Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
TATAR MİLLİ BAYRAMI SABAN TUY
RUS BAYRAĞININ GÖLGESİ ALTINDAKİ TATAR MİİLİ BAYRAMI SABAN TUY.
ROZA KURBAN
Sürgündeki Tatar Milli Hükümeti Üyesi.                          



Haziran ayı dünyaya dağılan 7 milyon Tatar için çok önemli bir aydır. Bunun sebebi Haziran ayının ilk haftalarında düzenlenen Tatar milli bayramı Saban Tuy`dır. Bu bayram Tatarlar arasında bir simge haline gelmiştir. Kazan`ın son hanı Söyembike Tatarlar arasında nasıl bir bağımsızlık simgesi ise, Saban Tuy da buna eşdeğerdir.
Saban Tuy - ekin işleri bittikten sonra yapılan bir bahar bayramıdır. SABAN TUY - iki kelimeden oluşan bir söz öbeğidir. Tatar Dilinin İzahlı Sözlüğünde Saban kelimesinin 6 tane anlamı vardır. Şöyle ki: 1.Karasaban, 2.Ekin işleri, 3. İlkbaharda ekin ekme işleri, 4. Ekin, 5.Toprağı sürmek, 6.İlkbaharda ekilip aynı yıl hasat veren ürün. Diğer kelime ise, Tuy - düğün anlamına gelmektedir. Kökleri yüzyıllara dayanan bu bayram, şenlik ve yarışları bir arada barındırmaktadır. Saban Tuy - asırların yankısı, nesilden nesle intikal eden zaman geçince yeni içeriklerle zenginleşen, fakat milli benliğini kaybetmeden günümüze kadar gelen Tatar Türklerinin milli bayramıdır. Bu bayram çok eskilerden aksakallar tarafından düzenlenmiş ve tertiplenmiştir; bu gelenek bugün de devam etmektedir. Saban Tuy`un ne zaman ortaya çıktığını söylemek zordur. Onun çok eskilere dayandığı bilinmektedir. Hatta Yunanların Olimpiyat Oyunlarını da Türklerden benimsediği söylenmektedir. Bu konudaki yazılı belgeler Bulgar dönemine aittir. Bugün Bulgar döneminden kalan mezar taşında "Saban Tuy günü" kelimeleri yazılmıştır. Onu filoloji doktoru F.Hekimcenov Tataristan`ın Elki bölgesinin Eski Salman köyünde bulmuştur. Hekimcenov , bu mezar taşındaki yazı 1292 yılının 15 Haziran tarihine ait olduğu görüşündedir.  Saban Tuy`un ortaya çıkışı hakkında F.Nuretdinov "Saban Tuyu - Bin Yıla Uzanan Yol" başlıklı makalesinde, bayramın VII-IX. Yüzyıllarda ortaya çıktığı fikrini savunmuştur. Nuretdinov`a göre, bu bayram Bulgarlara Saban kabilesinden miras kalmış, daha sonra tuy (düğün) öncesi bayrama dönüşmüştür. (D.R. Şerefetdinov, 1997, s.106).
Saban Tuy Tatarların bulunduğu her yerde büyük bir coşkuyla kutlanır. Tataristan başta olmak üzere, Başkurdistan, Çuvaş, Mari, Mordova şehirlerinde, Moskova, Sankt-Petersburg, Magnitogorsk, Astrahan, Samara, Penza, Perm, Tömen, Simbir`da ve diğer şehirlerde de bu bayram düzenlenir. Ayrıca diasporadaki Tatarlar da Saban Tuy bayramını gittikleri yere götürmüş ve hala bu geleneği devam ettirmektedirler. "Tatar`ın toprağı yok, Tatarsız toprak yok" sözünü kanıtlarcasına, bu bayram, Türkiye, Polonya, Almanya, Finlandiya, Amerika, Kanada, Baltık boyu ülkelerinde, Orta Asya`da kutlanmaktadır.
Saban Tuy Haziran ayının ilk haftalarında yapılsa da hazırlıklar çok daha öncesinden başlar. Evlerde bu hazırlık tüm yıl boyu devam eder, gelecek misafirler için hazırlıklar yapılır. Köyde ise hazırlık 3-4 hafta öncesinde başlar. Önce aksakallar Saban Tuy`unun yapılacağı yeri ve tarihi belirlerler. Aslında bayram her yıl aynı yerde yapılır. Bu yerin suya yakın ve gelenlerin izlemesi için uygun bir yer olmasına özen gösterilir. Yer ve günü belli olduktan sonra "hediye toplama" işi başlar. Hediye toplama görevi askere gidecek olan genç delikanlılara verilir. Onlar tüm köyü dolaşır şarkılar, türküler eşliğinde hediye toplar. Bu sırada köyü büyük bir coşku ve heyecan sarar. Herkes bu delikanlıların kapı çalmasını bekler, çünkü hediyeler çoktan hazırdır. Yeni gelin delen evlerde hediyeyi gelin verir. Gelinin hediyesi işlemeli havlu veya başörtüsüdür. Bu hediyeler bir sırığa bağlanır, en düzel işlemeli havlular sırığın en üst kısmında yerini alır. Bu da el becerisine olan saygıdır. Genelde bu hediye toplama akşam saatlerinde yapılır, çünkü herkes evdedir. Hediyeler toplanmaya başlandığı andan itibaren Saban Tuy start almıştır. Köydekiler bir taraftan hediyeleri verirken diğer taraftan gelecek misafirlerin yolunu gözlemektedirler. Saban Tuy aynı zamanda bir buluşma simgesidir. Eğitim almak ya da iş için şehre gidenler mutlaka bu bayram dolayısıyla baba ocağına dönecektir. Anneler çocuklarına ikram etmek için tüm yıl boyu hazırladıklarını artık sofraya dizmiş ve gözleri yollardadır. Saban Tuy için bir günlüğüne de olsa köye dönmek bir gelenek haline gelmiş ve uygulanmaktadır. Yurt dışından gelecek olanlar da ne yapar eder Saban Tuy gününe denk getirir dönmelerini. Anne-babalar çocukları ile, çocuklar da sınıf arkadaşlarıyla Saban Tuy`da buluşurlar. Saban Tuy gününün son saatine kadar bu bekleyiş devam eder. Çocukları dönmeyen anne-babalar: "Bu sene kısmet değilmiş, seneye dönerler inşallah" umuduyla Saban Tuy`un yolunu tutarlar.
Her zaman ve her yerde olduğu gibi bayramlar çocuklar içindir. Saban Tuy da öğledir. Tüm anne-babalar imkanları ne olursa olsun, çocukları için yeni ayakkabı ve yeni elbise alırlar. Onun içindir ki, çocuklar bu bayramın gelmesini büyük bir sabırsızlıkla bekler ve tüm ömürleri boyunca unutmazlar. Saban Tuy gününün sabahında büyük-küçük herkes en güzel kıyafetlerini giymiştir. Saban Tuy alanı bir defileyi andırır.  
Saban Tuy, at yarışı ile sabah saatlerinde başlar. At Türki halklarda sayılan, sevilen bir hayvandır. Bunun içindir ki, "Atsız Saban Tuy, Saban Tuy değildir" deyimi ortaya çıkmıştır. At yarışı ile başlayan bayram güreş ile son bulur. At yarışı ve güreş Saban Tuy`unun yüzük kaşıdır. At yarışı için komşu köylerden en iyi atlar gelir, yarışta ilk gelen ata büyük hediye verilir, fakat en son gelen at da unutulmaz, çünkü Saban Tuy`da herkese bir hediye verilir, bu bir gelenektir. En son gelen ata nineler işlemeli havlu bağlar ve bağlarken dilek tutarlar. At yarışıyla başlayan Saban Tuy, koşu, bisiklet yarışı ile devam eder. Tüm bu yarışlar Saban Tuy yapılacak yerde değil de köy kenarındaki yolda yapılır. Bu yarışlar bitince herkes Saban Tuy alanına gider. Saban Tuy alanı olarak genelde tepeli-dereli yer seçilir. İnsanlar bu yerin etrafına oturur, yarış ve oyunlar ise altta yapılır. Göründüğü gibi yer seçimi de tıpkı anfitiyatro gibidir. Önce çocuklar yarışır. Saban Tuy`da yapılan yarışların bazıları: halat çekme, ağırlık kaldırma, direğe tırmanma, çuvalla koşma, kaşıkla yumurta taşıma, su dolu kovalarla koşma, kapalı gözlerle ipteki oyuncağı kesmedir. Diğer tarafta sahne kurulur ve burada dans, şarkı yeteneği olan herkes kendi marifetini sergileyebilir. Saban Tuy güreş ile son bulur. Güreşe isteyen herkes katılabilir. Önce güreşçiler arasında iyiler seçilir, daha sonra onlar kendi aralarında güreş yapar, böylece son iki kişi belli olur. Onların birisi batır (galip) olacaktır.  Kazanana koç hediye edilir, aynı zamanda en güzel işlemeli havlu da verilir. İşlemeli havlu Saban Tuy`un hatırası olduğu için batır onu ömür boyu saklar. Saban Tuy batırı - gerçek bir halk kahramanıdır. Bu kahraman birçok roman, şiire ilham kaynağı olmuştur. Saban Tuy batırını gençler omuzlarına alır ve tüm alanı böylece gezdirirler. Batır da kazancın gururu ile halkı selamlar. Saban Tuy böylece akşam üstü saat 17:00-18:00 gibi son bulur. Herkes akşam tekrar buluşma dileğiyle evlerine dağılır.
Saban Tuy için köyün ortasına büyük bir salıncak kurulur ve akşam saatlerinde 20:00 gibi tüm misafirler ve köy halkı burada bir araya gelir. Akşam olmasına rağmen hale karanlık çökmez, saat 23:00`a kadar. Çünkü bu sırada Tataristan`da en uzun beyaz geceler dönemidir. Bu dönem gece sadece 4 saattir. Doğanın eşsiz hediyesi olan beyaz geceler, akraba, hısım, arkadaş, kardeş, eş-dostu buluşturur. Şarkı, türkü, danslar hiç ara vermeden devam eder. Gençler çifter-çifter salıncakta sallanır. Bazıları kenarda sohbete dalar. Bir yıllık özlemi bir güne sığdırma telaşı içerisindedir herkes. Söylenmeyen söz, konuşulmayan konu ukde kalmasın... Gecenin geç saatlerine kadar devam eder şarkı, dans ve sohbetler. Sonra yavaş yavaş evlere dağılırlar. Evlerde sofralar hazırdır, misafirleri bekler. Artık evde hasret giderme zamanıdır. Sohbetler sabaha kadar sürer, kimse uyumaz çocuklar dışında. Çocuklarsa günün yorgun ve yoğunluğundan olsa gerek derin uykuya dalarlar. Neyse onlar uyusun şimdilik, çünkü büyüyünce onlar da anne-babaları geleneğini devam eder ve sabaha kadar sohbetleri bitmez nasılsa...
Kendimi bildim bileli Saban Tuy vardır anılarımda. Çocukken annem Mayıs ayı başlarında köye dönmek için hazırlıklara başlardı. O zaman Ural dağı kenarında ve Ural Nehri`nin Avrupa ile Asya`yı birbirinden ayırdığı Magnitogorsk şehrinde yaşıyorduk. Her yıl uçakla Kazan`a geldiğimizi hayal meyal hatırlıyorum. Çocukken köye döndüğümüzde hediye toplayan gençlere meraklı gözlerle bakar, sonra arkadaşlarla beraber peşlerinden koşardık. Gençlik yıllarım köyde geçti, tüm bu Saban Tuy hazırlıklarını büyük bir heyecanla izliyordum artık. Şimdi yetişkinlik döneminde ise imrenerek bakıyoruz hediye toplayan gençlere, bizim de böyle gençlik dönemlerimiz vardı diye...
Tataristan`ın bağrında yaşamış ve gerçek Saban Tuy`u yerinde görmüş, bizzat bu şenliklere katılmış biri olarak size Saban Tuy hakkında kısaca bir bilgi vermek istedim. Özetle Saban Tuy Tatarlar için bağımsızlık kadar önemli bir bayramdır. Tatar ruhu ve benliği olan tüm Tatarların gönül ve kalplerinin derinliklerinde taht kurmuş bir bayramdır - Saban Tuy.
Kaderin acı cilvesidir mi bilinmez, 1990 yılından beri Saban Tuylara pek katılamadım. Önce 1990-1996 yılları arasında Kazan Devlet Üniversitesi öğrencisiydim, tam da Saban Tuy gününe denk gelirdi sınav günleri, onun için dönemezdim köye. O yıllarda doğal olarak eğitim daha önemliydi tabii. Nasılsa bu yıllar geçer, sonraki yıllarda Saban Tuy`a katılacağımı düşünüyordum, ama olmadı. 1995 yılında evlenince Türkiye`ye yerleştim. Türkiye`ye gelince bazı sebeplerden dolayı sadece 1998 yılındaki Saban Tuy için dönebildim köyüme. Fakat Saban Tuy günleri yaklaşınca içimi aynı anda hem coşku hem hüzün sarıyor. Bir taraftan Saban Tuy günleri yaklaştığı için coşku, diğer taraftan memlekete dönemediğim için hüzünleniyorum. Yani coşkum yarım kalıyor içimde. Bilindiği üzere, Saban Tuy Türkiye`de de düzenlenmektedir. Bir defa 2004 yılında Eskişehir Osmaniye ( Kuru Höyük) köyünde yapılan Saban Tuy`a ailece gitmiştik. Tam Tataristan`daki gibi olmasa bile memleket özlemi ve hasretine bir nebze de olsa çareydi sanki bu şenlik. Tataristan`dan gelen sanatçılar memleketin havasını getirmiş gibiydi.
Türkiye`de Saban Tuy bayramı 1960`lı yıllardan itibaren kutlanmış, fakat belli olmayan sebeplerden dolayı bu bayram bazı yıllar arasında kutlanmamıştır. 1990`lı yıllarda Tataristan`da cereyan eden olaylar Türkiye`yi de etkilemiştir. 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Türk devletlerinden ilk olarak Tataristan`ın bağımsızlığını ilan etmesi diasporadaki, bilhassa Türkiye`de yaşayan Türklerde de büyük bir heyecan yaratmış, böylece Tatar milli bayramı Saban Tuy tekrar gündemin ilk sırasına yerleşmiştir. Milli benliklerini hiç kaybetmemiş olan Eskişehir Tatarları Saban Tuy`u düzenlemeye başlamış ve bu girişim Türkiye`nin diğer şehirlerinde, özellikle Tatarların yoğun olduğu İstanbul`da da kendini göstermiştir. İdil-Ural Türkleri Derneği`nin düzenlediği Saban Tuylara Türkiye`nin dört bir yanında yaşayan Tatarlar akın etmiştir. Ve 2004 yılından itibaren Saban Tuy düzenleme işini Tataristan`ın Türkiye`deki yetkili temsilciliği kendi eline almıştır. O günden itibaren Saban Tuy artık Tatar milli bayramı olmaktan çıkmış, siyasi amaçlarda kullanılmaya başlamıştır. Doğal olarak bu süreç yavaş yavaş ilerlemiştir. Tıpkı bir kurbağa deneyindeki gibi: önce kurbağayı sıcak suya sokmuşlar, kurbağa sudan hemen sıçramış, kendini dışarı atmıştır; diğerinde ise kurbağayı soğuk suya sokmuşlar ve suyu yavaş yavaş ısıtmışlar, böylece kurbağa suyun ısındığını fark etmemiş sonunda suda haşlanmıştır.  Sözde Tataristan temsilciliği de Tatarlar üzerinde aynı denemeyi yapmaktadır. Önceleri Rus Büyük elçisini ve diğer çalışanları için en önde içkili sofralar kurulmuş, Ruslara içki servisleri yapılıp Tatarlar aşağılanmıştır. Müslüman olan Tatarlarda içki geleneği olmadığı için bu olaylar Tatarlar tarafından yadırganmıştır. Bir kere Tatar milli bayramı Saban Tuy ile hiçbir alakası olmayan Rusların bu bayramda işleri nedir? Dağdan gelip bağdakini kovmak gibi bir olaydır bu. En ön sırada oturup kendi milli bayramını seyretmek Tatarların en doğal hakkıdır. İstanbul`daki Saban Tuy`un Rus şenliği olarak geçtiğini bildiğim için hiçbir zaman bu Saban Tuy`a katılmadım.  
Bu yıl İstanbul`daki Saban Tuy bayramı 6 Haziran 2009`da Topkapı Parkında gerçekleşmiştir. Saban Tuy, eski Osmanlı evleri yerine Türk Evleri açılması ile bir arada yapılmıştır. Bağımsız Türk Devletleri`nin kültür evleri yanında Rusya`ya bağlı Tataristan ve Başkurdistan kültür evleri de açılmıştır. Fakat bu açılış Rusya Federasyonu şartlarının kabul edilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Önce Rusya Federasyonu Rus kültür evini de burada açmak istemiş, fakat İstanbul Büyükşehir Belediyesi "Bu sadece Türklere özgüdür" yanıtından sonra Tataristan ve Başkurdistan kültür evlerinin açılmasına Rusya bayrağının dikilmesi koşuluyla izin vermiştir. 2009 yılının Saban Tuy bayramını İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Tataristan Kültür Bakanlığı ve Türksoy ortaklaşa düzenlemiştir. Tören alanı Rusya, Tataristan ve Türkiye bayrakları ile bezenmiştir. Tataristan Kültür Evi`nin açılışı ile başlayan bu şenlikte İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş, Tataristan Kültür bakanı Zile Valiyeva, Rusya`nın Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovskiy, Türksoy Genel Müdürü Düsen Kaseinov, Türksoy`un Tataristan temsilcisi ( gözlemcisi) Zemfira Hasanova ve diğerleri hazır bulunmuştur. Açılış konuşmaları genelde Rus ve Türk dilinde yapılmıştır. Rus Büyükelçisi her zaman olduğu gibi "dostluk ve birliktelikten" söz ederek ikiyüzlü tavrını ortaya koymuştur. Bir yandan Tatarlara gözdağı vererek "sen benim kölemsin bunu hiçbir zaman aklından çıkarma!"tavırları sergilemişse, diğer yandan " bakınız biz elimizin altındaki halklarla nasıl dost bir şekilde yaşıyoruz" şovunu yapmıştır. Dostluk ve birliktelik ancak eşit haklara sahip olan komşular arsında yaşanabilir. Rusya`nın Tatarlara yaptıkları arasında dostluk ve birliktelik söz konusu olamaz. Tatarların alfabeni, dinini, dilini yasaklayan, 2009-2010 eğitim yılında Tatar okullarını kapatmayı kararlaştıran, devlet imtihanlarını sadece Rus dilinde yapmayı uygun gören, Tatar milli hareket liderlerine göz açtırmayan, Tatarlarla ilgili Türkiye`de yapılan toplantılara anında protesto bilirden (bunun en son örneği 7 Mayıs 2009`da Milli Kütüphane`de yapılan "Geçmişten Günümüze İdil-Ural`da İnsan Hakları ve Demokrasi" panelidir), Tatar Millilerine "bölücü" diyen Ruslar utanmadan Türkiye`de bu sözleri söyleyebiliyorlar ve buna dünyayı inandırmaya çalışıyorlar. Bu arsızlığa göz yuman Tataristan Hükümeti de Rusların bir dediğini iki etmiyor, Rus emirlerini harfiyen uyguluyor. Tatar Kültür Evi`nin açılış konuşmasında Tataristan Kültür bakanı Zile Valiyeva`nın Türkiye`ye gelip Tatarca konuşma yapması afra tafradan başka bir şey değildir. Buraya gelip gösteriş yapmanın bir anlamı yoktur. Tataristan`da devam eden kültür soykırımına dur deyemeyen, hatta bunu onaylayan birisi ben Tatar Kültür bakanıyım diye gezmesi bile bir utançtır. Tatarların milli bayrağı olan ünlü Tatar şairi Gabdulla Tukay`ın son günlerini geçirdiği "BULGAR" misafirhanesini önce tarihi miras listesinden çıkarıp, yıkılmasına göz yuman Tataristan Kültür bakanı Zile Valiyeva`dan başkası değildir. Sayın bakan önce Tataristan`daki milli değerlere sahip çıkın gerisi kolaydır.
Türksoy genel müdürü Düsen Kaseinov ve Türksoy`un Tataristan temsilcisi Zemfira Hasanova da açılış konuşması yapanlar arasındaymış. Azatlık Radyosu`nun 08.06.2009 tarihli haberine göre, Zemfira Hanım`ın uzun yıllar Türkiye`de yaşamasına rağmen düzgün Türkçe konuşamaması birçok insanı şaşırtmıştır. Kendi ana dili olan Tatar dilini bilmeyen Zemfira Hasanova nasıl düzgün Türkçe konuşsun ki, ben şahsen hiç şaşırmadım. Türksoy`da Tataristan`ı temsil eden bu hanımın öncelikle kendi ana dilini öğrenmesi şarttır, aksi halde Tatarları nasıl temsil eder? Bu yılın Mart ayında bir defa telefon görüşmesi yaptım Zemfira Hasanova ile. Tatarlarla ilgili olan bazı yanlışlar canımı sıkmış ve bunu dile getirip en yakın zamanda düzeltilmesini istemiştim. Türksoy hakkında kısaca bir bilgi vermeyi uygun buluyorum. TÜRKSOY (Türk Kültür ve Sanat Ortak Yönetimi)1993 yılında kurulmuştur. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan - asil, Rusya Federasyonu`na bağlı Altay, Başkurdistan, Hakas, Saha ( Yakut), Tataristan, Tıva Cumhuriyetleri ile Moldova Cumhuriyetine bağlı Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gözlemci üyelerdir. Yönetim yeri Ankara`da bulunan Türksoy`un resmi dili Türkçedir. Türksoy, Türk diline, sanatına, tarihine ve diline hizmet etmiş şahsiyet ve önemli tarihi olaylarla ilgili anma günleri, sempozyumlar düzenlemek, amaçları doğrultusunda yayın faaliyetlerinde bulunmak, sergiler açmak, tiyatro, opera, bale, müzik, halk dansları alanlarında gösteriler, festivaller düzenlemek, vakıf, dernek, birlik ve uluslar arası kuruluşlarla kültür, sanat, eğitim alanlarında ilişkiler kurmak ve ortak faaliyetler düzenlemek esasında çalışmalarda bulunmaktır ( Türksoy 2009 yılı takvimi).
Türksoy`un belirlediği amaçlardan yola çıkarak, Türksoy`un Tataristan temsilcisi Zemfira Hasanova`yı telefonla arayıp Tatarlarla ilgili endişelerimi dile getirmiştim. Görüşme başında Zemfira Hanım`ın Tatarca bilip bilmediğini sordum, o olumlu yanıt verdikten sonra ben Tatarca konuşmaya başladım. Benim Tatarca konuşmama Zemfira Hasanova Rusça karşılık veriyordu. Çok şaşırmıştım, Türksoy`un Tataristan temsilcisi Tatarca konuşamadığına... Aslında ben de onun gibi Rusça konuşabilirdim, fakat Tatar diline ve Tatar halkına olan saygımdan dolayı bunu yapmadım. Durum böyle olunca sohbetin başından itibaren bir soğukluk oluşmuştu aramızda. Kendi ana dilinde konuşamayan bu hanımdan ne bekleyebilirdim ki... Hatta Tatar Kültürünü bildiğinden bile şüphelenmiştim. Sohbetin sonuna doğru şüphelerimin yersiz olmadığı kanaatine varmıştım. Telefon sohbeti sırasındaki konulara gelince:
1.   Türksoy`un 2009 yılı için hazırladığı duvar takviminin ilk sayfasında üye ülkelerin bayrakları yanında, ülkelerin bağımsızlıklarını ilan ettikleri tarih, ülkenin başkenti, nüfusu, yüz ölçümü ve önemli günler yazıyordu. Tataristan Cumhuriyeti (Rusya Federasyonu) yanındaki "30 Ağustos 1991 tarihinde egemenliğini ilan etmiştir" satırlarını okuduktan sonra donakaldım. Yazılan tarih yanlıştı, Tataristan egemenliğini 1990 yılının 30 Ağustos`unda ilan etmiş ve böylece tüm Türk Cumhuriyetlerine de örnek olmuştur. Bir millet için çok önemli olan tarihler vardır. İşte Tatarlar için de bu tarih böyle önemli tarihlerden birisidir ve Tatar Milli hareketi bugün de bunun mücadelesini vermektedir. Bu takvim hangi yetkililer tarafından hazırlanmış ve tekrar kontrol edilmeden neden bu şekilde basılmıştır o kadarını bilemiyorum. Ya da bu bir kasıt mıdır? Zemfira Hasanova`ya bu konuyu Türksoy genel müdürüne belirmesini istemiştim. Sayın Düsen Kaseinov`un bu konudan haberdar olup olmadığını bilmiyorum. Haberi olursa da genel müdür olarak bu konuya parmak basacağından eminim.
2.   Şubat ayının sonunda özel bir kanalda Türksoy yetkilileri "Liman ve Fırtına" adlı programa katılmış, Türksoy genel müdürü başta olmak üzere tüm üye ülkeler programdaydı, fakat Türksoy`un Tataristan temsilcisi yine ortalarda yoktu. Her ülke kısıtlı zaman içerisinde kendi ülkesi, önemli şahsiyetleri ve bayramlarından söz ediyordu. Sunucu, Ahmet Yasevi Üniversitesi`nin Türk Dünyası Dans Topluluğunun Tatar halk dansı "EPİPE"yi sergileyeceğini duyurunca gurbette yaşayıp kendi halk danslarımıza hasret kalan biri olarak çok sevinmiştim, fakat dansçı kızları görünce bu sevincim kursağımda kaldı. Dansçılar, kırmızı elbise giymiş ve pembe önlüklüydü. Tatarlar, kırmızı elbise giymez, daha çok mavi, yeşil, beyaz renkleri tercih ederler. Bu kırmızı renk elbiseyi nerden uydurduklarını bilmiyorum. Ama bir halkın dansını tanıtacaklarsa bunu doğru dürüst yapmalarını isterdim. Milli kıyafet, bir milletin kültürel ve manevi diğerlerini yansıtan en önemli unsurlardan birisidir ki, milli kıyafetler seçilirken özen gösterilmelidir. Tatarları böyle tanıtmalarına tanıtmamalarını yeğlerim. Dans - milli elbise, müzik ve dans hareketlerinin bütünlüğüdür. Hepsi bir arada olursa halk dansı denilebilir... Bunu dans topluluğu başkanının iyi bilmesi gerekir. Kırmızı renkli elbise ile Tatar halk dansı "EPİPE"nin sergilenmesinin Tatar halkına yapılan bir hakaret olarak kabul etmiştim. Ve bu konuyu da Türksoy`un Tataristan temsilcisi ile paylaşıp, Tatarları böyle tanıtmaktansa hiç tanıtmasınlar daha iyi, demiştim.
3.   Tatar edebiyatı dünya edebiyatı içinde yerini almış zengin bir edebiyattır. Bu yıl birçok yazarın jübile tarihidir. Onlar ararsında ünlü Tatar romancısı Emirhan Yeniki (1909-2000) de bulunmaktadır. Emirhan Yeniki`yi başka roman yazarlarından ayıran özelliği hiçbir zaman komünist ideolojiyi yazmamasıdır. Zamanında pek değeri bilinmeyen yazan Hruşçev zamanında tanınmış ve eserleri yayınlanmaya başlamıştır. Tatar halkının milli değerlerinin kaybolmasına üzülen yazar bu konuda birçok roman yazmış, Tataristan`da doğumunun 100.yılı münasebetiyle "Yükseklerden Seyretmek İstiyorum" başlıklı kitap yayınlanmıştır. Diğeri de ünlü Tatar şairi Derdmend (Zakir Remiyev). Derdmend`in (1859-1921) bu yıl doğumunun 150. yıldönümüdür. Altın madenleri sahibi olan bu şair, Tatar aydınlanmasında büyük katkıda bulunmuştur. 1906 yılında "Vakit" gazetesi, 1908 yılında "Şura" dergisini yayınlamıştır. Derin felsefi şiirleri ile Tatar edebiyatına farklı bir boyut kazandırmıştır. 1917 Ekim Devrimi`nden sonra tüm mal varlığı müsadere edilen bu şair 1921 yılında açlıktan ölmüştür. Tatar edebiyatının en parlak yıldızlarının birisi olan Derdmend`in bugün mezarı bile yoktur. Tatarlar için önemli olan bu iki şahsın neden jübile tarihi anılmadığını sordum Zemfira Hasanova`ya. Yanıt çok ilginçti. Yıllık program Tataristan Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanıyor ve Türksoy`un 14 tane üye ülkesi tarafından onaylanıyormuş. İyi de burada suç Turksoy`un değil ki, Tataristan Kültür Bakanlığı`nın. Örneğin bir Kazak ya da Kırgız`ın gelip de sizin böyle bir yazarınız varmış haydi onu tanıtalım demesini mi bekliyor Tataristan Kültür Bakanlığı ve Türksoy`un Tataristan temsilcisi? Türksoy`un yayınladığı kitaplara göz gezdirdikten sonra da Tatar edebiyatına ve tarihine olan bu vurdumduymazlık göze çarpmaktadır. 2006 yılında basılan Abdullah Tukay kitabı dışında Tatar edebiyatından başka hiçbir yazar tanıtılmamıştır. Zaten Türkiye`de Tukay`dan başkasını tanımıyorlar da. Türkiye`deki aydınlar "iyi ki bir Tukay`ınız var" deyecek duruma gelmiştir.  Oysa Tatar edebiyatı bir tek Tukay ile sınırlı değil, başka önemli şahsiyetler de bulunmaktadır. Bunu tanıtmak da Türksoy`un görevidir. Türksoy`un diğer yayınlarından birisi de 2005 yılında yayınlanmış "Yenilik Habercisi" başlıklı Ayaz (Gayaz) İshaki ile ilgili kitaptır. Bu kitabı Minahmet Sahapov Tatar dilinde yazmış olup, Türksoy yayını onun Türkçesidir. Gayaz İshaki Tataristan`da uzun yıllar yasaklandığı için 1990`lı yıllarda onunla ilgili birçok kitap yayınlanmıştır ve İshaki`nin kendi eserleri de dünya görmüştür. Onun eserleri, hayatı yıllardır yasak olduğundan olsa gerek bir anda patlama yapmıştı Tataristan`da. Türkiye`de ise durum farklı, İshaki ömrünün büyük bir kısmını Türkiye`de geçirmiş ve burada iyi tanınmaktadır, Tataristan`daki bu coşkuyu Türkiye`ye taşımanın bir anlamı yoktur. Türksoy teşkilatını kitap yayınlama ve halkların dil, tarih, kültür ve sanatına daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
4.   Tatarların bağımsızlık simgesi olan SÖYEMBİKE ile ilgili 1964 yılında Muzaffer Kaya "Kazan Melikesi - Süyüm Bike" adlı bir oyun yazmıştır. Muzaffer Hanım ile geçen yılın Eylül-Ekim aylarında birkaç kez telefon görüşmesi yapmıştım. Görüşmemin sebebi, 11 Ekim 2008 tarihinde yapılacak olan "Söyembike ve 1552 Kazan Şehitlerini Anma Günü" toplantısıydı. Söyembike hakkında yazdığı oyunu duyunca onu da toplantıya konuşma yapması için davet etmiştim. İlerlemiş yaşından kaynaklanan sağlık probleminden dolayı toplantıya kendisi katılamadı, fakat kızı diye hitap ettiği gelini Canan Kaya onun yerine konuşma yapmıştı. Birkaç defa yapılan telefon konuşmalarında çok etkilenmiştim Muzaffer Hanım`dan. Tatarları bu kadar sevmesi beni şaşırtmıştı. Oyununda kaleme aldığı Söyembike`yi ilkokul çağlarında daha dokuz yaşındayken Tatar olan öğretmeninin anlattıklarından ve onun özlem dolu şarkı ve şiirlerinden tanımıştır. Tatarların acı kaderi Söyembike ile yıllardır büyümüş o küçücük kalbinde. Daha sonra bunu başkalarla da paylaşmak umudu ile söz konu oyunu kaleme almıştır. Bu oyunun sahnelenmesi için yıllarca mücadele vermiş ve kısmen başarıya da ulaşmıştır. Fakat daha kesin sonuç alınamamıştır. Muzaffer Kaya 1968 yılında "Türk Kültür Derneği" tarafından düzenlenen yarışmaya katılmış "Kazan Melikesi - Süyüm Bike" ile ve bu yarışmada eser ödüle layık görülmüştür. Daha sonra oyunu sahnelenmesi için Devlet Tiyatrolarına vermiştir, fakat bazı siyasi nedenlerden olsa gerek oynatılmamıştır. Yıllar sonra metni biraz değiştirip İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarına vermiş ve tiyatronun Repertuar Kurulu tarafından onaylanmış, Yönetim Kurulundan geçip Repertuara alınmıştır. Repertuara alındığı halde oyun bugüne kadar sahnelenmemiştir. Bu arada Muzaffer Kaya`nın bu oyunu Tataristan`da da ilgi toplamış, oyunun bir kısmı  Tatar diline çevrilip "Söyembike" dergisinde yayınlanmış ve 1999 yılında derginin "Süyümbike Bileziği" ödülünü almıştır. Yıllarca tüm olumsuzluklara rağmen Tatar halkı için mücadele veren bu hanımın çabaları saygıya değerdir. Türkiyatçı bir profesörün , " Ne diye bunlarla uğraşıyorsunuz, bunları kimse yazmıyor" demesine, "İşte kimse yazmıyor diye yazıyorum" yanıtını verip yazdıklarının arkasında duran bu cesur hanıma destek olmaları için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarına mektup yazmalarını istemiştim. Fakat bu isteğimin Türksoy Genel Müdürü Düsen Kaseinov`a iletildiğinden pek emin değilim.
İşte bunları anlatmaya çalışmıştım Türksoy`un Tataristan temsilcisine, daha sonra beni tekrar arayacağını söyleyip kapattı telefonu, ben de "aramanızı bekliyorum" dedim umutsuzca, çünkü konuştuklarımın pek etkilediğini sanmıyorum... Oysa büyük bir heyecan ve umutla açmıştım telefonu açarken, şimdi ise içimde büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk vardı. Zaten ilgi alanı değil herhalde, ben Tatar yazarlardan bahsederken biliyorum diyordu, fakat yazarları bildiğini tahmin etmiyorum. Çünkü Tatarca konuşmayı bilmeyen bir insan, okumayı nerden bilsin ki? Çocuk gelişiminde de biliyoruz, çocuk önce konuşmayı sonra ise okumayı söker. Tatar tarihi, dili, edebiyatı, kültüründen anlamayan birinin Türksoy`da ne işi vardır çok merak ediyorum. Türksoy`un millilikten yoksun böyle bir insanı 10 yıldır bünyesinde barındırması hem Tataristan hem de Tatar ulusu için üzüntü verici, onur kırıcı bir olaydır. Bu hanım Tatarları asla temsil edemez ve etmemelidir. Bir Tatar olarak, o benim temsilcim değildir, olamaz. Tüm bunlar yazıldıktan sonra Türksoy Genel Müdürü sayın Düsen Kaseinov`u göreve çağırıyorum ve gereğinin yapacağına da eminim.
Biraz konunun dışına çıktık şimdi tekrar İstanbul Saban Tuy`una dönelim. Rus Büyükelçi Tatarlardan korkmuş ya da görmek istememiş olsa gerek açılışta Türkiye Tatarlarına söz hakkı verilmemiştir. Konuşmalar Rus Büyükelçisine hitaben yapıldığı için çoğu Rus dilinde olan açılış konuşmalarının  yerini açılış konseri almıştır. Konseri sunan İlfat Gabdrahmanov da sunumu Rusça sürdürmüştür. Bu Rusça konuşmaları protesto eden Tatarlar Saban Tuy alanından ayrılmıştır, bu suça daha fazla ortak olmak istemişlerdir. Gitmeleri de iyi olmuş, çünkü konser Rus halk dansı "Laduşki" ile devam etmiştir. Daha sonra bununla da yetinmemişler Ruslar gövde gösterisi yaparak Denizciler Dansını sergileyip militarizmi de eklemişlerdir. Bu da Rusların kendilerinin askeri bakımdan göçlü olduğunu kanıtlamak için gerekmiş olsa gerek. Tatar Kültür Evi`nin açılışında Tatarlara söz hakkı verilmemiştir. Tataristan`da, Tatarsız Tataristan yaratmaya çalışan Ruslar, burada da Tatarsız Tatar Milli Bayramı Saban Tuy yapma girişimini Rus dilli Tatarlar aracılığıyla kusursuz bir şekilde yerine getirmiştir. Saban Tuy`un bu şekilde geçtiğini duyan Tatarlar "Oldu olacak papaz da çağırsalardı, tam olurdu" diye sitemde bulunmuşlardır.Evet neden akıllarına gelmedi acaba? Rusya Federasyonu`nun her yerinde Hıristiyan dini artık resmi dindir. Papazsız tören yoktur. O da azmış gibi Müslüman Tatar çocuklarını Çallı şehrinin Kadın Doğum Evine girip vaftiz eden papaz da Ruslar için bir kahramandır. Bu işi ortaya çıkaran R.Kaşapov ise Rusya Federasyonu Anayasasının 282.Madde 2.Fıkrası gereği "Uluslar arası ve Dinler arası Kin ve Düşmanlığı Körükleme" suçundan 1,5 yıl şartlı ceza almıştır. Burada kimin haklı kimin haksız olduğuna millet karar verecektir ve bu yaptıkları da yanlarına kalmayacaktır.
Böylece 2009 yılının Saban Tuy bayramı Rus bayrağının gölgesi altında geçmiştir. Ruslar, Tataristan`ın Türkiye`deki Yetkili Temsilciliğinin eliyle bunu gerçekleştirmiştir. Tataristan Temsilciliği Rusların kuklası durumunda ve Tatar milletine zarar vermektedir. 1552 yılında Kazan Hanlığı çöküşü sırasındaki Şah Gali gibi hainlerden hiçbir farkı yoktur. Hatta Şah Gali onlardan daha iyidir, çünkü o halkın kin ve nefretinden korkup kendisine Kazan Hanlığını yönetme teklifini kabul etmemiş ve Kasım Hanlığını yönetmiştir. Bugün Tatar halkı Şah Gali`yi nasıl iğrenerek nefret ile dile getiriyorsa, yarın öbür gün bugünkü Rus yanlısı Tatarları da aynı kader beklemektedir. Bunu asla akıllarından çıkarmasınlar. Tarih bu hainleri affetmeyecektir.
2009 yılının Saban Tuy`u Tatarlar için bardağı taşıran son damladır. Bundan sonra bu Rusların siyasi oyunlarına izin vermeyiz. Tatar Milli bayramı Saban Tuy`u siyasi bayram haline getiren Tataristan Temsilciliğini şiddetle kınıyorum. Yüzyılladır süregelen bu bayram sonuna dek Tatar Milli Bayramı olarak kalacak ve bunu değiştirmeye, Rus bayramı yapmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Artık yeter, Tatarların üzerinden çekin ellerinizi. Bugüne kadar Tatarlara yaptıklarınız da kafîdir. 457 yıldır Ruslara karşı mücadele veren Tatarlar, tüm koşullara rağmen geleneklerini bugünlere taşımayı başarmış ve bu böyle devam edecektir, kimsenin kuşkusu olmasın. Canında Tatar ruhu olan, Tatar benliğini koruyan tüm Tatarları göreve davet ediyorum. Bundan sonraki Tatar Milli Bayramı Saban Tuy`u kendimiz yapalım, gerekirse kendi aramızda para toplayalım, fakat Rusların oyunlarına alet olmayalım. Tarih önünde suçlu duruma düşmemek için bugünden kollarımızı sıvayalım. Tatarsız Saban Tuylara geçit germemeliyiz!!!


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.