Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
KUVA-YI MİLLİYE

Manisa Kuva-yı Milliye Anıtı
 
 
   Milletlerin tarihlerinde inişler ve çıkışlar vardır. Uygarlığın yükselmesine veya düşmesine de bağlı olarak da ortaya çıkan bu gelişmeler, o Ulus`un var ya da yok olmasını da neticelendirebilir. Karşı uygarlığın bütün üstünlüğüyle karşılaşan Ulus, mücadelesi ölçüsünde varlığını muhafaza edebilir. Bu mücadele, istiklalini ve varlığını koruma başarılamazsa, o Ulus tarih sahnesinden çekilme tehlikesiyle dahi karşılaşabilir. İstanbul ve Anadolu’nun hemen her tarafının işgal tehlikesi ve işgale girmesiyle, uzun yıllardır savaşlarda sayısız evladını kaybetmiş Türk Ulusu, İstanbul Hükümeti`nin talimat ve tedbirlerine rağmen, gönüllü silahlı direnişini başlatmış ve bu savaşım ülkenin her tarafına yayılmıştır."Kuva-yı milliye dönemi" düzenli ordu tam oluşuncaya kadar, 1918 Ekim-1921 Ocak arası olan dönemdir. İlk kurşun nereden atıldı konusu bazılarınca tartışılır.Gerçek odur ki Vatanın dört yanından işgalcilere pek çok kurşunlar atılmıştır, önemli olanda budur. İbretle bilinmesi gereken şudur ki Kuva-yı Milliyeciler, işgalci düşmana karşı savaşırken, İstanbul`dan padişah ve bilhassa Damat Ferit avanesi tarafından bilhassa da İngilizlerden aldıkları destek ve imkanla, her türlü suçlanmışlardır. İttihatçılıkla!,hainlikle, dinsizlikle, bolşeviklikle, çete, eşkiya olmakla... Nemrut Mustafa Mahkeme- lerinde sayısız idam fermanları çıkarılmış  ve pek çok Kuvvacı, "gavurlara" yaranmak için idam edilmiştir. Damat Feritlerin;  maceracı, eşkiya dedikleri Kuvvacılara karşı işbirliğine gittikleri güçler arasında o zamanın  bölücü Kürtlerini, Pontuscu ve Ermenileri saymazsak ayıp olur. Yazıyı okuyan malumlar.. ..Resmi Tarih.. resmi tarih diyorlardır. Bende o zavallılara burası da yani Türkiye, resmi devlet diyor, yazıyı bir zahmet sonuna kadar okumalarını rica ediyorum.

----- Süleyman Askeri Bey

 

 KUVA-YI MİLLİYE TABİRİ İLK NERDE KULLANILDI:

      

 Türk Milli Mücadelesinin simgesi  olmuş, Kuva-yı Milliye (Milli Kuvvetler) adına 1913 yılında rastlıyoruz. Balkan Savaşı devamı  resmi sınırı aşarak, Batı Trakyada ilerleyen Teşkilat-ı Mahsusa`cıların, Binbaşı Süleyman Askeri Beyle, Kuşçubaşı Eşref Bey`in liderliğinde, yöre halkıyla , gönüllü milislerle kurdukları Batı Trakya bağımsız Türk Cumhuriyeti`nde.Merkezi Gümülcine`de olan bu devlet, 31 Ağustos 1913`ten, 25 Ekim 1913`e kadar yaşamıştır. Bu hükümetin ordusunda Kuşçubaşı Eşref Bey`e Kuva-yı Milliye Kumandanı ünvanı verilmiştir. Ayrıca Manastırlı Hüsrev Sami ile Cihangiroğlu İbrahim Beyler de Kuva-yı Milliye Müfreze komutanlarıdır.Önemli bir husus da, bir Türk devleti ilk kez "Cumhuriyet" adını da bu devlet de kullanmıştır.

 

Kuva-yı Milliye tabirinin yaygınlaşması ise Mondros Mütarekesi bilhassa  İzmir`in Yunanlılar tarafından işgali ile olmuştur. 1918 Kasım ayında toplanan Milli Kongrede, Kuva-yı Milliye`yi  oluşturmak ve  birleştirmek  için İstanbulda ki duyarlı tüm kuruluşların toplantıya çağrıldığı anlaşılmaktadır.13 Haziran 1919  da Alaşehir`de toplanan heyet de Kuva- yı Milliye Heyeti adını almıştır.Oluşturulan kuvvetlerden 16 kişi Yunanlılara esir düşmüş ve "çete" olarak adlandırılarak idam edilmiştir. Bunun üzerine, çete tabiri yerine Kuva-yı Milliye tabiri genel bir ad haline getirilmiştir.Erzurum Kongresi`yle birlikte de  Kuva-yı Milliye tabiri sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Sivas Kongresi sırasında, 9 Eylül 1919 tarihinde, Heyet-i Temsiliye aldığı kararla, 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa`yı, Batı Anadolu umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığına tayin etmiştir.  Kuşçubaşı Eşref Bey

 

Kuva-yı Milliye  adı, Milli Mücadele`de iki şekilde kullanılmıştır. Birincisi Milis  (gönüllü, çete) anlamındadır. İkincisi ise Milli Mücadelenin tamamı bu tabirle ifade edilmiştir. Şöyleki, müdafaa-i Hukuk kuruluşları, Heyeti Milliyeler, kongreler, Ankara`da Büyük Millet Meclisi, bunlara yardımcı kuruluşlar ve Ordu, Kuva-yı Milliye idi. Mücadele Vatan`ı kurtarmak ve Millet için yapılıyordu, bu sebeple Milli Mücadeleye katılan her şahsa, "Kuva-yı Milliye`ci" veya "Millici" denilmekte idi.  Yunanlıların İzmir`i ve Batı Anadolu`yu işgallere başlaması üzerine oluşmaya başlayan milis kuvvetler, günün şartlarında mecburiyet idi. Mondros Mütarekesi`nin şartları gereği, ne hükümet ne ordu fiilen müdahale imkanına sahip değildi. Esasen teşekküllü  bir orduda kalmış değildi. İşte bu şartlarda Türk Ulusu`nun, hiç bir makamdan emir almadan, kendiliğinden milli kuvvetler meydana getirerek, işgale ve düşmana karşı, çete savaşıyla yani gerilla savaşıyla direnen  ve savaşan kuvvetlerine,  "Kuva-yı

Milliye"   denmiştir. Bu milli kuvvetler, işgal tehlikesiyle karşılaşılan her bölgede kendiliğin -den oluşmuştur.  Orta Asya dönemlerinden beri Türkler Ordu/Millet  haline gelebilen topluluklardır. Türklerde halk bir ordu, ordu ise halktır.Türklerde devlet zora düştüğünde, millet kadın erkek, yaşlı genç silahlı direnişler oluşturmuşlardır. Esareti kabul etmeyen özgürlüğüne düşkün bir Ulus. Kuva-yı Milliye hareketide bunun tüm dünyaya  örneği...

 

DAMAT FERİT PAŞA HÜKÜMETLERİ KUVA-YI  MİLLİYE`YE  KARŞI:

Damat Ferit Paşa, Osmanlı Devleti`nin en kritik zamanında, işgale uğradığı günlerde 5 kez sadrazamlığa (başbakanlığa) getirildi. Zaman zaman milli mücadeleye destek vermek isteyen bakanlarında bulunduğu sancılı İstanbul Hükümetlerinde, sarayın damadı bu zat tahmin edileceği üzere İşgalcilerin bilhassa da İngilizlerin isteği, Padişah Vahidettin`in de önerisiyle hükümetler kuruyor, hüküm sürüyordu.  Damat Ferit Paşa, İttihat ve Terakki karşıtı ve "kendisi ve efendisi padişahın,  Allah’tan sonra İngiltere`ye umut bağladık- larını" söyleyecek kadar İngiliz yanlısıydı. Kabinesine hakim olan görüş, Anadolu hareketini idare edenlerin ittihatçı oldukları yönündeydi. Bunun yeterince işe yaramaması üzerine, Kuva-yı Milliyeciler Bolşeviklikle suçlan- mıştı. 8 Mart 1919 tarihli bir kararnameyle  de İstanbul’da Divanı Harbi Örfiyi kurmuştu.(Nemrut Mustafa Divanı) İttihatçıları yargılamakla görevli ve siyasi içeriği olan bu mahkemelerin verdiği kararlar bugün sözde Ermeni soykırımcılarına malzeme olmaktadır.    

 

Damat Ferit, başlangıçta, 9. Ordu müfettişi olarak Samsun`a çıkan Mustafa Kemal`i, kendisine siyasi bir rakip olabileceği düşüncesiyle, İstanbul`dan uzaklaştırmak maksadıyla, atanmasını onaylamıştı. Mustafa Kemal`in işgallere karşı milli bir direniş için gösteri ve mitingler yapılması emirleri ve giderek  İstanbul  hükümetine cephe alması onun görevden alınmasını gündeme getirmişti. Bu mitinglerin ilklerinden birisi İzmir`in işgali üzerine Giresun`da yapılmış ve Damat Ferit Hükümeti`ne sert bir yazı yollanmıştı. İşgaller kabul edilemez... diyordu kısaca..Ancak İstanbul  Hükümetine göre bu gösteriler asayişsizliğe yol açıyordu.Bu gösterilerin yasaklanması gerekiyordu. Mustafa Kemal bunu reddetti, zaten milletin sesini kesmeye kimsenin gücü yetemezdi...

 

Dahiliye nazırı Ali Kemal Bey`in,  23 Haziran 1919 tarihli genelgesi, "Mustafa Kemal Paşa azledildiğinden kendisiyle hiçbir resmi muameleye girişilmemesini ve hükümet işleriyle ilgili hiçbir talebinin yerine getirilme- mesini" bildiriyordu. Hükümetin görüşlerini yansıtan Sabah gazetesinde ise, Milletin işgaller karşısında hissettiği üzüntüyü, tamamen haklı buldukları ancak tedbirle, siyasetle, sessizce müdafaa dışında bir silahlarının bulunmadığı belirtiliyordu.  Damat Ferit, Erzurum ve Sivas Kongreleri`ninde toplanmasını engellemeye çalıştıysa da başaramadı. Çünkü asker ve sivil devlet görevlilerinin çoğu esasta milli mücadeleden yanaydı ve Ferit`in emirlerini dinlemiyorlardı. Avrupa’da kötü bir etki yaratan! Sivas Kongresini dağıtmak için görevlendirilen Elazığ valisi Ali Galip Bey ve İngiliz Binbaşı Noel`in kaçmaları, Damat Ferit`te hayal kırıklığı yaratmıştı. Devam eden benzer olayların  sonucu; Anadolu`nun İstanbul ile ilişiğini kestiğini, padişa- ha,  yabancı devletlere ve bütün yurda bildirmesi olmuştu.....

 

16 Mart 1920`de İstanbul`un İtilaf devletleri tarafından işgal edilmesi yeni ve daha sert bir damat Ferit Paşa hükümetine yeşil ışık yaktı. Yeni hükümetin programı, Kuva-yı Milliye`yi tamamen ortadan kaldırmayı öngörüyordu. Bunun için, Kuva-yı Milliye`ye karşı hareketlerin başını çeken Anzavur Ahmet`e "paşa" unvanı verilerek 8 Nisan`da Balıkesir mutasar- rıflığına tayin edildi. 10 Nisanda da tehcir ve taktil davalarına bakmakta olan İstanbul`da ki Divanı Harbi Örfi başkanlığına  Nemrut Mustafa Paşa atandı. Bu arada İngiliz baskısı ve baskını ile Meclis-i Mebusan kapatılmıştı. Mebuslar, İttihatçılar, Bekirağa zindanlarına dolduruluyordu. Millicilere karşı sıkı bir harekat başlatılmıştı. Bu harekata, Padişah Vahdettin yayınladığı hattı  hümayunla, şeyhü`l-islam Dürrizade Es Seyit Abdullah Efendi ise, "Anadolu hareketine katılanların katledilmelerinin dinen vacip olduğu"  yolundaki fetvasıyla, İngilizler de bu fetvaları savaş uçaklarıyla Anadolu`ya dağıtarak destek vermişlerdi. Hükümet de yayınladığı beyannameyle Kuva-yı Milliyeci`lerden af dilemeyenlerin şiddetle cezalandırılacağını belirtmek- teydi. Ayrıca Damat Ferit, İstanbul`da ki "Kürt Teali Cemiyeti" ile de bağlantı halindeydi. Onlardan Mustafa Kemal`e karşı yardım istiyordu. Ayrılıkçıbaşı Seyit Abdulkadir, emellerini kabul ettiği takdirde, Damat Ferit`e yardıma hazır olduğunu bildirmişti. Hızını alamayan Ferit, Kuva-yı Milliye`ye karşı Kuva-yı İnzibatiye  kurulmasına karar verdirmiş, 18 Nisan 1920`de Kuva-yı İnzibatiye Kararnamesi çıkarılmıştı. Ferit, Harbiye Nezaretini de (Milli Savunma Bakanlığı) vekaleten üstüne almıştı. İngiliz süngüleri gölgesinde şahinleşen Damat, memleketin bir buhran içinde olduğunu, her şeyden evvel anarşinin son bulup, padişah efendimiz etrafında toplanılmasını söylüyordu.  Kuva-yı inzibatiye kararnamesinde şunlar yazıyordu: "Devlet yasalarını uygulayan hükümet memurlarını zorla kullanarak görevini yapmaya engel olan ve Kuva-yı Milliye adını taşıyan eşkiyaları tepelemek için Kuva-yı İnzibatiye kurulmuştur. Kuva-yı İnzibatiye devletin silahlı kuvvetidir. Bu kuruluş Harbiye ve Dahiliye Nazırlıklarına bağlı olacaktır. Ayni zamanda da kolluk kuvvetlerine de yardım edeceklerdir..."  

                                                                   

Bütün bunlar olurken Vatan`ın dört bir yanında Kuva-yı Milliyeciler, Ege`de, Antepte, Kars`ta ve de Karadeniz`de Yunan Ordusu`yla,  Ermenilerle, Pontus çeteleriyle, Fransızlarla gücünce savaşmaktaydı.Ve birtakım ileri gelenler İstanbul`da İşgalcilerin kokteyllerinde, Balolarında boy gösterirken , Kuvvacılar , yoksul Anadolu köylüsü, tüyü yeni biten gençler, eşkiya diye umud edilmeyen ama en önde savaşan vatan evlatları, yıllarca savaşmış yorgun ve yaralı gaziler, terhis edilmiş erat, subaylar ve de din adamları, kadınlar, kızanlar...bütün bir milletin canını vermekten korkmayan gerçek kahramanları... Destanlar yazmaktaydı.. 

                 

Balıkesir mutasarrıflığına atanan Anzavur, Padişah Vahdettin`i ziyaret etmiş, şükranlarını sunarak, Mustafa Kemal kuvvetlerini en kısa sürede mahf ve imha edeğini, emin olunmasını arz etmişti. (Malum) Ali Kemal, 25 Nisan tarihli Peyamı Sabah`ta "bu haydutlar ittihatçılardan daha adi, daha kötü oldukları için cezalarını da daha evvel bulacaklar" diye yazıyordu. Hükümete   göre, Anadolu`da Kuva-yı Milliye`ye yardım etmiş olanlar bile memleketin felakete sürüklendiğini görerek dönüş yapıyorlardı. Sürüklenilen felaket diye söz edilen şey, işgalcilere silahlı direnişti. İstenen Yunan`a, Ermeni`ye, Fransız`, İngiliz`e selam durmak,  toprağını, namusunu teslim etmekti... İngiltere` nin mandası, işte kurtuluş yolu.  Sevr`i dayatanların son kalan Anadolu`yu da bölüştürdüklerinden, Türk varlığının tamamen silinmesi operasyonunun hızla gerçekleşmekte olduğunu anlamamazlıktan gelenler, esasında korkaklar ve hainler topluluğundan başkaları değildi.

 

Ali Kemal, "... en birinci vazifemiz, ne emel beslediklerini hepimizin bildiği bu muzur mahlukattan, bu haşarattan Anadolu`yu temizlemektir." diyordu.  Ancak hükümet değil Anadolu`ya, İstanbul`a bile tam manasıyla hakim olamıyordu. İstanbul`un merkeze uzak ilçelerinde  artık Kuva-yı Milliyecilerin sözü geçiyordu. Örneğin Beykoz`da Kuva-yı Milliye, polis karakollarını basarak teslim almış, Dudullu`da İngiliz ve Yunan askerleriyle çatışmaya girmişti.

 

Anzavur Ahmet, Kuva-yı İnzibatiye ve yurdun çeşitli yerlerinde Kuva-yı Milliye`ye karşı ayaklanmalar, Anadolu hareketini ortadan kaldırma hareketleridir. Milli Kuvvetler düşmanla savaşıp, vatanı kurtaracakken başlarında hainler olan bu kandırılmış insanlarımızla mücadele ettiler.. Ancak, Sakarya savaşında olduğu gibi kandırılarak isyan ettirilen gençler, vatandaşlar,  aydınlatılarak yer yer Milli Kuvvetlere katılmış ve düşmanla savaşmışlardır. Kuva-yı Milliye döneminde 18 iç isyan çıkmıştır. Bunlar, İstanbul Damat Ferit Hükümetinin etkisinde kalan, açık hainlerle yanlış bilgilerle kullanılan kimselerce çıkarılmıştır.Kan dökülmüş, İstiklal Mahkemeleri  gereğini yapmak zorunda kalmıştır. En çok uğraştıran hiç kuşkusuz Anzavur olmuştur. Ege, Balıkesir yörelerinde etnik ayrılıkçılık da yapan Anzavur, Hilafet Ordusu`nun komutanıydı. İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığından emir ve yardım alıyordu.Koyu bir müslüman olduğunu söyleyen Anzavur boynunda asılı Kuran`la dolaşır kendisi gibi Müslüman olan düşmanlarını diri diri incir ağaçlarına asmaktan çekinmezdi.  Aznavur; Kuva-yı Milliyecilerle; İzmit, Susurluk, Bandırma, Karacabey, Balıkesir ve Adapazarı civarlarında  defaten savaşlar yapmıştır. Yenilmiş,  yeniden adam toplamış ortaya çıkmıştır. Etrafındakilere şöyle demektedir;  "...Ben İngilizlerden birçok yardımlar görerek bu işlere giriştim. Daha bir çok savaş yapacağım...Ondan sonra memleketi ecnebilere(gavurlara) işgal ettireceğim. Bunun için bana verilen paraların kuvvetiyle yeterince kuvvet elde edeceğim.."  Anzavur, Gönen tarafında köylerde dolaşıp, propaganda yapıyordu..." Göğsümde iman, dilimde Kur`an, elimde ferman" Yani İngiliz Komutanlığı, yani Padişah Vahidettin yani Damat Ferit, yani Şeyhül-İslam Dürrizde fermanları... Anzavur bu arada Kuva-yı Milliye`ci avına da devam etmektedir. Mesala 12 Kasım 1919 günü 1000 kişi ile Susurluk Hükümet konağını ele geçirdi. Adamları köyleri basıyordu. Kuva-yı Milliyecilere yönelik Kirmasti ve Karacabey`deki  hareketleri artınca, Bursa`daki 174. Alay komutanı Yarbay Rahmi Bey askerleriyle harekete geçti. Anzavur adamlarını ve atını kaybetmesine rağmen kaçtı. Mustafa Kemal, Anzavur`a karşı Çerkez Ethem`i yolladı. Ethem, Anzavur`a baskın çıktı. Anzavur, 1919  Ekim ayından 1920 ortalarına kadar Balıkesir ve çevresi, Adapazarı dolaylarında,  Kuva-yı Milliye-ye karşı isyanlar çıkarmıştır. İngilizlerce özel olarak görevlendirilen Anzavur Ahmet, 15 Nisan 1921 tarihinde Karabiga`ya bağlı  Adliye köyü civarında Çiftlik köylü Mehmet Efe tarafından öldürüldü ve başı kesildi...

 

Damat Ferit hız kesmiyordu. Anadolu hareketini ezmek için gayret içindeydi. Bu gayretleri sonucu Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki 1 numaralı Divanı Harb, Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye önderlerini " ÖLÜM" cezasına çarptırdı. Padişah`ta kararı, 24 Mayıs 1920`de onaylamıştır. Kararda, adı geçenler Kuva-yı Milliye adıyla çıkarılan fitne ve fesadın örgütleyicisi, destekleyicisi ve yöneticisi olmak... suçlarından denmekteydi. 

 

AKBAŞ CEPHANELİĞİ OLAYI VE KUVA-YI MİLLİYECİLERİN İDAMI:

          

Damat Ferit Paşa`ya göre Milliciler karaktersiz suçlulardı. Bu düşünce tarzı Kuva-yı Milliyecilere  karşı gösterilen şiddetin giderek artmasına yol açmıştı. ... Gelibolu ve Eceabat arasında eski Çimpe Kalesi yakınlarında bulunan Akbaş Cephaneliğinde 8000 Rus tüfeği, 40 Rus mitralyözü, 20.000 sandık cephane bulunuyordu. Silah ve cephane ihtiyacı Kuva-yı Milliye için hayati noktadaydı. Bu sebeple Balıkesir Heyeti Merkeziyesi bu cephaneleri ele geçirme görevini Köprülü Hamdi Bey`e verdi. O da Kuva-yı Milliyecilerden  Dramalı Rıza Bey ve milislerle Fransız askerleri tarafından korunan cephaneliğe baskın düzenlemiş ve  başarıyla ele geçirilen silahları Biga`ya bağlı Yenice köyüne getirmişlerdi. İngilizler bu olaya büyük tepki göstermiş, Anzavur ve adamları bu baskını düzenleyenlerin üstüne salınmıştı. Sonunda Köprülü Hamdi Bey`i şehit eden asiler, 5000 İngiliz altınıyla ödüllendirildiler. Daha sonra Anzavur Yenice köyüne saldırmış, çaresiz kalan Dramalı Rıza Bey cephaneleri havaya uçurmuştu. Ancak ağır şekilde eleştiriye uğramıştı. Bunun üzerine  Dramalı Rıza, Damat Ferit Paşa`ya bir suikast planlamıştı. Ancak arkadaşlarıyla yakalandı. 2 Haziran 1920 Vakit gazetesi şöyle yazmaktaydı; Damat Ferit Paşa`ya suikast suçundan tutuklananlar: Salihli Kuva-yı Milliye Reisi Dramalı Rıza başta olmak üzere Bahriye yüzbaşıla- rından Halil İbrahim, Üsküdar Belediyesi Doğancılar mevkii memuru Mehmet Ali, Maliye katiplerinden Tevfik Sukuti ve bir çok isim. Gazeteye göre, yazar Ali Kemal bey de hedef alınmıştı... Zanlıların yargılanmasına Nemrut Mustafa Paşa Divanı Harbinde başlanmıştı.

 

Yargılamalar büyük bir hızla tamamlandı, Dramalı Rıza, bahriye yüzbaşısı Halil İbrahim, Belediye memuru Mehmet Ali ve Maliye memurlarından Tevfik Sukuti (Karakol Teşkilatı  kurucularından) 12 Haziran 1920 tarihinde Beyazıt Meydanında İdam edildiler. İşin ayrıca acı yanı,  vatan savunmasında bir kör mermiye ihtiyacı olan, bıçakla, sopayla mevzi bekleyen Millicilere silah ve cephane bulmak için canlarını feda eden bu isimsiz kahramanların hakkın -da, Nemrut Mustafa Divanı Harbinin, aşağılayıcı, yalan ve düzmece olduğu hemen anlaşılan basın açıklamasıydı.  Basın açıklamasında, bu Kuva-yı Milliyecilerin uzun bir listeyle arkadaş- larını ihbar ettikleri, idama giderken bile para için birbirleriyle döğüştükleri gibi, "Şehitlere" haksız saldırılarda bulunuluyordu.  Bu idamları yapanlar ve yaptıranlar hain değil de nedir

ki...  

           

ERMENİ PATRİĞİ ZAVEN EFENDİNİN LİSTESİ:

      

Damat Ferit ve Hükümetlerinin İngilizler başta bütün işgalci yabancı güçlerden nasihat bazen de emir aldığını açıktır. Bu güçler, zaman zaman Kuva-yı Milliyecidir ya da İttihatçıdır diye listeler veriyor,  listedekiler toplanıp tutuklanı- yordu. Ancak o günlerde listesi uzun ve sözü geçen biri daha vardı. İyiki de vatanseverlerin çoğu bir yolunu bulup Anadolu`ya geçmiştir. Çünkü onun listesinde kimler yoktu ki... Damat Ferit`in ayni zamanda  İttihatçılara  düşmanlığı  çok derindi. Patrik  Zaven`in kılıcı kesiyor, sözü dinleniyordu.. O kadar ki, Nemrut Mustafa Divanı, Boğazlıyan kaymakamı Kemal beyi ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey`i, görevlerini yaptıkları için Milletin gözü önünde, Beyazıt Meydanı`nda astırdı. Ermeniler, 1. Dünya Savaşında erişemedikleri gayeye, mütareke  senelerinde erişmek emelinde idiler. Onların en korktukları şey, Kuva-yı Milliyeci’lerin işbaşına gelmesiydi. Ermeniler, Milli Mücadelenin başındakilerin hepsini ittihatçı olarak kabul ediyorlardı. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, İttihatçıları hatalı buluyor, İmpa- rotorluğu bir felakete sürükledikten sonra liderlerinin yurtdışına gitmelerini sert bir üslupla eleştiriyordu.

 

Ancak patrikhane ve pontusçu teşkilatlar,  Anadolu’daki  Millici örgütlemelerde önderlik edenleri çeşitli şekillerde suçlayarak, Damat Ferit Hükümeti`ne ihbar ediyorlardı. Bunlar arasında Karadeniz`in en güçlü Türk milis kuvvetinde yer alanlar ve komutanları Topal Osman Ağa`da vardı. .. Rum ve Ermenilerin şikayetleri üzerine,  Nemrut Mustafa Paşa divanı, Osman Ağa ve 169 Kuva-yı Milliyeci milisi için Tutuklama ve yargılanma kararı verdi. Osman Ağa adamlarıyla Şebikarahisar dağlarına çekildi. Şikayetlerin asıl nedeni, meydanın boşaltılması,  Pontuscuların dışardan gelen destek ve yardımların etkisiyle de Karadeniz Bölgesine hakim olmasıydı. Ancak oyun bozulacak, Giresun başta, Trabzon`da, Samsun`da,  Pontus ve Ermeni çeteleri dağıtılacaktı. 

               

İŞTE RESMİ TARİH, SANKİ ÇOK BİLİYORLARDI DA.!. : 

 

İstanbul limanında bir harp gemisi sefere hazırlanıyordu. Bu Fransız harp gemisinin adı "Demokrasi" idi. Damat Ferit Paşa hükümeti, SEVR  Antlaşmasını  imzalamaya  karar vermişti. Ertesi gün Osmanlı Heyeti`ni alıp Fransa`ya hareket edecekti.

 

İşte bu geminin hareketinden 12 saat evvel, İstanbul halkı akın akın Beyazıt Meydanında toplanmaktaydı.    --- Niçin böyle karanlığa bıraktılar...

                            

 ---- İşlerine öyle geliyor da onun için...

 

Beyazıt Meydanıydı... Yollar, meydanlar, damlar mahşeri tıklım tıklım dolmuştu.. Şimdiki Üniversitenin önündeki  çınarın altına üç ayaklı bir darağacı kurulmuştu. İdam sephasının etrafı Damat Ferit`in emrinde ki jandarma ve polis kordonu altına alınmıştı. Binanın önünde İngiliz ve Fransız askeri kuvvetleri yer alıyordu. Halk bir deniz gibi dalgalanıyordu, güneş Süleymaniye arkasından sessizce batıyordu. Harbiye Nezaretinin kapısından çıkan süngülü bir müfreze askerin arasında  35 yaşlarında Boğazlıyan Kaymakamı Kemel Bey görünmüştü. Meydanı sessizlik kaplamıştı. Oldukça metin ve sakindi... Son sözünün olup olmadığı soruldu. O da halka hitap etti.  

 

             -- Sevgili vatandaşlarım ! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Görevimi yaptığıma vicdanım emindir.  Sizlere yemin ederim ki ben masu -mum.    Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna deniyorsa, kahrolsun böyle adalet!..

             -- Meydandaki onbinleri bulan halk, ses dağlara çarpmışta aksetmiş gibi tekrar etmişti: " Kahrolsun böyle adalet "

           -- Kemal Bey konuşmaya devam ediyordu; "Vatan uğruna cephede ölen bir asker gibi şehit gidiyorum. Allah vatana ve millete zeval vermesin!.. Amin.."

               Halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Pencereden bakan devrin adliye Müsteşarı Sait Molla , cellatlara hiddetle bağırmıştı: "--Söyletmeyin bu alçak herifi...Hemen asın bu köpeği, ne duruyorsunuz itoğlu itler.!." 

               Çingeneler derhal darağacında sallanan ipin ilmiğini Kemal Bey`in boğazına geçirdiler, onu aceleyle sandalyenin üstüne çıkardılar, ipi çekip sandalyeyi devirdiler, sonra ipi biraz daha yukarı çektiler. O düşman işgalinin bir kurbanı olarak ipe çekilmişti, gerçek buydu. O akşam gösteriye başlayan halkı,  asker, jandarma, polis  güçlükle dağıtmıştı. Köşe başlarında İngiliz, Fransız askerleri ve makineli tüfekleri de hazır duruyordu. Kemal Bey`in cenazesi ertesi gün büyük bir törenle kaldırıldı. 

 

      “  İstanbul limanında bir harp gemisi sefere hazırlanıyordu...

           Fransız gemisinin adı "Demokrasi" idi...

           Bu gemiyle Osmanlı Heyeti yarın gidecekti..

           Damat Ferit avanesi Sevr`i imzalamaya karar vermişti.

           Tesadüf geminin hareketinden 12 saat evvel..

           Nedense hava kararırken, Bekirğa Bölüğü`nden çıkarılıp,

           Beyazıt Meydanında milleti toplatıp gözdağı olur diye,

           Görevini yapmak suçundan, darağacında astılar Kemal Bey`i..

           Köşe başlarında eller makineli tüfeklerin tetiğinde İngiliz, Fransız                         askerleri, 

           Sabahında Demokrasi gemisi Heyetle Sevr`i imzalamaya hareket etmişti .!.. “

                                                      

                                                                  

 

                                                                                       M.KÖSE – 2007 ..

 

           

             

 YARARLANILAN KAYNAKLAR:

          1- Dr.Ş.Can ERDEM-Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin Kuva-yı

             Milliye`ye karşı takip ettiği siyaset.

             Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi-Sayı4 ATESE Yay.

         2- Doç.Dr.Metin AYIŞIĞI - Mütareke döneminde İstanbul

            Hükümetleri ile Kuva-yı Milliye arasındaki münasebetler.

            Askeri Tarih Bülteni.Sayı:45 ATESE Yay.

         3- Osman AVCI - Türk Milli Mücadelesi Tarihinde Kuva-yı Milliye devri.

            Askeri Tarih Bülteni.Sayı:45 ATESE Yay.

         4- Yrb.Zekeriya TÜRKMEN -Türk İstiklal Harbi İstihbaratçılarından İngiliz

             Kemal`in Anzavur Ahmet`e yönelik takip harekatı.

             Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi.Sayı:8 Gnk.ATESE VE Dnt. yay.

          5- Hüsamettin ERTÜRK- İki Devrin Perde Arkası.

 




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.