Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Türk Dünyası konuları
Türk Dünyası (888)


Türk Dünyası - Türk Dünyası konusu hakkında görüşler
Roza KURBAN - (Ziyaretci) 29.11.2013 21:28:17

VAR OLMAK..(1)

VAR OLMAK..
Roza KURBAN

Demir perdenin arkasında korku imparatorluğu kuran Stalin (1879-1953) insanların hayatı üzerinden siyaset yapmıştır. Stalin Devri`nde (1924-1953) idam edilenlerin sayısı bazı kaynaklara göre 30-40 milyon, bazılarına göre ise 60 milyondur. Bu rakam, o dönemki nüfusun dörtte birine denk gelmektedir. Ölüm, sürgün, zindan, açlık, zulüm, kan ve gözyaşı Stalin`in eserlerindendir. O dönem insanlarda güven diye bir şey kalmamış, her yeri korku sarmıştır. İnsanlar değil konu komşuya ev halkına bile şüphe ile bakmışlardır. Her an tutuklanma korkusu ile yaşayan insanlar sabah işe giderken evdekilerle helalleşerek çıkmışlardır. ``Stalin`in güneşi altında´´ neler yaşandığını dönemin canlı şahidi olan ünlü Tatar yazar Emirhan Yeniki (1909-2000) şu sözlerle ifade etmiştir: `` Sahiden Stalin`in ``güneşi altında nasıl yaşadık, bizim her amelimizi, her kelimemizi ne belirledi? Korku, sadece korku!.. Lakin önceden şunu söylemek gerek: halkta Stalin`e karşı zıt iki görüş mevcuttu: birileri açıkça onun ayakkabısını yalayacak derecede ona tapıyor, diğerlerinin kalbinin derinlerinde saklı asla bitmeyecek bir lanet yatıyordu. Fakat bu zıt fikirli insanları birleştiren ortak bir payda vardı: o da olsa korku, tarif edilemez büyük bir korku.´´ (Yeniki 1996: 59). Bu şartlar altında insan gibi yaşamak söz konusu bile değildir. Stalin Dönemi`nde insanlar 3`e ayrılmıştır:
1) Duruma uyum sağlayanlar;
2) Stalin`e karşı çıkanlar;
3) Sessizce kabuğuna çekilenler, yani suskunlar.
Bunlar arasında en tehlikeli olanları da duruma uyum sağlayıp kendi benliğinden, milletinden vazgeçmiş olanlardır. Bu insanlar artık ne kendi milletine aittir, ne de bir başkasına. Onların tek derdi vardır, o da yaşamak değil var olmaktır. Var olmanın çeşitli yolları mevcuttur. Bunu da görmüş geçirmiş Tatar tarihçi, bibliyograf Ebrar Kerimullin`dan (1925-2000) dinleyelim: ``Komünistler iktidara gelince, molla oğlu olmak, dine inanmak, geleneklere bağlı kalmak, milletinin tarihini savunmak büyük ``günahlardan´´ sayılmıştır. Bunun farkına varan Tatar aydınları, kendi ``günahlarından´´ arınmak için, bir nevi vaftiz yolunu .. Rus kadınlarla evlenme yolunu seçtiler. Bir zamanlar, Tatar Folkloru üzerine birçok büyük çalışmalar yapan bilginimiz Hemit Yarmöhemmetov kendinin ``müezzin oğlu olmasına, ``İdegey´´ metinlerini toplamasına, yayına hazırlamasına rağmen, neden tutuklanmağını, işten atılmadığının nedenlerini bana anlatmıştı. ``Eşim Rus`tu, Rus kadınlarla evlenenlere milliyetçi, halk düşmanı adını takmıyorlar´´, - demişti.
Evet, Rus kadınla evlenme, milletinden kaçma, çocuklarına Rus ismini verme, Sovyet Dönemi`nde kariyer yapma kapılarını sonuna kadar açıyordu. Şimdi de böyle. Biz kırk civarında Tatar generali, amirali olduğunu biliyoruz, onların mutlak çoğunluğunun eşleri Rus`tur. Bunların hepsi milletini satarak koltuk, makam sahibi olmanın örnekleridir. Rus kadınla evlenmediysen, ``vaftiz olmanın´´ diğer yolları da vardır. Makam sahibi olmak için kendi dilini ``unutmak´´, sadece Rus dilinde nutuk söylemek, Moskova`nın şarkısını okumak, çocuklarını Rus okullarında okutmak şarttır.
Bu durum sadece Tataristan`da böyle. Tataristan dışına giden Tatarların mutlak çoğunluğu İvan`a dönüşmüş, milletini, soyadını değiştirmiştir..Bunun başka yolu yoktur. Aksi takdirde o en zor işte, asgari ücretle çalışmak zorundasındır. Tatar kalırsa, ona ne lojman, ne kariyerde yükselme vardır, o bir zenci durumundadır. Bu şartlar altında nasıl dilini, milletini düşünürsün? Tüm Sovyet sistemi, Rus olmayan milletleri iktisadi, sosyal ve kültürel yönden Ruslaştırma amaçlı kurulmuştu.´´ (Kerimullin 1996: 402-403). Kerimullin`in sözlerine ek olarak Sovyetler Dönemi`nde kariyer sahibi olmanın diğer bir yolu vardı, o da Komünist Parti`ye üye olmak. Komünist Parti`ye üye olmadan hiçbir işini halledemezdin. Günümüzde Komünist Parti`ye üye olmanın yerini Putin`in kurduğu Birlik Rusya Parti`sine üye olmak almıştır.

Aslında Ruslaştırma siyaseti Sovyetlerden çok daha önce başlamıştır. 1552 yılında Kazan Hanlığı Korkunç İvan tarafından işgal edildikten sonra Ruslar Tatarları Ruslaştırmanın yollarını aramaya başlamıştır. Ruslar ``havuç veya kamçı´´ yöntemini kullanarak bu kirli amellerini gerçekleştirmekte gecikmemiştir. Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyaseti, İdil-Ural bölgesinde yaşayan Türklerin büyük karşılıklarına sebep olmuş, onlarca isyan patlak vermiştir. İsyanlar bilhassa XVIII. yüzyılda Rus baskısının doruk noktasına ulaştığı döneme denk gelmektedir. Sovyet Dönemi`nde olduğu gibi Çarlık Rusya`sı Dönemi`nde de dinini, milletini satanlar Çar tarafından ödüllendirilmiş. Hıristiyanlığı kabul edenler vergiden muaf tutulmuş, çocukları askere alınmamıştır. Onların tüm yükü ise milletini satmayanların üstüne yüklenmiştir. O dönem eğer birisi cinayet işlemiş ise, Hıristiyanlığa geçmesi ile onun tüm günahları bağışlanmıştır. Yani Rus olmak kolay olmanın yanı sıra çok avantajlıdır. Bu durumda tabii ki vicdanla cüzdan yer değiştirmiştir. Vicdan azabı çekemeyenler sadece var olma arzusu içinde cüzdanlarını tercih etmişlerdir. Yüzyıllardır süregelen bu yöntem hem Çarlık Rusya`sında, hem Sovyetler Dönemi`nde, hem günümüzde varlığını korumaktadır. Rus kadınlarla evlenme konusu devlet adamı ve ünlü tarihçi Zeki Velidi Togan`ın (1890-1970) da dikkatinden kaçmamıştır. Togan, Kazak siyasetçi, devlet adamı Mustafa Çokayoğlu (1890-1941) ile ilgili mektuplaşmalarından söz ederken şöyle demiştir: ``Sen daha Berlin`deki toplantılarımızda Sosyalistler Kongresinden okuyacağım tebliğin şimdi intişar eden Rusçasını okumuş, böyle fırsatlardan istifade edip davamızı tanıtmalıyız diye tasvip etmiştin. Neden böyle döndün? Her halde bu tebliğ ve sana yazdığım mektup Mariya Yakovlevna`nin (Çokay`ın eşi) hoşuna gitmedi. Böyle haller geçen sene de birkaç defa olmuştu. Elekeñ (Alihan Bükeyhan) ve Aqañ (Ahmet Baytursun)nun karıları da Rus`tu. Fakat onlar eşlerini siyaset işlerine karışmamaya alıştırmışlardı. Mektupları onlara okutmazlardı. Siyasî mesele konuşulurken onlar derhal kalkar giderlerdi.´´ (Togan 1999:484-485). Söz konusu olan isimler Kazak Türklerinin önemli şahsiyetleridir. Alihan Bükeyhan (1866-1937), Cengiz soyundan olup, Alaş Ordu`sunun kurucularından birisi, siyasetçi, eğitimci, gazeteci ve etnograftır. Ahmet Baytursun (1872-1937) ise, eğitimci, yazar ve Türkolog`dur. Rus kadınla evlendirerek Ruslaştırma da Rus siyasetinin bir parçasıdır. Ne yazık ki bu iki önemli şahsın da kadınları Rus olmuştur. Fakat Rus kadınla evlenmek onları Stalin zulmünden kurtaramamış, Alihan Bükeyhan ve Ahmet Baytursun 1937 yılında idam edilmiştir.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.