Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Türk Dünyası konuları
Türk Dünyası (888)


Türk Dünyası - Türk Dünyası konusu hakkında görüşler
İKLİL KURBAN - (Ziyaretci) 12.04.2010 20:29:01

RUSLARIN İŞGALİNE-SOYKIRIMINA KARŞI GELİŞEN İNTİKAM DİRENİŞİ

RUSLARIN İŞGALİNE-SOYKIRIMINA KARŞI GELİŞEN İNTİKAM DİRENİŞİ
Rusların bulunduğu her yerde işgal ve soykırım vardır. İşgal ve soykırımın bulunduğu her yerde Ruslar vardır. Bunların karşıtı olarak gelişen olgu ise intikamdır. Ruslar söz konusu iken, ulu devlet adamı Adolf Hitler`in (1889-1945) şu sözlerini hatırlamak yerinde olur:
``Ruslar olayların baskısı altında Yahudi Marksizminden kopup, yırtıcı ve vahşi ifadesiyle ebedi Pan-Slavizmi temsil edecektir.´´
Rusları tanımak-tanımlamak için Rus tarihi söz konusu olduğunda ilk önce Ekim 1552 yılındaki Rus-Tatar Savaşı akla gelir. Tatarların hiçbir zaman unutmayacağı ve affetmeyeceği-Kazan`ın işgali sırasındaki tüm şehir sakinlerinin kılıçtan geçirilmiş olduğu soykırım olayı, Tatarların 500 yıldır direniş simgesi bir ulus olarak tarih yaratmasının başlıca sebebidir. Bu Tatar soykırımından sonra Ruslar tüm Türk coğrafyasını ele geçirmek için işgal eylemlerine hız verirler. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Türkistan`ın işgali tamamlanır. Sırada Osmanlı Devletinin toprakları vardır, Kırım vardır. 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Rusların en arsız-en namussuz işgallerinden biridir. Bu savaşta Osmanlı Devleti Kafkasları ve Balkanları kaybeder. Rus ordusu İstanbul`un eşiğine-Yeşilköy`e kadar gelir. Birinci Dünya Savaşının can alıp can verdiği-şiddetin doruğa ulaştığı 1915. yıl. Ruslar Ermenileri Türklere karşı silahlandırır ve kışkırtır. Türkler de savunma gereği savaşmak zorunda kalır, kan dökülür. Savaştır, ne kadar Ermeni, ne kadar Türk öldü, konu bu değildir. Eğer bu savaştan ``soykırım´´ diye vasıflandırılacak bir muamma olgu yaratılmışsa, bu olgunun yaratıcısı ve sorumlusu Ruslardır. Çünkü Rus varlığı ve Rus tarihi işgaller-soykırımlar tarihidir. Rus varlığıyla eş anlamlı olan bu Rus eylemi hiç durmaz, İkinci Dünya Savaşının bitiminde tüm Doğu Avrupa Ruslar tarafından işgal edilir. Son olarak Ağustos 2008 yılında Gürcistan`da bir daha yine Rus işgali gerçekleşir.
Kan ve ceset ile beslenmeden Rusların günü geçmez. Geçen bu 500 yıllık Rus tarihi işgaller-soykırımlar tarihi olarak, karşılığında intikam ile beslenmiş amansız düşmanlarını da yaratmış ve çoğaltmıştır. Rus işgalinin önemli bir özelliği de şu, Ruslaştırmada, Rus işgalini kalıcı hale getirmede, Rus kadınlarının payı son derece büyüktür. Gürcistan, Kırgızistan, Özbekistan dahil 1990`lı yıllarda Ruslardan bağımsızlıklarını elde etmiş cumhuriyetlerde kalıcı bir ulusal demokratik istikrarın sağlanamamış olması elbette çok düşündürücüdür. Bu istikrarsızlığın temelinde yatan güç Rus kadınıdır. Örneğin, Özbek Cumhurbaşkanı İslam Kerimov`un ve Kırgız Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakıyev`in eşleri Rustur. Rus kadını, Rus sömürgeciliğinin bekçisi olmakla kalmaz, tüm dünyada ahlaksızlığın da bir numaralı simgesidir. Siyasi amaçlar uğruna kadını kullanmak ise, tipik bir Rus karakterinin ürünüdür. Rus tarihinde ve Rus geleneğinde, ``başkalarının hakkına saygı´´, denilen bir ilke yoktur-hiçbir zaman olmamıştır.
Adolf Hitler`in yalın çıkışlarını-sarsılmaz iradesini-intikam duygularını yaratan etken, Birinci Dünya Savaşının bitimini sağlayan Versailles Antlaşmasının (1919) haksızlığı ve Sırpların (Slavların) bitmek bilmeyen Alman düşmanlığıdır. Sovyetlerin çöküşünü (1991) başlıca hazırlayan etken, milyonlarca insanın yaşamına son veren Stalin devri soykırımının yarattığı intikam duygularıdır. Yıl 1940, Katin ormanlığında 22 bin Polonyalı askere uygulanmış soykırım, nasıl Moskova`nın emriyle yapılmışsa, buraya ziyarete giden 96 kişilik Polonyalı devlet büyüklerinin 10.04.2010 günkü ``uçak kazası´´ da Moskova`nın bilgisi dahilinde yapılmış ``İkinci Katin Soykırımıdır.´´ Ne gariptir ki, bu olayı incelemek için kurulan komisyonun başkanı Putin`miş. Yıl 1944 Mayıs ayı, Kırım Türklerinin, Nazilerle işbirliği yaptı gerekçesiyle, ölümüne yük vagonlarına doldurulmuş olan sürgün yazgısı, Rusların işlediği sayısı meçhul soykırımların değişik bir şeklidir. Bu olup bitenler Kırım Türklerinin, Polonyalıların Ruslara karşı intikam duygularını elbette alevlendirecektir.
Gelelim günümüze, Bosna Savaşının cereyan ettiği 1995 yılının Temmuz ayı, Ruslar ile aynı Slav ırkından olan Sırplar bir hafta boyunca çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere 8 300 Müslümanı katlettiler. 1990`lı ve 2000`li yıllar, Birinci ve İkinci Rus-Çeçen Savaşında Rus cellatlarından olan Yeltsin ve Putin, 300 000 Çeçen direnişçisini boğazlatarak Çeçenistan`ın bağımsızlık hareketini bastırdılar. Tatar soykırımından bir sonraki en büyük ve en kanlı geçen bu Çeçen soykırımının emrini verenler, sözde demokrat kesilen Yeltsin ile Putin`dir. Fakat bu Çeçen hareketi kolay kolay bitecek gibi görünmüyor. Bağımsızlık uğruna intikam duygularıyla beslenen Çeçen direnişçileri Rusları öldürmeye devam etmektedir. 29 Mart 2010 günü Moskova Metrosunda ve 2 gün sonra Kafkaslarda Çeçen intihar saldırıları sonucu 50`den fazla Urus öldürüldü ve 100`lerce Urus yaralandı. Rus karşıtı bu eylemlerin öncüleri, ``Karadul´´ olarak adlandırılan Çeçen kadınlarıdır. İşte bir örnek:
Moskova`yı vuran 17`lik Karadul Cennet`ten bahsediyorum. Cennet Abdurrahmanova adlı 17 yaşındaki genç kadın, geçen Aralık ayında Rus güvenlik güçlerinin öldürdüğü Dağıstanlı direnişçilerden Umalat Magomedov`un dul kalan eşiymiş. Bugünkü bu Çeçen direnişinin başında 1964 doğumlu Çeçen lider Doku Umarov bulunmaktadır. Moskova`yı kaygılandıran bu eyleme, Putin, ``Teröristler imha edilecek´´ diye, Medvedev ise, ``Teröristlerin kökü kazılacak´´ diye tepki göstermişlerdir. Aslında bu Çeçen eylemlerinin, Rus liderlerinin dediği gibi ``Teröristler´´ ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu Çeçen eylemi, adaletten yana her vicdan sahibi insanın arkasında bulunması gereken bağımsızlık uğruna yapılmış kutsal bir harekettir. Bu hareket, Rusların soykırım eylemlerine karşı ``dur!´´ diyebilen, Çeçen intikamcılarının öldürücü bir darbesidir. Ruslar soykırım yaparsa haklı, Çeçenler intikam alırsa haksız mı olur?! Karadul Cennet Abdurahmanova`nın, Çeçen lider Doku Umarova`nın bağımsızlık-özgürlük uğruna yaptığı eylemlerinde başarılı olmalarını dilerim. Canı pahasına yapılan bu savaşın sonu, mutlaka bir gün bağımsızlık-özgürlük ile noktalanacak ve Çeçenler esir uluslara örnek olacaktır.
Dünyamız bugün Sovyetler dönemini aratmayacak kadar bir birine düşman iki büyük kampa bölünmüş durumdadır. Bu iki kampa egemen olan güçler ne kadar farklı ise, onların saydığı değerler de o kadar farklıdır. Doğuda, kendinden olmayanları yok sayan, Doğu sömürgeciliğini barındıran Rusya ile Çin, tek kişi ve tek parti egemenliği ile Rus olmayanları Ruslar, Çinli olmayanları Çinliler yutmaktadır. Bu kampta en değerli şey-egemen olan tek kişi ile tek partidir. Burada insanlık ve ulusal değer hiçe bedeldir. Batıda ise, her şey insan için ilkesini benimsemiş çoğulcu yönetim, her ulusun ulusal değerlerini ve ulusal haklarını savunmaktadır. Durum böyleyken, Doğu sömürgeciliğine karşı cephe alan Çeçenlerin eylemleriyle, Batı demokrasisine karşı cephe alan El Kaide ve Taliban İslamcılarının eylemleri, her ne kadar intihar şekliyle bir birine benzeseler bile, anlam ve amaçları çok farklı ve zıttır. Çeçenler özgürlük-bağımsızlık savaşçılarıdır. İslamcılar ise benliğinde Orta Çağ köleliğini barındıran özgürlük karşıtı teröristlerdir.
Doğu kampında, zalimler ile zayıflar arasında güç dengesini ayarlayan-sağlayan ``adalet´´ adlı bir ilke olamadığı için, zalimlerin kullandığı ``soykırım´´, zayıfların kullandığı ``intikam´´ da var olmaya devam etmektedir. İntikam, insanlığın en doğal ve en haklı duygusu ve eylemidir ki, bu duygu ve eylem hiçbir zaman rast gele doğmaz, rast gele cereyan etmez. Günümüzdeki bu adalete olan gereksinim duygusu, Rus ve Çin emperyalizmine karşı bir birlik düşüncesinin doğmasına ve olgunlaşmasına sebep olmaktadır. Bilhassa Rus ve Çin baskısı altında inleyen Türklerin bu düşünceye sarılması gayet doğaldır. Zulme karşı dayanışma&8230;.
Birlikler, belli bir düşmana karşı oluşur-kurulur. Ruslar ve Çinliler Türklerin ezeli ve ebedi düşmanıdır. Bu sebeple Türk Birliğinin karşısındaki en büyük engel Rusya ve Çin`dir. Rusların ve Çinlilerin Türk Birliğine karşı düşmanlıklarının karşısındaki Türklerin düşmanlığı-Türk Birliğinin kuruluşunun başlıca sebebidir ve amacıdır. Daha açık izah etmek gerekirse, Ruslara ve Çinlilere karşı Türklerin düşmanlığı olgunlaşmadıkça Türk Birliği kurulamaz. Bu gün Türkiye`deki Rus-Türk Dostluk Derneği, Çin-Türk Dostluk Derneği adı altında Rus ve Çin gerçeğini örten-aldatıcı kuruluşların varlığı ve eylemi elbette anormal ve rahatsız edici bir gelişmedir. Düşman ile dost olmak, düşmanın düşmanlığını bağışlamak hatta kabul etmek anlamına gelir. Rusların Çeçenlere ve Tatarlara yaptıkları bağışlanır mı, kabul edilir mi hiç!? Çinlilerin Uygurlara ve Tibetlilere yaptıkları bağışlanır mı, kabul edilir mi hiç!? Bu kuruluşlar, Türk Birliğini engellemek için, Rusların ve Çinlilerin kendilerine karşı Türklerde oluşabilecek düşmanlıkları engellemek için vardır. Onlar kendi ülkelerinde ise, Rus ve Çinli olmayanları yok sayan-onların dilini yasaklama yoluyla Tatarların ve Uygurların düşmanlıklarını alabildiğine körüklemektedir. Rusya`nın ve Çin`in başkalarına uyguladığı bu zıtlı siyaset, kendilerine karşı olanların benliğinde biriken ``adalet´´ ve ``intikam´´ duygularının bir gün cihanşümul bir siyasi buhrana vesile olacağı korkusundan kaynaklanmaktadır.
Korkunç İvan`dan miras kalan, Avrasya`nın yarısına sahip olmuş Rus Emperyalizminin çökmesi (1917), ve ardından bu emperyalizmin sınırlarını korumak-kurtarmak için meydana gelen Sovyetlerin çökmesi (1991), yanı sıra bu çöküşün er geç Putin Rusyasının da başına gelebileceği izlenim, Moskova`yı derinden kaygılandırmaktadır. Bu kaygı gereği Rusya, feodal Çin`i arkasına alarak, Şang Hay İşbirliği Örgütünü kurmuştur. Fakat tarihin akışına karşı direnen bu feodal birlik onları nereye kadar koruyabilir!? Bu birlik içindeki Türk cumhuriyetlerinin geleceklerini er geç Türkiye üzerinden Batı kampında bulacakları kesindir.Rusya ve Çin mutlaka dağılacak, dünyamız kan ve cesetkokmuşbu iğrenç eylemden kurtulacaktır


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.