Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ERMENİ DOSYASI

 

                            ERMENİ DOSYASI     

        

  

                            ERMENİLERİN AMAÇLARI:

                   1915 yılında Türkiye’de meydana geldiklerini iddia ettikleri “Sözde ermeni soykırımı”nın Türk devletince kabulünu sağlamak.

                   Bundan sonra da sırasıyla;

                   1-Türkiye’yi bu sözde soykırım nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak.

                   2-Türkiye’nin işgal ettiğini iddia ettikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki toprakların Ermenilere verilmesini sağlamak.

                   3-Bu topraklarda bir Ermeni devleti kurmak.

                   4-Bu devleti Ermenistan Cumhuriyetine bağlı bir cumhuriyet şekline sokmak veya iki devletin birleştiği Büyük Ermenistan devletini kurmak.

 

         6-9 ocak 1993 tarihlerinde Beyrut’taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortadoks Başpiskoposu, Ermeni parti yatkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda şunları belirtmiştir:

         1-Şimdilik Türkiye’ye karşı sakin bir tutum gösterilsin.

         2-Ermeni toplumu gittikçe büyümekte ve güçlenmektedir.

         3-Geliştirilen poropaganda faaliyetleri sayesinde bütün dünyada soykırım daha iyi bilinmektedir.

         4-Ermenistan devleti kurulmuştur, atalarımızın intikamı alınacaktır, her geçen gün topraklarımız genişleyecektir.

         5-Başta Amerika olmak üzere, diğer batılı ülkeler de Karabağ’da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar, bu fırsatı değerlendireceğiz ve Karabağ’da savaşan Ermeni gençlere yenileri katılacaktır.

         6-Türkiye’de iç savaş devam edecektir. Ekonomi sıfır noktasına gelecek ve vatandaşları baş kaldıracaktır.

         7-Türkiye bölünecektir.

         8-Türkiye’de Kürt devleti kurulacaktır.

         9-Ermeniler Kürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmelidir. Kürtlerin mücadelelerine destek vermek gerekmektedir.

         10-Bu gün Türklerin elinde olan topraklar yarın Ermenilerin olacaktır.

 

         Bu Ermeni komitacılarının ayrıca, PKK’yı desteklemek ve Kürt devletinin de kurulmasına yardımcı olmak ama bir müddet sonra da Uluslar arası platformda ve kürtler arasında  çeşitli oyunlarla bu bölgeyi de Kürtlerin elinden almak, özetle kendi amaçları doğrultusunda bölücü Kürtleri mayın eşeği gibi kullanmak emelleri arasında yer almaktadır.

 

 

ERMENİ KİMLİĞİ VE ERMENİLERİN KÖKENİ

                   

         Tarihi Kaynaklar Ermenistan diye bir ülkeyi işaret etmekte zorlanmaktadır. Ansiklopedik kaynaklar; Erivan, Gökçegül, Nahcıvan, Ramiya Gölü kuzeyi ve Mako bölgesine, yukarı memleket anlamına gelen Armenia, bu yörelerde yaşayan halka ise Ermeni denildiğini belirtmektedir. Ermeni tarihçilerin bir kısmı ise M.Ö. Altıncı yüzyılda kuzey Suriye ve Kilikya bölgesinde yaşayan Hititlerden olduklarını, bir diğer kısmı ise Nuh’un oğullarından Hayk’a dayandıklarını iddia etmektedir. Bunun yanında , Ermenistan denen coğrafyaya yerleşen ve bugün Ermeni diye adlandırılan toplumun, bölgenin kesin olarak neresinde yaşadıkları, sayıları ve aynı yörede ikamet eden diğer unsurlara kıyasla  nüfus oranları bilinmemektedir.

                  

          Yani Ermeni tarihçilerin bile kökenleri konusunda fikir birliği içinde olmayan, tarih boyunca millet olma ve bağımsız devlet kurma vasfını yakalamayan bir toplum Türkiye’yi hedef almaktadır.

 

        

TÜRKLERİN EGEMENLİĞİNDE

 ERMENİLERİN ALTIN ÇAĞI

 

         Tarihe baktığımızda Ermeniler, Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hakimiyeti altında yaşadıkları görülür.

                  

          1071 de Türk hakimiyetine giren Ermenileri, Bizans’ın zülmünden kurtaran ve onlara insanca yaşama hakkını bahşeden Selçuklu Türkleri olmuştur.

                  

Türklerin Anadolu’ya girişini takiben Ermeniler bir altın çağı yaşamaya ilk adımlarını atmışlardır. Türklerin temel karakterlerinde yer alan adil ve insani yapısı ve mensup oldukları din olan İslamiyetin geniş hoşgörü ve birleştirici özelliğinden en çok Ermeniler yararlanmıştır diyebiliriz.

 

        

 

 

 

DEVLETTE BAKAN, MÜSTEŞAR VE 20.000  DEVLET MEMURU ERMENİ

         Ermeniler kısmen vergiden muaf tutulmuşlar, ticarette, zanatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını bulmuşlar ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış oldukları için de “milleti sadıka”,” Tebaı sadıka” olarak kabul edilmişlerdir.Her çevrede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, müsteşarlıkları yapanlar, Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler yazanlar da olmuştur. (Birinci meşrutiyette 9 milletvekili. İkinci meşrutiyette 11milletvekili. 1914 meclisinde 12 milletvekili ve 20.000 cıvarında devlet memuru vardır.)

         Bir tarafta bütün tebaanın faydalandığı haklar, diğer taraftan da hemen her padişah zamanında eskilerin üzerine yenileri eklemek suretiyle elde ettikleri imtiyazlar sayesinde Ermeniler, hem yazılı ve ham de fiili hukukta, Müslümanlar ve hatta Müslüman olmayanlara karşı bile ayrıcalıklı bir cemaat haline gelmişlerdir.

 

 Fatih döneminde, Ermenilere din ve vicdan hürriyeti verilmiş, Ermeni cemaatı için dini ve sosyal faaliyetlerini yönetmek üzere Ermeni Patrikliği kurulmuştur. Yavuz Sultan Selim 1514-1516 yıllarında Güney Kafkasya’yı ve Doğuanadolu’yu fethettşkten sonra buradaki Ermenileri İstanbul Patriğine bağlamışlardır

 

Ermeniler 19. yüzyıla kadarOsmanlı idaresinde, Türklerin hoşgörüsünden yararlanarak adeta altın çağlarını yaşamışlardır.

 

Ancak, Osmanlı Devleti’nin zayıflamaya başladığı dönemde, hemen her konuda Avrupa’nın müdalahesi başgösterince Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma ve kötüleşme devri başlamıştır.

 

        

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ERMENİ SORUNU TARİHTE NE ZAMAN ULUSLAR ARASI PLATFORMA TAŞINMIŞTI?

 

         Ermeni sorunu Uluslar arası platforma ilk defa Ayastefanos ve Berlin anlaşmalarıyla gündeme getirilmiştir.

        

Ayastefanos ve Berlin anlaşmaları:

1877-1878 Osmanlı Rus savaşının ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşmasının Osmanlı Devletince kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:

 

         -Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı devletine verilmesi gereken yerlerin boşaltılması, oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder.

 

         1878 yılında toplanan Berlin kongresi sonucunda imzalanan Berlin anlaşmasının 61. maddesi de şu hükmü getirmişti:

 

         -Osmanlı  hükümeti halkı Ermeni olan olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder...

 

 

         ERMENİ KOMİTELERİ, İSYAN VE KATLİAMLARI

 

Berlin anlaşmasını imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Birirncisi batılı devletlerin baskı  ve müdahaleleri. İkincisi  Anadolu, Suriye ve Rumelinde yaşayan Ermenilerin Anadolunun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu anadolu ve Kilikya’da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır.

 

İlk kışkırtmalar Rusya’dan gelmiştir. Rusya’nın bu tutumu İngilizleri ve Fransızları da harekete geçirmiştir. Doğu Anadoluıdaki İngiliz konsolosluklarının sayısı hızla artmış ve bu bölgeye çok sayıda protestan misyonerler gönderilmiştir.

 

         Bunların kışkırtmalarıyla Doğuanadoluda 1880’den itibaren çeşitli Ermeni komitaları kurulmaya başlanmıştır. Ancak bu komitalar rahat bir yaşam sürdüren Ermeni halkıı tarafından ilk zamanlar ciddi bir itibar görmemiş ve komitaların varlığı kısa bir süre sonra sona ermiştir.

 

         Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca bu defa Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında  komiteler kurdurtma yoluna gidilmiştir. 1877’de Cenevre’de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak, 1890 da Tiflis’te aşırı,terör,isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin “kurtarılması” hedef ve amaç olarak gösterilmiştir.

 

         İlk isyan 1890’daki Erzurum isyanıdır. Bunu yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93’te Kayseri, Yozgat, Çorum, Bitlis, Muş, Dıyarbakır,  Elazığ( Mamuratül’aziz), Sivas, Trabzon, Ankara, Urfa, İzmit, Adapazarı, Bursa, Musadağı, İzmir, İstanbul, Maraş, Antep, Halep ve Merzifon olayları, 1894’te Samsun isyanı, 1894’te Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896’da Van isyanı ve Osmanlı Bankasının işgali, 1903’de ikinci Samsun isyanı, 1905’de padişah Abdulhamit’e suikast girişimi, 1909 da Adana isyanı izlemiştir.

 

         İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna “Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor”  şeklinde yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek daha geniş çapta bir ulslararası sorun haline getirilmiştir.

 

         Ermeniler sırasıyla, Anadolu’da “Kara Haç”, “Armenakan”, “Vatan koruyuculkarı”, “Hınçak”, “Taşnak” komiteleri kurdurulmuştur. Bu komitelere hedef olarak Doğuanadolu toprakları, amaç olarak ise Ermenilerin birliği gösterilmiştir.

         Bu isyanlarda 1914 de Zeytun’da 100, 1915’de Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.Şu telgraf metni ise tarihin en utanç verici bir vahşeti gözler önüne sermektedir. “Şimdiye kadar Erzurum’da (Merkezde) 2127 İslam cesedi defnedilmiştir. Bunların tamamı erkektir.Cesetler üzerinde balta, süngü, mermi yarası vardır.Bu cesetlerin ciğerleri çıkarılmış, gözlerine sivri kazıklar sokulmuştur.”

 

         Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermiştir. Bu dönemde Ermeniler, Ruslar hesabına casusuluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gidenler ise silahlarıyla birlikte Rus ordusu saflarına geçerek “vatana ihanet suçu”nu işlemişlerdir. Daha seferberliğin başlarında Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük kayıplar vermişlerdir. Mesela Van’ın Zeve köyünün bütün halkı kadın, çocuk, yaşlı Ermeniler tarafından öldürülmüştür.

 

         Savaş halinde olunmasına rağmen mahalli tedbirlerle çözüme ulaşmaya çalışan, ancak olayların yatışamayacağını gören Osmanlı  Hükümeti, son çareye başvurmuş ve birçok vatandaşı gibi Ermenileri de savaş bölgesinden alıp, ülkenin emniyetli bölgelerine sevk ve iskana “tehcir”e tabi tutmuştur.

 

         Göçe tabi tutulanlar, imparatorluk sınırları içinde Ordu-Kastamonu, Ankara-Niğde, Malatya-Maraş, Dıyarbakır-Urfa-Adana ve Suriye-Irak bölgelerine gönderilmiş olup, 1916 Ekim sonuna kadar toplam 702.900 kişinin göç ettirildiği belgeleriyle sabittir.

 

         1914 resmi kayıtlarına göre Osmanlı Devletinde 1.234.671 Ermeni nüfusu bulunmaktadır.Bu sayı Ermeni Patrikanesine göre 2,5 milyon, Lozan Konferansı Ermeni heyetine göre 2,2 milyon, Fransız Sarı Kitabı’na göre1,5 milyon, Britanica’ya göre 1,5 milyon ve İngiliz yıllığına göre 1 milyon olarak belirtilmektedir.

 

         Ermenilerin nüfüsu böyle olduğu halde ve en çok 700.000 kişi göçe tabi tutulmasına rağmen  üldürüldüklerini iddia ettikleri sayı 2-3 milyon kişidir. Bu tek örnek bile asıl maksadın Türkleri karalamak olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır.

 

         Başlangıçta Ruslarla beraber “gönüllü alayları” adı altında yürütülen bu düşmanlık, Milli mücadele yıllarında İngiliz ve Fransızlarla birlikte “Lejyonlar”la sürdürülmüş ve Ermeni vahşeti bu devletleri bile hayrete düşürecek kadar ileri gitmiştir.

         Bilanço ise hem Türkler ve hem de Ermeniler açısından bir felaket olmuştur. 2.500.000 Türk savaşlarda ve Ermenilerce yapılan katliamlarda,200.000 civarında Ermeni de savaşlarda, isyanlarda ve tehcir sırasında hayatlarını kaybetmişlerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİTMEYEN YALANLAR VE SÖZDE KATLİAM ANITLARI

 

İkinci dünya Harbi sırasında  sonucu alamayan Ermeni iddiaları, yirmi yıl sonra  1965’ler de tekrar gündeme getirilmiştir. Ama bu defa  dini-siyasi-kültürel bir havaya bürünülerek hareket edilmiştir. Dünyanın her tarafında Ermeni patrikahane ve kiliseleri, eğitim ve öğretim kurumları, siyasi kuruluşlar harekete geçmiş ve sözde Ermeni katliamının 50. yıldönümü bahanesiyle yeni bir hareket başlatmışlardır. 24 Nisan 1915 Ermeni soykırım  günü olarak ilan edilmiştir. 1965 yılından itibaren de her yıl anma günleri ve Türkleri karalama günleri tertiplenmiştir.

         Bu tezgah, Beyrut’taki Antilyas Kilisesinde mokim “Çukurova-Kilikya-Katagikusu” Patrik I.Horen’le, onun Kıbrıs Kilisesinden arkadaşı Başpiskopos Makaryos tarafından kurulmuştur.24 Aralık 1964’de  Kıbrıs Dışişleri bakanı Kıpriyano, Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinde Kıbrıs konusunda Türkiye’yi ve ada Türklerini suçlayarak, sözde Ermeni katliamının 50. yıl dönümünde de anılacağını açıklamıştır.

         Bu, Birinci Dünya savaşı ve Milli mücadele yıllarında Batı Anadolu ve Kıbrıs’taki Rum-Ermeni işbirliğinin yeniden ve  bu defa dini-siyasi olarak uygulamaya konulduğunu göstermektedir.

 

         İlk Ermeni katliam anıtı 24 Nisan 1968 tarihinde büyük bir törenle Lübnan’ın Beyrut şehrinin Antilyans yöresinin Bikfaya Manastırının yanına dikilmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir.

 

         -Beyrut’taki eski katliam anıtı.

         -Beyrut Antilyans Katagikosluğu’ndaki Ölüler Anıt-Katedrali.

         -Ermenistan’da 1915 ölüler anıtı.

         -Ermenistan’da Serdarabat anıtı.

         -Sovyet Ermenistanında Sasunlu Davut heykeli.

         -Ermenistan’da Eçmiyazin’de Şehitler dikilitaşı.

         -A.B.D. de Montebello şehrinde Katliam anıtı.

         -A.B.D. Fresno şehrinde Talat Paşa’nın katili Sagamon Talyeryan adına yapılan anıt.

         -Tam’da katliam anıtı.

         -Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin İskenderiye şehrindeki Katliam anıtı.

         -Fransa’nın Marsilya şehrinde Katliam anıtı.

         -Fransa’nın Paris şehrindeki Katliam anıtı.

         -Brezilya’nın Sao Paulo şehrindeki Katliam anıtı.

         -Bulgaristan’ın Filibe şehrindeki Ölüler anıtı.

         -İtalya’nın Vededik şehrindeki Katliam Dikilitaşı

 

 

         TERÖRİST ERMENİ ÖRGÜTLERİNİN ŞEHİT ETTİĞİ

          DİPLOMATLARIMIZ

 

         -Mehmet Baydar

         27.01.1973 Santa Barbara/ Başkonsolos.

         Katiller: Amerikan uyruklu Ermeni Gurgen (Karakin) Yanikiyan

        

-Bahadır Demir

         27.01.1973 Santa Barbara/  Konsolos

         Katiller:Ermeni Gurgen Yanikyan

        

-Danış Tunalıgil

         22.10.1975 Viyana/ Wien/ Büyükelçi

         Katiller:Üç Ermeni terörist

        

-İsmail Erez

         24.10.1975 Paris/ Büyükelçi

         Katiller:Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları adlı örgüt

        

-Talip Yener

         24.10.1975/Paris/ Şöför

         Katiller:Ermeni soykırımı adalet Komandoları

 

         -Taha Carım

         02.06.1977 Vatican City/ Büyükelçi

         Katilleri: Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları

        

-Necla Kuneralp

         02.06.1978 Madrit /Büyükelçi

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Beşir Balcıoğulları

         12.10.1979 Retired Ambasador/ Em. Büyükelçi

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Ahmet Benler

         12.10.1979 Lahey/ Büyükelçi oğlu

         Katilleri: Asala ve Ermeni soykırımı adalet komandoları

        

 

 

 

-Yılmaz Çolpan

         22.12.1979  Paris/ Turizm müşaviri

         Katilleri: Ermeni bir terörist

        

-Galip Özmen

         31.07.1980 Atina / İdari Ataşe

         Katilleri: Asala

        

-Neslihan Özmen

         31.07.1980 Atina/ İdari ataşe kızı

         Katilleri:Asala

        

-Şarık Arıyak

         17.12.1980 Sydney / Başkonsolos

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Engin Sever

17.02.1980  Güvenlik ataşesi

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Reşat Moralı

         04.03.1981 Paris/Çalışma Ataşesi

         Katilleri: Asala

        

-Tecelli Arı

         04.03.1981  Paris/ Din görevlisi

         Katilleri: Asala

        

-M.Savaş Yergöz

         09.06.1981 Cenevre/ Sözleşmeli sekreter

         Katilleri:Asala

        

-Cemal Özen

         24.09.1981 Paris/ Güvenlik ataşesi

         Katilleri:Asala

        

-Kemal Arıkan

         28.01.1982 Los Angales/ Başkonsolos

         Katilleri:Taşnak militanı Hamping Sasunyan

        

 

 

 

-Kani Güngör

         08.04.1982 Ottowa/ Ticaret müşaviri

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Orhan Gündüz

         04.05.1982 Boston/ Fahri başkonsolos

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Erkut Akbay

         07.06.1982 Lizbon / İdari ataşe

         Katilleri:Ermeni bir militan

        

-Atilla Altıkat

         27.08.1982 Ottowa/ Askeri Ataşe Albay

         Katilleri:Ermeni terörist

        

-Bora Süelkan

         09.09.1982 Burgaz / İdari ataşe

         Katillleri: Ermeni teröristler

        

-Nadide Akbay

         08.01.1983 Lizbon/ İdari ataşe

         Katilleri: Ermeni militanlar

        

-Galip Balkar

         09.03.1983 Belgrad/ Büyükelçi

         Katilleri: Ermeni Kirkor Levonyan, Raffi Alesandır

        

         -Dursun Aksoy

         14.07.1983 Brüksel/ İdari ataşe

         Katilleri: Asala, Adalet Komandoları

        

-Cahide Mıhçıoğlu

         27.07.1983 Lizbon/Müsteşar, Büyükelçi

         Katilleri: Ermeni Devrimci ordusu

        

-Işık Yönder

         28.04.1984 Tahran/ Sözleşmeli sekreter, Elçi.

         Katilleri: Asala

        

 

 

 

-Erdoğan Özen

         20.06.1984 Viyana/ Çalışma ataşesi

         Katilleri: Ermeni Devrimci ordusu

        

-Enver Ergün

         19.11.1984 Viyana/ Uluslar arası memur

         Katilleri: Ermeni teröristler

        

-Çetin Görgü

         007.10.1991 Atina/ Basın ataşesi

         Katilleri: Teröristler

        

-Çağlar Yücel

         11.12.1983 Bağdat/ İdari ataşe

         Katilleri:Teröristler

        

-Haluk Sipahioğlu

         04.07.1994 Atina/ Müsteşar

         Katilleri:teröristler

        

 

 

        

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ERMENİ YALANLARI VE SOYKIRIM NEDİR ?

 

         SOYKIRIM, IRK, MİLLİYET, ETNİK VE DİN FARKLILIKLARI NEDENİYLE İNSAN GURUPLARININ YOK EDİLMESİDİR. SOYKIRIMA BAŞVURANLAR DA GÜÇLÜ OLDUKLARINDA BU YOLU DENERLER.

        

         Soykırım dendiği zaman, II.dünya savaşı boyunca Nazilerin Yahudilere ve diğer etnik guruplara karşı giriştikleri kitlesel kıyım akla gelir.1939 ile 1945 yılları arasında 5 milyonun üstünde Yahudi, 3 milyon cıvarında Sovyet savaş tutsağı, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır.

 

         Türkler bir soy kırım düşünmüş olsalardı bunu en güçlü oldukları zaman yaparlardı. Ya da en güçlü oldukları zaman Ermenileri Bizanslılar gibi ezerlerdi. Halbuki Osmanlılar döneminde Ermeniler Türklerden bile daha rahat yaşamışlar ve daha çok haklara sahip olmuşlardır. Sadık millet lakabını da Osmanlı Ermenilere vermiştir.

        

Türklerle Ermeniler arasında tartışılacak olan olay Osmanlının zayıfladığı dönemlerde Ermenilerin ihaneti ve bu ihanetten doğan çatışma ve savaştır. Osmanlı bir nefsi müdafaa  durumundadır.

 

         Ermenilerin doğu Anadolu’da savaş tehcir sırasında kayıplar verdiği doğrudur. Ancak bu kayıplar, doğu Anadolu’da yaşanan savaş ve isyanlar nedeniyle asayişin sağlıklı olarak sağlanamaması, araç, yakıt, gıda, ilaç yetersizliği, ağır iklim şartları ile tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribat sonucu meydana gelmiştir.

 

         MAVİ KİTAP YALANLARI

 

         Mavi kitap, Ermenilerin “soykırım” iddialarında öne sürebildikleri tek delildir diyebiliriz. Ancak Mavi Kitap 1. Dünya savaşında İngiliz hükümetinin yayımladığı bir kitaptır ve propagandaya dayalıdır. Kitap 1916 yılında  İngiliz Parlamentosunun onayı ile “Savaş Propaganda Bürosu” tarafından hazırlatılımıştır. Ne içeriği bilimseldir ne de basım yeri bir bilimsel kuruluş ya da bir kitapevidir. Bu kitabın hazırlanmasında yer alan ünlü tarihçi Arnold Tonynbee sonradan bu kitabin bir propaganda vasıtası olduğunu itiraf etmiştir. Hiçbir ciddi tarihçide Mavi kitab’a önemli bir tarihi belge olarak bakmamaktadır.

 

         ERMENİLER TARİH BOYU HEP İHANET ETTİLER

         Aslında Ermeniler geçmiş tarihlerde de hakimiyeti altında yaşadıkları devletlere de ihanetlerden dolayı bir çok kez buna benzer göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır.

         Sasaniler 379’larda 70.000 Ermeniyi İran’a,

         Bizanslılar 1025’lerde Doğu Anadoluda ki 40.000 Ermeniye Sivas ve Kayseri’ye,

         Memluklular 1250 lerde 10.000 kadar Ermeniyi Mısır’a,

         İranlılar 1743 te 24.000 Ermeniyi İran içlerine,

         Ruslar 1777 de Kırım’ı işgal ettiklerinde binlerce Ermeniyi Steplere sürmüşlerdir.

 

Tarih boyunca sayısız göç ve sürgün olayına maruz kalan Ermenilerin, bunların hiç birini gündeme getirmeden, sadece 1915’ de Osmanlı Devleti tarafından çok haklı gerekçelerle göçe tabi tutulmalarını sözde soykırım adı altında sorun haline getirmeleri tamamen maksatlıdır. Türkiye’nin bütünlüğünü bozmaya yönelik politikaların ürünüdür. Batılı ülkelerin  Afrika ve Balkanlarda yaşanmakta olan gerçek anlamdaki soykırım hareketlerine seyirci kalarak, sözde Ermeni soykırımına sahip çıkmaları, bunun en iyi göstergesidir.

“Soykırım” üzerinde duranlar daha çok Türkiyeyi hedef alan hareketler içerisinde olanlarla bu siyasi hareketten çeşitli şekillerde menfaat temin eden Ermeniler olmaktadır. Bazı Ermeniler ise bunlardan farklı düşünmektedir.

 

ABD’li Ermeni profesör Hovannısıan, 1982 yılında Münih’te yapılmış olan “Dünya Ermenilerinin problemleri kongresi”nde, “Ermeni soykırımı ıspatlanamamıştır. Soykırım hukuken geçersizdir ve zaten zamanaşımına uğramıştır”şeklinde konuşmuştur.

 

C.H.P.’nin daveti üzerine Mart-2005 tarihinde Türkiye’ye gelen ABD’li Ermeni tarihi uzmanı Prof. Dr. Justin McCarthy “soykırım” iddialarını yalanladı ve “o dönem savaş vardı, Ermeniler öldü. Ama çok daha fazla Türk insanı öldü” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. McCarthy Türkiye Büyük Millet Meclisinde verdiği konferansta ise şunları söyledi.

“Osmanlılar Ermenileri düşman olarak görmekte haklıydı. Çünkü Ermeniler Rus’lara casusuluk yapıyor ve onlara yol gösteriyordu. Tehcir kanunu ise ayaklanmalardan 7 ay sonra uygulandı. Bu dönemde Ermenilerin yüzde 80’ni sağ kaldı. Yüzde 80’ni sağ bırakılan bir soy kırım olur mu?  Bu dönemde Rusya’ya giden ve açlıktan Rusya’da ölen Ermeni sayısı, kurşunla ölenlerden daha çok olmuştur.

Avrupa Birliği, Türkiyenin AB’de giriş ücreti olarak soykırımı kabul etsini isteyecektir. Ermeni milliyetçilerin hedefi önce soykırımı kabul ettirmek, sonra tazminat istemek ve sonra ‘da  Erzurum, Trabzon, Sivas ve cıvarını istemektir.”

 

1998 Hiran ayı içerisinde İngiliz hükümeti, lodrlar kamarasında Ermeni soykırımına iliişkin sorulara maruz kalmış ve bunlara yazılı olarak “Türk hükümetinin Ermeni tebaasını yok etmeye dair bir kararının mevcudiyetine ilişkin bir kanıt bulunamadığından, İngiliz hükümeti, 1915 olaylarını soykırım olarak tanımamıştır” yanıtını vermiştir.

 

ABD’li Profesör Bernard Lewis ve Profesör Stanford Shaw  sözde Ermeni soykırımının gerçek olmadığı konusundaki tezleri nedeniyle Ermenilerin yoğun tepkisine maruz kalmışlardır. Lewis, 1993 yılında “Le Monde” gazetesinde  yayımlanan makalesinde şöyle demiştir.” Osmanlı hükümetinin Ermeni ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur. Türkler tehcire başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Çünkü Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı”. Yine Dr. Karakın Pastırmacıyan’ın “Anadoluyu şarkı şimendifer meselesi” adlı kitabında, Erzurum  çevresinde yaşayan 15.000 cıvarındaki Ermeni’nin kendi isteği ile Türkiye’yi terk ettiğini, Ermenilere Türkler tarafından baskı yapılmadığını ve soykırım gibi bir muamelenin olmadığı yer almaktadır.

 

Asoghik ve Mateos’dan Voltaire, Lamartine, Claide Farrere, Pierre Loti, Nogueres, İlone Caetani, Philips Mashall Brown, Michelet, Sir Charles Wilson, Politis, Arnold, Bronsart, Roux, Grousset, Edgar Granville, Garnier, Toynbee, Price’ye kadar uzanan ve  bazılarına hiç Türk dostu damgası vurulmayacak pek çok tarihçi ve yazar Ermeni iddialarına karşı Türklerin haklılığını belirtmişlerdir.

 

Lozan anlaşmasında Ermenilerin hiçbir tezinin yer almaması “soykırım” meselesinin ne kadar boş bir iddia olduğunun ayrı bir göstergesidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BUGÜNKÜ DURUM VE SONUÇ

 

SSCB’nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991 de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye’ye yönelik “sözde soykırım” iddialarını bir devlet politikası haline getirmiştir.

Öteden bieri de Ermeniler, zülme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı meydana getirerek, dünya kamuoyunu başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devletleri ve uluslar arası kuruluşları, Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadırlar.

Ermeni lobileri Ermenistan’ın kurulmasından sonra faaliyetlerini daha da artırmışlarlardır. Hatta bu faaliyetleri bir rant sektörü haline getiren Ermeni komiteleri de meydana gelmiştir. Rıza Müftüoğlu’nun kaleme aldığı “Derin Sayfalarıyla Milliyetçi Hareket” adlı eserde, ABD’li bi Ermeninin Alparslan Türkeş’e aktardıkları yer almaktadır. Bu eserde Alparslan Türkeş Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ sorununa bir çözüm bulmak için çeşitli Ermeni lobileriyle ve o tarihte Ermenistan Cumhurbaşkanı olan Petrosyan ile  Dışişlerinin bilgisi dahilinde görüşmelerde bulunuyordu. ABD’li Ermeni Türkeş’e şunları söylüyordu:” Sizin barış gayretlerinizi biliyoruz. Biz de barıştan yanayız. Ancak bir durumu bilmenizi istiyorum. Amerika’da Ermenistan’a gıda vs. ve para yardımı için her yıl milyonlarca dolar toplanır ancak bu toplanan paranın ençok dörtte biri Ermenistan’a gider. Burada bir rant sektörü oluştu. 50.000 Dolar toplanır 10.000 doları Ermenistan’a gider. Bu sektör ortadan kalkmassa barış çok zor. Çünkü bu komite bu sektörün ortadan kalkmaması için en olmadık şeyleri gündeme getirebiliyor ve sürekli gerginlik politikasını güdüyor.” 

Sözde soykırım tanınmasını hedefleyen girişimler, özellikle Belçika, Fransa, Avustralya, Yunanistan, Lübnan, Kanada, Rusya, ABD ve Arjantin’de yoğunlaşmış ve bu ülkelerde ardı ardına soykırım anıtları dikilmeye başlanmış, hatta bazılarının okullarına sözde soykırım ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Bu alanda en önemli gelişme ise 29 Mayıs 1998’de Fransa meclisi tarafından sözde Ermeni soykırımının resmen tanınmasına dair tasarının onay için senatoya gönderilmesidir.

Ter-Petrosyan yönetiminin nispeten ılımlı tutumundan sonra, Nisan 1998’de Koçaryan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, aşırı milliyetçi hareketler serbest bırakılmış ve Ermenistan Türkiye ilişkilerinde sertlik yanlısı bir politika izlemeye başlanmıştır.

Koçaryan yapmış olduğu resmi açıklamada “Soykırımı hiçbir zaman unutmayacaklarını, dünyaya bu trajediyi hatırlatmak durumunda olduklarını, soykırımın cezasız kaldığını ve uluslar arası tanıma ile kınamanın layık olduğu şekilde gerçekleimediğini” ifade etmiş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 53. oturumunda da bilinen iddialarını tekrarlayarak, Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından abluka altına alındığını dile getirmiştir.

Günümüzde Ermeni sorununun, Türkiye’den tazminat almak ve ardından toprak talep etmek, PKK terör örgütüne örtülü de olsa destek vermek ve Türkiye’ye dost olmayan çevre ülkelerle ittifak kurmak suretiyle ülkemiz aleyhine faaliyetlerde bulunmak ve Yukarı Karabağ ile Azerbaycan konusunda uzlaşmaz bir tutum içerisinde olmak gibi boyutları bulunmaktadır.

Sonuç olarak Ermeni sorunu, Osmanlı döneminde bu imparatorluğu parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı amaçlayan ülkelerce ortaya çıkarılmış, bu gün ise isimleri değişmekle birlikte aynı çıkar çevrelerinin Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmek istemeleri ve bölgede güçlü bir Türkiye arzu etmemelerinden dolayı, çeşitli yönleriyle birlikte sıcak tutulan suni bir sorundur. günden kurtardığının yıl dönümüdür.

           

 



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.