Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Türk Dünyası konuları
Türk Dünyası (888)


Türk Dünyası - Türk Dünyası konusu hakkında görüşler
İklil KURBAN - (Ziyaretci) 18.10.2011 11:41:46

ULUSLAR UZAK TARİHİ İLE İÇ İÇE YAŞARLAR

ULUSLAR UZAK TARİHİ İLE İÇ İÇE YAŞARLAR



Yazıma başlık yaptığım bu ifade, 1995`te Türk Tarih Kurumu`nun yayınladığı ``DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN SAVAŞ´´ adlı kitabımla direkt ilişkilidir. Bu ilişkiyi-bu başlığın içeriğini öz olarak anlatabilmem için, bu kitabın ``SONUÇ´´ kısmını olduğu gibi sunuyorum:



SONUÇ

Bilindiği gibi, Arap ve Fars kültürü ile yoğrulan İslamiyet, Cengiz Han`ın (1155&8211;1227) Türkistan ve Batı seferinde ağır darbe yer, birçok İslam mücahitleri Cengiz ordusu tarafından öldürülür. Cengiz işgalinden sonra Türkistan, Arap ve Fars kültürünün baskısından kurtulup, tekrar Türkleşir. Aradan yüzyıl kadar zaman geçtiğinde, Cengiz İmparatorluğu parçalanır ve çöker. İşte o zaman, Büyük Timur (1336&8211;1405), Cengiz İmparatorluğunu tekrar canlandırmak üzere iktidar mücadelesine girişir. Timurlular, bilim ve sanata yönelik bir hamle ile, Avrupa`da ``Timurlu Rönesansı´´ tabirinin ortaya çıkmasına sebep olan bir devri başlatırlar (Aka 1991: 123).

İster devletin yüksek siyasi hayatında olsun, ister insanların özel hayatında olsun, din baskısının ne derecede olduğunu, değişik bir ifadeyle bilim ve sanat eylemlerinin temeli olan fikir özgürlüğünün ne derecede olduğunu belirten en bariz ölçülerden biri de kadınların durumudur. Timurlular döneminde kadınların devlet idaresinde önemli rolleri olduğu görülür. Timur`un hanımları ve saraydaki kadınların durumu genellikle İslam kanunlarına değil, eski Türk örf ve adetlerine uygundur (Aka 1991: 108). Uluğ Bey devlet idaresinde dedesi Timur`u taklit etmiş olup, Onun yasayı iyi bilen Moğol beylerinden Duğlat Hudaydat`ı getirerek, kendisinden yasanın kaidelerini öğrenmek istediği bilinmektedir (Aka 1991: 106).

Fakat, her amil zıttı ile vardır. Timur ile aynı zamanda, Cengiz döneminde olup bitenlerden öç almak ve İslamiyet`i tekrar canlandırmak için, Fars kökenli Bahaüddin Nakşibendi de harekete geçmiştir. Bahaüddin Nakşibendi öncülüğündeki hocaların ortaya çıkışı, Türkistan`ın ikinci defa İslamiyet`le iç içe yaşamasını sağlamıştır. Türkistan üzerindeki İslamiyet`in ilk istilası kılıç ile dışarıdan gerçekleştirilmişse, bu ikinci istila, tasavvuf ile içten gerçekleştirilecektir.

İslamiyet, siyasal, sosyal ve kültürel kurum olduğu için, başlangıcından günümüze kadar hiçbir zaman gönül huzurunu temin etmekten ibaret basit bir inanç olarak kalmamıştır. İslam tarihi bir siyasal tarih olarak görülürse, ``Hocalar Devri´´ ise, bütün İslam tarihinin 77 yıllık küçük bir parçasıdır. Bu sonuç itibarıyla diyebiliriz ki, İslamiyet`in siyasal ve kültürel kimliğinin ezik düştüğü yörelerde, İslamiyet`i tekrar canlandırmak amacıyla hocaların ortaya çıkması ve faaliyete geçmesi, İslamiyet açısından gayet normal ve hatta zorunludur. İslam`ın inanç ve prensipleri yaşadığı müddetçe, şartlar uygun olursa, İslam`ın siyasal kimliği de her an kendini göstermeye hazır olacaktır.

Türkistan`da Timurluların çökmesi, zaman, mekan ve şartların, bilim ve sanat ile uğraşan Timurlular için uygunsuz, tasavvuf ile uğraşan hocalar için uygun olmasından ileri gelmektedir. Timurlular Türkistan`da bir yüzyıl tutunabildiği halde, hocalar beş yüzyıl tutunacaktır. İşte bu hocaları içeren beş yüzyıllık Türkistan tarihi, eserimin konusu olan 77 yıllık ``Hocalar Devri´´ dahil hocaların Türkistan tarihindeki bütün varlığını kapsamaktadır. Orta Çağ`ın sonu, Yeni Çağ`ın başı olan bu 500 yıllık (Büyük Timur`dan Yakup Beye kadar olan zaman) dönem, Karalar Çağı`nın (Orta Çağ) kalıplarını henüz kıramamış, Deniz Çağı`na (Yeni Çağ) henüz ayak uyduramamış Orta Asya Türklüğü için tam bir arayış dönemidir. Değişik bir deyişle bu dönem, Orta Asya Türk tarihinin en engebeli dönemidir. Hocalar eğer varlığını 500 yıl sürdürebilmişse, onlar bu dönemin engebeli olduğuna borçludur. Hocaların bu dönemdeki nüfuz ve eylemleri, bu dönemin daha çok engebeli, belirsiz olmasına ve daha çok uzamasına sebep olacaktır.

Yakup Bey Devleti, zamanı geçmiş, geç kalmış bir devlettir. Yakup Beyin biat ettiği ve dayandığı Osmanlı İmparatorluğu artık çökmektedir. Batıdaki Ruslar, Batı Türkistan`ı işgal ederek, Yakup Bey Devleti`nin kapısına dayanır ve rakibi İngilizlere karşı Türkistan`ı Çinliler ile paylaşmak üzere dayanışma içine girer. Yakup Bey Devleti bu iki düşmana karşı koyabilecek durumda değildir. Dünyada henüz güçsüz devletleri koruyabilecek siyasi güçler birliği yoktur. Dünyadaki siyasi güçler dengesinin henüz oluşmadığı zaman itibarıyla, Yakup Bey Devleti erken doğmuş bir devlettir. Böylece Türkistan Türklüğü geç kalmanın, değişen şartlara ayak uyduramamanın azabını çekecek, mahkum olacak ve devletsiz kalacaktır. Türkistan Türklüğünün bu acı kaderinde elbette Hocalar Devri`nin genel olarak hocaların 500 yıllık Türkistan tarihinde oynadığı rolünün payı son derece büyüktür. Değişik bir deyişle, Türkistan Türklüğünün ulusal devletini sürdüremeyecek derecede yorgun düşmesinin başlıca sebebi, Türklüğün vücuduna yerleşerek, Türklüğe karşı savaş veren yabancı güçlerin çabalarıdır. Her şeye rağmen, her şeyden önce, Türkistan Türklüğü içten yıpratılmış, içten çökertilmiştir. Rusların ve Çinlilerin Türkistan`ı işgal etmeye kalktığı zaman, zaten Türkistan işgal edilmeye hazırlanmış durumdaydı.

İşgal edilen bölgenin ve toplumun durumu ne olursa olsun, işgal eylemleri hiçbir zaman kalıcı ve meşru olmamıştır. Bu yüzden, işgalciler kim olursa olsun, işgal yolu içten mi, dıştan mı fark etmez, işgalciler doğrudan doğruya idareci olmaktan çekinmişlerdir. Hocalar hep hanlar aracılığıyla hanlığı yönlendirmeye çalışırken, Kalmuklar, hocalar aracılığıyla, Çinliler ise beyler aracılığıyla Türkistan`ı yönlendirmeye çalışmışlardır. Türkistan üzerindeki bu eylem, bugün de eskisi gibi devam etmektedir. Rus işgalindeki Batı Türkistan kurtuldu. Ama Çin işgalindeki Doğu Türkistan halen işgalciler tarafından seçilmiş insanlar aracılığıyla idare edilmektedir.

Toplumun iktisadi ve manevi yapısı, insanların anlayışı gelişip, bilgi çağı dünyaya hakim olursa, meşru olmayan, gizli kapaklı eylemlere, başkalarının hesabına geçinmeye dünyamızda imkan ve yer kalmaz. İşte o zaman, işgalciliğin, sömürgeciliğin kendiliğinden ortadan kalkacağı şüphesizdir. Türkistan, işgalcilerden, sömürgecilerden kurtulabilmesi için böyle bir çağ değişimine en çok muhtaç olan bir ülkedir. Bu değişim şu anda başlanmıştır. Eninde sonunda bütün Türkistan`ı yine, Timurluların bundan 600 yıl önce başlattığı bilime ve sanata yönelik eylemleri kurtaracaktır. Artık çağ değişmiştir, bundan böyle, mekan, zaman ve şartlar din ve tasavvuf için değil, bilim ve sanat için hizmet edecektir. Dünyamızda kalıcı olan da bilim ve sanatın ürünleridir. Uluğ Bey ve Alişir Nevayi, bilim ve sanata gösterdiği hizmetlerinden dolayı, Türk dünyasının ölümsüz simalarından olmuştur.

Din adamlarının yoğun çabalarıyla içte hazırlanmış şartlardan yararlanan dış güçler (Araplar, Farslar, Kalmuklar, Çinliler ve Ruslar), Türkistan`da Türk egemenliğini ortadan kaldırmaya muvaffak oldular. Fakat, İbni Sina ve Timur gibi Türklüğün yetiştirdiği büyük şahsiyetlerin Türklük için çizdiği yolu ve verdiği şuuru ortadan kaldıramadılar. Bu yol ile bu şuur, Türkün bilime ve sanata meyilli olma yoludur. Türkün özgürlük ve istiklaline düşkün olma şuurudur. Bilim ve sanattaki başarılar, özgür ve bağımsız yaşamanın teminatıdır.

Sovyet İmparatorluğunun dağılması ile dünya Türklüğü için bir rahatlama söz konusu olmuştur. Fakat, bu gelişmelerden sonra, tarih boyunca Türkistan üzerindeki hırsını hiç gizlemeyen ve bundan dolayı Ruslar ile zaman zaman arası açılan Çin, esiri olan Doğu Türkistan üzerinden Batı Türkistan`daki Türk cumhuriyetleri ile sınırı olan bir devlet haline gelmiştir. Yani Hunlar, Göktürkler, Uygurlar devrindeki gibi, ezeli ve ebedi düşmanımız olan Çinliler ile yine karşı karşıyayız. Bundan sonra bu iki ulus arasındaki olacak olan şudur: Ya, Çinliler Doğu Türkistan`ı (Uygurları) tamamen yutup, Batı Türkistan`ı işgal edecek. Veya, biz Türkler Doğu Türkistan`ı (Uygurları) kurtarıp, Çinlileri kendilerinin yapmış olduğu sınır olan Çin Seddi`nin ötesine atacağız. Üçüncü bir olacak yoktur. Tarihin yönü ve çağımızdaki gelişmeler bizden-Türklükten yanadır.

İklil KURBAN



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.