AKP 40.37, CHP 21.06
AKP 40.37, CHP 21.06 Mustafa Nevruz SINACI Seçimden tam 9 gün sonra, 23 Haziran 2011 &8211; Perşembe günü Yüksek Seçim Kurulu ``12 Haziran 2011 tarihli 24`üncü, &8216;usulen parlâmenter tespit ve tefhim` tatbikatının´´ resmi sonuçlarını açıkladı. Şimdi; ``Bu seçimin namusu CHP ve MHP`den sorulur´´ ile ``Akıl, bilim ve gerçeğin ışığında analiz´´ başlıklı makalelerimde, ısrarla vurguladığım hayati bir konuyu hatırlatmak; Fiili ve hukuki muhatapları ``kamu vicdanı adına´´ sorgulamak istiyorum: Şöyle ki: Kendi beyan, yayın ve ifadelerine göre, ``her sandıkta asgari 2 görevlisi´´ olan CHP, MHP ve BDP &8216;emek, özgürlük (?) demokrasi (!) bloğu` niçin YSK`dan önce veya akabinde ellerindeki sandık başı, teslim-tesellüm ve birleşik tutanak sonuçlarını kamuoyuna açıklayıp tekzip yahut tasdik beyanında bulunmadı? Bu ne kadar basit, ilkesiz, anlamsız ve tutarsız bir particilik? Her fırsatta YSK`nu suçladıkları ve ``güvenilmez´´ yaftası ile damgaladıkları halde; Onurlu, dikkatli ve sorumlu bir biçimde takip etmez; Buna rağmen, özellikle kendi ihtiras, ``kast-ı mahsus´´ ve cehaletlerinden kaynaklanan mesnetsiz suçlamalarını ısrarla sürdürürler!.. Yüksek Seçim Kurulu`nun elbette ``başkanından, ilçe seçim kurulu hâkimleri ve en dip sandık başı görevlilerine kadar´´ takdir, tensip ve tasvip edilecek yanı yok. Vaktiyle Demokrat Parti olarak bunlardan çektiğimiz çile, yediğimiz fırça, maruz kaldığımız azar, istihza, inat ve aşağılamalardan illallah etmiştik. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen ``biz´´ saygıda kusur etmedik. Usulde hata yapmadık. Hukuki takipte ihmalkâr olmadık. Sonuçta: Zorla da olsa YSK`yı hak, adalet ve hukuk`a vesile kıldık. Şimdi soruyorum: Şu an şikâyet konusu sürecin idare, idame ve hatasız icrası için kaç sorumlu vatandaş, kaç dikkatli siyasi parti dilekçeler vererek, itirazlar yaparak, hatırlatma, uyarma ve duyurularda bulunarak veya davalar açarak sürecin sağlıklı biçimde oluşmasına ve işlemesine katkıda bulundu? Göründüğü kadarıyla benim verdiğim ve &8216;biri hariç` diğerlerine hiçbir cevap alamadığım başvurular dışında, pek de alâkadar olan çıkmamış!... Kaldı ki; AKP sekiz yıldır abuk-sabuk, amaçsız ve anlamsız Anayasa değişiklikleri peşinde koşarken ben; siyasi partiler ve seçim yasalarına dikkat çekebilmek için uğraş verdim. Netice ortada. ``Yasa dolanma´´ fikrinin mucidi sahteci bezirgânlar, adalet ve hukuktan zerrece anlamayan, sözde yasa`cı danışılanlar sayesinde memleket karmaşa, kalkışma/kaos, anarşi ve terör, tehdit ortamına itildi. Üstelik göz göre, göre&8230; Şimdi gelelim YSK tarafından açıklanan ``kesin´´ sonuçlara: Türkiye geneli kayıtlı seçmen sayısı (cezaevi dâhil) 50.237.343 Yurtdışı kayıtlı seçmen sayısı 2.568.979 Seçmen sayısı Türkiye toplamı 52.806.322 Gümrükler dâhil oy kullanan seçmen sayısı 43.919.948 Gümrükler dâhil ``geçersiz´´ oy sayısı 973.185 Gümrükler dâhil ``oy kullanamayan´´ seçmen s. 8.886.394 Bu Sonuçlara Göre ``Hesabın Gerçeği´´: 1. Seçime Katılma Oranı: 87.16 değil, 83.18 2. AKP`nin aldığı oy: 49.80 değil, 40.37 3. CHP`nin aldığı oy: 25.98 değil, 21.06 4. MHP`nin aldığı oy: 13.02 değil, 10.55 5. BDP`nin aldığı oy: 06.59 değil, 05.34 olup; Yurt içinde oy kullanmayan (6.451.678) ve oy kullandırılmayan (2.439.696) yurt dışı seçmeni ile cezai takibe uğramamak için sandığa gidip ``iptal´´ oyu kullanan (973.185)`i alıp;, toplam (9.864.559)`e (750.000 civarı) iddia edilen &8216;kayıt dışı` seçmeni eklediğimizde; katılım oranı derhal 80`in altına; &8216;5 milyon sahte/sanal oy`un ispatı halinde katılım oranı 70`e ve AKP oyları 30`a düşer. Unutma!.. ``Adalet mülkün temelidir´´ (Mülk = Devlet) BÜYÜK BİR ``ŞAİBE´´ SÖYLENTİSİ VAR Mustafa Nevruz SINACI AKP`nin en başta yapması gereken şey, ``kurumlar-bireyler, devlet-vatandaş, medya ve siyaset´´ arasında bir hesaplaşma ve yüzleşme idi. Yapmadı. Yapamadı. Belki de ``hesabın altında kalır ezilirim´´ diye mi korktu bilinmez!... Ama bütün bu sıkıntıların sebebi: Vaktinde yapılmayan, zamana bırakılan, ötelenen, itelenen, zamanlaması bir türlü ayar-uyar tutmayan, kavranamayan, kararlaştırılamayan ``büyük hesaplaşma ve yüzleşme`dir´´... Çok önemli bir başka konu da: Eğer 12 Eylül 2010 referandumu ile gerçekten ``yeni bir başlangıç, büyük bir atılım, açılım, yeni bir sayfa´´ samimi içtenlik, dürüstlük ve bilinçle hedefleniyor, amaçlanıyor idiyse; Yargılama ve hesaplaşmanın milâdı 12 Eylül değil; 27 Mayıs olmak zorunda idi&8230; Orada da yanlış yapıldı. Fiil bir manipülâsyon, dayatma yahut taahhüt sonucu ifa/icra edilmiş olabilir. Ancak şurası mutlaka bilinmelidir ki: Meşruiyetin olmazsa olmazı, ``milleti şeffaf, namuslu, dürüst ve demokrat´´ ilkelerle idare esasıdır. Gücünü halktan alan ve halka dayanan meşruiyetin temeli insan hakları, adalet ahlâkı ve evrensel hukuka mutlak riayet olmakla; Ülkeyi adaletle, özgür ve bağımsız idare ve idame etmekten aciz yönetimler; Nokta-i istinatları olan meşruiyetlerini de yitirirler. Meşruiyetin nokta-i istinadı seçimdir.. Elbette bu anlamda değil, barajsız, barajlı d`hont sistemsiz, vesayet ve sultasız; Hiç olmazsa halkın ``kendi vekilini´´ mahallinden kendisinin seçtiği sistemin sonucu teşekkül eden Meclis ve hükümetin meşruiyet`inden söz edilebilir. Şu halde, ``şimdi hemen´´ ele alınması ve acilen yapılması gereken: Önce, 12 Haziran seçimlerini, sonra öncekileri ve müteakiben daha öncekileri şaibeden kurtarmak, aydınlığa kavuşturmak ve kamu vicdanını rahatlatmaktır. İstenirse, sabır, gayret ve dikkatle gerçek ortaya çıkarılabilir. Önce 12 Haziran gecesi televizyon kayıtları deşifre edilerek, açılan sandık sayısı 10`dan başlayıp, paralel katılım oranları seyri bir grafikle ortaya çıkartılmalı. Zor değil, TV haber kayıtları buna yeter. Her şeyin apaçık ortaya çıktığını göreceksiniz. Sonra tüm sandık sonuçları CHP ve MHP`den alınıp YSK verileriyle karşılaştırılır. Başta İzmir, İstanbul, Adana, Mersin, Diyarbakır ve Antalya olmak üzere, diğer BDP hinterlandının ``seçmen artışı olan´´ bütün mahalleleri tespit edilip, özellikle beklenmedik bir şekilde sürpriz oy çıkan yerler tek, tek/adres, adres incelenerek, seçmen kütüklerine bakılır. Bu mutlaka çözülebilir, yeter ki CHP ve MHP istesin&8230; Evet, bunu elbette CHP, MHP ve YSK dışında kimse yapamaz&8230; Zira her iki kişiden bir AKP`li demek, sanıldığı kadar kolay değil&8230; Ama iftira atmak, boş laflarla polemik yapmak da uygun değil; Bilgi ve belge bulmak gerek. Bunu sıradan insanlar, gazeteci/yazarlar yapamaz. İllâ organizasyon, kurumsal destek şart&8230; Görev CHP ve MHP`nindir. Eğer gerçekten ``halkın itimadına mazhar ve muhalefet olmaya lâyık´´ namuslu, dürüst, onurlu ve sorumlu gerçek kitle/halk partileri iseler, ``erkekçe, insanca, mertçe´´ çıksınlar araştırsınlar. Çünkü söz konusu olan ülkemiz ve geleceğimizdir&8230; Düşünün bir kere, 4 yıllık muhtemel bir AKP iktidarı, pek çok değer kaybı demektir ki, sonuçta bu kayıpların telâfisi için çok ağır bedellerin ödenmesi gerekebilir. Bu nedenle, kim ne yapacaksa çıksın şimdi yapsın bu işi, yarın değil. Yarın çok geç olabilir!... NETİCE OLARAK: Seçimlerde hile, desise, oy hırsızlığı ve sahtekârlıkların varlığı hep konuşulur, ama mertçe üstüne gidilmez, kamu vicdanı tatmin edilmez, asla sonuç alınmaz nedense, unutulur gider&8230; Bu kez öyle olmamalı. İddialar ciddi, tarafsız ``objektif ve dürüst´´ olarak araştırılmalı ve mutlaka sonuçlandırılmalıdır. Seçmenin büyük çoğunluğunun ve bizzat seçime katılan partilerin 12 Haziran üzerinde şüphe, şaibe kaygısı ve kuşkusu var. Millet buna şahittir. AKP`nin yüzde elli, yani iki kişiden birinin oyunu almış olduğu koca bir yalan. Ama seçimde ``hile var´´ diyebilmek için kanıt gerek. İddiacılar bunu yapmaya, hileyi doğrulayacak bilgi ve belgeleri açıklamaya mecburdurlar. Sonuçta CHP ve MHP derhal bunu yapmalıdır. TÜRK ADA`LARI İŞGAL ALTINDA () Mustafa Nevruz SINACI Yunanlıların, Ege`de iki Türk adasını (Bulamaç ve Eşek) alenen işgal ederek 2004 yılından bu yana iskâna açıp, turizm amaçlı olarak kullandıklarını ilk kez D[y]P genel başkanı Namık Kemal Zeybek`ten öğrendik. (08 Mayıs 2011) Zeybek ne demişti?.. ``AKP döneminde Eşek Adası ve Bulamaç Adasını Yunanlılar İşgal Etti. () Bu iki adamız, bu iktidar döneminde 2004 ten başlayarak Yunanlılar tarafından yavaş, yavaş işgal edildi. AKP iktidarının bundan haberi oldu. Ama bırakın Bulamaç`ı, bırakın Eşek Adasını, onlar Kıbrıs`tan bile vazgeçmişlerdi. Adetleri olduğu üzere, Kıbrıs`ı Yunan`a peşkeş çekiyorlardı. Şimdi Didim de, burnumuzun dibinde görünen bu iki Ada, şu anda Yunanlıların işgali altında; Ama Kardak`daki Yunan Bayrağı indirilmişti!.. Kardak kayalıklarını, Yunanlılar işgal etmeye çalıştıklarında Türkiye`de bir Başbakan vardı. Bir hanımefendi, Çiller. Kardak kayalıkları işgal edildiğinde ne demişti Tansu Çiller? `O bayrak ya inecek, ya inecek` Hangi bayrak? Bizim kayalıklarımıza, ada değil, toprak değil, kayalıklarımıza Yunanlılar, Yunan Bayrağı çektikleri zaman Başbakan`ın söylediği sözlerdi bunlardı. `O bayrak ya inecek ya inecek.` Ne oldu? Bayrak indi mi? İndi&8230; Peki, o günlerdeki milli duyarlığı, vatan toprakları konusundaki hassasiyeti hatırlayın. Ve gerçeğe bakın. Gerçek şu: Eşek ve Bulamaç Adalarımızı Yunanlılar işgal etti.. Didim`in karşısında bize ait olan iki ada var. Biri Eşek Adası, öbürü Bulamaç Adası... Bu adalar bütün uluslararası belgelere göre bizim. İngiltere`nin yaptığı haritaya göre de bizim. Başka uluslararası anlaşmalara; Lozan`a göre de bizim. Bakınız 1947`de İngilizlerin yaptığı bir harita ve çizgi var. Eşek adası ve Bulamaç adası Türkiye Cumhuriyeti`nin... Bunu herkes biliyor. Sadece Recep Tayip Erdoğan bilmiyor. Bu iki adamız, AKP iktidarında 2004`ten başlayarak Yunanlılar tarafından alenen işgal edildi. İktidarının bundan haberi oldu. Ama bırakın Bulamaç`ı, Eşek Adası`nı, onlar Kıbrıs`tan bile vazgeçmişlerdi. Kıbrıs`ı peşkeş çekiyorlardı. Adetleri olduğu üzere... Şimdi ise, Didim`de, burnumuzun dibindeki bu iki Ada, Yunan işgali altında. Yunanlılar, Eşek Adası`na gittiler ve kilise yaptılar. Yunan Bayrağı çektiler. Kimsenin olmadığı daha kimsenin yaşamadığı yere önce kilise yaptılar, sonra yavaş yavaş yoklaya yoklaya baktılar, Türkiye`de acaba DP, DYP` mi var? Yoksa başka birileri mi? Baktılar ki tepki yok, birtakım insanları oraya yerleştirdiler. Şimdi Eşek Adası`na biz gidemiyoruz. Bizi sokmuyorlar. Bulamaç Ada`sı da böyle&8230; Bakınız bir resim daha gösteriyorum. Adaya girdiler, rıhtım ve turistik bölge yaptılar, turlar düzenlemeye başladılar. Adaları Yunan generalleri de zaman zaman teftiş ediyor, hava sahamızı, su ve topraklarımızı ihlal ederek geliyorlar. AKP iktidarının sesi, soluğu çıkmıyor. Bir taraftan Vatan topraklarını satmaktan bahsediyoruz. Hangi satmak? Bu vatan topraklarını peşkeş çekmektir... Buna izin verecek miyiz? İzmirlilerin vicdanına sesleniyorum. Hani bir karış toprak için kanımızı veririz derdik. Ne oldu? Bunlar gelince Türkiye`de ne değişti? Şimdi bu sözleri beni dinleyen basın yayın organları yoluyla hem Recep Tayip`e hem de bütün Türkiye`ye ilan ediyorum. "Tek başıma, pasaportsuz o adalar çıkacağım.." Süre veriyorum. Bu süre daralacak ve sonunda Türkiye`yi yönetmek iddiasında olan TC`nin Başbakanı olduğunu; TC`ni yönettiğini iddia eden, hükümet olduğunu söyleyenler eğer gidip bizim bu adalarımızı işgalden kurtarmak için teşebbüse geçmezlerse ben tek başıma gideceğim ve oraya çıkacağım. Hükümete uyarı: İster muhtıra desinler, eğer bütün uluslararası anlaşmalara göre bizim adalarımızı geri almak, işgalden kurtarmak için sorumlu oldukları bu suçtan geri dönmek için teşebbüse geçmezlerse, ben gideceğim ve adalara çıkacağım. Pasaportsuz, vizesiz gideceğim. `bu ada benim adamdır` diyeceğim. Bulabilirsem kayıkla, bulamazsam yüzerek gideceğim, adaya çıkacağım. Ama biliyorum ki milletim beni yalnız bırakmayacak.´´ Aradan uzun süre geçti. Zeybek adalara çıkamadı, ama AKP`den de bir ses çıkmadı. VATANA İHANET Mİ? GAFLET Mİ? DALÂLET Mİ? Mustafa Nevruz SINACI Namık Kemal Zeybek; 08 Mayıs 2011 günü İzmir`de bir açıklama yaparak; Aydın ili, Didim ilçe sınırları dâhilinde bulunan ve Lozan`a göre, TC`ye ait Eşek Adası (Agathonisi) ile Bulamaç Adası (Farmakonisi)`nın; 2004 yılında Yunanistan tarafından işgal edilip, yerleşim ve turizme açıldığını iddia etti. (1) İddia, sırasıyla; 13 Mayıs 2011 tarihinde Hürriyet Gazetesi ve İnternet sitesinde, (2) 18 Mayıs 2011 tarihinde, Yaşar Anter`in WEB TV, Gündem programında (3) pek çok ayrıntı verilerek yer aldı. Daha sonra Zeybek 25 Mayıs 2011 tarihinde yapılan D. Parti Didim mitinginde, ağırlıklı olarak konuya değindi. (4) Güvenilir ve üye sayısı yüksek e.Posta grubu ``açıkistihbarat´´, 01 Haziran günü ayrıntılı bir yayın/dağıtım yaparak; Adaların aidiyet, hukuki statü ve mevcut durumları hakkında &8216;tatmin edici` yayın ve açıklamalarda bulundu. (5) Tam 5 gün sonra, Araştırmacı-Yazar Ferudun Özgümüş: ``Yunan toprağımızı işgal etti. Ne devlet ne muhalefet ve ne de Genelkurmaydan ses yok´´ (6) başlıklı bir makale yayınladı. Makalesinde, ilgili, yetkili ve sorumlu makamları hedef alıp sorguladı. Sonra Yeniçağ Gazetesi de (Ferudun Özgümüş`e atıfla) 06 Haziran 2011 tarihinde konuya değindi. Dünya Türk Kongresi (TURKISH-FORUM)`nin web sitesinde aynı gün benim bir makalemin altına, açıklamalı bir yorum eklendi. (8) Hal böyle olunca ben, otomatikman konu ile alâkadar olmak durumunda kaldım. Zaten de olay ve iddiaları Mayıs başından itibaren takip etmekte idim. Neticede: 07 Haziran 2011 günü A Kanal`dan (Ereğli-Konya) canlı yayın konuğu olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`na konuyu sordum. Cevap alamadım. (9) 08 Haziran günü haber tekrar bazı ajanslar tarafından ısrarla duyuruldu. (10) 09 Haziran 2011 Perşembe günü, 4982 Sayılı Kanun gereği Aydın Valiliği`ne resmi bir başvuruda bulunarak açıklama ve bilgi talebinde bulundum. (Başvuru no. 35141) Bu gün 28 Haziran olmasına rağmen henüz bir cevap alamadım. Oysa yasal cevap süresi 15 gündür. Bana halâ cevap verilmedi. Umarım daha fazla gecikmeden cevap verilir ve konu aydınlanır. GARİP VE EMTERESAN OLAN NE?.. Bu işin en garip, acaip ve muamma tarafı şu ki; İddianın 5 Mayıs 2011 tarihinde ortaya atılmasına, 8 Mayıs`ta kamuoyuna yansımasına, geniş kitlelere duyurulmasına, konu hakkında defalarca yayın yapılmasına, başta Başbakan, İçişleri, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı dâhil pek çok makam, sorumlu kişi ve mercie soru yöneltilmesine rağmen halâ alınmış açık, net, tatminkâr ve dürüst bir cevabın olmayışı!.. Bu ne iş? Ortada vahim bir iddia var. TSK ve hükümet zımmen vatana ihanetle itham ediliyor. Ortada cevap yok, iddiadan alınan, muhatap alan yok. Bu bir gaflet mi? Dalâlet mi? Yoksa gerçekten gizlenmeye ve gözlerden kaçırılmaya çalışılan menfur bir ihanet mi? Başta N. Kemal Zeybek, Demokrat Parti camiası ve bütün Türk milleti`nin bunu bilmek hakkıdır. ÇOK ÖNEMLİ BİR KATKI & YORUM: ``1001 çeşit melânet ile aynı anda mücadele etmek zorunda bırakılan aziz milletimizin 1.derecede hassasiyeti olan Vatan Toprağı konusundaki duyarlılığınıza, kararlı girişiminize ve bilgiyi milletimizle paylaşma yönündeki şahsi gayretinize samimi teşekkürlerimi sunuyorum. Zeybekler diyarı Aydın, umarım bir valisini uğurlamak zorunda kalmaz. Ama görünen o ki, böylesine hayati bir konuda şu ana kadar sessiz ve girişimsiz kalmayı yeğleyen Sn. Vali`nin Mülki İdare Amirliği sıfatı kıytırık üç-beş Yunanlı hokkabaz tarafından düşürülmüştür. Yine umuyorum ki, tüm bu iddialar, bilgiler spekülâsyondur ve yanılan, saçmalayan ben olurum. Yoksa diğer türlü resmi görevinin geçerliliği tartışılır hale gelen makam yalnızca vali`likle sınırlı kalmaz. İçişleri Bakanı`nı da bağlar, Milli Savunma Bakanı`nı da!. Ve pek tabii ki kabinenin başı Başbakan`ı da&8230; G.K.B.`mızı ise dile bile getirmek istemiyorum&8230;Bu durumda sormadan edemeyeceğim, 2004 yılında AKP iktidarında gerçekleştiği iddia edilen bu işgalin pazarlık, vaat, zorlama, tehdit veya taahhüde dayalı bir arka planı var mıdır? Yine bu noktada dile getirilmesi şart olan bir diğer iddia da, Türkiye`ye karşı yapılan ve milat sayılan en sert operasyonun 2004 yılında gerçekleştirildiği yönünde&8230;. Tüm bunlar olayların ve iddiaların tarafımdan yorumlanan spekülatif boyutu. Operatif tarafı ise elbette ki TÜRK MİLLETİ`NE aittir. Aynen tarihlerde yazılı olduğu gibi!.&8230; Selam ve sevgi ile, aad´´ ŞİMDİ SORUYORUM. Başta Didim Kaymakamlığı, Aydın Valiliği, Ege Ordu Komutanlığı, İçişleri / Dışişleri Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı; Yani konunun ilgili, etkili, yetkili ve sorumlu muhatapları neden bir açıklamaya yapmaz ve sorulara ``tatmin edici´´ (ÖSYM konusunda olduğu gibi) bir cevap vermezler? Gerçek nedir?.. Ve gerçekten olayda bir ihmal, ihanet ve hain bir pazarlık var mıdır? Kaynaklar ve dayanaklar: (1) Namık Kemal Zeybek, (DP) 08.05.2011 www.haberkritik.com & www.dyp.org.tr (2) HÜRRİYET, 13 Mayıs 2011, editör & Hürriyet.com.tr (3) (DHA) Yaşar ANTER, Gündem: 18 Mayıs 2011 + WEB TV (4) Namık Kemal Zeybek, Didim miting konuşması, 25 Mayıs 2011, www.dyp.org.tr, (5) E-Posta Grubu: AçikIstihbaratTürkiye www.acikistihbarat.com 01.06.2011 (6) Ferudun Özgümüş ferudunozgumus@gmail.com Tarih: 06 Haziran 2011 Konu: Yunan toprağımızı işgal etti. Ne devlet ne muhalefet ve ne de Genelkurmaydan ses yok. (7) Salim Yavaşoğlu - Yeniçağ Gazetesi, 06 Haziran 2011 (8) TURKISHFORUM/ABD, 06 Haziran 2011 - wordpress@turkishforum.com.tr (9) 07 Haziran 2011 günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu`na soruldu. (Konya-Ereğli, Kanal-a, canlı yayın) Yunan İşgal Etti; AKP ve Genelkurmay`dan Hiç Bir Tepki Gelmiyor? (10) db.ajans.ankara, 08 Haziran 2011, Basın Haber Bülteni
|