Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Haberler ve Yorumlar
SAĞLIK BAKANI,REŞAT DOĞRU`NUN SORU ÖNERGELERİNE CEVAP VERDİ

SAĞLIK BAKANI, REŞAT DOĞRU’NUN SORU ÖNERGELERİNE CEVAP VERDİ.

 

 

2010 yılı Meclis çalışmalarının ilk haftasındaki Genel Kurul çalışmalarında Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ, Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU’nun sorularını cevaplandırdı.

 

Gündemin büyük bir bölümünü, Dr. DOĞRU’nun Tokat ili ve ülke genelindeki sağlık politikalarının durumuyla ilgili vermiş olduğu soru önergelerine cevap vermekle geçiren sağlık bakanı, bu çok önemli sorular için teşekkürlerini bildirdi.

 

Tokat Milletvekili Dr. Reşat DOĞRU’nun cevaplanması istemiyle vermiş olduğu soru önergeleri şunlardır.

 

 

1-Beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için, halkımızın beslenme biçim ve alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapmayı düşünüyor musunuz?

 

2-Tokat Reşadiye ilçemizde uzman doktor açığı mevcuttur. Reşadiye ilçemizin özellikle yaz aylarında nüfusu artmaktadır, uzman doktor açığının giderilmesi için Reşadiye ilçemize atama yapmayı düşünüyor musunuz?

 

3-16.06.2008 tarihli ülke genelinde yayın yapan bir gazetede, Kamu İhale Kurumu Başkanına atfen yayınlanan haberde mevzuata aykırılık nedeniyle en fazla Sağlık Bakanlığının ihalelerinin iptal edildiği haberi yayınlanmıştır. Bakanlığınız merkez ve taşra teşkilatı tarafından;

1.- 2007 yılında kaç ihale yapılmıştır?

2.- Bu ihalelerden kaç tanesi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir?

3.- Teftiş Kurulu Başkanlığınızca veya muhakkikler vasıtası ile şikâyet üzerine ya da normal denetim sırasında usulsüzlük tespit edilerek incelenen ve iptal edilen ihale sayısı kaçtır?

4.- 2006 ve 2007 yıllarında Teftiş Kurulu Başkanlığınca teşkilatlarınızda yapılan normal denetim, inceleme ve soruşturma sayısı ne kadardır?

5.- Gazete haberinde belirtildiği şekilde, mevzuata aykırılık nedeniyle ihalelerin iptal edilmemesi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

 

4-Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının ilk görüldüğü Kelkit vadisinde bugüne kadar ve ülke genelinde kaç kişi hayatını kaybetmiştir?

 

5-Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının nedeniyle can kaybı her gün artmaktadır. Halkımızın bilinçlendirilmesi konusunda ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

 

 

 

6-Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığını nedeniyle can kaybı ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık uluslararası kuruluşlara bildirilmiş midir? Bu konuda uluslararası bir çalışma mevcut mudur?

 

                                                                              

7-Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle can kaybı ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık ile mücadele için Bakanlığınızca yapılmakta olan aşı geliştirme çalışması var mıdır?

 

8-Tokat Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?

                                                                      

9-Tokat ili ve ilçelerinde bulunan yataklı tedavi merkezlerinde yatak işgal oranı nedir?

 

10-Eczacıların  reçete üzerinden tahsil  ettikleri  muayene  ücretlerini kaldırmayı düşünüyor musunuz?                                   

 

 

            11- Eczacıları, reçete onay sistemi, muayene ücret farkları gibi çeşitli prosedürlerden kurtararak, hastaya ilaçların tarifi ile ilgilenmeleri için bürokratik işlemlerden kurtarmayı düşünüyor musunuz?

 

 

12-Ülkemizde 2007-2008 yıllarında kaç eczane kapanmıştır?

 

13-Maaşlarına yeterli zam yapılamamasından dolayı geçinmekte zorlanan memurlardan sağlık kurumlarından alınan tedavi katılım payları, ödenemez duruma gelmiştir. Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?

                         

14-2008 yılı içerisinde hastanelerde kaç tane normal doğum, kaç tane sezaryen ameliyatı yapılmıştır. Kaç tane ölü doğum olmuştur?

 

15-Ülkemizde tam teşekküllü Onkoloji hastaneleri ihtiyaca cevap verememektedir. Başka illere ve Tokat iline Onkoloji hastanesi açmayı düşünüyor musunuz?

 

16-Tokat ilinde son zamanlarda çeşitli tür kanser vakalarına çokça rastlanmaktadır. Sağlık kuruluşlarına bu tür hastalıklarla ilgili başvurular gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık Kuruluşlarının birleştirilmesi ile birlikte bazı kuruluşlar hizmet dışı kalmaktadır. Bu yönlü olarak Tokat ili ve çevresine hizmet verebilecek bir Onkoloji hastanesine ihtiyaç vardır. Tokat iline Onkoloji hastanesi yapmayı düşünüyor musunuz?

 

Sağlık Bakanı ise vermiş olduğu cevaplarda şunları söyledi.

 

Beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için araştırma yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır. Bu çok önemli bir sorudur. Sorunun sahibi değerli milletvekilimize, Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum.

 

1974 ve 1984 yıllarında ülkemizde böyle iki çalışma var. Biz 2008’den başlatmak üzere bir proje geliştirdik, 2009’da bir eylem planı ortaya koyduk, gerekli elemanları, eğitimlerini yaptık ve çalışmalara başladık. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz, Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi ve Hacettepe Üniversitesiyle birlikte, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü işbirliğiyle Türkiye’de 20 bin kişiyi içine alacak büyük bir beslenme araştırması yapmaya başladık. Bu araştırmanın sonuçları 2010 yılında ortaya çıkacak, hem kötü beslenmeden doğan zayıf kalma durumlarının, bodur kalma durumlarının hem de şişmanlıktan doğan durumların önüne geçilmesi için de bize önemli bir vasıta teşkil edecektir. Yani böyle bir çalışmayı düşünüyoruz, planladık, yürütmeye başladık, 2010 yılında tamamlayacağız.

 

Tokat Reşadiye ilçemizdeki uzman doktor açığından ve bunun ne zaman tamamlanacağından bahsetmektedir değerli milletvekilimiz. Reşadiye ilçemizde bugün itibarıyla toplam 6 uzman hekimimiz görev yapmaktadır ve personel dağılım cetveline göre de buraya planlayabildiğimiz uzman hekim sayısı 8’dir. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının ayrılmak üzere olduğunu öğrendiğimiz için 30’uncu devlet hizmet yükümlülüğü yerleştirmesinde çocuk uzmanı alımı da planlanmış durumdadır.

2007 yılında Sağlık Bakanlığımızda, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli kuruluşlarda ki, bunların sayısı bin civarındadır, sene içerisinde sayı zaman zaman değişebilmektedir. Bu bin civarındaki kurumda 2007 yılında 41.559 ihale yapılmıştır. Kamuda en çok ihalenin yapıldığı kuruluşlar Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye kuruluşlarıdır. Bu 41.559 ihaleden sadece 400’ünde ihalenin iptaline karar verilmiştir yani ihale iptali kararı verilen ihaleler bu hesaba göre yüzde 1’in altındadır ve elbette bu iptaller ihale sırasında yapılan usul hataları ve benzeri meselelerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ihalelerin iptal sebebi her seferinde bir yolsuzluk da değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk yapılmış olan ihaleler de bulunmaktadır ama bu 400 ihalenin büyük çoğunluğu usul hatalarıyla ilgilidir ve aslında kamuda bu kadar çok ihale yapan ve ihalesi bu kadar az iptal edilen kuruluşlar veya bakanlıklar açısından da Sağlık Bakanlığı ön sıradadır yani ihale iptallerinin az olduğu bir bakanlığız biz.

Bununla birlikte, Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2006 yılında 443 adet sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptık, 2007 yılında 173 adet sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptık. Elbette belli aralıklarla Bakanlığımıza bağlı kurumların satın alma süreçlerinde görev yapan görevlilere yönelik çeşitli eğitim programları düzenliyoruz. Soruda da bahsediliyor, gerçekten eğitimin bu ihale iptallerini önleme hususunda çok büyük etkisi var. Nitekim, en son olarak geçtiğimiz yılın temmuz ayı içinde bütün kurumları kapsayan, ihale mevzuatına yönelik bir eğitim programını TOBB Üniversitesi ve Kamu İhale Kurumumuz iş birliğiyle de yürürlüğe koymuş durumdayız.

 

Kırım Kongo kanamalı ateşi ülkemizde özellikle bahar ve yaz aylarında görülen, kırsal kesimde görülen, daha çok da Orta Anadolu ve Orta Anadolu’nun kuzeyinde görülen bir hastalıktır. Bu hastalık daha önce de ülkemizde muhtemelen görülüyor olmasına rağmen –ki görülmüyor olması pek düşünülemez- 2002 yılına kadar hastalığın ismi konabilmiş değildi. Ben, bir çocuk hekimi olarak da böyle hastalarla karşılaştığımı hatırlıyorum kendi çalıştığım üniversitede. İşte, ateşi olan, ağır seyreden, kanamaları olan, ölebilen hastalar ama adı yoktu. 2003 yılında bu meseleyi bir bilimsel kurulla ele aldık ve bu bilimsel kurulumuz meseleyi derinlemesine araştırdıktan sonra bu bölgelerde görülen hastalığın Kırım Kongo kanamalı ateşi olduğunu tespit edebildi ve o günden itibaren de hastalıkla ciddi bir mücadele içerisindeyiz.

 

2002 yılından itibaren bu hastalıktan 217 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 2009 yılında da 63 kişi hayatını kaybetmiştir. 2008 ve 2009 yılı figürlerini, rakamlarını ele aldığımızda hastalığı kontrol açısından bir duraklatma dönemine girdiğimizi söyleyebilirim. Daha doğrusu 2002’den itibaren rakamlara baktığımızda sürekli olarak bu rakamlarda artış varken 2008 ve 2009 rakamları birbirine çok benziyor. Ümidimiz, bundan sonraki yıllarda hastalığın seyrini yavaşlatmak ve aşağıya doğru bunu döndürmektir. Can kayıplarımızın 49’u Kelkit Vadisi civarındaki illerde gerçekleşmiştir. Tokat’ta 30, Gümüşhane’de 8, Sivas’ta 7 ve Giresun’da 4.

 

Bu hastalıkla ilgili olarak değerli milletvekilleri, ölüm hızı ortalaması dünyanın değişik ülkelerinde yüzde 30 ila 50 arasında değişebilmektedir. Ülkemizde ölüm hızı ortalaması yüzde 5 ila 6’lar civarındadır. Aslında, ölüm hızının bu kadar düşürülebilmesinin altında gerçekten bölgesel anlamda çok dikkatli bir çalışma yatıyor. Hem bu şehirlerimizdeki hekimlerimizi, sahada çalışan meslektaşları, sağlık çalışanlarını iyi bir eğitime tabi tuttuk ve bu eğitimleri tekrarlıyoruz hem de bölgesel hastaneler tespit ettik. Mesela, burayla alakalı olarak Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde daha çok ağır hastaları toplayarak burada tedavilerini yürütüyoruz. Ama hem Tokat ilimizde hem diğer Çorum ilimiz ve benzeri illerimizde de bu husustaki enfeksiyon hastalıkları uzmanlarımızın ve diğer arkadaşlarımızın bilgi seviyesi de bugün büyük ölçüde geliştirilmiş durumdadır.

 

Bu hastalıkta kişisel korunma önlemleri çok önemlidir değerli milletvekilleri. Bunun üzerinde çok duruyoruz. Yaptığımız çalışmalar sonunda şunu fark ettik: Kırsal bölgede, Orta Anadolu’da, Kelkit Vadisi’nden başlayarak Orta Anadolu’nun kuzeyinde veya Karadeniz’in, Karadeniz Bölgesi’nin güney tarafındaki vatandaşlarımızda, kırsalda, vatandaşlarımızın gerçekten farkındalığının çok yükselmesi lazım. Bunun sadece ulusal kanallarla, televizyonlarla ve diğer kanallarla yapamayacağımızı fark ettik. Dolayısıyla bu bölgedeki vatandaşlarımızla birebir, yüz yüze çalışıyoruz. Bunu geçtiğimiz yıl çok düzenli yaptık. Birden fazla, bazen 2 kere, 3 kere, hazırlanmış materyallerle, broşürlerle, eğitilmiş sağlık elemanlarımız köylerde vatandaşlarımızın kapısını çalarak birebir eğitim yapıyorlar. Bu farkındalık çok önemli.

 

Daha önce de bilim adamlarımızın bu husustaki tavsiyelerini çeşitli vesilelerle kamuoyumuza ifade etmiştim. Bu değerli soru vesilesiyle bir kere daha ifade ediyorum. Şu anda kış mevsimindeyiz, Kırım Kongo görülmüyor ama bahar mevsiminden itibaren Orta Anadolu’da, işte Çorum, Karabük, Çankırı, Sivas, Gümüşhane gibi illerimizde bu hastalık yeniden ortaya çıkacak. Vatandaşlarımız kendilerini koruma hususunda çok itina etmeliler. Detaylı bilgi şimdi vermeyeceğim ama şu kadarını söyleyeyim: Kendi kapılarına kadar gelip bilgi veren sağlık görevlilerinin bu husustaki tavsiyelerine büyük dikkat göstermelerini ben kendilerinden istirham ediyorum vatandaşlarımızın. Şöyle bir şey var: “Eskiden beri bu kene vardı, bize bir şey olmaz, ne olacakmış.” düşüncesi aslında hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırıyor. Bunun zıddına büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik havasının da çok anlamsız olduğunu ifade etmek isterim çünkü bugüne kadar hastalanan ve hayatını kaybeden vakaların içerisinde doğrudan şehirde yaşayan vatandaşımız hemen hemen hiç yok. Varsa bile, mutlaka bu mevsimde, yani bahar, yaz mevsiminde köye gitmiş, kırsala gitmiş, hayvanların otlakları veya benzeri yerlerde misafir olmuş vatandaşlarımız bunlar. Dolayısıyla mesele, bu bahsettiğimiz bölgenin kırsal kesiminin bir meselesidir. Biz de meselenin üstünde bu anlamda ciddiyetle durmaktayız.

 

Tabii bu işle ilgili bir sitemiz var, bu sitemizde bilgi veriyoruz ama bu sitelerden çok -çünkü kırsaldaki vatandaşımızın bu siteleri, vesaireyi takip etme ihtimalinin çok yüksek olmadığını düşünüyoruz- söylediğim gibi yüz yüze, birebir çalışarak bunu geliştirmeye çalışıyoruz.

 

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Aşı var mı Sayın Bakanım?

 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Aşı konusunda şunu yapıyoruz. Şimdi, bir defa şunu söyleyebilirim: Hastalığın daha çok görüldüğü ülkeler Türkiye coğrafyasına benzeyen ülkeler; mesela Doğu Avrupa, mesela Rusya, mesela Afrika’nın belli bölgeleri veya Orta Asya. Yani ılıman iklimin yaygın yaşandığı Avrupa ikliminde bu hastalık görülmüyor. Bizim bu bahsettiğimiz bölgelerin coğrafyasına sahip yerlerde hastalık görülüyor. Bütün bu ülkeler içerisinde bu konuda en geniş bilgiye sahip olan ülke, bilimsel anlamda da artık Türkiye Cumhuriyeti’dir. Geniş bir bilim adamı kuruluyla beraber çalışıyoruz. Bu anlamda, değerli milletvekilimizin sorduğu aşı üretimi çalışmalarını da yapıyoruz. Dünyada bu aşıyı üreteceksek Türkiye’nin dışında şu anda üretebilecek bir ülke var gibi görünmüyor.

 

Tabii aşı çalışması, çok kolay bir çalışma değil, uzun soluklu bir çalışmadır. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığımız ve Erciyes Üniversitesiyle birlikte bu çalışmalar yürütülüyor. Sevindirici bir husus. Aşı üretimindeki ilk basamak olan antijen üretimi gerçekleştirildi. Aşı üretim çalışmalarına bilim adamlarımız devam ediyorlar. Bu arada, aşının yanında antiserum dediğimiz, hastalara uygulanabilecek bir madde var, bir ilaç var. Burada biraz daha ilerideyiz. Etik kurullardan onay alarak bilim adamlarımız bu hususta ön çalışmalarına başlayabildiler. Önümüzdeki yıllarda da bu çabalarımızı devam ettireceğiz. Hep beraber çaba göstermemiz gereken bir konudur. Özellikle bölgedeki kanaat önderlerinin, siyasetçilerin de bu hususta bence önemli katkıları olacaktır. Siz değerli milletvekillerimizin de bu husustaki desteklerini bekliyoruz.

 

Değerli Milletvekilim, Tokat Devlet Hastanemiz MR ihtiyacını hizmet alımı yöntemiyle şu anda karşılamaktadır. 2009’un ilk on bir ayında da 11.309 adet MR çekimi yapılmıştır. MR tetkiki istenen bir hasta Tokat ilimizde en geç üç gün içerisinde ve herhangi bir ek ücret ödemeksizin bugün bu hizmetten yararlanabilmektedir. Aslında Türkiye’de genel durum budur. Yani, MR’dan söz açılmışken, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ve geçmiş SSK hastanelerinde 18 MR cihazı mevcuttu, şu anda MR cihazı sayımız 230’lara ulaştı. Bunların hepsi kamunun mülkü değildir ama bir kısmı mülk, bir kısmı hizmet alımı yöntemiyle bu hizmetler illerimizde verilmektedir.

 

Sayın Doğru’nun 85 sıra sayılı sorusunda Tokat’taki hastanelerin 2009 yılı on bir aylık istatistik verilerine göre doluluk oranları soruluyor. Tokat Devlet Hastanesi yüzde 87, Vali Recep Yazıcıoğlu Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi yüzde 74, Turhal 38, Zile 33, Erbaa 67, Niksar 36, Reşadiye 42. Toplamda Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin doluluk oranı yüzde 56’dır, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 96’dır -buranın yatak sayısı maalesef yetersiz- özel bir hastanenin de yüzde 96 civarındadır.

Bildiğiniz gibi, Tokat ilimizde yeni bir hastane yapıyoruz, yakında hizmete sokacağız, çok modern ve güzel bir hastane inşa ettik. Bunu Tokat ilindeki yatak sayılarını artırmak için yapmıyoruz, yatak kalitesini ve hizmet kalitesini artırmak için yapıyoruz.

 

184 ve 185’inci sıralarda, Sayın Doğru’nun eczacıların reçete üzerinden tahsil ettikleri muayene ücretlerini kaldırmayı düşünüp düşünmediğimize dair bir sorusu var.

 

Aslında değerli milletvekilleri, olay şöyle: Devlet hastanelerinde vatandaşın muayene katkı payı olarak ödemekte olduğu bir bedel var bugün. Nedir bu bedel? Bir vatandaşı devlet hastanesine gittiği zaman, Sağlık Bakanlığına ait bir hastaneye gittiği zaman normalde sigortası ödemeleri yapıyor. Peki, vatandaş ne kadar para ödüyor? Vatandaş, muayene için 5 lira para ödemiş oluyor. Eğer bir reçete de almışsa 8 lira, daha doğrusu 8 lira ödüyor ama reçete almamışsa 5 lira ödüyor yani bunu vatandaşa hiç ödettirmesek tabii ki bu, vatandaşın daha çok hoşuna gider ama ben, Türk halkına, değerli vatandaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de insanımız geçmişte ister yeşil kartlı olsun ister işçi olsun ister BAĞ-KUR’lu, esnaf, işçi emeklisi, memur emeklisi olsun bir hastanenin kapısına gittiği zaman -devlet hastanesinin veya SSK hastanesinin- önemli bir hastalığı varsa bir muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet alamazdı. Bunu halkımız çok iyi biliyor. Bir ameliyat olacaksa, önemli bir hastalık için tedavi görecekse doktora ilaveten o muayenehanede para vermeden bir hizmet alamazdı. Ee, şimdi geldiğimiz nokta o kadar farklı ki.

 

Şimdi, halk olarak, vatandaş olarak, ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz. Bu 8 lira, Sağlık Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir rakam değildir. Hastanelerin gereksiz kullanımını da bir anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta muayenehaneye ödenen 100 lira, 150 lira, 250 liralar, ameliyatlara ödenen bin lira, 3 bin lira, 5 bin liralar -geçmiş dönemden bahsediyorum- bu tarafta hizmet almak için ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira. Halkımız bunun mukayesesini mükemmel bir biçimde yapıyor.

 

Bütün dünyada, sosyal sigorta sistemlerinin en gelişmiş olduğu ülkelerde, sosyal devlet ilkesinin bizden çok önce geniş biçimde halka ulaştığı ülkelerde de bu katkı payları vardır. Mesela Finlandiya, dünyanın bu hususta en böyle cömert ülkelerinden biridir sosyal devlet olarak. Toplam ilaç harcamalarının yüzde 40’ını Finlandiya’da halk ödüyor. Bizde hiç böyle bir rakam yok. Onun için bu rakamları yüksek kabul etmemek lazım.

 

Peki, bunu niçin eczacılar alıyor? Çünkü eczanelerde zaten vatandaşın bir katkı payı alışverişi şeklinde bir ilişkisi var. Dolayısıyla hastanelerimizde ilave bir yük oluşmasın, vatandaşlarımız veznelerde kuyruklara girmesin diye bunu yapıyoruz. Bu husustaki uygulamamız da tamamen vatandaşlarımızın, halkımızın lehine bir uygulamadır.

 

186’ncı sırada Sayın Doğru’nun 2007-2008 yılında açılan ve kapanan eczanelerle ilgili bir sorusu var. Aslında kapananlarla ilgili sorusu var, ben açılanları da müsaadesiyle söyleyeceğim değerli milletvekilimizin. 2007 yılında 743 eczane kapanmıştır ama bunun mukabili olarak 1.204 eczane açılmıştır. 2008 yılında 790 eczane kapanmış, mukabili olarak 1.113 eczane açılmıştır. Aslında, bu eczane kapamalarının büyük bir kısmının eczane devirleri olduğunu da biz biliyoruz. Bir eczacı kapatıyor, başka bir eczaneye devrediyor. Onun için, kamuoyunda iddia edildiği gibi, zaman zaman birilerinin iddia ettiği gibi -bu sorudan bu iddia ediliyor anlamında söylemiyorum- Türkiye’de eczaneler falan kapanmıyor, kapanandan daha fazla açılan eczane var.

 

221’inci soruda Sayın Doğru “Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?” diye bir soru sormuş. Buna biraz önce cevap vermiştim. Şu anda tedavi katılım paylarını kaldırmak için bir düşüncemiz yok ama -söylediğim gibi- Türk halkının muayenehanelere giderek ödediği paraları biz büyük ölçüde ortadan kaldırdık değerli milletvekilleri.

 

Şu anda, Türkiye’de Sağlık Bakanlığında çalışan ve muayenehanesi olan hekimlerin oranı yüzde 19’dur. Biz göreve geldiğimizde bu oran yüzde 89’du. Yani 100 hekimin 89’u -uzman hekimlerin- muayenehane sahibiydi, oraya gideceksin, oradan hizmet alacaksın. Bugün sadece yüzde 19’u muayenehane sahibidir, o da belli branşlarda yoğunlaşıyor.

Bir de üniversite hastanelerimizde bu “özel muayene, özel ameliyat, özel işlem” diye bir çile var. İnşallah… Bu bizde bakiye kalan yüzde 19’luk kısım ve üniversite hastanelerimizdeki bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa tasarısını –biliyorsunuz- Meclisimize getirdik, komisyonlarımızdan geçti. Alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi ve MHP’li üyeyle birlikte çalıştık. Bizzat ben de Komisyon çalışmalarına onların arzusuyla katkı verdim. Teşekkürlerimi ifade ederek gruplarınıza söylemek isterim ki hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem MHP Grubu bu yasanın alt komisyondaki şekillenmesine büyük katkı verdiler ve yasa bir anlamda Komisyondan mutabakatla yüce Meclisin önüne geldi. Önümüzdeki günlerde ümit ediyorum ki Meclisimiz de bu yasa tasarısını görüşerek vatandaşımızın bu bahsettiğim -bakiye, tortu da diyebiliriz- bir tortu şeklinde veya bakiye şeklinde kalan bu sıkıntılarını da hep birlikte ortadan kaldırabileceğiz.

 

Nedir, net olarak yapmak istediğimiz tam gün yasasıyla? Bir üniversite hastanesine gittiğim zaman benden hoca parası, öğretim üyesi farkı, efendim, özel muayene parası, özel işlem parası, özel ameliyat parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur. Evet, 8 lira katkı payını verebilirim ama benden 4 bin lira bir cyberknife çekimi için, çok özel bir radyoterapi çekimi için para istemesinler. Benden, “Seni muayene edebilirim ama 200 lira ver.” bunu istemesinler. “Ameliyat olabilirsin, eğer hocaya para yatırırsan önümüzdeki hafta seni ameliyata alırız, değilse seni üç ay sonra ameliyat ederiz.” demesinler. O zaman ben vatandaş olarak o 8 lirayı vermeye razıyım. İnşallah bunu da yüce Meclisimizde iktidar partisi ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştireceğiz.

 

2008 yılı içerisinde kaç doğum oldu? Kaç sezaryen, kaç ölüm oldu? Sayın Doğru bunlardan bahsetmektedir. Hastanelerimizde toplam 1 milyon 165 bin doğum gerçekleşti. Yüzde 90’a ulaştık aşağı yukarı doğum oranları itibarıyla. Bunlardan 7 bini ölü doğumdur. Sezaryen oranımız da maalesef yüzde 40’lar civarındadır. Bu hiç kabul edilebilir bir oran değildir. Bu hususta ilgili kadın doğum derneklerinin yöneticilerini de ben çağırdım, bir görüşme yaptık. Mutlaka ülkemizde sezaryen doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her tedbiri alacağız. Aldığımız tedbirler var. Mesela doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para şu anda aynıdır Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından. Bizim hastanelerimizde doğuma ve sezaryene verdiğimiz performans ek ödeme bedelleri aynıdır ama şunu yapacağız önümüzdeki günlerde: Tıbbi zaruret olmadan sezaryen yaptırılmışsa bir hastaya, özellikle hekim yönlendirmişse bunun için yeni tedbirler alacağız. Hangi tedbirleri alacağımızı ilgili dernek ve değerli meslektaşlar çok iyi biliyorlar. Bu hususta da elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

224 sayılı soru da Ağrı ili Eleşkirt ilçesiyle ilgili bir soru. Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış hâlen devam etmekte olan inşaat işimiz yoktur. Otuz yataklı hastaneyi 2005 tarihinde tamamladık, 2006’da faaliyete geçirdik. Diyaliz ünitesini Temmuz 2007’de faaliyete geçirdik. 468 bin lira da harcama yaptık. Durum bu şekildedir.

229 sıra sayısında Sayın Özdemir, Gaziantep’teki özürlü raporlarıyla ilgili bir soru sormaktadır. Sayın Milletvekilimizin önergesine konu olan hastanelerimizden 25 Aralık Devlet Hastanesi’nde sadece çocuk psikiyatri alanında rapor verilememektedir. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nde ise engelli raporu verilmesiyle ilgili bir sorun yoktur.

522’nci sıra sayısında Sayın Reşat Doğru’nun sorusu var. Bugün cevaplayacağım son soru değerli milletvekilleri. Sayın Doğru Tokat ilinde bir onkoloji hastanesi yapıp yapmayacağımızı soruyor.

Değerli milletvekilleri, onkoloji hastaneleri ve benzeri bazı hastaneleri, rehabilitasyon hastaneleri, özel nitelikli psikiyatri hastaneleri, yanık bölümleri ve benzeri alanları aşağı yukarı 2,5 milyon nüfusa hizmet edebilecek şekilde Türkiye`de planlamış durumdayız. Bundan daha fazlası, ölçek açısından ve yetişmiş insan sayısı açısından maalesef önümüze kısıtlar getiriyor, yani 2,5 milyon nüfusun altında bu özel hastanelerin yapılması pek mümkün görünmüyor. Bu anlamda, Tokat’ta bir onkoloji hastanesi müstakil olarak inşa etmiyoruz…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Yeri var, eski yerler var, onun için sormuştum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – …ama yeni hastanenin içerisinde teşekküllü bir onkoloji kliniği kuracağız Değerli Milletvekilim.

Evet, Değerli Başkanım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevaplamanız sona erdiyse, Sayın Doğru 17 soru sormuştu, ona bir söz hakkı veriyorum.

Buyurunuz, ek sorunuz, açıklama arzunuz varsa iletiniz Sayın Bakana.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, size de teşekkürlerimi arz ediyorum, sorularımın hepsine sabırlı bir şekilde cevap verdiniz.

Şimdi, soru önergelerimin birçoğunun epey bir zamanı geçti; olsun, yine zamanı geçmiş de olsa verdiniz soruların cevaplarını.

İhale konusundaki sorumu da bazı basın kuruluşlarında özellikle ihaleyle ilgili şikâyetler vardı, bilhassa Tokat’taki basın kuruluşlarının bazılarında hastanelerdeki ihalelerle ilgili olarak bazı yazılar çıkmasından dolayı ben sormuştum. Araştırma yaptırdınız veya yaptıracaksınız, ondan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum, çünkü halk bunu bekliyordu, onun için bunu sormuştum.

Kırım Kongo hastalığıyla ilgili olarak, tabii, bu hastalığın ilk çıkış yerlerinin başında Tokat geliyor, dolayısıyla halkta büyük bir tedirginlik var. Zaten vermiş olduğunuz istatistiki bilgiler içerisinde de 30’un üzerinde insan öldüğünü söylediniz, ondan dolayı da önümüzdeki dönemlerde bununla ilgili halkın bilinçlendirilmesi -tabii, siz koruyucu hekimlik konusunda da bazı konuları söylediniz, hakikaten doğrudur, epey bir çalışmalar yapılmıştır, arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum, ancak- bu manada da çok ciddi beklenti var, çünkü halk işte işine gidemiyor veyahut da çeşitli mesire yerlerine gidemiyorlar, bu noktada da büyük bir beklenti olduğunu arz etmek istiyorum.

Diğer sorum olarak, Tokat ilinde MR cihazı konusunda, Tokat Devlet Hastanesi o bölgenin en belirli hastanelerinden bir tanesidir. Şu anda, sizin de söylemiş olduğunuz gibi, yeni bir hastane yapılıyor. Bu yeni hastane içerisine eğer MR cihazı konabilirse ben o bölgeye büyük bir hizmet olacağını düşündüğüm için bu soruyu sormuştum. Hatta bütçe görüşmeleri esnasında da sorduğum zaman “İhtiyaç varsa kurarız.” demiştiniz. Ondan dolayı, Tokatlılar adına böyle bir cihazın bu hastaneye konmasını biz bekliyoruz. Çünkü, bölgelerin hiçbirisinde devlet hastaneleri bazında MR cihazı yoktur. Özel teşebbüse sevk ediliyor. Sizin dediğiniz gibi, üç gün değil bazen daha da fazla uzatılabiliyor yirmi dört saat çalıştıkları hâlde. Dolayısıyla, buraya gereklidir diye düşünüyorum.

Eczaneler konusunda, şu anda, Türkiye’mizde eczanelerin hepsi büyük bir beklenti içerisindeler, özellikle SGK’yla ilgili bireysel anlaşma iptal edildi biliyorsunuz. O noktada da “Sağlık Bakanlığı olarak -eczacılar adına söylemek istiyorum- o arkadaşlarımıza destek olun da bunları SGK’yla anlaştırabilir misiniz?” diye bir soru sormak istiyorum. Anlaştırmak gerekiyor çünkü. 

Diğer soru, onkoloji olarak… Bizim Tokat bölgesinde son zamanlarda kanser vakalarında çok ciddi bir artış var. Geçenlerde bir araştırma da Karadeniz Bölgesi’nde elektrik tellerinin veya yüksek gerilim hatlarının geçmiş olduğu yerlerin olduğu bölgelerde o hattın etrafındaki 300-400 metre üzerinde -üniversite araştırmasıdır- kanser vakalarının arttığı noktasındadır. Özellikle Çernobil’le ilgili bizim Tokat bölgemizde bu manada da bence büyük bir kanser artışı var. Ben kendim de genel cerrahım. Yapmış olduğumuz ameliyatların birçoğu da o zamanlar kanser vakalarıydı. Şu an itibarıyla da kanserin artmakta olduğunu düşünüyorum. O noktada bir araştırma yapılmasını arz ediyoruz.

Diğer noktalarda… Hasta katkı payları konusunda siz alınmayacağını söylediniz. Sayın Bakanım, burada bir açıklama yaptınız, ama isterseniz onu… Ben biraz üzüldüm bu konuda. “Daha önceki zamanlarda doktorlar para almadan hastalara bakılmadı.” falan diye bir tabir kullandınız diye düşünüyorum. Bunu, biraz, herhâlde düzeltebilir misiniz bilmiyorum, bizler hekim olarak -siz de hekimsiniz- gece gündüz çok çalışıyoruz, yani hekimlerin mesaisi yoktur. Bu manada da geçmiş dönemde de olsun, şimdi de olsun hekimlerin hakkı ödenmez. Tabii, alan insanlar olmuştur. Ama, ben genel manada hastaların para alınıp da tedavi edildiğini düşünmüyorum.

Katkı payları konusunda da şu anda 2022 dediğimiz yeşil kartlılardan da katkı payı alıyorsunuz. Hatta katkı paylarını verdikten sonra “Gidin, bunu Maliyeden geri alın.” diyorsunuz. Sayın Bakanım, yeşil kartlı insanlar zaten fakir insanlar. Bunların katkı payı ödeyip de ondan sonra tekrar gelip bu parayı almaya uğraşmaları hem daha fazla paraya veya masrafa sebep olacaktır hem de bunu bir maddeyle düzeltebilirsiniz. Yani katkı payları alınmasın bence, çünkü emeklilerin falan hakikaten durumları zordur. Ama yeşil kartlıların, özellikle…

BAŞKAN – Sayın Doğru, süremiz kısalıyor. Lütfen…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Tamamlıyorum efendim, tamamlıyorum.

Yeşil kartlılarla ilgili olarak bir madde koydurabilirseniz Maliye Bakanlığına, en azından bu insanlardan katkı payı alınmaz diye düşünüyorum.

İkincisi, sezaryenlerle ilgili olarak da şu anda hakikaten Türkiye’mizde, çok büyük oranda devlet hastanelerinde sezaryen uygulaması vardır. Bu noktada da ben, dikkatin çekilmesi noktasında bu soruyu sormuştum. O mealde de yapmış olduğunuz araştırmalar doğru araştırmalar. Yani bunu yaptırmak gerekiyor. Artık sezaryenden normal doğuma geçmek lazım.

Diğer bir konu da, beslenme konusunda yapılan araştırmalarla ilgili olarak da çok süratli bir şekilde netice alınması gerekiyor. Siz “2010 senesi” dediniz. Bu manada da özellikle kalp hastalıkları artıyor, şişmanlık artıyor, dengesiz beslenmeler var. Bu mealde de araştırmalar bir önce bitirilebilirse faydası olur kanaatindeyim.

Sayın Başkanım, sabrınız için teşekkürlerimi arz ediyorum, sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Buyurunuz Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum, Sayın Doğru’ya da teşekkür ediyorum.

Bu MR meselesi, her hâlükârda Tokat’ta yeni hastanede hizmet veren MR’ımız mutlaka bulunacak Sayın Milletvekilim.

Bunlar, yalnız şu anlamda söylüyorum: Bu satın alma veya hizmet alma şeklinde olabilir. Bunun hiç önemi yok. Hatta hizmet almalarda biz, verimliliği hep daha yüksek buluyoruz. Çünkü satın almalar, sonuçta herhangi bir arıza, vesaire olduğu zaman malum işte devletin satın alma usulleriyle onlar yerine getirilmeye çalışılıyor. Hâlbuki bu şekildeki hizmet almalarında bu durumlar çok daha kolay çözülebiliyor.

Onkoloji ve kanser, Çernobil ile ilgili bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz: Bu Çernobil ile ilgili tartışmalara aslında Türkiye’de bir nokta kondu Değerli Milletvekilim. Biz geldiğimizde, Türkiye’de büyük bir tartışma yaşanıyordu. İki üniversitemizle beraber üç büyük araştırma yaptırdık tamamen Sağlık Bakanlığının dışında ve bu araştırmalar şunu gösterdi: Hem moleküler çalışmalar açısından -moleküler çalışmaları da yaptırdık- hem saha epidemiolojik çalışmaları açısından Çernobil’in bir kanser artışına yol açmadığı gösterildi.

Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde de diğer bölgelere kıyasla kanser sayısında bir artış yok. Ancak şu bir gerçek: Türkiye’de kanser artık çok önde gelen bir hastalık yani Türkiye artık enfeksiyon hastalıklarından vatandaşlarının kırıldığı bir ülke değil.

Türkiye’de iki hastalık ön plana çıktı: Birisi –sizin buyurduğunuz gibi- şişmanlığa, hareketsizliğe, şeker hastalığına bağlı olarak kalp hastalıkları ve solunum yolu hastalıkları, ikincisi de işte, kanserler. Dolayısıyla kansere karşı çok köklü bir çalışma yapmamız lazım. Sigara konusunda yine yüce Meclisimizle birlikte yaptığımız düzenlemeler ve eylem planı bunun en önemli adımıydı. Hepimiz biliyoruz ki sigara, kanserin en önemli hazırlayıcı sebeplerinden biri. Ama, söylediğiniz gibi Tokat ilinde de kanserli vakaların daha iyi takibi, daha rahat ettirilmesi için elimizden geleni yapacağımızı size ifade etmek isterim.

Bu sezaryen konusundaki görüşlerimiz aynı, yalnız, bir tek hususa müsaadenizle katkı yapayım: Devlet hastaneleri sezaryen oranları açısından en düşük oranlara sahip hastanelerimiz. Maalesef özel hastanede çok yüksek oranlar var, yüzde 60, 70, 80’e varan oranlar var ama bunu yüce Meclisin huzurunda, hem bu işi yapan kuruluşlara ve hekimlere hem de halkımıza açıkça ifade ediyorum: Buna müsaade etmeyeceğiz yani bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya başladık, çok daha ciddi tedbirleri de önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz çünkü çok önemsediğimiz bir husustur.

Hekimlerimizin bu muayenehane meselesinden bahsederken elbette hekimlerimizin emeği çok kutsaldır, çok önemlidir.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Efendim “Haksızlık yapmayalım.” dedim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -  Elbette hekimlerimizin hepsi geçmişte de vatandaştan para almıyordu ama şu bir gerçektir: Bir muayenehane açmışsanız, bu muayenehaneye vatandaş gelmek zorundaysa, bu muayenehanenin açılışının bir maksadı var yani işte o mantık bizi buralara kadar getirdi, tam gün kanununa getiriyor yani hem kamuda çalışıyorum hem muayenehanem var. Geçmişte buna neden ihtiyaç duyulmuştu ülkede? Çünkü kamu, doktorların emeğinin karşılığını ödemek hususunda güçsüz kalıyordu, sistemler buna göre kurulmamıştı. Bir uzman hekime -rakamını da söyleyelim-  1.600 – 1.700 lira maaş verirseniz      -devamında da 200 lira da ek ödeme falan yapılıyordu- 200 lira ek ödemeyle beraber 1.800 lira verirseniz… E bir sistem kuracaksınız, muayenehane açacaksınız, vatandaş verecek bu parayı, başka türlüsü… Yani değerli milletvekilleri, gözümüzü kapatmakla gerçekleri değiştiremeyiz. Bu, hekimlerin suçu değildi, bu, sistemin hatasıydı. Şimdi ben diyorum ki: “Bu sistemi tamir etmemiz lazım.”

 



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.