Türk Meclisi |
|
||||||||
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832 Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788 Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236 Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756 Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır. |
|
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler |
ATATÜRK HAKKINDA BİRKAÇ ŞEY |
ATATÜRK`ü biz hep tarihe mal olmus yönleriyle tanidik: Asker ATATÜRK ya da devlet adami ATATÜRK olarak. Arastirmaci Yazar Prof.Ilknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI Hepimizin bildigi gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya döneminin liderleri içerisinden 21 nci yüzyila geçebilen tek liderdir. Üstelik diger liderler kendi halklari tarafindan yok edilmemin acisini yasamisken, o hala halkinin ve dünyanin nabzinda en büyük canliligiyla, sevgisiyle, saygisiyla hala yasayabilen dünyadaki tek lider. Önemli olanda sanirim, yasarken ölmek degil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canli kalabilmeyi basarmak degil midir? ATATÜRK`ü biz hep tarihe mal olmus yönleriyle tanidik: Asker ATATÜRK ya da devlet adami ATATÜRK olarak. Bu verdigim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir baskasina da rastlamamiz mümkün degil. En büyük düsmani; hani su ordularini denize döktügü düsmani, Yunan baskomutani Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baski olmadan her Cumhuriyet bayrami Atina`daki Türk büyükelçiligine gidiyor Trikopis, ATATÜRK`ün resminin önüne geçiyor ve saygi durusunda bulunuyor. Böyle bir saygiyi en büyük düsmaninda uyandirabilen bir Mustafa Kemal. Yil 1938, General McArthur`un en zor, en problemli, en buhranli dönemi. Birden çok sikilir ve yaninda duran yüzyirmiden fazla kisiye döner ve aynen söyle der: " Su anda hiçbirinizi degil, büyük istidadi ile Mustafa Kemal`i görmek için neler vermezdim" dedirten o büyük özlemi ve onu olusturabilen Mustafa Kemal`i. Yada, yil 1938. Bir Iran`li sair bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir siir yazar. Iste o siirin iki misrasini sizlerle paylasmak istiyorum. Diyorki; " Allah bir ülkeye yardim etmek isterse onun elinden tutmak isterse basina Mustafa Kemal gibi lider getirir." dizelerindeki bu kiskançligi olusturabilen Mustafa Kemal. Yil 1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki " Bu gün UNESCO`nun üzerinde çalistigi bütün projelerin isim babasi Mustafa Kemal`dir." Öneri nedir ? Öneri ise onun dogumunun yüzüncü yilinda, 152 üyesi vardi UNESCO`nun 152 ülkenin devletleri ayni anda kutlasin önerisidir. Birden Isveç delegesi ayaga kalkar ve söyle söyler: " Ne yani dünyada bu kadar devlet adami var hepsinin dogum gününü böyle kutlayacak miyiz?" seklindeki kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayaga firlar yumrugunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen söyle söyler; " Genç delege arkadasim hatirlatmak isterimki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider degildir, birakin onu bir yil anmayi her ülke her problemimizde çare olarak aramaliyiz" sözlerini döktürtebilen bir Mustafa Kemal. Sonra nemi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülke su metne imza atar; hani Isveç delegesi demisti ya "ne yani" diye. O Isveç delegesi bu imzanin atildigi gün mikrofona gelir ve aynen sunlari söyler; " Ben ATATÜRK`ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayi ben atiyorum" diyecektir. Iste o muhtesem belge diyorki; " ATATÜRK KIMDIR; ATATÜRK ULULARARASI ANLAYIS, ISBIRLIGI, BARIS YOLUNDA ÇABA GÖSTERMIS ÜSTÜN KISI, OLAGANÜSTÜ DEVRIMLER GERÇEKLESTIRMIS BIR INKILAPÇI, SÖMÜRGECILIK VE YAYILMACILIGA KARSI SAVASAN ILK ÖNDER, INSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARISININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YASAMI BOYUNCA INSANLAR ARASINDA RENK, DIL, DIN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, ESI OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKIYE CUMHURIYETININ KURUCUSU" Var mi böyle bir metin! Bir filozof derki "bir ülke için kistas aradiginiz zaman o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin " su anda kistas arayan ülkelere saniyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz. Iste bu metin 152 ülke tarafindan imzalanmistir. Esi olmayan devlet adami metni. Peki daha sonra ne olmustur; 151 ülkede hemen hemen bir yil boyunca her yerde bu metni görebiliriz, soruyorsunuz bana o bir ülke kim? Iste o ülkenin adini vermeye benim dilim maalesef varmiyor. Hadi gelin Haiti`ye gidelim. Yil 1996, Haiti Cumhurbaskani ölür. Bir vasiyet birakmistir. Haiti`ye baktim haritada bir kutup kadar uzak ülke. Haiti Cumhurbaskani 1996 da öldügünde vasiyeti açilir. Vasiyetinde mezar tasina yazilmasi için bir metin birakmistir. Haiti Cumhurbaskaninin bugün mezar tasinda yazan hitabeyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki " Bütün ömrüm boyunca Türkiye`nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK`ü anlamis ve uygulamis olmaktan dolayi mutlu öldüm" Peki yillar bir sey degistirir mi? Hayir. 2000 yilinda bizim medyanin kaçirdigi bir bilgi var, ABD Baskani milenyum mesajini veriyor. Mesajin bir yerinde aynen sunlari söyler; " Bugün milenyumun hiç süphe yoktur ki tek devlet adami Mustafa Kemal ATATÜRK`tür. Çünkü o yilin degil asrin lideri olabilmeyi basarmis tek liderdir." 2000 de ABD Baskanina iste bu gerçegi de ifade ettirebilen bir Mustafa Kemal var. Asker Mustafa Kemal`in, Devlet adami Mustafa Kemal`in çok disinda bir Mustafa Kemal. 2003 de bir sey degisti mi?, 2004? Hayir. 2004 de bir konferans veriyorum birden bir hanimefendi ayaga firladi. Dediki " Ben Norveçliyim ve su anda Norveç`te çok sik kullandigimiz bir deyim var, bu deyimin anlamini anladim" dedi. Hanimefendi "nedir o deyim " dedim. "Norveççe`de "ATATÜRK gibi düsünmek" deyimi var. Çok sik kullaniriz bu deyimi" "nerelerde kullanirsiniz" dedigimde "Hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. Deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. Birde ATATÜRK gibi düsün ". O gün otelime geldim televizyonu açtim o kadar çok kisiye bir de ATATÜRK gibi düsün dedigimi hatirliyorumki galiba Norveççe`den çok bizim dilimizin bu deyime fazlasiyla ihtiyaci var diye düsünmeden de edemedim. Bir Ingiliz gazeteci ATATÜRK`le bir röportaj yapar. Röportajini Amerikan Büyük Kütüphanesinden bulup getirttim ve bir yerinde Mustafa Kemal`e söyle sorar gazeteci; " Birlesmis Milletlere üye olmayi düsünüyor musunuz?" Mustafa Kemal`in cevabi aynen söyle : " Sartlarimizi koyariz. Kabullerine bagli. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eger davet gelirse düsünürüz". Evet, Birlesmis Milletler sadece Türkiye`yi davet edebilmek için yasasini degistirir ve ilk davet edilen ülke olur Mustafa Kemal`in ülkesi, Türkiyesi Birlesmis Milletlere. Saniyorum ondan feyz alacagimiz çok sey var aslinda Mustafa Kemal`den. Ama bu arada 2005`de daha yeni iki üç gün önce yabanci gazeteyi okuyorum. Sürmanset büyük puntolarla su basligi atmis " Bu gün Ortadogu`ya düzinelerle ATATÜRK lazim". dedim yazara ATATÜRK `ü hiç tanimiyor herhalde. Düzineye hiç gerek yok tek bir tanesi de yeterdi aslinda. Örnek vermeye devam edersem inanin konferans böyle biter. Filipinlerden Çin`e kadar o kadar çok örnek varki. Ama gördük 1925`de 1938`de 1996`da 2000`de 2005`de her ülkeden, her cinsten, her statüden insanin özlemle, sevgiyle, saygiyla aradigi ama bizim olan bir Mustafa Kemal`den bahsediyoruz. Bu gün Türkiye`nin en büyük sorunu nedir? dersem cevap olarak kulagima gelenler sunlar; ekonomi diyorsunuz issizlik diyorsunuz. Ama bence Türkiye`nin çok önemli bir problemi var o problemi çözersek Türkiye ekonomiyi de çözer Türkiye issizligi de çözer. Evet Türkiye`de lider yetistirme sorunu var. Lider deyince de nedense hep siyasi lider anliyoruz ben ondan bahsetmiyorum, benim lider dedigim çok kapsamli bir kavram. Yoksa içersindeki tek bir terimdir siyasi lider veya sosyal lider. Ama lider dedigim zaman ben asrin lideri dünya liderinden bahsediyorum. Iste böyle liderlere ihtiyacimiz var. Ben simdi soracagim size su anda karsimda pek çok genç arkadasim oturuyor. Bunlardan bir tanesinin bir kaç dönem sonrasinin Cumhurbaskani, Genelkurmay Baskani yada Basbakani, Maliye Bakani yada evinin anne babasi olmadigini bana iddia edebilir misiniz? Belki sizsiniz, ama bilinizki iste bugün sizlerle paylasacagim konu asrin lideri, dünya lideri yada lider olmanin küçük sirlarini ATATÜRK`le sizinle paylasacagim. Ilk sirrimiz; ATATÜRK tamam arkadasim ben topraklarinizi kurtardim askeri bir dehayim deyip yerine çekilmemis hemen asker elbisesini çikartip sivil elbisesini giymis ve inanirmisiniz sinirlarini hangi sinirin lideri ise o sinirlarin içerisinde ne var ise ama ne var ise tasindan topragina hepsinin ama hepsinin sorumlulugunu omuzlarinda hissetmistir de onun için Mustafa Kemal bugün dünya lideridir. Nasil mi ? ATATÜRK`ü aglarken tarih çok ender tespit etmistir. 25 yillik arastirmaciyim, 7 tespitim oldu. Ilki Çanakkale`de topçu atisimiz basladigi sirada döktügü gözyasidir, bir digeri ise hepimizin bildigi bir hikaye ama ben yine de anlatacagim. O günün Ankarasi kurak, çorak bir köy. Çankaya`dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek igde agaci varmis. ATATÜRK o igde agacinin önünden geçislerinde arabasini durdururmus, inermis ve o igde agacina selam verirmis. " Aman demisler pasam ne yapiyorsunuz böyle?", "Eee o demis yedigim meyvenin, sigindigim gölgenin, soludugum havanin bir neferi. En az diger neferler kadar bunun da selama hakki var ". Yani "niye sasiriyorsunuz?" der gibiymis. Ve bir gün yaninda bulunan arkadasina "Iste bu benim..." derken bide bakiyor agaç yok ortada hemen iniyor " Ne yaptiniz bu agaca" diyor. "Pasam" diyorlar "yolu genisletmek için mecburduk kestik o agaci ". "Yahu diyor bitek bana soraydiniz bu agaci kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum " diyor. Daha fazla dayanamiyor, arabasina biniyor, soförünün ve arkadasinin gözü önünde hüngür hüngür aglamaya basliyor. Bir tek igde agaci için mi dersiniz? Hayir. Çok zor sartlarda kurtardigi bu topraklarda yetisen bir canlidir ve lideri oldugu için de bu topraklarin da o igde agacinin da sorumlulugu Mustafa Kemal`in omuzlarindadirda onun için. Galiba simdi anlatacagim inanilmaz projeyi de o gün düsünmeye basladi. Hani " Bir daha böyle bir seyle karsilasabilirsem nasil müdahale edebilirim" diye. Çok degil doga katliami, en kolay yaptigimiz katliam. Yil 1930 ATATÜRK Yalova kösküne dogru çikmakta. Bir de bakar bir bahçivan koca bir çinar agacini kesmek üzeredir. " Yahu" der "sen hayatinda hiç böyle bir agaç yetisdirdinmiki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?" der. Bahçivan derki; " Pasam çinar agacinin kökleri köskün temelini kaldirdi, yapraklari da köskün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köskü kaybedecegiz ya agaci kesecegiz. Onun için de kusura bakmayin ama biz agaci kesiyoruz ". Bir an düsünür; "Hayir gerekirse köskü agaçtan uzaklastiririz" der. Derlerki bu gün Mustafa Kemal bir hos. Ne demek köskü tutupta agaçtan uzaklastirmak? Ama inanirmisiniz mühendis degil, mimar degil, ziraatçi degil ama ne yapar biliyormusunuz? Istanbul`daki köprü altindaki tramvay raylarini Yalova`ya tasitir. Köskü hiç yikmadan oldugu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köskün altina tramvay raylarini döseyerek köskü agaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çinar agacinin kurtulusunu temin eder. Yil 1930. Dünya çevre lafini ne zaman etmeye basladi? 1980 den sonra. 1980 den önce, 1930 yilinda dünyaya somut bir çevre dersi vermektedir Mustafa Kemal aslinda. Ama, biraz aci parantezlerim olacak bu konferansimda. Ilk aci parantezimi ATATÜRK kimdir belgesiyle açmistim, ikinci aci parantezim burada olacak. Hadi gelin 5 Mart 1996 ya gidelim yani günümüze yakin bir gün. "ATATÜRK ve Türk kadini" konulu tiyatrolu konferansimi 25 gençle sunuyorum. 25 gençle birlikte prova yaptik, yorulduk, oturduk, televizyonu açtik. ikinci haber olarak 6 dakika müddetle ve 5 kere görüntü zumlanmak üzere önemli bir haber verildi televizyonda. Haberi aynen aktariyorum, diyordi ki " Amerika da eski bir ünlü bir müzikhal hiç yikilmadan dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle raylar üzerinde iki metre kenara çekilerek yerine yeni bir binanin yapildigi" haberiydi. Dünyada ilk kez lafi da bes kere edildi. gençlerden biri kalkti bana ne dedi biliyor musunuz? " Ya ögretmenim biz tarihe pek bir daldik. Bakin el alem neler yapiyor? Teknik, medeniyet biraz da onlara baksak" diyince arsivimde 1930`da ATATÜRK`ün bu isi yaparken çekilmis resimleri, raylar üzerindeki çekilen resimleri gösterdim kendilerine ve dedim ki " su anda ne söyleyeceksiniz bana?". Bir genç kalkti ne dedi biliyor musunuz? "Ya ögretmenim suç bizde mi? Biz bu konuyu ilk defa sizden duyuyoruz, sizden görüyoruz bu resimleri". Ama o haberi bugün milyonlarca Türk genci izledi ve oturdular 25 genç, bu haberi veren televizyona bir faks çektiler. Faksta aynen su yaziyordu "Ikinci haber olarak 6 dakika müddetle ama bes kez su resimleri göstermek suretiyle bu arada da mutlak suretle mesaji iletin dediler " Bu gün 1996, Amerika çekiyor raylar üzerinde iki metre, yerine yeni bir bina yapiyor, 1930 ATATÜRK çekiyor 4 metre 80 santim, bir agaç kurtarmak için" bu mesaji da çok iyi verin dediler. Yil 1996 idi. Yil 2005 hiçbir televizyonda izlediniz mi? Izlemediniz. Ya hocam siz bize bir tek çinar agaci ve igde agaci anlattiniz bunlar ATATÜRK`ün hayatinda tek tek örnekler olabilir. Hadi gelin Sögütözü`ne gidelim, hani su Ankara yakinlarindaki, o zaman için 80 tane sögüt agacinin oldugu yere. Sögütözüne ATATÜRK hep dinlenmek için gelirmis. Bir geldiginde galiba düsündügünü sesli olarak aktarmis; " Ah ! burda bi kulübem olsaydi keske". "Ya pasam istedigin bir kulübe olsun hemen yapariz suraya" demisler. "Buradaki agaçlara ne olacak peki". " Pasam burdakiler sögüt agaci; gönülsüz agaçtir. Sökeriz baska bir yere dikeriz, mutlaka tutar" demisler. Bir an durur, " Bir tek sartla kabul ederim" der. "Burda yetecek kadar sögüt agacini kendi ellerimle sökecegim, kendi ellerimle dikecegim, önce tuttuklarini görecegim, sonra kulübe yapimina izin verecegim ". Yani bugün betonu yesile tercih eden zihniyete bence en güzel örnek teskil eder bu. Ne yapar biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaskani Mustafa Kemal ATATÜRK makamini Çankaya`dan Sögütözü`ne tasitir hasirlar üzerine. Kabullerini orda yapar, imzalarini orda atar, çadirda kalir ama sögüt agacini söker, kendi elleriyle diker, tuttuklarini görür, ondan sonra bugün çok küçücük ama verdigi mesaj olaganüstü büyük olan bu Sögütözü`ndeki küçük ATATÜRK kulübesinin yapilmasina izin verir. 25 yillik arastirmaciyim. Benim elimde 130 belge var bizzat çevre hareketine bedenen katildigina dair. Sade bende 130 belge, kim bilir kaç belge var. Keske diyorum, keske bu belgeler, bazi günler bizi okullar da bu kulübeye götürüpte burada anlatilsaydi. saniyorum bugün betonu yesile tercih eden hiçbir belediye baskani yetismezdi. Iste bu anlamda sahneye simdi Tahsin ÇOSKAN`u davet edelim. Tahsin COSKAN o zamanin genç bir ziraat mühendisi. " Gel Tahsin seni bir yere götürecegim fikrini almak istiyorum" diyor. Giderler, gösterdigi yere bakar Tahsin Bey. Bataklik, sivrisinek salgini, hayvan leslerinin oldugu berbat bir arazidir. " Ya pasam hayrola" der. Atatürk, "Buraya bütün masrafi cebimden olmak üzere bir orman çiftligi yapmak istiyorum " der. "Ya pasam buranin islahi ya sizin paranizi tüketir ya da zamaninizi, neden bu kadar mümbit topraklar varken gelip de burayi tercih ettiniz? " der. ATATÜRK`ün cevabi ATATÜRK`çedir. Derki "Ben en zor olani yapayimda siz arkamdan kolaylari nasil olsa yaparsiniz. " Ne bilsin ki en kolaylari bile çabuk yikabildigimizi ama, bu aradaTahsin ÇOSKAN "Pasam burda hiçbir sey yetismez, pek ugrasmayin " der. Ama dinleyen kim. Derki " Tahsin buraya ziraatçileri getir ve incele bana resmi bir yazi getir burasiyla ilgili". Biraz sonra Tahsin COSKAN çok mutlu, kendi dedigi çikti, üzerinde " Burada hiçbirsey yetismez"yazili, altinda da ziraatçilerin imzasinin oldugu bir belgeyi Mustafa Kemal`in önüne koyar. ATATÜRK biraz mütebbessim okur bu yaziyi. Kaleme alir, bu kagidin yanina aynen sunlari yazar "BURASI VATAN TOPRAGIDIR, KADERINE TERK EDEMEYIZ". Etmez de. Ayni Sakarya savunmasi gibi akasya savunmasini ele alir, çam ve köknari oraya 30 Agustos olarak tamamlar ve hiç unutmayacagimiz bir gün, lütfen hiç unutmayin, tarihte atladik bu günü, 25 Mayis 1933. Ne yapar biliyor musunuz? Hani 5 Haziranlarda kutladigimiz bir gün var, çevre günü degil mi? Çevre günü ne zaman kutlanmaya basladi? 1980 den sonra. Peki 25 Mayis 1933, ATATÜRK ne yapti? Ilk Çevre günü kutlamasini yapti. Hem de bugün okullara soruyorum diyosunuz ki ne yaptiniz diye "ya agaç diktik diyorsunuz ya çöp topladik" öyle falan degil. Bütün Ankara halkini bedava trenlerle buraya getirtiyor, agaçlar boy vermisler, altinda dinlenmektedirler, havuz yapilmistir, çocuklar yüzmektedirler. Hatta bütün masrafi cebinden ödemistir ama kari da almamistir, buraya bir fabrika yaptirmistir, süt ürünleri üretilmektedir, herkes yamektedir. Herkes çok mutlu ama en mutlusu Mustafa Kemal ATATÜRK. Nebizade diye bir arkadasi var, Nebizade`nin kafa çok karisik. " Yahu pasam senden baska bir tek kisi burada bir agaç yetisecegine inanmadi. Peki sen nasil anladin burda orman olacagini?" der. " Gel Nebizade gel, simdi anlatayim sana. Hani Tahsin ÇOSKAN`in burda birsey yetismez dedigi günün aksami tebdili kiyafetle Çankaya`dan kaçtim, burdaki köylülere geldim. Köylüler beni tanimadilar. Köylülere, agalar dedim burda agaç yetisip yetismeyecegini bana en kolay yoldan nasil ispat edersiniz dedim. "Al dediler", bana bir testi su verdiler, bir de kazma kürek. "Kaz orayi iki gün sonra gel biz sana ne olacagini söyleriz" dediler. Ah o iki gün Çankaya`da nasil geçti bir Allah bilir bir de ben. Iki gün sonra gittim testiyi çikardim, testinin içinde su bitmisti, köylülere uzattim. Dediler ki bana "aga testide su kalmamis, toprak su emiyor, bakma bunun üstünün kurak olduguna, biraz ugras burda ne ekersen biçersin". Ve hani Tahsin COSKAN`in o raporu bana getirdigi gün ben çoktan projeye baslamis epey de ilerlemistim " diyecektir. Dünya lideri olmak öyle kolay degil biliyor musunuz. Hani ATATÜRK`e kimdi en çok karsi çikan, evet Tahsin COSKAN`di. Onu da ATATÜRK buraya müdür tayin eder. Evet lider olmak hakikaten kolay is degil. Bu arada biz bu 130 belgeye hiç çalismamisiz. Çalismadigimizin en aci örnegini Türkiye yasadi zaten. Neydi o örnek "17 Agustos depremi". Evet deprem bir kaderdir ama kader olmanin ötesinde dolgu alan çöktü, dolgu binalar çöktü. Oysa 1930`dan beri bize "lütfen tabiatla oynamayin, tek bir agaçla bile oynamayin" diye bize örnek olan bir liderimiz varken yasadik bu aciyi. Bizler iyi degerlendirmemisiz onun çevre hareketini ama bakin dünya ne güzel degerlendirmis hareketini. Ben size bu bilgileri vermek için 1919 basladim ve bugüne kadar çikan bütün gazete ve dergileri tariyorum. Taramam sirasinda 28 Temmuz 1933 günün Cumhuriyet gazetesinde bir haber okudum. Inanilmaz bir haberdi. Hani bir çiçek aliyoruz, kirmizi renkte, hediye götürüyoruz ve adina da "ATATÜRK Çiçegi" diyoruz. O ATATÜRK çiçeginin adini biz koyduk zannediyorduk ama bakin gazeteyi aynen okuyorum. Gazete haberi su "Chicago özel, geçenlerde Vanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landin laboratuarlarinda muhtelif ameliyeler neticesinde kirmizi renkte yeni bir çiçek elde edilmistir Profesör bu yeni çiçege isim ararken yaninda duran ama Tarsus Kolejinde ATATÜRK`le tanismis, ondaki tabiat bilgi ve ilgisine hayran olan bir diger profesör bu çiçege ATATÜRK isminin verilmesini önermistir. Ve bu öneri dünya nebatat dairesine iletilmis ve ATATÜRK`ün yaptigi çalismalarin anlatildigi toplantida oy birligiyle kabul edilmistir". Yani dünyadaki her ülkede bu çiçek Gazi ATATÜRK adiyla üretiliyor ve satiliyor. Peki baska bir lider varmi diye arastirdim bir çiçege adini veren, baska hiçbir lider yok. Çünkü tabiatiyla bu kadar bütünlesebilen bir lideri dünya tarihi yazmamistir. Diyorki Mustafa Kemal "çevre hareketi disinda eger lider olacaksaniz eger lider olmaya kalkistiysaniz ki içinizde ögrenci arkadaslar var mutlaka sinif baskanlari vardir eger sinif baskani olacaksan bu bi liderliktir sinirin nedir? siniftir sinifin içerisindeki tek bir tebesir tanesi tek bir sira tek arkadasinin problemiyle ilgilenemeyeceksen o liderligi kabul etmeyeceksin demektedir Mustafa Kemal. Peki ikinci sirrimiz ne? Ikinci Sirrimiz; dünya tarihi sadece bir sifati Mustafa Kemal`e vermistir. Baska dünyada hiçbir liderin alamadigi bir sifattir bu hangi sifat mi? Ne dersiniz? Evet Basögretmen diyen var aranizda, hosgörülü evet biliyorum hepsi gönlünüzden geçen sifatlari ATATÜRK`ün ama soruyorum sizlere bir insan dogumundan ölümüne kadar ya bir askerdir, ya bir devlet adamidir ya çevrecidir ya tiyatrocudur ya sanatçidir ya arkeologdur bir seydir. Ama bunlarin hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal ATATÜRK oldugu için dünyada " kültür antropologu" sifati verilebilen tek lider Mustafa Kemal`dir. " Kültür Antropologu" nedir ne degildir uzun uzun basinizi agritmayacagim. Hadi gelin 5 Mayis 1935, Ahlatlibel`e gidelim. Ahlatlibel Ankara yakinlarindaki kazilarin basladigi yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazilarinin yapilma emrini veren Mustafa Kemal, müzelerin açilma emrini veren de Mustafa Kemal. Ama bugünkülerde oldugu gibi açin, kazin, imza; öyle degil. Nasil yetismis inanin, 25 yillik arastirmaciyim hiç anlamadim. Bakiyorsunuz Efes kazilari basliyor iki kere gidiyor, Konya`da Asar kazilari basliyor basinda, birde bakiyorsunuz Ahlatlibel kazilari baslamis basinda, toprak aliyor, ölçüyor, biçiyor. " Ya ne yapiyor Mustafa Kemal" diyorlar. Çankaya`ya gidiyor, Çankaya`da üç gün üç gece hiç uyumadan; uyumamak için alnina islak bezler koydurmus, birilerini çagiriyor, telefonlar ediyor bir heyecan bir telas. Üç gün sonra " gelin diyor Ahlatlibel`e gidiyoruz". Hemen geliyor diyorki "arkeologlar toplanin ". Biliyorsunuz baslarinda en büyük arkeologumuz Zübeyir KOSAR var. Bu Zübeyir KOSAR`in bir e bir anisidir. Toplaniyor ve diyorki Mustafa Kemal heyecanla; " kazdiginiz yer yanlis, surayi kazmaniz gerekir ". Yabanci arkeologlar "el insaf pasam, anladik iyi askersin iyi devlet adamisin ama yani bu iste bizim isimiz niye karisiyorsun" der gibi aralarinda birkaç sey oluyor ama emir büyük yerden. Basliyorlar Mustafa Kemal`in gösterdigi yeri kazmaya. Sonuç mu? Bütün bulgular ordan çikacaktir. Inat ugruna, kendi ceplerinden öder ve kendi dedikleri yeri kazarlar hiçbir bulguya rastlamiycaklardir. Bunun üç gün sonrasi, ATATÜRK Galip ARCAN`in yazdigi "Sirat Köprüsü" adli piyese davetlidir. Davetiyede böyle yazar piyesin basinda mutludur biraz sonra sinirlenmeye baslar bir müddet sonra bitince " bana Galip ARCAN`i çagarin!" der. Galip ARCAN gelince "bu piyesi siz mi yazdiniz? "der. "Evet pasam ben yazdim". "Hayir, bu bir Bolunun Flor Doranj adli boldvilin`in aynen çevirisi neden bunu belirtmediniz hakkinizda sorusturma açtiriyorum " diyecektir. Buna benzer pek çok aniyi da okuyunca ne dedim biliyormusunuz. Samimi konusacagim inanin sizlerle. Dedim ki " a be Atam boldvilin` e varincaya kadar ne zaman okursun? ne zaman kafanda tutarsin ". Ve o sirada ne yaptim biliyor musunuz? Yirmi yillik arastirmaciydim, ATATÜRK`le iddiaya girmek gibi, dedim " senin basinda durmadigin ilerletmeye çalismadigin bir alan bulmak benim boynumun borcu olsun". O sirada da "Sanat ve ATATÜRK" adli arastirmami yapiyorum baktim resimde Türk tarihinde ilk resim sergisini o açiyor, heykelde dinin etkisini kaldiriyor ama karsima yedinci sanat dali geldi. Ne? Sinema. dedim "herhalde burda iddiayi kazandim". Hey hat, bas yönetmen Cezmi AR, basrolde Mustafa Kemal, film çekiyorlar. Ve Cezmi Ar Mustafa Kemal`e tabi Cumhurbaskani ya diyemiyor söyle dur böyle dur diye diger oyunculara siddetle bagiriyor. Atatürk " Gel Cezmi gel, burda baskomutan sensin. ben bu isi bilmem. Önemli olan isin iyi çikmasi. Bana da ayni siddet ve hiddetle bagiracaksin" der. Cezmi AR hayatinin son günlerinde " ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalismadim" diyecektir. Yil 1937, Münir Hayri EGELIYLE odalarina çekilirler. Çankaya` da ne mi yaparlar? ATATÜRK bir film senaryosu yazmistir, adini da koymustur; "Ben bir Inkilap Çocuguyum" dur adi. Kendi yazdigi film senaryosunu Münir Hayri EGELI çekecektir, ATATÜRK oynayacaktir. Ama yil 1937 dir, ömrü vefa etmemistir. Derim ki haydi filmciler bulun bu senaryoyu filme çekin pokemondan çok daha faydali olacagina ben kesin gözüyle bakiyorum. Bu arada ATATÜRK`ün her seyi iyide ben iddiadan vazgeçtim, tamam dedim. Kesinlikle iddia falan yok artik, iddiayi Mustafa Kemal kazandi ama merak ediyorum nasil yapti diye. Asil sir nerde? O sirada en büyük lider elestirmeninin sözü geldi elime. Liderleri çok siki elestiren bir elestirmen diyorki ATATÜRK için " Liderler içerisinde elestiri acizligi yasadigim tek lider Mustafa Kemal`dir. Çünkü bütün Rönesans, bütün reform, bütün aydinlanma çagi etkinlikleri bir adamin kafasinda toplanmis, bir çaga siran etkinlikler on yilda basarilmis, bu büyük bir mucizedir en büyük radikal Mustafa Kemal`dir ". Bunu biz demiyoruz dünyanin en büyük lider elestirmeni diyor. Peki, tamam laf iyid e diyorsunuz ki; laflar karin doyurmuyor. Esas sir nerde çok merak ediyorum. On yilda bir bakiyorsunuz kara tahtanin basinda harf ögretiyor, bir bakiyorsunuz sapka giyiyor, bir bakiyorsunuz tiyatro eseri oynatiyor, yok efendim arkeolojik kazilara gidiyor, tren raylarinin genlesme hesabini yapiyor, Ankara`daki caddelerin ne kadar mesafede olacagi konusunda sehirlesme planlari yapiyor, E on yilda bunlarin hepsi peki nasil? Ben esas sirri nerde buldum biliyor musunuz? Onun bir sözünde. Ama bu bence, ve dedim ki bu sözü okuyunca keske su karga kovalamasini kafalarimiza yerlestireceklerine su sözünü yerlestirselerdi herhalde Türkiye çok farkli biyerde olurdu su anda. ATATÜRK diyor ki" Çocuklugumda elime geçen iki kurustan birini eger kitaplara vermeseydim bu gün yapabildigim islerin hiçbirini yapamazdim". Esas sir bence burada. Çocuklugunda eline geçen iki kurustan birini kitaplara verdigi için 35 yasinda general, 40 yasinda baskomutan, 42 yasinda cumhurbaskani, 46 yasinda dünyada pek çok reformist var ama hiç biri dile dokunabilmeyi cesaret edememistir; dile dokunabilen tek reformist Mustafa Kemal`dir. Iste bunu yapabilen ve 53 yasinda nutku yazan genç olarak tarihimize geçecektir Mustafa Kemal. Okumayla, ama nasil okuma biliyor musunuz? Bildigimiz gibi bir okuma degil. Sizi 1914 Anafartalar`a götürüyorum. Anafartalar`da savasin bir dinlenme yerinde çadiriniza gelirsiniz postallari çikarir rahatça dinlenmek istersiniz. Öyle bir sey yok. Macar Türkologu Nemet`in, Fransiz Türkologu Devin`in Türkoloji albümleri duruyormus. Açiyor onlari okuyor Mustafa Kemal. Diyorlar ki "niye bunlari okuma geregi duyuyorsun" verdigi cevaba bakin. onlara diyor ki " Savastan sonra bu dilin degisme ihtiyaci var onu tespite çalisiyorum". Yil 1914, gelelim 1916`ya. Bitlis cephesi komutani Mustafa Kemal Bitlis cephesinde çökmekte olan bir cepheyi kurtariyor ve çadirina geliyor, yaveri Izzettin ÇALISLAR`i çagiriyor ve eline bir not veriyor. Notta ne yaziyor biliyor musunuz? " Savastan sonra ilk isimiz Türk kadinina serbestisini vermek, onu erkeginin yaninda esit haklara sahip kilmak". Yil 1916, Türk kadinin degil adi, degil kimligi, hiçbir seysi yok. Sokaga çikma hakki olmayan bir Türk kadini. Peki sizce tam savasin en hararetli zamaninda neden Türk kadini geldi Mustafa Kemal`in aklina. Ha, Kurtulus Savasinda gördügümüz kadin manzarasi, degil ATATÜRK`ü, dünyayi sasirtan bir manzaradir. Ülkelerin savaslari olmustur ama topyekün savas örnegi ilk defa Kurtulus Savasinda görülmektedir. Atatürk bu savasta Ayse Hatun`u tanimistir. Ayse Hatun`u hepimiz taniyoruz. Bilmeyen var mi içinizde? Onun yapabildigini acaba hangi ülkenin kadini yapabilir? Ya da zamanimizda hangi kadin yapabilir? Benim bir kizim bir oglum var inanin bu kadar arastirmaciyim düsünüyorum. Biliyorsunuz sekiz aylik kizi kucaginda omuzunda mermi ve cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylik kiz dinler mi düsmani, aglamaya basliyor. Ve bu sirada ölmesi falan problem degil Hatun`un, ama düsman eger onlari fark ederse çok kisitli olan cephane cepheye gidemeyecek, bütün düsüncesi o Ayse Hatun`un. Ve bu arada çocugunu gögsüne yaslar, düsman biraz geç gider, indirdigi zaman kendi elleriyle çocugunu sehit ettigini görecektir Ayse Hatun yada diger adiyla Tayyibe Hatun. Peki ne yapar? Çocugunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynen sunlari söylemistir. Kafile baskani komutanimiz aktariyor bunu. " Sen yüzlerce binlerce yil sonra dogacak Türk çocuklari için sehit oldun" (yani surada oturan bizler için sehit olan) " bu benim içinde senin içinde bir sereftir. Yeterki vatan sagolsun" diyor, omuzuna aliyor cephanesini ve yola koyuluyor. Hanimefendiler içinizde anne olanlar var. Lütfen bir an için düsünün, çocugunuzu göz önüne getirin. El bebek gül bebek büyütüyoruz, gözünün içine bakiyoruz, tercih yapin sizden sonraki kusak mi? çocugunuz mu? Iste bu Ayse yada diger adiyla Tayyibe Hatun`u tanidi Mustafa Kemal. Kurtulus Savasinda Kütahya sirtlari, -30 oC, -40 oC. Ve 75-80 yaslarinda bir nine. Gerisini gelin kafile komutani Mustafa Necati`den dinleyelim. Mustafa Necati neyi görür? Bütün yorgan battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüs kendisi pazen elbiseyle. Aynen sunlari söyler " nine kar sepeliyor hava çok soguk bari su yorgani alsan sirtina" dediginde aldigi cevap " dokunma ona, o millet malidir, nem kapmasin. Ben bir ölürüm ama onunla binler dogacak binler. hayir oglum hayir hiç üsümüyorum, sogugu hiç duymuyorum ki. Düsman bu topraklara girdi gireli benim içim yaniyor içim a ogul " diyen bir nineyi tanidi Mustafa Kemal. Albay Hulusi ATAG`in kafilesinde olan genç bir kadinimiz hastadir ve cephane tasirken yere düsmüstür, ölmek üzeredir. Hulusi ATAK sorar " bacim bana adini söyle seni tarihe yazdiracagim" dediginde aldigi cevap "adimi ne yapacaksin a ogul yaz benim adim Anadolu " cevabindaki adimin ne önemi var önemli olan ülkemin adi ve gururu düsünüsü keske, keske uygarlik savasimizda ayni siddetiyle sürebilseydi bugün. Üzerinde ATATÜRK yazili kapsülü inanin, inanin hiç mübalaga etmiyorum ilk uzaya firlatan ülke mutlaka ama mutlaka biz olurduk. Evet bu savasta ATATÜRK dünyaya tek geçen Zekiye Hanim`i tanidi. Zekiye Hanim ne yapti biliyor musunuz? Dünyaya ilk ve tek geçen kadinimizdir. 10 Aralik 1919 ögretmen okulu bahçesine 3000 kadini toplamis, dedim herhalde sifirlari fazla okuyorum. Hayir 3000 kadin, yapimcisi, dinleyicisi, konusmacisi. Kadin olan dünyada ilk mitingdir bu, onun için dünyaya ilk geçmistir. Peki Zekiye Hanim nasil toplamistir, cep telefonu yok faks yok, hiçbir araç yok. Hadi bunlar oldu farz edelim. Kadinin sokaga çikma hakki yokken 3000 kadin nasil organize oldu dersiniz? Evet bunu inceledigimde inanilmaz bir hem hayranlik hem de üzüntü duydum neden biliyor musunuz? Cep telefonunuz var, faksimiz var. Pek çok kulübün, pek çok dernegin davetlisi olarak gidiyorum. Hanimlar 50 kisi geldi mi aman diyorlar bu gün çok kalabaligiz. 3000 kadindan bahsediyorum ama projesinin adini da söylemek istiyorum Zekiye Hanim`in "MUTFAK PROJESI", inanilmaz bir proje. Daha sonra bir yerde tekrar geçecek bu proje. ATATÜRK Zekiye Hanim`i, Nakiye Hanim`i tanidi bu savasta. ATATÜRK Melek RESIT`i tanidi, Atatürtk Suküfe Nihal`i tanidi ve ATATÜRK ekmek pisirerek askere götüren ama bu düsmanlar tarafindan tespit edilip askerimizin yerini ögrenmek için çok iskence gören ama söylemedigi için ekmek pisirdigi firina atilarak yakilan Nazife Kadin`i tanidi bu savasta. Bu savasta ATATÜRK Taccülcalala hanimi tanidi ATATÜRK üstegmenlerimizi, binbasi hanimlarimizi tanidi, bu savasta Tuggeneral rütbesi verilmesi öngörülen 8 yasindaki, evet yanlis duymadiniz 8 yasindaki Nezahat kizimizi tanidi. Iste Nezahat kizimizin yaninda sehit olan bir erimizin cebinden çikan bir mektubunda annesine söyle yazmis " anne Nezahatle babasinin arasindaki konusmayi duyaydin benim burada niye oldugumu anlardin" demis ve bu arada söyle yazmis" biz Mehmetçik Nezahat`e Türklerin Jean d`Arc `i diyoruz " demis. Bu bana aci geldi. Ben Jean d`Arci ortaokuldan beri taniyordum ama Nezahat`i ancak bu arastirmam da tanidim. Bunun acisini da o mektupla birlikte yasamis oldum. Bu kadinlarimizi ben ATATÜRK ve Türk Kadini konulu konferansimda anlattigim için burada sadece adlarini anmadan geçemeyecegimi gördüm. Bu arada ATATÜRK okumus da yazmaya da vakit bulabilmis. Evet bizler için bir geometri kitabi yazmis. Üçgen, açi, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin isim babasi bu yazdigi kitapla bizzat Mustafa Kemal`dir. Iyi ki de yazmis eskenar üçgen demek için "müselleseyi bilmemne bilmemne..." demek gerekir. Inanin bu kadar seyi aklimda tutuyorum, bir onu tutamadim. Iyi ki yazmissin dedim. Bu arada ATATÜRK her sektöre el atti dedim ya, basin sektörüne de el atiyor ve bir gazete çikariyor. Adi "Mimber", 52 sayi çikmis gazetesi, ve bu gazeteleri okudugum zaman bu Mustafa Kemal`in gazetesi dedim. "Sansür" kelimesi ilk defa bu gazetede yer almistir. Bu arada keske bütün Türk gençlerimiz bu gazeteleri okuyabilseydi diye düsünmeden de edemedim. Çok moral bulurlardi çünkü. Bu arada çok güzel siirler yazmis. Ilk siiri 1908 Sanli Ordu dergisinde yayinlanmis. Keske vaktimiz olsa da siirlerinden de aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmis, tiyatro eserleri yazmis, sinema senaryolari yazmis, yazmis yazmis. Peki okumus yazmista sadece gününün problemlerine mi çare bulmus Mustafa Kemal? Sadece gününü mü kurtarmis acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu, buna bir bakalim mi ne dersiniz? Iste günümüzde 25 yillik arastirmaciligim sonunda size bir itirafta bulunmak istiyorum, diyorum ki ATATÜRK inanin, bugün saniyorum 7 Subat 2005, bu günü çok net görmüs, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün kullanacagimiz kadar güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak birakmis bir lider. Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider. Diyeceksiniz ki lafi birak bize somut örnek göster. Iste ilk örnegimiz; dedinizki demin Türkiye`deki sorunlari sordugumda size, dediniz ki önemli olan sorunlarin bir tanesi de ekonomik sorun. Peki Amerika`nin en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize sunu öneriyor, diyor ki " ekonomiyle savasta bir tek ATATÜRK`ü örnek alsin yeter Türkiye". ATATÜRK`ün ekonomi ile de ilgili ne görüsleri var acaba, ve bunun üzerine oturdum, Maliye arsivine indim, Maliye arsivini incelememde ATATÜRK`ün ekonomide en önem verdigi sey ne biliyor musunuz? Türk parasinin degerini korumak. Peki, 1919`a baktim Türk parasi Sterlin karsisinda, o zaman dolar yok, Sterlin karsisinda 605 kurus. Ha bir savas yapildi, ülke yikildi tekrar yapildi. Peki 1938`de kaç kurus biliyor musunuz? 19 sene sonra inanilmaz bir sey, 616 kurus. Buna gerçekten inanmaya imkan yok. Peki dedim ki herhalde yanlis okudum banknot artis hacmine baktim, banknot artis hacmi 1919`dan 1938 son dört ayina kadar, son dört ayi ilgilenemiyor sagligindan dolayi, son dört ayina kadar 19 sene sadece %8, bu çok büyük bir basari. Peki son dört ayda ne oldu diye baktim, gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19 senede %8. Bari ölümünü bekleseymisiz, ama iste problem bir takim yerlerde saniyorum. Bu arada bir arsiv belgesi daha aktarmak istiyorum size. 5 Aralik 1927 tarih. 5 Aralik 1927`de bir Türk Lirasi verdigimiz zaman 2 dolar alabiliyormusuz karsiliginda. Eger bizim nesil vazifemizi yapaydik size karsi, bugün 20 milyon liralik banknotu götürecektiniz, karsiliginda 40 milyon dolar alacaktiniz bizim nesil vazifesini yapaydi. Ama diyorum ki lütfen gençler lütfen, ilerde maliye bakani olabilirsiniz, ilerde basbakan olabilirsiniz, ilerde aile kurabilirsiniz o da bir ekonomik sektördür ve ekonomiye yön vereceksiniz. Bizim yaptigimiz, size çektirdigimiz sikintilari çekmemeniz için lütfen ekonomik görüsleriyle ATATÜRK`ü mutlaka incelemenizi tavsiye ediyorum. Bu arada biliyorsunuz 1929 da çok büyük ama çok büyük bir sey var. Ekonomik kriz var. Bütün dünyayi sarsmis ekonomik kriz. Peki soruyorum size sarsilmayan bir ülke söyleyin. Türkiye tabîi ki. Peki 1929`da bütün dünya buhran yasiyor en gelismis ülkeler bile. Hadi etkilenmedin de, rakamlara bakin kisi basina düsen milli gelir %51,2 artiyor. Eksilmeye alismisiz da artma kelimesi garip geliyor bize. Enflasyon ne kadar? % - 1.2, bunlar resmi rakamlar. Peki ikinci örnek, günümüze örnek;1996 Ingiltere`de bir seçim yapilir. Meclisteki kadin millet vekili sayisi seçimden önce 13, seçimden sonra birden 123 olur. Hiii derler kim yapti bu basariyi, Leslie Abdela diye bir hanimefendi. Leslie Abdela` yi tüm ülkeler çagirir, "ya bize de ögret metodunu da bizde kadini fazla sokalim meclise" derler. Leslie Abdela` yi Türkiye de çagirir. Sile`ye gelir, dolar alir anlatmak için. Ve iste sözlerinin özeti " Ingiliz kadini bu basariyi ATATÜRK`e danisti". Yani ben Türkiye ye tereciye tere satmaya geldim. Peki Leslie Abdela`nin uyguladigi projenin adini biliyor musunuz? "Mutfak Projesi" peki söyle yaziyor surada; " 1919 dan beri biz Türk kadini ve ATATÜRK`ün pesindeyiz merak ediyorum iki kadin milletvekilinizde benim pesimde niye acaba" diye de ironi yapmis burada. Bu arada eger biz bu metodu uygulasaymisiz Türkiye`de saniyorum Türk erkekleri su anda meclise nasil girebiliriz diye arayis içinde olacakti, hiç süphe yok buna. Peki bu arada dünyaya o kadar çok ilk hediye etmisiz ki bunlardan bir tanesi de üniformali ve rütbeli kadin asker ilk defa bizim ordumuzda, bizden dünya ordulari örnek aliyor. Kurtulus Savasinda rütbe alan kadin askerlerimiz; Binbasi Ayse ALTUNTAÇ, Üstegmen Emine VARDARLI, Üstegmen Fatma SIMSEK. Ama dünya tarihine tek geçen bir üstegmenimiz var; 700 erkek 43 kadindan olusan bir müfrezenin reiseligine bizzat ATATÜRK tarafindan atanmis, Üstegmen Kara Fatma. Evet dünyadaki ilk müfreze reisesi kadin ünvanini tasir Kara Fatma. Ben geçenlerde Erzurum`a davetliyim, Erzurum Üniversitesi rektörümüz davet etti uçakla gittim. Indim uçaktan "off ayagim belim melim" dedim, bir an aklima geldi, biliyorsunuz Kara Fatma Erzurumlu; Erzurum`u 13 kadinla müdafaa ediyor, atina atliyor Bursa`ya kadar geliyor, Bursa`nin Kurtulusuna da tanik oluyor. Ben uçakla zor gittigim yere, önümde yemegim, arkamda suyum, sicacik, ama bu kadinin yaptigi! Ha o zaman saniyorum su andaki Türk kadini asla ve asla yoruldum demeye hakki yok, eger Kara Fatmalari eger Serife bacilari tanisaydi. Evet anliyorum bu hanimlarimizi tanimadan önce bir sey yaptim zannediyordum. Su anda hiçbir sey yapmadigima kaniyim. Bu arada Kara Fatma`nin savasta yaptiklarini, dedim ya Bursa`ya kadar gelmis, üç oglunu sehit vermis, kizinin parmaklari Izmit muharebesinde kesilmis, sadece savasi anlatmak için bir konferans gerekir Kara Fatma`nin. Ama Tamim gazetesini okuyorum, Tamim gazetesini okurken Kara Fatma`yla yapilmis bir röportaji okudum, inanilmazdi. Gazeteci soruyor diyorki; " çok fakirsin çok çok ihtiyacin var paraya neden üstegmenlik maasi sana baglanan maasi kizilaya bagisladin" diyor. Verdigi cevap tarihi bir cevap aynen söyle: " Ben Kurtulus Savasinda yaptiklarimi bir menfaat ve çikar karsiliginda yapmadigima inandigim için en son vatani vazifem olarak masimi Kizilay`a bagisliyorum" diyecektir. Bu bana neyi hatirlatti biliyor musunuz? ATATÜRK`e bir gazeteci sorar; " neden mal ve mülkünüzü milletinize bagisladiniz" diye. ATATÜRK`ün verdigi cevabi aynen aktariyorum: " Mal ve mülk bana agirlik yapiyor, onlari asil sahibi olan milletime bagislamaktan ferahlik duyuyorum. Zenginlikten ne çikar asil zenginlik insanin manevi sahsiyetinde olmalidir." diye cevaplayacaktir. Ne güzel degil mi en son kademeden en tabana kadar, kadinindan erkegine kadar hepsi ayni söylemde ama alismadigimiz gibi ayni eylemdeler ne diyelim sag olsunlar, varolsunlar. Dileyelim sizin nesle, genç nesle, hortumcular soyguncular degil, Kara Fatmalar, Mustafa Kemaller örnek olsunlar. Tabi Kara Fatma`nin örnek olabilmesi içinde bir okuma kitabimizda hiç olmazsa bir okuma parçasi olarak Kara Fatma`nin olmasi lazim ki örnek alabilesiniz. Bu arada ATATÜRK`ün su sözü çok hosuma gider diyorki; "Geçmisi ne kadar çok unutursak gelecegi korumak o kadar zor olur." Biz Kara Fatmalari mutlaka hatirlamaliyiz saniyorum. Bu arada bir kadinimizi daha vermek istiyorum, Melek Hanim. Haçin katliamini hepiniz hatirliyorsunuz, 535 Türk hunharca katledilmistir. Hepsi öldügüne göre nerden biliyorsun hunharca katledildigini? Sair Melek hanim diye anilirmis Haçin`de. Sahadetinden sonra kolunun altindan bir bohça çikiyor, bohçayi açiyorlar, 18 kitalik bir destan yazmis. O anda gördüklerini kaleme almis. Mektupçu Hüseyin nasil vahsetle öldürüldü, komsu kizi Hatice nasil vahsetle öldürüldü hepsini kaleme aldigi bir destan. Basina ne demis biliyormusunuz "insallah okuna". Ben 45 yasimda bunu okuyabildim en sonuna da "bizden sonrakiler neler çektigimizi bileler diye yaziyorum" demis son iki kit`ayi sizlere okuyorum Meydan kazani kurdular Tüm bebeklerimizi kaynattilar Gün görmedik analari Süngü ile oynattilar Kundaklari verdiler Kanli kundak yu dediler Bebelerimizi kaynattilar kaynattilar Kuzu eti diye hepimize zorla yedirdiler Evet biz burada kolay bulunmuyoruz, bu koltuklarda kolay oturmuyoruz. Evet bakiyorum çok buruldunuz, çok üzüldünüz ama liderlik dedik biraz da gülümseyelim mi? Lider dedik, ATATÜRK`ün resimlerine bakiyorum hepsi asik suratli hepsi ciddi. Lider olmak için böyle mi olmak gerekiyor, acaba ATATÜRK hiç mi gülmemis, hiç mi espri yapmamis? Hadi gelin Antalya`ya gidelim. Antalya yolunda mola verir kulagina bir türkü gelir " Ya bu türküyü çok sevdim bulun getirin bu türküyü söyleyeni" der. küçücük bir çoban gelir. Derki " Sesin çok güzel bana da bir türkü okurmusun". Baslar çoban "demirciler demir döver tunç olur" diye. bitince ATATÜRK dalmistir "bis bis" der. Çoban böyle bakar. " Oglum der bis" der "Çok begendik tekrarla anlamina gelir". Hiç nazlanmaz gene ayni türküyü okumaya baslar. ATATÜRK türkü bitince cebinden bir harçlik çikarir uzatir. Çoban hemen alir harçligi, kusagina kor, elini uzatir ATATÜRK`e "bis bis" der. Bu espri ATATÜRK`ün çok hosuna gittigi için çok ünlü bir sanatçimizin yetismesi saglanacaktir. ATATÜRK`ün hayatta en hoslanmadigi sey dalkavukluk, ama yemek masasinda hiç hoslanmiyor. Karsisindaki adam da ATATÜRK`e " sen Türklerin sahisin sususun bususun...", feci dalkavuk. Yogurt kasesi adamin önündeymis diyorki Atatürk;" Su yogurt kasesini bana uzatir misiniz ". Adam yogurt kasesi uzatacak, el insaf ayaga kalkiyor, önünü ilikliyor, tam yogurt kasesini alacak parmaklari içine giriyor. " Ah..." diyorlar " ..adama takti ATATÜRK, bir de zaten sinirlenmis durumda, bir de çok titiz bu konuda, simdi bir firtina kopacak". adam perisan, ah pasam vah pasam derken " Ya niye bu kadar üzüldünüz demin yogurt yiyecektim simdi cacik yemis olurum". Evet, bu espriyle 25 yilin sonunda ATATÜRK`ün müthis espritüel oldugunu kesfettim ve yeni hazirladigim konferansimin konusu ne biliyormusunuz? "ESPIRILERIYLE ATATÜRK". Bugün onu hazirliyorum, 6-7 ay sonra bitecek insallah sizlerle bulusacagiz. O konferansta çok gülecegiz ama inanin çok da düsünecegiz. Bir gazetecide Atatürk`e sorar " size de diktatör diyorlar ne dersiniz". Atatürk söyle bir bakar, "Eger ben diktatör olsaydim hanimefendi bu soruyu sorduktan sonra siz asla canli kalamazdiniz " diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal bakalim. Izmir kurtuldu, çok tatli bir yorgunluk, Ankara`ya hareket edecekler. Trene binerler kompartimana çekilirler. Ertesi gün kompartimani çalar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatini yikamaktadir Atatürk. Yaveri "ya pasam bu ne hal hiç uyumadiniz herhalde niye böylesiniz" der. " Ya çocuk kompartimanima yastikla battaniye koymayi unutmusunuz. Kolumu yastik yaptim agridi setremi yastik yaptim üsüdüm bende uyumadim kalktim" der. Yaveri; " aman pasam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastikla battaniye getirirdik" der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan söylüyor bunlari tarihi bir cevap derki " Geç farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kiyamadim. Önemli olan benim uyumam degil milletimin rahat uyumasi". Var mi böyle bir sey! Bu insana diktatör demeye kimin dili varabilir. Ayaklarinin altina Yunan bayragi serildiginde bayrak bir ulusun onurudur diye basmayip kaldirtan bir insanin kendi milletinin inancini çigneyebilecegini düsünmek ancak onuru ve serefi olmayan kisilerin isi olabilir diye düsünmeden de edemiyorum. Bu arada içimizde çok degerli ögretim görevlilerimiz ve ögretmen arkadaslarimiz var. Onlarin için de çok özel bir anisini anlatacagim. Istanbul Üniversitesinin açilis töreni. Çok mütevazi bir salon, tahta iskemleler, ortaya ATATÜRK`ün oturmasi için kirmizi renkte süslü muhtesem bir koltuk konmus. Profesörlerle birlikte geliyor, buyurun diyorlar. Bir koltuga bakiyor dönüyor profesörlere, aynen sunlari söylüyor; " Sizlerden ögrenecek o kadar çok seyim olduguna göre bu koltuk sadece sizlere layiktir" diyor. En kidemli profesörü o koltuga oturtuyor ve kendisi tahta iskemlede programi sonuna kadar izliyor. Evet yani kendince hak etmedigi hiçbir koltuga oturmayan bir Mustafa Kemal`i görüyoruz orada. Dünya lideri olmak saniyorum bu evet . Bu arada Istanbul ve Ankara illerinden birisine ATATÜRK adinin verilmesi için bir kanun önergesi veriliyor meclise. ya Istanbul`a ATATÜRK diyorduk ya Ankara`ya. Bu önergeyi vereni hemen çagiriyor ve aynen sunlari söylüyor ;" Bir ismin dillerde kalmasi için sehrin temellerine siginmasina gerek yoktur. Bakin bu sehrin ismi Istanbul ama Fatih Sultan Mehmet`i hemen hatirliyoruz. Eger ben bir sey yapabildiysem bunu binalarin tepelerine, sehrin temellerine ismimi yazarak degil milletimin kalbine yazarak anilmak isterim " diyecek, hiçbir yere adinin verilmesini kabul etmeyecektir. Simdi bakiyorum da hortumcunun soyguncunun hepsinin adi bitaraflarda sey gibi yaziyor merak ediyorum nasil oluyor bu diye. Evet, galiba beni biraktiniz, ben 25 yil kolay degil, beni birakirsaniz sabaha kadar buradayiz. En iyisi son iki ani ama onu en iyi anlatan anilarla programima son vermek istiyorum; Iste ilki ögrenciler evet sizin için. Bir ögrenci anlatiyor, Mahmut SADI. Söyle anlatir Mahmut SADI. " Yil 1923. Istanbul Üniversitesinde ögrenci oldugum siralar. Okul duvarinda bir ilan görüyorum. Avrupa`ya talebe yollanacaktir. Allah Allah diyorum, ülke yikik dökük yil 1923 Avrupa`ya talebe! Lüks gibi gelen bir sey, ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi seçilmisiz. Benim ismimin yanina ATATÜRK " Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmis. Zaman geldi. Sirkeci garindayim, ama kafam öyle karisik ki gitsem mi kalsam mi, orda beni unutur mu bunlar, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne yaparim? Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sirada bir müvezzi ismimi çagirdi "Mahmut SADI, Mahmut SADI, bir telgrafin var" telgrafi açtim aynen sunlar yaziyordu " sizleri birer kivilcim olarak gönderiyorum alevler olarak geri dönmelisiniz". Var mi böyle bir sey? 11 ögrencinin nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hesap edebilen bir lider dünya lideri olmasin da ne olsun. Yil 1923, biz evimizde bir çocugumuzun huyunu degistiremiyoruz bir huyunu. Tüm ülkenin huyu degisiyor. Bunla ugrasan bir insan yolladigi 11 ögrenci nerede, ne zaman, ne düsünebilecegini hissedebiliyor. Mahmut Sadi devam ediyor " gel de simdi gitme, git de orda çalisma, dönde bu ülke için canini verme".diyor. Evet bu gün en büyük sikayeti ne Türkiye`nin? Beyin göçü. En iyi beyinlerimizi kapip götürüyorlar ama o çocuklarimiz arkalarina baka baka gidiyorlar. Peki diyeceksiniz ki engellemek o kadar mi zormus? Ha o gün 11 ögrenciymis, telgrafmis. Bu gün milyon ögrenci olsun, e-mail bilgisayar var. Yeterki su iki cümleyi ifade edebilecek, onlarin sorumlulugunu alan bir liderleri olsun. Iste son anim, Nehire NEHIR hanimefendiden; söyle anlatir " O zamanlar kadinlarin sanatçi kimligini yeni yeni kazandigi dönemler. Benim tiyatroda çömezlik dönemim. Muhsin ERTUGRUL Darül Bedai`ye bas yönetmen olarak atanmis. Çok titiz bir insan. Provadan oyuna her sey saat titizligi ile isliyor, perde bir saniye bile geç açilmiyordu. Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan uzaklastiriliyordu. Eee tahmin edersiniz ki bu durumda Muhsin Ertugrul`unda düsmani çoktu. Bir gece Dolmabahçe`den ATATÜRK`ün Sehir Tiyatrolarina gelecegi haber verildi. Ben de karsilamak için hazirdim. Fakat Pasa gecikti. Muhsin Ertugrul kendisini beklemeden perdeyi saniyesi saniyesine açip oyunu baslatti. ATATÜRK 4 dakika geç kalmisti. Etraftaki dalkavuklar ATATÜRK geldiginde Muhsin ERTUGRUL`un onu beklemeden perdeyi açtigini ellerini ovustura ovustura anlattilar ATATÜRK "Yaaa öyle mi Muhsin Ertugrul`la Görüsürüz" dedi. Herkes Muhsin ERTUGRUL`un isinin bittigine inaniyor, ben müdür olacagim sen müdür olacaksin kavgalari bile baslamisti. ATATÜRK piyesin bitiminde Muhsin ERTUGRUL`u ayakta karsiladi. Deminkileri de yanina çagirarak aynen sunlari söyledi. " Sizi tebrik ederim isinizle ilgili ciddiyetiniz ülkenin gelisimini cidiye aldiginizi gösterir biz geç kaldik siz vazifenizi yaptiniz eger bir tek benim için perdeyi açmayip oyunu baslatmasaydiniz bu dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi ben herkesin her sahada isini bu kadar ciddiye almasini istiyorum ülke ancak böyle ilerler efendiler " demez mi. Etraftakilerin suratlari görülmeye degerdi o sirada". Ama iste liderlik diyorum. Simdi bir an günümüze geliyorum, hadi bakalim baba iseniz baslatin programi gelmeden. Mümkün mü! Ondan sonra artik begenin haritadan bir yer, evet ki bu insan bir ülkenin en büyük lideri degil asrin lideri olan bir insan bunu yapiyor. Evet ATATÜRK ve onunla el ele verenler sayesinde üç tarafi deniz yerin üstünü anlatayim mi? Lütfen pazara gidelim. Yabanci ülkelere gittim. Portakali taneyle jelatinlere sariyorlar, kiymetli madde, karpuzu dilimle yiyorlar, biz kelek çikti mi atiyoruz, bir tane daha açiyoruz var mi böyle bir nimet. Lütfen pazara gidelim, yesilin her tonu; geçen bir yabanci konugum var; pazardan geçmek zorunda kaldik dedi ki bana "Türklerin özel bir günü herhalde bu gün". "Neden" dedim? Eee bakti kadin naylon torba naylon torba yok öyle bir dava, böyle bir nimet nerde, hangi ülkede. Bir tane salatalik, bir tane domates, biz kilolarla. Ve bana ne dedi biliyor musunuz? "Yahu ülkeme dönünce ne isteyecegim biliyor musun". "Ne" dedim. "Türkiye`yi isterim de isterim diye tutturacagim" dedi. Bir espriydi ama bir gerçek payi da oldugu su götürmez. Peki yerin altina geçelim. Krom, brom , toryum, bor. Tamam güzel ama petrolün zekasina hayranim. Neden mi? Burda çikiyor, burda çikiyor, burda çikiyor ama Türkiye`nin sinirini ezberletmisler petrole, bir kilometre girmiyor içeri. Var mi böyle bir petrol, yani altimiz petrol dolu aslinda. Hadi petrolü de geçelim, uzaydan çekilen fotograflara göre bugün petrolden bir derece zengin maden var, uranyum. Bu gün dünyadaki, Türkiye`de degil dünyadaki eni iyi uranyum rezervi bizim Karadeniz daglarinda arzi endam ediyormus. Hos o bize bakiyor biz ona bakiyoruz ama Türkiye`nin dis borcunun 19 kati degeri oldugu tespit edilmis uzaydan çekilen fotograflara göre. |
Paylaş |
Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir. |
© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır.
Kullanıcı Sözleşmesi. |