Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1835
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 11121
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 757
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2061 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (176) | Dış Politika (2490) | Ekonomi (246) | Eğitim (94) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (71) | Adalet (81) | Milli Kültür (578) | Gençlik (28) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (900) | Tarım (158) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (16) | Basın ve Televizyon (21) | Din (638) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (15) | Milli Güvenlik (664) | Türk Dünyası (936) | Şiir (117) | Sağlık (199) | Diğer (3621) |

Görüş bildirebileceğiniz Anayasal Düzen konuları
Üniter ve Laik devlet yapımız sasılıyor mu ? (14)
Yeni Anayasa çalışmalarının hedefi sizce nedir? (21)
Demokratik yapımız demokratik mi? Neler yapılmalıdır? (8)
Anayasa hakkında diğer konular (133)


Anayasal Düzen - Anayasa hakkında diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete ÖZPINAR - (Ziyaretci) 29.10.2024 13:31:42

CUMHURİYETİN 101 YAŞINDA NURDA YAT ATAM

Mustafa Mete ÖZPINAR

YAZDI

CUMHURİYETİN 101 YAŞINDA NURDA YAT ATAM

BUGÜN 29 EKİM NUR İÇİNDE YAT ATAM

KONUYA GİRİŞ: Bu makalede yaşanmış acı dolu bir gerçeği dile getirmeye çalıştık. Zihni Kavukçu`nun ağzından pek bilinmeyen bir Ankara gecesi anlatılıyor: "Ben Kurtuluş Savaşı sıralarında Ankara`nın Samanpazarı semtindeki bir askeri hastahanede sağlık memuru idim.



Hastahane dediysem öyle ahım şahım bir bina ve kurum aklınıza gelmesin... Burası, o zaman ilk Rus Elçiliği binasının arkalarına düşen koca bir konak bozuntusu ve bozuk bir evdi. Odalar, koridorlar, merdivenler, haraplıktan gıcırdar dururdu... O günlerde muhtelif savaş cephelerinden durmadan hasta ve yaralı askerler buraya sevk ediliyordu...



Hastahanemiz yüzlerce yaralı ve hasta ile ağzına kadar doluydu. Buna rağmen binada sağlık personeli olarak bir ben, bir tek de doktor vardı... Nizamiye kapı nöbetçimiz, ünlü kadın kahraman Kara Fatma idi. Elimizde ilaç yoktu ve ameliyat aletleri pek basit ve sınırlı şeylerdi. Tek doktorumuz ise bir operatör bahriye binbaşıydı.



Tabii o zaman kendisi hastahanenin her şeyi sayılırdı. Sarı saçlı, yakışıklı, babacan bir deniz subayı.



Kasımpaşa`dan kaçarak gelmiş buraya. Üstelik sesi de güzel ve yanık. Rakı bulursa birkaç tek atar akşamları. Bir taraftan hem yanık türküler söyler hem de isli bir petrol lambasının altında yaralıların ameliyatını yapar, kurşunları çıkarır, masanın üstüne dizerdi.



Gündüz çalışmaları yetmediğinden gece de bu kesmeli, biçmeli, dikmeli ve gazelli operasyonlar geç vakitlere kadar devam ederdi. Bu esnada ben de bayılan yaralıların başucunda eter koklatır ve kendine yardım ederdim.



Tabii o vakit hemşire filan hak getire... Ayrıca balık istifli yaralı ve hastaların inilti, feryat ve figanları çevreden duyulurdu...



Yokluk ve yoksulluk diz-boyu, battaniye, karyola v. s. bulmak veya almak olanaklı değil...



Üst makamdan bazen çaresiz istersek resmen: "Var olanla yetinin" diye yanıtlanırdı...



Yine kanlı cephe muharebelerinden sonraki gecelerden birindeyiz... Hastahane iyileşmemişleri bile taburcu ettiğimiz halde yaralılarla dopdolu... Tek operatörümüzle ameliyat odasındayız. İsli petrol lambası tepemizde... Ortalık dağınık, karışık, ben yerimdeyim.



Doktorun sarı saçları terli anlına yapışmış. Beyaz
gömleği kan ve leke içinde... Ağzında tatlı, özlemli, bir İstanbul türküsü, habire yaraları kesiyor,biçiyor, temizliyor, sarıyor, dikiyor.



Bir yaralı masadan kalkarken yerine başkası yatırılıyor... Tam bu sırada odaya bir kaç gölge ve ayak seslerinin girdiğini hissettim. Ve
sertçe bir ses: "Kolay gelsin doktor bey!" dedi. Başlarımızı uzatarak dikkatle baktık:



Gelen Gazi Mustafa Kemal`di...



Sessizce binadan içeri girmişti, elinde bir kırbaç vardı. Hâl ve hatırımızı sordu ve: "Doktor, hele birhastaneyi gezelim," dedi. Hep beraber odaları, koğuşları, koridorları gezerken ve yaralıları üst üste balık istifi tahtalar üzerinde görünce, Gazi Mustafa Kemal`in gözleri birden şimşeklendi ve: "Kaç hastanız var? Karyola, battaniye ve yatağınız yok mu?"



Doktor, altı yüz hastanın olduğunu, var olan yüz karyolayı kurduklarını ve gereksinime yetmediğini söyledi. Gazi Mustafa Kemal bir an düşündü sonra: "Şimdi beş yüz tane yatak ve karyola göndereceğim. Hem iki saate kadar bunların hepsi kurulmuş olacak ve yerde yatan tek bir nefer görmeyeceğim!" dedi. Ellerimizi sıkarak yanındakilerle birlikte hızla ve yıldırım gibi hastahaneden uzaklaşıp gitti.



Uykulu gözlerle saate baktık; gece yarısından üç saat sonraydı; Baştabiple birbirimize bakıştık. O zamanın Ankara`sında ve savaşın en civcivli günlerinde bir gece iki saate değil beş yüz karyola ve yatak, elli tane bile zor bulunuyordu... Gülüşerek odamıza uykuya çekildik. Neden sonra idi ki kapının vurulmasıyla derin yorgun uykumdan uyandım... Kapıdaki er: "Gazi`nin yatakları geldi, hemen kurulacak!" dedi.



Kulak verdim, etraftan gıcır gıcır bir sel halinde sesler, uğultular, sert emirler birbirine karışıyordu.



Pencereden şöyle bir başımı uzattım. Sayısız kağnılar birbiri ardınca gıcırtılarla Samanpazarı yokuşu yollarından hastaneye doğru akıyordu. Tan yeri neredeyse ağaracak gibi. Henüz aradan iki saat geçmiş bulunuyor...



Gazi`nin buyruğuyla beş yüz yatak ve karyola aynı gece


Ankara`nın evlerinden teker teker toplanarak kağnılara yükletilmiş. İşte gelen onlardı... İçlerinde öyleleri vardı ki daha hiç kimse yatmamış. Alta serilmemiş... Kar gibi genç kızların rüyası olan gelinlik çeyizleri idi.



Nice sırmalı, nakışlı örtüler, yastık yüzleri, atlas yorganlar, daha katlarından açılmamıştı bile... Hayretler içinde kaldık...



Önceki sözlerimizden utandık... Ve sıcak sevinç yaşlarımızı tutamadık. Gözlerimiz boşalıverdi. Bütün ömrüm boyunca inandım ve gördüm ki, her zaman ve her çeşit koşullar altında Atatürk`ün kağnıları onun buyruğunu zamanında yerine ulaştırırdı..."&8239;



O şartlarda beöyle hemen devletin eli uzanırken günümüzde ne acıdır ki bunların hiç biri neden olmuyor.

O şehitlere nasıl dua edilmez onlar bu vatan için canlarını düşünmeden feda ettiler. Nur içinde yatsınlar.

RAHMET DUALARIMLA

29. EKİM. 2024.

Alanya


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.