Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10766
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (520) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Türk Dünyası konuları
Türk Dünyası (888)


Türk Dünyası - Türk Dünyası konusu hakkında görüşler
Roza KURBAN - (Ziyaretci) 15.05.2015 10:50:19

DOĞUMUMNUN 190.YILINDA TATAR BİLGİNİ KAYYUM NASİRİ.-1-

DOĞUMUMNUN 190.YILINDA TATAR BİLGİNİ KAYYUM NASİRİ.
Roza KURBAN

Halk şairi kimliğini kazanmış ünlü Fransız yazar ve şair Victor Marie Hugo (1802&8211;1885), bir milletin büyüklüğünden bahsederken: ``Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.´´ demiştir. Victor Hugo`nun bu sözleri, Kazan Tatarlarını tanımlıyor sanki. Tüm dünyadaki Kazan Tatarlarının sayısı 7 milyon civarındadır. Kazan Tatarlarının yaklaşık 25`ı Tataristan`da, diğer 75`i ise Tataristan`ın dışında yaşamaktadır. Ayrıca 1 milyondan fazla Tatar Türkiye, Romanya, Bulgaristan, Almanya, Çin, Amerika, Finlandiya v.s ülkelere dağılmış durumdadır. Kaderin acı cilvesi sayesinde dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan Kazan Tatarları, sayıca az ve birkaç yüzyıl Rus işgali altında yaşayarak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olmalarına rağmen dünyaca tanınmış yazar, tarihçi ve aydınlar yetiştirmiştir. Bu aydınlar dünya medeniyetinin gelişmesinde büyük katkılarda bulunmuşlardır.

68 000 km.² yüzölçümüne sahip olan Tataristan`da 43 bölge bulunmaktadır. Her bölgenin kendine özgü özellikleri ve güzellikleri, bunun yanı sıra ünlü şahsiyetleri de vardır. Bölgelerin havasından mıdır suyundan mı bilinmez, örneğin birçok ünlü yazar ve şair Kazan artında bulunan Arça bölgesinden çıkmıştır. Ünlü Tatar şairi Abdullah Tukay (1886&8211;1913) Kuşlavıç, yazar Muhammet Mehdiyev (1930&8211;1995) Göbercek, Stalin Devri kurbanı ünlü yazar ve gazeteci Mehmüt Galeu (1886&8211;1938) Taşkiçü, edebiyat eleştirmeni Farvaz Miñnullin (1934&8211;1995) Arça bölgesinin İşnarat köyündendir. Tataristan`ın güney doğusundaki Elmet bölgesinden ise ünlü gazeteci ve yazarlar çıkmıştır. Yazar ve gazeteci Rizaeddin Fahreddin (1858&8211;1936) bu bölgenin Kiçüçat köyünden, siyaset yazarı, edip ve gazeteci, Stalin Devri kurbanı Fatih Kerimi (1870&8211;1937) ise Miñlebay köyündendir. Ünlü Tatar yazarı ve gazeteci Fatih Emirhan (1886&8211;1926), Stalin Devri kurbanı ünlü tarihçi Gaziz Gobeydullin (1887&8211;1938) o zamanın medeniyet merkezi olan Kazan şehrindendir. Kazan Tatarlarının tüm yazar, aydınlarını yazmaya kalkarsam bir kitap yazsam bile az olur. Onun için bu listeye burada virgül koyarak, doğup büyüdüğüm Yeşel Üzen (Yeşil Vadi) bölgesinin yetiştirdiği Tatar bilginlerinden bahsetmek istiyorum. Yeşil Üzen bölgesi, adından da belli olduğu gibi yemyeşil bir cennet bahçesi gibi güzeldir. XIX. ve XX. Yüzyılın ikinci yarısında Tatar bilim dünyasının önemli dilcileri Yeşil Üzen bölgesinde dünyaya gelmiştir.

KAYYUM NASİRİ`NİN HAYATI

Tatar ulusal uyanışı ve bilimsel aydınlanmasının simgesi olan Abd-ül-Kayyum Nasiri, 14 (2) Şubat 1825 yılında Yeşil Üzen bölgesinin Yukarı Şırdan köyünde 6 çocuklu ailenin 2.çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Zamanının aydınları olarak bilinen aile fertlerinden gelen yetenekten Kayyum Nasiri da nasibini almıştır. İlk eğitimini babası Abd-ün Nasir`den alan Kayyum 1841 yılında tahsil için Kazan`a gitmiş ve Kazan`ın Beşinci Mahalle Medresesi`ne kaydolmuştur. 1855 yılına kadar bu medresede eğitim gören Kayyum Nasiri, Arap ve Fars dillerinin yanı sıra gizlice Rus dilini de öğrenmiştir. Rusça öğrenmek o zamanlar ulema tarafından yasaklandığı için Kayyum Nasiri bir ilki gerçekleştirmiştir. Rus dilini bilmesi onun için iş imkânı sağlamıştır. 1855 yılında Kayyum Nasiri, erkek ve kız çocukları için dini ilkokul olan Duhovnoye Uçilişçe`ye Tatar Dili öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Bu Nasiri`nin ilk öğretmenlik deneyimi olup, daha sonra Ruslar için dini ortaokul olan Duhovnaya Seminariya`da öğretmenlik işine devam etmiştir. Nasiri, bu yıllarda Rus öğrenciler ile konuşarak Rusçasını daha da geliştirmiştir. Esas maksadı misyonerlik olan bu okullarda Kayyum Nasiri`nin neden çalıştığını, Ali Rahim ``Kayyum Nasiri`nin tercüme-i hali´´ adlı makalesinde, ``kusursuz bir şekilde Rusça öğrenmek ve bu yoldan batı ilimlerine ve üniversite muhitine nüfuz etmek arzusu ile izah etmektedir´´. Sonraki yıllarda Kayyum Nasiri serbest dinleyici olarak Kazan Üniversitesi`ne girmiştir. Kendini Tatar milletini aydınlatmaya adayan bu şahsiyet ders kitapları yazarak, takvimler çıkararak, çevriler yaparak ve öğrencilere ders vererek varlık ile yokluk arasında geçimini sağlamaya çalışmıştır. Telif hakkı olarak alan paralarını diğer eserlerini bastırmak için harcadığından elinde pek parası olmamıştır Kayyum Nasiri`nin.

1879 yılından başlayarak Kayyum Nasiri resmi olarak hiçbir yerde çalışmamış, ömrünün kalan kısmını yazarlık işine adamıştır. 1885 yılında Nasiri Kazan Üniversitesi`nin Arkeoloji, Tarih ve Etnografya Cemiyeti`nin aslî azası olarak seçilmiştir. Bu yıllarda onun eserleri - talebeler, Rus aydınları ve Türkologlar arasında tanınmıştır. Tatar yazar ve gazeteci Ayaz İshaki (1878&8211;1954) Kazan`da Gölboyu Medresesi`nde tahsil gördüğü yıllarda Kayyum Nasiri`nin eserleri ile tanışmış, birkaç kez ona sokakta rastlamış ve evine gidip görüşmüştür. Ayaz İshaki, Nasiri hakkında Milli Yol dergisinde şunları yazmıştır: `` O devirde yaklaşık olarak, 1895&8211;1896 yıllarında ben, Kayyum Nasiri`nin bir hayli eseri ile tanışmış bulunuyordum. Birkaç kere ``Piçen Pazarı´´ ( Kuru ot pazarı, burada Kazan`ın merkezinde bulunan bir çarşı) çevresinde kunduz kalpaklı, eski moda geniş cüppeli, meshi başmaklı (deriden), orta boylu ``Sukır Kayyum´´ (Kör Kayyum)`a rastladığımı hatırladım. Onun hakkında medresede türlü türlü hikâyeler söylenirdi. O, medrese görüşü açısından, ne Şahabettin Mercani gibi ``mu`tezile´´ , ne de İsmail Bey (Gaspralı) gibi ``dehri´´ idi. O yarı yarıya gülünç, yarı da acınacak, biçare olarak tasvir edilirdi. Bu tarif biz gençlerde onu görme merakı uyandırır, onu ziyaret etmeyi tasarlardık. Ancak, bu cüreti kendimizde yeteri kadar bulamadığımızdan hep geciktirirdik. Medresede Usulü Cedid ve Usulü Kadim (tedrisi) nizaları çok kuvvetli olduğu günlerde, ben bir arkadaşım ile onu görmeye gittim. Abdülkayyum Nasiri, o zamanlarda ``Piçen Pazarını´´ (Kazan`da bir çarşı &8211; Saman Pazarı) çevrilip meydana çıkan sokağın başındaki evin avlu içindeki bölümünde oturuyordu. Bu evi Kazan`ın yeni fikirli (aydın) tüccarlarından olan Süleyman Ayıt`ın oturmak için ona tahsis ettiğini ve kira almadığını söylerlerdi. Ne gibi konular üzerinde konuştuğumuzu unuttum. Ancak, onun kıyafeti gözümün önünde duruyor. O, bizi kısa ceket giymiş, ayağına da takunya geçirmiş bir şekilde karşıladı. Gözlerinin zayıflığı açıkça görülüyordu. Evin her tarafında kitapla dolu pek çok raflar dizilmiş, önüne de adi bir masa konmuştu. İkinci kere gittiğimde ben yalnızdım. Bu sefer görüştüğümüzde Abdülkayyum Nasiri, ne sebeptendir hep beni konuşturdu. Eserlerini gösterdi. Rusça öğrenmenin gerektiğini anlattı. Şu sırada yemeği de pişmiş olduğundan olacak &8211; herhalde &8211; bana yemek yedirdi. Üçüncü defa gittiğimde ben ondan ``Rusça-Tatarca Lügat´´ kitabını satın almaya gittim. Konuşmamızın ayrıntılarını bilmiyorum artık. Ancak, o, Kazan ulemasından, zenginlerinden ``hizmet değerlendirmesini bilmiyorlar´´ diyerek şikâyet ediyordu. Biz gençlerin ``Uluğ Hazret´´ olarak tanıdığımız hocalara ``nadan´´ (cahil), ``aptal´´ gibi sözler kullanıyor ve bizleri şaşkına döndürüyordu. Umumiyetle dünyaya küskünlüğü, muhitinden narazılığı, her şeye öfkeyle bakması sözlerinden, muamelesinden belli oluyordu.´´ Kayyum Nasiri`nin hayata olan bu küskünlüğü ve öfkesi zor şartlar ve talihsiz geçen şahsi hayatından olsa gerek. Evlendiği eşiyle Kayyum Nasiri ancak bir yıl kadar yaşayabilmiştir ki, eşi doğum sırasında vefat etmiştir. Eş ve çocuk acısını üzerinden atamayan Nasiri bir daha evlenmemiş, hayatını bekâr olarak sürdürmüştür. Kayyum Nasiri`nin Kazan ulemasından ve zenginlerinden şikâyet etmesi geçmiş tarihte yaşanan acı olaylardan ortaya çıkmış olmalıdır ki, Kazan Hanlığı`nın son melikesi Söyembike hakkında ``Şura´´ dergisinde şu satırları yazmıştır: ``Eğer Süyünbike Başkurtların memleketinde olmuş olsaydı onu Başkurtlar hiçbir zaman Moskoflara vermezlerdi.´´ Tatar halkının bulunduğu durum Kayyum Nasiri`yi doğal olarak derinden etkilemiştir. Kazan Hanlığı Ruslar tarafından işgal edilmemiş olsaydı Kazan Tatarları o günlerde daha farklı, özgür ve mutlu bir şekilde kendi bağımsız devletlerinde yaşarlardı. Kayyum Nasiri yukarıdaki sözleri bunları düşünerek söylemiştir.

Kayyum Nasiri, hayatının büyük bir kısmını Kazan`da geçirmiş olup, birkaç kez ağabeyi Abdülhey yanına Moskova`ya, sınav için Ufa`ya ve 1893 yılının yaz aylarında Orenburg`a gitmiştir. Kayyum Nasiri doğup büyüdüğü köyüne her yaz gitmiş, burada köy halkı ile tarlalarda çalışmıştır. Ayrıca komşu köyleri de gezerek köylülerle sohbet etmiş, folklor ve tarihi kaynakları araştırmıştır.

Kayyum Nasiri boş zamanlarında el işleri ile uğraşmıştır. Kitap çitlemek, ev eşyaları yapmak, harita çizmek, resim yapmak gibi işlerle meşgul olan Kayyum Nasiri: `` Daima yazı yazmak yoruyor, kanları uyuşturuyor, ben her gün bir iki saat çalıştıktan sonra, bu aletlerle kendime lazım olan eşyaları yapıyorum´´ demiştir. Ömrünün sonlarına doğru felç geçiren Kayyum Nasiri iyimserliği ve gayreti sonucu ayağa kalkmıştır. Sağlıklı günlerini yalnız geçiren Kayyum Nasiri`ye hastalıkta da yardım elini uzatan olmamıştır. Möhemmediye Medresesi talebeleri dışında ne kimse kapısını çalmış, ne de hal hatır sormuştur. Tüm ömrünü Tatar milletinin aydınlanmasına adayan bu büyük şahsiyet 1902 yılının 20 Ağustos (2 Eylül) tarihinde hayata gözlerini yummuştur. Kayyum Nasiri Kazan`ın Yeni Biste Mezarlığına defnedilmiştir.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.