Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
Filistin Gazze Savaşı 2
  FİLİSTİN’DEKİ ÇATIŞMANIN MAHİYETİ 3 İSRAİL BU SAVAŞI HANGİ DÜŞÜNCE İLE BAŞLATTI 4 ASKERİ DOKTRİN 6 HAMAS İLE İSRAİL ARASINDA GÜÇ DENGESİ VAR MI? 11 ATEŞKES NE DERECE GÜVEN VERİCİDİR? 13 İSRAİL’İN GAZZE’DE UYGULADIĞI HARP DOKTRİNİ 14 İSRAİL GERÇEKTEN BARIŞ İSTİYOR MU? 15 BARIŞ HANGİ ŞARTLARDA KURULUR? 16 BARIŞI TESİS ETME ÇABALARI VE İSRAİL’İN POZİSYONU 17 SON OPERASYONDAN SONRA ATEŞKES ÇABALARI 19 İSRAİL’İN SAVAŞ DEĞİL CİNAYET İŞLEDİĞİNE DAİR DELİLLER 21 BU SAVAŞTAN ALINAN DERSLER 25 ZİHNİYET VE EYLEM BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI 27 ÖRNEK TUNEL PUSU TAKIMI MEVZİİ (KİRPİ KAPANI) 30 FİLİSTİN’DEKİ ÇATIŞMANIN MAHİYETİ (Alegorik izah) Bir maç düşünün A ve B isimli iki takım sahaya çıkmış, maç yapıyorlar. B takımının oyuncuları dizlerinden bağlanmış koşamaz hale getirilmiş, elleri de arkadan bağlanarak hareket kabiliyeti büyük ölçüde kısıtlanmış… Öteki (A) takımının 11 kişi ile oynaması şart değil, istediği kadar oyuncu alabilir. Karşı takımdan istemediği oyuncuların atılmasını hakemden isteyebilir. Hakemin görevi B takımı oyuncularının bağlarını çözmesine mani olmak, hatasını yakalayarak oyundan atmaktır. A takımı oyun esnasında tekme ve yumruk atabilir, dirsek çıkabilir. Topu eline alabilir. Kuralsız kaidesiz oynayabilir. B takımı sadece ayağının burnu ile topa vurabilir. A takımının oyuncularına dokunması halinde kırmızı kart görür, maçtan atılır. B takımının üç hakkı vardır, deli dana gibi koşabilir, kendi kendine çalım atabilir, golü kendi kalesine atabilir… Bunlara İlaveten B takımının lehine tezahürat yapılamaz, Türbinlerde B takımına ait seyirci olamaz. Pankart açılamaz. Kimse B takımının lehine tek kelime konuşamaz, övücü tek kelime söyleyemez, hatta adından söz ederse başına geleceğin ne olacağını bilemez. Adil oyun hakkından söz edilemez. Bu oyunun ali Cengiz oyunu olduğu söylenemez. Kural kaide asla ağza alınamaz, bu nefret suçunun ta kendisidir. A takımının seyircileri herkese küfredebilir, taş atabilir, sopa kullanabilir, sahaya inerek karşı takımın oyuncularını öldüresiye dövebilir. Bu kadarla da kalmaz B takımının oyuncularının analarına, karılarına ve bacılarına tecavüz edebilir, hamile kadınlarını tek kurşunla öldürebilir. Böyle bir durumda B takımının haksızlığa uğradığından söz edilemez, söz edilmesine teşebbüs dahi edilemez. A takımının meşru ve centilmence yaptığı(!) her türlü oyun ve imha hakkının ihlal edilmesine göz yumulamaz. B takımının canını kurtarmak için sahadan kaçmasına müsaade edilemez. Kaçsa da kurtulamaz. A takımının tek kale oyun oynama hakkı asla engellenemez. Seyircinin adrenalinin en yüksek seviyeye çıktığı ortamda, sahaya inerek B takımının pestili çıkıncaya kadar dövülmesine engel olunamaz, seyirci şizofrenik zevk almaktan mahrum edilemez. B takımı oyuncularının iki hakkı vardır dayak ve gol yemek. Bu hakkına itiraz ederse tek hakkı vardır. Ölmek! İşte, bu maç 1948’den beri Filistin’de İsrail’le Filistin halkının tekrar tekrar yaptığı maçtır. Bu maçın adı da İsrail’in kendini koruma ve güllük gülistanlık içinde yaşama hakkıdır. Ötekilerin yaptığı lafı güzaftır. İsrail’in varlığına karşı mücadele demek, sadece İsrail’e kafa tutmak demek değildir. Hayatta kalmak, kendi varlığını korumak, kendi ülkesinde huzur içinde yaşamak, beladan kaçmak, çatışmadan uzak durmak, yurdunu yuvasını terk ederek göçüp gitmek, gittiği yerde yapılan zulümleri söylemek hatta mukabele etmeyi düşünmek, yakınları öldürülüyor diye küsmek, halinden şikâyet etmek, mezalimleri duyurmak, çoluğunu çocuğunu enkaz altından çıkartmak, yaralıları hastaneye taşımak, İsrail askerinin açtığı ateşten kaçmak, sığınakta saklanmak bütün bu hareketlerin hepsi İsrail’in varlığına karşı çıkmayı kapsayan nefret ve insanlık suçlarıdır. Bu işi ancak beddua paklar. İSRAİL BU SAVAŞI HANGİ DÜŞÜNCE İLE BAŞLATTI İsrail 1967 Altı Gün Savaşı ile Gazze’yi ele geçirdi. 1979’da Mısır’la yaptığı Camp Davit Antlaşması’yla Gazze’nin Filistin Özerk yönetim bölgesine ait olmasını kabul etti, böylece Gazze’yi Mısır’dan koparttı. 2003 tarihine kadar işgal altında tuttu. Gazze’deki mukavemet güçleriyle baş edemeyeceğini anlayınca Yahudi yerleşim bölgelerini yıkarak Gazze’yi boşalttı. Gazze’yi abluka altına aldı, halka karşı gaddarca ambargo uyguladı. Boğucu ekonomik ambargoya, deniz ve hava limanlarının yıkılmasına, nefes alamaz hale getirilmesine rağmen, halk yorulmaz çalışkanlıkla kalkınmasını bildi. Yıkılan her şeyi tekrar tekrar yaptı. İsrail Gazze’yi boşalttığı günden beri şehre musallat oldu. Halkın kafasını bombasız bırakmadı. Buraya tekrar tekrar saldırdı. Şehri nasıl imha ederim, halkı bezdirir nasıl kaçırtırım, Gazze’yi insansız hale nasıl koyarım meselesine kafa yordu. B. Netenyahu ve kumarhaneler kralı Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, tarihin en zalim kasabı azılı Müslüman düşmanı Ariel Şaron’un yapamadığını yapmaya, Gazze’yi fethetmeye karar verdiler. İsrail’in kendini koruma hakkını kullanarak; Hamas’ı silmeye, çoluk çocuk demeden sivil halkı öldürmeye, en seri cinayetleri işlemek için, bütün dünyanın gözü önünde yalan ve sahte gerekçelerle saldırmaya başladılar. Bir ay boyunca bütün insanlık figüransız, vasıtasız; sansürden kaçırılabilen, gerçek sahnelerden oluşmuş cinayet filmi izledi. ABD, İsrail’in kendini koruma hakkına saygı gösterdi. Batının ikiyüzlü liderleri tilkiyi kümes bekçisi yapmak misali Netenyahu’nun gazasını daha zafer kazanmadan kutladılar. İsrail’in insancıl terörünü kutsadılar (!) Zafer dualarını yaptılar, Netenyahu’nun Musevi olduğunu unutarak vaftiz suyunu hazırladılar.(!?) ASKERİ DOKTRİN Gazze’de savaş tarihi açısından iğrenç bir savaş cereyan ediyor. Modern bir ordu, dünyanın nüfus yoğunluğu açısından en kalabalık bölgesinde ileri teknoloji ürünü modern silahlar ile karadan havadan ve denizden, kadın ve çocuk demeden, hastane, okul, cami, santral ayırt etmeden saldırıyor. Bu tür eylemleri yapan bir orduya mensup olmak hiçbir subaya veya askere şeref kazandırmaz. Bu kararı veren siyasetçiler insanlık tarihinin yüz kızartıcı cinayet tarihine barbar caniler olarak geçeceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın . Beş aylık bir çocuğu kafasından vurarak öldürmek, kumsalda oynayan çocukları bombalamak, sivil halkın toplu olduğu pazar yerlerine bomba atmak, okulları ve hastaneleri bombalamak, sırf zulüm olsun diye 50 bin konutu yıkmak veya hasara uğratmak bir ordunun düşebileceği en iğrenç durumdur. İsrail Gazze Savaşı’ndan önce geliştirmekte olduğu askeri konseptin, hava savunma sisteminin denemesini yapmaktadır. Mevcut savaş doktrinin ne derece doğru olduğunu denemekte, bu vesile ile bir İslam şehrini imha etmektedir. Bu denemenin sonuçlarını bütün batılı başkentler merakla beklemektedir. Bir güvenlik stratejisi kendi iç kaynaklarına dayandığı, kendini onarma ve idame ettirme yeteneğine sahip olduğu ölçüde mukavemet gücüne sahiptir. Bir strateji başkalarına güvenmediği ölçüde güvenlidir. Bir strateji sürprizler yapacak şekilde tasarlandığı, hasım güçleri aşacak şekilde yapılandırıldığı oranda hakiki korunma sağlayan stratejidir. Bir strateji dostlarını çoğalttığı düşmanlarını azalttığı, en az mukavemetle karşılaşarak başarıldığı taktirde iyi bir stratejidir. Bu kriterler çerçevesinde İsrail’in savunma doktrini incelendiğinde ABD olmadan savunma yapamayacağı, ABD’nin desteğini çekmesi halinde İsrail’in milli güvenlik doktrininin çökeceği değerlendirilebilir. Ayrıca aşırı silah üstünlüğünün İsrail’e sağladığı avantaj taktik hataların, teknolojik yetersizliğin açıklarını gizlemektedir. Bu durum çöküşün birden bire, hiç beklenmedik bir anda, aniden gerçekleşeceğinin işaretidir. Bir savaşın başarısı hedefinin ne olduğunun açık açık seçik ifade edilmesine, ara ve ana hedeflerinin başarılabilir olmasına bağlıdır. Ayrıca seçilen hedefin milli güç unsurlarınca başarılabilir olması gerekir. Mesela İsrail’in Lübnan’a müdahalesinde bütün dünya İsrail’in hedefinin ne olduğunu anlayamamıştır. Ağır bombardıman ile başlayan İsrail saldırıları halkı çil yavrusu gibi dağıtmış, haksız yere yüzlerce insanın ölmesine sebep olmak İsrail’e karşı kini derinleştirmiştir. Bu savaşın sonunda, Hizbullah; asimetrik savaş kabiliyetini kullanarak, havada üstün düşman kuvvetlerine karşı geliştirdiği yöntemleri deneyerek galip gelmiştir. Bundan sonra İsrail’e yönelik mukavemetin daha şiddetli olacağı tahmin edilebilir. Hizbullah’ın Lübnan’da kullandığı yöntemlere karşı şu ana kadar hiçbir ordu emin bir savunma yöntemi geliştirememiştir. Nitekim bu savaştan sonra, İsrail’de kurulan The Winograd Komisyonu İsrail’in nerede hata yaptığına dair tatmin edici cevap bulamadı. Hata, siyasi kararla tayin edilmiş hedeflerin belirsiz olmasından mı kaynaklanıyordu, esas hedefi gizlemek için siyasi hedefinin belirsiz tutulmasının bir sonucu mu idi, bu durum anlaşılamadı. Aslında İsrail Güney Lübnan’da Litani Nehri’ne kadar bir alanı işgal ederek topraklarına katma hedefini gizlemiş, halkı ağır hava bombardımanı ile yerinden yurdundan sürmüş, bölgeyi boşaltmış, zapt ettiği topraklarda dahi hâkimiyet sağlayamamıştır. Arazinin elde tutulması kara birliklerinin alana hâkim olmasıyla mümkündür. İsrail işte bunu sağlayamamış, zırhlı birlikleri ağır zayiat vermiş, hava kuvvetlerinin de kayıpları olmuştur. Bundan sonraki süreçte Hizbullah’ın hava savunma kabiliyetine önem vereceği meydanı boş bırakmayacağı değerlendirilmelidir. Bu yenilgiden sonra, İsrail ordusu 2006 Lübnan savaşından elde edilen tecrübelerin ışığında, askeri reform çalışmalarını şu esaslara dayandırmıştır: 1) İstihbarat üstünlüğü, 2) Özellikle hava kuvvetlerine dayanan ateş üstünlüğü, 3) Hava savunma sistemleri, 4) Siber savaş, 5) Mısır ve Suriye sınırlarının korunması. 6) Nükleer silah kullanma tehdidi. Bu doktrine göre anavatanın savunması garanti altına alınacak, hiçbir İslam ülkesi ordusunun uzak ve yakın tehdit oluşturmasına fırsat ve imkân verilmeyecektir. İsrail hava savunma (demir kubbe) sisteminin koruması altında anavatanı her türlü tehlikeden korurken, hava gücünün ezici imkân kabiliyetine dayanarak, nükleer kapasitesini nihai tehdit olarak kullanacak, yakın ve uzak düşmanları önleyici savunma doktrini ile tehdit daha belirmeden yerinde imha edecektir. Suriye ve Mısır’dan gelecek tehditlere karşı mevcut kuvvetlerle yeterli savunma yapılacak, zaman kazanılacak, yıldırım harbi esaslarına dayalı olarak tanzim edilmiş seferde kurulacak birliklerle taarruz edilip kesin mağlubiyete uğratılacak. Tam bu sırada, Suriye’de iç harp çıkması sebebiyle Suriye tehdit olmaktan çıkmış, Mısır’da ABD/İsrail yanlısı General SİSİ demokratik bir askeri darbe ile(!) iktidara gelmiş, Mısır’dan gelebilecek tehdit de ortadan kalkmıştır. Türkiye seçim ortamına girmiş, İran ekonomik abluka ile baskı altına alınmış; Bu ortamda İsrail’in iki eli de boşta kalmıştır. Yeni askeri doktrine göre; İsrail istihbarat üstünlüğünü ve siber savaş kabiliyetini sürekli geliştirerek tehditleri daha oluşmadan bertaraf edecek, bütün tehditleri ileriden karşılayacak ve mukabele edecek inisiyatif gücünü uyanık tutacaktır. İsrail, bu mantık çerçevesinde reform çalışmalarına hız verdi. Bu meyanda hasım güçlerin parçalanması, tehdit olacak güçlerin ABD’yi kuvvet kullanmaya özendirerek, sahte bilgi ve istihbarat raporlarıyla aldatarak, hasım güçleri tasfiye etmesini temin etmiştir. (Irak ve Suriye’yi) Ortadoğu’da bu sayede büyük ölçüde güç boşluğu yaratmıştır. Hasım güçlerin parçalanması ve bu ülkelerin birçoğunda iç harbin başlaması İsrail milli güvenliğinde rahatlama sağlamış, masraflı kuvvet unsurlarının önceliği ortadan kalkmıştır. İsrail ordusunun reform çalışmalarından en fazla ödenek kısıntısı kara kuvvetlerinde yapılmış, bunun yerine özel kuvvetlerin güçlendirilmesine büyük önem verilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda İsrail özel kuvvetleri Irak ve Suriye’de istikrarın bozulmasında önemli görevler üslenmiş, bölgeyi kan gölüne çevirmiştir. Bu kararın, yani kara kuvvetlerine daha az önem vermenin sonuçları özel kuvvetlere önem vererek şekillenmiş, bu da kara kuvvetlerinin hiçbir zaman kazanamayacağı bölgesel istikrarsızlığa sebep olan (Irak ve Suriye’de) bölünme ve çatışmaların temelini atmıştır. İsrail’in bu kararının yanlış olduğu iddia edilemez: Çünkü yakın bir tarihte konvansiyonel bir ordunun İsrail’i tehdit etmeyeceği faraziyesi bu gün dahi geçerliliğini korumaktadır. Bu durumda örtülü savaş yeteneğini kullanarak iş yapmak daha avantajlı olmaktadır. Asimetrik savaşlar sürpriz taktik yöntemler ve silahlarla kazanılmaktadır. Bir ordu ne kadar büyük ezici ateş gücüne sahip olursa olsun, kara parçasını zapt edecek ve elde tutacak kudretten yoksunsa, nihai olarak savaşı kazanamaz. Kazandığı araziyi terk eder, çıkar gider. Kara kuvvetleri araziyi zapt eden ve elde tutan asıl unsurdur. Bir yeri ele geçiremeyen, ele geçirdiği yeri kontrol edemeyen kara gücü güvenilir bir güç değildir. İsrail’in bu imkân kabiliyeti zaten hiçbir zaman mevcut değildir. Bundan sonra da yeterlilik kazanması mümkün değildir. (Yeterli nüfusunun olmaması, güçlerinin bütün cephelerde dağılması, vatandaşı olan Arapları dahi düşman olarak algılaması yüzünden) İsrail’in dışlayıcı İslam politikası, nefret ettirici ayrımcılığı ve insanları mukavemete zorlayıcı eylemleri, nefret ettirici katliamları kendiliğinden mukavemet oluşturmakta, halkı mukavemet edici çaresizliğe itmektedir. Bu durum terörist unsurlar, el kaide gibi propaganda amaçlı suçlamalarla mesnetsiz fasaryalarla izah edilemez. Kara Kuvvetleri’nin önemi son Gazze saldırısında tekrar ortaya çıktı. İsrail ordusunun Gazze içine karadan istediği ilerlemeyi sağlayamadığı görülüyor. Hizbullah ve İran ordusundan yeni asimetrik savaş teknikleri konusunda eğitim alan Hamas güçleri, İsrail ordusuna pusu kuruyor, ağır kayıplar verdiriyorlar. Gazze saldırısı bittikten sonra İsrail’de savunma reformu konusunda yeni ve daha kapsamlı bir tartışma başlayacağı kesindir. Bu çatışmadan sonra İsrail Gazze’yi daha fazla boğacak, Hamas’ın hareket kabiliyetini kısıtlayacak tedbirler üzerinde yoğunlaşacağı beklenmelidir. Bu durumu değerlendiren ABD Askeri İstihbarat Başkanı General Michael Flynn ”Hamas’ı yok etmek iyi fikir değildir. Bunların yerini daha radikal ve daha yırtıcı guruplar alacak, İsrail’in anavatanına yönelik tehdit önlenemez boyutlara çıkabilir,” dedi. Bu çatışmaların sonunda Hamas’da askeri durum değerlendirmesine gidecek, İsrail’e daha fazla hasar vermenin yollarını arayacak, hava savunması, istihbarat, İsrail’in askeri yığınaklarının imhası, roketlerin hedefe isabet kabiliyetinin artırılması, tahrip gücü yüksek füzelerin kullanılması, sivil can kayıplarına karşı misli ile mukabele edilmesi, nükleer cephaneliklerin patlatılması gibi hedefler üzerinde çalışması beklenmelidir. İsrail’in canının yanması daha agresif hareket etmesine sebep olarak, ABD’nin önleyemeyeceği meşruiyet krizine, bölgede büyük kan dökülmesine ve çılgın hareketlere sebep olabilir. Bunun için başta Türkiye olmak üzere bütün İslam ülkelerinin hazırlıklı olması gereklidir. Hamas, çatışmalar uzadıkça, İsrail’in dünya kamuoyu önünde daha ağır bir imaj darbesi alacağını biliyor, Gazze’yi boğan ambargo şartlarının devam etmesi halinde İsrail saldırganlığının iki üç senede bir tekrar edeceğini biliyor. Gene misli ile karşılık verilmediği takdirde İsrail’in her zaman barışı boğmak için fırsat kollayacağını, kayıtsız şartsız teslim olmasının Gazze’nin silahtan arınmasının İsrail’in saldırganlığını daha da azdıracağını biliyor. İsrail’in saygı duyması için bileğinin bükülmesi gerektiği, bundan sonraki çatışmalarda İsrail’in Gazze üzerinde serbestçe uçak uçuramayacakları, tanklarıyla hat düzeninde top atışı yapamayacakları bir taktik geliştirecekleri, İsrail Kara Kuvvetleri’ne ağır hasar verecekleri değerlendirilmelidir. Hamas’ın İsrail içindeki büyük karargâhları hedef alması, askeri garnizon bölgelerine, konvansiyonel ve nükleer cephaneliklere saldırması halinde İsrail’in hiçbir savunma doktrininin fayda getirmeyeceği kendisinin imhası pahasına İsrail’i de imha edecekleri değerlendirilmelidir. İsrail’in temel savunma politikası sebepli sebepsiz bahaneler bularak, ezici saldırılar, boğucu sosyal ortamlar sağlayarak Arap nüfusu Filistin’i terke zorlamak olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda harbin nihai gayesi zafer kazanmak olmadığı için böyle bir harbi kazanmakta mümkün değildir. Geçmişteki dünya harp tarihine baktığımızda dünyanın en zalim güçleri arasında sayılan Moğollar bile zapt ettikleri coğrafyalarda alana hâkim olduktan sonra halkın serbestçe çalıştığı bir düzen kurulmasına haraç gelirlerinin artmasına gayret ettikleri halkı dışlamadıkları görülmektedir. İsrail’in uyguladığı yöntemler, etnik temizlik politikaları, mukavemete zorlayıcı operasyonları dünya tarihinde tekdir. Bu zihniyetin barış tesis etmesi mümkün değildir. Bu zihniyetle, kendisinin de bölgede huzur içinde oturması imkânsızdır. Bu işin kana kan intikam sürecine getirilmesi İsrail karar vericilerin siyasi ve askeri suçudur. Bu durum sadece suç değil, insanlığa karşı soykırım suçu olması sebebiyle tekrar tekrar İsrail’in suçudur. Hamas’la İsrail’in çatışmasının burada bitmeyeceği kesindir. İran’ın dini lideri Hamaney Ramazan ayında bir konuşmasında dedi ki; “Sadece Hamas değil, Batı Şeria’daki Filistinliler de silahlandırılmalıdır. “ Bundan yirmi yıl önce ABD Eski Dışişleri Bakanlarından Kisinger demişti ki; “İsrail’i 2023’e kadar bölgede yaşatamayabiliriz. Bu devletin tasfiye edilmesine karar verebiliriz.” İsrail’in birkaç sene önceki Cumhurbaşkanı Şimon Peres şunları söyledi: İsrail askeri yolları tüketti. Gazze krizi diplomatik yollarla çözülebilir. Bu savaş içinde karşılıklı güç dengesi olmadığı için ateşkesin devamı veya sürdürülmesi tek taraflı İsrail’in iradesine bağlı kalmıştır. İsrail istediği zaman ateşkes ilan etmiş, istediği zaman ateşkesi ihlal etmiştir . Bu durum İsrail’e ve verdiği sözlere güvenilmeyeceğini defalarca göstermiş, icabında ABD’nin çabalarına karşı durmaktan, bu çabaları boşa çıkartmaktan çekinmemiştir. ABD ve BM yöneticilerini defalarca dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakmıştır. ABD’deki karar vericilerin değişmesi, daha adil düşünen devlet felsefesinin teşekkülü, Amerikan derin devletinin İsrail’in götürüsünün getirisinden daha maliyetli olduğuna karar vermesi durumunda İsrail’in sonunun ne olacağı belirsizdir. Bu durumun ilelebet böyle gitmeyeceği kesindir. İsrail’in tek başına uzun süreli bir harbi yürütmesi, ABD’ye dayanmadan, kendi kendine yeterliliği esas alan bir savunma doktrini geliştirmesi mümkün değildir. Bu yüzden İsrail komşu ülkelerin nükleer kapasiteye sahip olmaması için var gücü ile çalışmaktadır. Irak’ın Osirak, Suriye’nin Rakka yakınlarındaki nükleer tesislerine gerekçe göstermeden baskın tarzında vurmuş, İran’ı da nükleer faaliyetlerinden dolayı devamlı tehdit etmektedir. HAMAS İLE İSRAİL ARASINDA GÜÇ DENGESİ VAR MI? Tarafların hassas ve kuvvetli tarafları Gazze: Bir defa Gazze hava savunması olmayan, düşmanın deniz topçusu, topçu ve tank topu atışlarına açık bir alandır. Gazze Şehri, İsrail’in ablukası altında olup, inşaat malzemesinin dahi girişine müsaade edilmemektedir. Karadan ve denizden üç tarafı İsrail tarafından çevrilmiştir. Buralardaki kapıları kullanamamaktadır. Tek kara hududu ve tek çıkış kapısı Mısır’ladır. Halkın geçimini büyük ölçüde milletler arası yardım kuruluşları ve Arap ülkelerinin bağışları sağlamaktadır. Halkın yarıya yakın kısmı kamplarda ve geçici meskenlerde oturmaktadır. Son İsrail saldırılarıyla 300 bin kişi daha evsiz kalmıştır. Şehrin hava savunması, deniz saldırılarına karşı mukabele gücü olmadığı için uzun süreli harp ve mukavemet gücü yoktur. Gazze’ye silah ve mühimmat kaçak yollarla gelse dahi uzun süreli lojistik sevk ve idareyi idame ettirecek kapasiteden mahrumdur. Kaldı ki bu mümkün olsa bile Hamas’ın sivil halkı koruyacak gücü yoktur. Sivil halk korumasız ve yiyecek imkânları bakımından yetersizdir. Şehir uzun süreli bir kuşatma harekâtına dayanamaz, halkın hayatta kalması ABD karar vericilerinin insafına kalmıştır. ABD müsaade ettiği taktirde İsrail’in Gazze’ye karşı kitle imha silahları kullanması da mümkündür. Hamas, İsrail’e ağır hasar verme kapasitesine ulaştığı taktirde İsrail’in hassas bölgelerine çok yakın olması sebebiyle ciddi hasar vermesi mümkündür. İsrail’in Filistin halkına zarar veremeyecek kapasiteye gelmesi için Hamas’ın ve FDH (Filistin Direniş Hareketi) her İsrail saldırısında en az 50 uçak ve 300-500 arası zırhlı aracını imha edecek kapasiteye gelmesi ve bu kapasitesini artırarak, tekrarlanacak her İsrail saldırısında daha büyük hasar vermesi gereklidir. Batı Şeria ve Kudüs’teki İsrail gücünün zayıflatılması tarihi İslami dokunun korunması için bütün İslam ülkelerinin Hamas’a ve Filistin direniş örgütlerine her türlü yardımı yapması şarttır. İsrail Derinliği olmayan coğrafi yapısı ile savunma muharebesine zorlandığı taktirde anavatanını korumakta müşkülata uğrayacağı değerlendirilmelidir. Komşularıyla geçimsizliği esas alan siyaseti sadece bölgesinde değil bütün dünyada öfke yaratmaktadır. Kendini savunma(kendini koruma) hakkını senelerden beri mütecaviz ve orantısız bir şekilde kullanması bütün dünyada kendisine karşı nefret oluşturmuştur. ABD’nin küresel güvenlik misyonu ve gücü giderek azalmaktadır. Gelecekte ABD’nin koruma gücünü kaybettiği taktirde İsrail’in güvenliği altüst olacaktır. Tarih boyunca güç dengelerinin mutlak değil nispi olduğu dikkate alındığında İsrail’in bu kafa ile uzun süre yaşayamayacağı tahmin edilebilir. İslam ülkelerinin toparlanması ve tecavüze karşı birlikte hareket etmesi halinde İsrail’in bölgede yaşaması gittikçe güçleşecektir. İsrail bölgeden çıkartıldığı taktirde batının İslam dünyası üzerindeki hegemonyası son bulacak geçmiş asırlarda olduğu gibi dünya büyük huzur bulacaktır. Sonuç: İsrail savunma muharebesine dayanamaz. İsrail’i mutlaka savunma muharebesine zorlayacak silahlanma programı başlatılmalıdır. Sünni ve Şii, tüm İslam dünyasının birlikte hareket etmesi temin edilmelidir. ATEŞKES NE DERECE GÜVEN VERİCİDİR? Bundan sonraki süreçte Hamas’ın İsrail’i çatışmaya son verecek icbar gücü yoktur. Aslında Hamas’ın, çatışmanın sona ermesi, diğer bir ifade ile ateşkes için çaba sarf etmesinin bir manası yoktur. Ateşkes eşit güçlere arasında karşılıklı hasarın fayda getirmediği durumlarda kurulur. İsrail’in Hamas’ın askeri kapasitesine zarar vermezse dahi kapana kıstırdığı Gazze halkına zarar vermesi mümkün olduğu müddetçe iki taraflı ateşkesten değil, İsrail’in tek taraflı ateşkesinden söz edilebilir. Nitekim Mısır’ın çabası ile sağlanan ateşkesin başlamasından beş saat sonra bozulduğunu unutmayalım. Hamas’ın ateşkes için ileri sürdüğü şartlar ise haklı ve halkın nefes almasına yönelik kalıcı barışın kurulmasını hedef alan isteklerdir. Halit Meşal, Hamas’ın ateşkes için şartlarını şöyle sıralamaktadır: “İsrail’in operasyonları durdurması, Refah Sınır Kapısı’nın açılması, tutuklu Filistinlilerin serbest bırakılması, Gazze’ye deniz ve hava ablukasının kaldırılması ile Gazze’ye havaalanı yapılmasına izin verilmesi.” Halit Meşal’in taleplerinin tamamı kalıcı barış kurulmasının şartlarıdır. Ateşkesin tesisi için İsrail’in Hamas’ın tam silahsızlanmasını talep edeceği değerlendirilmelidir. Silahsız Hamas’ın İsrail’i barışa zorlayamayacağı kesin gerçekliktir. Bu durumda İsrail’in bu kirli harbi hiçbir zaman bitirmeyeceği her iki üç senede bir Gazze ve Batı Şeria’ya saldıracağı değerlendirilmelidir. Hamas, barış şartlarında ısrar ettikçe, İsrail ordusu da saldırılarına devam edecektir. Hamas’ın ileri sürdüğü şartlardan vazgeçmesi Gazze’nin boğulması manasına gelmektedir ki; bu da barış şartlardan vazgeçmeyi mümkün kılmamaktadır. Dolayısıyla bu savaş burada bitmeyecektir. Nitekim Netenyahu “bize bir yıl kadar müddet verilirse Gazze’deki Filistin direnişini bitiririz, tüneller meselesine bir iki yıl içinde teknolojik çözüm bulacağız,” demiştir. Bizce hangi tedbiri düşünürlerse düşünsünler, karşı tarafta yeni tedbirler bulacaktır, her yeni savaşta Filistin’in direniş gücü iki katına çıkacak, stratejik denge aşamasına doğru aşama kaydedecektir. Bunun için Türkiye dâhil bütün İslam ülkeleri birlikte çalışmalıdır. Filistin Mukavemet hareketi topyekûn desteklenmelidir. İSRAİL’İN GAZZE’DE UYGULADIĞI HARP DOKTRİNİ İsrail Lübnan Savaşı’nda Hizbullah’a karşı kullandığı savaş doktrinini ve asimetrik kuvvetlere karşı elde ettiği tecrübeleri kullanmaktadır. Başka sahalardan elde edilen tecrübelerden de istifade edilmektedir. Esad’ın Halep’te, Putin’in Çeçenistan’da yaptığı gibi halkı topyekûn göç ettirme veya imha etme politikası burada mümkün değildir. Ancak Grozni’de Çeçen direnişi; Rus yanlısı Çeçen hareketi ile ittifak sağlayarak Kadirov taraftarları üzerinden ikiye bölünmüş, iktidar Kadirov yönetimine teslim edilmiş, halkın bir kısmının desteği alınmış, muhalif güçler tasfiye edilmiştir. Rusların Çeçenistan’da yaptığı ile İsrail’in planı taban tabana zıttır. İsrail barışçı veya savaşçı hiçbir Filistin gurubunu muhatap almamakta, bütün halkı topyekûn sindirmeye çalışmakta, bütün Filistin’e silinmesi gerekli düşman gözü ile bakmaktadır. Bu da Filistin’in İsrail ile birlikte yaşama şansını bertaraf ederek, bitmez tükenmez direniş doğurmaktadır. Bu durumun düzelmesinin asla mümkün olmayacağı açıktır. Çünkü İsrailiyat adı verilen inanç doktrini, Tevrat’ın tahrif edilmiş hükümleri Yahudilere tanrısal bir güç izafe etmekte, diğer milletleri ezilmesi gereken hizmetkârlar hükmünde görmektedir. Bu mantık doğrultusunda her seçim döneminde İsrail sağının daha sağındaki adamlar, fanatikler, teröristler, teröristlerin teröristleri iktidara gelmiştir ve gelecektir. Bu süreç devam ettiği taktirde İsrail’in başına gelecek adamlarla konuşma şansı dahi kalmayacaktır. İsrail orta sınıfının, geniş halk kitlelerinin uyanması ve bu kısır döngüden kurtulması için, Filistin’de tesirli bir direnişin organize edilmesi şarttır. Aksi taktirde sıranın kime geleceğini bilemezsiniz. Bu gün İran derler yarın sıra Türkiye’ye gelir. Geçmişte Türk ordusunun başında bulunmuş iktidarları devirmeyi marifet sanan kimi generallerin İsrail’den tehdit algılamamış olmaları, Türk savunma sanayinin yerli imkânlarla geliştirilmesi üzerinde çalışmamış olmaları çok ilginçtir, çok dikkat çekicidir. Aksine aynı zatların İsrail’le savunma işbirliği antlaşmaları imzalamaları, Türk tanklarını değerinin on katına İsrail’de onarttırmaları, Türk güvenlik sistemini İsrail’e pas etmeleri “ ciğeri kediye emanet etmeleri” Türk halkının dikkatinden kaçmamıştır. Hesabı gören Yüce Allah bu zatları cezasızda bırakmamıştır. İSRAİL GERÇEKTE BARIŞ İSTİYOR MU? İsrail’in gerçek barış istemesine engel dört önemli nokta vardır. 1.Dini teolojik engel (Bölge halklarını insan olarak görmeyen sapık teolojik saplantılar.) 2.İsrail’in askeri gücünün nükleer ve konvansiyonel kabiliyeti bütün İslam ülkelerini harabeye çevirecek kapasitede olması 3. ABD’nin bu devleti İslam coğrafyasını dövmek için sopa gibi kullanması, elindeki askeri gücü mütemadiyen takviye etmesi, nükleer kapasitesini görmemezlikten gelmesi… 4.İsrail’in milli güvenlik politikasının Basra Körfezinden, Mısır’a, Mısır’dan Anadolu’yu yarısını kapsayan alanı hedef olarak gören yayılmacı politikaya dayanması. (Nil’den Fırat’a kadar olan Arz-ı Mevut denilen bölge) Aşırı güç birikimi ve dışlayıcı etnik politikalar, sağduyusunu kaybetmiş liderlik, fanatik fundamantalist aşırılıkçıların iktidara gelmesi, kendilerinden sonra iktidarı daha aşırılara teslim eden sürecin kökleşmesi, İsrail’in hiçbir zaman kabında durmayacağını göstermektedir. Bu devleti bela olarak görmeyenler ileride nasıl bir tarihi yanılgıya düştüklerini geçte olsa anlayacaktır. İsrail’in müesses yapısı barış devleti olmaya müsait değildir. Çünkü:  İsrail barış değil savaş devletidir.  İsrail üretim ve halk devleti değil, askeri garnizon devletidir.  İsrail İslam coğrafyasında fesat ve husumet üretmek üzere kurulmuş istihbarat devletidir.  Uzak ve yakın gördüğü tehdit ve menfaatlerini korumaya yönelik önleyici saldırı ve terörist operasyonlar, suikastlar düzenleyen çete devletidir.  İsrail bir devlet değil, savaş makinesidir.  Dolayısıyla bu devletin vazifesi barış değil savaşmaktır. Barış istemesi mümkün değildir. Bu devletle barış içinde bir arada yaşamak mümkün değildir.  Bu devlet için her şey rus ruletidir. Ya imha edecektir, ya da imha edeceksiniz! İkisinin ortası yok… Sadece İsrail’in son 10 yılda yaptığı saldırılara baktığımızda; 2006 Lübnan, 2008 Gazze, 2009 Mavi Marmara, Suriye topraklarına iki defa ve son olarak 2014’de tekrar Gazze’ye saldırdı. Defalarca İran’a saldırmak için harekete geçti. Yani İsrail savaşsız yapamıyor. Bu devletin barış tesis etmesi mümkün değildir. Şayet kolunu kırarsanız elinizi öper. BARIŞ HANGİ ŞARTLARDA KURULUR? Barışın kurulması için taraflar arasında güç dengesi olması, tarafların niyetlerinin samimi olması, hedefler arasında uzlaşmaz, (antigonistik) uzlaşılması imkânsız görüş farkının olmaması, bir tarafa aşırı üstünlük tanırken öbür tarafı aşağılayan pozisyon kurulmaması, halkın kendini koruyacak güvenlik araçlarına sahip olması, barış görüşmelerinin eşit, adil ve güven verici ortamlarda yapılması gereklidir. Dikte edici her şart, barışı kurmayı ve korumayı sağlamadığı gibi bir sonraki çatışmanın temelini atmaktadır. Filistin-İsrail görüşmeleri tarihin hiçbir devrinde eşit ve adil şartlarda yapılmamış, İsrail liderleri kendilerine mukavemet eden güçleri terörist guruplar olarak tanımlamış meşruiyetlerini tanımamış, savaş yöntemi olarak da sivil halka acımasızca saldırmıştır. Mesela son Gazze saldırısında 41 camiyi tamamen yıkmış, 121 tanesini de kısmen tahrip etmiştir. Filistin halkı düşmanımız değil, bizim asıl düşmanımız Hamas’tır demişler, evlere, okullara, BM’in yardım merkezlerine, hastanelere saldırmışlardır. Böyle bir zihniyete sahip düşmanın mütekebbir pozisyonu barışın tesisi için en büyük engeldir. Barış kurulmasına, en mühim diğer bir engel de; Filistin halkının kendini savunacak araçlardan yoksun olmasıdır. İsrail’in Filistinlilerin öz savunma gücü kurmalarına karşı olmasıdır. Gazze halkını boğmayı esas alan denizden, havadan ve karadan kapalılık pozisyonu sürdüğü müddetçe, bölgede, barış değil geçici ateşkesler olur. BARIŞI TESİS ETME ÇABALARI VE İSRAİL’İN POZİSYONU Filistin temsilcileriyle İsrail arasında yapılan barış görüşmelerinde Netenyahu yönetimi karşımızda tek Filistin göremiyoruz. Birinin kabul ettiği barış planını öteki taraf ret ediyor. Karşımızda tutarlı bir taraf, tek bir Filistin bulamıyoruz, diyordu. Mahmut Abbas’ın temsil ettiği FKO ile Hamas milli birlik hükümeti kurunca bu defa birleşik Filistin ile barış antlaşması yapmam diyor. Bunun manası nedir? Aslında Türkçesi canım dayak istiyor, diyor. Ama ortada dayak atacak güç yok. Aslında Netenyahu demek istiyor ki; Arap/Müslüman dünyası birbirine girdi, bu fırsat bir daha ele geçmez. Kan dökmek için uygun ortam varken ne diye barış antlaşması imzalayalım… Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Tayyip Bey’i zor duruma düşürmek için Gazze’ye operasyon için en uygun zamanlamanın bu gün olduğuna karar verdiler. Suriye’deki kuvvet boşluğu, Irak’dan Lübnan’a kadar uzanan alanda IŞİD’in ortaya çıkışı, Irak’da Maliki yönetiminin mezhep radikalizmi, İran’ın ambargo altında olması, S.Arabistan ve Körfez Araplarının ABD’nin güdümünün dışına çıkamamaları, Mısır’da Neo-con İsrail yanlısı SİSİ’nin demokratik darbe(!) ile iktidara gelmesi, İsrail’e barışı bozmak için uygun ortam ve fırsat yaratmıştır. İsrail’in savaş makinesi olduğu göz önüne alındığında; İsrail için Ortadoğu’da barış değil savaş için elverişli ortam vardır. İsrail’in milli gücü işgal ettiği alanları hazmedecek, istikrar sağlayıp kontrol tesis edecek kabiliyetin hududuna gelmiştir. Bundan sonra sınırlarının ötesine taşma yeteneğinin olmadığı maksimum gücünün bu kadar olduğu değerlendirilmelidir. Son Gazze operasyonu daha önce Lübnan’da olduğu gibi bir defa daha teyit etmiştir ki, İsrail milli gücünün sınırlarını zorlamaktadır. İsrail zapt ettiği araziye elde tutacak kapasiteden mahrumdur. İsrail savaş makinesi konvansiyonel bir savaşta yıldırım harbi doktrinine göre tek nefeste zafer kazanacak şekilde dizayn edilmiştir.”Takatinin bittiği noktada kesinlikle nükleer silah kullanmaya teşebbüs edeceği değerlendirilmelidir.” Müslüman ülkelerin hasmın merhametine sığınarak güvenlik sağlamaları mümkün değildir. Size tokat atacak hasmın kafasını kıracak gücünüz yoksa aşağılanmaya, şerefinizi, tarihinizi, kimliğinizi her şeyinizi kaybetmeye mahkûm olursunuz. Tehdit, yumurta son noktaya geldiğinde değil, ilk belirdiği andan itibaren karşılanmalı, her duruma göre hazırlıklı olunmalıdır. Müslüman ülkeler birlik kurulmalı, birlikte savunma mekanizmaları kurmalıdırlar. SON OPERASYONDAN SONRA ATEŞKES ÇABALARI ABD yönetimi, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry`nin Gazze`de ateşkese ulaşılması çabalarına yönelik İsrail`den gelen eleştirilere sert tepki göstererek, İsrail`deki bazı kesimleri Kerry`ye karşı "yanlış bilgilendirme" kampanyası başlatmakla eleştirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, İsraillilerin eleştirileriyle ilgili olarak, "Ortaklar ve müttefikler birbirlerine bu şekilde muamele etmezler" ifadesini kullandı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Tony Blinken da eleştirilerin, "insanların ya yanlış bilgi içeren şeyleri sızdırmaları ya da onların yanlış bilgilendirme girişiminden" kaynaklandığını belirtti. Eleştirilerin hedef tahtası olan teklifin ABD`nin teklifi olmadığını, İsraillilerden görüşlerini almaya yönelik, Mısır`ın girişimini temel alan bir fikirler taslağı olduğunu kaydeden Blinken, "Dolayısıyla bence maalesef bu, bir yanlış bilgilendirme çabasıydı ya da (sızdırılan şeyler) yanlış bilgi içeriyordu" dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki, “İsrail kabinesinin de onay verdiğine dikkat çektiği Mısır`ın teklifini temel alan ve üzerinde ‘gizli’ ibaresi bulunan taslağın kamuoyuna sızdırılmasından ABD olarak "şaşkınlık ve elbette hayal kırıklığı duyduklarını" kaydetti. Psaki, Kerry`nin müzakereleri yürütme biçiminin İsrail medyasında tarif edilme şekliyle, İsrail hükümet yetkililerinin kapalı kapılar ardında ABD`ye söyledikleri arasında fark bulunduğunu da söyledi. Sözcü Psaki, Kerry`nin, Hamas üzerinde en fazla etkiye ve role sahip olduklarını düşündükleri Türkiye ve Katar ile yakın temas halinde olduğuna dikkati çekti. Psaki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Katar`ın Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Halit El Atiye`nin Hamas üzerinde etkiye sahip iki kilit muhataptır. Bir gazetecinin, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu`nun İsrail`e yönelik sert eleştirilerinden sonra, ABD`nin Türklerle çok yakın çalışmasının İsrail`de yarattığı kaygıya" dair bir sorusunu da şöyle cevapladı: "Öncelikle şunu söyleyeyim, bu açıklamalar kışkırtıcıydı ve elbette sadece yardımcı olmamakla kalmayıp, kırıcıydı da. Biz Hamas`la konuşmuyoruz bile ve elbette Türkler tarafından yapılan açıklamalara katılmıyoruz. Ancak aynı zamanda, sahada vahim bir durum söz konusu olduğu, insanların öldüğü, her gün tehdit altında yaşadıkları bir dönemde, Hamas üzerinde etkiye sahip olabilen taraflarla diyalog halinde olmak önemli." Psaki, aynı gazetecinin, "Peki İsrail`in kaygısını anlıyor musunuz?" sorusuna, "Elbette onların bu açıklamalara dair kaygısını anlıyoruz" cevabını verdi. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Kerry, gün içerisinde Center for American Progress adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, İsraillilerin kendisine yönelik eleştirilerine atıfta bulundu, Kerry, "Şu konuda şüpheniz olmasın; İsrail halkı sığınaklara akın ederken, İsrail ve Filistinli gençler kaçırılıp öldürülürken, yüzlerce masum sivil hayatlarını kaybederken, angajmanımızdan dolayı özür dilemeyeceğim ve dilemeyeceğiz" dedi. Bu ifadelerden anlaşılıyor ki ABD liderliği iç Yahudi Lobisinin ağır baskısı altında rasyonel hareket kabiliyetinden mahrum bulunuyor. İsrail’in eylemleri yüz kızartıcı boyutlara çıktığında, cinayetlerin savunulur tarafı kalmadığında, mızrak çuvala sığmadığında ABD harekete geçiyor ve İsrail’i durduruyor. Bütün dünyada Antiamerikanizmin suçlusunun İsrail olduğunu biliyor ama bir şey yapamıyor. Amerikan halkı esas suçun İsrail’de olduğunu, Yahudilerin fesat çıkardığını biliyor ama bir şey yapamıyor. Amerikan halkı Yahudileri sevmiyor ama devlet, İsrail Lobisi’nin kuyruğundan ayrılamıyor. İlginç bağlantılar, iğrenç ilişkiler, insanlık dışı cinayetler ve fesat tohumları bu coğrafyanın kaderi olmaya devam ediyor. İSRAİL’İN SAVAŞ YAPMAK DEĞİL CİNAYET İŞLEDİĞİNE DAİR DELİLLER İsrail’in nasıl bir savaş yaptığını Arap Tv kanallarından izliyorum. Hastaneye elektrik veren santrali bombalıyorlar. 3 milyon litre benzini yakıyorlar. Şehrin elektrik ve su şebekesini imha ediyorlar. BM’in işlettiği okulu bombalıyorlar. BM’nin insani yardım merkezlerini top ateşine tutuyorlar. Camileri bombalıyorlar , ambülânsları vuruyorlar. Yangın bombası atıyorlar. Gazetecilerin bulunduğu basın merkezlerini vuruyorlar. Az seyreltilmiş uranyum bombası atıyorlar. Yarı atom bombası gücündeki bu silahlar, bir atışta bir mahalleyi yıkıyor. 100 bin nüfusu olan Sücaciye Mahallesi’nin enkazı Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla aynı manzarayı taşıyor. Han Yunus, Refah kenti devamlı ateş altında tutuluyor. Sivil halkın toplandığı yerlere, Pazar yerlerine acımasızca saldırılar yapılıyor. Telaviv’de İsrail’li gençlerin tertiplediği bir gösteri yapılıyor. Gençler bir şarkı söylüyorlar: Sözleri aynen şöyle “Yarın Gazze’de okul yok, okul yok… Gazze’de kimse kalmadı, Gazze’de çocuk kalmadı.” İsrail yönetimi bunu tasvip ediyor, sivillere yönelik katliama devam ediyor. David D. Ovadia adlı bir Yahudi genç integram hesabına makineli tüfek başında çekilmiş bir resmini koymuş altına; bu gün 13 çocuk öldürdüm, yazmış. Hastanede 7-8 yaşında bir çocuğa soruyorlar. Ne oldu? Annem babam şehit oldu. Beni hastaneye getirdiler. Sana kim bakacak? Gözleri yaşarıyor, boynunu büküyor. Orta yaşlarda Filistinli bir kadın ağlayarak söylüyor: Bu nasıl bayram? Bayramda bütün yakınlarımızı şehit ettiler. Bu nasıl bayram diyerek feryat ediyor. Başka bir kadın diyor ki, oğlumun elinden tutuyordum, kaçıyorduk, bir baktım ki kafası yok. Pazar yerini bombalıyorlar. Yerlere, en az elli kişi düşmüş, kiminin uzvu kopmuş, kimi parçalanmış, ne su var, ne elektrik. Halk feryat ediyor, bizden ne istiyorlar? Kadının biri evinin yıkılmış enkazının yanına gelmiş bağırıyor; “Mahmut annene cevap versene, annene cevap versene “ oğlunu buluyor, ayağından yaralanmış, çocuk yürüyemiyor, o halde kaçmaya çalışıyorlar, annesiyle birlikte koşarak giderken keskin nişancılar oğlanı vuruyorlar. Bu bir savaş değil kesinlikle cinayet! Kadının biri beddua ediyor Netenyahuya “pislik Yahudinin oğlu, pislik”” yeter pislik!” Hamas halkın daha fazla katledilmesine razı değil, ateşkese razı olmak istiyor, halk istemiyor. İsrail’in geçmişte yaptığı Cenin katliamı hiçbir zaman unutulmayacaktır. İsrail Hava kuvvetleri şehri ve bütün halkı topyekûn imha etti. Gazze direnmezse aynı akıbet Gazze’nin de başına gelecek. İsrail, BM’in okullarını vuruyor, ABD’nin yaptığı evlere ve okullara saldırıyor. Hastaneye enerji veren jeneratörleri vuruyor, hastaların ölmesini temin etmeye çalışıyor. Ambülânsları vuruyorlar. Yaralıları toplamalarına mani oluyorlar. Şehrin her tarafına yangın bombası atıyorlar. Halkı diri diri yakıyorlar. Mısır’da tünelleri imha ediyor. Dünya alçaklık tarihine geçecek olan Sisi, sonunun ne olacağını göreceğiz. Gazze halkı Mursi’yi arıyor. Sisi’ye beddua ediyor. Öldürdükleri insan sayısı günlük ortalama 150 ye çıktı. Halk Ameliyat olamıyor. Malzeme yok bu yüzden tedavisi mümkün olan yaralıların mecburiyetten eli, ayağı kesiliyor. ABD’nin kurduğu ve işlettiği okullar, BM’in okulları bombalanıyor. Görevli Amerikalılar ABD yönetimini tenkit ediyorlar. BM görevlisi ağlayarak durumu anlatıyor: Konuşamıyor. Ağlıyor. Bir kelime söylüyor: Tüneller okulların içinde mi diyor! Halk ölümden korkmuyor, halk cesaretli ancak çaresiz. Şayet zerre kadar vicdanınız varsa bu harekâtın İsrail’in kendini koruma değil sivil halkı imha harekâtı olduğunu görüyorsunuz. Halka broşür atıyorlar, bombalamaya son vereceğiz nerede tüneller varsa bize haber verin(!) Diyorlar. Halk cevap veriyor; biz sokakta da namaz kılarız, bomba atılmasına hazırız. Kadının biri yıkılmış evinin önünde durmuş beddua ediyor; evimden ne istiyorlar evimin içinde tünel mi var? Şu an Gazze halkının sekizde biri evsiz kaldı. Bu sayı en az 200-300 bin kişi demektir. Halk yıkılmış evlerinin önünde toplanmış; “ Kimse İsrail’e sormadı mı? “Taş, ağaç, insan kimse kalmadı. Bu ne vicdansızlık?” İsrail ateşkes ilan ediyor, sivil halk evlerine dönebilir diyor, sivil halk evlerine dönüyor, tekrar sivil yerleşim bölgelerine saldırarak yüzlerce çoluk çocuğu öldürüyor, karaktersiz bir savaş yürütüyor. ABD ve S.Arabistan’ın Ramazandan önce yapıp teslim ettiği evleri yıkarak tek bir aileden 18 kişiyi öldürüyorlar. Asimetrik savaşa karşı koyacak, karşı tarafın gücünü sıfırlayacak bir metot yoktur. ABD Irak Savaşı’nda Sünni direnişi durduramayınca asimetrik savaş konusunda deneyimli, Şii güçlerle anlaştı, İran’dan yardım istedi. İran’la anlaşarak devrim Muhafızlarını Irak’a soktu ve Irak direnişini ezdi. İsrail’de Sisi ile anlaşarak aynı şeyi yapmak istiyor. Sonunda İsrail liderleri kendilerine büyük zafer kazanmış süsü vererek ve kendi sivil halkını kandırabilmek için 32 tüneli yaktık, imha ettik dedi. Çekip gittiler. Bunun üzerine ateşkesten kısa bir müddet önce Filistin Mukavemet Teşkilatı (FMT) 26 füze atarak, Netenyahu’nun yalan söylediğini, İsrail halkını aldattığını gösterdi. İslami Cihat diyor ki;’ tünelleri yıktık, ele geçirdik derlerse yalan söylüyorlar.’ Nitekim direniş örgütlerinin her söylediği doğru, İsrail liderliğinin her söylediği söz, yalan ve propaganda amaçlı olduğu ortaya çıkmıştır. İsrail halkı Gazze’ye yapılan bu son saldırıyı İsrail liderlerinin kendilerini korumak için yaptığını halkı kobay gibi kullandığını söylemektedir. İsrail’de halk yönetimin yalan söylediğine inanmaktadır. İsrail askeri kendini bile koruyamadı. Gazze gibi dar bir alana en modern silahlarla donatılmış 80 bin kişilik ordu ile havadan ve karadan saldırarak ilkel silahlarla donatılmış mukavemeti kıramadı, istikrar harekâtını başaramadı Gazze halkı son bebeğimiz ölünceye kadar FMT’nin mukavemete devam etmesini istemektedir. Halk her yerde haykırmaktadır. Tek bebek kalıncaya kadar direnişimiz devam edecektir. Gazze halkını en çok üzen şey Ramazan ayında, mübarek günlerde Arapların kendilerine sahip çıkmaması (Nerede bu Araplar? Sitemini yapmaları) 200 kadar İsrail askeri kendini topuğundan yaralayarak cepheden kaçmıştır. İsrail halkının haksız işler karşısında gizli bir direniş gösterdiği görülmektedir. Gazze’nin güneyindeki Refah kentini ta ortasından ikiye bölmüşler yarısı Mısır tarafında kalmış diğer yarısı Gazze tarafında, her iki taraftaki evleri 400 er metre boşluk bırakacak şekilde yıkmışlar. Araya tel örgü çekmişler ailelerin, akrabaların yarısı o tarafta kalmış yarısı bu tarafta. İnsanlık tarihi açısından böyle bir zulüm hiçbir yerde görülmez. Mısır bu duruma razı, Mısır’da Sisi İsrail’i kardeş, Filistin’i hasım ilan etmiştir. Neticede; İsrail yoruldu ve netice alamadı, çekildi. BU SAVAŞTAN ALINAN DERSLER İsrail’in artık toprak kazanamayacağı, kazandığı toprakları sindiremeyeceği, genişlemesinin getireceği maliyeti karşılayamayacağı kesinlikle ortaya çıkmıştır. İsrail kara kuvvetlerinin arazi zapt edemeyeceği ve elde tutamayacağı kesinlikle anlaşılmıştır. Demir kubbe denilen hava savunma sisteminin fanteziden ibaret olduğu, hiçbir sistemin mutlak hava savunması sağlamayacağı, mutlak korunma temin etmeyeceği, hasarsız zafer kazanılamayacağı anlaşılmıştır. Hava savunması, karşı tarafın atma vasıtalarını yerinde imha etmeyi temin eden radar takip sistemi ve bu mevzileri imha etmeyi sağlayan uçaklı -füzeli mukabele sistemi; atılmış füzelerin anavatana ulaşmadan veya ulaştıktan sonra hava savunma araçlarıyla imha etmeyi sağlayan korunma sistemini kapsadığı görülmektedir. Bu kapsamda hiçbir sistemin tam korunma sağlamayacağı anlaşılmıştır. İran’ın Hizbullah’a, Hizbullah’ın da Hamas’a öğrettiği gerilla muharebesini kapsayan savunma doktrinin havada ezici üstünlüğe sahip düşman karşısında tesirli bir model olduğu ortaya çıkmıştır. Filistin’in hava savunma imkân ve kabiliyetine kavuşması, İsrail’in büyük şehirlerini, askeri üslerini, nükleer silah depolarını hedef alması buraları tesirli harp başlıklarıyla vuracak hale gelmesi halinde İsrail’in taarruzi doktrinden, savunma doktrinine geçmek zorunda kalacağı değerlendirilebilir. Bundan sonraki aşamada Hamas’ın ve direniş örgütlerinin İsrail içlerine sızacak tüneller kazması, İsrail geri bölgesinde vur kaç taktikleriyle misli ile hasar açacak bir dönüşüm gerçekleştirmesi gereklidir. Tünel sistemiyle düşman derinliklerine sızmak, geri bölgeyi, mühimmat depolarını, nükleer silah ve füze depolarını imha etmek Hamas’ın bundan sonraki hedefleri arasına gireceği değerlendirilmelidir. İsrail için iki yol vardır. 1967 öncesi sınırlarına çekilmek Kudüs’ü insanlığın ortak şehri haline getirerek BM’lere teslim etmek ya da müşterek mülkiyetli bir sistem kurarak husumeti ortadan kaldırmak, kalıcı bir barış yaparak doğal sınırlarına çekilmek, Bundan sonraki aşamada Filistinlilere bulaşmamak. Kimseye dokunmadan hayatiyetini sürdürmek. İsrail için ikinci yol ise etrafındaki birinci kuşak ülkelerde, İstihbarat operasyonları ile iç barışı sekteye uğratmak ve Müslümanların bir araya gelmesini önlemek, savaş makinesini sürekli husumet üreterek çalıştırmak, her fırsatta komşularına saldırmak, bölgeye yabancı güç olarak kalmak. Havaya atılan her cisim sonunda yere düşer misali bölgesiyle kaynaşmayan İsrail’in gideceği yol bu kadardır. Bütün dünya için terör ve fitne üreten bir merkezin silah üzerinden bekasını garantiye alamayacağını yakın bir gelecekte bütün insanlık öğrenecektir. FMT’nin hava savunma kabiliyetini artırması daha tesirli füzelerle vurması halinde, İsrail’in daha ağır insan zayiatına yol açacak operasyonlara gireceği değerlendirilmeli, aynı hasarı İsrail’e de verecek yollar bulunmalıdır. Filistin halkının kanaati şudur; İsrail, saldırmak için daima bahane bulmaktadır. Haksız yere saldırmaktadır. İsrail; Kassam füzesi atıldı, şu kadar asker öldü gibi yalanlar üzerinden dünya kamuoyunu aldatmaktadır. İsrail’in artık genişleyemeyeceği, fiilen tespit edilmiştir. Müslüman dünyasının ortasında savunmasız bir halka karşı bütün Müslümanları aşağılayan bir harekât gerçekleştirilmiştir. Müslüman dünyasının batı karşısında parça parça yenilmemek için birlikte hareket etmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Doğu Türkistan’dan, Orta Afrika’ya; Arıkan’dan Filipinlerdeki Müslümanlara kadar olan sahada bütün Müslümanların sorunlarıyla ilgilenmek ve stratejik derinlik kazanmanın şart olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu harekâtın sonunda; Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres” dedi ki; “İsrail’in askeri seçeneklerini tükettiği, Gazze krizinin diplomatik yollarla çözülmesi gereklidir. “ Bu demektir ki; batı ve onların emrini yerine getirmekten sorumlu devlet adamlarının size saygı duymasını istiyorsanız, bileklerini bükecek gücünüz olmalıdır. Bu harekâtın İsrail açısından kesin sonucu yoktur. Mukavemeti tamamen bitirmesi mümkün değildir. Türkiye ve İran Gazze halkının meşru savunma ve yaşama hakkını desteklediği taktirde İsrail’in barışa mecbur olmaktan başka çaresi kalmaz. ZİHNİYET VE EYLEM BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI Suudi Arabistan Eski Petrol Bakanı Zeki Yamani 90’lı yıllarda, “Osmanlı 400 yıl bizi sömürdü” demişti. “ Petrolün keşfedilmediği, Arabistan’ın hurmadan başka satacak hiçbir şeyi olmadığı, Arapların askere alınmadığı, kavmi necip diye saygı gösterildiği, 400 yıl boyunca tek bir celali hadisesinin görülmediği bir devirde herkesi huzur içinde yaşatan bir devlete sömürgeci demek cehaletin ta kendisidir. Batılı kafa yapısıyla yetişmiş olan bu zatların adları ahmet, mehmet, zeki olabilir aslında bunların özü maykıl, George, Mişel’dir. Bu adamlar kafa yapısı ve kendi milletlerine ters zihniyetle ve batının değer yargısı ile şekillenmiştir. Bu zatlar oryantalist kafa yapılı, idare ettikleri milletlere yabancı, kendi tarihini bilmeyen cahillerdir. Çeşitli Arap ülkelerinde ve Türkiye’deki batı işbirlikçisi adamlar tasfiye edilmediği müddetçe İslam dünyası bir araya gelemez: Türkiye’de merkez medya, amiral gemisi, parelel cemiyet ve kendilerine ilerici batıcı adı verilen bir takım zatlar batılı değerler uğruna İslam’a ve kendi milletlerine karşı ölümüne savaş açmıştır. Laik, demokratik ve özgürlükçü değerler adını taktıkları değerler üzerinden milletimize, dinimize ve bizzat Allah’a saldırdıklardı görülmektedir. İslami değerleri ilkel ve geri kafalılıkla eşdeğer, İslam coğrafyası ile ilgilenmeyi ve onun en son dinine mensup olmayı geri kalmışlık ve cehalet olarak gören monşer zihniyetinden biran önce kurtulması gereklidir. Gazze Savunması göstermiştir ki düşmana karşı her zaman mukabele edilir, inat edilirse düşman mutlak surette mağlup edilir. Ancak içimizdeki İngilizler (İslam dünyasının genelinde etkili olan batı lobisi) kontrol altına alınmadığı sürece İslam dünyası aşağılanmaktan kurtulamaz. Halkın enerjisi içte birbiriyle mücadele ederek tükenir. Birinci ilke; içte ve dışta birlik… Türkiye’de ve dünyada birlik… İslam dünyasında birlik… İkinci ilke kendine güven ve üstün olduğunu bilme şuuru: “İnanıyorsanız üstünsünüz” şuurunu genelleştirmek… Batı karşısında ezilmemek, Dinin ve İslam’ın izzetini korumak… Üçüncü ilke; bir gücü yenilmez olarak tasavvur ederseniz, asla yenemezsiniz. Batıyı aşmaya karar vermiş gençler yetiştirmek temel hedef olmalıdır. Bir sistem dâhilinde Devletimizi yıkmak için batı hudutlarımızı yıktılar, Balkanları boşalttılar, Müslümanları Avrupa’dan kovdular, şimdi güneyden temelimizle oynuyorlar. Bu oyuna artık son vermenin zamanı gelmiştir. Türkiye’nin savunması Gazze’den başlar. İmparatorluğumuz bir asır önce Gazze Savaşlarını kaybettikten sonra yıkıldı, kaybettiği topraklara bir daha hâkim olamadı. Türkiye hiçbir zaman eski gücünü bulamadı. Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması Gazze direnişini zafere ulaştırmasıyla mümkün olacaktır. Bunu İran yaparsa; İslam dünyasının lideri İran olacaktır. İşe ilk önce ümmetin birliğini sağlayacak araçlar üzerinden başlanmalıdır. Gazze halkı bir ay süren bombardımana dayandı. Büyük fedakârlık gösterdi. Bir kadına soruyorlar, yakınlarını, evini her şeyini kaybetmiş, başlıyor feryat etmeye “ Araplar nerede ?” diyor. Evet, yardım beklediği açık… Kardeşliğin müşkül zamanlarda ortaya konması gerektiğine şüphe yok… Ancak bu ifade ümmet birliğinin parçalandığını Filistin’de bile etnik temelli bir düşünce sisteminin halkın zihnine yerleştiğini göstermektedir. Hâlbuki Gazze’ye yardım etmesi gerekenler sadece Araplar değil, tüm Müslümanlardır! Kullanılmayan gücün toplam değeri sıfırdır. Güç kullanmak için vardır. Güç olmadan, güç kullanmadan diplomatik yeteneklerinizi tesirli kullanamazsınız. Zamanında ve yerinde güç kullanmamakta güç israfıdır. Silahlar, malzemeler, taktik doktrinler kullanılmadığı ve denenmediği taktirde gücünüzün ne olduğunu sınayamaz, gerçek gücünüzü bilemezsiniz. Baskına uğramanız, hayal kırıklığı ile karşılaşmanız her zaman mümkündür. Tarih boyunca birçok devlet ve devlet adamı oyuncak kolleksiyonu gibi silah yığmış, buna dayalı olarak kendini güvenlikte hissetmiş, ancak mağlubiyetten kurtulamamıştır. Silahın ve taktiğin değeri düşman karşısında denenerek anlaşılabilir. Tecrübe, teknoloji, yenilmez irade, doğru hedef tayini, tehditleri önceden algılama ve gecikmeksizin mukabele stratejinin değişmez prensibidir. Türkiye’nin istihbarat toplama ve istihbarata karşı koyma kapasitesi işbirlikçi cemaat ve hasım istihbarat örgütlerince ciddi şekilde hasara uğratılmıştır. Elektronik istihbarat, siber savaş teknikleri, uzaya gönderilecek istihbarat araçlarının yerli ve milli imkânlar kullanılarak üretilmesi ve geliştirilmesi, kendi fırlatma üslerimizden atılması, bu tür işlerde müttefiklere güvenilmemesi, bize özel sırlarımızın olması temel prensip kabul edilmelidir. Türk özel kuvvetlerinin, ayrı bir kuvvet olarak yapılandırılması, çapının kolordu seviyesinin üstüne çıkartılması, uzak ve yakın ilgi alanlarında cesaretle kullanılması, bölgemizdeki İslami direniş örgütlerinin eğitilmesi, bu tür dost örgütlerin Türk özel kuvvetlerinin alt ünitesi haline getirilmesi sağlanmalıdır. İslam dünyasında eylem ve fikir birliğinin sağlanması, sahada kullanılan yumuşak güç unsurlarımızın hasım güçlere karşı yerli halkın da desteğini alarak hasar verecek kapasiteye ulaştırılması girdiği yerlerden çıkartılamaması lazımdır. Bölge ve İslam ülkelerinin subaylarının mutlaka Türk Harp okullarında yetiştirilmesinin sağlanması, müşterek bir zihniyet üzerinden birleşmenin temin edilmesi, müşterek bir dini eğitim sisteminin kabulü ve uygulanması sağlanmalı Müslüman ülkelerin birbirlerini tehdit olarak algılamasına son verilmelidir. İslam coğrafyasını bir vücut ve tek bir bütün olarak algılayan müşterek anlayış geliştirilmelidir. ÖRNEK TUNEL TİPİ MEVZİLERDE SAVUNMA YAPAN PUSU TAKIM MEVZİİ (ÖRÜMCEK AĞI/ KAPANI) Tüneller yerin 10 ila 20 metre derinliğinden geçer. Esas ve şaşırtma tünellerinden oluşur. İleri mevzi tünelleri iki ucundan da çıkılacak şekilde inşa edilmiştir. Civarında personelin mevzi değiştireceği 1 ila 3 tane boş tünel bulunur. Bunlar V,Y,Z,S,T,X şekillerinde inşa edilebilir. Mühimmat ikmaline imkân verecek genişlikte olur. İçeriye atılacak zehirli gaza karşı tünelin diğer uzantılarını birbirinden ayıracak kum torbaları depolanır. Tünel inişli çıkışlı ve zikzaklı yapılarak zehirli gaz ve yangın bombalarına karşı emniyet altına alınır. Tünellerin içinde personel sığınakları, mühimmat ve yiyecek depoları bulunur. Her takım bağımsız mevzilerden oluşan direnek noktasıdır. Takımlar birbirlerinin mevzilerini bilmezler. Takımlar kendi bölgelerine giren düşman araç ve silah topluluklarına karşı daima aktif şekilde mukabele eder. Tünel kazmak devamlı faaliyettir. Pratik araç ve malzemelerle düşman yığınaklarına karşı yer altından yaklaşmak esastır. (Her takımda hızlı kazı malzemeleri bulunur.) Mevziler mümkünse İsrail topraklarının içine kadar uzatılır. Düşman silah, cephane ve araç topluluklarına arkadan taarruz etmeye gayret edilir. Bir takım elde mevcut silah ve malzemeye göre yeterli miktarda timden oluşur. Tim sayısı arazinin durumuna, taktik ortama göre 5-15 arasında olabilir. Bir takım aşağıdaki timlerden oluşur.  Tanksavar timi  Uçaksavar timi (Alçak ve orta irtifa hava savunması yapacak silahlarla donatılmış)  Mayın timleri  Pusu Timi  Roket Timi  Diğer timler (İhtiyaca göre belirlenir. Her tim 3-5 kişiden oluşur. Bağımsız hareket eder. Düşman tankları, ZPT’ları ve araç toplulukları takımın sahasına girdiğinde tam vuruş mesafesine geldiğinde timler düşmanı imha etmek üzere harekete geçer. ŞEKİL-1 Örnek takım savunma mevzii (Mevzii tamamen tünellerden oluşur.) Düşman toplu hedefleri kırmızı renkli daire ile gösterilmiştir. Timlerin görevi kendi sahasına giren düşman araçlarını imha etmektir. Mevzisi düşman tarafından tespit edilen timler komşu tim veya takım bölgesindeki diğer tünellere kaçar. Tünelin bir ucundan girer diğer ucundan çıkarak düşmanı pusuya düşürür. Takım savunma tünelleri 500-1000 m genişliğindeki alanı kapsar. Takımlar ileri geri kademeli olarak mevzilenir. ŞEKİL 2 Düşman taarruzu karşısında tünel pusu takımının hareket tarzı Kırmızı renkli elips şeklinde gösterilen daireler düşman toplu hedeflerini temsil eder. V,Y,Z,S,T,X şeklindeki her bir mevzi bir timin faaliyet yeridir. Timlerin yedek ve değiştirme mevzileri de mutlaka hazırlanmalıdır. Kirpi Kapanı Tipi savunmada her takım kendi kendine yeterli silah ve mühimmatla donanmıştır. Timlerin vazifesi azami sayıda düşman silah ve malzemesini imha etmek, taarruz etme cesaretini kırmaktır.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.