A.B.D. NİN İŞİ TERÖR ÖRGÜTÜ ÜRETMEK BESLEMEKTİR.
A.B.D. NİN İŞİ TERÖR ÖRGÜTÜ ÜRETMEK BESLEMEKTİR. Görünürde teröre karşı küresel savaş iddialarıyla ülkeler işgal eden ABD, gerçekte terör örgütlerinin bir numaralı silah tedarikçisi ve terörü besleyen temel kaynak haline geldi. Amerika, bu durumdan herhangi bir ders çıkarmadı. Soğuk Savaş sonrasında Ortadoğu, Afganistan ve Afrika’da, ABD liderliğinde bazı askeri müdahaleler yapıldı. Bu müdahalelerin temel gerekçesi demokrasi getirmek, uluslararası terörü önlemek ve istikrarı sağlamak gibi hususlardı. Fakat bu müdahaleler sonucunda ne müdahale edilen herhangi bir ülkeye demokrasi geldi, ne herhangi bir bölgede istikrar sağlandı, nede herhangi bir terör örgütü ortadan kaldırıldı. Aksine, müdahale edilen ülkelerin altyapıları tahrip edildi ve devlet bürokrasileri ile yönetim sistemleri zayıflatıldı. Irak ve Suriye ise fiilen bölündü ve bu ülkelerde yeni terör örgütlerinin ortaya çıkmasına uygun ortam hazırlandı. Daha da kötüsü, ABD ve müttefiklerinin müdahale ettikleri bölgelere on binlerce hafif ve ağır silah getirmesiydi. Çünkü bu silahlar, kurdurdukları yönetimlerin güvenlik güçleri ve ittifak yapılan değişik etnik gruplar, örgütler ve kabileler gibi kontrolü mümkün olmayan birçok tarafa bol miktarda dağıtıldı. Bu durum, müdahale edilen bölgelerde hemen herkesin silaha kolayca ulaşabilmesini sağladı. Böylece, terör örgütleri ve suç çetelerinin güçlenmesi için uygun ortam yaratıldı. Yasadışı silah ticareti yaygınlaştı. 1. Körfez Harekâtı sonucunda fiilen üçe bölünen Irak’ın kuzeyinde, zaten Saddam’ın ordusunun terk ettiği silah depolarından talan edilen silahlar piyasadaydı. Örneğin Zaho şehrinde, her gün açık olan bir silah pazarı vardı. Bu pazarda, tabancadan Kaleşnikov piyade tüfeğine ve RGP tanksavar silahından havanlara kadar değişik silahlar alınıp satılıyordu. 2. Körfez Harekâtı sonrasında bu ticaret tüm Irak’a yayıldı. ABD ordusu Irak’tan ayrıldıktan sonra, internet üzerinden de silah alınıp satılmaya başlandı. Bu maksatla, Bağdat ve Kerbela`da faaliyet gösteren sanal pazarlar kuruldu. Facebook ve diğer sosyal medya platformlarında en çok satılan silah ise M16 piyade tüfeği ve bu silahın seyyar dipçikli bir modeli olan M4 piyade tüfeğiydi. Dünyada dolaşımda olan tek bir doları dahi kontrol ve takip ettiği söylenen ABD’nin, dağıttığı silahların hareketlerini ve silah kaçakçılığındaki yerini takip edememesi ilginç bir durum. Bu durum, işgal sırasında çok sayıda Amerikan silahının kaydı tutulmadan dağıtılmasından kaynaklanıyor. ABD, Afganistan’da olduğu gibi Irak`ta da işbirliği yaptığı çevrelere sayısı belirlenemeyecek kadar çok silah dağıttı. Bugün açık kaynaklara yansıyan bilgilerden, ABD’li yetkililerin de ne kadar silah dağıtıldığına dair net bir fikri olmadığı anlaşılıyor. Çünkü ABD resmi kayıtlarında belirtilen rakamlar, kamuoyunda tartışılan rakamların ancak yarısı kadar. Amerikalı yetkililer, rakamlar arasındaki farkın ABD ordusunun işgal ettiği iki ülkede kurulan yerel hükümetlerin güvenlik güçlerinin, direnişçi, terörist ve eski rejim taraftarlarına karşı savaşabilmesi için ilk başta hızla silahlandırılması ihtiyacından kaynaklandığını iddia ediyorlar. Bu mazeret her ne kadar mantıklı gibi görünse de ABD’yi sorumluluktan kurtarmıyor. Çünkü, silah kayıpları daha ilk günden itibaren başladığından tedbirli davranmaları gerekirdi. Örneğin, Afgan Ulusal Ordusu kurulduktan sonra bu orduya katılan askerlerin önemli bir kısmı, tüfekler dağıtıldıktan hemen sonra ortadan kayboluyordu. Bu askerlerin silah almak için orduya katıldığı ve silahları alır almaz satmak için ortadan kayboldukları açıktı. Amerika Birleşik Devletleri, sadece kurdurduğu yeni hükümetlere değil çok az tanıdığı ve işbirliği yapmaya çalıştığı yerel gruplara da silah dağıttı. Halbuki, silah alan kişilerin büyük bir kısmı silah ticareti yapan yozlaşmış kişilerdi. Ayrıca, ABD`yi ülkelerinden kovmak isteyen direnişçiler ve terör örgütlerine yakın kişiler de Amerikalılardan silah almayı başardılar. Bu silahlar, Afganistan’da El Kaide ve Taliban’ın eline geçti. Irak’ta ise Irak El Kaidesi ve daha sonra tüm dünyaya dehşet saçan katliamların sorumlusu olan DEAŞ terör örgütünün eline geçti. Yani, görünürde teröre karşı küresel savaş iddialarıyla ülkeler işgal eden ABD, gerçekte terör örgütlerinin bir numaralı silah tedarikçisi ve terörü besleyen temel kaynak haline geldi. Amerika, bu durumdan herhangi bir ders çıkarmadı. Aksine Suriye’de, PKK Terör Örgütü’nün Suriye kolu olan PYD ve başka bazı örgütlere yüzbinlerce silah verdi. PYD terör örgütünü maskelemek için Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ni kurdurduktan sonra ise zırhlı araçlar ve ağır silahlar da dağıttı. Bu durum, Soğuk Savaş sonrasında istikrarsız ve antidemokratik devletlere demokrasi götürmek, bu devletlerin bulunduğu bölgelerde istikrarı sağlamak, uluslararası terörü sona erdirmek gibi iddialarla birçok bölgeye askeri müdahalelerde bulunan ABD’nin, iddialarının aksine bugün ortaya çıkmış olan istikrarsızlığın temel sebebi olduğunu göstermektedir. Amerika, istikrarlaştırıcı değil istikrarsızlaştırıcı bir güç haline gelmiştir. Bugün Ortadoğu ve Afganistan’da istikrarsızlık yaratan sorunların en önemli ve hatta tek sebebi ABD’dir. Bu sebeple, kendi kafasına göre birçok ülkeyi “teröre destek veren ülkeler” listesine koyan ABD, listenin en başına yazılmayı kendisi hak etmektedir. Hatta “terör örgütü üreten ülkeler veya istikrarsızlık üreten ülkeler” adında başka listeler yapılırsa, bu listeler
|