ABD başkanlık seçimlerini
Barack Obama`nın kazanması, birçok ülkede umut ve sevinçle karşılandı.
Şüphesiz, ardında kanlı bir 8 sene bırakan Bush iktidarının sona eriyor
olması bile başlı başına bir sevinç kaynağıydı, üstüne Obama`nın siyah
olması, ezilenlerin temsilcisi gibi sunulması bu sevinci artırdı.
Bush`un
temsil ettiği bütün değerlerin dışında bir imaja sahip olan Obama`nın
seçimleri kazanmasıyla birlikte aslında ABD`nin kazandığını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Zira Bush iktidarı döneminde yoğun bir imaj erozyonuna
uğrayan ABD, şimdiden Obama üstünden makyaj tazelemeye başladı bile.
Obama`nın seçilmesi, Bush`un temsil ettiği "Vahşi Amerika"nın
devrilmesi olarak dünya kamuoyuna sunuldu. Oysaki Obama henüz "siyah"
bir imajdan ve niteliği belli olmayan bir "değişim" retoriğinden başka
bir şey değil. Bu seçim neticesinde sevinilecek yegâne şey, ABD`nin
kendi ırkçı önyargılarını aşmış olmasıdır. İnsanlığın ekseriyetinin hiç
tanışmadığı ya da çoktan geride bıraktığı bu ırkçı tutumu ABD`nin de
terk etmesi önemsenmeyecek bir şey değilse de, bunun Amerikan toplumu dışındaki toplumlara bir şey vaat ettiğini söylemek mümkün değil.
Obama`nın
seçilmesi şüphesiz en önemli yankısını Müslüman coğrafyalarda buldu.
Özellikle Müslüman kökenleri, Amerikan emperyalizminin hedefe koyduğu
Müslüman dünyanın toplulukları arasında bir sevinç dalgası oluşturdu.
Yüzlerce yıldır emperyalistler tarafından sömürülen, 11 Eylül
saldırıları sonrasında hedef tahtasına konularak tamamen savunmaya
itilen Müslümanlar, âdeta meydan okumalarını Obama üstünden yaptılar.
Seçim kampanyası döneminde rakipleri tarafından Müslüman olmakla itham
edilen, hatta El Kaide mensubiyetiyle suçlanan Obama`nın kazanması,
aynı zamanda Müslüman coğrafyada abartılı beklentilere yol açtı.
Amerikan emperyalizminin vahşetini birebir yaşayan Iraklı, Afganistanlı
ve hatta Pakistanlı Müslümanlar için Obama -ne hazindir ki- bir
kurtarıcı oldu. Bu Amerikan emperyalizminin vahşetinden yine onun
koruyuculuğuna sığınmak anlamına gelir ki; özelde Müslüman toplumlar,
genelde insanlık için derin bir çâresizliğin ifâdesinden başka bir şey
değildir bu. Biraz ironik bir şekilde ifâde etmek gerekirse,
şikâyetlerin sebebi efendinin varlığı değil, zalim tutumudur. Başka bir
şekilde söylemek icap ederse, daha az zalim bir efendiye herkes sorun
çıkartmadan itaat etmeye hazır...
Kazanan yine ABD olmuştur ama
bunu daha da ilginç kılan, ABD`nin kazanmak için şimdilik bir figürden
ibaret olan Obama`dan başka bir araç kullanmamasıdır. Kimi yerde siyah
olması, kimi yerde Müslüman kökenleri, kimi yerde ezilmişlerin
arasından gelmesi, kimi yerde de Bush`un zihniyetinin devamcısı
McCain`in karşısında konumlanması bu sempatinin oluşması için yeter
sebep olmuştur. Örneğin Irak`tan çekileceğini söyleyen Obama, bunun
için nasıl bir strateji izleyeceğini, ayrıca Irak`ın bundan sonraki
hâliyle ilgili nasıl bir projesi olduğunu açıklamamıştır. Irak`tan
çekileceğini söylerken ağırlığın Afganistan`a verileceğini, El Kaide
ile savaşın devam edeceğini, gerekirse Pakistan`ın bile vurulacağını
söyleyerek de bir hayli "şahin" duruş sergilemiştir. Kısaca Obama
küresel değişim için değil, ABD toplumu için değişim vaat ederek
iktidara gelmiştir. Bu değişim, şekli ama tatmini yüksek bir
niteliktedir. ABD toplumu için vaat ettiği değişim ise Beyaz Saray`da
siyah Başkan ile sınırlıdır. ABD toplumsal dinamikleri açısından önemli
olan bu konu maalesef insanlık için yeni ufuklar anlamına gelmemektedir.
Obama`nın
seçilmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde köklü değişikler
getirmeyeceği, 1915 olaylarıyla ilgili radikal tutumunu zaman
içerisinde değiştireceği uzmanların hemfikir olduğu bir konu. Ama bir
diğer kriz noktasında aynı iyimserlik hâkim değil. Türkiye`nin
güneydoğuya ilişkin politikalarında Obama`nın daha özgürlükçü tavır
takınacağı, içeride yaşanan tartışmaların yoğunluğunu Obama`nın
tavrının belirleyeceği dile getirilen görüşler arasında.
2023 Dergisi
|