"TÜRKLER ZEKİ VE SABIRLIDIRLAR
"Bedrettin Keleştemur" bkelestemur23@gmail.com: 11 Ocak 13:01 +0300 "TÜRKLER ZEKİ VE SABIRLIDIRLAR " Bedrettin KELEŞTİMUR Her şeye rağmen Anadolu Türk`ünü ayakta tutan değerlerde birer birer törpüleniyor. Bu değerleri bizlerden çok yabancılar daha net ifadelerle yorumluyor, bu millete yapılacak asıl kötülüğün nerede ve nasıl başlaması gerektiğine de vurgular yapıyorlar. Yazımıza manşet yaptığımız sözleri bir dönem, Sultan 2. Mahmut zamanında Rus elçisi olarak görev yapan ignatiyef hatıralarında bahsediyor. Fener Patrikhanesi, tarihinde suikastların ve isyanların planlandığı merkezdir. İşte, 1821 Rum İsyanının baş aktörü olarak da bilinen Patrik Gregoryas`ın Rus Çarı Aleksandra yazdığı mektubu İğnatiyef hatıralarına almış. Mektubun yazıldığı tarihten bir asır sonrasında birlikte okuyalım; "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Türkler Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetlidir. Gayet mağrurdurlar ve izzetli iman sahibidirler. Türklerin bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, padişahlarına, devlet adamlarına, kumandanlarına ve büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. "Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar." Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine olan bağlılıklarından, ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir. "Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi bağlarını parçalamak, dini sağlamlığını zayıflatmak icap eder." Bunun da en kısa yolu, milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan harici fikirlere, hareketlere alıştırmaktır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden şeklen çok güçlü, kalabalık kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devletini tasfiye için mücerred olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır." Ah, ne diyeyim işin en ağır ve acımasızı da, `buzdağı` misali bütün olanlara karşı kaskatı kesilmiş çilesiz ve dertsiz siyaset körlüğü... Gözlerimizin önünde bilumum değerlerimiz alaylı bir şekilde kıymık kıymık doğranırken, bizler sadece bütün bu olanların seyrindeyiz! Lütfen, bir asır öncesi yazılan şu mektubu onlarca defa okumaya çalışınız ve 2000`li yıllarda nerelerde olduğumuzu şöyle bir kıyaslayınız. Bir tek şey söyleyeceğim, asrımız bu milletin kendi asli kimliğini her ne pahasına olursa olsun, `koruma` asrıdır! Tuzun bile koktuğu bir dönemdeyiz! Suyun bile kirlendiği bir asırdayız! Maalesef, milleti tedavi edecek doktorda hasta! Bütün bu şartlara rağmen çaresizlikten ve ümitsizlikten söz etmem! Oturun, düşünün beyler derim? Merak etmeyiniz, `niyet` diye bir misak vardır. İnancımız ne diyor, "Niyetler amellere göredir" Ömrün beş mevsimi olduğunu bir daha düşünün; "aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün" Bu beş mevsim, kendi ruhumuzun asla terk edemeyeceği değerlerin ortak paydalarıdır. Sadece vatan coğrafyasını düşündüğümüzde bile; aşkımızın, metanetimizin, bitmeyen hasretimizin ve vuslat gibi amansız bir özlemin kalbimizde var olduğunu idrak ederiz. O idrakin cehennem halinde, yalnızlık ve hüzün vardır. Orhan Veli `Yalnızlık` şiirinde ne diyor; "Bilmezler yalnız yasamayanlar,/ Nasıl korku verir sessizlik insana;/ İnsan nasıl konuşur kendisiyle;/ Nasıl koşar aynalara,/ Bir cana hasret, bilmezler." Biraz ürpermek istiyorsanız, Elmas Yıldırım`ı ve onun vatandan ayrılışının ızdıradını, `yalnızlık çilesini` okuyunuz. Bir dönüm noktasında olduğumuzun altını çizmek isterim. Anadolu, sadece 780 bin km2`den ibaret bir coğrafya değildir. Bir fetih coğrafyası olan Anadolu`nun çekim alanı belki de, 780 bin km2`nin 10–20 katıdır. Şimdi, burada asıl Anadolu`nun bir Çanakkale Mahşeri olduğunu söylesem yeridir, değil mi? Ey akıl, tek kılını bile çekmez idrakim diyebilen yürek nerede
|