Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
NİHAT SAMİ BANARLI

NİHAT SAMİ BANARLI

 

Yaşı ellinin üzerinde olanlar lise yıllarından çok iyi bilirler Nihat Sami Banarlı adını... Liselere ‘Edebiyat’ dersleri için yazdığı kitaplar; o yıllarda pek çok öğrencinin Türk edebiyatı konusunda mükemmel yetişmesini sağlamıştır.

Banarlı’nın hizmetleri  arasında  Yahya Kemal’ın eserlerini bastırması kuşkusuz apayrı bir yer tutar. Türk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalar, hala sahasında en güvenilir kaynaklar arasındadır.

Ses bayrağımız Türkçe, Banarlı için her şeyden önemliydi. Banarlı dilimiz üzerindeki çalışmasıyla;gerçekten Türkçe’nin ‘sırlarını’ açıkladı. Ve Banarlı, son nefesine kadar Türk kültürü için çırpındı durdu...

 

KİMDİR?

 Türk Edebiyatı tarihinin büyük ustası Banarlı, 1907 yılında İstanbul, Fatih’te doğdu. Ailesi Trabzon’da “Alemdarzadeler” olarak tanınıyordu. Köklü bir aileydi. Dip dedesi, Trabzon’un fethinde Fatih’in “Alemdarlığı”nda bulunmuştu. Babası İlyas Sami Bey yönetici ve şairdi. Annesi Hafize Nadire Hanım ise, yine Trabzon’un eski ailelerindendi.

1926’da girdiği Edebiyat Fakültesi ve Yüksek Öğretmen Okulu’nu 1929’da bitirdi. Edirne başta olmak üzere, İstanbul’un çeşitli liselerinde 1947 yılına kadar öğretmenlik yaptı. Daha sonra yüksek okullarda ders vermeye başladı. 1969 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı ve 1948 yılında başladığı “Resimli Türk Edebiyatı Tarihi” çalışmasını genişletmeye uğraştı. Bu arada “1000 temel eser” projesinde görev aldı. İstanbul Fetih Cemiyeti’ne girdi ve aktif olarak hizmet verdi. Daha sonra Kubbealtı Akademisi’nin edebiyat kolunda çalıştı.

Nihat Sami Banarlı’nın çalışmaları ilk gençlik yıllarından beri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. Bunlar arasında Altıok, Ülkü, Atsız, Ötüken, Orhun, Hayat Tarih Mecmuası, Kubbealtı Akademi Mecmuası sayılabilir...

 

YAHYA KEMAL VE BANARLI...

Yahya Kemal’in ölümü Banarlı’da derin izler bıraktı... Bu büyük şairin fikir yönünden iyice bilinmesi için çalışmalara başladı. 1958 tılında “Yahya Kemal Enstitüsü”nün kuruluşuna öncülük etti. Enstitünün yayın çalışmalarını yönetti. Bu yayınlar arasında ilk eser, kendisinin hazırladığı “Yahya Kemal Yaşarken” adlı kitaptır. Bu çok önemliydi. Bu büyük şair sağlığında değil şiirlerini;yazılarını da kitap haline getirmemişti. Bu hizmet Banarlı’ya nasip oldu. Yahya Kemal’in fikir dünyası, Banarlı’nın çalışması sonucu kültür hayatımızla buluştu. Bu çalışma o yıllarda büyük ilgi gördü. Çünkü; Yahya Kemal Bayatlı, genelde ‘şair’ olarak tanınıyor;fikri derinliği, olaylara bakış açısı tam olarak bilinmiyordu. İşte, Banarlı’nın yayınladığı “Yahya Kemal Yaşarken” adlı eser, büyük şairin düşüncelerini, şiir incelemelerini, konuşmalarının bir bölümünü topluma yansıttı.

Banarlı bununla da kalmadı;ikinci olarak “Yahya Kemal’in Hatıraları” adlı eser ile şairin bir başka yönünü ortaya koydu... Bu eser, şairin el yazısıyla bizzat kendisinin kaleme aldığı hatıralarıdır ki, belge niteliğindedir;çünkü eserde, el yazısının fotokopileri de yer almaktadır...

Banarlı bu konuda daha ileri giderek, şairin basılmış, basılmamış şiir ve düz yazılarının hepsini topladı. Bunları sırayla yayınladı. Ve Nihat Sami Banarlı, 1974 yılının Ağustos’unda öldüğü gün Yahya Kemal’in onuncu kitabı, okuyucu ile buluşmuştu...

 

TÜRK EDEBİYATI TARİHİ...

Denilebilinir ki;geçtiğimiz yüzyılın, Türk Edebiyatı Tarih araştırmaları konusunda hizmet verenlerin başında Fuat Köprülü geliyorsa, ondan sonra Nihat Sami Banarlı gelir!

Gerçekten de, Türk Edebiyatı Tarihini, belli bir düzen içinde, anlaşılabilir biçimde sunan bir büyük öğretmendi (Aslında Banarlı bu ‘öğretmen’ sözüne çok kızardı) Banarlı... İlk kez 1948’de Yedigün yayınları arasında çıkan “Resimli Türk Edebiyatı Tarihi” büyük ilgi gördü. Bu eser, Türk edebiyatını destanlar devrinden alıp, o güne kadar getiriyordu. Eserin en ilginç yönü ise-ki aslında tüm eserlerin öyle olması gerekir- her düzeydeki insanın anlayabileceği biçimde olmasıdır. Banarlı, emekli olduktan sonra bu temel eseri, daha da geniletti ve Türk Kültürünün kalıcı kaynakları arasına soktu.

Toplam 1370 sayfa olan bu eser, üç cilt... Tarihimizin destanlar devrinden başlayıp, 1970’li yıllara kadar üretilen edebi eserleri ve onların yaratıcılarını derli toplu halde sunan sahasındaki ilk çalışmalardan biridir. Eserin en güzel yönü de bakış açısıdır. Dili güzeldir. Üslup akıcıdır. Devirlerinden seçtiği örnekler zamanı tam olarak yansıtır. Bol bol resim ve fotoğraf vardır. Ama, eserin en sevimli yanı ise, yazarın Türk Kültürüne bakış açısındaki içtenliktir. Bu içtenlik ’sevda’ ölçüsündedir ve esere üslup olarak yansımıştır. Dolayısyla anlatım daha bir sıcak, daha bir gönüldendir. Böyle bir eserin her Türk’ün evinde bulunması, ailenin kültür derinliği kazanması açısından gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

 

TÜRKÇE VE BANARLI...

Türkçe, Banarlı için belki de her şeyden önemliydi. O, Türkçeye ‘aşk’ derecesinde bağlı idi. Ona göre, Türk milletinin milli kültürüne sağlam bir biçimde bağlanması, milli kişiliğinin gelişmesi ancak Türkçe’yi doğru ve tam olarak bilmesi, kullanmasıyla mümkündü. O, bir milleti millet yapan unsurların başında dilin geldiğini çok iyi biliyordu.

İşte bu düşüncelerle dil araştırmalarına başladı... Türkçe’nin, özellikle İslamiyet’ten sonra Anadolu’ya yerleşip Balkanlar’a uzanan Türklerin dilindeki gelişmeleri inceledi. Türkçe’nin güzel sesli bir imparatorluk dili haline nasıl geldiğini çeşitli makalelerinde dile getirdi. Türkçe’ye Yahya Kemal’in, “Bu dil ağzımda annemin sütüdür” mısraının anlattığı samimiyet ölçüsünde bağlı idi.

Türkçe hakkında yazdığı makalelerinin, verdiği konferans notlarının bir bölümünü “Türkçenin Sırları” adlı bir kitapta topladı. (Ayrıca yine Kubbealtı Akademisi tarafından yayınlanan Banarlı’nın “Şiir ve Edebiyat Sohbetleri” kitabında da Türkçe ile ilgili ilginç görüşleri yer alır)

 

TÜRKÇE’NİN SIRLARI’NDAN...

Banarlı, Fuzuli’nin Türkçe yazmak istediğini anlatan bir dörtlüğünü şöyle açıklar:

“Ey, Arap, Acem ve Türk milletlerine feyiz veren Tanrım! Sen, Arap kavmini dünyanın en fasih konuşan milleti yaptın! Ben Türküm ve Türkçe söylemek istiyorum! Tanrım benden iltifatını esirgeme!”

Banarlı Türkçe’nin nasıl öksüz bırakıldığını yine bu kitapta ilginç bir olayla anlatır:

“Aslı Türk olduğu halde, eserlerini acem diliyle yazmak zorunda kalan büyük İran şairi Genceli Nizami’ye Şirvan Şahı bir mektup yazmış ve ondan Leyli vü Mecnun  mesnevisini Farisi ile yazmasını istemiş. Ona demiş ki:

“Leyli ve Mecnun hikayesini Farisi ile süslemelisin. Bilirsin ki ben Farsça sözden anlarım.” Ve ilave etmiş, “Hikayeyi Türkçe yazma! Zira Türkçe konuşmak bize yakışmaz. Yüksek sülaleden doğan adama, yüksek söz gerekir!...”

Banarlı aktardığı bu olaydan sonra görüşlerini şöyle açıklar:

“Aceme hükmetmek için Acemce bilmek başka, mes’elenin aslını unutarak, Acemce’yi Türkçe’den  üstün görmek yine başkadır. Nevai gibi, Fuzuli gibi Türkçeciler, üstelik çevrelerinde devam eden bu hazin zihniyetle mücadele etmişlerdir.”

Banarlı bu kitabında yabancı köklerden gelen ama, uzun tarih boyunca milletin tümü tarafından kullanılan ve "Türkçeleşmiş" kelimeler için şöyle der:

"Türk milleti tarafından fethedilmiş topraklar nasıl Türk vatanı olmuşsa, aynı millet tarafından fetedilmiş kelimeler de öyle Türk kelimesi olmuştur.
 
O kadar ki... Yıllar evvel, Asya’daki Türk toprakları yetmiyormuş gibi, bizden Kars’ı ve Ardahan’ı isteyen emele karşı, bir Türk şairinin söylediği;

“Verilmeyecek şeyler vardır,

Şeref gibi, şan gibi...

Kars gibi, Ardahan gibi...”

Mısralarından yükselen sesler, nasıl, Toprak verilmez!Diyorsa, tıpkı bunun gibi:Asırlarca Türk’ün malı olmuş, Türk sesiyle ve Türk sanatıyla işlenmiş;ev, aile, köy Türkçesine, aşk ve iman Türkçesine girmiş;Türk’ün heyecanına işlenip vicdanına yerleşmiş ve Türk olmuş kelimeler de, verilemez!...

Bunlar, bizim zafer ve şeref hatıralarımızdır.

Bunlar, birtakım aşağılık duyguları içinde çürüyenlerin değil, bizim büyüklük devirlerimizin ve yukarılık duygularımızın zafer abideleridir.

Bizimdir ve bizim kalacaktır.”

Nihat Sami Banarlı, Türk düşünce hayatında farklı bir kişilikti.

Ömrünü Türk için, Türk kültürü için harcadı.

Ona rahmet olsun.

 

(Yeni Düşünce Dergisi, Cem Şahmuratlı, 14-20 Nisan 2000, Sayı:679, Sayfa:60-61)
(www.turkmeclisi.org sitemiz kaynak gösterilerek kullanılabilinir)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.