BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE TURAN NEDİR NERDEN GELİR ( 1 )
BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE
TURAN NEDİR NERDEN GELİR
( 1 )
KONUYA BAŞLARKEN: Turan, ismi ilk defa İranlıların ulusal destanı Şehnamede zikredilir. Divanü Lügat-it-Türk`de Afrasyab olarak geçen Turan hükümdarı “Alp Er Tunga”dan bahsedilir. Turancılık akımının kurucusu ve öncüsü Profesör Mathias Alexander rendir.
Çok önemli çalışmaları vardır. ren, ülkesnide uyanan ulusal bilincin etkisinde kalarak dil ve halk bilimi çalışmaları yaptı. Aynı zamanda Fin milliyetçisidir. ren, Turancılık ideolojisini savunmuş ve Ural-Altay dillerinin incelenmesine öncülük yapmıştır. ren,Sibirya`da yıllarca süren araştırmalar bulunarak. Ural-Altay dillerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesine katkılarda bulundu.
En önemlisi,Fince`nin bu dil ailesinden olmasıydı.Ve bu inançtan yola çıkarak Finlilerin Orta Asya`dan geldiklerini, küçük ve soyutlanmış bir halk olmadığını,Macarlar,Türkler ve Moğollar gibi geniş bir toplumun parçası olduğu sonucuna vardı.Bu düşüncelerini 1849`da açıklamıştır.Coşkulu bir milliyetçi olan ren`den sonra gelen Fin milliyetçileri de ren`i benimsedi.Ve böylece Finlandiya`da Fince çalışmalar büyük önem kazandı.ren`in Finlilerin gerçek yurtları ve Turan`la bağlarını gösterdiği çalışmaları ve görüşleri Finlandiya`da hala benimsenmektedir.Bugün Finlandiyada Turancı dernekler olsa da Turanclık siyası bir parti haline gelememiştir. Turancılık, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. İlk olarak Finliler, Macarlar, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri ile beraber Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi fikri olarak ortaya çıkmıştır. Bugün Turancılığın dernekler ve Parti düzeyinde etkili olduğu 3 tane ülke vardır.Türkiye,Macaristan, Azerbaycan Macaristan,Orta Asya kökenli bir ulus olan Macarlar`da Orta Asya`daki akraba uluslara yönelik ilgi 1890`larda büyük bir hızla gelişti. 1910 yılında aristokrat kökenli aşırı sağcı siyasetçi ve tarihçi Kont Pál Teleki önderliğinde Budapeşte`de Turan Cemiyeti (Turáni Társaság) kuruldu. Birçok ünlü toplumsal şahsiyeti, bilim adamlarını ve ulusçu şairleri kapsayan cemiyetin amacı "Avrupa`dan Asya`ya, Dévény`den Tokyo`ya kadar Turan`ı aramak," "kardeş uluslar arasında,Macarların yönetiminde birliği sağlamak ve Turancı birlik bilincini yaygınlaştırmak" idi.[7] "Turancılığın, yani Macar olmanın birinci ödevi (...) Turan ülküsünü öğrenmek ve bunu yaymak" idi.[8] Macar Turan Cemiyeti 1913`ten itibaren Turán adlı bir dergi yayımladı. 1920`de dokuz Turancı cemiyet ve birliğin katılımıyla Macaristan Turan Federasyonu (Magyarország Turáni Szövetség) kuruldu. Macar tarihine kısa bir göz atarsak,Orta Avrupa bölgesinin merkez ülkesi olan Macaristan, bir Türk boyu olan Macarların bin iki yüz yıl önce Volga kıyılarından kalkıp göç ederek, Tuna kıyılarında yerleşerek kurdukları bir devlettir. Milattan Önce (M.Ö.) V. yüz yıllarda, Asya’dan gelen Turan kökenli kavimlerin, Tuna kıyıla¬rına yerleşmesiyle bu bölgede yeni bir yapılanma başlamış, önce Hunlar daha sonra da Avarların orta Avrupa bölgelerini ele geçirmeleriyle Tuna kıyılarında Türkleşme başlamıştır. Peçenekler ve Kumanların göçlerini, sekizinci yüzyıl da Hazar’ın kuzeyinden Macarların göç¬leri izlemiş ve Milattan Sonra (M.S.) 900 yılında Avrupa kıtasının ortasında büyük çoğunluğu Türk kökeninden oluşan Macar Krallığı kurulmuştur. Macarları, Volga kıyılarından Tuna kıyılarına getiren Arpad’ın soyundan gelen Geza Krallığını, orta Avrupa da yaşayan bütün Türk kavimlerine kabul ettirerek, Macar Devletinin ilk kurucu kralı olarak resmen başa geçirmiştir. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun çöküşünden sonra, otorite boşluğu yaşayan Orta Avrupa`da, Kral Geza`nın oğlu İstvan devletin sınırlarını genişleterek M.S. 1000 yılında Macar İmparatorluğunu ilan etmiştir. Dünyanın en küçük kıtası olan Avrupa`nın orta bölgeleri, kenar bölgelerindeki gelişmelerden daha çok etkilendiği için, Macaristan bir orta Avrupa devleti olarak tarihin her aşamasında önemli siyasal gelişmelere sahne olmuştur. Avrupa kıtası üzerindeki yeni devlet oluşumları öncelikle merkezi bölgeleri etkilediği için, Macarlar sürekli olarak, başka devletlerin hegemonya ve emperyalizm arayışlarının tehdidi altında kalmışlardır. Bizanslılar tarafından, Türklerin kralı olarak ilan edilen Macaristan Devletinin kurucu kralı Geza ve oğlu İstvan zamanlarında Macar Krallığı; Adriyatik’ten, Tuna boylarına kadar uzanan doğu Avrupa ülkelerini bir anlamda Balkanları sınırları içerisine almıştır. Macar Krallığı, Avrupa’nın ortalarından doğu bölgelerine kadar uzanan önemli bir devlet olarak, 1200’lü yıllarda en parlak dönemini yaşamıştır. Bizans İmparatorluğu gerilerken, Bizansın Balkan bölgeleri Macarların kontrolü altına geçmiştir. Osmanlıların, Balkanlara yerleşmelerinden önce, Doğu Avrupa üç yüzyıla yakın bir zaman Macar Devletinin denetimi altında kalmıştır. Bir İslam devleti olarak Osmanlılar, Balkanlara girdiğinde Vatikan`ın yönlendirmesi altındaki Hıristiyan Macar Devleti, Balkanlar’da Müslümanların yerleşimlerini sağlayarak, bu bölgede yeni bir dinler ve devletlerarası denge oluşmuştur. Daha sonraki aşamada XIII.yüzyıl sonra¬sında Türk asıllı Hıristiyan Macarlar ile Türk asıllı Müslüman Osmanlılar, Balkanlarda karşı karşıya gelmişlerdir. Macar Krallığı, Osmanlı Türklerinin Balkan¬lar’da Bosna, Arnavutluk ve Kosova gibi Müslüman bölgeler üzerinden etkinliğini artırması üzerine, geri çekilmek zorunda kalmış ve bu aşamadan son¬ra daha çok Hıristiyan Avrupa`nın sorunları ile uğraşmak zorunda kalmıştır. XV. Yüzyıldan itibaren, Avrupa`da Rönesans ve Reform hareketleri devreye girmesi, en çok Macaristan`ı etkilemiştir. Katolik Vatikan`ın baskı¬larıyla yönetilen bu devlet, zaman içerisinde yeni bir Protestanlık doğu¬şunu kendi içinde yaşamıştır. Luther ve Calven Vatikan ile uğra¬şırken, Protestanlık bütün Avrupa`ya yayılmış ve Macaristan`da da Katolik yönetim Protestanları ezerken, Osmanlı İmparatorluğu 1526 yılında Macaristan’a girmiş ve Türk asıllı devlet üzerinde, Müslüman Türk yönetimini kurmuştur. Böylece; Macar Krallığına da son verilmiş ise de bir yandan da Macarları da Katolik Vatikan baskısından kurtarılmıştır. 29 Ağustos 1526`da Mohaç Meydan Savaşı’nı kazanan Kanuni Sultan Süleyman, Budin Kalesini ele geçirerek, bağımsız Macar Krallığını Osmanlı’nın eyaletine dönüştürmüş ve Avusturya’ya yönelmiştir. İki kez Viyana kuşatmasına rağmen Viyana Osmanlılar tarafından alınamamıştır. Macaristan`daki Osmanlı egemenliği, bu ülkenin kontrolü altındaki Balkan ülkelerinin Macar yönetiminden Osmanlı yönetimine geçişini sağlamış ayrıca Katolik Vatikan baskılarını önlediği için de bu ülkede yayılmasının önünü açmıştır. Viyana’yı kuşatmasıyla, Orta Avrupa`da Müslüman Osmanlı baskısı, Katolik Vatikan`ın hegemonyasını sona erdirmiş ise de, Osmanlıların oluşturdukları karşı denge ortamında, Protestanlık Avrupa kıtasında yayılmıştır. DEVAMI 2. BÖLÜMDE
|