Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
SARICALI VAİZ ALİOSMAN HOCA

Sarıcalı Vaiz Aliosman Hocanın, Kendi Kaleminden Kısa Ve Öz Tercüme-i Hali

 

Anadolu taraflarından getirilip Rumeli’ye iskân edilen Yörüklerden İsmail ailesi, Gümülcine’nin 9 km. güneyinde bulunan Sarıca Bulgar adı verilen köye iskân edilir (Yerleştirilir) ki, sonradan adı Kargılı Sarıca diye anılmıştır. Bu gün Yunanlılar Kalamokastro (Kargı Hisar) diyorlar.

 

İsmail’in oğlu Ahmet, Osmanlı ordusunda askerliğini çavuş olarak tamamlamıştır. Köyünde Ahmet çavuş diye anılmıştır. Onun oğlu Hüseyin de babasının yolunu takip eder, askerliğini çavuş olarak tamamladığından Çavuş Hüseyin diye anılır. Köy işleriyle uğraşırken 5-6 evladı olur. Onlardan birisi Osman’dır. Çavuş Hüseyin Osman diye anılır. Köy işleriyle uğraşırken, 5 evlat sahibi olur. Onlardan birisi Aliosman’dır. O da benim. 1938 de doğan Aliosman yani…

 

İlk tahsilimi köy mektebimde tamamladım. Beşinci sınıfta iken muallimlerin teşvikiyle okumaya çok meraklandım. Tabiat bilgisi, Tarih ve Coğrafya ile beraber İslâmî ilimler, bilhassa Kuran beni çok sarmıştı. Allah kelâmı olduğu için illâ Kuran’ı anlamak istiyordum. Ama nasıl? Köye gelen hocalar bana yeterli değildi. Zaten bir dini mesele hakkında çelişkili konuşuyorlardı. Allah kelâmı olan Yüce Kuran, bu hususta ne diyordu. İşte ben onu anlamak istiyordum.

 

Arapçayı çok güzel öğrenmen lâzım dediler. Fakat nerede? Nasıl? Köyde babam ve muallimlerin yardımı ile Kuran’ı ancak Arapça olarak yüzüne okumayı öğrendim. Manasından bihaberdim.

 

Derken şehirde (Gümülcine’de) Arapça öğreten bir mektep (Medrese) olduğunu öğrendim. Hemen ilk mektep diplomasını, bir de belediyeden tasdikname alarak, o sene oradan (Medreseden) mezun olup bizim köye imam ve din hocası olarak gelen hoca efendiyle beraber giderek, anama babama sormadan oraya yazıldım. Her ne bahasına olursa olsun artık orada okuyacaktım. Biiznillâh.

 

İlk sene çok zahmet çektim. Azim ve cezimle önümde dağ gibi duran bu büyük güçlüğü, biiznillâh yendim. Elhamdülillah.

 

İkinci senesi bana tıngırtı gibi (Yetersiz, hafif) gelmeğe başladı. Daha yüksek, mektep soruşturmağa başladım. Mısır’da Kahire’de Camiül Ezher adında çok yüksek bir İslâm mektebi (Medresesi) olduğunu öğrendim. Artık her ne bahasına olursa olsun oraya gitmeliydim. Fakat nasıl? Ne imkânla? Babamın beni hariçte okutmağa gücü yetmez.

 

Kasabada (Gümülcine’de) Molla Yusuf denen meşhur bir mebus vardı.  Meğerse babamı da tanıyormuş. “Sen Sarıca Osman Ağa’nın çocuğu musun be” dedi. Ben de “ya” (Evet) dedim. “Ben senin okuman için çare bulacağım. Hiç merak etme” deyince, bana dünyalar verildi. Elhamdülillâh, dedim.

 

O zamanlarda hacılar, Mekke’ye giderken Mısırdan geçiyorlardı. O da hacıları oraya kadar geçirirdi. Hac zamanı yaklaştı. Bana,”Hazırlan” dedi. Anamın babamın da hiç haberi yok ha…

 

Sonradan babam benim olağan üstü hareketler yaptığımı görünce işkillenmiş. Anam da, “Bu kızan ne yapıyor böyle” demeğe başladı. Meseleyi anlayınca, gece gündüz ağlamaya başladı. “Ben onu buraya yakın yere (Türkiye’ye) göndermedim de, şimdi o ta Mısıra mı gidecek!” diye ağlayıp duruyordu. Babam onu teskin (Teselli) ediyordu. ”Bu kızan okuyacak be, büyük Hoca olacak. Onu engellemeyelim. Ona yardım edelim. Allah huzurunda bize şefaatçi olur belki” diyordu. Metanet gösteriyordu.

 

Neticede, Atina’dan İskenderiye’ye müteveccihen vapura bindik. Biletleri sormağa başladılar. Bilet nerede! Benim cebimde beş para bile yoktu. Yalnız babamın giderayak elime sıkıştırdığı iki İngiliz altını vardı. Ama rahmetli mebus bu işi halletti.

 

İskenderiye’den Kahire’ye geçtik. Ezher Camisi’nin bitişiğinde Türk talebe yurdu olan Revâk-ul Etrâk’a indik. Rahmetli Mebus yurt müdürünü buldu. Bana göz kulak olmayı ve zamanı geldiğinde de beni mektebe yazdırmayı sıkı sıkı tembih etti ve gitti (Geri döndü).

 

Mektep zamanı geldiğinde beni imtihan ederek orta üçe koydular ve oku artık bundan sonra istediğin kadar… Sene 1956 idi. Kana kana okumağa devam ettim. Orta, lise derken, üniversitenin Hukuk ve Şeriat fakültesini, Yahudi’nin Mısır’a saldırdığı sene, 1967’de bitirdim. On bir (11) sene orada doya doya, yaz kış okudum. Bu arada, Kahire Radyosunun Türkçe kısmında, tercümanlık yaparken, Osmanlıca üzerine ihtisas yaptım. Osmanlıcayı da bunun yanı sıra epeyce ilerlettim.

Mektep de okumak bu kadar olur. Bundan sonrası artık, hususi mütalaa…

 

 

Köye döndüm, bir yanık garip olarak. Millete ve evlatlarıma İslâm’ı hakiki şekliyle öğretmeğe yanıp tutuşarak…

 

Rahmetli Müftü Hafız Mustafa Efendi, benim diplomayı tanıtma yollarını araştırırken, “Sen avukat mı olacaksın be? Her taraf avukat dolmuş, bize vaiz lazım. Bu Ramazan Kozlu Kebir köyüne gideceksin. Orada parçalanan bu köyü birleştireceksin” dedi.

 

Tavsiye ile bu köye gittiğimde, birçok kişiler tarafından soğuk karşılandım. İki hafta sonra bana ısındılar. Çok beğendiler. Burasının devamlı vaizi sen olacaksın dediler. Fakat ben daha geniş muhite (Çevreye) hitap etmek istiyordum.

 

Gümülcine’de muallimlik yapmayı tercih ettim. Bu milletin hizmetine (Önce çocuklarından) başladım. Kızanlar (Çocuklar) vasıtasıyla, anne babalarını da talim terbiye etmeye çalıştım. Bu arada sıra ile bütün köyleri de gezdim vaaz ettim.

 

Sonunda orta ve lise olan Medrese-i Hayriye’de karar kıldım. Bütün tahsil ettiğim İslâmî kitaplardan, lüzumlu gördüğüm bahisleri Türkçeye tercüme ederek okuttum. Seçtiğim mevzuların, hayatın içinden, Batı Trakya’ya uygun olmasına dikkat ettim. Yazılarımda güzel Türkçenin yanı sıra mahalli dili de kullandım. Türkçe olarak güzel Türkçeyi öğrenmelerini istiyordum. Çünkü yeni (uydurukça, yavan) dili radyo, televizyon ve hatta gazetelerden öğrenebiliyorlardı. Mühim olan bütün Türk kavimlerinin (Boylarının) müşterek (Ortak) dili olan güzel Türkçeyi muhafaza etmektir. Mahalli dil ise, seçtiğim mevzuların kümhüme vakıf olanlarına yardım ediyordu. Aynı zamanda da orijinallik ve hususiyet kesbediyordu. Çünkü burası Batı Trakya idi. Ne de olsa hususi bir Türkçe dili vardı. Bunun da korunması lazımdır.

 

Bu minval üzere, bu memlekette kırk sene (40) sene ilmî ve dinî hizmet ettim. Anlayana sivrisinek saz… Altının kıymetini sarraf bilir…

 

Sonunda hocalık yanı sıra, has bel kader, Medrese-i Hayriye’nin müdürlüğü de bana verildi. Bazı hocaların tayin edilmesine yardım etmek, kızları kabul etmek, Medreseye güzel bir bina yapılmasına göz yummak vs. sebeplerle bazı çevreleri rahatsız ettik. Bilhassa klika aleyhime konuşmağa ve orada burada yazılar yazmaya başladılar. Beni medreseden çekilmeye zorluyorlardı. Benden kurtulmak azminde idiler. Bazı anlayışlı kişilerden “sen kimseye aldırma, işine bak!” diyenler olmakla beraber öbürleri hiç ses çıkarmıyorlardı.  Neticede bir gün, “Benim sırtımda yumurta sepeti mi var be!” diyerek, hiç kimseye sormadan, arkama bile bakmadan sessizce ayrıldım.

 

Şimdi Gümülcine’de Açık Köprü de, Tatlıcı Nedimler sırasında 25-23 No’lu dükkânları tutuyorum. Elektrik malzemesi, küçük elektrikli eşya vs. çeşitleri üzerine ticaret yapıyorum. Allah-ü Razzâk hayırlı eylesin..

 

Hazreti Peygamberin ilkten yaptığı işi, ben şimdi sonradan yapıyorum. Fakat ilmî ve dinî vazifem daha bitmiş değil. Kuran’ı anlatacak ve izah edecek bir “İslâm Merkezi” kurmak istiyorum. Allahın yardımı için fırsat kolluyorum. Zira bizim en büyük kusurumuz, Kuran’ı anlamamak ve İslâm’ı bilmemektir. Dünya üzerindeki bütün felâketler, harp ve darplar da zaten bu sebepten meydana gelmektedir. Çünkü çağ Kuran’ın gerisinde kalmıştır. Müslümanlar da çağın gerisinde… 

 

“Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”

Osman Aliosman Gümülcine Şubat 2011

 

 

BATTAM Haber Merkezi

 

BİLMER İletişim Merkezi

 

www.battam.org

 

Dr. (hc) Özkan HÜSEYİN

BATTAM Başkanı



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.