Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1835
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10575
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2060 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (163) | Dış Politika (2387) | Ekonomi (242) | Eğitim (93) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (64) | Adalet (74) | Milli Kültür (487) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (866) | Tarım (153) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (5) | Basın ve Televizyon (21) | Din (571) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (15) | Milli Güvenlik (641) | Türk Dünyası (908) | Şiir (96) | Sağlık (190) | Diğer (3500) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (464)


Milli Kültür - Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? konusu hakkında görüşler
Ercüment Konukman - (Ziyaretci) 24.04.2008 19:56:33

Milli Kültürümüzün kilometre taşlarından biri Dr. Rahmi Eray

Milli Kültürümüzün kilometre taşlarından Dr. Rahmi Eray
Ercüment Konukman

Belki az bilinen ve beklide büyük kütleler tarafından hiç bilinmeyen ancak Türk Milliyetçiliğine büyük katkıları bulunan Türk İslam sentezini nefsinde yaşayan ve yaşatan ve öğrencilerine de yaşatmasını başaran müstesna insanlardan biride Kahraman Maraşın Elbistan kasabasında doğan ve Tıp tahsili için İstanbul a gelen ve burada tutulduğu amansız hastalık &8211;Tronboflebit- sebebi ile gençliğinin baharında yataklara düşen,ancak azminden ve imanından hiçbir şey kaybetmeyen Rahmi Ağabeydir. Yani Elbistanlı Dr. Rahmi Eray Ağabey.
Dr. Rahmi Eray Türk Milliyetçiler Derneğinin Türk Kültür Çalışmaları Derneğinin ve nihayet Milliyetçiler Derneğinin kurulmasında yaşatılmasında büyük emeği geçen isimsiz kahramanlardan biri idi.O adeta Milli Kültürümüze giden o aydınlık yolda kilometre taşlarından biri idi. Çok genç yaşta kaybettik.Mekanı cennet olsun.
Belki de o vefatı esnasından biri Sahrayı Ceditte ve diğeri ise Karacaahmette mezarı kazılan 1. Mezar yerine cenaze getirildiği halde açılmış mezar başından alınarak Karacaahmet Mezarlığındaki hazırlanan 2. mezar yerine gömülen tek mevta idi.
Dr. Rahmi Eray Kahraman Maraş`ın Elbistan kasabasından tahsil için İstanbula gelmişti. Hastalanmıştı,Doktorlar tedavisi çok zor bir kan hastalığı olan Trombo-Flebit teşhisini koymuşlardı.Buna rağmen halinden pek şikayetçi olduğu görülmemişti. .Istırap ve acı onda isyan yerine hamd ve şükür şekline dönüşmüştü.Yakınlarının ifadesine göre yüzündeki bu aydınlık, onun iç dünyasının tabii bir yansıması sayılmalı idi.
Fatihte Malta semtinde küçük bir apartmanın 2. katında birkaç arkadaşı ile birlikte oturuyordu.1950li yılların başlarında bir gün arkadaşlar Rahmi ağabeye gidiyoruz demişlerdi.Ve beni de davet etmişlerdi.
Bir gün bütün konforu arka ayaklarına birer tuğla konulmuş böylece öne doğru meyil verilmiş basit bir karyoladan ibaret olan bu odada yatmakta olan Rahmi Ağabeyle tanıştık.
Hastalığı sebebi ile başı aşağıda ayakları ise yukarıda ve sırt üstü hiç hareket etmeden yatması gerekli olan Rahmi ağabey bizleri güler yüzle karşıladı ve hoş geldiniz dedikten sonra irade konusunda bir tartışma başlattı.İçinde bulunduğu durum sebebi ile hayat ile ölüm arasında adeta gidip delmekte olan bir insan için,kendini durumunu hiçe sayarak günlük olayların baskısından bunalmış bir grup gence iradeden bahsetmesi,kaza ve kaderden söz etmesi bizi son derece duygulandırmıştı.
Rahmi ağabey tutumlu insandı. Hiçbir şeyi ziyan etmez ondan azami şekilde istifade etmesini bilirdi. İsrafın çok kötü bir şey olduğunu söyler ve daima bize tutumlu olmamızı telkin ederdi.Onun herkesin bildiği ``üç kademeli `` bir planı vardı.Bu plan ``Son fayda,teke irca-indirme- ve tasfiye´´ olarak özetlenebilirdi.Onun için de düğmeden iğneye ve ipliğe kadar,vidadan,makine parçalarına kadar her şeyin bulunduğu büyük bir kutusu vardı.Bu kutuya ``Son fayda kutusu´´ derdi Herkesinde bu kutuya fazlalıklarını koymasını ve bu kutudan ihtiyacı olanları da almasını isterdi.
Ona göre eşyaların da bir ömrü vardı.Ve zamanla tasfiye de edilmeli idi.Ancak tasfiye üçüncü ve son kademede olmalı idi.Son fayda`dan sonraki kadem ``teke irca,yani teke indirgeme´´ ve üçüncü kademe ise ``tasfiye´´ olmalı idi.
Rahmi ağabeyin hastalığı esnasında yatakta mutlaka hareketsiz bir şekilde yatması gerekli olan bir dönemde başından çok ilginç bir olay geçmişti.Bir gün evde beraber kaldıkları arkadaşı çarşıya alışverişe gitmişti. Giderken de Kapının anahtarını almayı unutmuştu.Gerçi Rahmi Ağabeyde yastığının altında kapının anahtarı vardı ama yataktan kalkamayacağına göre kapıyı kimseye açamayacaktı.Evde kapıyı açabilecek başka da biri de bulunmuyordu.
Allahtan ki mevsim yazdı ve odanın camı yarıya kadar açıktı.Kapının açılabilmesi için bir tek ihtimal vardı.Oda ağabeyin hiç hareket etmeden yastığının altındaki yedek anahtarı usulca alarak büyük bir dikkatle karşısında ki yarı açık pencereden bir defa da dışarıya atabilmesi idi
Rahmi ağabey bu çok rizikolu işi başarı ile sonuçlandırabilmişti.Anahtar yarı açık pencereden dışarıya atılabilmiş,aşağıda bekleyen arkadaşı da bu anahtarı alarak içeriye girebilmişti.
Ağabey bu olayı bize anlatırken ``insanların her zaman çok iyi düşünerek ve ileriyi görerek hareket etmeleri gerektiğini´´ söyler ve bu olaydan da bir ibret çıkarmamızı isterdi.
Daha sonraki yıllarda Rahmi Ağabey iyileşmiş,Tıp Fakültesini de bitirmiş ve doktor olmuştu. Hastalığı esnasında hastanede kendisine çok yakınlık gösteren bir Hemşire hanımla da evlenmişti.Göztepe de oturuyordu.Seneler sonra idi. Mevsimlerden sonbahar idi.
Rahmi ağabey bütün arkadaşlarını ve dostlarını bir hafta sonu evine davet etmiş idi.
Bu ısrarlı daveti kıramazdık.Vakit öğleye yaklaşmakta idi.Ağabey gelin demişti: Arkadaşlarınıza da söyleyin onlar da gelsinler demişti.Bizde bu davete icabet ediyorduk.
Göztepe Hamam Sokakta bahçe içindeki yarı ahşap eve ilk gelen galiba ben olmuştum.
Sokağın başına geldiğimde bir sürü çocuğun uzak bir noktaya sessizce bakmakta olduğunu görmüştüm.Bir gariplik olduğunu hissetmiştim.Evin kapısı açıktı.İnsanlar telaş içinde bakışıyorlardı.Ve bir oda da üzerine beyaz bir çarşaf örtülmüş bir mevta yatmakta idi. Rahmi ağabey hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Rahmi Ağabey,gelin demişti,söyleyin arkadaşlarınız da gelsinler. Sanki içine doğmuştu.
Sanki bütün sevenlerini cenazesi başında toplamaya çalışmıştı.Demek ki o bizi son yolculuğuna uğurlamak için çağırmıştı. Ve öylede oldu.Cenaze evi bir anda sevenleri ile doldu taştı. Cenaze namazı Göztepe Camiinde kılındı .Rahmi ağabey sevenlerinin elleri üzerinde dualarımızla defnedileceği Sahrayı Cedid Mezarlığına doğru çıkarken Ergun Göze ve arkadaşlarından bir haber geldi. Cenaze dualar arasında Sahrayı Cedid mezarlığının önünden geçerek Karaca Ahmet Mezarlığına doğru yoluna devam etti.Ve şu anda metfun bulunduğu yere gömüldü.
Üsküdar Duvardibi durağından Bağlarbaşına doğru yürüyenler Karaca Ahmet Mezarlığının Giriş kapısından hemen yüz metre kadar sağda bir mezar taşı üzerinde şu kitabeyi göreceklerdir. ``Burada Elbistanlı Dr.Rahmi Eray yatmaktadır
Ruhuna Fatiha 1918-1958 Mekanı Cennet olsun


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.