Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1835
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10813
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 757
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2060 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (167) | Dış Politika (2441) | Ekonomi (244) | Eğitim (93) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (69) | Adalet (77) | Milli Kültür (529) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (873) | Tarım (156) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (12) | Basın ve Televizyon (21) | Din (588) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (15) | Milli Güvenlik (647) | Türk Dünyası (919) | Şiir (108) | Sağlık (198) | Diğer (3557) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (506)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 27.01.2025 10:52:51

Avrupa’nın adam yerine konulduğu anlaşma Karlofça (26 Ocak 1699)

Avrupa’nın adam yerine konulduğu anlaşma Karlofça (26 Ocak 1699)

Halit Kanak

Her şey 11 Eylül 1697’deki Zenta Bozgunu ile başladı. Küçük Cafer Paşa’nın ihâneti bu bozguna sebep olmuştu. Zenta Bozgunu da beraberinde Karlofça Anlaşmasına giden yolu hazırladı.

Halbuki; dedesi Kânunî Sultân Süleyman`ın başarı hikayeleri ile büyüyen Sûltân II. Mustafa Hân, 6 Şubat 1695’te çıktığı tahtın hakkını vermek için vezirlerin itirazına rağmen seferlere bizzat çıkmış ve daha o yaz ordunun başında seferde iken Buldur`la Lugoş arasında Alman ordusunu 22 Eylül 1695 yılında fena şekilde bozarak "Gâzi" unvânı almıştı.

Bir yıl sonrada, Sobiesky`nin yerine Lehistan Kralı olan Saksonya Elektörü meşhur Nalkıran Friedrich-August`un 100 bin kişilik ordusunu 27 Ağustos`ta perişan etmişti. Macaristan’ı yeniden fethetmek için çıktığı bu son seferde Macar Ovasına kadar 9 ırmağı geçmiş sonuncu ırmak Tisa’yı geçerken Küçük Cafer Paşa’nın ihânetiyle Zenta’da baskına uğramıştı.

11 Eylül 1697 Zenta Bozgunundan sonra bütün cephelerde başlayan sükûnet devam ediyordu. Almanlar, Venedikliler, Lehliler ve Ruslar ile onların küçük ortakları Papalık, Malta, Floransa, İspanya gibi devletler 1683’ten beri devam eden Osmanlı-Kutsal İttifak savaşları sonucunda bizden az-çok bir kazanç elde etmişlerdi. Fakat harekete geçme kâbiliyetlerini yitirmişlerdi.

Bunun için sulhtan başka çıkar yolları yoktu. Bunun için 1698 yılı sulh konuşmakla geçti. İstanbul’a heyetlerin biri gelip biri gidiyordu. Türkiye’nin sulh yapmasını en çok isteyen İngiltere Kralı ve aynı zamanda Hollanda hükümdarı olan III. William’dı. İspanya meselesi yüzünden Fransa ile kapışmak üzere olan Almanya’yı iki ateş arasında kalmasın diye Türkler’in hışmından korumak istiyordu.


Bunun için Lord Paget ve Collyer’i Türkiye’yi sulha iknâ etmesi için görevlendirdi. Bu ikili Divân’ı sulha temâyül ettirmek için kırk takla atarken, diğer taraftan Fransa Kralı XIV. Louis Sûltân II. Mustafa’ya, Ren Cephesinden Almanya’ya 1698 yazında saldırmaya hazır olduğunu, kendisinin de Tuna üzerinden taarruza geçerse Macaristan’ı yeniden Türk Topraklarına katabileceğini bildiriyordu.

Bu konu üzerinde biraz durulduysa da, Divân bugüne kadar kaypak bir tutum sergileyen XIV. Louis’e güvenilmeyeceğini biliyordu. Üstelik Almanya savaşıyla uğraşırken Rusya’nın saldıracağı da kesindi. Birde, İngiliz elçiler sulha râzı olmaları durumunda Türkiye lehine çalışacaklarını söylemişlerdi. İngiltere’nin teklifine sıcak bakıldı. Sulh anlaşması için masaya oturulabilinirdi.

Bu arada Alman İmparatoru, İngiltere Kralı III. William’ın arabuluculuk teklifini kabûl ettiğini 24 Nisan 1698’de Viyana’da ilân etti. Almanya Türkiye savaşından medet umarak toprak koparmaya çalışan Rus Çarı Petro ise Almanya’nın sulha yanaşmaması için bizzat Viyana’ya gitti, ancak Alman İmparatorunu iknâ edemedi. Bunun üzerine Çar Petro İmparatordan sulh masasında kendileri için Kerç Kalesini Türk’lerden almasını istedi.

Azak Denizi’nin Karadeniz’e açılan boğazın kıyısında bulunan Kerç Kalesi Kırım Topraklarının bir parçası idi ve Türklerin Kerç Kalesinden vazgeçmeyeceğini, Kerç giderse Kırım’ın tehlikeye gireceğini bilen İmparatorun Çar’a cevabı; Türklerin bunu kabûl edeceğini sanmadığını, bunun için de savaşı devam ettirmeyeceğini çünkü sulh istediğini bildirmek oldu.


Çar çok kızmıştı… Alman İmparatoruna; sulh sulh deyip duruyorsun da senden başka sulhu kimse istemiyor demesi üzerine İmparatorun cevabı, Öncelikle biz istiyoruz, bizden başka “İngiltere, Hollanda, İspanya kısaca bütün hristiyanlık istiyor” şeklinde olunca Çar hiddetlenerek; “İngiltere, Hollanda yalnızca menfaatlerini düşünen aşağılık milletler” dedi. Alman Şansölyesi Kont von Kinski araya girerek bu tartışmayı bitirmek için Çar’ın isteklerini yumuşatmaya çalıştı.

Venedik Cephesinde ise durum farklı değildi. Eline geçirdiği Mora, Dalmaçya, Attika ve Aya Mavri’yi muhafaza etmek için Venedik’in sulha şiddetle ihtiyacı vardı ve bu durumu dillendirmeye başlamıştı. Bu ortamda Divân, Sûltân II. Mustafa’nın da onayını alarak sulh yapmaya hazır olduğunu duyurdu. Böylece sulh masasına oturacak devletler de yavaş yavaş belirlenmeye başlamıştı.

Ancak Türkiye; Almanya, Venedik, Lehistan ve Rusya ile masaya oturabileceğini Papalık, Malta ve İspanya ile sürekli savaş halinde olduğu için onları sulh masasına istemediğini bildirdi. Papa giderayak her seferinde mağlup olan Lehistan’ı sulh masasında himaye etmesi için Alman İmparatorundan ricacı oldu.

Almanya ise müttefiklerine Türklerden alınan yerlerin Alman toprağı olduğunu kabûl ettirmekten daha büyük bir kazanç olamayacağını, müttefiklerin beklentilerini Türklere kabûl ettirmenin çok büyük tehlike olacağını Osmanlı-Türk Devletinin askerî ve ekonomik kaynaklarının hâlen çok güçlü olduğunu dostlarına izah etmeye çalıştı.

Sıra sulh görüşmelerinin yapılacağı yerin tesbitine gelmişti. Müttefikler sulh görüşmeleri için dört yeri teklif ettiler. Bunlar; Viyana, Segedin, Salankamen ve Debreçin’di. Fakat Türkiye hepsini reddetti. Almanlara ait Petervaradin’in hemen yanıbaşındaki küçük bir kasaba olan Karlofça ismi geçince burası uygun bulundu. Karlofça Belgrad’ın 65 km. kuzeybatısındaydı ve Türk topraklarına yakındı.

Görüşmelere katılacak heyetlerin listesi de belli olmaya başlamıştı. Buna göre; Lehistan’ı Kont Malachuwsky, Venedik’i Ruzzini, Rusya’yı Procop Boganoviç Wasnitzinov Almanya’yı ise harp şûrâsı başkanı Mareşal Kont Wolfgang von Oettingen, Mareşal von Schlick, çok iyi Türkçe bilen Kont Marsigli ve baştercüman Talman ile kâtip olarak görevlendirilen Til temsil edecekti.


Müttefik devletlerin delegeleri belli olunca Karlofça öncesi fikir birliği için Viyana’da toplanmaya karar verdiler. Heyet kendi aralarında barış konferansında Türklere karşı ne konuşacaklarını, nasıl hareket edeceklerini uzun uzun görüştükten sonra 30 Eylül 1698’de hep birlikte Viyana’dan yola çıktılar. 14 Ekim’de Karlofça’nın hemen yanıbaşındaki Petervaradin’e geldiler.

Bizi; 1654 yılında Eyüpsultân’da doğan Terâzici Hasan Ağa’nın oğlu kalemden yetişme pek çok dil bilen dışişleri bakanımız (reisülküttab) Râmi Bey (Râmi semtine ismini veren) temsil edecekti. Başkanlığındaki Türk müzâkere heyetiyle Sûltân II. Mustafa Hân’ın bulunduğu Edirne’den Sadrâzâm Amcazâde Hüseyin Paşa’nın himayelerinde hareket etmişler, Sofya’ya gelince Sadrâzâm’la vedalaşarak, yanlarında İngiltere Kralı III. William’ın temsilcileri İngiltere ve Hollanda Büyükelçileri olduğu halde yollarına devam ederek Belgrad’a varmışlardı.

Türk müzakere heyeti burada kendi aralarında bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra 3 ay, 6 gün sonra imzalanacak anlaşma için 20 Ekim 1698’de Belgrad’tan Karlofça’ya hareket etti. Arabulucu Lord Paget Türk heyetiyle birlikte olduklarını ve Belgrad’tan hareket edildiğini müttefiklerin temsilcilerine bildirdi. Müttefiklerin temsilcileri 23 Ekim’de Karlofça’ya giriş yaptılar. Onların Karlofça’ya girişlerini bekleyen Rami Efendi’de bir gün sonra Karlofça’ya ayak bastı.

(Tuna’yı yukarıdan gören bir tepenin üzerine dört ülke delegelerinin girişi için ayrı ayrı dört girişli özel bir yapı kuruldu. Tarafların birbirinden üstün olmadıklarını belirtmek için ilk defa yuvarlak masa kullanıldı. Daha sonra anlaşmanın yapıldığı tepeye katolikler “Barışın Meryem’i” adıyla bir kilise inşa ettiler. Yetmedi Türk heyetin müzakereler için kullandığı Doğu kapısına bir daha Türkler Avrupa’ya ayak basmaması temennisiyle kilitlenmişti. Bu kapı Büyükelçimiz Süha Umar’ın girişimleriyle yapılan bir törenle 2009 yılında açıldı.)

Henüz arabulucu büyükelçiler sulh müzakerelerine katılım için protokol çalışması yaparken Rus delegesi sulh konferansına sadece müşâhit olarak katılacağını, kendilerine Kerç Kalesi verilmezse sulh anlaşmasına imza atmayacağımı bildirdi. Buna rağmen protokol müzâkereleri başladı ve 20 gün sürdü. Bu arada Sûltân II. Mustafa sulh konusunda anlaşmaya varılamaması ihtimâline karşı 100 bin kişilik bir orduyu Belgrad’ta hazır ettiği gibi, Gâzi Hacı Selim Giray Hân’da 30 bin Kırım atlısını hazır bekletmeye aldı.

13 Kasım’da ilk celse açıldı. İlk 6 celse hiç bir neticeye varılamadan kapandı. Kendisine gelen emir üzerine 7. celseye katılmaya karar veren Rus delegesi 19 Kasım’da söz aldı ve Türklere ait Kerç Kalesini istedi. Türkiye ise Kerç’in verilemeyeceğini, üstelik Rus’ların eline geçen Azak Kalesini talep etti. Görüşme çıkmaza girdi.

21 Kasım’da Türkiye, Venedik’e Mora Yarımadasının bırakılabileceğini, fakat Attika’nın verilmesinin mümkün olmadığını söyledi. 22 Kasım’da ki celsede Lehistan delegesi dinlendi. 24 Kasım’da Lehistan delegesi 2. defa, Venedik delegesi 3. defa konuştular. Lehistan delegesi Krallarının Moldovya’da iki manastır istediğini söyleyince Türk delegesi Râmi Efendi sadece gülmekle yetindi. 25 Kasım’da Almanlar 7. defa söz aldılar.

2 Aralık’ta devam eden görüşmelerde Râmi Efendi Lehistan’a Kamaniçe’yi bıraktığını ama Azak’ın henüz kendilerine verilmediğini söyledi. 4 Aralık’ta Almanlar 10. kez söz aldıkları gibi Rusya ile bir, Lehistan’la iki celse daha yapıldı ve Lehistan’la neticeye varılarak konusu kapatıldı. Kamaniçe kalesi Lehlilere bırakılmıştı.

18 Aralık’ta münakaşaların uzayıp gittiği Rusya görüşmesinde, Rus delegesi bu şartlar altında sulh anlaşmasına imza koyamayacağını, fakat iki yıllık bir mütârekeye râzı olduğunu söyledi. Bu sûretle Rusya konusuda kapatılmış oldu. 31 Aralık’ta Venedik’le müzâkere yapıldı. Râmi Efendi, Venedik işgâlindeki Atina ve çevresini asla bırakamayacağını bunun dışındaki talepleri kabûl ettiğini bildirdi. Böylelikle 1698 yılı bitirilmiş oldu.

1699 yılının ilk gününde Alman delegeleri ile 12. defa görüşüldü. Almanlar, Kral Tökeli İmre’nin esir bulunan karısını bütün servetiyle iâde edeceklerini ancak bunların ailece Türk sınırının çok ötesinde oturtulmasını istediklerini belirttiler.

4 Ocak’ta Venedik ile yeniden görüşüldüyse de netice çıkmadı. Ancak 5 Ocak görüşmelerinde Lord Paget ve Alman delegelerinin baskısıyla Venedik, Korint (Gördes) Berzahı’nın bir tarafını Türkiye ye bırakmaya râzı oldu. Ama delege Ruzzini, döndüğünde cellata gönderileceğinden korktuğunu söylemekten çekinmedi. Bu tâvizi kopartan dışişleri bakanı Râmi Efendi bununla yetinmedi. Bu kez de ertesi gün İnebahtı Kalesini istedi. Bu kale verilmezse anlaşmayı kesinlikle imzalamayacağını belirtti. Venedik İnebahtı’nın iâdesini de kabûl etti. Kabûl sebebi diğer müttefiklerin, bu kadar mesafe alınmışken görüşme bozulmasın ısrarıydı.

Venedik bütün bu tavizler karşılığında 23 Ocak’ta Zanta Adası için ödenen verginin kaldırılmasını istedi. Râmi Efendi reddetti. Fakat akşama doğru Venedik Cumhuriyeti’nin haysiyetine dokunan önemli bir miktarda teşkil etmeyen vergiyi kaldırabileceğini söyledi. Herkes rahatlamıştı. Venedik’le konu 16 maddeyle kapatıldı.

24 Ocak’ta da Rusya İle 2 yıllık mütâreke imzalandı kesin sulh görüşmeleri İstanbul’a bırakılarak konular bitirildi.(Çar Petro Türkiye ile tek başına karşı karşıya kalmamak için sulh anlaşmasını imzalamak için yetki verdiği Ukrentzov’u alelacele İstanbul’a gönderecektir.)

Sıra imzaların atılmasına gelmişti. Bir gün ara verildi. Recep Ayının 24. gününe denk gelen 26 Ocak 1699 Pazartesi günü sabah saat 10.00’da son kez celse açıldı. Râmi Efendi ve heyeti ilk günkü gibi 200 kişilik yeniçeri ve sipahilerin arasında törenle görüşmelerin yapıldığı 4 kapılı yapının kendilerine ait olan doğu kapısından son kez girdi. Alman İmparatorluk delegeleri de 100 kişiden oluşan zırhlı askerler arasında tören alanına gelmişlerdi.

İlk celsenin açıldığı 13 Kasım’dan bu yana yapılan 36 celse sonunda saat 11.45’te imzalar atıldı. Sulhun imzalandığını haber vermek için fırlayan haberciler Edirne, Londra, Viyana, Venedik, Varşova’nın yolunu tuttuklarında; Karlofça’da atılan şenlik toplarına Tuna’nın karşı kıyısındaki Petervaradin’de Almanların, Belgrad’ta Türklerin topları cevap verdi.

Fakat bu anlaşmadan; ne Almanlar, ne Venedikliler, ne de Lehistanlılar memnûn kalmadı. İnebahtı ve Preveze gibi stratejik kalelerin Türklere bırakılması, Macaristan sınırındaki pekçok kalenin boşaltılarak Türklere teslim edilmesi de affedilemezdi. Kamuoyunda ise Türk diplomatların kendi diplomatlarını kandırdıkları kanaati hâkimdi.

Türk cephesinde ise ilk defa toprak kaybından kaynaklanan üzüntü hâkimdi. Zenta Bozgununa sebep olan hâin Küçük Cafer Paşa ile tüfeklerini atarak Sadrâzâm’a hançer çeken ve bütün ağırlıklarını bırakarak savaş alanını terkeden yeniçerilere bedduâlar ağızlardan düşmüyordu.

Bu anlaşma İle Almanya, Venedik gibi büyük devletlerin Türkiye’ye ödedikleri haysiyet kırıcı vergi ve haraçlar kaldırılmış, Lehistan’ın Türkiye’ye tâbi Kırım Hanlığına dâhi ödediği yıllık vergisi de iptal edilmiş, böylece Avrupalılar adam yerine konularak şerefleri iâde edilmişti.

Osmanlı-Türk Devleti bu anlaşmadan sonra, önce Kamaniçe’yi boşaltarak Lehistan’a teslim etti. Herbiri 6 at tarafından çekilen 700 araba Türk ağırlıklarını Bender ve Akkerman Kalelerine taşıdı. (23 obüs, 122 demir top İle 158 tunç top). Sınır Kamaniçe yerine Hotin Kalesi olmuştu. Devlet buraya binlerce asker yığdığı gibi, Hırvatistan sınırındaki Bihke, Transilvanya sınırındaki Temeşvar, Macaristan sınırındaki Belgrad ve Kerç Boğazının iki yakası iyice tahkim edildi. Yetmedi Azak Denizinin doğusunda ki Kuban ve Don Nehirleri arasına asker yığıldı.

Her ne kadar bu anlaşma İle Türkiye ile Almanya’nın 15 yıl, 9 ay, 25 gün, Venedik’in 14 yıl, 6 ay 12 gün, Lehistan’ın 15 yıl, 4 ay, 9 gün Rusya’nın 9 yıl, 7 ay, 27 gün’dür devam eden savaşları bitmiş olsa da Türkiye kaybedilen topraklar için yeniden harekete geçecek Rusya’dan Azak Kalesini, Venedik’ten Mora Yarımadası dâhil verdiği bütün toprakları geri alacaktır. Almanların ise bünyelerine kattıkları topraklardaki Macar nüfusuyla başı dertten kurtulamayacaktır. Osmanlı torunları ise yeni fütuhatlara yelken açacaktır… Rabbim fütuhatları dâim kıl, vatanımızı ve milletimizi koru.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.