Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10786
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
EROL GÜNGÖR

EROL GÜNGÖR

EROL GÜNGÖR ÖLDÜ!

...VE BİR ALEM GÖÇTÜ

 

         Eğer; gözler kapalı değilse, eğer;akıl uyumuyorsa ve eğer; bilim ve vicdan yaşıyorsa;20.yüzyılın düşünürleri sayıldığında, EROL GÜNGÖR, ön sıralarda yer alır.

         Değerli okurlar, konuya girmeden önce, bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyoruz...

         Biz, bir şeyi merak ettik... Acaba, Pof.Dr. Erol Güngör, ansiklopedilerde bir-iki satırlık da olsa, yer almış mıdır? diye bir kaçını karıştırdık...Bilgi almak için değil;Erol Güngör için ansiklopedilere başvurmamıza gerek yoktur;çünkü elimizde  Erol Güngör’e ait pek çok doküman var. Kaldı ki, bu satırların yazarı 35 yıldır, Türk  kültür hayatının içindedir;dökümansız da olsa Erol Güngör dehasını sizlere aktarabilecek birikime sahiptir... Ancak, merak ettik ve baktık;ne var ki, acı gerçek, bizi derinden sarstı;üzüntü vericidir ki;’düşünce dehası’ bu seçkin bilim adamının adı, bizim incelediğimiz hiçbir ansiklopedi de yoktur! Ne Meydan Larousse’da, ne Büyük Larousse’da, ne de Ansiklopedi Britannica’da, ne bu ansiklopedilerin eklerinde ve ne de Yeni Türk Ansiklopedisi’nde “Güngör” maddesinde Erol Güngör yoktur. Gözler kapalı... Akıl uyuyor...Bilim ve vicdan can çekişiyor;demek, belki ağır olacak ama;doğrusu ne diyeceğimizi de bilemiyoruz.

Acaba Erol Güngör’ün hiçbir özelliği yok muydu?Bu soruyu sormak bile anlamsız!Bırakınız engin! Bir düşünür olmasını;o, öldüğünde Selçuk Üniversitesi’nin rektörü, bir bilim adamı idi.Sanırım sadece bu özelliği, ansiklopedilere girmeye yeterdi! !(Türk meclisi notu:Bu yazı 28 Nisan 2000 de yazılmıştır)

Bu hüznümüzü sizlerle paylaştıktan sonra, her zaman unutulmayacaklar arasında yaşayacak olan Erol Güngör’den çok kısa olarak söz edelim. ‘çok kısa’ diyoruz;çünkü, o dehayı anlatmak için, bu derginin değil iki sayfası;80 sayfası dahi yetmez.

          

          HERKES ANLARDI...

          Erol Güngör’ün belki de en büyük özelliği;tarih ve sosyal olaylarla ilgili sorunlar karşısında çok sağlam, çok mantıklı ve bilimlik yargılarda bulunması yanında düşüncelerini toplumun her kesiminin anlayacağı biçimde sunmasıdır. Sonsuzluğa göçtüğü yıl olan 1983 yılında  Töre Dergisi’nde, Prof Dr. A.Bican Ercilasun onun bu özelliğini çok güzel biçimde şöyle açıklıyor:

                   “(...)En grift meseleleri, en kısa yoldan ve en anlaşılır şekilde ifade etmeyi biliyordu. Kendisi bir yazar ve sosyal ilimci olarak ilk defa tanıdığımız Yol dergisinde bu özelliği ile hemen dikkati çekiyordu.”

Gerçekten Erol Güngör, en zor konuları bile öz ve anlaşılır bir biçimde aktarmayı beceren az bulunur düşünürlerdendi. Onun anlatımında, yersiz bilim terimleriyle örtülü bir ‘ukalalığı’ bulamazsınız. Açık ve seçik bir uslubun sahibiydi. Doluydu. Vardı, veriyordu.

 

                       EROL GÜNGÖR VE İSLAM...

                   O, İslami devirlerin fikir tutsağı değil, aksine o devirlerin çağımızdaki özgür bir yorumcusu;ayağı yere basan, yaşadığı zamanın özelliklerini bilen ve İslam’ın her çağa yettiği gerçeğini unutmayan;zihniyet gardiyanı simgelere, geçmiş devir deyimlerine sığınmayan geniş ufuklu bir düşünürdü.

                   Mayaş Yayınları arasında çıkan “İnanmış Aydın’ın Problemleri” isimli kitapta, şöyle diyordu:

                   “(...) Gazali’den sonra İslam Dünyasına tembellik ve yobazlık hakim olmuş değildir. Yine alimler ve mutefekkirler yetişmiş ve bunlar kendi sahalarında alabildiğine derinleşmişlerdir. Fakat düşünce yenilikle gelişir;zihne meydan  okuyan yeni problemler çıktıkça onlarla uğraşmak mecburiyeti insana o güne kadar fark etmediği veya kullanmadığı yeni boyutlar gösterir.”

                   “Müslümanlar fikir meselelerini iman meselesi halinde görmekten vazgeçmeli ve düşüncesinin doğruluğuna kriter olarak imanı almamalıdır. Bu onların imanlarını terk etmeleri anlamına gelmez, fakat fikre iman ölçüsü hakim olduğu zaman kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamaya hemen hemen imkan yoktur. İman öyle bir konudur ki, ana hatlarıyla herkesi birbirine bağlamakla birlikte tartışmaya sokulduğu zaman ufak ayrıntılar bile insanların birbirlerini en ağır şekilde suçlamalarına yol açabilir. Bu yüzden iman konusu şeyleri ya red ya kabul edersiniz, yani tartışamazsınız. Fikir böyle değildir, onun gelişmesi hep veya hiç esasına dayanmaz.”

                   “(Gazali dönemi) Onbirinci yüzyıldan bu yana olan gelişmelere kendimizi inkar etmeden nasıl ayak uyduracağız? Benim kanaatimce müslümanları bugün en çok düşündürmesi gereken şey onbirinci yüzyıla bağlanmak değil, bugüne ayak uydurmaktır. Her nedense müslümanlar geçmiş yüzyılların otoritelerine bir çeşit kutsiyet izafe etmekte ve İslam düşüncesi denince hemen onlara müracaat etmektedirler. Bizim bugüne ayak uydurmamız için eskileri inkar etmemiz gerekmez, ama onların bıraktığı yerde durmak veya oradan başlamak zorunda da değiliz.”

 

                   DERİNLİK... DERİNLİK...

                   Erol Güngör’ü çok genç yaşta yitirdik. Üreteceği fikirlerle ülkeye daha çok yararlı olabilirdi. Onun en büyük özelliği fikirlerindeki derinlik idi...Onu kendi sözleriyle tanımak, sanırız en doğru olanıdır... 3 Haziran 1982 tarihli Millet Gazetesi’nde yayınlanan söyleşide Lütfi Şehşuvaroğlu’nun sorularını şöyle yanıtlıyordu:

                   “Milliyetçilik mefhumunun 21. Asırda kazanacağı yeni boyutlar sizce nelerdir? Milliyetçilik mefhumu ortadan kalkacak mı? Geleceğe bakışınız nasıl?

                   GÜNGÖR:Milliyetçilik, ayrı milli toplulukların varlığı manasında belki hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır. Ancak bu toplulukların meselelerine bakış tarzları şimdikinden farklı olabilir. Aslında milliyetçilik çok değişik görüntüleri olan bir tavırdır;geçmişte ve bugün farklı milliyetçilik anlayışları olduğu gibi, ileride de olması beklenir.

                   -Hürriyet ve otorite dengesini nasıl kuruyorsunuz?

                   GÜNGÖR: Hürriyet ve otorite dengesi insanlık tarihini yüzyıllardır meşgul etmiş ve kesin cevap bulamamış bir meseledir. Belki kesin bir cevap bulunmayacaktır. Fikir hürriyeti konusunda hiçbir sınırlandırmaya taraftar değilim. Öte yandan, Türk milletinin varlığının korunması ve devamında devlet otoritesinin yeri başka milletlerinkine benzemeyecek kadar önemli olmuştur. Devlet otoritesinin ne kadar lazım olduğunu her halde anlamış olmalıyız. Bence hürriyet-otorite dengesinde milletlerin tarihi şartları ve milli şahsiyetlerinin önemli bir yeri vardır. Avrupa’da fikir hürriyetinin ve kültür gelişmesinin çok eski bir tarihi olduğu halde bu durum orada en katı diktatörlerin çıkmasına engel olamadı. Bizim milletimizin tarihinde “zalim devlet” hiç olmamıştır;siyasi tehlike yaratmadığı, yani eyleme dönüşmediği müddetçe kimsenin fikrine karışıldığı da pek görülmez. Kısacası, Türklerde otoritenin tavrı genellikle ağırbaşlı ve mülayım olmuştur. Bu tarihi özelliğimizin ileride de bize çok yardımcı olacağı kanaatindeyim.”

 

                   EROL GÜNGÖR VE TANZİMAT

                   Günümüzde “sağcı” ve “İslamcı” olarak tanımlanan, kimi yazarlar “Tanzimat” adlı bir ‘günah keçisi’ bulmuşlar;sloganlarla örülü anlatımlarıyla, bir tuhaf “Tanzimat öfkesi” taşırlar...”Batılılaşmanın başladığını” dolayısıyla milli değerlerden kopma ‘ayıbının’ doğduğunu, hep vurgulaya gelmişlerdir. Burada çok ince bir ayrıntı hep o gözlerden ırak kalmıştır;modernleşme! Esasen, Tanzimatçıların ‘batılılaşmak’ gibi bir emeli de yoktu. Onlar, değerleri çağa uydurma;’modernleşme’ kaygusunu taşıyorlardı. İşte bu önemli ayrıntıyı, ilk fark edenlerden biri de rahmetli Erol Güngör idi. Töre Degisi’nin 102.sayısında yayınlanan ve 145. sayısında ölümü dolayısıyla tekrarlanan “Tanzimat üzerine bir kaç not” başlıklı makalesinde Erol Güngör şöyle diyor:

“(...) Eline her kalem alan kişi “yüzelli yıldır içine düştüğümüz buhran”dan bahsederken, iki de birde “Tanzimat’tan beri” diye sözlerine başlarken, aslında Tanzimatçıları tenkit etmekten ziyade bizim modernleşme hareketlerimiz hakkındaki umumi şikayetlerini dile getirmektedir. Bunlara bir noktayı hatırlatmakta fayda görüyoruz. Tanzimatçılar da memleketin ‘yüzelli yıldır’ bozulduğunu söylüyorlar;Tanzimat Fermanında yüzelli yıldan beri devlet idaresinin türlü müsibetlere giriftar olduğundan bahsediyorlardı.”

                   “(...) Cumhuriyete gelince, bu olay Tanzimattan, daha doğrusu ikinci Mahmut’tan beri gelen değişmelerin tabi bir sonucu sayılabilir. Fakat Cumhuriyet modernleşme yerine Batılı olmayı kesinlikle tercih ederek Tanzimatın geleneğini rededmiştir. Modernleşme ile Batılı olma basit bir kelime farkından ibaret değildir, tamamen değişik dünya görüşlerini ifade eden kavramlardır.”

                   “(...) Tanzimatçıların modernleşme hareketlerinin ne kadar isabetli olduğu meselesi ise, delilleriyle ele alınıp, etraflı bir şekilde izah edilmesi gerekli bir mevzudur. Fakat herhalde aydınlarımız ve eli kalem tutanlarımızın bu mevzularda ezbere konuşmaktan vazgeçmeleri, yaşasın veya kahrolsun sloganlarını bırakmaları böyle bir araştırmanın ön şartıdır.”

 

                   KİMDİR?

                   Erol Güngör, 1938’de Kırşehir’de doğdu. Derin bir İslam kültürünü yaşayan ailede yetişti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’nü bitirdi. 1966 yılında doktorasını tamamlayarak, ABD Colorado Üniversitesi’ne ‘uzman, araştırmacı’ olarak gitti. 1971’de doçent, 1978’de profesör oldu. Özgün ve çeviri eserler verdi. “Türk Kültürü ve Milliyetçilik”, “İslam’ın Bugünkü Meseleleri”, “İslam Tasavvufunun Meseleleri”, “Dünden Bugünden-Tarih”, “Kültür Milliyetçilik” adlı özgün çalışmaları yanında; “Sosyal Psikoloji”, “20.asrın Manası”, “Sanayileşmenin Kültür Temelleri”, “İktisadi Gelişmenin Merhaleleri”, “Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme” gibi çevirileri vardır.

                   1982’de Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne atanan büyük Türk düşünürü Erol Güngör 24 Nisan 1983’de sonsuzluğa uçtu.

                   Durağı uçmak olsun;Tanrı Türklüğe böyle düşünürler nasip etsin.

 

(Yeni Düşünce Dergisi, Mehmet Efe Sorgunlu, 28 Nisan-4 Mayıs 2000, Sayı:681, Sayfa:62-63)
(www.turkmeclisi.org sitemiz kaynak gösterilmeden kullanılamaz)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.