-i Akvam`a sundu. Raporda, Musul`un Türkiye`ye mi yoksa Irak`a mı bırakılması gerektiği net ifadelerle belirtilmiyordu ama Cemiyet-i Akvam, Musul`un Irak`a bırakılmasına karar verdi. Zaten anlaşmazlıklara dair ``komisyon´´ kurmak ve buraya ilgili tarafları da dahil edip buradan çıkan sonuç her ne olursa olsun kendi istedikleri kararın verilmesini sağlamak, nihai karara itiraz eden tarafı da ``barışı çiğnemek ve dünyanın huzurunu bozmak´´la suçlamak, İngilizlerin sıkça kullandıkları bir metottu. Türkiye`nin böyle bir komisyonu kabul etmesi ve buraya temsilci göndermesi daha baştan hataydı. Cemiyet-i Akvam`ın sahibi de zaten İngilizler`di, kendileriyle beraber bu yapı da çöktü, daha sonra bunun yerini ABD`nin patronu olduğu bugünkü Birleşmiş Milletler aldı. İngilizler Irak`ı işgal ettiklerinde karşılarına iki unsur dikilmişti: Birisi Türkmenler, diğeri ise Şiilerdi. Kerbela ve Necef`te bulunan Şii Ulema, gidenin Müslüman, gelenin ise Gayr-i Müslim olduğu yönünde fetvalar verdi. Bu fetvaların da etkisiyle İngilizlere olan muhalefet, isyana dönüştü (Haziran 1920). Irak`ı yönetemeyeceklerini anlayan İngilizler, yine sıklıkla kullandıkları bir başka tuzak metodu sahneye koydular, yandaş Iraklılardan oluşan bir hükümet kurdular, Mekke Şerifi Hüseyin`in oğlunu da kral yaptılar. Irak, rastgele bir yer değil, Harut ve Marut`un memleketi. Hz. Ali burada şehit edildi, üzücü Kerbela Hadisesi ve Hz. Hüseyin`in şehit edilmesi burada vuku buldu. Yıllar sonra Türk asıllı Şah İsmail, Şiiliği, Safevi devletinin politik yayılmacılığının ideolojisi haline getirdi. İslam mezheplerinin tarihi yolculuğunu etkileyen, Şiiliğin gelişimine kaynaklık eden bu olaylar, o günden bu güne dünya tarihinin şekillenmesine tesir etmeye devam ediyor. Libya, Mısır, Arabistan, Suriye ve Irak`ın bizden koparılmasının üzerinden neredeyse 100 yıl geçti. 100 yıl sonra şimdi yeni bir dünya inşa ediliyor. 100 yıl önce Musul ve Kerkük`ü bizden koparan, burada, tarihte hiç olmamış ``Irak´´ diye suni bir devlet kuranlar, şimdi Irak`ı da ufalıyorlar ve bu iki kent şimdi bir başka unsurun önünde sopanın ucundaki havuç gibi sallandırılıyor. O günden bu güne değişen önemli bir durum var: 100 yıl önce işgalcilere karşı omuz omuza verip mücadele eden Irak Şii ve Türkmenleri, şimdi çatıştırılıyorlar. Bu, nasıl oldu da oldu? Ortadoğu`da geçen 60 yılda çok şey değişti. Öncelikle petrol sayesinde Petro-dolar zengini Arap ülkeleri oluştu. Öyle bir zenginlik ki tarihteki fakirlik kadar görkemli. Bu zenginlik Ortadoğu`da bir çimento işlevi göremedi. Bu zenginlik Batılı ya da Arap tarihindeki standartlarda ciddi devlet mekanizmaları, işlevsel devletler üretemedi. Olması gerekenin tam tersi oldu, zenginlikler ile birlikte Ortadoğu`da mezhepsel, etnik ve ideolojik fay hatları oluştu ve bu hatlar sürekli çatışma ürettiler ya da çatışma üretme potansiyelleri hep zirvede kaldı. Yarın devam edelim.
|