Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1835
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10659
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 757
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2060 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (164) | Dış Politika (2401) | Ekonomi (243) | Eğitim (93) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (66) | Adalet (74) | Milli Kültür (506) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (868) | Tarım (154) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (10) | Basın ve Televizyon (21) | Din (581) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (15) | Milli Güvenlik (644) | Türk Dünyası (911) | Şiir (100) | Sağlık (193) | Diğer (3516) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (483)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Prof. Dr. Ata ATUN - (Ziyaretci) 16.07.2015 23:16:41

Bayram Hatıralarım

Bayram Hatıralarım

Bütün okuyucularımın RAMAZAN BAYRAMI`nı, halkımızın arasındaki diğer adıyla da ŞEKER BAYRAMI`nı kalben kutlarım. Herkese sağlık, mutluluk ve başarılar dolu nice bayramlara vesile olsun bu güzel bayramımız.

Bayram deyince aklıma, II. Dünya Savaşı`nın yoklukları ve sıkıntılarının azalmış olsa da hala daha uzantılarının kırıntılarının devam ettiği 1950`li yıllardaki bayramlar geliyor.

Bayramlarla ilgili hatıralarım içindeki ilk izler, biraz bulanık da olsa, el öpüp dönemin madeni paraları olan kuruş, yarım şilin, çifte şilin ve annemle babamdan aldığım kağıt mavi beş şilinler...

İkinci ama çok net hatıra da, köyde, (Ergazi) rahmetli Tevfik amcamın evinin avlusunda kurulmuş çok büyük ve çok uzun bir sofra. Üzeri rahmetli Pembe yengem ve rahmetli Emine yengemin kendi elleri ile yaptıkları bin bir çeşit yemeklerle dolu davetkar sofra&8230; Mis gibi yemeklerin ve taş fırında sabahın erken saatlerinde pişirilmiş ekmeklerin, çöreklerin ve pilavunaların kokusu sokaklara kadar yayılırdı.

En büyükten başlamak üzere, başta Karpaz`ın Hoc a efendisi Rifat dedem ile Ayşe nenem olmak üzere, amcalarım, yengelerim ve yeğenlerim, büyükten küçüğe giden bir düzenle toplaşırdık sofranın etrafına.

Bayram şayet yaza denk gelmişse, yemek sonrası arabalara doluşur, doğru boğaza denize girmeye giderdik. Bayram İlkbahar veya Sonbahara rast gelmişse Kantara`ya giderdik. Kışın ise güneşin ılık ışıkları altında bahçede otururduk.

Büyüklerimiz neşe içinde sohbet ederken, biz çocuklar bir odada veya bahçede toplanır, oyunlar oynardık. Akşamları ise en büyük keyif beyaz bir perde üstüne gölgeleri yansıyan ve birbirleri ile konuşan Hacivat ile Karagöz`ü seyretmek olurdu. Benim sıram geldiğinde, bir keresinde -elektrik olmaması nedeni ile- perdeyi aydınlatmak için kullandığımız mum devrilmiş ve perdeyi tutuşturmuştu.

Tabii sabah topladığımız kuruşlar ve şilinler, rahmetli Mustafa amcamın yönettiği Kooperatif Bakkaliyesinde çoktan şekerlemelere ve çakuletlere (Çikolata) dönüşürdü.

Akşam illaki sinemaya gidilirdi. Bütün çocuklar toplanır, köy otobüsüne biner ve rahmetli Fuat dayı bizi çevre köylerdeki hangi sinemaya götürürse o sinemaya giderdik. Cebimizde kırıntıları kalan bayram harçlıkları ile de Regis marka dondurma yerdik. Filmi seyreder miydik emin değilim. Maksat gezi olsun, farklı bir yere gidilsin ve tahta çubuk üzerine monte edilmiş dondurma yemek olsundu gerçekte&8230;

Sonraki yıllarda taşındığımız Mağusa ve Lefkoşa bana bitmeyen büyüklükteki köyler gibi gelirdi. Hiç bu iki büyük köyün en son evine ulaşamamıştım bir türlü. Ne kadar da yürüsem illaki daha uzaklarda gene başka evler bulunurdu. Dolayısıyla çocuk dünyamızda devleştirdiğimiz bu şehirlerin bayramları da ihtişamlıydı.

Mağusa`nın ve Lefkoşa`nın bayramları çok farklıydı. Mağusa`daki bayram yeri, liman ile şehri ayıran surların boyunca, Canbulat kapısından Othello kalesine kadar olan kısımdı. Lefkoşa`da ise bayram yeri Sarayönü`ydü. Salıncaklar, atlıkarıncalar, ikballer, kebapçılar, lokmacılar, şamişiciler ve diğer benzeri esnaf hep oradaydı. Sonraki yıllarda hem Lefkoşa`da hem de Mağusa`da ``Bayram yeri´´ değiştirildi.

Ankara ve İstanbul`daki bayramlarımız ise çok daha değişik gelirdi bize. Yemekler de, tatlılar da, çakuletler de bir farklı güzeldi. Bu iki şehirdeki en büyük olay, sinema seçmek hakkımızın olmasıydı. Hangisini gözümüz kestiyse ona giderdik rahmetlik ağabeyim Bora ile&8230;

O bayramlar daha mı güzeldi, ya da çocukken her şey daha mı güzel gelirdi bilemiyorum ama hem duygusal hem de aile yapısı açısından bugünkünden çok farklıydılar. Eskiden bayramlarda bütün akrabaları dolaşırdık, kaçıncı kuşaktan akraba olduğumuz çok da önemli değildi. Şimdi çevreme bakıyorum da, sülale kavramını sınırlamış, küçük aile kavramına geçmişiz. Aile bağlarımız kendi yakınlarımız ile kısıtlı kalmış. Sadece 1. kuşak akrabalar kendi aralarında bayramlaşıyor. Bazı ailelerde ise sadece evde kimler yaşıyorsa onlarla bayram kutlaması yapılıyor, hepsi o kadar. Ve sonra da, ya TV karşısına geçiliyor ya da bilgisayar. Yaşam hızlı bir şekilde bireyselleşiyor ve sanallaşıyor biz farkına varmadan&8230;

İyi Bayramlar diliyorum, yazımı okuyan tüm okuyucularıma ve dostlarıma, arkadaşlarıma&8230;

Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
http://www.twitter.com/ataatun
17 Temmuz 2015




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.