-Çapar Kanat kimdir, sizi tanıyabilir miyiz?
Adana/Ceyhanda çiftçiyim. 2007 yılından itibaren çiğ süt üretimine başladım. 82 yaşında olan babam da çiftçiydi. Çocukluk yıllarımdan itibaren ne babamın ne de benim çiftçilikten zarar ettiğimiz söylenemez. Küçük çiftçilerin gelirlerinin ailelerini geçindirmeye yetmediği söylenebilir. 20 inekle 2007 yılından beri yaptığım çiğ süt üreticiliğinden beş kuruş para kazanmadığımdan çifçilikten gelen diğer gelirlerimizle işletmemizi ayakta tutuyoruz.
Çiğ süt fiyatlarını dibe vurduğu günlerde diğer çiğ süt üreticileriyle google’ dan bir internet sitesi kurduk. Bu site aracılığı ile çiğ süt üreticileri, damızlık üreticileri, süt ve süt ürünleri tüketicileri ile haberleşmeye başladık. Sitemize bu sektörü tanıyan çeşitli bilim adamları daha önceden yayınladıkları veya yeni yayınladıkları makaleleri göndermekteler. Süt sanayicilerine, tüketici derneklerine ,tüketicilere , Tarım Bakanlığı’mıza sesimizi , çığlığımızı duyurmaya çaılıyoruz. Gerçek gıdaya ulaşma arzusunda olan STK ve kişiler bizi dinlemeye başladılar. Bir dernek veya resmen kurulmuş bir STK değil, internet ortamında bir araya gelmiş Çiğ süt üreticileri ve süt ürünleri tüketicileri internet grubuyuz.Ülkemizde 1-3 inek saysısına sahip insan sayısının 800.000 bini geçtiğini ve bunların temsilcisi olmadığını biliyoruz. 1-4 inek sayısına sahip bu kişiler çiğ süt ve hayvancılık desteklerinden yararlanamadıkları gibi Damızlık sığır birliklerine maalesef üye olamamaktadırlar .İşte bu sessiz çoğunluğun , çiğ süt üreticisinin ve süt ve süt tüketicilerinin, kendimizi grup olarak sözcüleri addetmekteyiz.
Soru : Zarar ettiğiniz işe neden devam ediyorsunuz.
Cevap: Bana kalsa geçtiğimiz yılda çiğ süt fiyatları dibe vurduğunda zararın neresinden dönsek kardır deyip 4000 TL’ye aldığımız mavi sertifikalı inekleri 1500 TL’ den satacaktım. Babamı kıramadım. İnsan yitiğini kaybettiği yerde arar ! Sabret dedi. Sonra benim neden devam ettiğim değilde 800 bin kişinin neden devam ettiği de önemli . Onlar hem besinlerini besledikleri bu 1-4 inekten karşılamakta ve artanını satmaktadırlar.
Soru: Sabrettiniz , çiğ süt fiyatları ve canlı hayvanlarınızın fiyatları da yükseldi!
Cevap: Yükselmedi . Altını çizerek ifade ediyorum, olması gereken seviyeye gelmişti Kursağımızda bıraktılar.!
Soru: Süt ve süt ürünlerinin insan yaşamındaki önemi nedir ?
Cevap: Süt ve süt ürünleri Dünya’da ekmekten sonra insan yaşamında ikinci stratejik ürün olarak kabul edilmektedir. Yaşam kaynağımızdır. Bizi hastalıklara karşı korur. Böbrek ve safra taşlarını yapan süt ve süt ürünlerindeki calsiyum değil bilinenin aksine nanobakteri olduğu tesbit edilmiştir. Babam 82 yaşında halen köydeki tereyağını yufka ekmeğin içine dürüm yapıp yemektedir. Süt ve süt ürünleri bebeklerimizin ,çocuklarımızın ,gençlerimizin olmazsa olmaz besin kaynağıdır.
Soru: Yeterince süt ve süt ürünleri tüketiyormuyuz.?
Biz millet olarak sütten daha ziyade yoğurt ve ayran tüketiriz. Ayrıca son yıllarda kefir de yaygınlaşıyor. Toplam süt ve süt ürünleri tüketimimiz gelişmiş ülkelerden çok düşük.
Soru: Niçin yeterince süt ve süt ürünleri tüketmiyoruz. ?
Bunun nedeni süt ve süt ürünlerinin medya kanalıyla tanıtılmayışıdır. Tanıtanlar da ambalaj reklamını ön plana çıkartmaktalar. Son günlerde izlediğimiz ‘’ 28 kova süte bedel ‘’ reklamlarıda menfii bir propagandadır. Süt sanayiicilerimiz maalesef bu reklama itiraz etmiyorlar. Bizde diyoruz ki 28 kova süte bedel gıda gerçek gıda olamaz.1960 ‘lı yıllarda biz hergün köyümüzde süt içip yoğurt tüketirken öğrenim yaptığımız ilkokulda süt tozundan süt yapılıp öğrencilere dağıtılırdı. Şimdi süt tozundan olmasa bile kutu sütten bile böyle bir projenin maalesef hayata geçirildiğini görmedik. Tüm ilköğretim okullarımızın hiç olmazsa birinci sınıflarına süt dağıtılarak veya ayran dağıtılarak , öğretmenlerin öğrencilerine o dağıtım günlerinde 10 dakika süt ve süt ürünlerinin faydaları konusunda bilgi vermeleri sağlanabilir.’’OKULLARA SÜT KAMPANYASI ‘’ hayata geçirilmeldir.
Soru: Çiğ sütte ,üreticiden ,çiftçiden alım fiyatlarını kim belirliyor ?
Çiftçiden alım fiyatlarını 4 firma belirlemektedir. Bu dört firma ambalajlanmı süt ve süt ürünleri pazarının % 60’ına sahiptir. Fiyatları dibe indiren de olması gereken seviyeye getiren de bunlardır. Son aylarda 0,85 TL’lere getirilen fiyatlar yine bu firmaların alt taşeronları (toplayıcıları ) tarafından Çukurova’da (Adana ,Mersin ,Osmaniye ) 04.Şubat 2010’da 0,7 TL’den 0,6 TL’ ye indirildi. Üstüne basa basa söylüyorum, Çukurova’da indirildi. Serbest piyasa ekonomisinin kurallarına göre çiğ süte talep azlığından değil , Çukurova’da çiğ süt toplayıcısı ve süt ürünleri sanayicileri tarafından 04.02.2010 tarihide rekabet kanununa aykırı bir şekilde yapılan toplantıda karar alındı ve ertesi gün de uygulandı. Benzer uygulama akabinde Ereğli (Konya) da ,arkasından Konya’nın tamamında uygulanmaya başlandı. Şu anda Konya’da çiğ süt alım fiyatları 0,50,55 aralığındadır. Burdur’da yapılan çiğ süt alım ihalesinde ,kooperetif yetkililerine ve çiğ süt üreticilerine konya ve Çukurova’daki düşen fiyatlar emsal gösterilmiştir. Kötü emsal ,emsal olamaz kuralı olsa da çiğ süt üreticileri ejderhaların elindedir. Çiğ süt üreticisinin çiğ sütü satmıyorum deme şansı yoktur. Serbest piyasa ilkeleri değil rekabet kanuna aykırı işlemlerle çiğ süt piyasası düzenlenmektedir. Süt sanayicisinin çiğ sütü almıyorum deme şansı vardır. Çünkü AB ‘nin dampingli süt tozlarının canı sağ olsun ! Süt sanayicisinin elinde iki sopa vardır. Birincisi süt tozudur,ikincisi rekabet kuralına aykırı toplatılarla, telefon görüşmeleri ile aralarında fiyat anlaşmaları yapmalarıdır.
Soru:Tarım kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Damızlık canlı hayvan ithalatı yapıp bunları çiftçilere dağıtacaklarını ifade etti . Bu konudaki görüşleriniz ?
Cevap: Biz bu filmi 90’lı yılarda görmüştük. O yıllarda özel firmalarda binlerce damızlık düve getirdi. Kooperatiflere sattı. İthalatın açık olduğu ülkeler pahalı olduğu için ithalatı kapalı olan ülkelerden daha ucuza getirerek gemilerin seyir defterleri ve menşei şahadetnameleri değiştirilerek ülkeye hilkat garibesi hayvanlarda sokuldu. Hiçbir damızlık üreticisi işletmesinde en iyi damızlık düvesini satmaz kuralını unutmamak gerekir. Tarım kredi çiftçiyi ,ülkemiz hayvancılığını çok düşünüyorsa , parası da çok ise elini taşın altına sokacak projeler üretmeyi düşünmesi gerekir. Tarım Kredinin damızlıkları getir getirmez çifçiye satması çiftçi için risklidir. O da getirilecek hayvanlar kesin yol yorgunudur. Dış ülkede hayvanlar gebe ise yolda nakliyenin getireceği düşük doğum riski oldukça fazla olacaktır. Ülke içinde nekledilen gebe hayvanlar biel düşük doğum riski yüksek olmaktadır. Dış ülkeden gelecek damızlık hayvanlarda belirli bir süre iklim uyumsuzluğu da söz konusudur. İşte Tarım Kredi bu tür riskleri çiftçinin sırtına yükleyerek para kazanmak istiyor. Tarım Kredinin ülkemiz damızlık sığır yetiştiricilerine ,çifçilerimize katkıda bulunmak istiyor ise kendilerine şu projeyi sunabiliriz: TİGEM ‘e ( Tarım İletmeleri Genel Müdürlüğü )bağlı Devlet Üretme Çiftliklerinin damızlık hayvan yetştiriciliği için alt yapısı müsaattir. Arazisi mevcut. Yem bitkileri ve damızlık hayvan yetiştiriciliği tecrübesi ve bu işler için yetişmiş mükemmel personeli de var. Finasnsmanı ve Mülkiyeti Tarım Krediye ait olmak üzere belirli sayıda 10.000 gibi damızlık düveler yurdışından getirilebilinir . Getirilen bu canlı hayvanlar sürekli hatta 24 saat Tigem’in veterinerlerinin gözetiminde olacağı için çiftçiye direk satıldığında olacak riskler hemen hemen yok edilmiş olur. Gelen düveler birer doğum yaptıklarında buzağısız olarak süt sağılır inek halinde ilk doğumu geride bırakmış ve gebe vaziyette çiftçiye satılabilir . Çiftçi de aldığı hayvanın kaç litre süt verdiğini, iklime uyum sağlanılmış olduğunu bilerek alır. Devlet Üretme Çiftliğinde kalan dişi buzağılar damızlığa bıraklır,erkekleri de hedeflenen canlı ağırlığa ulaşınca satılır.
Tarım kredi ile ilgili bir başka proje ise: Tarım kredinin üyelerinin % 99 ‘u 1-3 arasındaki sayıda canlı hayvana sahip küçük çiftçilerdir. Ülkemizde 1-3 arasında canlı hayvan sayısına sahip ailelerimizin sayısı 800.000 civarındadır. Bu çifçilerimizin inekleri hem beslenmelerinin hem de geçimlerinin kapısıdır. Onların kapılarını açık tutacak bir başka projede Ülkemizin çiğ süt piyasasını düşüren kartellere karşı süt ve süt ürünleri fabrikalarını kurmasıdır. Tarım Kredi’nin böyle bir şeye yeltendiğini duyunca sevindik. Ama Eskişehirde değil , Çukurova’da kurmalı veya satın alım gerçekleştirmelidir.
Soru : Niçin Çukurova ?
Cevap : Çiğ süt fiyatlarını düşüren taşeron firmalar Çukurova’dadır. Artçı deprem gibi fiyat düşüşleri önce Çukurova’da başlatılıyor sarsıntı konya’nın Ereğli ilçesine bulaşıyor, Burdur ilimizde ,Konya ve Çukurova referans gösteriliyor. Nitekim 0,85 TL den Batı illerimizde çiğ süt alımı yapan firmalar , çiğ süt fiyatlarının bu illerde düştüğünü bildiren fakslarını alım yaptıkları kooperatiflere çekmeye başladılar. Yani önümüzdeki ihalede düşük fiyata hazırlıklı olunuz demek istemektedirler.
Soru : Sözünüzü kesmemek için sormamıştım. TİGEM zarar ediyor denilmekteydi .! Zarar eden bir kuruluşla Tarım kredi kooperatifleri Merkez Birliği niçin böyle bir damızlık üretim prejesi yapsın ?
Cevap : TİGEM ‘in ülkemiz sathına dağılmış bir çok Devlet Üretme çiftliği vardır. Bu çiftliklerden bazıları geçtğimiz yıllarda bir iki işletmesinin zarar etme sebebi kuraklıktı. Mesela Celanpınar (Şanlıurfa ) devlet üretme çiftliğinin bütün arazilerinde evvelki yıl kuraklıktan bir tutam yeşil ot bile yeşermedi.! Çiftçilerde zarar etti , ceylanpınarda zarar etti. Çiftçiler kuraklık parasal desteklerini aldı. TİGEM bir kamu kuruluşu olduğu ve destekleme kararlarında kamu kuruluşlarının bu tür desteklere müraacatları söz konusu olmadığı için alamadı. Kuraklık olmasada TİGEM , ne iyi tarımuygulamaları, ne mazot desteği, ne ürün desteği ne de hayvancılık desteği alamamaktadır. Mevcut iktidar TİGEM ‘üzerinde geçtiğimiz yıldan başlayan ve önümüzdeki yıllarda da devem edecek yatırım yardımları sayesinde 250-300 milyon dolar kar getirisi elde edecektir. TİGEM ‘i n eleştirilecek yanı var ise o da personel politikası olmalıdır. Özelleştirme rüzgarından payını almaya ramak kalan TİGEM bu konuda kendisine çekidüzen verdiğini izlemekteyiz. Artık kadrolu şişirilmiş eleman değil ,ihtiyaca binaen o da müteahhitler vasıtasıyla mevsimlik işçiler çalıştırmaktadırlar. Tarım Kredi çiftçiyi yakmadan para da kazanmak istiyorsa TİGEM ‘ile beraber devler üretme çiftliklerinde damızlık üretim ve çiftiye söylediğimiz çerçevede satma projesine girmelidir. Damızlık yetiştirmek hassas bir iştir. İthal edilen hayvanların riskini hemen çiftçiye yükleme hevesinden vazgeçip , bir kaç yıl bu riski Tarım Kredi kendi sırtında taşımalı sonra damızlıkları çiftçiye teslim etmelidir. Tarım kredi böyle bir şeyi düşünebiliriz der ise biz projenin detaylandırılmasında gönüllü olarak yardımcı olabiliriz. Çiftçi, al-sat kolaycılığında mahvedilmemelidir!
6- Ambalajlı Süt ve süt ürünlerinin tüketicilere ulaştırılmasında ne gibi sorunlar vardır ?
Tüketiclerimizin herşeyden önce gerçek besin değerini bilerek gerçek gıdayı satın alabilme imkanı maalesef yoktur. Bu imkanı süt ve süt sanayiciilerimiz tüketicilerimize vermemektedirler. Süt tozu kullanımı süt ve süt ürünlerinde kullanılması bir gerçek iken hiç bir tüketici süt ve süt ürünleri ambalajlarının üzerinde süt tozu şu oranda kullanılmıştır yazısını gördüğünü söyleyemez. Tüketicilerinde toplandığı sitemiz üyelerince Tarım Bakanlığı’na bir takım gerekçelerimizle birlikte sonuç olarak şöyle bir talepte bulunduk:
Mevcut kanunlar ve yönetmelikler hükmünce süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> ve/veya << çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için gereğini , bu yasal başvru dilekçemin kayda alınmasını , evrak giriş numarasının elektronik posta adresime göndrilmesini , yine yasal süre içinde elektronik posta adresime cevaplanmasını arz ederim.
Bakanlık bize cevabında : Süt ve süt ürünlerinin etiketinde içindekiler kısmında süttozu da dahil olmak üzere kullanılan bileşenlerin tümünün belirtilmesi zaten mevcut bir uygulamadır. Ancak buna ilaveten yazınızda talep etmiş olduğunuz üzere ayrıca süt ve süt ürünlerinin etiketinde “süttozundan imal edilmiştir” ve/veya “çiğ sütten imal edilmiştir” ibarelerinin de yer almasına ilişkin öneriniz Ulusal Gıda Kodeks Komisyonuna iletilecek ve Tebliğ çalışmalarında değerlendirilecektir.
Demektedir. Yani süt tozu kullanan, bunu yazmak zorunda ! Ama gel gör ki misali biz tüketicler olarak süt tozu şu kadar oranda kullanılmıştır yazısını göremedik. Biz ne satın aldığımızı bilmek zorundayız. Süt tozu kullanılan süt ve süt ürünü satın alacak isek, sadece çiğ süt kullanılmış süt ve süt ürünleri satın alacak isek veya karışık satın alacak isek bunu ambalajın üzerinde tüketici olarak görmeliyiz. Bizim Tarım bakanlığı’na gönderdiğimiz bu istemleri kapsayan dilekçe örneklerimizi okuyan süt ve süt ürünleri sanayiicilerinin sözcüleri konumundakiler bize << süttozu kullanımının sanki ürünlerin kalitesini bozan ve mutlaka belirtilmesi gereken bir hata gibi sunulmasının tüketiciyi yanlış yönlendireceği, olmayan kaygıları artıracağı >> demektedirler. Bizde diyoruz ki süt tozu ,süt ürünlerinin kalitesini bozan bir ürün değil ise Ulusal kodeks’in amir hükmüne niçin sanayicileriniz uymamaktadır , niçin temsilcisi olduğunuz sanayicilerinizi bu yönde uyarmıyorsunuz dedik. Ve demeye de devam edeceğiz. Bir çok sanayiciye e maillerle, ürünlerinde süt tozu kullanıp kullanmadıklarını sorduğumuzda << kullanmıyoruz >> cevabını aldık. Öyle ise ülkeye geçtiğimiz yıl AB’nin dampingli süt tozunu ithal edip kullanan kim.? Burada tüm süt ve süt ürünleri üreticilerini sadece kullandıkları süt tozunu değil , ne kullanıyorlarsa onları ambalajları üzerinde okunaklı bir şekilde yazmaya davet ediyorum. Bizim ekmekten sonra ikinci öneme sahip bu ürünlerimizin gerçek besin değerinde bizlere ulaşmasını sağlamalıdırlar. Neye para verdiğimizi bilmek istiyoruz.
Soru: Süt ve süt ürünleri işleyen firmaların teknolojilerinde ne gibi sorunlar vardır. ?
Cevap: Bu sorunları ben de Tarım Bakanlığı’mıza bağlı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü ‘ de bilmektedirler. Ülkemizdeki süt ve süt ürünlerindeki oldukça düşük tüketimini göz önüne alarak sorumlu bir vatandaş olmanın bilinciyle bu sorunları masaya yatırmak istemiyorum. Bir kısmından bahsetmek isterim. Ülkemizin halen ambalajlanmamış parekende açık sütü miktarı % 40 dır. Parekende açık sütün fiyatı Adana’da 1TL- 1,25 arasındadır. Süt ve süt ürünleri sanayiicisinin çiğ süt üreticisinden satın aldığı fiyat ise 0,6 TL’dir. Kutu ambalaj üreticileri, affedersiniz, üreticisi tv’lerde << en sağlıklı süt kutu süttür >> reklamını yapadursun tahsillimizde tahsilsizimizde kutulandırılmış sütü hem fiyat paritesinden ,hem de gerçek besin değerine ulaşma arzusundan parekende açık sütü tenceresinde kaynatarak ,hem süt olarak ,hem de yoğrut ve ayran yapımında kullanmaktalar. Aaçık parekende süt sağlıksızdır diyenler 4 milyon civarında nufusun, kendi ürettiği çiğ sütü satıp yerine kutu sütü satın almalarını kimse beklememelidir. Dünya’ya ismini bizim verdiğimiz yoğurtaki eski lezzet kalmadı. O içindeki yeşil su kalmadı. O yeşil su bizim ninelerimizden öğrendiğimiz kadarıyla ,safra kesemizi temizlemekte ,böbreğimizdeki taşları eritmekte olduğuna bilmem doğru bilmem yanlış inanırdık. Şimdi ambalajlardaki yoğurtları duvara fırlatsak duvara neredeyse tamamı yapışır vaziyettedir. Eski yoğrudumuzu sanaayicilerimizden , ulusal gıda kodeks komisyonundan geri istiyoruz. Bunu isteyenlerin sayısı ülkemizde az da değil. !
Teknoloji denilince bir önemli hususa daha değinmek isterim. Ülkemizde ve dünya’da süt ve süt sanayisini oluşturan teknoloji ISIL İŞLEM ‘e göre konumlandırılmıştır. Başka teknolojiler çiğ süt üreticisinin aleyhine olacağı için başka teknolojilerin düşünülmesine fırsat verilmemiştir. ISIL işlem teknolojisi kim ne derse desin süt ve süt ürünlerinin gerçek besin değerinden daha alt değerlerde bu ürünlerin tüketiciye ulaştığını göstermektedir. Bu konudaki iddiamızı destekleyen ,çeşitli bilim adamlarımızın makaleleri elimizde mevcuttur. Çiğ sütün üretim yerlerinde frozen ( şoklama veya dondurma )tekniğinin araştırılması için hem çiğ süt üreten hem de süt teknolojisi bölümüne sahip Ziraat fakültelerimize görev verilmelidir. Bunu Fakültelrimizin başaracağına inanıyorum. Mikrobiyoloji ,gıda mühendisliği, soğutma –iklimlendirme ilmi bir araya getirilerek bunu Ziraat fakültelrimizin başaracaklarına inanıyorum. Bunu bizden duyan sektör temsilcileri soruyorlar : bu teknoloji dünya ‘da var mı ? Elbetteki yok. Olmaması gerekçe değildir. Bu teknolojinin araştırlmasının ne zararı var. Yüksek lisans yapacak gıda mühendisliği, soğutma iklimlendirme, mikrobiyologlara bunun güzel bir ödev olacağına inanıyorum. Nanobakteriyi Mars’ta NASA uzmanları buldu. Nasa’dan habersiz Dünya’da bulan da Bir Türk Bilim kadınımız olan Neva Çiftçioğlu’dur. İnsanlarımızda böbrek taşlarının,safra kesesi taşların ve kalplere takılan sten(yüzük) leri tıkayan unsurun nanobakteri olduğunu isbatladı. Bu buluş ,safra taşlarının cerrahi yöntemle değil tedavi yöntemi ile , böbrek taşlarının kırma metodu ile değil yine tedavi yöntemi ile ,eklem romatizmasının da ,kalplere takılan stenlerin de tıkanmasının tedavi yöntemi ile iyileştirilmesi yakın bir zamnada gerçek olacak. Bu bakımdan ülkemizin bilim adamlarına iyi bir ödev verirsek başaracaklarına eminim. Ödev vermez isek; döner döner benim oğlum bina okur deriz. Üniversitelerimiz araştırma yapmıyor deriz ! Bu araştırma olumlu sonuç verdiğinde sağlık inekten ,hijyen koşullarda çiğ süt üretimi yapan işletmelerde bu sistem uygulanmalıdır.
Bu tür araştırmalar devam eder iken parekende açık sütün satışının 1930 tarihli yasaklama kanununun değiştirilerek parekende açık sütün aynı ABD ve Avustralya’ da olduğu gibi 5 litrelik cam kavanozlarda belirlenecek disiplin içinde günü birlik satışına da izin verilmelidir. Gerçek besin değerine tüketicilerimizin ulaşmasının önü açılmaldır.
Soru: Süt ve süt ürünleri ambalajlarında sorunlar var mıdır ?
Cevap : Ulusal gıda kodeksi ‘nin ve Türk Standartları Enstitüsü’nün tıpatıp kabul ettiği Avrupa Birliği EN -1186-1-15 standardına göre ambalajlardaki PE (Polyetilen ) ‘in gıdaya geçişi << kabul edilebilir >> orandadır. Bu kabul edilebilir oranı Avrupa , Tarım bakanlığı’na bağlı Ulusal gıda kodeks komisyonumuz ve TSE kabul etmiş ama biz tüketicler olarak bu << kabul edilebilir >> geçiş değerlerinin Avrupa’da da ,ülkemizde de sorgulanmadan tercüme ettir, al yönteminin benimsendiğine inanıyoruz.
Soru: Bu sorun nasıl Çözülebilir ?
Bu <<kabul edilebilir geçiş değerlerinin >> insan sağlığını tehikeye atıp atmayacağı konusunda AB ülkelerinde klinik araştırmanın yapıldığına dair internet aramalarımızda rastlayamadık ! Şayet varlığından haberdar olan var ise biz tüketicileri bilgilendirmelerini bekleriz. Kaldı ki bu klinik araştırma basit olup Avrupa ‘da yapılmış olsa bile ülkemiz bilim adamlarının yapacağı klinik araştırmaya güvenimiz tam olacaktır. Zaman geçirilmeden üniversitelerimiz bu standartlardaki << kabul edilebilinir geçişin >> insan sağlığına zaraları konusunda klinik araştırmayı derhal başlatmalıdırlar. ! Biz tüketiciler olarak SAYDAM CAM ambalajın gıdaya geçişinin 0 (Sıfır) olduğunu bilmekteyiz. Gıdada saydam cam ambalaj kullanan sanayicilerimize burada teşekkür ediyorum. Saydam olmayan camlarda da yine gıdaya camdaki boyanın o standart dahilinde geçit verdiğini söylemeliyim. Gıda da renkli cam ambalaj yerine saydam cam abalaj kullanılıp dışı güneşten-ışıktan etkilenebilecek ürünler ikinci ince kağıda sarılabilinir. ! Organik gıda üretimine geçişi özendirmeye çalışan Tarım Bakanlığımızın bu yönde düzenlemelerini de bekleriz.
Soru: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı İllerde kurulmuş olan Gıda Kontrol laboratuarları süt ve süt ürünlerini ve gıda ambalajlarını denetlemekte yeterlimidir ?
Cevap: İllerde kurulu gıda kontrol labaratuvarlarının cihazları gıda ambalajlarını denetlemekte yeterlidir. Süt tozu kullanıpta ambalajları üzerinde yazmayan sanayiicilerinürünlerini denetlemekte cihazları yetersizdir.
Soru: Ulusal gıda kodeks komisyonu bu aksaklıkları ortadan kaldıracak düzenlemeler niçin yapmıyor ?
Bu ülkede şeker kurulu var ,enerji kurulu var, BBDK , rekabet kurulu gibi birçok bağımsız kurul var.
Şu anda yapısı itibariyle UGKK yedi üyesinden ;ikisi üniveristelerden , biri sağlık bakanlığından, biri TSE’den , üçü Tarım Bakanlığından ,biri gıda sanayicilerinin en çok üyeye sahip sivil toplum kuruluşunun aday gösterileni Tarım Bakan’ımızın onayı ile oluşmaktadır. Komisyonun başkanlığını da Tarım bakanlığı’nda Müsteşar yardımcısı yapmakta, sekreterya görevi yine bakanlıktadır. Üç ayda bir toplanmakta veya Başkanın çağrısı üzerine tplanılmaktadır. Tarım Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Tarım bakanlığı’ndaki diğer iki üyenin aynı zamanda amiri pozisyonundadır.
Bu kurulda gıdayı tüketen tüketici derneklerinin, çiğ süt üreticilerinin, Damızlık sığır yetiştiricileri merkez Birliğinin birer temsilcisi maalesef yok. Gıdayı ambalajlayanın temsilcisi var , gıdayı üreten DSYMB’nin , Çiğ süt Üreticisinin ,gıdayı tüketenin kodeks komisyonunda temsilcisi yok . Bu çok garip bir durum değil midir ? Hiç olmazsa en çok sayıya sahip olan tüketici derneklerinin bir üyesi olmalı diyeceğim ama Ulusal Gıda kodeks komisyonu yerine Ulusal gıda kodeks kurulu bağımsız olarak az önce söylediğim temsilcilerden de oluşturularak kurulmalıdır. Gıda kontrol labaratuvarları da bu kurulun emrine verilmelidir. Gıda ile ilgili denetim-şikayet sonuçları kamuoyunun bilgisine sunulması için resmi gazetede yayınlanmalıdır.
Soru : Geçtiğimiz yıl süt tozu üreticilerine verilen 30 trilyonluk destek amacına ulaşmış mıdır ?
Bize göre amacına ulaşmamıştır. Ama Bakanlığın resmi görüşüne göre amacına ulaşılmıştır denilmektedir. Sebeb ise; Çiğ süt fiyatı düşük iken süt tozu teşviğini verdik çiğ süt fiyatları 0,85 TL seviyeye geldi ,gerekçeleridir. Süt tozu teşviği bütçesinden 30 trilyon un 13 trilyonunu sanayicilerimiz kullanabilmişlerdir. Yani daha 17 trilyonluk süt tozu yapılmamıştır. Ama bakın Çokurova’da çiğ süt fiyatı 0,6 TL’ye indirildi .İndi demiyorum indirildi. Geçtiğimiz yıl çiğ süt fiyatının düşürülmesi de beş aydan beri olması gereken seviyeye getirilmesi de süt sanayiicilerimizin fiyatları toplantılarla ,telefonlarla aralarında anlaşarak fiyat indirme yoluna gitmişlerdir. Bunun örneğini Çukurova’da yaşadık: 04. 02 .2010 tarihinde çiğ süt toplayıcıları toplantı sonucunda aldıkları kararla çiğ süt fiyatını 0,7 TL’ den 0,6 TL ye maalesef indirerek yürürlüğe koydular.
Soru: Süt konseyi fiyat konusunda düzenleme yapamıyormu ?
Cevap: Maalesef süt konseyi işlevsiz !
Soru : 02.03.2010 tarihinde resmi gazetede yayınlanan hayvancılık desteklemeleri ile ilgili bakanlar kurulu kararını nasıl değerlendirmektesiniz.
Ülkemizde 1-3 inek sayısına sahip işletme sahibi 800.000 geçkin aile var . Bunların toplam nufüsu 4 ile çarpar isek 3 milyonu geçmektedir. Bu nüfusun aile reislerini ve en çok hayvana sahip bu kitleyi hayvancılık desteklerinden mahrum bırakmıştır. Bu aile reisleri hem ailesi için süt ve süt ürününü kendi üretmekte ve artanınıda süt toplayıcılarına satmaktadır. Veya peynir, terayağ yapıp kasabasında , köyünde ineği olmayanlara satmakta ilköğretime ,hatta üniversiteye gönderdiği çocuğuna da harçlık yetiştirmeye uğraşmaktadır. Bu kesimi 20 yıldan bu yana Tarım bakanlığının merkez bütçesinden ve Soysal yardımlaşma vakfının 2 inek x 50 kişi olarak kooperatiflendirilip projelendirilerek tip projeli şekilde damızlık canlı hayvan verilen binlerce kişiyi de kapsamaktadır. Asgari ücretin 3/2 sinden daha az gelire sahip olanlara Kaymakamlıklar aracılığı ile bir çok köyde kişi başına birer inek verilen kesimi de kapsamaktadır. İşte 20 yıldan bu yana Sosyal projelerle donatılan bu kesim de hayvancılık desteğinden mahrum bırakılmıştır. Hayvancılık desteklerinin sosyal yönü bu kararda ihmal edilmiştir. Destek almak için en az 5 inek sahibi olmak şartı vardır. 5 ineği olanın bir ineği ölse ne yapacak !
Hayvancılık yatırımlarına verilen destekler ülkemizin sosyal tedbirleri göz önüne almaktan oldukça uzaktır. Destekleme Genel Müdürlüğü’nün yıllardır sürdürdüğü 2x5 ,2x4,2x6 inek köylüye uzun vadeli satış ve ahırlandırma projeleri hem hayvancılığımızı kalkındırma hem de köyde yaşayan nüfusu köyde tutma getirisi vardı. Hatta geçmişteki bu projeler köyden şehre göç etmiş nufüsü bile köye geri getirmekte olduğunu biz kendi gözlemlerimizle tesbit etmekteyiz.
Bu kararnamede çiğ süt üreticilerine litrede 0,04 TL verilmesi öngörülmüştür. Bu çiğ süt üreticisine koltuk değneği bile değildir. Çiğ süt Çukurova’da 0,7 TL’den 0,6 TL’ye düşürüldü.Çiftçi aldığı bu parayı direkt olarak yem borcuna , veteriner borcuna verecektir. Çiğ süt Üreticilerinin yemcisinin, Serbest veteriner Hekiminin veresiye defterine bakıldığında borçların kabarıklığı hepimize bir fikir verecektir. Biz sadaka istemiyoruz. Sabit bir taban fiyatı istiyoruz. İşletmemiz Yıllık yaklaşık 48000 litre çiğ süt üretmektedir. Bu kararnamenin bize verdiği destek 1920 TL’dir. İşletmenin 7200 TL kesif yem, 3000 TL veterinere borcu vardır. Kaba yem ve diğer bütün masrafları da çiftçilikten gelen gelirlerimizle karşılamaktayız.
Bu bakanlar kurulu kararında da geçtiğimiz yılın bakanlar kurulu kararında olduğu gibi çiğ sütün değerlendirilmesi başlığı altında 17. Şıkta bahis vardır. Bu bahsi geçen yıl Tarım bakanlığı çıkış sebebi de bu olduğundan 30 Nisan 2009 da tebliğ yayınlayarak süt tozu teşviği olarak süt tozu fabrikalarına kullandırtmıştır. Geçen yıldaki süt tozu desteklemesini Tügem genel müdürlüğü’ne sorduğumuzda iç piyasada kullanılan süt tozlarında değil ,ihracaatta kullandırılıdığını bilgisini aldık.Geçen yılki tebliğ teknik olarak incelediğimizde ihracatta kullanılmasının denetlenmesini gerektiren ifadelerden çok uzaktır. Bu nedenlerle bu yıl da süt tozu tebliği şayet yayınlanacak ise ; Dahilde işleme Rejimi (DİR ) çerçevesinde istenecek belgeler arasında satış belgelerinin yanısıra GÇB ( Gümrük Çıkış beyannamelerinin ) istenmesi ve Bu beyannamelerin doğruluğunun Tarım Bakanlığınca Doğrudan ilgili Gümrük Kapısından teyidinin alınması gerekmektedir. Süt ve süt ürünleri dışında ihracat teşvikinden yararlanarak dahilde işleme rejimi çerçevesinde , -Firmalar için biraz zahmetli olacak ama -tebliğde bu hükümlerin olmayışı kamuoyunda tebliğ konusunda malı yurt dışına çıkmış gibi gösterip dahilde işleme rejimi çerçevesinde taahhüdünü sahte belegelerle kapatmaya çalışanların yargılanması ortada iken bu yılki yayınlanacak süt tozu tebliğinde bu tereddütler ortadan kaldırılmalıdır.
14-Son aylarda basında at eşek eti haberlerini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
At ve eşek bildiğimiz gibi Anadolu’da binek olarak kullanılmasının yanı sıra , At , traktörün çıkamadığı sarp yerlerde ,yaylalarda çok küçük arazilerde toprağı işlemek için kullanılmaktadır. At ve eşeği yaşlanınca sahipleri her zaman satar. Ne et fiyatlarının fırladığı ,ne de et fiyatlarının eski saviyelerinde olduğunda sahipleri at ve eşeğin eceliyle ölümünü beklemez. At ve eşek et fiyatlarının düşük olduğu zamanlarda da alınıp satılan bir metaıdır ve kesilip et olarak pazara sunulmaktaydı ! Et fiyatları artığında şehir zabıtasının ,polisin at ve eşek, hatta kesilmiş karkas et nakli dikkatlerinde olduğu için yakalanıp medya ya konu olmuştur. Etin bir değeri olduğu için geçmişte de et fiyatları artığında da sahtekarların daima müraacat kapısıdır. Yani et fiyatı 5 TL olsa bile at ve eşeğin etini sahtekarlar piyasaya sürmeye devam edeceklerdir.
Mezbahaneye kesilmek üzere gelen inek ,koyun ve keçi gibi canlı hayvanlar Veterinerlerimiz tarafından sadece göz muayenesine tabii tutulmaktadır. Hastalığın ilerlemiş dönemlerinde göz muayenesi doğrudur. Ama hastalığın başlangıcında bu doğrumudur takdiri size bırakmakla beraber mezbahahanelerimizde kan tahlil laboratuarlarının kurulması gerekmektedir.
Soru: -Ülkemizde çiğ süt üretiminin ve hayvancılığın gelişmesi için yıllardır destekleme verilmektedir. , hayvancılığın gelişmesi , et ve süt fiyatlarının istikrara kavuşması için çözüm yolu nedir. ?
Cevap: Son yirmi yılda gelmiş geçmiş tüm iktidarlar içinde bu iktidar hayvancılığa en büyük desteği bu iktidarın verdiğini kimse inkar edemez. İktidar hayvacılığı ,çiğ süt üretimini var olan bütün ekonomik gücü ile desteklemektedir. Bu konuda iyi niyet ve destekleme yetmediğini gördük. Küçük baş hayvan ve büyükbaş hayvan üretiminin can damarı onların annalerinden alınan çiğ sütün fiyatıdır.Çiğ sütün olması gereken seviyelerde yıllarca tutmaz iseniz bu tutmayışı , canlı hayvan fiyatlarının düşüklüğünü sınır komşularımızdan kaçak canlı hayvan geçişleriyle korunursa ve bu ülkelerdeki artan fiyatlarla kaçakçılık tersine dönerse yıllarca arap ülkelerine canlı kuzu olması gereken yaş altında ihraç edilirse bu duruma gelinir. Çiğ süt fiyatlarının yem fiyatlarına olan kazanç paritesi göz ününde bulundurularak çiğ süt fiyatı sabitlenebilmelidir. Bir kilo yem fiyatı 0,6 TL’dir. 0,6 TL’den çiğ süt satan çiğ süt üreticisi zarardadır. 5 adet ve yukarı sayıdaki işletmeye sahip olanlar geçtiğimiz yıl süt ineklerinden bir çoğunu kasaba göndermek zorunda kaldı. 1-3 sayısına sahip olupta desteklemelerden faydalanamayan kesimin ineklerini kasaba göndermeyişinin sebebi ürettiği süt, yoğurt, peynir ,tereyağını aynı zamanda ailesinin besin kaynağı olduğu içindir. Çiğ süt fiyatlarındaki sarsıntılara da bu tür küçük işletmeler bu yüzden dayanıklıdır. Hayvancılığımızın halen ayakta oluşunu da bu kesime borçluyuz. Çünkü bu kesim sayısal olarak da en çok hayvan sayısına sahiptir.
Çiğ süt fiyatlarının olması gereken seviyede olması hayvancılığımızın dinamosudur.Çiğ süt fiyatını süt sanayicilerimiz karşısında koruyacak tek kurum SEK ( süt endüstrisi Kurumu ) idi. Bu kurum özellleştirildi. Yanlıştan dönmek ayıp değildir.. Hayvancılıkla ilgili hayvan başına verilen destekler , çiğ süte verilen 0,04 TL , yatırım yapacaklara verilen ve verilecek destekler ,hepsi palyatif tedbirlerdir. Süratle çiğ süt üreticilerinin inisiyatifinde SÜT ENDÜSTRİSİ KURUMU YENİDEN KURULMALIDIR. Çiğ sütü de üreten ,besi hayvanını da üreten Damızlık Sığır yetiştiriciliğidir. Onların buzağısını besletecek çiğ sütün fiyatıdır. Ekmeğin(tahılın) sahibi TMO , ama ikinci öneme sahip süt ve süt ürünlerinin sahibi yok. Şubat ayından beri çiğ süt fiyatları düşmektedir. Süt Endüstrisi Kurumu yeniden kurulmalıdır dediğimizde bize gülümseyen bir şey söylemek isterim : Büyükşehir Belediyelerimiz Fırıncılık yapıyor. Buna kimse dudak bükmüyor. Süt ve Süt ürünleri ise Ekmekten sonra Türk Halkının ikinci öneme sahip bir besin kaynağıdır. Bu besinin Kurtlar sofrasından alınması SEK ‘in yeniden kurulması ile mümkün olacaktır.
Çiğ Süt Üreticisinin aynı zamanda süt tüketicilerinin de haklı feryadını duyurma fırsatı vermenize yürekten teşekkürlerimi sunarım. Gerçek besin değerine hepimizin ulaşmasını dilerim.
Çapar Kanat
Çiğ Süt Üreticileri ve Süt ve Süt Ürünleri Tüketicileri grubu