Kıbrıs`ta olası bir çözümden bahsedilirken Rum tarafının ortaya attığı en somut çözüm örneği sayısal çoğunluğa sahip tarafın, idari çoğunluğu da elinde bulundurması gerçeğinden geçmektedir.  

Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, "İki toplum lideri tarafından imzalanacak ve onay için halkın; Kıbrıslı Türklerin ve Rumların önüne konulacak bir anlaşma; iki oluşturucu eyalet-devlet, yani federal eyaletlerin meydana gelmesi sonucunu da doğuracak" derken, çekincelerini de şu sözlerle ifade etmiştir. "Ancak federasyon önceden var olan devletlerarasındaki bir anlaşmanın sonucu olmayacak. İki eşit devletin yeni ortaklığı yorumu bizim taraf için kabul edilemezdir ve reddedilir." Diyen Hristofyas, Türklerle eşit şartlarda bir devlet kurmaya yanaşmayacaklarını bir kez daha yinelemiştir.

Türk Tarafının ve Rum tarafının önerilerini şöyle özetleye biliriz.

Yönetimde Başkan ve başkan yardımcısının iki toplum tarafından ortak listeyle (ağırlıklı oyla) seçilmesi ki bu Rum tarafının da önerisi olsa, Türk tarafının da önerisi olsa bence yanlış bir seçim olur. Sayısal ağırlığın Rum tarafında olduğunu düşünürsek bizim başkan ve ya başkan yardımcısı adayımızın seçilme şansı sıfırdır.

4 yıl Rum, 2 Yıl Türk olmak üzere dönüşümlü başkanlık önerisi de başlı başına bir hatadır. 4 yıla karşın 2 yılda Türk tarafı ne yapabilir üstelik başkan yardımcısının da Rum olduğu bir yönetimde hangi karaları Türkler lehine meclisten geçirebilir. Mecliste de oran yine sayısal çoğunluğa dayalı olarak, 70/30 olacağını düşünürsek Türk tarafının bu mecliste bir kukla oluşumdan öteye gitmeyeceği aşikardır.

Bu görüşlerin temelde kabul gördüğünü belirten görüşmeciler, bazı ufak tefek konularda anlaşamaya varamadıklarını söylemektedirler. Daha doğrusu Hristofyas anlaşmazlıkları dile getirirken bizim Görüşmecimiz yine temkinli konuşmaktadır.

Hiristofyas Türk tarafının aslında eşbaşkan olacak başkanın ve başkan yardımcısı olmasını, Senato tarafından seçilmelerini, Bakanlar Kurulu olmamasını, Başkanlık Konseyi olmasını önerdiğini söylemektedir ve bu isteği bile çok fazla bularak Türk tarafının tezlerinin Annan planının da ötesinde olduğunu söyleyerek Türklere nasıl bir yönetim önerdiklerini de açıkça ifade etmiştir.

Şimdi gelelim bu şartların kabul edilirlik noktasına. Bugün sahip olduğumuz Cumhuriyeti feshedeceğiz. Gidip, azınlık olarak bir sözde federasyon olan aslında ise Rum`un eğmemeliğinin hüküm sürdüğü bir devlete yamalanacağız. Ben bunu anlıyorum bu şartlardan. Biz bu kadar taviz kar olmamıza rağmen Rum hala şikâyetçi olduğuna göre bizim körü kürüne teslimiyetimizi hedeflediğini düşünmek paranoya olmasa gerektir.

Hala bu görüşmelerden medet uman Türkiye Hükümeti dış İşleri Bakanı da bir an evvel bu işin bitirilmesi için takvim önermektedir. Daha fazla uzamasına tahammülleri yok anlaşılan. Biz takvim isterken Rumlar niçin takvim istemiyor acaba. Rumlar megalo idealarının aceleye getirilmesini hiçbir zaman istemezler. Onlar 200 yıl gibi bir sürede Yunanistan topraklarını ne kadar büyüttüklerini biliyorlar ve beklemesini de biliyorlar. Eninde sonunda bu adanın da Yunan toprağı olacağına inanmışlar ve de inandırmaya da devam ediyorlar.

 

İşte bu inanç bizde yok. Biz de bu adanın Türk toprağı olduğuna bir inanabilsek, eninde sonunda yeniden Türk olacağına da bir inansak, şimdi takvim belirlemek yerine, KKTC`ye sahip çıktığımızı, sonuna dek de sahip çıkacağımızı tüm dünyaya ilan ederdik. Dünya ya her fırsatta biz Kıbrıs`tan vazgeçmeye hazırız mesajları yerine Kıbrıs Türk`tür, Türk kalacaktır mesajları yollardık. Bu dik duruşumuz olası bir çözümün daha adilane olmasını sağlayacaktır. Nasıl ki Rumlar geri adım atmıyorsa bizim de geri adım atmadan duruşumuz onları düşünmeye sevk edecektir.

9.2.2009

      Ayla Berkin