Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ALTAY TÜRK HALK İNANÇLARINDAN ANADOLU’YA DAİR BAZI TESPİTLER -3-

Sagal  boyunun kutsal hayvanı Ayı’ dır. Ayı; gücün, aklın, saygının simgesidir. İnanca göre bozkırın sahibidir. Şamanın ulaşım aracıdır. Sagallar’ın tamgaları Tajuu, şarap içilen deri mataradır (Bkz. Şekil 9).

Ayı halk inançlarında sakınılan hayvanlardandır. Yılan gibi kurt gibi ismi geçeceği zaman ayı denilmez. Diğer töslerde olduğu gibi, onu hatırlatacak başka bir ifade kullanılır. Âdete “buradan uzak olsun” “kulağına gitmesin” gibi bir tavır takınılır, bazen de benzerlerinde olduğu gibi onun da ismi geçecek ise, “ismi lazım değil” denir.        

                Çin’de yaşayan Şamanist’ler ayı postuna bürünerek ayının ruhuna sahip olacaklarına inanırlar.[1] Şaman tören kıyafetlerinde ayı pençesi de bulunur. Yakut ve Altay Türkleri, ayıyı totem olarak kabul ederler. Ayının ismi ulu orta söylenilmez. Ayı postu silkinir ise hava soğuk olur inancı vardır. Beşiğine ayı pençesi konulan çocuğu şeytanın koruyacağına inanılır. Duymayan insanın kulağına  “ayı tabanı” konur. Boğazı ayı postundan yapılmış çizme giyen çocuğu yılanın sokmayacağı inancı vardır. Ayı bazen yardımcı ruh olarak Şaman’a yardımcı olur. Ayı’nın ormanın ruhunun bedenleşmiş şekli olduğuna inanılır. Bu tespitteki “şeytanın koruyacağı” ifadesi şeytandan koruyacağı şeklinde de ifade edilebilir. Zira şeytan ile muhtemel kara iye kastedilmiş olmalıdır. Bu tespitte, bize göre, ayının ruhunun zararlı olmayacağı veya zararlıdan koruyacağı anlamı çıkmaktadır.

Ayı ile ilgili bizim için yeni olan bir tespiti Bingöl’de yaptık Buranın ulu zatlarından Şeyh Ahmet, çift koşarken öküzünün yanına boyunduruğa bir de ayı koşmaktadır. Ayılara hükmedebilen, onlarla ünsiyet kurabilen Şeyh Ahmet tespiti, geyiklerle bu ilişkiyi kurabilen Geyik Baba veya Geyikli Baba’lardan sonra bize göre yeni bir boyuttur.              

Şek.10 (Çaptı boyunun tamgası)

 

Çaptı boyunun  kutsal hayvanları Elik/ Karaca’ dır. İnanca göre Karaca diğer hayvanlarla birlikte dünyanın oluşumuna katılmıştır. Çaptı ismi Çaal/ Yavru karaca’dan gelmektedir. Çaptılar’ın tamgaları  Sırga/ Küpe’ dir (Bkz. Şekil 10).

Yakut Türklerindeki “Son Gömme Töreni” sonun gömüldüğü yerin çevresinde küçük bir çadırda ateş yakılır ağacın yanında kayın ağacının kabuğundan geyik resimleri konur, daha sonra bu resimler yakılır.[2] Altay Türk destanlarında geyik, yer ruhu olarak kabul edilir. Orta Asya Türklerine göre geyik yalçın kayalarda bir görünüp bir kayıp olan büyülü bir hayvandır. Alageyik yeryüzünün ruhudur. Yakut Türklerinde kulağına küpe takılan geyik, tanrıya adanılmıştır. Teleüt Türklerinde geyik, şamanın ikinci ruhudur. Keza Ren Geyiği de şamanın ikinci ruhudur. Geyik ölünce şaman olur. Geyik boynuzu bazı Türk kültürlü boylarda ölen şaman için dikilen heykelin başına konur. Yakut Türklerinde geyiğin kürek kemiği ile fal bakılır. Şaman dualarında geyik tanrısal bir mahiyet arz eder. Moğollar ve Tatarlar geyiği kurtarıcı yol gösterici olarak kabul ederler. Şamanizm de Ak Geyik, ilahın, Şamanların şekil değiştirmiş sembolü olarak algılanır. Şaman elbisesinde geyikten parçalar olur. Şaman duman renkli yaşlı bir geyiğe binerek zorlukları aşar.

                Bu tespitteki sonun gömülme yeri ile ilgili tespitler, bu yerin temiz ve özel bir yer oluşu itibariyle günümüzde de batı Türklüğünde yaşamaktadır. Son muhakkak temiz bir yere itina ile gömülür. Kürek kemiği ile fal bakmak, geleceği okumak halen Nogay, Kumuk ve Karaçay Balkar Türkleri arasında Kafkasya’da yaşamaktadır. Anadolu’da birçok tarihi türbenin başında geyik boynuzu varken biz bu tespiti Türkmenistan’da da yaptık. Küpe takılarak adanmış olmak bir tarikata veya tekke mensup olma inancı Anadolu Türk halk sofizminde de vardır. Küpe bazı tarikatlarda da adanmışlığın simgesidir. Yavuz Sultan Selim veya Şah İsmail’in küpe takışları bu şekilde izah edilirken Hayri Başbuğ’un da bu konuda tespitlerinin olduğu bilinmektedir. Türk kültür coğrafyasında bizim tespitini yapabildiğimiz kadarı ile Güney Kafkasya’da, Anadolu’da ve Mezopotamya’da geyik avı pek alkışlanmaz

                Geyikli Baba, “Azim dağlarda vahşi sığırlara suvar olup/binip Orhan Gazi ile sefere gitmiştir.”. Anadolu’da ileride belirtileceği üzere çok sayıda Geyik Baba, Geyikli Baba, Geyik Binen Baba vardır. Orhan Gazi ile sefere çıkan Geyikli Baba’nın biniti için sığır denilmesi ile büyükbaş hayvan kastedilmiş olmalı.

                Kerkük yöresi Türkmenleri nazardan korunmak için ambar ve avlu kapılarına Ceylan boynuzu asarlarken, Uluğ Türkistan’ın bilhassa iç kısımlarında, Anadolu’da ve Azerbaycan’da aynı maksatla geyik boynuzu takılır.[3] Hazara Türklerinde evlerin giriş kapısına nazara karşı bulunabilir ise geyik, bulunamaz ise koçboynuzu takılır.[4] Batı Sibirya Şamanın başlığında Ren Geyiği boynuzu olur. Şaman davulunun çemberi geyik, nadiren de genç at dersi ile kaplanır. Şamanların genellikle doğum törenleri sırasında boynuzlu maskeler kullandıkları da belirtilmiştir. Çünkü geyik hemen hemen her yerde kadınla ilişkilendirilmiştir.  Mülkleri nazardan, kabirleri kötü güçlerden korumak için kullanılan kafa kemikleri hep boynuzlu veya sivri boynuzlu olmuştur. Nazarlıklarda kullanılan bitkiler de diken türü bitkiler veya sert gövdeli ağaçlardan seçilmiştir. Nazarlıklar için çok kere kapı başlarına geyik boynuzu takıldığı söylenebilirken Safranbolu’da evlerin dış duvarlarında ve ocak başlarında koruyucu faktör olarak boynuz takılması çok yaygındır. Kurt ve ayı türünden hayvanların ise tırnak pençe ve dişleri nazarlıklarda sık görülürler.               

Hatayi geyiğin eren olduğunu ve avcının ummayacağını anlatırken;

                          “İçmişem bir dolu olmuşam ayıg,

                          Düşmüşem dağlara olmuşam keyik,

                          Sene derem, sene, sürmeli keyik

                          Gaçma menden geçme avcı değilem.

 

                          Avçı değilem ki, düşem izine,

                          Gaça gaça ganlar endi dizine,

                          Sürmeler ey çektin gonur gözüne

                          Gaçma menden, gaçma avçı değilem.

 

                          Sene derem sene, keyik erenler,

                          Bize sevda sene dalga verenler,

                          Dilerem Mövladan yenmez vuranlar,

                         Gaçma menden geçme avçı değilem.

 

                          Eyder, şah Xaataim uçan gaçandan,

                          Zerrece gormarığ bu datlı candan,

                          Gedib davac olma atana mandan,

                          Gaçma menden, gaçma avçı deyilem” demektedir.

 

Şek.11 (Tonjaan boyunun tamgası)

Tonjaan boyunun kutsal hayvanları At’ tır (Bkz. Şekil 11). Çeşitli uygulama biçimleri olmakla beraber at binicinin cenazesinde önde veya arkada götürülür. Aşiretlerimizde ölen genç ise; atının boynuna göz alıcı renklerle ve bilhassa kırmızı şal bağlanır. Eğerine kılıcı ile hançeri asılır. Ölen yaşlı ise; atı kara  “Yas bezi” ile örtülür. Ölünün bindiği atın kuyruğunu kesmek veya bağlamak Göktürk döneminden beri süregelen bir gelenektir.[5] Mezara ölünün atını cemaatle birlikte indirme geleneği Karapapak Türklerinde de vardır. Atın eğerinin ters bağlandığı veya ölünün elbiselerinin giydirildiği bir maketin eğere oturtulduğu da olurdu.[6] Tatar Türklerinde sahibi ölen at, cenaze cemaati ile birlikte mezara indirildiğinde, atın gözleri yaşlı ise, sahibinin cennete gideceğine inanılırdı. Hızlı gitmekte olan at aniden durur ise, o yolda sihir büyü olduğuna inanılır. Atın rahatlatılması için saman ateşinden tütsü yapılırdı Böylece atları rahatsız edebilecek şeytanların kaçabileceklerine inanılırdı. Osmanlı Padişahları atlarına kasideler yazdırıyor, özel mezarlar yaptırıyor, ölümlerinde cenaze töreni yaptırıyorlardı. Naima IV. Muradın cenaze merasimini anlatırken üç atının tersine eyerlenmiş atlarının tabutun önünde gittiklerini anlatır.[7] Eyüp Nebi’nin Viranşehir’deki mezarının yerinin bulunmasında IV. Murat’ın Revan Seferinde bir rüya görmesi ve atının serbest bırakılması üzerine atın durduğu yerde yatmakta olduğuna inanılır. Halk tasavvufunda at nefs olarak geçektedir.

                Kültigin’in yalın bir devlet adamı olmadan öteye Tanrı adına bir mistik misyon üstlenen uyarıcılık görevi de olduğu ifade edilmektedir. Miraca atla çıkan ulu kişi nefsine binmiş onu yenmiş olmaktadır. Küligin’in abidesinde savaşa giderken 8 defa ak ata, 3 defa boz ata, 2 defa konur ata ve 1 defa da keher ata binmiştir. Kültikin’in seferleri, amaçları ve savaşları ile atların don renklerinin ilgisi olduğu tahmin edilmektedir.[8] At; etrafında bir hayli inanç geliştirilmiş bir hayvandır. Atın  nalı, nalının izi, yelesi, kılı, kuyruğu, üzengisi bizzat kendisi, rüyaya girişi ile  ilgili inançlar vardır Dokuz Oğuzlar atlarını takdis ederlerdi. Tatar Türklerinde atın çifte atması çiftlikte nazar olduğu şeklinde yorumlanır. At, sırt üstü eşinir ise havaların bozulacağına inanılır. At, çocukları koklar ise tayının olacağına yorumlanır. Hamile kadın, atların yanında fazla gezdirilir ise doğumunun zamanında ve kolay olacağına inanılır. Yola çıkan kimsenin ata ilkin sağ ayağını atar ise, o seyahatten olumlu sonuç alınacağına hükmedilir. Atkuyruğunun özel hallerde bağlanmış oluşu bize göre bir adanmışlık olayıdır. Çocukları yaşamayan aileler, çocuklarının yaşayabilmesi için onları türbeye götürüp 7 veya 9 yıl saçlarının belirli bir kısmının traş etmesi veya yaslı kadının saçını kesmesi, yonması ile bağlantılı olmadır.[9]  Hazar Türklerinde, mezar taşlarının yekpare bir taştan, at eğeri şeklinde yapıldığı biliyoruz. Türk kültür coğrafyasının Oğuz kesiminde rüyada at görmek murattır. At nalı bu coğrafyada nazar önleyici olarak bilinir. Anadolu’nun birçok yerinde bu arada özellikle doğu Anadolu’da “Hızır Haftası’nda “Boz Atlı Hızır”  ile ilgili hikâyeler anlatılır.[10]  Kaşkayi Türklerinde Koç Katımı gibi “At Katımı” merasimleri yapılır. Kısrak aygıra çıkarılınca kısrak bezenir. Erkek atın bakıcısına metter denir ve aygırın sahibi kısrağın sahibine hediye alır. Kaşkayiler’de loğusa kadını Al Avradı aparmasın diye kadının bulunduğu çadırın önünde erkek at sesi çıkarılır, kişnemez ise kişnesin diye ona bir kısrak gösterilir.[11]  Doğumun kolay olması için eşikte aygır kişnetmek Doğu Anadolu Türk aşiretlerinde de vardır.

                Beltır Türklerinde ölen kişinin atı eyerlenir, eşyaları atın üzerine bağlanır atın kâkülü ve kuyruğu örülerek, at öldürülerek mezarın üzerine bırakılır, Şamanizm de en önemli kurban attır.[12] Şamanlar simgesel gökyolculuğunda atı kullanırlar. At ölen kimseyi diğer dünyaya taşıyan hayvan olarak bilinir. Bu itibarla “ruh göçürücü” olarak bilinir. Buryat Şamanlarının törenlerinde kendinden geçen Şaman, At Başlı Değnek kullanır. Şaman törenlerinde at bulunmadığı zamanlar, Ak at kılları yakılarak veya Ak kısrak postu üzerinde oturularak simgesel olarak atın varlığı hissedilir. At sırtında yapılan yolculukla şamanın “Mistik Ölümü” dile getirilir. Yada Taşı; inek, domuz veya atın midesinde düşünülmüştür.

                Yakut Türklerinde atın güneş âleminden geldiği;  Şamanist Türkler ve Moğollarda ise atın gök yüzünden indiğine inanılır. Şamanların tören esnasında bindikleri atlara “puro” yahut “argamak”  denilirdi. Yer unsuru ile ilgili olan atın siyah renkli olanı ölümü, diğer dünyayı çağrıştırır. Buryat Şamanları Zühre Yıldızı’nı atların koruyucusu olarak bilirler.

                Ölü Aşı’nda at kesme inanç ve uygulaması Tengricilik İnancından kalmadır.[13] Şamanizm de define ardından bir at veya koyun kesilir. Kam, Erlik Ataya kurban olarak at götürür. Kamlar bazen yüzlerine maske takarlar, yüzlerini boyar, bıyık yerine atkuyruğu takarlar Kam Erlik Ata’ya ayakları sakat hasta bir kurban götürerek O’nu aldatmak ister. Erlik Han, gayet şişman, göz kapakları bir karış, yüzü kara ve O’nun biniti Kara bir beygirdir. (...) Od Ata/Ateş İlahı, insanlara dirlik düzenlik verir, en ziyade sevilen ruh olarak bilinir. Kız olarak tasvir edilir “Kırk başlı kız at” “otuz başlı Od Ata” tabirleri ile takdis olunmuştur. Şamanizm de evlenmek için yapılan ayinlerde Ülgen Ata’ya Iduk/Mukaddes bir at kurban kesilir. Iduk/Idhuk Mahmut Kaşgari’ye göre sahibi tarafından nezredildiği/adandığı için mukaddes addedilen bir hayvandır ki, bunun üstüne binilmez, sütü sağılmaz ve yünü kırkılmaz.[14]

                Saha Türklerinde At; çıkışı, kurtuluşu, yani doğuyu, küçük kuş; güneyi, balık; kuzeyi, ayı; batıyı simgeler.[15] Abakan kamlarının dualarında, sarı kutsiyetlerden söz edilirken Sarı Kısrağın tüyleri de zikredilir.

                Tatar Türk Mitolojisinde Deldel; Atların ruhu, insanların yardımcısı ve yoldaşı olarak bilinen bir Ak İyedir. Atları koruduğuna inanılır. Meker, Tatar Türklerinin mitolojilerinde, kahramanların ve onların atlarının ruhları bedenlerinden ayrıldıktan sonra kötü işlevler üstlenen bir kara iyedir.[16] Anadolu Türk mitolojisinde de atın adeta kutsiyetine inanılır. Birçok yerde sahibi ölen atın ağladığına inanılır. Bazı yörelerde at satılınca gemi satılmaz. At türbeleri ve hasta atların götürüldükleri at yatırları vardır. Ayrıca atları ahırlarında binerek onlara işkence ettiklerine inanılan kara iyeler anlatılır. Atın kafa kemiği tarla bostan ve ambarlarda nazardan koruyucu olarak kullanılır. Diğer taraftan, büyükbaş hayvanın kürek kemiği ile fal bakıldıktan sonra bu kemik parçaları kopmayacak şekilde kırılır. Bununla amaç inanca göre Hz. Muhammed’in atının dizgini bu kemiğe takılmış kemik ayrılmayacak şekilde kırılmış olduğundan, aynı uygulama tekrarlanılarak hatırasına saygılı davranılmış olunmaktadır.

                Atın kafatası kemiği ile yağmur duası yapılır. Bunun için kuru kafa alınır. Bilen birisi kafa kemiğinin alın kısmına ilgili özel kara mürekkeple yazar. Daha sonra bu yazılı at kafatası kara suya atılır. Eskiden Kayseri’de bu uygulama yapılır ve yazılı at kuru kafatası Kızılırmak’a karışan Sarımsaklı çayına atılırdı.

12 hayvanlı Türk takvimi; Sıçan, Öküz, Kalfan/Kaplan, Davşan/Tavşan, Balık, İlan/Yılan, at, Koyun, Meymun/Maymun, Tavuk, İt/Köpek, Donguz/Domuz dan meydana gelmiştir. Kars’ın Kırmança konuşan söğütlü köyünde 12 hayvanlı Takvim; Tavşan, Fare, Ejderha, Yılan, At, Kara koyun, Koç, Köpek, Balık, Tosbağa/Kaplumbağa, Tilki, Domuz’dan oluşmuştur.[17] Tatar Türklerinde At Yılında çok savaş olacağı, geçimin zorlaşacağı, çocukların sert tabiatlı olacakları, yaşlılardan çok ölüm olacağı inancı vardır. Tonjaanlar’ da at; hızı, gücün, kahramanlığın, vefanın, güzelliğin, kızıl afetin, sihrin simgesidir. Altay mitolojisinde kahramanın atı, onun yardımcısı, akıl danışmanı, dövüşte arkadaşıdır. Doğu halklarının geleneğinde at gençler için önemli bir hediyedir. Tonjaanların tamgaları Koç Boynuzu  şeklindedir.

Türk Hayvan üslubunun en güzel misalleri Koç/Koyun veya dağ tekesi/dağ keçisi şeklinde mezar taşlarında görünür.[18] Koçun, saza, söze el sanatlarına yansıyışı bilinmektedir. Hakkari kilimlerinde koç ve koçbaşı motiflerinin kullanıldığını ve bu isimlerle tanındıklarını tespit edilmiştir.[19] Bununla beraber Anadolu’da “Koç Halayı” diye bilinen bir halay türü vardır.[20]  Kırım Karay Türklerinin ünlü Koç kalesi’ni ayrıntılı tanıtmaya çalışmıştık Bir gözlem çalışmamız da Erbil’deki Muzaffereddin Gökbörü Camii kalıntısına dair olmuştu. Bu arada “aşık kemiği falı” aşık kemiklerinin davulun üzerine atılması ile bakılır.

                Çuvaş Türklerinde “Orman Koyunu” olarak bilinen “Usal” adlı sudan korkan hızlı at süren bir kara iyesi vardır. Tatar Türk mitolojisinde Koyun Yılı’nda ürünlerin bol olduğuna buna rağmen geçimin zorlaştığına, kış aylarının zor geçeceğine, bu yılın çocuklarının yurt sever olacaklarına inanılır. Tatar Türklerinde koyun satılırken, satıcı koyunun yününden bir miktar alır, böylece sürünün devem edeceğine inanılır. Tatarlardaki bir inanca göre koyun kesene para verilmez, verilmesi halinde etinin sert olacağına inanılırdı. Koyunu kesene sadece etinden verilirdi. Ak Koç insana tos vurur ise, bunun o insana mutluluk getireceğine, Kara Koç’un tosunun ise, kötülüğe delalet edeceğine inanılır. Anadolu’da geçmişte özellikte kurban kesiminde, kesene sakatatı ve bir miktarda etinden verilmekle yetinilirdi. Bu uygulama belki paranın iş dünyasına fazla girmemiş olmasından ve belki de kesenin nefsini köreltmesi açısından doğmuş olabilir. Anadolu Türklerinde Artvin yöresinde yaşayan bir efsaneye göre kara koyunun iki kılını birbirine sürünce yerin 7 kat altına ve ak koyunun iki kılını da birbirlerine sürünce yerin 7 kat üstüne çıkılabileceğine inanılır. Hazara Türklerinde koyunun cennetten çıkmış olduğuna inanılır. Koyun, aç ve susuz bırakılmaz.

                Kaşkayi Türklerinde “boğaz” olmayan, hamile kalamayan koyunun rahmi besmele ile yıkanır. İran Türklerinde, Ahır Çarşamba’da, taştan koç heykelin karnının altından geçilmesinde hikmet umulur. Azerbaycan Türklerinde Rüyada koyun görmek, görenin hanesine konağın geleceği anlamına gelir ve iyi rüya olarak yorumlanır. Altay Türklerinde yarışmalar kutsal koyun ve kutsal at üzerinde yapılır.[21] Türkistan’daki Koçkar Baba Mustafa Aksoy’un çalışmalarından bilinirken, Anadolu’daki Koyun Baba yatırına hastalıkların tedavisi için gidilir.

                Koçlu koyunlu atlı mezar taşlarını Uluğ Türkistan’da, cinsiyeti ve uğraşı alanını belirtir tarzdaki simgelerle görüyoruz. Bu üslup batıya doğru, Anadolu’ya ve Azerbaycan’a geldiğinde ek olarak İslami ibareler ve Gürcistan ile Ermenistan’a gelindiğinde (Gregoryan coğrafyasında) hac da remzedilmeye başlanılır.[22]

 

Şek.12 (Köbök boyunun tamgası)

 

Köbök boyunun kutsal hayvanı Kuu/ Kuğu’ dur (Bkz. Şekil 12). Altay mitolojisinde kuğular ve kazlar özel saygı görürler. Bunların da diğer bazı hayvanlarla birlikte dünyanın oluşumuna katıldıklarına inanılır. Kuğu ve kaz bu mitolojide kutsallığın, ilahiliğin ve dişiliğin simgesidir. Köbökler’in simgesi Sapagay/ Haç’ tır.

 

Şek.13 ( Tölös boyunun tamgası)

                Tölös boyunun kutsal hayvanları Geyik’ tir. Geyiğin bozkırın sahibi olduğuna inanılır. İnanca göre geyik kahramanın kalbinin koruyucusudur. Altay mitolojisine göre güneş geyiği temizlik ve tanrısallık simgesi olarak Tölös kabilesine göndermiştir. Tölösler’ in tamgaları Şire/ Tat’ tır[23] (Bkz. Şekil 13).

 SONUÇ

                Bu çalışma ile tamgası kamalıhaç olan Almatlar’ ı tamgası ay olan Munduslar’ ı, tamgası yay olan İrkitler’ i, tamgası imbik olan Maymanlar’ ı, tamgası kaz olan Kerkiller’ i, tamgası haç olan Köbökler’ i, tamgası koçboynuzu olan Jaanjanlar’ ı, tamgası gem olan Kıpçaklar’ı, tamgası tekne olan Todoşlar’ı, tamgası at olan Tölösler’ i, tamgası tanjuu olan Sagallar’ ı, tamgası küpe olan Çaptılar’ ı, inanç içerikleri ile tanıtmaya çalıştık.

Bu çalışmada Anadolu motifleri ile karşılaştırmalar yaparak motiften hareketle kültür bağı kurmaya çalıştık. Bu çalışma bir başlangıç olur diye düşündük. Ancak Anadolu motif katalogları arasındaki birlik bu alanın yabancısı için pek yeterli değildir. Adı geçen kutsal hayvanlar ile ilgili inançlardan hareketle köprüler kurmakla yetinilmiştir.

Bununla beraber Türk kültür coğrafyasında tamgalardan hareketle çizilebilecek sınırın kapsamına Altayları’ da alabildik. Tamgaların inanç merkezli izahlarına adı geçen oniki tamgayı eklemiş olduk. Tamgaların etnik kimliği tartışılınca bu oniki tamgaya Tengricilik inanç sistemi döneminden başlatılan bir tarih verilebilir.

Halının, Türk kültürü içerisindeki yerinin belirlenmesi adına kavrama, ifade ve tefekkür safhalarından geçmedikçe, önemine çok inandığımız envanter tespiti süreci bir türlü aşılamayacaktır.

   Dokumacılığın kendine özgü bir anlatım dili vardır. Motifler alfabe iseler, tamgalar bunların evrim geçirmiş ilk şekilleridirler. Tamgalar zamanla içerik değişikliğine uğramış olsalar da, gerçekte inanç içeriklidirler. Tamgalardan hareketle dokumanın kimliği belirlenirken mitolojik boyut yok sayılamaz. Bu boyuttur ki, dokuma kültürü coğrafyasının sınırlarını belirler. Bu sınırlardan arkeoloji gibi diğer disiplinlerle birlikte gerekiyor ise arkaik döneme gidiş sağlanabilir. Bu noktadan hareketle dokumacılık sanatından da yola çıkılarak kültürel birliktelikler çözümlenebilir.

 

 KAYNAKÇA

1.       Başbuğ Hayri (1986), Aşiretlerimizde At Kültürü, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınevi.

2.       Bayram Sadi (1998), “Vakıflar Genel Müdürlüğü Halı Müzesinde Bulunan hayvan Figürlü halılarda Ejder, Kaplumbağa, akrep, Kertenkele Figürü”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri, (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

3.       Beydili Celal (2004), Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Ankara: Yurt Yayınları.

4.       Boratay Pertev Naili (1973) 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul: Gerçek Yayınevi.

5.       Bozkurt  Fuat, “Kaygusuz un Alevilikteki İşlevi” Yol Dergisi,  S.14.

6.       Çay Mehmet Abdulhaluk (1993), Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara: Boğaziçi Yayınları.

7.       Çay, Mehmet Abdulhaluk (1985), “Tunceli Mezartaşları ve Türk Kültüründeki Yeri” Türk Kültürü Araştırmaları, Prof. Dr. İ.Kafesoğlu’nun Hatırasına Armağan,  Doğu Anadolu’ nun ( Sosyal, Kültürel ve İkdisadi) Meseleleri Sempozyumu (13-15 Mayıs 1985, Tunceli), Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Matbaası.

8.       ÇAY Mehmet Abdulhaluk (1983), Anadolu’da Türk Damgası, Koç Heykel Mezar Taşları ve Türklerde Koç Koyun Meselesi, Ankara: Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları.

9.       Çıplak Nilgün (2005), Mersin Tahtacıları Halk Bilimi Araştırmaları, Ankara: Ürün Yayınları.

10.    Dede Abdurrahim (1978), Batı Trakya Türk Folkloru, Ankara:Kültür Bakanlığı Yayınevi.

11.    Deniz Bekir (1998),  “Anadolu Türk Dokumalarında Ejder Motifi”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri, (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

12.    Efandiyev Rasim (1980), “Daşlar Danışır, Neolit Devrinden XIX Yüzyıladek”, Kençlik, Bakü.

13.    Efendi Rasim Samet (1998), “Azerbaycan Halılarında Amblem ve Sembol Özellikli Bezemeler”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri, (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

14.    Efendi Rasim Samet (1998), “Azerbaycan Halılarında Amblem ve Sembol Özellikli Bezemeler”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

15.    Ersöz Mehmet (1968), “Milli Destan ve Bozkurt Hakkında” Bozkurt /Özel sayı, Ankara    

16.    Gazimihal  Mahmut Ragip (1960), “Koç Halayı”  Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul.

17.    Gölpınarlı Abdulbaki (1992), “Koyun Baba ” İslam Ansiklopedisi, C.VI. İstanbul:Türkiye Diyanet Vakfı Yayınevi.

18.    Kalafat Yaşar (2004), Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.

19.    Kalafat Yaşar (2005), “Karapapah Türkleri” Sosyal Siyaset Konferansları, 49. Kitap (Prof. Dr. Turan Yazgan’a Armağan Özel Sayısı), İstanbul: İ.Ü. Yayın No. 4566.

20.    Kalafat Yaşar (2006), “Kocaeli ve Çevresi Örnekleri İle Türk Halk İnançlarında Adanmışlık/Sahiplilik” I.Kocaeli ve Çevresi Kültür Sempozyumu, Kocaeli: Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları 9, Cilt: 1.

21.    Kalafat Yaşar (2007), “Türk Kültür Coğrafyasında Yağmur Duası” Yağmur Duası Kitabı, Haz; M. Sabri Koz, İstanbul: Kitabevi Yayınları.

22.    Kalafat Yaşar (2000), “Urfa Yöresinde Türk Halk İnançları, Karakeçililer, Zazalar, Arapça konuşanlar”, Erciyes Dergisi, Kayseri: Murathan Basın Yayın.

23.    Kalafat Yaşar (2004), Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.

24.    Kalafat Yaşar (2007), Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, Ankara: Berikan Yayınları.

25.    Kalafat Yaşar (2007), Balkanlar’dan Uluğ Türkstan’a Türk Halk İnançları, Ankara: Berikan Yayınları.

26.    Kalafat Yaşar (2007), Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları, Ankara: Berikan Yayınları.

27.    Kalafat Yaşar (2005), Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları, Ankara: Babil Yayınları, s.117. 

28.    Kalafat Yaşar (2006), Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, 5. Baskı, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

29.    Kalafat Yaşar (2005), Kamalov, İlyas, “Tatar Efsaneleri” Karadeniz Araştırmaları, Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri Dergisi, Ankara: Karam Yayıncılık.

30.    Karahan Recai (1998), “Konya Ereğli Yöresinde Begdik Adıyle Bilinen Bir Grup Türk Kilimi”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

31.    Karamağaralı Beyhan (1998), “Halı Sanatı Üzerine”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

32.    Koşay Hamit Zübeyir  (1962), “Doğu Anadolu Mezar taşları, Koç ve koyun Heykelleri” Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi, Ankara, 19–24 Ekim 1959, Ankara.

33.    Nerimanoğlu Kamil Veli  (2005), Özümüz Sözümüz, Bakü.

34.    Uçar Nail  (1988),  “Ak ve Kara Günümüzde At” Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul:Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

35.    Yıldırım Nilüfer (2004), Anadolu Masallarında Şamanizmin İzleri, Yüksek Lisans Tezi, FÜSETEABD, Elazığ.

36.    Yörükkan Yusuf Ziya (2005), Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri Şamanizm, notlandıran ve yayına hazırlayan Turhan Yörükân, Ankara: Yol Yayınları.

 



[1] Yıldırım Nilüfer (2004), Anadolu Masallarında Şamanizmin İzleri, Yüksek Lisans Tezi, FÜSETEABD, Elazığ, s.387-389 v.d.

[2] Yıldırım Nilüfer (2004),.387-389 v.d.

[3] Kalafat Yaşar (2007), Balkanlar’dan Uluğ Türkstan’a Türk Halk İnançları, Ankara: Berikan Yayınları, C.1,s.34.

[4] Kalafat Yaşar (2007), a.g.e. s. 309.

[5] Başbuğ Hayri (1986), a.g.e. s.82–85.

[6] Kalafat Yaşar (2005), “Karapapah Türkleri” Sosyal Siyaset Konferansları, 49. Kitap (Prof. Dr. Turan Yazgan’a Armağan Özel Sayısı), İstanbul: İ.Ü. Yayın No. 4566, s.817–841

[7] Uçar Nail  (1988),  “Ak ve Kara Günümüzde At” Türk Dünyası Tarih Dergisi,İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, s.24–26.

[8] Kalafat Yaşar (2004), Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, s. 17

[9] Kalafat Yaşar (2006), Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, 5. Baskı, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

[10]Kalafat Yaşar (2005), Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları, Ankara: Babil Yayınları,, s.117.

[11] Kalafat Yaşar (2007), a.g.e. s.31

[12] Yıldırım Nilüfer (2004),.387-389 v.d.

[13] Kalafat Yaşar (2004), Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, s.75

[14] Yörükkan Yusuf Ziya (2005), a.g.e. s. 98.

[15] Kalafat Yaşar (2004), Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, s.75

[16] Kalafat Yaşar (2005), Kamalov, İlyas, “Tatar Efsaneleri” Karadeniz Araştırmaları, Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri Dergisi, Ankara: Karam Yayıncılık. S.6 s.52–78.

[17] Başbuğ Hayri (1986), a.g.e.,s.82–85.

[18] Çay Mehmet Abdulhaluk (1993), Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara: Boğaziçi Yayınları, s.155.

[19] Çay, Mehmet Abdulhaluk (1985), “Tunceli Mezartaşları ve Türk Kültüründeki Yeri” Türk Kültürü Araştırmaları, Prof. Dr. İ.Kafesoğlu’nun Hatırasına Armağan,  Doğu Anadolu’ nun ( Sosyal, Kültürel ve İkdisadi) Meseleleri Sempozyumu (13-15 Mayıs 1985, Tunceli), Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Matbaası; Koşay Hamit Zübeyir  (1962), “Doğu Anadolu Mezar taşları, Koç ve koyun Heykelleri” Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi, Ankara, 19–24 Ekim 1959, Ankara, s.256–257; Gölpınarlı Abdulbaki (1992), “Koyun Baba ” İslam Ansiklopedisi, C.VI. İstanbul:Türkiye Diyanet Vakfı Yayınevi.C. VI. K maddesi.

[20] Gazimihal  Mahmut Ragip (1960), “Koç Halayı”  Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul: S.12.s.2061-2062

[21] Yörükkan Yusuf Ziya (2005), a.g.e.,s. 98.

[22] Efandiyev Rasim (1980), “Daşlar Danışır, Neolit Devrinden XIX Yüzyıladek”, Kençlik, Bakü.; Çay, Mehmet Abdulhaluk (1985), “Tunceli Mezartaşları ve Türk Kültüründeki Yeri” Türk Kültürü Araştırmaları, Prof. Dr. İ.Kafesoğlu’nun Hatırasına Armağan,  Doğu Anadolu’ nun ( Sosyal, Kültürel ve İkdisadi) Meseleleri Sempozyumu (13-15 Mayıs 1985, Tunceli), Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Matbaası. s.153–159

 

[23] Bak; karaca, ceylan



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.