Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Haberler ve Yorumlar
`EKİYET` TATARİSTAN DEVLET KUKLA TİYATROSU TÜRKİYE`DE
Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu Türkiye’de.
 
 
         “Ekiyet” (Masal) Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu çeşitli festivallere katılmak için Türkiye’ye gelmiştir. İlk önce Eskişehir Belediyesi tarafından düzenlenen 5.Uluslararası Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali’ne katılmışlar ve orda ünlü Tatar şairi Gabdulla Tukay’ın (1886-1913) 1908 yılında yazdığı “SU ANASI” masalı esas alınarak Zinnur Husniyarov tarafından uyarlanan oyununu 24 Mart 2010 tarihinde 2 defa oynamışlardır. “SU ANASI” oyunu Eskişehirlilerin gönlünü fethetmiştir. Eskişehir Bölgesi Kazan Tatarları Kültür Yardımlaşma Derneği Başkanı Abdülvahit İrden ve Dernek Sekreteri Yaşar Aymergen gösteri merkezine giderek Tataristan Kukla Tiyatrosu ekibi ile görüşmüştür. Muhacerette yaşayan Tatarlar ile olan görüşme tiyatro ekibini de duygulandırmıştır.
         “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu 4. Ethos Ankara Uluslar arası Tiyatro Festivali’ne katılmak için Ankara’nın yolunu tutmuş. 27 Mart – 4 Nisan 2010 tarihleri arasında düzenlenen bu festival, Kültür Sanat ve Göç Etkinlikleri Merkezi Derneği tarafından tertip edilmiş olup, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı başta olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediye’si, ATO, TÜRKSOY, Çankaya Belediye’si, Çağdaş Drama Derneği ve daha birçok kuruluşun katkılarıyla gerçekleştirilmiştir. Festivale Azerbaycan, Rusya, Kazakistan, Tataristan ve başka birçok ülkenin yanı sıra Türkiye’nin Ankara, İstanbul, Eskişehir, İzmir şehirlerinden de tiyatro toplulukları katılmıştır. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu, “SU ANASI” oyununu 28 Mart 2010 tarihinde Ekin Sanat Merkezi’nde sahnelendi. Oyunun saati 12:00 olarak belirlenmişti. Biz ailece belirlenen saatten 1 saat kadar önce gösteri yerindeydik. Bu acelenin sebebi bir an önce Kazan’dan gelen millettaşlarımızla görüşme isteğiydi. Ekin Sanat Merkezi’ne gelir gelmez hemen içeri girdik. Aklımdan 16 yıllık ömrünü Stalin hapishanelerinde ve sürgünde geçiren ünlü Tatar şairi Hesen Tufan’ın (1900-1981) “İlde niler bar iken?” ( İlde neler oluyor?) dizeleri geçiyordu. Gösteri salonunda daha yeni yeni dekor yerleştirilmiş, ön sırada bir bayan oturuyordu, hemen yaklaşıp Tatarca selamlaştım, sonra tanıştık. Bu hanım, “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu’nun Müdürü Tataristan’ın Şerefli Medeniyet Sanatkârı Roza Yapparova idi. Ben de merak ettiğim soruları sormaya başladım. İlk sorum “Türkiye’yi nasıl buldunuz, beğendiniz mi?” oldu. Roza Hanım, Türkiye’yi çok beğendiklerini, Türk halkının çok sevecen, saygılı ve misafirperver olduğunu söylerken gözlerinde heyecan vardı. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu’nun bu Türkiye’ye ilk gelişi değil, 6.kez gelişiymiş. İlk kez 1985 yılında bir kere Adana’ya, ondan sonra 2 kere İzmir ve 2 kere Bursa şehirlerine gelerek çeşitli festivallerde yer aldıklarını söyledi. Ankara’dan sonra Bolu şehrindeki etkinliklere de katıldıktan sonra Kazan’a döneceklermiş. Daha sonra sohbete Tataristan’ın Halk Sanatçısı Remziye Feyzullina ve tiyatronun sanatçısı Mileüşe Feyezrahmanova katıldı. Zaman ilerledikçe daha çok heyecanlanıyordum nedense… Sonra gösteri salonundan bir erkek çıktı ve bize doğru yaklaştı ve kendini tanıtarak “Ben İldus…” diye başladı söze, ben de “Zinnurov mu?” diye sordum. “Bakınız beni Türkiye’de de tanıyorlar” diye esprileriyle sohbeti daha da canlandırdı. Karşılıklı sorular soruyorduk bir birimize, o sırada zaman da hızla akıp geçiyordu. Türkiye dışında hangi ülkelere gittiklerini sordum. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu Almanya, Fransa, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Finlandiya gibi ülkeleri gezmiş ve gittiği her yerde tüm dünyaya dağılan Tatarlarla da buluşmuştur. Bu yanıt karşısında “Dünyanın birçok ülkesinde bulunmuş, Tatarlarla da görüşmüşsünüz. Peki Tatar gelenekleri, daha doğrusu Tatarlık en çok nerede saklanmış sizce?” diye sorduğumda, “Finlandiya Tatarları çok aktif, kendi milli benliklerini korumuşlar, kendi camileri var, bu camide çocuklarına Tatar dili dersi veriyorlar” dediler. Aldığım cevap düşündürücüydü, 7 milyon Tatarın ancak 1.000’ı Finlandiya’da yaşamaktadır. 25.000 Tatar yaşayan Türkiye’den böyle bir izlenim alamamaları ilginçti.
         “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu’nun repertuarına gelince birçok konuyu içeren eserler bulunmaktadır tiyatronun repertuarında. Örneğin bu yıl Tatar şairi Nebi Deüli’nin (1910-1989) doğumunun 100.yılı dolayısıyla “Cırlap Uzgan Cey” (Şarkılar Eşliğinde Geçen Yaz) adlı oyunu Nisan ayında sergileyeceklerini söylediler. Bir de Zölfet’in, Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanını esas alarak yazdığı “Gasırdan Ozın Bu Kön” ( Asırdan Uzun Bu Gün) adlı oyunu dikkate değerdir. Çünkü Tatarlar bugünlerde millet olarak yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır, eğer böyle devam ederse Tatarların Mankurt olmasına az kalmıştır. Bu oyun Tatar ulusunu uyandırmak için önemli olduğunu düşünüyorum. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu, Tatar milli benliğini, Tatar gelenek ve göreneklerini, Tatar edebiyatını korumakta önemli bir görevi üstlenmiş ve başarıyla yürütmektedir.
         İmkan olsaydı sohbet sabaha kadar devam eder, yine de bitmezdi. Artık gösteri zamanı gelmişti. Salondaki yerimizi aldık ve gösterinin başlamasını beklemeye başladık. 13 yaşındaki oğlum Erk çok heyecanlıydı, çünkü ilk defa Tatarca bir tiyatro seyredecekti. Ben de sevinçliydim, oğluma bu fırsatı sağlayabildiğimiz için. Yavaş yavaş seyirciler salona toplanmaya başladı, aralarında Türkler, Kazan Tatarları, Kırım Tatarları, Kazaklar vardı. Bu oyun tüm Türk kardeşlerin bir araya toplanmasına bir vesile olmuştu. Genelde kukla tiyatrosu çocuklar için gibi olsa bile, gösteriye üniversite hocaları, üniversite öğrencileri gelmiş ve yetişkin insanlar çoğunluktaydı. Ve gösteri zamanı gelmişti. Önce “Sünger Fantezisi” adlı bir oyun sergilendi. 3 oyuncu Rus şarkıları (?) eşliğinde sünger şeritlerinden çeşitli şekiller oluşturuyordu. Süngerler kâh yılan, kâh at, kâh kalp, kâh SOS, kâh araba, kâh balet, kâh zürafa oluyordu. Oyun sırasında Rus şarkılarının çalınması, bizi çok üzdü, Rus şarkıların yerine Tatar şarkıları çalınırsa daha yerinde olurdu. Bu gösteri bittikten sonra beklenen oyun “SU ANASI” başlaması için geri sayım başlamıştı. Nefesler tutuldu ve sahne açıldı, sahnede mavi ile yeşilin bir arada buluştuğu güzel bir göl manzaralı dekor vardı karşımızda. Sahneye bir dede çıktı ve masalı anlatmaya başladı. Bu masal Su Anasının altın tarağını çalan köy çocuğunu anlatıyordu. Hırsızlığın ne kadar kötü bir alışkanlık olduğunun altını çizerek, hırsızlık yapanın da cezasız kalmayacağını açık bir şekilde dile getiriyordu. Oyun sırasında herkes pür dikkat Su Anası ve köylü çocuğun macerasını takip ediyordu. Oyun bittiğinde salon alkışlarla yankılanıyordu. Dillerimiz biraz farklı olsa bile, ortak bir noktamız vardı: hepimiz Türk’tük ve kalbimiz aynı atıyordu. Tüm salon ayakta alkışladı sanatçıları. Sonra Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu’nun müdürü Roza Yapparova’yı sahneye davet ettiler ve plaket verdiler. Roza Hanım da boş elle gelmemişti, o da hediyelik güzel bir Tatar Kızı kuklası ve bir kitap hediye ederken Tatarca konuştu. Sonra sözü Türksoy’un Tataristan gözlemcisi Zemfira Hasanova aldı ve “Vsem bolşoye spasibo!” (Herkese teşekkürler) diyerek konuşmayı Rus dilinde sonuçlandırdı. Bu sözler salondaki herkese soğuk duş etkisi yapmıştı. Hiçbir Rus yokken (olsa bile burası Türkiye) Rus dilinde kapatma cesaretini bulmuştu kendinde Türksoy gözlemcisi. İlk gösteri sırasında Rus şarkılarının çalınması ve oyunun sonunda Türksoy gözlemcisinin Rusça kapatması, Tatarların esaret altındaki bir esir millet olduğunun göstergesiydi. Salondaki tüm seyircilerin bu yaşanan olayları yadırgadığını söylemek gerekir.            
         Tiyatro sanatçılarının seyircilere de bir sürprizi vardı: kocaman bir kukla Tatar şarkısı eşliğinde iki partneri ile beraber Tatar halk dansını sergiledi. Açıkçası hoş bir sürprizdi. Oyun bittikten sonra da kimse gitmeye acele etmiyordu. Herkes 8 kişiden oluşan tiyatro ekibini tebrik etme telaşı içindeydi. Bazıları teşekkür ediyor, bazıları tebrik ediyor, bazıları soru soruyordu. Bu sırada ben de millettaşlarımla gururlandım, çok güzel bir iş çıkmıştı ortaya. Oyuncu olmak yetenek ister, fakat kukla tiyatrosu oyuncusu olmak hem yetenek hem de beceri ister. Bu iki işi bir arada yürütebilen sanatçılar sanki özenle seçilmişti. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu Ankaralı seyircilerin de gönlünde taht kurmuştu. Bu sırada bir Tatar şarkısı geldi aklıma:
Urmannnarga kerseñ sızgırıp ker,
Selkenmegen agaç kalmasın.
Kayda gına yörseñ matur yöre,
Soklanmagan keşe kalmasın.
 
Ormanlara girersen ıslık çalarak gir,
Kıpırdamayan ağaç kalmasın.
Nerede yürürsen de güzel yürü,
İmrenmeyen kişi kalmasın.
 
Gerçekten de herkes imrenerek bakıyordu Tatarlara. Tatar sanatçılarına olan bu ilgi karşısında mutluyduk, fakat Rus esareti altında yaşadığımızı hatırlatan olaylardan dolayı içimiz buruktu.
         Ve artık veda zamanı gelmişti. “Ekiyet” Tataristan Devlet Kukla Tiyatrosu müdürü Roza Yapparova, müdür yardımcısı Redif Gafarov, yönetmen İldus Zinnurov’a teşekkürlerimizi ilettikten sonra, başarılarının devamını diledik ve tekrar Türkiye’ye gelmelerini temenni ettik. Buluşmalar ne kadar hoş ve güzelse, vedalaşmak da o kadar zordur. Son olarak “Kazan’a selam söyleyin!” derken gözlerim yaşardı, yanıtını bile almadan arkama bakmadan hızlıca uzaklaştım yanlarından. Sevinç ve hüznü aynı anda yaşadım. Kendi kendime “iyi ki böyle sevindirebilen ve hüzünlendirebilen milletim var “ diyordum.
 
Roza Kurban
29.03.2010


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.