Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
GÜNÜMÜZ MAKEDONYA TÜRKLERİ-1

       GÜNÜMÜZ MAKEDONYA TÜRKLERİ

                                                                                                                                                                                                                               Necati ÇAYIRLI

 GİRİŞ

Etnik yapısı ve coğrafi hudutları tartışma konusu olan Makedonya, Türk Tarihinin ayrılmaz bir parçası, Balkanların etnik, dinsel, kültürel ve linguistik açıdan en karışık bölgelerindendir. Makedonya bölgesi; Ege Makedonyası (Yunanistan’da), Vardar Makedonyası  (bugünkü bağımsız devlet) ve Prin Makedonyası (Bulgaristan’da) şeklinde üçe bölünmüş durumdadır.

Makedonya’ya tarih boyunca çeşitli kavimler (Traklar, İllirler, Romalılar, Slavlar...) yerleştiler. IV. Yüzyılda Hun Türklerinin buralara gelişini, Avarlar, Bulgarlar, Kıpçaklar, Peçenekler takip ettiler. XIV. Yüzyılın ikinci yarısından Balkan Savaşları’na kadar bölge Osmanlı hâkimiyetinde kaldı.

                Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin bölgeden çekilmesiyle çeşitli vesilelerle göç etmek durumunda kalan Türkler azınlık konumuna düştüler. Gerek krallık Yugoslavya’sında gerekse Tito’nun başta olduğu dönemde mağdur durumda olan Türkler, din, dil, eğitim, sosyal ve siyasal örgütlenme gibi hususlarda pek varlık gösteremediler.

                Tito’nun ölümüyle (1980) genel anlamda yapıcı ve barışçıl konumunu kaybetmeye başlayan Yugoslavya’nın 1990’ların başında parçalanması ve Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi (1991) ile diğer milletler gibi Türkler açısından da yeni bir dönem başlamış oldu.

 

MAKEDONYA TÜRKLÜĞÜ

                Balkanların dolayısıyla Makedonya’nın Türklerle tanışması IV. Yüzyılda Hun Türklerinin buralara gelişlerine dayanır. Hun Türklerini Avar, Bulgar, Kıpçak ve Peçenekler takip ettiler. Bölgedeki etkinliklerinin sona ermesinden bir süre sonra XIV. Yüzyılın ikinci yarısında ise Osmanlı hâkimiyeti ile beş yüz yılı aşacak olan dönem başlar.

1292 yılından itibaren, Makedonya’nın bazı yerlerine Batı Anadolu’dan gelen Selçuklu ve Osmanlı Türkleri yerleşmeye başladılar. Türk ailelerin gelişiyle Türk şehir anlayışına uygun şehirleşmede vakıf müesseseleri önemli bir yere sahiptir. Üsküp’teki Yahya Paşa Mahallesi, Manastır’daki Asmalı köyü gibi.

Osmanlı döneminde, Selanik, Üsküp, Manastır, Serez, Köprülü, Kalkandelen, Gostivar gibi şehir ve kasabalardaki nüfusun büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Ancak Türk hâkimiyetinden sonraki dönemde çeşitli sebeplerle bölgedeki nüfusun azaldığı görülür.

Bugün Türkler, Batı Makedonya’nın Gostivar, Kalkandelen (Tetovo), Ohri, Struga, Manastır (Bitola), Kırçova, Debre bölgelerinden başka, başkent Üsküp (Skopje) ile Doğu Makedonya’nın Köprülü (Veles), Valandova, Ustrumca, Radoviş, İştip bölgelerinde yaşarlar.

II. Dünya Savaşı sonrasında mevcut yönetim, bölgedeki Türk varlığını yok sayarak Debre, Resne, Radoviş, Üsküp gibi bölgelerde ve bunlara bağlı köylerdeki Türklerin Türk olmadıkları iddiasında bulunmaktaydı.  Bu arada bazı siyasi gelişmelerinde etkisiyle Arnavutlar da Türkleri ‘Türkleşmiş Arnavutlar’ olarak göstermeye çalışıyorlardı. 

Makedonya Türklerini Doğu ve Batı Makedonya Türkleri şeklinde ayırmak gerekir. Çünkü doğu ile batı birçok yönden farklıdır. Batı Makedonya Türkleri; ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve sair bakımdan daha çok imkâna sahiptirler.  Doğu Makedonya Türkleri ise batıdakilere oranla daha zor durumdadırlar. Doğu Makedonya’ya bilinçli olarak bazı hizmetler çeşitli bahanelerle götürülmemektedir. Böylece Türklerin kendi kimliklerini kaybetmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Dedeli, Çalıklı, Gökçeli, Alikoç, Kocaali... gibi yerlere başta Türkçe eğitim olmak üzere birçok yönden hizmet tam gitmediğinden dil, din, kültür açısından bölge Türkleri zayıf durumdadırlar. Buna birde ekonomik sorun eklendiğinde durum daha da vahim bir hal almaktadır.

Bugün Makedonya Türkleri, tüm olumsuzluklara rağmen, benliklerini ve değerlerini korumaya, milli-manevi unsurlara bağlı kalmaya devam etmektedirler.

 

NÜFUS YAPISI

1945 sonrasında etnik olarak son derece karmaşık olan nüfus ‘Halklar’, ‘milletler’ ve ‘etnik gruplar’ şeklinde üçlü bir sisteme göre sıralandı. Makedonlar ilk gruba dahil edilirken Türkler, Arnavutlarla birlikte ikinci gruba dahil edildi. 1950’lerden 1990’lara kadar Makedonya’daki Arnavut ve Türk nüfusunun belirlenmesinde Belgrad, Moskova ve Tiran arasındaki ilişkilerin, batıyla olan ilişkilerin etkin olduğu muhakkaktır. Bir diğer ifadeyle Belgrad ve Moskova arasındaki ilişkiler yumuşadığında, Batı dünyasına yakınlık duyma “şaibe”si altında olan Türkler kendilerini Arnavut olarak tanımlamayı tercih etmekteydiler. 1953 sayımında 203.938 olan Türk nüfusunun, 1960 sayımında birdenbire 131.481’e düşmesi gibi. Bu bağlamda Makedonya’da yapılan her nüfus sayımının güvenilirliği her zaman tartışılmaktadır.

Dün olduğu gibi bugünde Makedonya’sının nüfusunu,  Makedon, Türk, Arnavut, Sırp, Rom, Ulah (Rumen), Torbeş ve diğer milliyetler oluşturmaktadır. Yüzyıllardır birlikte yaşayan bu milliyetlerin bölgedeki nüfus oranlarının zamanla değişikliğe uğradığı görülür. Ancak söz konusu deşikliklerden Makedon ve Arnavut nüfus olumlu yönde etkilenirken, Türk nüfusu olumsuz yönde etkilenmektedir. Bunu resmi rakamlardaki verilere (veya bazı tutarsızlıklara) göre örneklemek mümkündür. Aşağıda verilen tablolarda bunu açıkça görülür.

 

 

Tablo 1: 1953 ile 1981 yılları arasında Makedonya`da yaşayan Türklerin ve farklı milletlerin toplam nüfusu  ile yüzdelik olarak orantıları 

 

1953

1961

1971

1981

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Makedonlar

860.699

66

1.000.854

71.2

1.142.375

69.3

1.279.328

67.0

Arnavutlar

162.524

12.5

183.108

13.0

279.879

17.0

377.208

19.8

Türkler

203.938

15.6

131.481

9.4

108.552

6.6

88.591

4.5

Sırplar

35.112

2.7

42.728

3.0

46.465

2.8

44.468

2.3

 Toplam (diğer milletler dahil)

1.294.371

1.392.491

1.617.121

1.828.884

 

Tablo 2: 1991 ile 2002 yılları arasında Makedonya`da yaşayan Türklerin ve farklı milletlerin toplam nüfusu ile yüzdelik olarak orantıları

 

 

1991

1994

2002

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Makedonlar

1.328.178

65.3

1.295.964

66.5

1.297.981

64.5

Arnavutlar

441.987

21.7

444.104

22.9

509.083

24.5

Türkler

78.880

3.9

87.019

4.3

79.959

3.85

Sırplar

42.775

2.1

40.228

2.1

35.939

1.78

Toplam (diğer milletler dahil)

1.964.285

2.063.964

2.022.547

 

Kaynaklara göre 1921’de 150.000 olan Türk nüfusu 1948’de 95.940’dır. Fakat  1953’te sayının 203.938 olduğu görülür. Bunda politik gelişmelere bağlı olarak bazı Arnavutların kendini Türk olarak yazdırmalarının da etkisi vardır. Ancak Tablo 1’de de görüldüğü üzere 1961’de nüfuzda bir azalma vardır. Bunda da Belgrat – Moskova arası ilişkilerin etkin olduğunu belirtmek gerekir. Zira Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini arttırmasından dolayı Makedonya’daki Türkler kuşku duyulan topluluk haline geldi. Daha sonra kısaca bahsedilecek olan Yücelcilerin cezalandırılmaları bunun en belirgin örneğidir. 1968 Kalkandelen olayları Arnavut milliyetçiliğinin artışına neden oldu. Bunun üzerine yapılan 1971 sayımlarında Türk nüfusunda azalma olduğu görülür. Maalesef nüfustaki azalma günümüze kadar devam edecek bir süreci de beraberinde getirir.

Tablo1 ve 2’de de görüldüğü üzere 1953–2002 yılları arasında Makedonya`daki Türklerin sayısında %60’ın üzerinde bir azalma vardır. Muhakkak ki bu dönem içerisinde Türkiye`ye yapılan olağanüstü göç nüfus kaybının temel sebebidir. Resmi verilere göre, geçmişte %15 civarında olan Türk nüfusu bugün %4 civarındadır. Bu arada Makedonya Türk Sivil Teşkilatları Birliği (MATÜSİTEB)’in, 2002’de yapılan sayımların gerçekçi olmadığına dair beyanatı dikkate değerdir. Açıklamada ayrıca Türklerin demoralize olmasının ve tekrar göç etmelerinin sağlanmasının amaçlandığı belirtilir.

1996’da yapılan yeni idare-bölge düzenine göre toplam 123 belediyeden sadece 30’unda Türkler bulunmaktadır. Buna göre; en az Araçinova ve Polog Negotino’da birer, en çok da merkez Jupa’da 4592 Türk vardır. Ağustos 2004’te kabul edilen yeni yasayla belediye sayısı 84’e indi. Bu sayının 2008’de 78 olması öngörülmektedir. Söz konusu gelişmeler, birçok belediye sınırları içindeki Türk nüfusunun azalmasına neden oldu. Örneğin, Vrapçişte’deki Türklerin toplam nüfusa göre yüzde 36 olan oranı yüzde 12,34’e düştü. Makedonya’daki Türk nüfusun %40’ı (yaklaşık 32000)i Doğu Makedonya’da yaşamaktadır. Örneğin,  1940’larda 120 hanenin yaşadığı Kılavuz köyünde günümüzde 5 hanenin varlığından bahsedilir. Ağustos 2005’te ziyaret ettiğim İştip, Radoviş ve bu illere bağlı Ali Koç, Koca Ali köyleri bölgenin içinde bulunduğu durumun (eğitim, işsizlik vd.) somut örneklerindendir. Ayrıca zamanla azalan nüfus ve buna bağlı olarak yaşanan kimlik kaybını da gözlemlemem mümkün oldu. Bölgedeki bazı Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar kendi dillerini, geleneklerini, unutmuş durumdalar. İştip’teki bazı Türklerin Türkçe,  bazı Arnavutlarında Arnavutça bilmemesi gibi.

İdareciler bazen milli kimliklerini unutturmak için Türkleri, İslamiyet’e mensup diğer uluslarla birlikte Müslüman olarak adlandırdılar. Türk nüfusunun azalmasında iki önemli faktör vardır; Asimilasyon ve göç. Türkler evlilik yoluyla etnik kimliğini yitirebilmektedirler. Türklerle Arnavutlar arasında özellikle dinsel yakınlık ve evlenme yoluyla gerçekleşen ‘Arnavutlaşma’da, Balkanlarda sıkça rastlanan ‘etnik kimlik kayması’nın örneklerinden birini oluşturmaktadır. Ayrıca geçmişte olduğu gibi bugünde göç azda olsa devam etmektedir.  

‘Makedon Müslüman’ yakıştırmasını kabul etmeyen Torbeşlerin nüfusu ise 70–80.000 civarındadır. Torbeşlerin kökeni Osmanlı’dan önce buralara yerleşen Türk Kuman (Kıpçak) veya Peçenekler gibi Türk boylarına dayandırılmaktadır.  Zaman içinde dil özelliklerini yitirmiş Türkler olarak kabul edilen Torbeşlerin büyük bir kısmı Türkçe eğitim görmek istediklerini ve Türk olduklarını ifade ederler. Torbeşleri kendi ırkdaşları olarak göstermek isteyen Makedonlar, 1971 yılında ‘Makedon Müslümanları Kültür ve Bilim Ocağı’ adında bir dernek kurdular. Ancak bu derneğin faaliyetlerinin etkin olamadığı ve sadece karışıklığa neden olduğu belirtilir. Bugün kendilerini Türk olarak kabul edenlerin yanı sıra kendilerini Arnavut yada Makedon olarak kabul eden Torbeşler de vardır.

Türklere daha yakın yaşayan Çingenelerin bir kısmı Türkçe konuşurlar ve hatta Doğu Makedonya’dakilerin bazıları da Türk olduklarını söylerler. Bunun içindir ki Çingenelerin Türklere yakınlaşmasını istemeyen yönetim, Çingene Dilini okullara seçmeli ders olarak koydu.

Yukarıda bazı rakamlarla ve örneklerle açıklanmaya çalışılan nüfusla ilgili olarak verilen bilgilerde bazı eksiklikler yada bilinçli olarak nüfusun az gösterilmeye çalışıldığı dikkati çeken bir husustur. Bu bağlamda Türk Demokratik Partisi (TDP) Eski Genel Bşk. Erdoğan Saraç, TDP Bşk. Kenan Hasip, Türk Hareket Partisi (THP) Bşk. Adnan Kahil ve MATÜSİTEB Bşk. Fadıl Hoca sayımların ve verilen rakamların gerçekleri yansıtmadığı yönünde beyanda bulundular. Gerek Demokratik Müslüman Partisi Genel Bşk. Tefik Kadri’ye gerekse diğer önde gelen STK ve siyasi parti temsilcilerine göre gerçekte Makedonya’daki Türk nüfusu 170-200.000 civarındadır.

 

GÖÇLER

Gerçi dönem itibariyle bir iç göç şeklinde de olsa, Balkanlarda Türk nüfusunun etkinliğini kaybetmesinde önemli rol oynayan göçlerin, 1683–99 Osmanlı Avusturya savaşıyla başladığını söylemek mümkündür. 1804 Sırp İsyanı ve sonrasındaki Osmanlı Rus savaşları gibi gelişmeler göçlerin devamını getirir. Bu bağlamda 1826’da yapılan anlaşma ile 150.000 Türk’ün Sırbistan’dan çıkarıldığı bilinmektedir. Bunların bir kısmı Üsküp, Manastır ve Kosova’ya giderken bir kısmı da (15.000) Anadolu’ya yerleşti.  Bunu 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yaşanan göçler izler. 1908 sonrası da devam eden göç hareketi Türk hâkimiyetinin sona ermesi ile birlikte daha da artar. Bu dönemde (1908–1923) 300.000 civarında kişinin göç ettiği belirtilir. Gerek I. Dünya Savaşı yıllarında gerekse 1918’de kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı döneminde dil, milliyet, eğitim vb. hususlardaki olumsuzlukların Türklerin göç etmesine etki ettiği görülmektedir. Söz konusu dönemde 120.000 civarı göç yaşandığı tahmin edilmektedir.  Bu arada 1930’ların başında Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı, Yugoslavya (güney Slavları) Devleti adını alır. 

Göçe etki eden hususların başında, ‘Zirai Islahat Kanunu’ (1931) gelmektedir. Bu kanunla arazi ve çiftlikleri bedelsiz olarak istimlâk edilen Türkler; ‘çiftçilik’ ten sadece ‘ana geçim kaynağı’ olarak değil, sosyo-kültürel yapılarıyla uyumlu ‘başlıca yaşam biçimi’ olarak da yoksun bırakıldılar. Bununla bağlantılı bir diğer itici neden, ‘Türklerin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması’dır ki, bu kısıtlama II. Dünya Savaşı’na kadar sürekli katılaşarak devam eder. Alman, İtalyan ve Bulgar işgallerini yaşayan Türkler, özellikle Bulgarların baskın, soygun ve adam kaçırma eylemlerinin hedefi olurlar.

1934 yılında oluşturulan Balkan Paktı’na rağmen 1937 göçü gerçekleşir. ‘Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içerisinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmalarını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir’ diyen ve ‘Türkiye dışındaki Türklerin yaşadıkları devlette kalmalarını’ isteyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, aynı anda yaşadıkları bölge itibariyle Türklerin temel hak ve hürriyetlerini elde etmeleri için de yoğun bir çaba sarf etmekteydi. Ancak yaşananlardan bezmiş olan Türklerin göçleri devam ediyordu.

Gerek II. Dünya Savaşının devam ettiği yıllarda ve Bulgar işgalleri esnasında gerekse sonrasında yaşanan gelişmeler Türkleri yok sayan bazı uygulamalara ortam hazırladı. Zira 1945 sonrasında komünizmin etkin olması Türklerin bazı haklarının kısıtlanmasına, mevcut idarenin Arnavutluk’u yanına çekme politikasıyla Arnavut milliyetçiliğinin artmasıyla da Türklerin Türkleşmiş Arnavutlar olduğu iddialarının gündeme gelmesine neden oldu. 1946 öncesinde Sırp olmanın göstergesi olan -yeviç veya -yeva eklerinin yerini 1946’da çıkan ‘Soyadı Kanunu’ ile Arnavutlaştırma çabaları aldı. Bu kanunla, Türklerin daha önce Sırpçaya ve Sırp “etnik” grubuna uyarlanmış olan soyadları, bu defa “-i” eki sayesinde Arnavutçaya ve Arnavut “etnik” grubuna uyarlandı. Açıkça, sosyo-kültürel hedefe uygun olarak Türkler soyadları itibarıyla Arnavutlaştırıldılar.    

Kitlesel göçü tetikleyen bir diğer unsur; 1940’lı yılların başında halkı, bölge Türklerinin genel Türk tarihi ve kültürü içindeki yeri konularında aydınlatmak amacıyla yerel Türk aydınlarının öncülüğünde kurulan “Yücel” derneğinin tasfiyesidir. Çünkü Yücelciler ‘asimilasyon’ süreciyle yaşananlara tepki gösterdiler. Kısa zamanda farklı ve ağır suçlamalarla takibe alınan dernek üyelerinden önde gelenler idam, diğerleri ise ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. Böylece Makedonya Türklüğünün yok olması anlamına gelen göçlerde artış yaşanmaya başlandı.

1948 Martından sonra Sovyet yanlısı politikanın değişmesiyle Türklere yönelik bazı olumsuzluklara son verildi ise de yoğun göç hareketlerini durduramadı. Çünkü din, dil, eğitim, sosyal, siyasal vb. alanlarda yaşananlar insanların gelecekle ilgili endişe duymalarına neden oldu. Hatta yetkililerin Türk olanlara mallarını bırakmaları karşılığında, Türk olmayanlara da rüşvet karşılığı kimliklerinin değiştirilmesi suretiyle göç izni verdiği bizzat göçü yaşayanlar tarafından belirtilmektedir.

Makedonya Türklerinin zor durumda kalmasına etki eden bir diğer önemli faktör, 1952’de gerçekleşen ‘Serbest Göç’ anlaşmasıdır. Hatta bu anlaşma Türklerden kurtulmak isteyen idare için iyi bir fırsattı. Makedonya’dan Türkiye’ye 1923–1960 döneminde ‘göçmen’, ‘mübadil’ ve ‘sığınanlar’ olarak 269.101 kişinin göç ettiğine dikkat çeken bazı araştırmacılar bu sayının aynı dönemde Türkiye’ye çeşitli ülkelerden gelen tüm göçmenlerin % 22,4’üne karşılık geldiğini belirtirler. 1960’lı yılların sonlarında artış gösteren Arnavut milliyetçiliği ve yönetimden kaynaklanan olumsuzluklar 1970–80 yılları arasında 4000 civarında Türk’ün göç etmesine neden olur. Bunların ardından 1980’li yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve 1990’lardaki Bosna Savaşı, 1999 sonu -2000’li yılların başında meydana gelen Kosova olayları ve 2001’deki Makedonya’daki gelişmeler göçlerin devamında önemli bir rol oynadılar. Söz konusu dönemde (1990–2001) geçicide olsa 20.000 kadar Müslüman (Boşnak, Arnavut, Türk) göç etmek zorunda kaldı. Muhakkak ki bunların çoğu savaş sonrası geriye döndüler.

Yakın zamanda eğitim amacıyla Türkiye’ye gelen Türk öğrencilerinden bazılarının geri dönmemesi ardından ailelerinin de yanlarına gelmesiyle yeni bir göç anlayışının ortaya çıktığı görülür. Bu tür göçleri engellemek için  bazı sivil toplum örgütleri birtakım faaliyetlere giriştiler. Abdülhakim Hikmet Doğan Eğitim, Kültür ve Sanat Merkezi (ADEKSAM)’, Ensar Derneği, MATÜSİTEB ve Köprü Derneği’nin Makedonya’da okuyan Türk öğrencilere burs vermesi gibi. Günümüzde azda olsa göç devam etmektedir. 2005 yılında Manastır ve civarından 2700 kişinin göç etmesi buna örnek gösterilebilir. Göçü engellemek için ekonomik, sosyal, kültürel ve sair sorunların giderilmesi ve gerekli yardımların yapılması gerekmektedir.

Göç edenlerin sayısı konusunda farklı rakamlar verilmektedir. Makedonya Ulusal Tarih Enstitüsü Öğretim üyesi Lazar Lazarov 1952-53’te 154.000 Türk’ün göç ettiğini, Üsküp Pedagoji Fakültesi öğretim Üyesi Yusuf Hamzaoğlu ise 1952–75 yılları arasında Makedonya’dan Türkiye’ye 296.000 Türk’ün göç ettiğini belirtmektedirler. Bu tarihlerde ortalama 200–250.000 kişinin göç ettiği kabul edilir.  Ancak Makedonya’daki resmi verilere göre bu rakam 80.000’dir. Fakat resmi verilerden hareketle şehir bazında nüfus hareketleri incelendiğinde bu rakamın toplamda 200.000’i aştığı görülür. Mesela, 1953 sayımlarında Radoviş’te 10.247 olan Türk nüfusu, 1961 sayımlarında 2917’dir. Buna göre Türk nüfusunun dokuz yılda % 357 azaldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.  

 Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Halim Çavuşoğlu’da bir çalışmasında 1996 tarihi itibariyle bu sayının 350.000 olduğunu söyler.  Netice itibariyle göçler olmasaydı, şu anda Makedonya`daki Türk nüfusu 380.000 – 450.000 civarında (nüfus içindeki oranı %19-%22) olacaktı.

SİYASAL DURUM

II. Dünya Savaşı öncesi dönemde (1918–1945) siyasal örgütlenme açısından mevcut yönetimler, Türklere sınırlı olarak bazı haklar tanıdılar. 1918 yılında kurulan Sırp-Hırvat -Sloven krallığı yönetimi ülkede yaşayan Müslümanların ‘İslam Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmasına izin verdi. Aralarında Türklerin de bulunduğu bu cemiyet 1920’’de yapılan seçimlerde 8, 1924’te ise aralarında Emin Bey’in olduğu 14 kişi Belgrad Meclisine girmeye hak kazandı. Ancak bir süre sonra Türk kanadı cemiyetten ayrılarak, ‘Cenubi Sırbistan Müslüman Teşkilatı’nı kurdular. Sonrasında ise Türklerin parlamentoya girmeleri engellendi.

1930’larda yabancı sermayenin girişiyle ekonomide bir canlılık yaşandı. Ancak bu gelişme işçi hareketlerinin artmasına neden oldu. Yosip Broz Tito’nun başını çektiği ‘Halk Cephesi’nin de güç kazanması bu dönemdedir. 1939’da patlak veren II. Dünya Savaşı esnasında Tito, Kasım 1943’te geçici bir hükümet kurdu. Bu arada (II. Dünya Savaşı yıllarında) hem Bulgar zulmüne hem de krallık Yugoslavya’sının idaresinde haksızlıklara maruz kalan Makedonya Türkleri, temel hak ve özgürlüklerin sağlanacağı vaadiyle ortaya çıkan Yosip Broz Tito ve Yugoslavya Komünist Partisi önderliğinde yürütülen Halk Kurtuluş Hareketine destek verdiler. 1939’da kurulan Yugoslavya Komünist Gençlik Birliği Müslüman Hücresine, 1941’deki işgallere karşı mücadele eden Partizan birliklerine katılım gösterilmesi söz konusu desteklerden bazılarıdır. Ayrıca II. Dünya Savayı yıllarında Bulgar ve Alman işgalcilerine karşı Türklerin; Makedon, Sırp, Sloven ve diğer milletlerden daha gayretli savaştığı, Makedon Halkıyla Türk Halkının işgallere karşı nasıl mücadele verdikleri anlatılır.

Savaşın bitmesiyle Kasım 1945’te Yugoslav Federal Halk Cumhuriyeti kuruldu. Krallık dönemindeki yasaların geçersiz kılınması, komünizmin etkin olması, Sovyet yanlısı politika izlenmesi, Millet ve Devlete Karşı İşlenen Suçlar hakkında kanun (1945) çıkarılması (malların müsaderesi dâhil), Soyadı Kanunuyla (1946) yapılmaya çalışılan asimilasyon, mevcut idarenin Arnavutluk’u yanına çekme politikası ve buna bağlı olarak Arnavut milliyetçiliğinin artması gibi gelişmeler Türklerin bazı haklarının kısıtlanmasına ve göçlerin artmasına yol açtı. Siyasal açıdan 1948 Martından sonra Sovyet yanlısı politikanın değişmesiyle Türklere yönelik bazı olumsuzluklara son verildi ise de bu mevcut durumu pek değiştirmedi.

Gerek yukarıda bahsedilen dönemde gerekse sonrasında (1950–80) siyasi anlamda varlık gösteremeyen Türklere, 1963 ve 1974 anayasasıyla bazı haklar verildi. Ancak bunlar genelde kâğıt üstünde kalan haklardır. Zaten sosyal-kültürel-edebi etkinliklere bile tahammül edemeyen bir idareden siyasal haklar beklenemezdi. Ayrıca bu süreçte nüfus olarak ön planda olmaya başlayan Arnavutlar, siyasal-sosyal örgütlenme, eğitim vb. açıdan daha üstün bir konuma ulaştılar.

1963’te Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti adıyla anılmaya başlanan ülke, 1970’lere gelindiğinde ekonomik anlamda azda olsa liberal bir yol izledi. Ancak Tito’nun ölümüyle 1980’li yıllarda ortaya çıkan otorite boşluğu ve milliyetçiliğin artması üzerine mevcut yönetim azınlıklara karşı bazı tedbirler aldı. Öyle ki 1989’da yapılan anayasa değişikliği ile birinci maddede yer alan ‘Makedonya, Makedonya’da yaşayan Arnavutların, Türklerin, ...de devleti’ hükmü kaldırıldı. Bu düzenlemeden ilk olumsuz etkilenenler Türklerde oldu.

1990 yılı ortalarında başlayan demokratikleşme, hak ve özgürlüklerin yaygınlaşmasına umut bağlayan Türkler hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden Makedonya’da, azınlıklara yönelik fazla bir şey yapılmadı. Oysa 1991’deki referandumu Bulgaristan yanlısı Makedonlar ve Arnavutlar boykot ederken, Türkler bağımsızlık için evet oyu kullanıyorlardı.

Sözünü ettiğimiz demokratikleşme sürecinde Makedonya’daki Türklere de politik örgütlenme hakkı verildi. Böylelikle Temmuz 1990’da, Türklerin toplumda organize edilmesi, siyasal ve sosyal yaşama katılmaları gerekliliği doğrultusunda Türk Demokratik Birliği (TDB) kuruldu. Ancak Türkler, Kasım 1990’da yapılan seçimlerde meclise giremediler. Oysa nüfus itibariyle mecliste 7 sandalyeye sahip olmaları gerekirdi. TDB, hak ve özgürlüklerle ilgili sorunların bu şekilde halledilmesinin mümkün olmayacağı düşüncesiyle daha etkin olabilmek adına partiye dönüştürüldü. Böylece Türk Demokratik Partisi (TDP) kurulmuş oldu(1992).

Türk Demokratik Partisi (TDP) ; Makedonya’daki Türklerin, Türk töresine, İslam ahlakına sahip çıkmasını sağlamak; dil, din, örf ve adetlerini korumak amacıyla kuruldu. Dönemin Genel Başkanı Erdoğan Saraç; Türklerin toplumdaki saygınlığının artması yönünde çaba sarf ettiklerini, vatan olarak kabul ettikleri Makedonya’daki Türk varlığının hissettirilmesi ve Türk göçünün engellenmesi için çalıştıklarının altını çizmektedir.

TDP Genel Başkanı Erdoğan Saraç, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Makedonya’yı ziyareti esnasında; Makedonya’daki Türk öğrencilerin üniversitelerde okuyabilmesi, devlet kadrolarında Türklere de yer verilebilmesi, eğitim, kültürel vb. alanlarda etkinliklerin arttırılabilmesi gibi konularda da yardımcı olunmasını istemekteydi. Buna benzer istekler zaman zaman Makedonya’yı ziyaret eden Türk yetkililere iletilmektedir.

1997 yılında Anayasa Mahkemesi, azınlıkların bir başka devletin bayrağını milliyet sembolü olarak kullanmalarını anayasaya aykırı bularak yasakladı. Bu nedenledir ki 1997 yazında Gostivar ve Tetova’da bayrak krizi yaşandı. Adı geçen şehirlerdeki belediye binasındaki bayraklar bu bahaneyle indirildi ve çıkan olaylarda birçok Türk tartaklandı. Geçen zaman içerisinde bayrak kullanımıyla ilgili olarak, ‘Milli Toplulukların Simge Kullanım Yasası’ kabul edildi ise de Türkler açısından pek bir şey değişmedi. Buna göre Türkler sadece Merkez Jupa ve Plasnitsa’da bayrak kullanabilecekler. Zira yasaya göre nüfusun % 50’den fazla olması gerekiyor.

2001 başlarında bazı Arnavutların öncülüğünde başlatılan silahlı eylemler, Makedonya’daki siyasi dengenin bozulmasına, özellikle Türkler ve diğer azınlıkların göz ardı edilmesine neden oldu. Çünkü sorunların çözümlenmesinde Makedonlar sadece Arnavutları muhatap aldılar. Bu bağlamda aynı yıl imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması (OÇA) ile birlikte Makedonya’da yeni bir dönem başlamış oldu.

2002’de siyasi manada daha etkin olunması için TDP ile THP’nin birleşmesi yönünde bir girişimde bulunuldu. Her iki partinin genel başkanları istifalarını sundularsa da netice alınamadı. Ulusal mutabakatın, birlik ve beraberliğin sağlanmasına yönelik başlayan süreçte sadece TDP Genel Başkanı değişti. Yeni Genel Başkanı Dr. Kenan Hasip’te TDP’nin temel amaç ve hedeflerinin yerine getirilmesi konusunda aynı hassasiyet ile hizmete devam etmektedir.

Siyasal anlamda bazı olumlu gelişmeler yaşanacağı yönündeki açıklamalara rağmen Türklerin ve diğer azınlıkların temsili sorunu hala devam etmektedir. Zira 2001 olayları öncesi ve sonrası yapılan yasal/anayasal düzenlemelerde iyileşmelerin olduğu söylenemez. En son OÇA gereği yapılan deşikliklerde bunu görmek mümkündür. Yerel ve genel seçim yasası, yerel yönetim yasası, Türkçe eğitim hakkı gibi.

Makedonya’da TDP’den başka aynı yıl (1992) kısa bir süre varlığını sürdürecek olan Güven Türk Partisi kuruldu. Ardından 1999’da Türk Hareket Partisi (THP), 2002’de Makedonya Türk Kalkınma Partisi kuruldu. Bunlara ilaveten Mayıs 2006’da ‘Türk Milli Birlik Hareketi’ ismiyle yeni bir parti daha kuruldu. Partinin genel başkanı Erdoğan Saraç’tır.

Makedonya’da 1990–2006 arası geçekleşen yerel ve genel seçimler

Türk Demokratik Partisi 1994 ile 1998 yıllarında Makedonya Cumhuriyeti Parlamento seçimlerine katıldı. 1994 Parlamento seçimlerinde bir milletvekili seçildi. 1996 yılında gerçekleşen yasal düzenlemeyle belediye sayısı 123 olarak belirlendi. Buna göre yapılan yerel seçimlerde 2 Belediye başkanı ve 17 belediyede 44 belediye meclis üyesi seçilme başarısı gösterdi. 1998 genel seçimlerinde ise bir başarı elde edilemedi. TDP’nin 1 Belediye Başkanlığı, 25 Belediye meclis üyeliğini elde ettiği 2000’deki yerel seçimlerde THP ise 8 meclis üyeliği kazandı. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; 1994’te Kiro Gligorov,, 1999’da Boris Traykovski ve 2004’te Branko Çırvenkoski desteklendi.

Makedonya’daki seçimlerde Türklerin 6–7 milletvekili çıkarması gerektiği halde başarı göstermediği dikkati çekmektedir. Bu durum nüfusun az olmasından ziyade Türklerin, aynı bölgede fakat farklı seçim bölgesinde bulunmalarından kaynaklanmaktadır. Mesela Ekim 1994’te yapılan seçimlerde TDP (Demokratik Eylem Partisi-İslam Yolu ittifakıyla) bir milletvekili parlamentoya gönderirken, 1998 seçimlerinde hiç milletvekili gönderemedi. Bazı Makedon siyasetçiler bu durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtiyorlarsa da şu an için olumlu bir düzenleme yok. 2001 olayları sonrasında OÇA gereği düzenlemeler yapıldıysa da Türkler vd. azınlıklar açısından bir şey değişmedi. Bu durumda bazı hakları elde edebilmek adına Türkler koalisyon arayışı içerisine girmek durumunda kalmaktadır. 1994 ve 1998 Genel seçimlerinde Makedon Partileriyle ittifaka girilmesi, 1996 Yerel seçimlerde Türk nüfusun yoğun olduğu yerlerde Arnavut veya Makedon Partilerle ittifaka girilmesi gibi.

2002 parlamento seçimleri için koalisyon arayışı içinde olan TDP, görüşmelerden sonra MSDB (Makedonya Sosyal Demokratik Birliği) ve LDP (Liberal Demokrat Parti) ile partiler arası iş birliği ve birlikte hareket etmeyi içeren bir anlaşma yaptılar. Daha sonra, bu ittifaka Makedonya’daki Sırp Demokratik Partisi, Romların Birleşmiş Partisi, Boşnaklar Ligi, Ulahlar Demokratik Partisi ve diğer daha küçük partilerin katılması neticesinde “Makedonya İçin Birlikte", koalisyonu oluşturuldu.
2002 yılında düzenlenen genel Parlamento seçimlerinden sonra TDP, Makedonya Cumhuriyeti Parlamentosunda 2 milletvekili bulundurma hakkını elde etti. Ayrıca kurulan hükümette bakan vekili, Makedonya Televizyonu (MTV) ve Makedonya Radyosu Türkçe Yayınları (MRTY) bölümünde, Türk Dramında, Kültür Bakanlığında ve Tarım Bakanlığında Cumhuriyet düzeyinde yönetici yerleri, Maliye Bakanlığı Vergi İdare Dairesinde, Makedonya Cumhuriyeti Merkez Halk Bankasında, Anayasa Mahkemesinde, Cumhuriyet Yargıçlar Konseyinde birer temsilci bulundurma hakkı temin edildi.

TDP’nin dışında 2002 seçimlerinde, VMRO-DPMNE ile koalisyon yaparak katılan THP Başkanı ve Arnavut partilerinden Demokratik Beraberlik Birliği (DBB) ile seçim ittifakı yapan MTKP Başkanı parlamentoya girme hakkı elde ettiler. Ancak MTKP başkanı milletvekilliğinden istifa etti. Netice itibariyle TDP’nin 2 ve THP’nin de 1 olmak üzere, Türkler parlamentoda 3 milletvekiliyle temsil edilmektedirler. Meclis Başkanının Büyükelçi olarak atanması nedeniyle Haziran 2006 itibariyle TDP’nin milletvekili sayısı üçe çıktı.

Ağustos 2004’te kabul edilen yeni ‘Yerel Yönetim’ yasasıyla 123 olan belediye sayısı 84’e indi. Bu sayının 2008’de 78 olması öngörülmektedir. Söz konusu yasa ile 40 adet belediyelik bölge başka belediyelere bağlandı. Böylece belediye sınırları içindeki Türk nüfusunun yoğunluğu değişti. Vrapçişte’deki Türklerin toplam nüfusa göre yüzde 36 olan oranının yüzde 12,34’e düşmesi gibi.

Türklerin Vrapçişte’de seçimleri boykot ettiği Mart 2005’teki yerel seçimlerde TDP; 2 (Merkez Jupa ve Plasnitsa) Belediye Başkanlığı ile 23 Belediye Meclisi üyeliği elde etti. Bu arada tek başına başarı elde edilemeyecek olan yerlerde Türk azınlığın çıkarına uygun olarak Arnavut veya Makedon partilerle işbirliğine gidildi. Gostivar’da Arnavut adayın desteklenmesi gibi.

2005 Yılındaki bir diğer gelişme, milletvekili seçimiyle ilgili yasa tasarısının gündeme gelmesidir. Yasaya göre seçmen oylarının en az %5’ni alan partiler seçim organlarında aday verme hakkına sahip olacaktır. Ancak. TDP bu barajı aşamayacağı için Türkler seçim organlarında yer alamayacaktır. Bu nedenle TDP çareyi seçim organların profesyonelleşmesi ve burada Türklerin hakça temsilinde görmektedir. Kenan Hasip, seçimlerin dürüst bir şekilde gerçekleşmesi için dikkatlerin Devlet Seçim Komisyonuna değil, sandık başlarına yönlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Yasa ayrıca siyasi partilerin alacağı maddi yardımlarla ilgili de değişiklikler ön görmektedir.

AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosunun (ODIHR) Seçim organlarının bağımsızlaştırılması konusundaki önerileri çerçevesinde önemli reformlar yapıldı. Devlet Seçim Komisyonu, kendine ait bütçesi ve profesyonel personeli olan tamamen bağımsız bir organ haline geldi. Siyasi etkilerin bertaraf edilmesi amacıyla, seçim yönetimine katılan hâkimlerin seçilmesi ile ilgili prosedürlerde de değişiklik yapıldı. Meclis, bu yıl (2006) yapılacak seçimlerin adil ve demokratik şekilde gerçekleşmesinin başlıca ön şartlarından biri olarak görülen ülkenin yeni seçim yasasını 29 Mart 2006 Çarşamba günü kabul etti. Yasada, milletvekillerinin muhalefetin önerdiği şekilde üçte ikilik bir çoğunlukla yedi üyeli bir Devlet Seçim Komisyonu (DSK) seçmeleri de öngörülüyor. DSK üyeleri tekrar seçilme opsiyonuyla birlikte beş yıllık görev süresi için atanacaklar. Yeni yasada ayrıca il seçim kurullarında birisi iktidar partisinden, diğer ikisi de önde gelen muhalefet partilerinden birer adet olmak üzere kamu yönetiminden üç temsilcinin yer alması da sağlanıyor.

Uluslar arası gözlemcilerin yakından takip edeceği 2006 seçimleri AB üyeliğine hazırlanan Makedonya için büyük önem taşımaktadır.

HUKUKİ DURUM

Bölgedeki Türk hâkimiyetinin sona ermesiyle azınlık konumuna düşen Türklerin bazı siyasi gelişmelerinde etkisiyle dil, din, eğitim, siyasal ve sivil örgütlenme gibi hususlarda olumsuz uygulamalara tabi tutuldukları görülmektedir. Bunun için 1918–2006 yılları arasındaki bazı hukuksal gelişmeleri özetle belirtmek gerekmektedir

1918 yılında kurulan Sırp-Hırvat -Sloven krallığı yönetimi ülkede yaşayan Müslümanların ‘İslam Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmasına izin verdi. Ancak bir süre sonra Türk kanadı cemiyetten ayrılarak, ‘Cenubi Sırbistan Müslüman Teşkilatı’nı kurdular. 1928’de yapılan yasal düzenlemeyle vakıflar İslam birliğine devredildi. 1931’de çıkarılan ‘Zirai Islahat Kanunu’ ile (bazı yerlerde ürünlerle birlikte) toprakları bedelsiz olarak istimlâk edilen Türkler; ‘çiftçilik’ ten sadece ‘ana geçim kaynağı’ olarak değil, sosyo-kültürel yapılarıyla uyumlu ‘başlıca yaşam biçimi’ olarak da yoksun bırakıldılar.

1930’larda Yosip Broz Tito’nun başını çektiği ‘Halk Cephesi’nin güç kazanması ve II. Dünya Savaşı esnasında geçici bir hükümet kurulması (1943) gibi gelişmeler, Makedonya’daki Türklerin temel hak ve özgürlüklerin sağlanması hususunda ümitlenmesine neden oldu. Hatta 1940’lı yılların başında yerel Türk aydınları “Yücel” teşkilatını kurdular.

Savaşın bitmesiyle kurulan Yugoslav Federal Halk Cumhuriyeti (Kasım 1945) Krallık dönemindeki yasaları geçersiz kıldı. Sovyet yanlısı politikanın izlendiği dönemde; Millet ve Devlete Karşı İşlenen Suçlar hakkında kanun (1945) (malların müsaderesi dâhil), Soyadı Kanunu (1946), ilk Anayasa (1946), Soyadı Kanunu (1946), Vakıf mallarına el konulması (1948) gibi yasal düzenlemeler gerçekleşti. 1948 Martından sonra Sovyet yanlısı politikanın değişmesiyle Türklere yönelik bazı olumsuzluklara kısmen de olsa son verildi. 1950/51 eğitim-öğretim yılında Türkçe eğitime izin verilmesi gibi. Bu arada 1951 ve 1953’te ceza yasası yeniden düzenlendi.

Gerek yukarıda bahsedilen dönemde gerekse sonrasında (1950–80) siyasi anlamda varlık gösteremeyen Türklere, 1963 ve 1974 anayasasıyla bazı haklar verildiği görülür. Ancak bunlar genelde kâğıt üstünde kalan haklardır. Zaten sosyal-kültürel-edebi etkinliklere bile tahammül edemeyen bir idarenin hakkaniyetli davranması da beklenemezdi.

1963 anayasasıyla tedricen hukuki anlamda bazı değişiklikler yapılmaya başlandıysa da asıl düzenleme 1974’te gerçekleşir. 1974 Anayasasının 170, 171, 174, 214 ve 243. maddesine göre tüm yurttaşların; milliyet, din, dil, eğitim vb. hakları güvence altındır. Fakat 1980’li yıllarda ortaya çıkan otorite boşluğunun ve artan milliyetçiliğin de etkisiyle mevcut yönetim 1989’da yaptığı anayasa değişikliği ile birinci maddede yer alan ‘Makedonya, Makedonya’da yaşayan Arnavutların, Türklerin, ...de devleti’ hükmünü kaldırır. Bu düzenlemeden de ilk olumsuz etkilenen Türklerdir.

1990 yılı ortalarında demokratikleşme, hak ve özgürlüklerin yaygınlaşmaya başladığı ve bağımsızlığını ilan edildiği dönemde (1991) gerçekleşen düzenlemeyle, anayasasının 7, 19, 20, 44, 48 ve 56. maddesi ile (1974 anayasasına benzer) bazı haklar tekrar güvence altına alınır. Ancak düzenlemeler, içerik ve uygulama açısından farklılık arz eder. Kasım 1991de yürürlüğe giren anayasanın giriş paragrafında, ‘Makedonya Cumhuriyeti Makedonların ulusal devleti olarak kurulmuştur’ şeklinde yazar. Oysa 1974 Anayasasında Türkler, devletin kurucu unsurları arasında anılmaktaydı. Yani yine bir hayal kırıklığı söz konusudur.

Makedonya anayasası, Türkleri ve öteki etnik grupları ‘milliyet’ olarak tanımlar. Başka ulusların anayasasında da var olan bu ‘milliyet’ terimi, çok uluslu bir devletin içinde var olan bir ulusal topluluk anlamını taşır; yani uluslar arası anayasa terminolojisini kullanınca, Makedonyalı Türkler, ‘ulusal azınlık’ kapsamına girerler. Böylece, onlar ‘bir devletin dışındaki bir başka devlete, etnik olarak bağlı olan bir toplulukturlar.

Sözünü ettiğimiz demokratikleşme sürecinde Makedonya’daki Türklere de politik örgütlenme hakkı tanındı. Böylelikle Temmuz 1990’da, Türklerin toplumda organize edilmesi, siyasal ve sosyal yaşama katılmaları gerekliliği doğrultusunda Türk Demokratik Birliği (TDB) kuruldu.

1993 yılında Makedonya’nın Birleşmiş Milletler’e üye olmasıyla ilgili olarak açıklamada bulunan dönemin Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov , Makedonya’nın Makedon, Türk, Arnavut, Sırp, Rom, Ulah ve diğer milliyetlerin vatanı olduğunu söyler. Ancak gerçek olan, yeni anayasa ile Türklerin ve diğer milliyetlerin ikinci planda kaldığıdır. Zira aynı yıllarda Debre’de Türkçe eğitimin engellendiği görülür.

1996’da Gostivar Belediyesi, aldığı kararla Türkçenin belediye sınırları içinde resmi dil olarak kullanılmasına son verir. 1997 yılında ise Anayasa Mahkemesi, azınlıkların bir başka devletin bayrağını milliyet sembolü olarak kullanmalarını anayasaya aykırı bularak yasaklar. Geçen zaman içerisinde (anayasanın 7. maddesi gereğince) Gostivar Belediyesi Meclisinde Türkçenin resmen kullanımı kararı alındı (2005). Ancak hala Türkçe tüm Gostivar’da resmen kullanılmamaktadır. Bayrak kullanımıyla ilgili olarak, ‘Milli Toplulukların Simge Kullanım Yasası’ (2005) kabul edildi ise de Türkler açısından pek bir şey değişmedi. Buna göre Türkler, sadece Merkez Jupa ve Plasnitsa’da bayrak kullanabileceklerdi. Zira yasaya göre nüfusun % 50’den fazla olması gerekmektedir.

2001 yılının ilk aylarında Arnavutların anayasal hakların verilmesi doğrultusunda başlattıkları silahlı eylemleri uluslar arası bir boyut kazandı. Ardından Arnavutlar ile Makedonlar arasında Ağustos ayında Ohri Çerçeve Anlaşması (OÇA) imzalandı. Buna göre; dil, eğitim, resmi kurumlarda istihdam, merkezi ve yerel idareye katılım gibi hususlarda anayasal değişiklikle yapılması karalaştırıldı. Hakça temsilin esas alınmasıyla, Makedonya’daki milletler bazı haklara kavuşacaklardı. Bu bağlamda siyasi, kültürel, eğitim, vb. haklar ve kamu kuruluşlarında çalışabilme gibi hususlar toplam nüfustaki orana göre belirlenecekti. Örneğin, genel olarak Türklerin hakça temsil oranı % 4’tür. Tabii bu oranlar; Bayrak yasasında (%50), anadilin resmen kullanılması ile ilgili yasada (%20) olduğu gibi değişkenlik gösterebilmektedir. Ancak esas itibariyle, hakça temsil (hakların elde edilmesi veya kullanımındaki) oranın % 20 olması etnik dengeyi bozan bir unsur olarak eleştirilmektedir. Zira, ülkede sadece Arnavut ve Makedon milletlerinin nüfusunun çok olduğu gerçeğinin bir anlamda yasalaşması olarak da yorumlanan anayasal deşiklikle “Makedonya, Makedon Milletinin, Arnavut Milletinin ve Makedonya’da yaşayan diğer milletlerindir” maddesi yürürlüğe girdi.

Ağustos 2004’te kabul edilen yeni ‘Yerel Yönetim’ yasasıyla 123 olan belediye sayısı 84’e indi. Bu sayının 2008’de 78 olması öngörülmektedir. Söz konusu yasa ile 40 adet belediyelik bölge başka belediyelere bağlandı. Böylece belediye sınırları içindeki Türk nüfusunun yoğunluğu değişti. Vrapçişte’nin Negotino’ya, Lubanişte’nin Struga’ya, Merkaz Jupa’nın Debreye, Aşağı Banitsa’nın Gostivar’a bağlanması gibi.

İnsan Hak ve Hürriyetlerinin ana ilkelerini (8. Maddesinin 1. fıkrasını) sınırlayan Yasanın, ‘Milli Kimliklerin ifade etme özgürlüğünü garanti altına alınması’(8.madde 2.f), ‘Halkların kanun nezdinde eşitliği’ (9.madde),‘Cumhuriyetin tüm toplulukların milli, dini, kültürel ve dil kimliğini garanti altına alması’ (48.madde) gibi Anayasanın bazı maddeleriyle de ters düştüğü belirtilmektedir.Yasa; azınlıkta kalan milli, dini, kültürel vb. değerleri/hakları garanti altına almamasından dolayı eleştirilmektedir.

Bir milleti diğer milletlerden üstün tutan bir anlayışa hizmet edeceği söylenen yasada ‘Vatandaşların seçecekleri temsilciler ile Belediyelerde sorunların çözümünde aktif rol alacakları’ söylenmektedir. (115 madde ) Ancak Türkler açısından bu ilkenin kağıt üzerinde kalacağına inanılmaktadır..

Hukuki açıdan yaşanan bir diğer gelişme, milletvekili seçimiyle ilgili yasa tasarısının gündeme gelmesidir. AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosunun (ODIHR), seçim organlarının bağımsızlaştırılması konusundaki önerileri çerçevesinde önemli reformlar yapıldı. Devlet Seçim Komisyonu, kendine ait bütçesi ve profesyonel personeli olan tamamen bağımsız bir organ haline geldi. Siyasi etkilerin bertaraf edilmesi amacıyla, seçim yönetimine katılan hâkimlerin seçilmesi ile ilgili prosedürlerde de değişiklik yapıldı. Meclis, bu yıl yapılacak seçimlerin adil ve demokratik şekilde gerçekleşmesinin başlıca ön şartlarından biri olarak görülen ülkenin yeni Seçim Yasasını Mart 2006’da kabul etti. Yasada, milletvekillerinin muhalefetin önerdiği şekilde üçte ikilik bir çoğunlukla yedi üyeli bir Devlet Seçim Komisyonu (DSK) seçmeleri de öngörülüyor. DSK üyeleri tekrar seçilme opsiyonuyla birlikte beş yıllık görev süresi için atanacaklar. Yeni yasada ayrıca il seçim kurullarında birisi iktidar partisinden, diğer ikisi de önde gelen muhalefet partilerinden birer adet olmak üzere kamu yönetiminden üç temsilcinin yer alması da sağlanıyor. Ancak hakça temsil ilkesine rağmen (zira yasaya göre %20 şartı var) Türk ve diğer azınlıkların nüfus yoğunluklarının az olması ve % 5’lik seçim barajının altında kalacak olmalarından dolayı söz konusu düzenlemeler bağlamında seçimlerle ilgili bazı organlara katılımları da imkânsız görülmektedir.

Netice itibariyle yönetimdeki Makedon ve Arnavutların her alanda önceliği kendilerine vermeleri ve genel olarak diğer milletleri dikkate almamaları söz konusudur. Bu durum hukuki yönden de Türklerin işi zorlaştırmaktadır. Yani Ohri Çerçeve Anlaşması doğrultusunda gerçekleşen yasal düzenlemelere göre Türk, Boşnak, Ulah ve diğerleri var. Fakat uygulamada yok gibidir. Çünkü anayasanın (2004’teki yerel yönetim yasasıyla daha da imkânsızlaştı.) öngördüğü nüfusun % 20’sini oluşturma şartı bulunmaktadır.

EKONOMİK DURUM

Makedonya Eski Yugoslavya’nın ekonomik yönden en az gelişmiş Cumhuriyetlerinden biriydi. Dağılmadan önce Yugoslavya’nın gayrı safi mal ve hizmet üretiminin %5 i kadar bir üretimi gerçekleştiren Makedonya; Yugoslavya’nın dağılmasıyla merkezden yapılan desteğin kalkması, Yunanistan ile problemler yaşaması, serbest ticaret imkânlarından yararlanamaması gibi etkenlerden dolayı ekonomik anlamda oldukça zorluklar yaşadı. 1990 sonrası serbest piyasa uygulamasına geçilen ülkede 2001 yılında yaşanan güvenlik krizi ile sanayi üretiminin % 5,6 oranında küçüldüğü görülür.

Makedonya’da çalışan işgücünün dağılımı genel olarak şöyledir; % 2 madencilik, % 5,5 dericilik, % 14,5 gıda, %15 tarım , % 27 Tekstil, % 36 ticaret, turizm, esnaflık, küçük ölçekli işletmeler, bankacılık vd.

Makedonya’daki temel makroekonomik göstergelerden biri olan Gayri Safi Milli Hâsıla 2005 yılında 4,5 milyar Euro düzeyindedir. Bu bağlamda Kişi Başı Gelir 2200 Euro’dur. Bu kişi başı gelir ile Makedonya düşük gelirli ülkeler grubunda yer almaktadır. Enflasyon oranının % 0,6 gibi çok düşük çıkması, ülkede üretimin olmadığının bir göstergesidir. Keza, işsizlik oranı % 36,5 civarındadır. Ücretler son 3 yıldır yerinde sayarken, 3 yıl öncesine kadar Bulgaristan ücretlerinin dört ve Sırbistan-Karadağ ortalama ücretin iki katı kadar ücret alan Makedonya vatandaşlarının bugün bu iki ülkenin gerisinde kaldığı görülür. Birçok fabrikanın üretime son vermesi sonucunda iç talebi karşılayamayan Makedonya, artan talebi ithalat yoluyla karşılamaya çalışmaktadır. 2005 yılında (aralarında Türklerin de bulunduğu) ülkeye giren yabancı yatırım miktarı 97,07 milyon dolar’dır. 2004 yılında bu rakamın 157 milyon dolar civarında olduğuna dikkati çeken uzmanlar, ülkeye giren yabancı sermaye miktarı 1/3 oranında gerilediğine dikkati çekmektedirler. Ekonomik hayata katkı sağlaması beklenen yabancı yatırımcıların arasında Koç Holding (RAMSTOR Alış veriş Merkezi ), Zorlu Holding (TAÇ Perde) gibi Türk girişimcilerde bulunmaktadır.

Makedonya’da istihdam ve yatırımların yetersizliği, insanların alım gücünün olmaması, işsizliğin fazla olması gibi etkenler insanların farklı ülkelere gitmesine yol açmaktadır. Ekonomik ihtiyaçlarla birlikte gündeme gelen bu hareketlilikte Türkler de vardır. Ülkedeki ekonomik dengenin kurulmasında dış yardımların kayda değer katkısı olmakla beraber yetersizdir..

Ülkede herkes gibi Türklerin ekonomik yönden zorda oldukları görülmektedir. Zira 1990 sonrasında gerçekleşen yeniden yapılanmayla birlikte işsizlik oranının artması Türkleri de etkiledi. Genel anlamda değerlendirildiğinde ülkedeki işsizlikte sağlık hizmetlerinin ücretsiz olmasının da etkili olduğu ifade edilmektedir. 2004 sonu itibariyle ülkede 385.000 kişinin işsiz olduğu belirtilmektedir. Özelleştirme vesilesiyle birçok Türk çalışanın işine son verildiği ülkede, İş Bulma Merkezi kayıtlarına göre işsiz olan Türk sayısı 15.800’dür. Türklerin devlet görevlerinde az temsil edilmeleri, ekonomik yönden zayıf olmaları, Türkçe eğitimin yetersizliği, anayasal hakların uygulanmaması gibi konular da bir takım aksaklıkların olduğu İnsan Hakları İzleme Komitesi’nce de belirtilmektedir.

Batı Makedonya Türkleri, ziraat, hayvancılık, ticaret, plastik kapı ve pencere üretimi, mobilyacılık, pastacılık, kebapçılık, pazarcılık, taksicilik vb. işlerlerle uğraşmaktadırlar. Ayrıca çok az bir kısmı da devlet işinde çalışmaktadır. Doğu Makedonya Türkleri ise daha ziyade odunculuk, ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Günümüzde Türklerin çalıştığı iş alanları özetle Tablo 3’de gösterildiği gibidir.

Tablo 3: Makedonya Cumhuriyetinde çalışan Türklerin (toplam 12.474) mesleklerine göre dağılımı.

Çalışan Sayısı

Yüzdelik

A

Tarım ve Hayvancılıkta

5069

Veya

%38

B

Sanayi ve Madencilik Sektöründe

1591

Veya

%13

C

İnşaatta

1128

Veya

%9.5

Ç

Ticarette

983

Veya

%8.5

D

Eğitim ve Kültür Sektöründe

729

Veya

%6

E

Zanatçılık ve Hizmetlerde

571

Veya

%5

F

Sağlık ve Sosyal Hizmetlerde

567

Veya

%5

G

Devlet İdari Organlarında

500

Veya

%4

Ğ

Ulaştırma Sektöründe

491

Veya

%4

H

Komünel İşlerde

417

Veya

%3.5

I

Mali ve Teknik İşlerde

219

Veya

%2.5

İ

Ormancılıkta

134

Veya

%1

j

Turizm hizmetleri sektöründe

76

Veya

%0.6

Devlet kurumlarında çalışan Türklerin toplam sayısı; 1997 yılında 1999, 2000 yılında ise 1796’dır. Bu tarihler arasında Makedon ve Arnavutlarda artış görülürken, Türklerde %10,5 (203 kişi) azalma olduğu görülür. Türkler ve diğer azınlıklar da görülen bu azalmada son yıllarda kurulan Makedon - Arnavut koalisyon Hükümetlerinin özellikle kendi insanlarına (Parti yandaşlarına) sahip çıkıp, yeni işbaşı yapma imkânları sağlamasının önemli bir rolü vardır. Bugün kamuda çalışan Türklerin sayısı (resmi verilere göre) %4 civarında olması gerektiği halde % 1,3 veya % 1,9’dur. 2003’te Hakça temsil esasına göre polisliğe alınan (değişik etnik kökene mensup) 1156 kişiden 76’sı Türk’tür. Bu sayı eğitime alınanların sayısına göre % 6,5 civarındadır. Ancak genel orana vurduğunuzda bunun düştüğü görülür. Mesela Eğitim ve Bilim Bakanlığında 1300 civarında Türk çalışması gerektiği halde bu sayı 570 civarıdır.

Mayıs 2005’te Makedonya Türk İş Adamları Birliği kuruldu (MATİB). 60 Firmanın üyesi olduğu MATİB; Türk firmalarının daha iyi şartlara ulaşması, iç ve dış ticaretin geliştirilmesi, ekonomik açıdan Türklere yönelik istihdamın arttırılması gibi hedefler doğrultusunda hareket edileceğini belirtmektedir.

 


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.