Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
TEŞKİLAT-I MAHSUSA
50′li yıllar… Türkiye’nin genel görüntüsü, Tek Parti Dönemi’ne nazaran
daha bir güllük gülistanlık. Demokrat Parti’nin ülkeye getirdiği
demokrasi ve özgürlük havası, devlet ile halk arasındaki gerilimi
oldukça azaltmış. CHP döneminin Dışişleri Bakanı Hasan Saka’nın
öncülüğünde başlayan Türk-Amerikan ilişkileri, “Marshall Yardımı” ile
biraz daha rayına oturmuş gözüküyor. Gelişen ilişkilerin aslında,
Amerika’nın işine yaradığı da su götürmez bir gerçek. Yüklü bir
Osmanlı mirasına sahip Türkiye’de, Amerika’nın yararlanabileceği çok
şey var.




Türkiye’nin yeniden yapılandığı bu yıllarda esrarengiz bir Amerikalı,
Ford Foundation’in da desteğiyle Washington-Ankara-İstanbul ve
Washington-Mısır arasında mekik dokuyor. Türkiye ve Mısır’da eski bir
gizli örgütün üyeleri ile sık sık görüşmeler yapıyordu. Yerli
araştırmacılara kapalı tutulan bazı gizli kapılar, Türk-Amerikan
ilişkilerinin yüzü suyu hürmetine, bu kişiye ardına kadar açılıyordu.
Philip H. Stoddard adli bu esrarengiz Amerikalı, bunca zahmete
Osmanlı’nın istihbarat örgütü niteliğindeki Teşkilat-i Mahsusa
hakkında ayrıntılı bilgi edinebilmek amacıyla katlanıyordu.


Trablusgarp Savaşı sonunda kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’nın birçok
görevlisi hayattaydı o yıllarda. Bunlardan en önemlisi hiç kuskusuz
Eşref Kuşçubaşı idi. Aziz el-Misri, Zübeyde Saplı, Ahmet Salih Harb,
Hilmi Musallimi, Satvet Lütfi Tozan ve Hamza Osman Erkan gibi, her
biri adeta “yaşayan tarih” niteliğindeki Teşkilat-ı Mahsusa üyeleriyle
Türkiye ve Mısır’da defalarca bir araya gelen “Esrarengiz Amerikalı”
Stoddard, hayatının hazinesini bulmuştu. Elde ettiği çok önemli
bilgileri, 11 Mayıs 1963 tarihinde Princeton Üniversitesi’nde doktora
tezi olarak sundu. Çalışmada 1911-1918 yılları arasında Osmanlı
hükümetleri ile Arapların münasebetleri inceleniyor, Teşkilat-ı
Mahsusa’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki faaliyetleri
araştırılıyordu. Stoddard’in bu kapsamlı çalışması sonunda, örgüt ve
faaliyetleri hakkındaki bütün bilgiler Amerika’nın eline geçmiş oldu.




Teşkilat-i Mahsusa’nın Süleyman Askerîden sonra reisi olan Eşref
Sencer Kuşçubaşı, büyük yararlılıklar gösterdiği Hicaz’da Arap
kıyafetiyle görülüyor.

Kahraman-i hürriyet Enver Pasa, kendisine bağlı olarak Osmanlı
Devleti’nin ilk gizli istihbarat örgütünü kurdu.


CIA İÇİN BİR KAYNAK: TEŞKİLAT-l MAHSUSA


Teşkilat-ı Mahsusa gibi bir gizli örgüt, geniş ufuklu ve büyük devlet
felsefesi ile düşünen Osmanlı devlet adamları için ne kadar önem
taşıyorsa, tıpkı Osmanlı gibi “büyük oynayan” Amerika için de o denli
önem taşıyordu. En azından, dünya hakimiyetinin pekiştirilmesi
bakımından bir gizli örgütün dünya ölçeğinde nasıl çalışması
gerektiğine dair önemli dersler veriyordu Teşkilat-ı Mahsusa.


Stoddard’in Teşkilat-ı Mahsusa hakkında elde ettiği bilgiler CIA’nin
ufkunu bir hayli genişletmiş ve isine oldukça yaramış olmalı. İşin
ilginç yanı, Teşkilat-ı Mahsusa’nın birikiminden Türkiye’nin bir türlü
yararlanamaması. Çünkü Misaki Milli sınırları içerisine sıkışıp kalmış
“dar ufuklu” bir Türkiye,



Stoddard’in Teşkilat-ı Mahsusa hakkındaki çalışmaları 1963′te
tamamlandı. Ama Türk kamuoyuna Teşkilat-ı Mahsusa’yı tanımak
Amerika’dan tam 30 yıl sonra, yani 1993 yılında nasip oldu. Çalışma
1993 yılında ARBA Yayınları’nın girişimleri sonucu Türkçeye çevrildi
ve ayni adla yayınlandı: “Teşkilat-ı Mahsusa: İstanbul’un Doğusunda
Bitmeyen Oyun”. Kitabin bu tarihte piyasaya çıkmasının özel bir anlamı
var Mahir Kaynak’a göre. “Bu kitabin yayınlanması” diyor Kaynak,
“Amerika Avrupa güç dengesi arasında bir tercih yapmak noktasına
gelmiş olan Türkiye’deki Alman lobisinin zayıflatılması amacına
yönelik.”


Bu arada Stoddard’in söz konusu çalışmasını yayınlayan ARBA Yayınları,
önümüzdeki birkaç ay içinde, Teşkilat-ı Mahsusa’nın en önde gelen ismi
Eşref Kuşçubaşı’nın bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış
hatıralarını Türkçe ve İngilizce olarak yayınlamayı düşünüyor. ARBA
yetkilileri bu hatıratı, “dostumuz” Philip H. Stoddard’dan almış.


Teşkilat-i Mahsusa, kimi çevrelerce “Kızıl Sultan” diye adlandırılan
Sultan II. Abdülhamid’in İslamcılık düşüncesini bütün dünyaya yayma
isteğinin bir ürünü olarak tezahür etmiş kabul ediliyor. Yeri
gelmişken söylemekte yarar var; bu gizli örgüt, Abdülhamid’i tahtindan
eden Ittihat Terakki Partisi mensuplarınca kurulmuş.


İktidara gelinceye kadar oldukça liberal ve özgürlükçü bir siyasal
tavır sergiliyor gözüken İttihat Terakki’nin ayakları, iktidarı zorla
ele geçirdikten sonra suya değdi. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ve
dünya konjonktürünü daha yakından görme fırsatı bulan İttihatçılar,
devletin kurtuluşunun Abdülhamid’in politikalarina dönmekle mümkün
olacağını anladılar. Ama artik olan olmuş, atı alan Üsküdar’ı çoktan
geçmişti.
İttihat Terakki’nin İslamcı ve Türkçü bir politika belirlemesi, Talat
Paşa’nın 1910 yılında Selanik’te yapılan gizli bir toplantıda
Müslümanlarla gayri müslimlerin eşit olmadığını söylemesi ve Balkan
Harbi sonunda gayri müslimlerin Osmanlı’dan ayrılmasıyla başlar.



İttihatçılar, Abdülhamid’in ektiği İslamcılık tohumlarının biçilme
vaktinin geldiğine inanıyorlardı artik. Abdülhamid, İslam dünyasını
halifelik etrafında birleştirmek, ümmet şuuru ve İslam kardeşliğinin
oluşmasını sağlamak amacındaydı. Ancak İttihat Terakki’nin darbesi
sonucu iktidarı elinden alınan Abdülhamid’in bu düşüncesi, bir
“ütopya”dan öteye geçmedi. Son yıllarda yayınladığı önemli araştırma
kitapları ile dikkat çeken Orhan Koloğlu, bu faaliyetleri Panislamizm
olarak değerlendirmenin yanlış olacağını belirtiyor. Çünkü Abdülhamid
döneminde İttihad-ı İslam hareketi, fikri ve şahsi gayretlerin ötesine
geçebilmiş değildi. Oysa bir hareketin “Pan” niteliğini kazanabilmesi
için bir örgütünün ve siyasi hedefinin olması gerekiyor.



Nitekim, Abdülhamid’in dünyanın dört bir yanına gönderdiği “misyoner”
ruhlu kişilerin Osmanlı Devleti içinde öyle söylenildiği gibi bir
teşkilatları yoktu. Bu kişiler padişaha bağlı olarak görev yapan
gönüllü kimselerdi. İttihatçılara göre ise, emperyalistlere karşı
ciddi bir mücadele verebilmek, bütün İslam dünyasını harekete
geçirmekle mümkündü. Bunu gerçekleştirmek için de bir örgüte
ihtiyaçları vardı İttihatçıların. Ayrıca politikacıları güvenilir
bulmayan İttihatçı kurmaylara göre bu örgüt, gizli bir örgüt
olmalıydı.


TESKlLAT-I MAHSUSA: Ilk GlZLl ÖRGÜT
Harbiye Naziri Enver Paşa’ya bağlı olarak 1913 yılında kurulan
Teşkilat-i Mahsusa’nın daire başkanı, Süleyman Askeri Bey idi. Dr.
Philip H. Stoddard’a göre 1916 yılında personel sayısı 30 bin kişiye
ulasan örgüt ajanlarının büyük bir kısmı, uzmanlardan oluşmaktaydı.
Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikacılar ve
subayların yanı sıra, geçmişi oldukça karanlık ama sadakatlerinden
kusku duyulmayan gerilla savasi uzmanlari da yer aliyordu. Böylesine
zengin bir “ajan kadrosu” na sahip olmasina ragmen Türkçe ve yabanci
dillerde yayinlanan kitaplarda Teskilat-i Mahsusa’dan pek söz
edilmemesi, sözedenlerin de yeterince bilgi vermemesi, Stoddard’a göre
teskilatin faaliyet alani ve personel sayisini gizli tutmakla yükümlü
olan Osmanli devlet adamlarinin bir taktik basarisiydi. Bu asrin ilk
çeyreginde faaliyet gösteren Teskilat-i Mahsusa, o yillarda dünyanin
en güçlü ve en etkin örgütlerinden biriydi. Ortadogu ve Kuzey Afrika
basta olmak üzere üç kitada örgütlenen Teskilat-i Mahsusa ajanlarının
pek azı örgüt mensubu olarak taniniyordu. Resmi üyelik listeleri
bulunmamakla birlikte Kusçubasi Esrefe göre böyle bir listenin
yayinlanmasi, Ortadogu’daki birçok devlet adamını rahatsız edecekti.


Dr. Orhan Kologlu:
Ilk örgütlü gizli hareket
Abdülhamit dönemi sanildiginın aksine sadece romantik Islamcilik
dönemidir. Panislamcilik yapacak ne örgüt ne kadro vardir. Abdülhamit
Bati’ya karsi yalniz Islamcilik alternatifi kullanabilecegini
vurgulamistir. Abdülhamit yillari hem Osmanli, hem Islam ve hem de
dünya kamuoyunda Islamcilik fikri olustu. Bu fikri pratige döken
Ittihat Terakki oldu. Bu fikir Trablusgarb Savasi’nda Enver Pasa’nin
kafasinda dogdu. tstanbul’a dönünce hükümet darbesi yaptilar. Enver
Pasa’nin sahsina bagli kurulan Teskilat-i Mahsusa devleti kurtarma
gayesi ile ilkeleri ve hedefleri olan bir örgüttü.
Teskilat genelde Ittihat ve Terakki’nin askeri kanadina hizmet etti.
Dünya Savasi sirasinda cihat ilanini duyurmak için faaliyet gösterdi.
Ama devletin içinde bulundugu sosyoekonomik durumun yetersizligi
örgütü iflas ettirdi. Ittihatçilari takdir etmek lazimdir ki, bütün
Islam dünyasina emperyalistlere karsi mücadele dinamizmini bu teskilat
ile vermislerdir. Teskilat-i Mahsusa’dan asil Mustafa Kemal, îstiklal
Harbi’nde ürün alir, maceracilari tasfiye eder. Teskilat-i Mahsusa
üyeleri diger gizli örgütlerin yaninda Anadolu Ajansi (AA) muhabiri
olarak da kurulus yillarinda hizmet ettiler.

Casusluk ve karsi casusluk faaliyetleri tarih boyunca olagelmisti ama,
dogrusu bunun Batili anlamda müesseselesmesi ilk olarak Teskilat-i
Mahsusa ile gerçeklesti. Abdülhamid dönemi de dahil, bundan önceki
dönemlerdeki casusluk faaliyetleri padisahin sahsina bagli olarak
yapildigi için, saglikli bir örgüt yapisi olusturmak da pek mümkün
degildi.




Bati Trakya’da Teskilat-i Mahsusa’nin kurdugu bagimsiz devlette bayrak
çekme merasimi yapilirken


Eylem stratejisi
Ittihatçilarin ittifaklari dogrultusunda Teskilat-i Mahsusa, Almanya
ile hem finans, hem de teoripratik eylem birligi içindeydi. Kafkasya,
îran, Ortadogu, Hindistan ve Afganistan bölgelerinde önceleri
Almanlar’la birliktelik saglanmis, ancak daha sonralari basgösteren
bazi sorunlar nedeniyle bu dayanisma çözülmeye baslamisti. Almanlar
maddi gücü, Teskilat-i Mahsusa ise milis ajanlari sayesinde bölge
halkinin destegini saglamislardi. Genel planlama Enver Pasa’nin Alman
Genelkurmayi ile koordinasyonu sonucu gerçeklestirilmisti. Uygulama
alaninda ise Esref Sencer’in baskanliginda Zübeyde Sapli, Ahmet Salih
Harb, Hilmi Musallimi, ve Hamza Osman Erkan gibi serdengeçtiler yer
aliyordu.




Teskilat-i Mahsusa’nin “Ittihadi Islam” hareketinin temin ettigi Güney
Afrika merkezi Yuhanisburg sehri Müslümanlari’ndan bir grup.
Teskilat’in gayesi özetle, Islam dünyasini ve Müslüman Türkler’i bir
bayrak altinda toplamak, yani genis imparatorluk cografyasinda yerine
göre Panislamizm, yerine göre de Pantürkizm yapmakti. Ancak Ittihatçi
kurmaylarin sanildigi kadar ütopist olmadiklarini da söylemek gerek.
Bu ideolojilere sahip olmalarina ragmen gerçeklesmeyecek bir rüyanin
pesinde olduklarinin da farkindaydilar. Herseyden önce, genel
konjonktür tümüyle aleyhteydi. Buna karsi onlarin Teskilat-i
Mahsusa’dan bekledikleri sey, Islam ülkelerine saldiran Ruslar’a ve
îngilizler’e karsi besinci kol faaliyetlerini sürdürebilmekti.


Ergün Hiçyilmaz
Islam dünyasinin destekledigi bir örgüttü
Teskilati Mahsusa Islam inanci ile Hiristiyanlar’a karsi kurulmus
hemen bütün Müslüman dünyasinin destegini almis gizli, militer ve ayni
zamanda sivil bir örgüttü. Faaliyetleri Osmanli cografyasindan baska
Hindistan, Java, Ortaasya’ya kadar uzaniyordu. Teskilat-in kurucusu
Süleyman Askeri. Mensuplarinin hepsi gerilla ruhuna sahip kisilerdi.
Örgüt vatanseverlik temeline dayaniyordu.


Teskilat, sabotaj, mühimmat nakliyati gibi sahalarda basarili olurken
karsi casuslukta o kadar muvaffak olamadi. Ama kendi istihbaratini
devlet disinda kurmus olabilir, bunu bilmiyoruz. Teskilat bütünüyle
devlet disinda kurulsa idi daha basarili olurdu. Özerk degildi, Enver
Pasa’dan ve onun adami diger Ittihatçi subaylardan emir aliyorlardi.
tttihat Terakki’nin yanlislari Teskilat-i Mahsusa’ya da yansidi.
Ittihatçilar sunu göremediler, 1914′te Avrupa karsi cephelere ayrilmis
olsa da mücadele Osmanli topragi içindi.


Savasi kazansaydik ne olacakti; Almanlar kazanmis olacakti. Hicaz
Demiryolu’nun sabote edilmesiyle Istanbul’un Mekke ve Medine ile
iliskisini kesmek ve Halifeligi Osmanli disina çikarmayi
planliyorlardi.
Bu konudaki arastirmalar Teskilat-i Mahsusa’nin 15 kisisi etrafinda
döndürülüyor. Halbuki hiçbir seyden habersiz, sayisi belirsiz ve
sadece hizmet gayesi ile çalisan ‘nefer’ kadrosu vardi. Esref Sencer’i
de bazi kimseler tek adam gibi gösteriyor.


Süleyman Askeri silinmek isteniyor. Bu tavir Osmanli Türk askerine
takinilan tavirdir.


Teskilat-i Mahsusa elemanlarinin ellerinden büyük paralar geçmistir.
Ama, para yediklerine dair bir belge görmedim.


MÎT konusunda da biz sadece onun içe dönük yönüyle ugrasiyoruz, diça
dönük faaliyetlerini bilmiyoruz. Bizim gizli örgütümüz neden CIA,
Intellegent Servis gibi onurlu olmasin. Tabii bu yapilanlan duyurmakla
ilgilidir. Yapilanlarin karanlikta birakilmasi, karanlik islere de
zemin hazirliyor.

Teskilattaki ünlüler

Enver Pasa, Binbasi Süleyman Askeri, Esref Kusçubasi, Rauf Orbay,
Çerkes Ethem, Abdulaziz El-Sinusi, Dr. Esat Isik Pasa, Hüsamettin
Ertürk, Mehmet Akif Ersoy, Cezayirli Emir Ali, Afyonlu Ali Çetinkaya,
Ali Fethi Okyar, Binbasi Misirli Aziz Ali Bey (sonradan Misir
ordusunda general), Nuri Killigil (Enver’in kardesi sonradan önemli
sanayici), Binbasi Fuat Bulca (sonradan THK Baskani), Tegmen Islam Bey
(Fuat Pasa’nin oglu), Binbasi Mustafa Kemal Bey, Yüzbasi Manastirli
Nuri Conker (Osm. Meclisi Mebusan azasi), Dr. Refik Saydam (sonradan
bakan ve basbakan), Piyade Yüzbasi Çerkes Resit (Çerkes Ethem’in
agabeyi), Tegmen Yakup Cemil (1916′da vatana ihanetten asildi), Dr.
Bahattin Sakir, Mithat Sükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, Fuat Balkan,
Teymen Hilmi Musallimi (1915 Süveys Kanali Harekati’nda Kürt
mücahitlerin komutani, Said Halim Pasa’nin katibi), Ismail Canbulat
(1926 îstiklal Mahkemesi’nde asildi), piyade subayi Rasuhi (sonradan
Mustafa Kemal’in yaveri), Filibeli Hilmi Bey (Ittihat Terakki
Müfettisi, 1926′da asildi), Serif Burgiba (Habib Burgiba’nin babasi),
Arabistan’da îbn-ür Resid.

(P.H.Stoddard’in Esref Kusçubasi’ndan dinleyip hazirladigi listeden
derlenmistir.)

Teskilat-i Mahsusa’nin faaliyetleri Birinci Dünya Savasi’nda yogunluk
kazandi. Teskilat, savas boyunca savas ilanini duyurmanin yaninda;
karsi casusluk, Ingiliz istihbarat ve kesif kollarina karsi
istihbarata karsi koyma harekati da gerçeklestirdi. Bu arada
teskilatin askeri operasyonlar yaptigi da bilinen bir gerçek.

Örgütün ilk çalisma alani Bati Trakya oldu. îlk baskan Süleyman
Askeri’nin basinda bulundugu Teskilat-i Mahsusa, özel bir tim ile,
1913 Istanbul Anlasmasi sonucu Bulgarlar’a terk edilen Bati Trakya’da,
Osmanli Devleti’nden ayri bagimsiz bir Bati Trakya Türk Devleti de
kurdu.

1914 yilinin sicak bir agustos gününde, daha harp baslamadan Enver
Pasa Rauf Orbay’i îran, Afganistan, Hindistan sahasinda ajitasyon ve
anti îngiliz eylemler yapmakla görevlendirmisti. Istanbul Harbiye
Nezareti Sark Subesi Baskani Ömer Fevzi Bey araciligi ile yürütülen
hazirliklar sonucunda 20 kisilik asker kökenli özel tim, göreve
baslamisti. Ekipte bir ara Çerkes Ethem de görev almis, ancak bölge
halkinin kayitsizligi ve Almanlar’in ikilik çikarmasi sebebiyle eylem
takriben bir yil sonra, Eylül 1915′te sona ermis ve tim dagilmisti.

Afrika’da Trablusgarb, Misir, Çad, Habesistan ve Sudan’a kadar ajanlar
gönderilmisti. Meshur Seyh Ahmed El Sunusi’nin Trablusgarp’tan bir
denizalti ile Istanbul’a kaçirilmasi, teskilatin bölgedeki en basarili
eylemi. Ayrica Enver Pasa’nin Türkistan seferi ve Cemal Pasa’nin
Afganistan’a geçirilmesi, en kötü zamaninda bile örgütün hareket
kabiliyetini göstermesi bakimindan önem tasiyor. Bu arada Dünya Savasi
sirasinda Nil Nehri üzerindeki su depolarini ve barajlari havaya
uçurmak, hatta nehrin Sudan ve Habesistan’daki yataklarini degistirmek
gibi görevler üstlenen Teskilat-i Mahsusa’nin bu faaliyetlerine dair
belgeler, yillardir arastirmacilara kapali tutulan Genelkurmay Askeri
Tarih ve Stratejik Etüd Baskanligi Arsivi’nde saklaniyor. Bu arsivde
arastirmacilardan sürekli gizlenen belge sayisinin, gayri resmi
rakamlara göre 30 bini buldugunu yeri gelmisken hatirlatmakta fayda
var.


ENTELEKTÜEL ENFORMATlK FAALIYETLER


Anadolu-Iran-Hindistan çizgisinde mezhep ayriliklarina karsi politika
olusturmak üzere özel bir çalisma baslatan Teskilat-i Mahsusa, bir
taraftan da emekli yüzbasi Baha Said Bey’in idaresinde sosyolojik
arastirmalar yapiyordu. Ayrica Hindistan’a Sürini imamlar gönderilmek
suretiyle, Kara Vasifin baskanliginda Islam Ihtilal Komitesi
olusturulmustu. Baha Said, Rusça dahil bes yabanci dil bilen ve
birikimi hayli fazla bir entelektüel olarak önemli görevler üstlenen
bir Teskilat-i Mahsusa mensubu olarak bilinir.


Hicaz seyhlerinin çocuklarinin özel olarak egitilmek üzere Galatasaray
Lisesi’ne getirilmesi ve bunun yanisira Mısır’dan bir grup din
adamının Muğla’da bir çiftlikte misafir edilmeleri de teskilaın
faaliyetleri arasinda yer aliyordu.


Ittihat Terakki bir yandan Teskilat-i Mahsusa gibi faaliyet alani
alabildigine genis bir istihbarat örgütü kurarken, öte yandan Islam
dünyasinda Ittihati Islam fikrinin olusmasi için egitim ve yayin
faaliyetleri de yapmaktan geri kalmiyordu. Bugüne kadar yapilan
arastirmalarda belge bulmak mümkün olmadigindan, bu konudaki
çalismalar tarihçiler tarafından atlanmisti. Doç.Dr. Zekeriya
Kursun’un arsivde buldugu el degmemis belgeler sayesinde
Ittihatçilar’in, Teskilat-i Mahsusa’ya paralel bir sivil örgüt kurdugu
belirlendi. Cemiyeti Hayriyei Islamiye adiyla olusturulan bu sivil
cemiyet Medine’de bir Islam Üniversitesi kurmayi bile basarmisti.
Teskilatin en önemli prensiplerinden biri de, sivil ve askeri
örgütlerin birbiri ile koordineli bir şekilde çalışmalarını
sağlamaktı.


FAALIYETLERlN SONUÇLARI
1911-1918 yillari arasinda Orta Dogu-Orta Asya, Güney Asya, Kuzey ve
Orta Afrika’da casusluk, karsi casusluk, propaganda ve çesitli
operasyonlar yapan Teskilat-i Mahsusa’nin faaliyetleri, Osmanli
Devleti’nin yenilmesiyle resmen sona erdi. Teskilat için çalisan pek
çok Arap Osmanli vatandasi isgal altindaki kendi ülkelerine
dagildilar.
Bütün bu gelismelerden sonra faaliyetler, örgüte bagli kalmaksizin,
bir sekilde devam etti.
Teskilat-i Mahsusa’nin vazife telakkisi
Esref Kusçubasi anlatiyor, “îçimizde kimsenin kaybedecek birseyi yok.
Davamizin hakli olduguna ve çalismalarimizin mühim olduguna
inanmistik. Sonunda kazanamayacak olusumuzu gözardi etmeye meyyaldik.
Hiç degilse, harbin sonunda etrafimizdaki dünya çökmeden, ufak tefek
bir kaç zafer kazanabilirdik. Durmadan çahstim… Bu ise gönül
vermistim, mantik ne derse desin.. hiçbir zaman filozofyahut siyasetçi
olmadim ve bu isten iyi dostlar, yara izleri ve kalça çikigi, birkaç
madalya ve memleketim için çok iyi dögüçtügümü bilmenin verdigi tatmin
disinda hiçbir sey elde etmedim.”

Türk-Arap iliskileri üzerine önemli çalismalar yapan Doç. Dr. Zekeriya
Kursun’un arastirmalari sonucunda vardigi neticeye göre, Kuzey
Afrika’daki bagimsizlik mücadelelerinde Teskilat-i Mahsusa’nin bir
hayli etkili oldugu görülüyor.


Mesela Sekip Arslan Kuzey Afrika’da milli mücadele fikrini yayarken
Sadik El-Husri, Arap Birligi’nin fikir babalığını yapiyordu ve bu
kimselerin teskilat ile iliskileri vardi.


Teskilat-i Mahsusa batmakta olan bir devletin askeri istihbarat örgütü
niteligini tasiyordu. Bu niteliginden dolayi da parlak basarilar elde
etmesi nerdeyse imkansizdi. Orhan Kologlu devletin içinde bulundugu
sosyo ekonomik durumun örgütü iflasa sürükledigini söylerken, Dr.
Haluk Dursun bu çöküsü teskilatin rakiplerinin gücüne ve dünyanin en
iyileri olmasina bagliyor.



Dursun “Teskilat-i Mahsusa amatör bir ruhla ve çok genis bir
cografyada yüksek performansi ile faaliyet göstermistir. Devlet
tecrübesi ve felsefesinden dogmus bir strateji yerine pratik eylem ve
militanlik ruhundan kaynaklanan bir hareketti Teskilat-i Mahsusa. En
büyük handikap ve dezavantajlari ise karsilarinda rakip olarak bu
konuda dünyanin en iyisi îngiliz Entelijans servisi ve E.T.
Lawrence’in bulunmasiydi” diyor.


Ancak Zekeriya Kursun, teskilatin karsi casusluk faaliyetlerinde
küçümsenmeyecek basarilar elde ettigini, Serif Hüseyin isyaninin diger
Arap bölgelerine yayilmasinin, teskilatin çalismalari sayesinde
önlendigini ve Arabistan’da îbn Resid, Yemen’de ise îmam Yahya’nin
savasin sonuna kadar Osmanli Devleti’ne bagli kaldigini hatirlatiyor.


MlLLl MÜCADELE VE TESKlLAT-I MAHSUSA


Bütün olumsuzluklara ragmen Mütareke Devri Istanbul’unda ve
Anadolu’sunda Teskilat-i Mahsusa’nin faaliyetleri durmak bilmedi.
Zamana ve zemine çok çabuk adapte olup faaliyete geçebilen bu örgüt
mensuplari Istanbul’da Milli Kongre olarak bilinen cemiyeti de
olusturdular. Tarihçi Dr. Haluk Dursun “Mütareke Devri Istanbul’unda
Milli Kongre çatisi altinda birlesen ve milli direnisi destekleyen
eski Teskilat-i Mahsusaci; bilim, fikir adamlari, sanatçilar,
doktorlar, gazeteciler yani imparatorluk entelektüelleri özellikle
yabanci dilde gazete, kitap çikararak milli tezleri dünya kamuoyunda
savunmuslardir.



Ayrica o sartlarda Cenevre, Paris, Budapeste, Londra gibi merkezlerde
kitap, gazete yayinlamak imparatorluk kadrosunun vizyon ve misyon
bakimindan seviyesini gösterir” diyor.


1918′de resmen sona eren Teskilat-i Mahsusa faaliyetleri devam eder.
Kara Kemal, Kara Vasif, Baha Said öncülügünde Karakol Cemiyeti
kurulmus ve Milli Mücadele’nin temeli atilmisti. Bunlar hem Anadolu’ya
silah ve asker geçirilmesini saglamislar hem de Mustafa Kemal’in
faaliyet ve kongresinde bunlar olusturdu.


Yrd. Doç. Dr. Süleyman Beyoglu, Milli Mücadele’yi Teskilat-i
Mahsusa’nin teskilatlandirdigini bütün gizli örgütlerin bu teskilatta
çalisarak tecrübe kazanmis kisilerce kuruldugunu belirterek “însan ve
silah kaçirmaktan propaganda ve casusluk hizmetlerine kadar ciddi
hizmetler yaptilar. Mustafa Kemal bu örgütlerin farkindaydi” diyor.
Mustafa Kemal bir süre beraber çalismayi uygun gördügü bu etkin gizli
teskilatlarla daha sonra hesaplasma yoluna gitti.


Bu çatisma tarihçilere göre kaçinilmazdi.
Philip H. Stoddard’in Esref Kusçubasi’ndan aldigi teskilat listesinde
de görüldügü gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in de
teskalatla iliskisi olmustu. Mustafa Kemal teskilatla iliskisi
Trablusgarp Savasi’nda mahalli milisleri örgütlemekle baslamisti.
Mustafa Kemal daha sonra Enver Pasa ile olan ihtilafi nedeniyle
teskilata biraz mesafeli durmayi tercih ediyor.


Orhan Kologlu’nun belirttigine göre de Enver Pasa Trablusgarp’ta
Bedevi Araplar’la bir Islam imparatorlugu kurabilecegini raporlarina
yazarken Mustafa Kemal dönemin Genelkurmayına bedevilerle hiç bir is
yapilamayacagina dair bir rapor gönderiyordu. O dönemde teskilat henüz
kurulmamasina ragmen fiili olarak görev yapiyordu.


Gerek Istiklal Savasi’nda gerekse cumhuriyet sonrasinda önemli roller
oynayan Rauf Orbay, îstiklal Mahkemeleri’ne baskanlik eden Ali
Çetinkaya, Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Ali Fethi Okyar,
T.C’ye bakanlik ve basbakanlik yapan Dr. Refik Saydam, Atatürk’ün
yaveri piyade subayi Rasuhi, THK Baskanligi yapan Fuat Bulca, îstiklal
Marsi’nin yazari ve Kurtulus Savasi’nin manevi dinamiklerinden Mehmet
Akif Ersoy da teskilatta çalismisti.


Doç. Dr. Zekenya KURSUN:
Teskilat-i Mahsusa K.Afrika’da istiklal fikrini yaydi
Ittihat Terakki 2. Mesrutiyeti ilan ettirdikten sonra imparatorlukta
sahte kaynasma yasandi. Ama hemen ardindan 1909′da imparatorlukta
yasayan muhtelif unsurlarda ‘milli hedefler’ ortaya çikti. Balkan
Harbi sonrasinda artik Ittihatçilarin politikasi Osmanliciliktan
Islamciliga kaydi. Tenkit ettikleri Abdülhamit politikalarini ülke ve
dünya sartlari onlara adeta dikte ettirdi. Emperyalistlere karsi bülün
Müslümanlari harekete geçirmek için sivil örgütler kuruluyor.
Bunlardan birisi Cemiyeti Hayriye-i Islamiye kuruluyor amaci da
egitimi yayginlastirarak Müslümanlar arasindaki dayanismayi artirmak
olarak tesbit ediliyor. Bu gaye ile Medine’de bir Islam Üniversitesi
kuruluyor. Bununla Abdülhamit’in Hicaz Demiryolu Projesi ile
olusturmak istedigi Ittihat-i Islam fikrini, Islami dayanismayi tesis
etmeye çalisiyorlardi. Fikri altyapi olusturulurken ittihatçilar
istihbarat ihtiyaci için Emniyet-i Umumiye içinde Heyeti Istihbariye
teskil ediliyor. Devlet bünyesindeki subelerle bilgi toplaniyor.
Trablusgarp Savasi’ndan sonra Teskilat-i Mahsusa kuruluyor ve hem
bilgiyi degerlendirme hem de gerektiginde askeri operasyon yapiyor.
Arsivde buldugum bir belge teskilatin çalismasi hakkinda fikir
vermektedir; Osmanli askeri Katar’dan çekilirken Teskilat-i Mahsusa
görevlisi Ömer Fevzi Bey, Enver Pasa’ya yazdigi mektupta “Anlasma
üzerine askerlerimizi çekiyoruz; ama halkin durumu müsait. Libya’daki
gibi milisleri organize ederek mi çikalim?” diye soruyordu.
Osmanli sonrasinda Kuzey Afrika’da verilen bagimsizlik mücadelesinde
Teskilat-i Mahsusa’nin etkisi vardir. Mesela Sekip Arslan Kuzey
Afrika’da milli mücadele fikrini yaymistir, Sati’ El Husri Arap
Birligi fikrinin babasidir ve teskilattandi. Gerek manda yönetimi
altinda gerekse bagimsizligini kazandiktan sonra Arap devletlerinin
yöneticileri Osmanli okullarindan mezun idiler ve Teskilat-i Mahsusa
ile alakalari olabilir. Bunlari mahalli arsivlerin tetkiki ile
anlayabilecegiz.
Dogu ve Kuzey Afrika Bedeviler arasinda yapilan sözlü tarih
arastirmalarinda hala, îngiliz istihbarat örgütleri ve kesif kollarina
karsi, istihbarata karsi koyma harekati gerçeklestiren basta Esref
Kuççubasi ve Teskilat-i Mahsusa örgütünün kahramanliklarinin
anlatildigi tesbit edilmistir.”

BEYAZRENKLER STRATEJİ İSTİHBARAT GRUBU




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.