Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
GAZZE SAVUNMASI
GAZZE SAVUNMASI İSRAİL BARBARLIĞI 23.07.2014 SUAT GÜN   FİLİSTİN VE GAZZE’DE TERÖR, ZULM VE FESAT ÜRETMEK İÇİN KURULMUŞ ÇETE DEVLETİ’NİN SOYKIRIM HAREKÂTI Bütün Dünyanın gözü önünde barbar bir soykırım harekâtı yapılıyor. Aynı harekât 5 yıl önce 2009’da da aynı acımasızlıkla yapılmış, o tarihte 1500 masum insan katlettiler 5000 kişiyi yaraladılar. Gazze’nin yüzölçümü 360 km² dir. Uzunluğu 41 km, genişliği ise 6 ile 12 km.ler arasında değişen Gazze Şeridi`nin dar alanında km²’ye 5000 kişi düşmekte ve 1.5milyon insan yaşamaktadır. Gazze’de yaşayan halk açık hava hapishanesinin soykırım mahkûmları gibidir. Yılın her saatinde İsrail savaş uçakları insansız hava araçları uçmakta canının istediği zaman mermi yağdırmaktadır. Şimdi yeniden İsrail saldırmaya başladı Gazze halkının tepesine fosfor ve çivi bombası yağdırıyor. Bütün dünya bu vahşeti naklen seyrediyor. İsrail’in kurulduğu günden bu güne kadar gelen bütün devlet adamları teröristtir. Hatta Yazar Yılmaz Dikbaş yayınladığı bir kitabında bu zatlara “Efendi Teröristler” adını takmıştır. İsrail’de cumhurbaşkanlığı yapmış olan David Ben Gorion ve sonra gelenler İzak Ben Zvi, İzak Navon, Efraim Katzir, Zalman Shazar Ezer Weizman,Chaim Weizman, Haim Herzog, Şimon Perez gibi zatların tamamı katil ve eli Müslüman kanına bulaşmış canidir. İsrail Başbakanlarından; İrgun terör örgütü lideri Menahem Begin, Golda Meir, Yigal Alon, İsak Şamir, Levi Eşkol Ehud Barak, Ehud Olmert, Sabra ve Şetilla canavarı Ariel Şaron, Netenyahu 1967 ve 73 savaşlarında çarpışmış fanatik bir ırkçı hepsinden daha azılı teröristtir. İsrail’in terör devleti olmasına itiraz eden Moşe Şaret ve İzak Rabin tasfiye edilmiştir. İzak Rabin Mossad’ın tertiplediği bir suikast sonucu öldürülmüştür. Terör; İsrail tarafından adeta kutsanmış, adeta hayatın tabii gereği haline getirilmiş bir yöntemdir. Yakın zamanda tanıdığımız, İsrail’in şirin yüzü olarak gözüken Tzipi Livni (İrgun’un şeflerinden Eitan Livni’nin kızı, Mossad ajanı) Avrupa’da yaşayan Filistin liderlerine yönelik suikast ve sindirme operasyonlarında görev alan bir azılı Müslüman düşmanı bir kadındır.) İsrail için yapılacak en iyi isimlendirme şüphesiz ki terör üretmekle görevlendirilmiş maşa devleti tanımı olacaktır. Sağduyu ve vicdan sahibi bazı Yahudi âlimlerin söylediği şudur: ABD desteği olmadan, Amerikan onayı olmadan, İsrail bu yaptıklarının yüzde birini yapamaz. Bunlar Amerika destek verdiği için yapılıyor. Mesele Amerika’da bitiyor. Terör devletinin kuvveti ABD’den geliyor. İSRAİL SALDIRISI NASIL BAŞLADI NASIL GELİŞTİ? Hava saldırısı ve ağır bombardımanı müteakip 8 bin asker tanklar ve ZPT’ler eşliğinde kuzey ve doğudan Gazze`ye girdi. Bu sayı zamanla 60 bine çıktı. İsrail yedek askerlerini seferber etti. İsrail’in Gazze`ye kara saldırısının başlamasının ardından kuzey ve güney yönlerinde 1,5 kilometre ilerlediği, Hamas’ın savunma hatlarını bulamayınca bu bölgelerde siper kazarak mevzilenmeye başladığı görüldü. Gazze`deki görgü tanıkları özellikle denizden çok yoğun bombardıman altında olduklarını, İsrail gemilerinin hedef gözetmeksizin sahil şeridini bombaladıkları, halkı evsiz bırakmak için bütün binaları yıkmaya çalıştıklarını söylüyorlar. Halkı açlığa ve susuzluğa mahkûm etmek için temiz su kaynaklarını bombaladılar. Yaraladıkları insanların ölmesini temin için 10 tane hastaneyi, halkın sığındığı okul ve camileri vurdular. Kaçacak hiçbir yer bırakmadılar. Bütün bunlar yapılırken İsrail askerleri şehirdeki hasara sevinip soykırım dansı yaparak oynadılar. Bar Ian Üniversitesi öğretim üyesi Öğretim görevlisi Dr. Mordechai Koder ” Hamas’ı caydırmak için militanların annelerine ve kız kardeşlerine tecavüz edilmesi gerektiğini söyledi.” İsrail savaşa daha başlangıçtan itibaren savaş suçu işleyerek, sivil halka karşı yasak silahları kullanarak, yeni silahları deneyerek başladı. Girdiği yerleşim birimlerinde 8-10 yaşındaki çocukları tutuklayıp askeri araçlara bindirdiği görüldü. İsrail savaşın başlangıcından itibaren kirli yöntemleri uygulayarak, yasak silahları kullanarak bilinçli olarak can kayıplarını artırmaya çalıştı. Batı Şeria’da gösteriler başladı. Protestoları dağıtmak için İsrail polisi Mescid-i Aksa`nın da bulunduğu Harem-i Şerif`e girdi. İsrail güvenlik güçleriyle Filistinliler arasında Mescidi Aksa`da çatışmalar yaşandı. İsrail yönetimi, Kudüs`te 50 yaş altı erkekler ve 40 yaş altındaki kadınların Mescid-i Aksa`ya girişini yasakladı. İsrail uçakları, Şucaiye`de yoğun bombardımana başladı. Aynı bölgede top mermisi tank top atışı bombardımanı yoğunlaştırdı, halkın üzerine çivi(ok) bombaları attı. İsrail birlikleri mukavemet noktalarını tespit etmeye çalışıyor. Hamas`ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları tarafından yapılan yazılı açıklamada, Refah`ın doğusundaki Hasinat bölgesine girmeye çalışan İsrail özel güçlerine karşı yüz yüze çatıştıklarını ve İsrail askerlerinin büyük kayıp vermesi üzerine geri çekildiklerini duyurdu. Operasyonun ikinci günü Han Yunus`un doğusuna sızmaya çalışan İsrail özel kuvvetlerinin, çatışmaların ardından geri çekilmek zorunda kaldığı görüldü. Gazze`nin üç farklı bölgesine girmeye çalışan İsrail özel kuvvetlerinin, Hamas`ın İzzeddin el Kassam Tugayları ve Filistinli gruplar ile girdikleri şiddetli çatışma sonucu geri çekildikleri bildirildi. Bir Arap televizyonunda İsrail sözcüsü ile bir röportaj yayınlandı: Spiker soruyor: Sivil halkı bombalıyorsunuz, bu nasıl bir şey? -Hamas halkın arkasına saklanıyor. -Onbeş katlı binayı vurmanızın gerekçesi ne? Hamas 15. Katta mı oturuyor? -İsrail’in savaş metodu tamamen insancıl, biz insancıl bir halkız! Bizim Filistin halkı ile bir meselemiz yok! -Camilere iftar vakti saldırmanızın gerekçesi ne? Camiler Filistin halkının… -Hamas her yere saklanıyor, onları vurmazsanız, terörizmi bertaraf edemezsiniz! -Hamas’ın sivillerin arkasına saklandığını ispatlayın, bir tane delil getirin? Hamas sözcüleri İsrail gelsin bizimle savaşsın, masum halktan ne istiyorlar diyor? Niye Hamas’la savaşmıyorsunuz? -Hamas lideri Halit Meşal lüks otellerde kalıyor, villalarda yaşıyor, yiyip içip geziyor, sizi de burada ateşe atıyor. Anlaşılan Meşal’ın diplomatik dehası İsrail’in canını ciddi şekilde acıtmış! Filistin’de halktan rastgele biri ile Tv muhabirleri konuşuyor: -Bu yapılanlara ne diyorsunuz? -ABD ili İsrail aynı şeyi düşünüyor. Bizim için zulüm bakımından ABD ile İsrail arasında bir fark yok. -ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ateşkes için dolaşıyor. -Saldıran taraf Filistin halkı mı? -Tankları topları toplayıp Telaviv’i dövmeye biz mi gittik? -Savaşı kendileri başlattı. -Bay Kerry İsrail zor duruma düşerse, durumu kurtarmak için bunları yapıyor. Amerika kesinlikle insani gaye ile hareket etmiyor. Arapların, Müslümanların düşmanı. İSRAİL’E YÖNELİK TEPKİLER İsrail saldırıları karşısında hangi ülkeler ne gibi bir tepki verdi, ona baktığımızda İsrail’i cesaretlendirenlerin kimler olduğu, ikiyüzlü demeç verenlerin durumu açıkça görülmektedir: “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır.” ABD “Orantılı güç kullansın!” İngiltere Şili İsrail’le bütün ticari ilişkilerini kesti. Küba Lideri Castro “yapılanlara şerefsizlik dedi”. Venezüella İsrail Büyükelçiliğini kapattı. Fransa Dışişleri Bakanlığı`ndan yapılan açıklama: Harekâtı endişeyle karşılıyoruz, İsrail`i ölçülü hareket etmeye çağırıyoruz. Sivillerin korunması esastır. Almanya; Merkel; “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır.” Çin’in BM GK Daimi Temsilci Liu, "Çin, güç suiistimalini kınar ve her ne mazeretle olursa olsun sivil can kayıplarına yol açan eylemleri kabul edilemez bulur" (Kendileri D. Türkistan’da Urumçi’de orucu yasakladı, her gün katliam yapıyorlar. Tencere dibin kara misali davranıyor.) Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus, Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres`le telefonla konuştu. Papa, endişelerini dile getirdi ve düşmanlığın bitmesi için çağrıda bulundu. (İsrail dinler mi? Papazda kim ki?!) Cumhur Başkanı Abdullah Gül; “Özellikle İsrail`in bu kural tanımaz saldırganlığı sadece Filistin`de değil, dünyanın her tarafında da nefret tohumlarını saçmakta ve dünyanın radikalleşmesinde İsrail`in çok büyük sorumluluğu olmaktadır.” Bir taraftan yaşanan insani acılar, bir tarafta zulüm ve saldırganlığın bir an önce durması gerekir. Güvenlik Konseyini, çok acil şekilde İsrail`in saldırganlığını durdurmaya dair çok kuvvetli bir tedbir ve açıklama yapmaya davet ediyorum. (Bu ifadelerden sonra BMGK toplandı, nerede ise İsrail’i haklı bulan boş bir temenni yayınlayarak dağıldı. ABD Türk Cumhurbaşkanı hiçe sayan bir tutum belirledi.) Sisi’nin Mısır’ı Gazze’ye yardım gitmesine mani oluyor. Kapıları kapalı tutuyor. Erdoğan; "İsrail eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. Ama İsrail`in zulmüne, cinayetlerine ses çıkarmayan dünyadaki her bir ülke, her bir toplum da bu kara lekeyi sonsuza kadar alnında taşımaya mahkûm olacaktır.” Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; “Gazze`de tek taraflı değil, müzakere edilmiş kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var. Türkiye herkes sessiz kalsa da İsrail`in bu zulmüne karşı sessiz kalmayacaktır. “ İsrail’in kanlı saldırılarına karşı vicdanından gelen sözleri söyleyen Türkiye Başbakanı’na ABD sözcüsü şu cevabı verdi. “Bu tür proaktif konuşmalar dikkati dağıtır, acil ateşkes sağlanmasına mani olur.” Yani ABD diyor ki: İsrail’in bir miktar Filistinli öldürmesine müsaade ettik, bunun ne kadar olacağını biz de bilmiyoruz. Bırakın öfkesi dinene kadar vursunlar, ne zaman yorulurlarsa dururlar. İşin ilginç tarafı BMGK toplandı, ABD dışındaki dört daimi üye doğru dürüst bir karar tasarısı çıkartamadılar. Neredeyse ABD’nin istediği yönde ve İsrail’i haklı bulan saçma sapan bir metin kabul edilerek yayınlandı. İSRAİL’İN OPERASYON İÇİN İLERİ SÜRDÜĞÜ BAHANELERİN ASLI ASTARI YOKTUR. Batı Şeria’da üç gencin trafik kazasında öldüğü, cesetleri bulan Filistinlilerin, bunları hastane morguna kaldırması üzerine, vay bunları siz öldürdünüz diyerek ayağa kalkan İsrail, Filistinli Arapları suçladı. Bunları siz kaçırdınız ve öldürdünüz diyerek 14 yaşındaki bir Arap çocuğa benzin içirip yakan Yahudi yerleşimcilerin zalim tepkisine rağmen, İsrail’in haksız öfkesi, kudurgan saldırganlığı artarak devam etti. Aslında bölgede vuku bulan bütün ajitasyonları ve provokasyonları İsrail ve onun istihbarat örgütleri yapmaktadır. İçine sızdırdıkları adamlarla bir Yahudi’yi, bir yerleşimciyi veya bir askeri, bazen bizzat kendileri öldürerek, bazen bir Araba öldürterek, istedikleri bahaneyi her zaman yaratabiliyorlar. El Cezire Tv, İsrail Askeri Sözcüsü ile yapılmış bir röportajı yayınladı, konuşmalar şöyle: Bu savaşı kim başlattı? -Hamas! -Hamas size ne yaptı? -Okullardan, hastanelerden füze atıyor. (Yalan söyleyerek, İsrail’in kudurgan saldırganlığını meşrulaştırmaya çalışıyor.) -Ambülânslardan da füze atıyorlar mı? (Dalga geçerek) -Ambülânslar Hamas militanlarını hastaneye taşıyor. İsrail Askeri sözcüsü El Cezire muhabirine soruyor? -El Cezire Gazze’de sadece kadınları, çocukları sokakta kaçışan insanları gösteriyor? Hamas nerede? Suskunluk… Sonra kendisi söze devam ediyor. -Biz meşru işler yapıyoruz. (Bunları söylerken yüzündeki ifade ve ses tonundaki kararlılık o kadar şiddetli ki, öfkesinden kuduracak gibi konuşuyor) -Biz yüz bin kişiye telefon açtık evlerinizi terk edin dedik neden terk etmediler? Üç günden beri terk etmiyorlar! Yüz bin kişinin evini yıkacaksınız, bunlar nerede kalacaklar? (cevap yok…) -Bu insanlar nere gidecekler? Kapılar kapalı. Hiçbir çıkış yok! -Onlar böyle istedi. 100 bin kişiye telefon açıyorlar, evlerinizi boşaltın, bulunduğunuz yerde Hamas var, bombalayacağız. Sucaiye’de yüz bin kişi yaşıyor. Düşünün yüz bin kişinin evini yıkmaya karar vermişler. İnsanlık tarihi boyunca böyle bir zulüm görülmüş müdür? Bu insanlar nereye gidecek, nerede yaşayacak, ne yiyecek, ne içecek, bu durumun meşru müdafaa olarak savunulmasına imkân ve ihtimal var mı? Arap Tv’lerini seyrediyorum; manzara şöyle: “Kaçışan kadınlara soruyorlar: Nereye gidiyorsunuz? Şu tarafa doğru, daha önce şuradaydık, (eliyle göstererek) o tarafa doğru kaçmıştık, orayı da bombaladılar, bu tarafa geldik, her gittiğimiz tarafa bomba yağıyor, ne tarafa kaçacağımızı bilmiyoruz. Bir o tarafa bir bu tarafa gidiyoruz. Nereye gidiyorsak oradan geliyorlar.” Çoluk çocuk pijama ile kaçıyorlar. Sağ kalanlarımız ölümün gelmesini bekliyoruz. Kimin ölüp, kimin sağ kaldığını bilmiyoruz. Kimin ne zaman öleceği belli değil! Nereye gideceğiz? Konuşmaları! “Okula sığındık, biliyoruz burayı da bombalayacaklar.” Görüyorsunuz; uçaklar tanklar, toplar her taraftan ateş yağdırıyorlar, her tarafa bomba yağıyor, nereye kaçacağız. Senelerce çalıştık, ev yaptık, işimizi bir seviyeye getirdik. Her şey bir anda bitiyor. Her şey sıfır oluyor. Evlerimiz, arabalarımız, dükkanlarımız yerle bir ediliyor. Bir kadın konuşuyor: Canımızı kurtarmaya çalışıyoruz. Bir evimiz var, onu istiyorlarsa gelsinler verelim. Bizden ne istiyorlar!? İlaç yok, önce ilaç, sonra gıda… Ameliyatlar narkozsuz yapılıyor. Hastanelerin koridorları yaralılarla dolu… Doktorlar uykusuz uykusuz ameliyata girip çıkıyorlar. Kapılar kapalı olduğu için gönüllü doktorlar gelemiyor. Dün özürlüler yurdunu bombaladılar. Sakatlardan ne istiyorsunuz? Dört günden beri ne yiyecek bir şey var, ne su, ne ilaç konuşmaları… Ramazan günü, bütün dünyanın gözleri önünde iğrenç cinayet işleniyor. Yapılanlar bilgisayar oyunu gibi sergileniyor. Bu zulme Allah’ın razı olacağını sanıyorlar! Özellikle kutsal ayda böyle bir operasyonun yapılması İslam Dünyasını özel olarak Türkiye’yi aşağılamak için icra ediliyor. GAZZE’NİN DURUMU Gazze semalarında bulut yok, uçak sesleri hiç susmuyor, üç beş saniyede bir kırk kilometre ötede duyulan patlama sesleri geliyor. Bütün binalar sallanıyor. Şehir ağır bir bombardıman altında. İsrail hava kuvvetleri ABD’nin verdiği büyük çaplı sığınak delici bombaları kullanarak savunma hatlarını imha etmeye çalışıyor. Koca binalar tek vuruşta yıkılıyor. Menzili 40 kilometre civarında olan tank toplarının ve topçu taburlarının gurup ateşi şehri tamamen imha etmeye yönelik olarak aralıksız patlıyor. Seken veya isabet eden mermiler sokaklarda yüzlerce insanın ölmesine yaralanmasına ve sakat kalmasına sebep oluyor. Helikopterlerden beyaz fosfor ve pudra bombası atılıyor. Bizzat evlerin ve insanların üstüne atıyorlar. Öyle insanları korumak morumak yok, hepsi yalan! Bazı uçaklar şehrin üzerine baloncuk dağılmalı çivi bombası atarak sivil halkı katletmek için toplu hedef tespitine çalışıyor. İnsansız hava araçları ve uçakların uçuş gürültüleri Azrail gibi semalarda uğultu yaparak dolaşıyor. 48, 56 veya 67 savaşı göçmeni yaşlılar yere örtü sermiş oturuyorlar kendi aralarında konuşuyorlar. Biri, benim tarlamın yerinde Şaron’un çiftliği var, diyor. Ansızın bir Apaçi helikopteri tepelerinde beliriyor. İnsanlar ölümü kanıksamış kaçmıyorlar bile. Onların tek endişesi gençler ve çocuklar ölmesin! Şehrin kanalizasyonu meydandaki bir çukura akıyor. Şehrin alt yapısı yıkılmış, yollar tahrip edilmiş. Daha önceki Gazze saldırısının enkazı bile kaldırılmamış, elektrik yok, su yok. İnsanlar umutsuzluğa mahkûm edilmiş… Rastgele birinin bir yakınını mutlaka İsrail öldürmüş bulunuyor. İşin ilginç tarafı yoksulluk kanıksanmış, yoksul olmak tabii bir şeymiş gibi halk tarafından benimsenmiş. Guardian`ın Kudüs muhabiri Peter Beaumont: Bu sabah Gazze`de çok fazla ölüm gördüm, çok çocuk vardı. Gerçekten şok edici sahneler gördüm. Bir adam iki yaşındaki oğlundan geriye kalanları bir poşete koyuyordu. Üçkardeş yatak odalarında vuruldu. Son günlerde karşılaştığım sahnelerin birçoğunda çocuklar var. Sahneler dayanılır gibi değil… İsrail`in Gazze Şeridi`ne yönelik saldırıların en büyük hedefi çocuklar oldu. Bölgedeki birçok hastane 10 gündür süren bombardıman nedeniyle kullanılamaz halde. Taşınabilen yaralılar Gazze`deki Vefa Hastanesi`ne getiriliyor. İsrail uçakları hastaneleri de vuruyor. Ambulanslar yaralılara ulaşamıyor. İsrail uçakları ambülânsları da vuruyor. İsrail bombardımanın ikinci günü saat 13 de iki saatlik ateşkes ilan ediyorlar, On beş dakika sonra ateşkesi kendileri ihlal ediyorlar. İsrail’in her sözü, her hareketi ahlaki sınırdan uzak… Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi: Gazze`de evleri hasar gördüğü veya yıkıldığı için barınma ihtiyacı olan 96 bin 400 kişi var, Gazze`de ölüme ve yaralanmaya şahit olan veya evini kaybeden 57 bin 900 çocuğun psikolojik desteğe ihtiyacı var, diyor. (Bu rapor bu harekâttan önce yayınlanmıştı) Davutoğlu; “Bir insanlık trajedisiyle karşı karşıyayız. Herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi lazım! İsrail çocukları ve kadınları katletmeye devam ediyor. Dün gece iki kez BM Sekreteriyle görüştüm. Dün ABD Dışişleri Bakanı`yla 45 dakika görüştüm. “ John Kerry “ Her iki taraftan da çok kan döküldü. Gazze’deki insani kriz gittikçe kötüye gidiyor. Sonuç: Bu cinayetin suç ortağı ABD ve onun dümen suyundaki batı dünyası, kendi destekledikleri cinayet şebekesinin iğrenç cinayetini Neron vari iştahla seyrediyor. TÜRKİYE’NİN YAPICI TUTUMU Türkiye, özet olarak Sn. Başbakan’ın ağzı ile şöyle diyor: Ateşkes, bir tarafın ateşi canı istediğinde kesip canı istediğinde devam etmesi değildir. Biz ateşkes için elimizden geleni yaptık. Türkiye olarak hedefimiz saldırıların derhal durdurulması için uluslararası toplumu harekete geçirmek için, kararlıyız. İsrail, Filistin`de Ulusal Birlik hükümeti kurulmasını hazmedemedi. Bunu dağıtmak için saldırıyor. Eğer İsrail tünellerden rahatsızsa ablukayı kaldırsın. Barbarca yöntemler uygulanıyor. Filistin`e insani yardım için kapıların açılması lazım. Bu olay da göstermiştir ki, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ihtilafa düşmesinin bedelini hep Filistin ödüyor. Herkes sessiz kalsa da, Türkiye hiçbir şekilde sessiz kalmayacaktır. Erdoğan; “BM Güvenlik Konseyi`nde 5 daimi üye var, aralarında bir tane Müslüman yok. İstediğiniz kadar BM Genel Kurulu`nda konuşun, netice almak mümkün değil. BM`nin İsrail hakkında aldığı kararların uygulanabilirliği yok. Herkes bu coğrafyaya sırtını dönebilir ama biz asla dönmeyiz. “ Batı, suskunluğu ve İsrail`e dolaylı desteği ile Filistinlilerin katline ortak oluyor. Zalimin karşısında mazlumun yanında yer alma erdemini yeniden Türkiye`ye kazandırdık. Bombalardan kaçan insanları bombalara teslim etmek gibi bir lüksümüz yok. Zalimler tarih boyunca mutlaka kaybetmişlerdir şimdi de kaybedecekler. Filistin İsrail’in soykırım girişimime maruz kalırken, bu olay, bizi inanın derinden yaralıyor. Başbakan her şeyi en veciz şekilde özetliyor. Vicdan sahibi iseniz. İnsanlıktan nasibiniz varsa bu hadiselere sessiz kalamazsınız! OPERASYONUN GAYESİ NE? Burada bütün dünyanın algılamadığı veya anlamadığı nokta şudur: İsrail Filistin direndiği için, füze attığı için saldırmıyor. Güçsüz olduğu için, orantılı mukabelede bulunamadığı için saldırıyor. Bütün derdi Gazze ve Batı Şeria’yı boşaltmak. Mümkünse, gerekçe bulabilirse halkın tamamını imha etmektir. İsrail daha önceki Güney Lübnan’da Litani Nehri’ne kadar olan sahayı ele geçirmek için Hizbullah’a karşı savaşmış yapılan kara muharebelerini kaybetmiştir. Bu harekât göstermiştir ki; İsrail gücünün sonuna gelmiştir. Bölgedeki direniş örgütlerinin tek eksiği etkili hava savunması yapamamaları, tanksavar savunması ile İsrail kara birliklerine ağır hasar verememeleridir. İsrail’in ezici hava gücü, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri için büyük tehdittir. ABD henüz kendi ordusunun envanterine sokmadığı en modern silahları İsrail’e vermekte, yeni silah ve mühimmatları burada denettirmektedir. İsrail’in Güney Lübnan’da hasar alması, Gazze’de bunun tekrar etmesi neticeyi değiştirmeyecektir. İsrail’in ezici hava gücü, hava savunmasındaki etkinliği “demir kubbe denilen hava savunma sistemi”, nükleer silahlara sahip olması barışı tehdit eden en büyük sorundur. ABD, bu terör devletini, İslam ülkelerini hor ve hakir göstermek için bilinçli olarak desteklemektedir. Bu yolla İslam’ın cazibesini, iç dinamizmini tutarsız hale getirmek, insanlığın kurtuluşunda tek yol olduğu fikrini akamete uğratmak istiyor. Terör devleti; 2008’den önce Gazze Bölgesindeki mukavemetin silahtan tecrit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, Gazze etrafındaki ablukayı daraltmış, her türlü yardım girişini yasaklamış, Gazze`nin kuzeyinde, güneyinde ve batısında “Yahudi Yerleşim Yerleri” inşa edeceğini açıklamıştır. Terör devletinin şimdiki hedefi ABD desteğine dayanarak bütün Müslümanları Şeria vadisi ve Gazze’den söküp atmaktır. Uyguladığı imha politikası, sivil halka hedef gözetmeden saldırması, iskân politikasını tamamen bu hedefe matuf olduğu için sivil halka karşı imha harekâtı uygulanmaktadır. Şunu bilmeliyiz ki Gazze bittiği an sıra Türkiye’ye gelecektir. Gazze’yi kaybettiğimizde imparatorluğumuzu kaybetmiştik. Gazze düşerse bu defa Türkiye düşecektir. Gazze Türkiye savunmanın ileri karakol noktasıdır. Nedip edip Gazze’yi İsrail’in yutamayacağı demir leblebi haline getirmek Türkiye’nin borcudur. Türkiye’nin tekrar kendisine gelmesinin, büyük güç olmasının çıkış noktası Gazze’dir. Gazze Türkiye’nin gerçek kimliğini kazanmasının da çıkış noktasıdır. Gazze Türkiye’dir, Türkiye Gazze’dir. FİLİSTİN’DE NASIL BİR SAVUNMA STRATEJİSİ GELİŞTİRİLMELİDİR? HARİTA: 1 Filistin halkı şunu adı gibi biliyor. Yerini terk ettiği an bir daha yurduna dönemez. Mülteci kamplarına gidenler bir daha dönmedi. Yurdunu yuvasını her şeyini kaybetti. Vatanını kaybettiği zaman her şeyini kaybedecektir. Zaten şimdiye kadar yapılan çatışmalarda herkes bir yakınını kaybetmiş durumda. Sonu ne olursa olsun kaybetmek, ölmek sorun teşkil etmiyor. 2000 yılından 2013 sonuna kadar 7.096 Filistinli ve 1.114 İsrailli hayatını kaybetmiş durumdadır . Taraflar arasındaki kayıp nispetsizliği aşırı silah üstünlüğünden kaynaklanmaktadır. Bir an önce bu orantısızlığın giderilmesi gerekmektedir. Bu çatışmalarda özel kuvvet harekâtı, pusu, tahrip harekâtı, tanksavar savunması, alçak ve orta irtifalı hava savunması büyük önem kazanmıştır. Filistin’e yeterli destek verilirse, İsrail’i kabuğuna çekilmeye zorlayabilir, kalıcı ve adil bir barışın tesisi mümkün olabilir. İsrail’in iradesine tabi olmanın barış ve huzur getirmeyeceğini bütün Filistin biliyor. Bunun için stratejik denge kurulması şarttır. Milli Gazete’de Mehmet Şevki Eygi Hoca yazdı; kuru kuruya Filistin sevgisi olmaz. Gazze’de şu anda kaç Türk lejyonu var? Kaç Türk mücahidi var? Kaç kişi çarpışıyor? Hava savunma silahları, tanksavar savunması, yeni taktik doktrinler neden Gazze’de denenmiyor? Neden gaflet uykusundayız? Adnan Tanrıverdi Paşa’nın Filistin ile ilgili tespitleri şunlardır: • Filistin Devleti tamamen İsrail`in egemenliği altındadır. • Filistin Dünya tarafından bağımsız bir Devlet olarak tanınmamaktadır. • Dış dünya ile kara, deniz ve havadan irtibatı yoktur. • Filistin halkının elinde bulunan yerleşim birimlerinin giriş ve çıkışları İsrail Ordusu ve güvenlik kuvvetleri tarafından kontrol edilmektedir. • Bir biri ile irtibatı kesilmiş kantonlar haline getirilmiş Filistin yerleşim birimlerinin etrafı kalın ve yüksek duvarlarla çevrilerek kontrol altında tutulmaya ve tamamen pasivize edilmeye çalışılmaktadır. • Süleyman Aleyhisselamın Mabedinin kalıntıları ve yerini aramak bahanesi ile Mescid-i Aksa`nın altı, açılan dehlizler vasıtasıyla oyularak, bu mabedin yıkılmasına sebep olacak ve Müslümanların Kudüs-ü Şerif ile olan en önemli ilgilerinin koparılmasına çalışılmaktadır. • Kudüs-ü Şerif, El Halil Şehirleri ile Harem-i Şerif ve Harem-i İbrahim`de ikamet eden Filistinliler, izinsin olarak buralardan çıkarlarsa bir daha bu yerlere alınmamaktadırlar. • Kudüs-ü Şerif`te, Mescid-i Aksa`nın çevresindeki Filistinlilere ait evlerin İsraillilere satılması için baskı uygulanmakta, bu mülklerin sahipleri açlık sınırında yaşamaya zorlanmakta, iş kurma veya iş bulup çalışma imkânları kısıtlanmaktadır. Mecbur kalıp, Kudüs-ü Şerif dışında iş bulup iki yıldan fazla çalışmak durumunda kalanların, Kudüs-ü Şerifte ikameti iptal edilmektedir. • Onarım ihtiyacı gösteren, Mescid-i Aksa çevresindeki Filistinlilere evlerine onarım ruhsatı verilmeyerek yıkılmaya terk edilmekte, izinsiz onarım yaptıranlara ağır cezalar verilmektedir. • Filistin topraklarında tam bir İsrail işgali hüküm sürmekte, Filistin Halkına açık hapishane hayatı yaşatılmaktadır. HARİTA: 2 Atatürk döneminde 1936’da Türk subayları İtalyanlara karşı Habeşistan’a gönderilmiştir. Bu çatışmalarda savaşmış bazı komutanları öğrencilik yıllarımızda Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulu’nda görmüştük. Bu gün de İslam coğrafyasının kriz bölgelerinde aynı şey yapılabilir. PKK’nın silah bırakan üyeleri Filistin’e gönüllü olarak gönderilebilir. Bu gençlerin ailelerine maddi ve manevi destek verilmek suretiyle böyle bir proje yürürlüğe sokulabilir. Filistin’e gidip savaşan mücahitlere gazi ve şehit aylığı bağlanabilir. Türk ordusunun uzman kadrolarında görev verilebilir. Suriyeli sığınmacılardan da birlikler teşkil edilebilir. Filistin mukavemet örgütlerine Türkiye’de veya başka ülke topraklarında komando eğitimi, çöl harekâtı, su altı komando eğitimi, tanksavar eğitimi, uçaksavar eğitimi verilebilir. Verilmesi lazımdır. Filistin’in kendini koruması, meşru müdafaa yapacak şekilde silahlandırılması için bütün İslam ülkelerini içine alan bir program başlatılabilir. İSRAİL ORDUSU DÜNYANIN EN AHLAKLI ORDUSU MU? Katil, Netenyahu “İsrail ordusu Dünya’nın en ahlaklı ordusudur”, dedi. Bir müddet sonra ajanslar Netenyahu’nun bir demecini daha geçtiler. “İsrail ordusuna daha geniş bir kara operasyonuna hazırlanmaları için talimat verdim.” Hamas`ın İsrail`e giden tünelleri ancak karadan yok edilebilir. Kara operasyonlarını genişletmeye hazırız. “Birinci önceliğimiz İsrailli sivillerin güvenliğini sağlamak. Sivil ölümlerine karşıyız, ancak Hamas bir terör örgütü ve sivillerin arkasına saklanarak kentlerimizi vuruyor”. Sideredot’da halk; yüksek tepelere toplanmış, ağır bombardımanı seyrediyor. Bu bomba senin için, bu defaki benim için olsun bahsi yapıyorlar. Sırtını bombardımana dönerek selfie yapıyorlar. Yahudi çocukları götürmüşler mermilerin üstüne tebeşirle bir resim çizdiriyorlar. Gazzeli çocuklara hediyemizdir, diye yazdırıyorlar.Hobala diyerek Filistin şehirlerine atıyorlar. Bir İsrailli kadın milletvekili çıktı dedi ki; “sadece Filistinli çocukları öldürmek yetmez, onların analarını da öldürmek gereklidir.” İsrail askeri arasında hamile kadınları öldürmek tek vuruşta iki hedef vurmak olarak ifade ediliyor. İsrail Dünya harp tarihi literatürüne yeni bir cinayet şeklini kazandırmış bulunuyorlar. El Arabiye ve El Cezire televizyonu Gazze’den canlı yayın yapıyor. Sayıyorum, dakikada en az on büyük bombardıman yapıyorlar. Bütün silahlar yerleşim birimleri üzerine boşaltılıyor. Patlamalar 30 km öteden duyuluyor. On katlı binalar tek hamlede yıkılıyor. İsrail bundan önceki Gazze saldırısında da vurmadan önce Filistinlileri telefonla arayarak binayı bombalayacaklarını veya havan topu ile yakın bir bölgeye atış yaparak 3 dakika içinde boşaltmalarını ikaz ettiğini söylemektedir. İçerdekiler çıktıktan sonra binayı yerle bir edecek bombalamayı yaptıklarını söylüyorlar. Uygulamada böyle bir titizlik göstermedikleri açıkça görülmektedir. İsrail böyle yaptıklarına dair uygulamayı medya kanalları yoluyla reklam unsuru olarak kullanmakta ve dünyadaki en insancıl operasyonları yürüttüklerini iddia etmekteler. Gerçekler bunun tam tersi… İsrail ordusu girdiği yerleşim bölgelerinde 8-10 yaşındaki çocukları topluyor. Bunlar büyüyünce direnişçi olmasın diye şimdiden kafalarını kırmak lazım diye düşünüyor, zorla ite kaka araçlara bindiriyorlar, akıbetlerinin ne olduğu belirsiz! Hamas saflarında çarpışan mukavemetçilerin ailelerini tutukluyorlar, oğlu Hamas’lı diye bir kadını sürükleyerek götürüyorlar. Attıkları mermiler hangi kimyasalsa bütün cesetler enkaz altından simsiyah kararmış olarak çıkartılıyor. (Kimyasal silah kullanmak yasak olmasına rağmen) Sevmeye kıyamayacağınız çocukların yüzlerinde ve vücutlarında binlerce yara ve çivi bombası izleri var. Bu silahları cephede bile kullanmak yasak… Bir silahı, bir topu hedefe doğru atsanız bile seken mermiler, başka yerlere düşer, yüzlerce masum insanın ölümüne sebep olur. Yıkılan bir binanın tepesinden bir süpürge dahi düşse bir insanı yaralamaya yeter. Durum böyle iken dünyanın en ahlaklı ordusu sahilde oynayan çocukları, sokakta kaçışan insanları, kadınları, çocukları öldürüyor. Bomba yağdırmak için insan topluluklarını arıyor. İsrail, Gazze`de bulunan bir medya merkezine saldırı düzenledi. Saldırıda binada bulunan bazı gazeteciler yaralandı. Binada çok sayıda uluslararası medya kuruluşunun ofisi bulunuyor. Söz konusu bina 2008’de de İsrail ordusu tarafından hedef alınmıştı. Peki, gazetecilerin suçu ne? Acaba dünyanın en ahlaklı ordusu ne yapmaya çalışıyor?! Yapılan zulümler, sivil halkın perişan ve çaresiz halinin görülmesi kime zarar veriyor? Aynı medya HAMAS’ın zulümleri ve haksız fiilleri için bir tek görüntü yayınlayabiliyorlar mı? Dünyanın dört bir tarafından gelmiş gazetecilerin tamamı İsrail düşmanı mı? Dünya kamuoyunun doğru haber alması bunları niçin bu kadar rahatsız ediyor? Nitekim Gazze’deki El Cezira Tv bürosunu vuran İsrail şu gerekçeyi ileri sürmüştür. El Cezire televizyonculuk yapmıyor, habercilik yapmıyor, beyin yıkıyor. Çünkü yıkım görüntüleri gerçeğin hiç de öyle olmadığını, dünyanın en ahlaklı ordusunun(!) en eli kanlı, en adi, en cani cinayet şebekesi, İsrail’in de bütün yöneticileriyle birlikte psikopatlar ordusu olduğunu gösteriyor. Sokakları kaplayan insan cesetleri, kokmaya başlayan şehit cenazeleri, sağda solda evladına sarılarak ölmüş insan manzaraları en zalim insanları bile merhamete getiriyor. Şehrin mezbahaya dönmesi, mini mini yavruların cesetleri en merhametsiz adamları bile ayağa kaldırıyor. İsrail`in hedefi olan Gazze`deki medya binasının saldırı sonrası görüntüsü Dünyanın en ahlaklı ordusunun ileri sürdüğü gerekçelerin tamamı yalan, tamamı iftira, her şeyi tamamıyen ahlaksızlıktır… Sn Erdoğan durumu özetliyor; İsrail`in adımlarının ardında üç çocuk konusu falan yok, yalan, çünkü çocukları en iyi öldürmesini bilen İsrail`dir. Bunu ben daha önce Davos`ta söylemiştim. O zaman da sahilde çocukları vurmuştu, bu kez de aynısı oldu. Benim çağrım İslam dünyasına, tavrımızı net olarak ortaya koymadığımız sürece olaylar devam edecektir. Sn Erdoğan’ın tutumu nettir. İsrail’in 1982’de tespit edilen hedefleri değişmemiştir. Plan adım adım tahakkuk etmektedir. Ortadoğu’daki bütün ülkeler bölünecektir. TARAFLARIN MORAL DURUMU Arap televizyonları bombardımanı naklen yayınlıyorlar. Binalar yıkılıyor, şuurunu kaybetmeyenler enkazın altından kendisi çıkıyor. Çıkar çıkmaz kaçmıyor, bir yakınını arıyor. Bazıları ölümcül bir darbe aldığının farkında bile değil! İsrail uçak ve helikopterleri enkazdan sağ çıkanlara da ateş etmeye devam ediyor. Buna rağmen bu yiğit insanlar kaçmıyor. Bir kadın enkazdan ağır yaralı çıkmış konuşuyor: Ben bir an için öldüm dedim. Kelimeyi şahadet getirdim. Ruhumu teslim ettim. Sonra gözümü açtığımda kendimi hastanede buldum. Yıkılan binalardaki insanların kurtulması için bütün halk elbirliği ile çalışıyor. Tepelerinde bomba atan İsrail uçak ve helikopterlerine rağmen insanlar korkusuz. Ölümü hiçe sayan bir pervasızlık içinde hareket ediyorlar. Gazze halkı kesinlikle ölümden korkmuyor. Hatta ölümü kurtuluş, Allah’a yükselişin bir merhalesi olarak görüyorlar. Konuşmalarda şehitlerden söz ettiklerinde ölen aile fertlerinin cennete gittiğini söylüyorlar. İsrail tarafında durum tam tersi, Hamas’ın attığı füze denilen teneke parçaları düştüğünde sirenler çalıyor. Bütün halk sığınaklara kaçıyor. Ölen askerleri için devlet töreni yapıyorlar. Ölenlerin cehenneme gittiği adeta biliniyor. Hamas diyor ki; bir İsrail askerini kaçırdık, İsrail yalanlıyor. Tv. Muhabirleri İsrail vatandaşları ile röportaj yapıyor. Önüne gelen Yahudilere soruyorlar: Hamas bir askeri daha kaçırdık diyor, ne diyorsunuz? Yahudi şöyle diyor: Hamas söylemişse doğru söylüyordur! Düşünebiliyor musunuz? Bütün dünyanın inandırıldığı yalanlara İsrail vatandaşları inanmıyor! İsrail halkı hükümetine güvenmiyor. İsrail’in başarısız olması halinde çorap söküğü gibi çözüleceği açıkça görülüyor. El Cezire Filistin Büro Müdürü Velid Ömeri, Netanyahu’nun orduyu Gazze’nin derinlerine sokmakla askeri kayıpların artmasından korktuğunu söylüyor. Ömeri’ye göre, askeri kayıpların artması Netanyahu’ya verilen desteği alt üst edebilir. O yüzden İsrail, Gazze’deki ilerleyişini çok sınırlı bir şekilde sürdürüyor. Kayıp vermekten kaçınıyor. Hamas sözcüsü Müşir Masri: Netanyahu hava saldırılarının hedefe ulaşamamasından sonra kara harekâtını başlatmakla gerçek bir maceraya adım atmış oldu. Filistin direnişinin saldırılara karşı koymak için hazır olduğuna güveniyoruz. İsrail’de halkının savaştan bıkmış olduğu açıkça görülüyor. Her yerde ümitsizlik hâkim. Ağır silah üstünlüğü, ezici silah üstünlüğü olmazsa Yahudileri Filistin’de asla bir gün tutamazsınız. Filistinliler stratejik denge kurma aşamasına geldiklerinde Telaviv, Hayfa, Yafa gibi İsrail şehirlerinin boşalacağını halkın kaçarak Filistin’i boşaltacağını tahmin edebilirsiniz. Konuşan aklı başında bütün Yahudiler bu bıktırıcı çatışmaya bir son vermek gerektiğini düşünüyor. Hamas, İsrail’in verdiği sözde durmadığını 59 Filistinliyi teslim ettikten hemen sonra tekrar tutukladığını, mukavemetten vazgeçmeyeceğini söylüyor. İsrail’i yaptığına pişman edeceğiz diyorlar. Hamas, İsrail çok pişman olacak, asla teslim olmayacağız, asla teslim bayrağı çekmeyeceğiz, aman dilemeyeceğiz diyor. Hamas sözcüleri birde şunu söylüyor; sivil halka ne diye bomba atıyorlar, bizimle savaşsınlar. Bir tarafta ümitsizlik hâkim, öbür tarafta sonunda mutlaka muvaffak olacaklarına dair kesin inanç hâkim. Cesaret hâkim, şahadete ereceğine dair inanç hâkim. Birinin elinde dünyanın en modern tankları, en son sistem uçakları, ötekinin elinde gaz tenekesinden yapılmış roketler. Birinin askeri etrafına bir mermi düştüğünde sıçan deliği bir kuruş hesabı kaçıyor. Öbürü mevzisinden çıkıyor, tankın kapağını açıyor, içine el bombası atıyor. Biri mevzisini terk ettiğinde mutlaka şehit olacağını biliyor, öteki ZPT’ler içinde uçaksavar mermilerinden bile korunmuş olarak savaşıyor. Sonunun ne olacağını bilmiyor? BUNDAN SONRA HEDEF NE OLMALIDIR? Çözüm önerilerini kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri olarak planlanmalıdır. Kısa vadede yapılacaklar “Sivil Toplum Kuruluşları “ üzerinden etkin yardım kampanyaları, protesto gösterileri, İsrail’e karşı ambargo ve dış ticaret yasaklarının uygulanması. Yahudi mallarına karşı bütün İslam dünyasında boykot uygulamaları, her zeminde bütün İslam ülkelerinin Filistin meselesini gündemde tutmaları, her görüşmede Filistin’in öncelikli konu olarak ele alınmasının temin edilmesi. Yasak silahların kullanılması ile ilgili uluslar arası soruşturma açılması, medya faaliyetleri ile İsrail’in yaptıklarının deşifre edilmesi. Özellikle Türkiye’de iç kamuoyunun uyandırılması, meseleyi Arap- İsrail kör dövüşü olarak görülmesinin önlenmesi, bu işin Türkiye’nin bekası ile alakalı en acil ve en mühim konu olduğunun anlatılması, halkın inandırılması gereklidir. Mesele artık İsrail lobicilerinin anlattığı gibi olmayacaktır. Mesela İbrahim Tatlıses, Yıldız Tilbe gibi sanatçıların tepkisi. Türk dizilerinde rol alan sanatçı ve toplum önderlerinin Filistin’deki trajediyi anlatan tepkileri ile kamuoyuna mal edilmelidir. Bu yönde yazılmış, İsrail zulmünü anlatan, yayın ve basılmış eserlerin ücretsiz dağıtılması… Musevi cemaatinin önderleriyle görüşülmesi, İsrail karşıtı Musevilerden istifade edilmesi gibi yöntemler denenebilir. Özellikle İslam dünyasındaki protestoların Antiamerikanizm ekseninde yoğunlaştırılması, böylece Yahudi Lobisi’nin ABD’de iş yapmasının önüne geçilmesi gereklidir. ABD’nin değil açıktan destek vermek İsrail’e gizli destek vermekten dahi korkar hale getirilmesi gereklidir. Orta vadede İsrail’e karşı Müslümanlar Filistin’de güç dengesini kurmalıdır. Elinde nükleer silahlar olan İsrail’in klasik silahlarla yenilmesi imkânsızdır. Sıkıştığı an atom bombası atar ve klasik silahlarla kazandığınız savaşı da kaybedersiniz. Bu nedenle Türkiye-İran ve Pakistan’ın birlikte modern nükleer silahlara sahip güç haline gelmeleri lazımdır. Şii/Sünni eksendeki çatışmaların bitirilmesi, Müslümanlar arasında ortak bir tutum belirlenmesi gereklidir. İslam dünyasının dağınıklığı Yahudi şımarıklığına sebep olmaktadır. Bunun için Filistin’de “Hesapsız güç kullanan askeri gücün dengelenmesi lazımdır, kuvvetler dengelenmeden mukavemet edilemez.” İslam İşbirliği Teşkilatında savunma bakanları konseyi, savunma işbirliği komitesi ve savunma sanayi işbirliği komitesi teşkil edilmeli. Birleşik devletler yolunda adımlar atılmalıdır. Maalesef İslam ülkelerinin birlik organizasyonlarında savunma konseyleri yoktur. İslam Adalet Divanı ve ani müdahale barış gücü tesis edilmelidir. İslam dünyasının iradesini belirleyecek ve uygulayacak bir İslam parlamentosu teşkil etmemiz gerekmektedir. Birlik için ilk ihtiyaç parlamentodur. Türkiye, Filistin ve Gazze’deki insanlık dramının durmasına yardımcı olacak kalıcı bir barış için şu 5 maddeyi masaya koydu: 1- İsrail, kara ve hava operasyonunu hemen durdurmalı. 2- Kalıcı ateşkes, tüm taraflarla yapılan görüşmeler sonucunda sağlanmalı. 3- Gazze’ye abluka kalkmalı. 4- İnsani yardımın girişi için uluslararası güçlerin gözetiminde bir liman veya hava koridoru açılmalı. 5- Gilad Şalid takasında serbest bırakılan, daha sonra tekrar tutuklanan 59 kişi serbest bırakılmalı. Peki, İsrail bu şartları kabul eder mi? İsrail’in 2,3 ve4 maddeyi bu günkü şartlarda kabul etmesi imkânsızdır. İsrail’in bu günkü hedefi ezici kuvvet üstünlüğüne dayanarak Şeria ve Gazze şeridini tamamen boşaltmak, bölgeyi İsrail için tam güvenli hale getirmektir. Türkiye’nin teklif ettiği maddeler Filistin’e hayat vermek, Filistin’in varlığını korumak amaçlarına matuf olduğu için asla kabul edilmeyecektir. Peki, ne yapmalı? Adnan Tanrıverdi Paşa’nın dediği gibi yapılmalı, güçler arası stratejik denge kurulmalıdır. Kuvvetler arası denge tesis edilmezse savunma olmaz. Barış hiç mümkün olmaz. Sn Başbakanımız diyor ki; Filistin`de tarafların uzlaşma sürecini umutla takip ediyor başarılı adımlar atıldıkça inanın çocuklar gibi seviniyoruz. Biz, yeni Türkiye derken diğerleri blok halinde eski Türkiye diyor. Biz çözüm derken diğerleri çözümsüzlüğü istiyorlar. Biz aktif Türkiye derken diğerleri sınırları içine kapanmayı tercih ediyorlar. Eski Türkiye`nin tüm aktörleri şimdi tek bir safta birleşmiş durumdalar. İsrail, El Fetih ve Hamas birleşmesini engellemek istiyor. İsrail, Hamas`ı Mısır görüşmelerinden dışlamak istiyor. İsrail barışı tehdit eden bir ülkedir. Hiçbir zaman barış yanlısı olmadı. Zulmetmiştir, edecektir. Ben bu görevde olduğum sürece İsrail ile olumlu şeyler düşünmem. İsrail’in 1967’den beri esas hedefi Filistin Kurtuluş Örgütleri arasındaki birliği bozmak, birbirleriyle çatıştırmak, Filistin direniş hareketini parçalamak olmuştur. Böyle bir birleşmeyi kabul etmesi mümkün mü? İsrail’in barış istemediği, fütursuz güce dayalı olarak bölgede terör ürettiği herkes tarafından biliniyor, herkes tarafından açıkça görülüyordu. Şimdiye kadar, kimse, Yahudi Lobisi’nin şerrinden korktuğu için bu gerçeği söyleyemiyordu. Rahmetli Ecevit bir defa soykırım demişti. Söylediğine pişman ettiler, özür dilettiler. Bu defa Türkiye’nin yiğitçe direnmesi, Filistin’de İsrail’e karşı stratejik güç dengesinin kurulması için harekete geçmesi Filistinli kardeşlerine her türlü yardımı yapması şarttır. Gazze`ye deniz, Ramallah`a da hava koridoru kurulması sağlanmalıdır. Gazze`deki Filistin Halkının maddi ve manevi zararı tazmin edilmelidir. İslâm Ülkelerinden oluşturulacak bir barış gücünün Gazze`de konuşlandırılması kabul ettirilmelidir. ORTADOĞU BU KADAR ÜSTÜN SİLAHLARLA DONATILMIŞ EZİCİ ASKERİ GÜCÜ KALDIRABİLİR Mİ? Türkiye, İsrail ile 27 Aralık 2008 Gazze Saldırısından önceki ilişkilerini sürdüremez. Bunu engelleyen pek çok sebep oluşmuştur. Bu neden 2014 barbar Ramazan saldırılarıyla bir kez daha teyit edilmiş aradaki mesafe açılmıştır. Bunun sebepleri şöyle sıralanabilir. 1) İnsani Nedenler: • İsrail, bilerek, isteyerek, planlayarak ve taammüden, bütün dünyanın gözü önünde, 2009 saldırılarını yapmış bu barbar tutumunu 2014 mübarek Ramazan ayında tekrar ederek Filistin Halkı üzerinde soykırım uygulamasına aralıksız devam etmiştir. Elindeki kan, bu devletle normal ilişkiyi sürdürenlere de bulaşır ve bu davranış zulme rıza anlamına gelir. • Gazze katliamını birinci ve ikinci defa gerçekleştirenlerin, insan hakları mahkemesinde yargılanıp cezalandırılması gerekir. Bunun için bu harekâtlara katılan askerlerin, buna karar veren siyasi mercilerinin isim listelerinin tutulması gereklidir. Bilindiği gibi soykırım suçları zaman aşımına tabi değildir. • Gazze her iki savaşla harabeye çevrilmiştir. Yıkanlara yeniden yaptırılmalıdır. Hakkın korunması için Filistin`e destek vermek, uluslar arası itibarın muhafazası için zorunludur. • Türk ve Dünya kamuoyu yapılan zulme karşı ayağa kalkmış, zalimleri lanetlemiştir. Bu infiale saygı göstermek gerekmektedir. 2) Sosyo-Kültürel Neden: • Masum Filistin Halkı ile tarihi bağlarımız ve ortak inancımız olan İslâm, Türkiye`nin Filistin`in yanında olmasını gerektirmektedir. Gazze Türk tarihinin önemli beldelerinden biridir. Türkiye’nin yeniden dirilişinin hareket noktasıdır. 3) Siyasî Nedenler: • ABD, Irak’tan çekilmiştir. Suriye ve Irak iç savaşlarının nereye gideceği belirsizdir. Bunun için İsrail`in geleceğini garanti edecek bir anlaşmanın yapılması için gayret göstermektedir. İsrail ise İslam dünyasının bölünmüşlüğünden istifade ederek Gazze’yi ezeceğini değerlendirmiştir. • Filistin, işgal edilmiş toprakları geri almadan kalıcı barışa razı olmayacağı göstermiş, halkın teslim olmaz tutumu ile bu irade açıkça ortaya çıkmıştır. Direniş iradesi dimdik ayakta ve Filistin halkı savaşma iradesini hayattadır. • Filistin ve İsrail`i çevreleyen sınırlar içinde kontrolü İsrail`e vermeyen şartlar, kalıcı barış için İsrail`i tatmin etmeyecektir. Barış görüşmelerinde, Gazze saldırısı ile yapılan hamleden, İsrail azami fayda sağlamaya çalışacaktır. İsrail, Filistin Halkını şartları kabule razı etmek için, baskı ve zorlamalarla çatışma ortamını derinleştirmekten bahane yaratmaktan çekinmeyecektir. İsrail`in bundan sonra da yeni saldırıları sürpriz olmayacaktır. • Bir din devleti olan İsrail`in inancından kaynaklanan milli hedefleri, Türkiye ve Ortadoğu`daki İslâm Devletlerinin toprak bütünlüklerini tehdit etmektedir. Bunu ABD ağzı ile BOP projesi, Ortadoğu’nun ufalanması doktrini ile defalarca söylediler. Yaptıklarının gizli saklı bir tarafı yok… 4) Askerî Nedenler: • Batının desteği ile İsrail, Ortadoğu`da ve dünyada, nükleer silahlara sahip, hatırı sayılır bir askerî güç haline gelmiştir. Bu durum büyük bir tehdittir. • İsrail’de yapılan seçim propagandalarında önde gelen partiler Filistinlilere karşı daha radikal, daha acımasız yöntemleri uygulayacaklarını vaad etmişler, İsrailli politikacılar için Filistin`in meşru hükümetini oluşturan ve Gazze`deki direnişin mimarı HAMAS`ı yok etme vaatleri standart hale gelmiştir. • Meseleye doğru teşhis koyabilmek için; yapılan saldırıları, klasik Arap- İsrail Savaşının da ötesinde, Haç-Hilal hesaplaşması, İslam dünyasının şerefiyle oynama projesi olarak görmek lazımdır. Sınırsız güç azar, sınırsız iktidar tehlikelidir. Dengelenmeyen güç adalet temeli olmayan yollara sapmakta bir sakınca görmez. Aşırı güç, kan dökmekten çekinmez. Bu durum tarihi bir vakadır. Cengiz, Timur, Amerika kıtasını işgal eden sömürgeciler, acımasız katliamlar yapmışlardır. Bu nedenle İsrail’in gücü bu noktadan sonra frenlenmeli, savunma güçlerinin şiddetli mukavemetine toslamalı, İsrail şehirleri de yıkım altında kalmalıdır. Ortadoğu bu derece yıkıcı gücü kaldıramaz. BİR FİLİSTİN ORDUSU TEŞKİL EDİLMELİDİR. Bundan sonraki süreçte "İsrail Savunma Savaşına Zorlanmalıdır" • Filistinliler kendi topraklarında garip, sahipsiz ve masum bir hayat süren mazlumlardır. • Bu manzarayı, yerinde görüp, bire bir müşahede ettikten sonra, bu insanlara ve buradaki kutsal mahallere karşı omuzlarımızda hissettiğimiz sorumluluk bir kat daha artmıştır. • Filistin Halkının maddi ihtiyaçları Müslüman Devletler tarafından karşılanmalıdır. • Hem Gazze Bölgesi, hem de özerk Filistin Bölgesinin, yıllık olarak bütün ihtiyaçları, cari kamu giderleri ve yatırım ödemeleri olarak, bütçe tekniğine uygun şekilde tespit edilmeli; tespit edilen ihtiyaç miktarı, Müslüman Devletler tarafından oluşturulacak bir fonda toplanmalı, sürekli ve düzenli olarak karşılanmalıdır. Filistinliler İsrail`i maşa olarak kullanan emperyalist güçlere muhtaç edilmemeli, evlerini ve mülklerinin satmalarının önüne geçilmeli, Filistin`i terk etmeleri önlenmeli, ekonomik ve sosyal durumları geliştirilerek psikolojik denge sağlanmalıdır. • Filistin’in, hava, kara ve denizden dış dünya ile irtibatı sağlanarak, işgale karşı politik destek temin etmesi için ortam hazırlanmalıdır. • Filistin topraklarında ve dost ve Müslüman ülkelerde üye ülkelerin katkıları ile Filistin için düzenli ordu kurulmasına başlanmalıdır. • Batı destekli İsrail, en son teknolojinin ürünü silahları kullanmaktadır. Hava savunmasız ve korumasız Gazze`yi, her iki savaşta da gece gündüz bombaladı ve bombalamaktadır. Bundan sonra da aynı nakarat devam edecektir. Öldürdü, yaraladı. Şehirleri, kasabaları harabeye çevirdi. Filistin halkının direncini kıramadı, kendi iradesini Filistin Halkına kabul ettiremedi. Bundan sonra da kabul ettiremeyeceği anlaşılmıştır. • Bütün savaşların fiziki hedefi, hasmın savaşma azminin kırılmasını sağlamaktır. Filistin Halkı bu saldırıdan, direniş azmi artarak çıkacaktır. • Türkiye ve diğer Müslüman ülkeler Filistin`in seçilmiş meşru Hükümeti ile Saldırmazlık ve Savunma İşbirliği Anlaşması yapmalı, Filistin halkı açıktan desteklenmelidir. Filistinli askerleri ülkelerindeki üslerde, hibe edilen silahlar üzerinde ve diğer askeri konularda eğitseler; en geç beş sene içinde, Filistin`in, dost ülkelerdeki askeri üslerinde, kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşan modern bir ordusu olur. Filistin’in demir leblebi haline getirilmesi, yem olmaktan çıkartılması, dünya ve ahrette vecibe haline gelmiştir. FİLİSTİN DÜŞERSE TÜRK ORDUSU DA İSRAİL’E MAĞLUP OLUR • Ordularımız var. Donanmamız var. Modern hava gücümüz var. Ama mazlumu koruyamıyoruz. • Caydırıcılık eldeki gücü cesaretle kullanmakla mümkündür. • Gönül isterdi ki, Gazze bombalanmaya başlanınca, İslâm savaş gemileri Doğu Akdeniz`e yönelmeliydi. Hava gücü Doğu Akdeniz`de tatbikat yapmalı idi. • İslâm âlemi için yakın gelecekte, en öncelikli ve önemli tehdit, Ortadoğu’daki batı destekli ABD-İSRAİL askerî varlığıdır. Türkiye dâhil bazı İslâm Ülkeleri kendisini yakın gelecekte tehdit edecek güçle, onun işini kolaylaştıracak şekilde işbirliği ve ittifak içinde bulunmaktadır. • İslâm Ülkeleri arasında bir “savunma İşbirliği”nin olmaması ve işgallere karşı mukavemet edecek müşterek bir iradenin bulunmaması, mütecaviz güçlerin iştahını kabartmaktadır. İslâm Ülkelerini temsil eden bir iradeye bağlı; kara, deniz ve havadan nakledilebilen; işgale maruz kalan İslâm ülkesinin talebi üzerine sevk edilebilecek; İslâm ülkelerinden her hangi birinin topraklarında konuşlandırılmış; modern silâhlarla donatılmış ve aktif bir “İslâm Ani Müdahale Gücü” oluşturulabilmiş olsaydı, benzeri durumlarda, yüksek derecede, tecavüzden caydırıcı etki yapardı. Ne yazık ki Müslüman Devletler, milletlerini koruyacak organizasyonlardan çok uzaktırlar. Barışın temini; tehdit eden mütecaviz silahlı gücü durdurabilecek askeri güçle mümkündür. Bu nedenle tecavüzler mukabele görmelidir. Silahlı Kuvvetler, ateşi tutan eldeki maşalar gibidir. Bu ateşin yaktığı ülkeler, misillemelerini maşayı tutan ellere yöneltemedikleri sürece, yangından kurtarılamazlar. Teknolojik gerilik, yangını hasmın topraklarına taşımaya engel değildir. İslâm Ülkeleri, ellerindeki imkânlarla öncelikle, topraklarını karış karış savunma organizasyonları geliştirmeli, buna paralel olarak, muhtemel tehditleri, hasmının topraklarında caydırma yöntemlerini hazırlamalıdır. • Türkiye, İslâm Ülkelerinin beklentileri istikametinde, batının ve ABD’nin güdümünden kurtulup, bölgemizde liderliğe götüren politika ve stratejileri geliştirmek zorundadır. Ortadoğu’daki mevcut politik ve askerî durum ve İslâm ülkelerinin beklentileri, Türkiye’nin önderliğini teyit eder mahiyettedir. • İsrail bugüne kadar uyguladığı savaş stratejisi, baskın şeklinde ve yoğun hava desteğinde, zırhlı birliklerle taarruz ederek, hedeflerini süratle ele geçirmek, bu safhaya yaklaşırken BM ve batı ülkelerinin araya girmesini sağlayarak, taarruzlarının hızı kesilmeden, ateşkes yapmak olmuştur. • Yani, İsrail Ordusu taarruzî harekât için hazırlanmış bir ordudur. Uzun süreli yıpratma harbine dayanamaz. Kurulu birlikleri ile taarruzu yürütürken, yedeklerini seferber edip, hedeflere ulaşan birliklerini yedeklerle değiştirmek suretiyle, yormadan, muharebe sahası dışına çıkarmaktadır. Bundan önceki Gazze Saldırısında da (27 Aralık 2008), saldırının on yedinci gününde, yedeklerini cepheye sevk ettiği görüldü. Bu operasyonda da aynı şeyleri yapmaktadır. Öldürmekten yorulan birliklerini değiştirmek ve yeni birliklere de muharebe tecrübesi kazandırmak için böyle yapmaktadır. • İsrail`i mağlup etmek için, savunmaya zorlanmalı, bütün kuvvetleri angaje edilmeli ve savaşın süresi uzatılmalıdır. • İsrail, Gazze`deki yerleşim birimlerini kuşatarak, Batı Şeria`da yaptığı gibi, köy, kasaba ve şehirlerin, çevresinde tesis edeceği kontrol noktaları ile birbirleri ile irtibatını keserek, yeni yerleşim yerleri kurarak parça parça eritmek istemektedir. • Gazze Şeridini tamamen ablukaya alarak dış dünya ile irtibatını tamamen koparmak suretiyle direnişi zayıflatmak istemektedir. • Gazze`deki mukavemete büyük bir darbe vurmak, suretiyle Hamas’ın halkın gözündeki inandırıcılığını zayıflatmaya çalışmaktadır. • Gazze Şeridindeki Filistin halkının kaynaklarını imha ederek ve şehirlerini tahrip ederek, yoksulluğa sevk etmek, halkı usandırarak göçe zorlamak. • Araplara ve tüm İslâm Âlemine gözdağı vermek, • Ortadoğu`da rakipsiz bir güç olduğunu ilan etmek, • En geç orta vadede, Türk ve İsrail Silahlı Kuvvetlerinin karşı karşıya geleceği artık görülmelidir. İsrail ile dostluktan ziyade düşmanlığı gerektirecek bir hedef çatışması mevcut olduğu unutulmamalıdır. Filistin’deki mukavemetin devamı Türkiye`nin güvenliği için de gereklidir. İsrail`in genişlemesine müsaade edilmemelidir. Bunun için İsrail`in 1949`da Birleşmiş Milletlerce belirlenmiş sınırları dışına taşmasını engelleyecek derecede milli güç unsurlarını devreye sokmalıdır. • Mısır`ın Refah kapısını açması için baskı uygulanmalıdır. İSRAİL LOBİSİ İLE KÜRESEL MÜCADELE DOKTRİNİ İsrail’i ABD’de yenemezseniz hiçbir yerde yenemezsiniz. İsrail İslam dünyasını dağıtmak üzere kurulmuş garnizon devletidir. Batının bütün gücü arkasında temerküz etmiştir. Standly Fisher ABD merkez Bankası Başkanı(FED) geliyor İsrail’de de Merkez Bankası Başkanlığı yapıyor. İsrail defalarca sahte dolar bastı, piyasaya sürdü. Her yıl ABD’den 4 milyar $ askeri ve ekonomik yardım alıyor. Filistin ambargo ve abluka ile inim inim inliyor. ABD’de ki Lobi öncelikle dengelenmelidir. Bunun için küresel manada batı ülkelerinde yaşayan bütün Müslümanların örgütlenmesi bulundukları ülke siyasetini etkileyen güç haline gelmeleri lazımdır. ABD’de 35 milyon Müslüman yaşamaktadır. 6 milyon Arap, 1 milyon Türk vardır. İstihbarat örgütlerimiz bu insanları teşkilatlı bir bütün haline getirmelidir. Tarih boyunca daima teşkilatlı olanlar, birliğini muhafaza edenler zafer kazanmıştır. Para daima tali unsurdur. Bunun böyle olduğunu 2. Dünya Savaşı’nda Almanya bütün dünyaya ispat etti. Teşkilatlanmış halk esas güçtür. Yahudi Lobisi para gücünü kullanarak ABD dış politikasını istediği gibi yönlendirmektedir. Arap İsrail Savaşı’ndan sonra Araplar 1973’de petrol ambargosu uyguluyorlar. ABD petrol ihraç eden ülkeler ile anlaşıyor. Petrol ticareti dolar üzerinden yapılacaktır. Bu antlaşmadan sonra ABD $’ı dünyanın tek para birimi haline geliyor. AB, ABD’nin emrine giriyor. ABD doları dünyanın tek para birimi ve rezerv parası haline geliyor. Ben, Mavi Marmara Gemisi olayından sonra “ Filistin Savunması İnsanlık Davası” isimli kitabımda; ABD’de İsrail Lobisi ile nasıl mücadele edileceğine dair değerlendirmeleri teferruatlı bir şekilde yazdım. Kitap yazıldığından bu tarafa ABD’de lobinin zayıflatılması ile ilgili en ufak bir şey yapılmadığını görüyorum. İnşallah bundan sonra yapılacağını ümit ediyorum. Bizim resmi ideolojinin kör gözlüklü adamları çatışmayı halen bir Arap- Yahudi dövüşü olarak görmeye devam ediyor. Ortadoğu bataklığından uzak durmayı tavsiye ediyorlar. Bazıları Filistin’deki insanlık suçunu, barbar cinayetleri görmezden geliyor, haber değeri olmadığı için(?!) gazetelerinde tek satır yer vermiyorlar. Basınımızın amiral gemileri, merkez medyanın Yahudi ağızlı sözcüleri, gazetelerine başlık atıyorlar: İsrail’den şok Türkiye kararı; neymiş? İsrail vatandaşlarına demiş ki, İsrail karşıtı gösterilerden uzak durun. Türkiye’ye gitmeyin. Şok, şok, şok; İsrail ise Türkiye`yle diplomatik ilişkileri düşürme kararı aldı. SONUÇ Memnuniyetle belirtmeliyiz ki; Filistin direnişi ile İsrail arasında güç dengesi, stratejik yetersizlikten, stratejik denge aşamasına doğru gelişmektedir. Adnan Paşa’nın vukufiyetle belirttiği gibi İsrail’i savunma harbine zorlayacak, dayanma kabiliyetini sekteye uğratacak yol ve metotlar üzerinde çalışmak gereklidir. Harbin uzaması İsrail’in stratejik olarak tükenmesi manasına gelmektedir. Özellikle İncirliği kullanarak İsrail’in yardım almasına asla müsaade edilmemesi gereklidir. Gerekirse ABD ile yapılan ikili antlaşmalar yeniden gözden geçirilmelidir. Harbi uzatacak, çatışmayı İsrail’in büyük şehirlerine taşıyacak bir strateji değişikliği İsrail için ölümcül olacaktır. Bunun için Filistinli mücahitler Türk askerleri tarafından komando eğitiminden geçirilmeli, pusu, tunel kazma, lağım harekâtı, tahrip, geri bölgede harekât ve vurkaç eğitimine tabi tutulmalı, sahada görev almalı, Türk lejyon birlikleri de bölgede savaşmalıdır. Türkiye Filistin direnişini istihbarat, insansız hava araçları, uçaksavar silahları tedariki ve tanksavar savunması alanında desteklemelidir. Böylece birliklerini hakiki harekât alanında denemeli harp tecrübesini artırmalıdır. Büyük iş yapmadan, büyük başarılara imza atmadan büyük olamazsınız. İslam dünyasının liderliği Filistin direnişini başarıya eriştirmekten geçtiğini unutmamalıyız. Hiçbir başarı risksiz ve cesaretsiz gerçekleştirilmemiştir. Türkiye büyük güç merkezi olacaksa dünkü vatan parçası, imparatorluk tebaamız Filistin’i korumaya mecburdur. Filistin 1. Dünya Savaşı’ndan beri cephemizdir, bundan sonra da savunma cephemiz olmaya devam edecektir.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.