BAŞBUĞ VE DEVLET ADAMLIĞI
BAŞBUĞ VE DEVLET ADAMLIĞI
4 Nisan 1997 yılında kaybettiğimiz ama hiç unutmadığımız Başbağ`un bize öğrettiği çok şey var. Türk Milliyetçiliğini, milliyetçilerin iktidarı için aktif olarak siyasi hayata sokan Başbuğ ``Ülkücü kadro´´lara büyük görevler vermiştir. Türk Milleti`nin kurtuluşunu Ülkücü harekete bağlayan Başbuğ`un en önemli özelliklerinden biri ``Devlet adamı´´ özelliğidir. O, cezaevindeyken mahkemelere verdiği savunmalarda devlet adamı, Devleti yönetirken devlet adamı, siyasi parti genelbaşkanı iken devlet adamı ve hiçbir siyasi sıfat taşımadığında da aynı özelliği ile hareket eden nadir siyasi liderlerden biridir. Bu gün savunduğumuz ``Önce ülkem sonra partim´´ fikrinin doğuşunda da Başbuğun bu devlet adamı özelliği ve öğretisinin büyük payı vardır. Başbuğ, Rusya ile görüşmelerinde, Amerika ile görüşmelerinde bir devlet adamıdır ve hatta ``devleti en üst seviyede idare eden´´ gibidir. Yine Ermenistan cumhurbaşkanı ile görüşürken de aynı özelliktedir ve tek hedefi Türk Devleti ve Türk Dünyası`nın menfaatleridir. Partisinin genelbaşkanı olarak milletten oy isterken de yine bir devlet adamıdır. Mesela kendisine büyük oy getirecek olan ``Türk-Kürt kavgası´´nın karşısındadır. Çünkü onun için önemli olan Türk Milleti ve Türk Devleti`dir. ``Biz niye Türk iken Kürt olalım `` tenkitlerinin olacağını bile bile `` Onlar ne kadar Kürt ise biz de o kadar kürdüz, biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türk`tür´´ tarihi sözüyle birleştiren ve kaynaştıran Başbuğ`dur. Kürtçe konuşanlarla terör örgütünü birbirinden ayıran ve ``Ben terörü, 6 ay hazırlık 6 ay uygulama ile bir yılda tamamen bitiririm´´ diyen, ``Ne mozaiği ulan´´ diyen, ``Çizmeyi aşma&8230; `` diyen ve devletin bir bakıma kararlı yüzünü gösteren yine Başbuğdur. Tıpkı Dündar Taşer`in ``Devlet kadife eldiven giymiş bir demir yumruk olmalıdır. Vatandaşlarını kadife el gibi okşar severken, vatan hainlerine demir bir yumruk olmalıdır´´ dediği gibi&8230;Bu açıdan ilgilenen herkesin bildiği ama gündeme getirmediği bir örnek olayı anlatmak isterim. 1995 genel seçimlerinden önce, 1994 yılı mahalli seçimler arifesinde Tunceli`den bir aşiret reisi MHP`ye geçecektir. Bu katılım sebebiyle MHP`nin Starzburg caddesindeki genel merkezinde bir basın toplantısı yapılmaktadır. Rahmetli Başbuğ medya mensuplarına açıklama yaparken bana aşiret resinin konuşma yapmak istediğini ama Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşabileceği söylendi ve izin istendi. Ben de basın toplantısı bittiğinde bunu Başbuğ`a ilettim. Başbuğ ``elbette konuşabilir´´ dedi. Aşiret reisi kürsüye çıktı ve konuşmasını yapmaya başladı. Tercüman konuşmasının anlamını açıkladıkca ordakilerin hemen hepsinin gözlerinin dolduğunu gördük. Evet benim bildiğim kadarıyla ilk defa bir siyasi partinin genelmerkezinde kürtçe basın toplantısı MHP Genel merkezinde bu şekilde gerçekleşti. Birlikten yana olanlara Başbuğ`un ``kadife eldiven´´ anlayışıyla bu örnek olay gerçekleşmiş oldu. Bu günkü gibi hainlere taviz verip birlikten yana olanları da bölücülerin safına iten sözde ``Açılım´´ siyasetinde olduğu gibi değil, gerçekten birleştirici, bütünleştirici bir anlayış sergilenmiş oldu. Devleti zaafa uğratan uygulamalar karşısında sanırım devlet adamlığının önemini gün geçtikçe daha iyi anlamaktayız. Belediye idare eder gibi devleti idare edenlerin nasıl bir devlet adamı olduklarını piyasaya dökülen kasetlerden anlamaktayız. Hele hele devlet yönetimi açısından ``özrü kabahatinden büyük´´ hikayesine uygun düşen ``aldatıldık´´ demeçleri devletin bugüne kadar nasıl yönetildiğinin en tipik örneklerinden birini teşkil etmektedir. Pek tabidir ki sadece türbüne oynayanlar ve devlet adamlığından uzak kalanlar aldatılmaya mahkumdurlar. Kimbilir bilmediğimiz daha hangi aldatılmalar vardır&8230; Başbuğu bu yıldönümünde ``Devlet adamlığı´´ özelliği ile anıp bir kere daha Allah`tan rahmet dilerim. 04.04.2014
Rıza MÜFTÜOĞLU
Not:Bu yazı Yeni Düşünce Dergisi`nin Nisan 2014 tarihli sayısında yayımlanmıştır.
|